Askerler işte bunu bekliyorlardı. Kergit Okçuları sessizce ay ışığında yürüyorlardı. Görevleri şehrin kapısındaki nöbetçileri sessizce öldürmekti. Ay onalrın tek ışık kaynağı olduğu için gece kampta fener yoktu. Nedeni kuşatmanın sessizce yapılacak olmasıydı. Kergit taktiği buydu. Taktiğin Kergitlerce adı ARKADAKİ HANÇER'di. Bizim Kergitler sinsince işlerini yapa dursun Sancar Han'ı da bir şüphe almıştı. nedeni ise mareşalin taktiği bilmemesiydi. Mareşali sırf akrabası olduğu için yapmıştı. Fakat bu taktikleri hep Sancar Han'ın en iyi arkadaşı Trida Noyan veriyordu. Sancar Han düşündü taşındı, bu hiçbir şey bilmeyen mareşali görevden alıp onun yerine Trida Noyan'ı mareşal yaptı. Bu kuşatma anındaki ani değişiklik orduyu pek etkilemedi fakat Tanju Noyan intikam yeminleri içti. Kergit Okçuları nobetçileri jilet gibi keskin yaylarıyla sessizce öldürmüşlerdi. Şehrin kapıları ziyafetten dolayı açıktı. Okçular sessizce içeri grimeye başladılar. Kergitleri nöbetçiler içtikleri şaraptan dolayı göremiyorlardı çünkü burnun ucunu bile görecek durumda değillerdi.
Okçular surlardaki nöbetçileri tek tek indirmeye başlamışlardı. nöbetçilerden çoğu yorgun bir biçimde uyukluyorlardı. Onları teftiş edecek kale kumandanları bile. Tabii ki arada fark edenlerde oluyordu fakat sonları onlarında ölümdü. Fakat şehirde devriye gezen atlar da vardı. Okçuları gördükleri an burası okçular için mezardı çünkü okçularda at ses çıkarabilir ihtimaliyle attan inmişlerdi. Fakat Trida Noyan'ın bunun içinde bir çözümü vardı. Kargıcılar attan inecekti ve sessizce şehre ilerleyecekti.
Atlılar gelirken kargılarını atlılara savuracak ve onları yere düşmüşken öldüreceklerdi.
Kargıcılar şehre doğru yola çıkmışlardı.
Atlılar da görünmüşlerdi. Kargılarını sallamaya hazırlanıyorken bir kargıcı kazara kargıyı ay ışığına tutumuştu. Bunu da Sarranid Atlısı görmüştü ve o an var gücüyle kaleye gitmeye başlamıştı. Kargıcılar diğer salak salak bakan atlıları hakladılar ve diğerinin peşinden koşmaya başladılar. Atlı var gücüyle atını koşturuyordu fakat o an bir okçunun görüş alanına girmişti. Okçu nefesini tuttu ve okunu fırlattı. Ok atın bacağına saplanmıştı. Atlı yolu atsız devam edecekti çaresiz fakat okçu ikinci oku çoktan fırlatmıştı. Ok o an asla gelmeyecek bir yere, adamın kulağına isabet edip kulağı yırtmıştı. Atlı şimdi son adımalrını topallaya topallaya ziyafete doğru ilerliyordu nöbetçileri uyarmak için. Tam ziyafetin ışıklarını görmüştü ki sırtında sıcak bir şey hissetti. Bu onun kanıydı artık ziyafete ulaaşmazdı. Ve o da bu uğurda can verdi.
Okçular şehre yavaş yavaş ilerliyorlardı. Sırada ziyafetinverildiği kale vardı. Kergit Muazzam Okçuları kalenin yanındaki hapishanenin tepesinden gardiyanı ve kale muhafızını öldüreceklerdi. Okçular çatıya çıkmışlardı. Gardiyanı vurmuşalrdı tam da kale muhafızını vuracaktı ki muhafız olanları görmüştü ve tabana kuvvet ziyafete dalmıştı.
Emir Atis onun bu terbiyesizce içeri girdiğinden dolayı azarlayacaktı ki aşağıdaki konuşma geçti;
Emir Atis: Asker bu nasıl içeri gir-
Kale Muhafızı: Efendim, efendim Ke Ke Kergitler
Emir Atis: Devam et asker
Kale Muhafızı: Efendim Kergitler burada
Emir Atis: Ne, olamaz Sultanım bu kaleyi biz savunmak durumundayız. Bayanlar burada kalacak biz zırhımızı, kılıcımızı kuşanıp kaleyi savunacağız.
Sultan Hakim: Öyle görünüyor, derebeylerim toplanın dışarı çıkıyoruz, kalkanlarınızı almayı unuymayın.
Artık kuşatma tam anlamıyla başlamıştı Sarranidler için. Şimdi Sarranidlerin yapacağı tek şey orduya haber vermekti.
Fakat Sultan ve derebeyleri çıktığı an yerlere ok yağmuru başlamıştı. Sarranidler bu durum karşısında kalkanlarını kullanmaya karar vermişlerdi. Önde Sultan, arkada mareşal ve derebeyleri kalkanları kullanarak dışarıya çıkmayı başardılar. Şimdi avluyu temizlemeleri gerekiyordu. Çünkü avludaki Kergitler mareşalin orduya gitmesine değil izin nefes bile aldırmıyorlardı.
Derebeyleri ve Sultan bir hücumla Kergitleri temizlemeyi başardılar. Şimdi mareşalin orduya haber vermesi gerekiyordu.
O sırada Trida Noyan mancınıkların ateşlenmesine karar vermişti. Bunu Sancar Han da onaylamıştı. Zaman geçmişti, şimdi şafak sökmeye başlamıştı bile. Mareşal de orduya haber vermek için hapishanenin çatısına dayalı merdiveni çıkarak orduya haber vermeye gidiyordu. Diğer derebeyleri de diğer hapishanenin çatısındaki okçuları merdivenle çıkarak hallediyordu. Ancak o sırada mancınıktaki taş Emir Atis'in önlerine düşmüştü. Artık mareşalin iyi mi olduğunu daha doğrusu mancınığın mermisinin ona isabet ettiğini bilen yoktu