Oyun Dünyası Genel Sohbet

Users who are viewing this thread

Dragon Age Inquisition daha akıcı ilerliyor artık. Özellikle de reddit'te sorduğum bir sorunun cevabını aldıktan sonra. Skyhold'a geldiğimde 8 leveldım ve bir çok rifti kapatmaya bile gücüm yetmiyordu. Rift=power=mission. Dolayısıyla ilerleyiş aşırı hantaldı. Aldığım tavsiye ise şu. Jaws of Hakkon DLC'si sahibiysen, adını hatırlamadığım bir şehre gidiyor ve Svarah Sun Hair adlı kadınla konuşuyorsun. Tek yapman gereken şey bu. Konuşmanın sonunda bir anda 11 level oldum.

Bu DLC 20 level üstü için, yani fazla xp veriyor. Stealth özelliğine sahip karakter alıp görünmez olarak hiçbir çatışmaya girmeden kadın ile konuşmayı başardım. 11 Level olunca da oyun daha dengelenmiş gibi oldu. Artık powerdan yana sıkıntım yok, rahat rahat rift açıp yan görev ve ana görev yapabiliyorum. Beni rahatsız eden şey, level almanın aşırı zor olması ve az leveldan ötürü en çok xp veren rift açma eylemini bile yapamamaktı. Bugün çok kısa bir ana görev yapıp kalan zamanı yoldaş görevleri ve başka yan görevlerle geçirdim. Eğlenceliydi. Yani aslında oyun seni yan görev yapıp ameleliğe zorlamadığında, bazen kendi isteğinle bu yan unsurlara dalabiliyorsun. Umarım DA4'te bu konudaki hatalarını anlarlar.

Oyun bitince detaylıca düşüncelerimi yazacağım. Umarım kısa zamanda bitmez, şu an gayet eğleniyorum.

Bu arada DLC'lerin tamamı var, önerdiğiniz bir sıralama varsa dikkat edebilirim. Muhtemelen oyunu ortaladım, mantıksız bir düzende dlc oynamak istemem.
 
Tam anlamıyla bir sıra gerekmiyor aslında ama hikayeyi tüketmene göre tadı değişebilir belki. Deep roads en alakasız olanı genel hikayeyle ona en uygun hissettiğin an girişebilirsin yeterli seviyedeysen. Jaws of Hakkon doğrudan ...... bağlanıyor rp olarak önemli sayılabilir ama spoiler. Oyun bittikten sonra da oynanıyor bunlar ama Trespasserdan sonra oynanıyor mu emin değilim. Trespasser dlcsi direkt endgame ve DA4 geçişi zaten onu mecbur en son oynaman lazım.
 
Dragon Age üçlemesini bitirdim. Inquisition'da halen oynamadığım DLC'ler var, ancak onların çok büyük bir fikir değişikliği yaratacağını düşünmediğim için fikirlerimi bırakayım dedim. Uzun bir yazı oldu. Lafı uzatmadım ama üç oyunu birden yorumlayınca uzuyor. :grin:

Dragon Age Origins
Dragon Age Origins oldukça kaliteli bir rol yapma oyunu olduğunu pek çok anlamda hissettirmişti. Yapılan bazı tercihler sonraki oyunlara kadar büyük değişiklikler yaratırken, bazıları ise sadece görev içinde değişiklikler yapıyordu. Ama beni oyunda en çok etkileyen şey, içine iblis kaçmış bir çocuk için iblisle yaptığım anlaşmaydı. O noktada bu oyunun çok iyi olduğuna karar verdim. Bir oyunun size sadece kaba olma şansı değil, aynı zamanda kötü olma şansı da vermesi bence çok önemli. Kan büyüsünün ne kadar tehlikeli olduğunu oyun boyunca duyduğumdan bunun iyi bir pazarlık olduğunu düşünmüş ve bir insanın, masum bir insanın hayatı pahasına bu yeteneği almayı kabul etmiştim. Bir oyuncuya böyle bir tercih yaptırabilmek, şu ana kadar gördüğüm oyunlarda çok sık rastlanan bir durum değildi.

Dragon Age Origins'in karakterleri de oldukça iyiydi. Alistair, Morrigan ve Wynne benim favori üç karakterimdi. Çok iyi yazılmışlardı ve sadece aralarındaki didişmeleri izlemek bile ayrı bir zevk veriyordu. Oyunun combat'ı da oldukça zevkliydi. Taktik menüsünü hiç kullanmadım. Hayatımda ilk defa bu şekilde bir combat yapısına sahip bir oyun oynadım. Farklıydı, ama alışınca oldukça zevkli gelmişti.

DA:O ile ilgili sevmediğim üç şey vardı. Haritada bir anda random saldırılara uğramak ve bir görevi bitirmek için yarım saat yüzlerce darkspawn kesmek. Bu bazen yorucu oluyordu. Özellikle de oyunun sonuna doğru. Bir de bulmacaların bazıları çok sinir bozucuydu. Bırakın kardeşim şu bulmaca işlerini. Bu Bioware'in gıcık eden bulmacalar konusunda bir takıntısı olduğu belli. Mass Effect 1'de de aynı seviyede gıcık eden bulmacalar vardı. Andromeda'da resmen sudoku çözüyorduk, o ayrı hikaye.

Dragon Age 2
Dragon Age 2 bana biraz daha Mass Effect havasında bir oyun gibi hissettirdi. Karakteri tamamen şekillendirilmiş birini yönettik. Tasarlanmış bir şahsın olaylara tepkilerini veriyorduk. Geralt gibi. Hawke'ı sevdim, alaycı Hawke harikaydı. Yan karakterler arasında favorim, muhtemelen herkesin de favorisi Varric'ti. Çok eğlenceli bir karakterdi. Isabella da gayet iyi bir karakter sayılırdı.
Kadının karakteri ama daha da önemlisi görünüşü beni etkileyen ilk şey oldu. Kendisiyle romantik ilişki yaşadım, ancak kitabı benden kaçırdı ve yalan söyledi. Orada ihaneti hissettim. Vicdan yapıp geri döndüğünde ise karşılığını verdim. Kendisini Qunarilere teslim ettim. Böylece hem qunariler şehri düzgünce terketti, hem kazık atmanın cevabını verdim, hem de kendisi yüzünden ölenlerin bedeli ödenmiş oldu. (o kısım çok da umrumda değildi gerçi)

Bu oyunda mazlum mage kardeşlerimin isyanını destekledim.

Dragon Age 2'yi bana berbat hissettiren, özellikle de oyunun sonlarına doğru bana devamlı "killallhostiles" hilesini bolca yazdıran en önemli şey "wave" sistemiydi. Sizin yapacağınız işe tüküreyim! Şunu kim akıl etmişse çok zeki bir insanmış. Oyunun en kötü yanı buydu. Bir diğer en kötü yanı da aceleye geldiğini belli eden birbirinin kopyası mekanlar. Bu iki özellik benim için oyunu baya aşağıya çekti. Ama genel olarak bakacak olursak, yine de tatmin olduğum bir deneyim yaşatmayı başardı. Ama DA:O kadar da değil tabi.

Dragon Age Inquisition
Bu oyun başlarda beni kanser etti. Grindingi gözümüze sokuyordu resmen. Power toplamak için amele işi yapmak, Inner Circle görevlerinde Varrick'e "şu kadar taş kes" görevi vermek, oyun resmen "GRİNDİİİİNG" diye bağırıyordu. Reddit'te konu açtım, yardım istedim. Aldığım yardımın sonucunda karakteri baya bir topladım ve acı veren grindingi büyük ölçüde aşarak daha akıcı bir oyun deneyimi yaşadım.

Oyun Mass Effect Andromeda ile aynı oyun motorunu kullanmış, bağırıyor bunu zaten particle efektlerini görünce. Bence güzel de olmuş. Grafikler günümüz standartlarına rağmen beni hiç rahatsız etmedi. Oyunun kontrolleri rahattı, biraz daha aksiyona, daha alışık olduğum türe kaydırmışlar oyunu. Kimileri bundan nefret etti, kimileri beğendi. Bana farketmiyor, bana göre ikisi de gayet iyiydi. Bu oyun DA2'ye göre çok daha iyi yan karakterler barındırıyordu. Varric'i DA2'de baya tanıdığımdan artık eskisi kadar ilgi çekici olmasa da yine de iyi bir karakterdi. Dorian efsaneydi zaten. -eşcinsel değilim- Iron Bull adamdır. "Seninle konuşmak güzeldi" demesine hayranım bu adamın. Qunarilere olan bakışım bu adamla değişti. Cassandra bana çok inançlı bir tipleme olarak geldiği için çok da ısınamadım. Kendisine sempatim var, ama karakteri ve içinde sıkışıp kaldığı değer yargıları beni biraz üzdü, daha rahat bir insan olmasını diledim.

Yani anlaşılacağı gibi yan karakterler gayet iyiydi. DA:O'yu aratmadı benim için. Ana karakter iyi değildi tabi ki, ancak bunu bir miktar anlayabiliyorum. Oyuncunun kendisini şekillendirmesini istiyorsan, karaktere çok fazla duygu ve özellik yükleyemezsin. Seçimlere göre duygu koysan, atıyorum bir oyuncu bir diyalogda alaycı, diğer diyalogda öfkeli yanıt seçse bu defa da bipolar bir engizasyoncuyla karşı karşıya kalırdık. Bu yüzden karakteri büyük ölçüde "duyguları sislendirilmiş" bir şekilde sunmayı tercih ettiler.

Hikaye klasik dünyayı kurtar hikayesi. Çok özel bir yanı yok. Ama tercihlerin şekillendirdiği bir dünya halini görmek, Flement'i, Morrigan'ı ve bazı eski oyunlardan kalma karakterlere ve onların ne hale geldiğine tanık olmak gayet iyiydi. DA:O kadar tercihlerin iyi hissettirdiği, "kötü" olabileceğin bir özgürlük sunmuyordu. Ama bu oyuna haksızlık etmek istemem. Başındaki grindingden kurtulsa, bence gayet eğlenceli bir oyundu. Bu oyunu son zamanlarda oynadığım Horizon Zero Dawn'la ya da Mass Effect Andromeda ile kıyaslayamam. ME:A da gayet iyi bir oyundu, ama DA:I'nin ayakları çok ama çok daha yere basıyordu. Gerçi bunun sebepleri tartışılabilir.

Geleneksel save aktarma sistemini geride bırakıp Dragon Age Keep'e geçmek... Amele gibi uğraştım bir daha bununla. Korsancıları mı engellemek istemişler, ne yapmaya çalışmışlar bilemiyorum ama hoş değil. Direk oyuna dalarım diye düşündüm, yarım saat sitede bunu ayarlamakla uğraştım.

DA:I'nin oynanışı, grinding dışında akıcı ve eğlenceli olduğundan ötürü, diğer oyunların aksine bunun muhtemelen bütün DLC'lerini oynarım. DA:O çok güçlü bir rpg'ydi, ama oynanış sonlara doğru artan düşmanlar yüzünden çok yorucu hale gelmişti. DA:2 gameplay bakımından berbattı zaten. Bu oyun oynanış konusunda can sıkmaz, ama hikaye ve rp elementleri bakımından DA:O kadar da güçlü değil. Ama bu oynamama da çok engel değil. Son nokta da, oyundaki cinselliğe olan yaklaşımla alakalı. Oyunda cinsellik içeren sahne yok. Çekinmeyin koyun şunları kardeşim. Azgın gibi durmak istemem ama iyi entegre edildiğinde bu çok büyük bir katkı sağlar. The Witcher 3'e bakın mesela. Rahatsız olan varsa da "kan gösterme" gibi cinselliği pas geçen bir seçenek koyun geçin.

Sonuç
Buraya kadar okuyan olur mu bilmiyorum. :lol: Benim içimden tecrübelerimi buraya dökmek geldi. Okuyan varsa sağolsun. DA:O>DA:I>DA:2 benim için. Bu seriyi Mass Effect gibi baştan oynar mıyım? Düşük bir ihtimal. Belki DA:4 çıkmadan önce yaparım bunu. Şimdi DLC'leri bitirmek var, sonra da son yayınlanan DA:4 içeriği üzerinden yapılmış tartışmaları okuyacağım. Görselleri gördüydüm ama bir şey anlamadıydım. Bir seriyi bitirmenin en güzel yanı, sonraki oyunları beklemek bana göre. Çıkacağını duyunca oynayacağın bir oyun evreni çıkıyor karşına. Ama görsellerden gördüğüm kadarıyla en az 2 senesi var gibi. Sahneye birkaç model alıp görüntüyü kaydetmişler gibi duruyordu. Bir daha bakmak lazım.

Neyse, güzel bir deneyimdi. Bu bitince ne oynayabilirim, ona bakmam gerekecek. Hayırlısı.
 
DLC'ler var, ancak onların çok büyük bir fikir değişikliği yaratacağını düşünmediğim için
Yani aşağı yukarı doğru ama onlar da boş DLC'ler değil. 2 tanesi kendi içinde hikaye barındırıyor ve evrene katkı sağlıyor onlar için ayrı ayrı fikrini yazarsın ben okuyorum. :smile: Trespasser ise direkt oyunun climaxı, endgamei, bitirişi o yüzden çok farklı bir olayı var oynadığın zaman anlarsın ve yine onunla ilgili fikirlerini de yazarsın.

Geleneksel save aktarma sistemini geride bırakıp Dragon Age Keep'e geçmek... Amele gibi uğraştım bir daha bununla. Korsancıları mı engellemek istemişler, ne yapmaya çalışmışlar bilemiyorum ama hoş değil. Direk oyuna dalarım diye düşündüm, yarım saat sitede bunu ayarlamakla uğraştım.
Yani korsana karşı iyi bir müdahale sayılır mı bilmiyorum korsancı uğraşmazdı bununla. Tapestry/Dragon Age Keep çok daha başka bir olaya hizmet ediyor ama DAI oynamak istiyorsan baştan DAO ve DA2 oynayıp aktarmak zorunda değilsin. Üstelik oynasan bile kaçırdığın içine sinmeyen kararların olabilir bunları baştan yapabiliyorsun. Zaten bu yaptığın save aktarma olayına World State demişler. İstersen başka türlü bir dünya kurup öyle oynamaya başlamanı sağlıyor. DA4 geldiğinde de bu devam edecek %99. Baştan 3 oyunu bir daha oynamak yerine Tapestry'den World State oluşturup bunu DA4'e aktarabileceksin diye tahmin ediyorum. Böyle bakınca gayet güzel gözüküyor özellik olarak bence. Ha tabi DA4 satın almak zorundasın ama onu tartışmayalım şimdi. :razz:

Buraya Trespasser OST'si atmak isterdim ama oynadıktan sonra daha etkili olur. Tabi OST seviyorsan. Onun yerine Trevor Morris'in güzel çalışmasını bırakalım.


Son olarak,
Oyun Mass Effect Andromeda ile aynı oyun motorunu kullanmış, bağırıyor bunu zaten particle efektlerini görünce. Bence güzel de olmuş.
öhömmm, https://en.wikipedia.org/wiki/Frostbite_(game_engine) :razz:
 
Teşekkürler okuduğun için, şimdi fark ettim de covid başladı başlayalı oyun değerlendiriyorum. :mrgreen: Herhalde iki senede oynamadığım kadar fazla oyunu 6 ayda oynadım.

O halde hepsini bitirip bu iletideki gibi yazarım, muhtemelen 2-3 güne biter tamamı. Bir sonraki oyun için DLC yapmak da güzel taktik, ucuza alabildiğim için ve ekstra hikaye olduğu için şikayetçi de değilim gerçi, ama tam çıktığı zaman alacak olsan EA iyi para kaldırır bu şekilde.

DA: Keep mevzusu için, belki en azından eski oyunlardan save gameleri olan insanlar için upload ettirip seçenekleri okutma gibi bir muhabbeti en azından ekleselermiş çok daha iyi olurmuş. :grin: Dediğin gibi düşününce mantıklı, ama koskoca Bioware bence bir save okumayı de ekleyebilirmiş. Üşengeçliklerine vereyim o halde.

Orijinal oyun candır, dua edelim de çıktığında dolar 15TL olmasın yoksa işimiz zor.

Ayrıca OST dinlemeye bayılırım, bir dönem sabah akşam skyrim + the witcher 3 ostleri dinlerdim. Bitsin tamamen, bunu da dinlerim çalışırken. Oyunun müziklerine değinmediydim ama bence üçleme içinde en iyi müzikler Inquisition'daydı.

Son olarak da oyun motorunun adı aklımda değildi, aynen Frostbite. Bu motorla hem BF hem de böyle bir oyun yapıyorlar ya, merak ediyorum nasıl bir yapısı var diye. UE4 gibi esnek bir şey mi acaba, yoksa her departman kendi oyunu için ayrı bir engine versiyonu mu yaratıyor. Neyse, uyku vakti. :grin:
 
Bütün DLC'ler bitti, Dragon Age Inquisition macerası da sona erdi. Eğlendim. DLC'ler genel olarak zordu. Bazen bu durum canımı sıktı, özellikle de The Descent DLC'sinde.

The Descent
The Descent'in müziği güzeldi, linear yapısı da gayet hoşuma gitti. Ancak DA2'ye benzer wave muhabbetini koymaları ve üstüne üstlük save alınmasına izin vermemeleri felaketti. Sinirlerimi bozdu. Bir saatten fazla vakti o savaşa harcamak zorunda kaldım.

Mekanlar oldukça güzel ve ilginçti. Özellikle de son zamanlarda uğraştığım proje için de baya fikir verecek cinsten mekanlar vardı. Çok hoşuma gitti. Bahsettiğim düşman dalgalarının olduğu yer hariç combat da oldukça zevkli geldi. Ayrıca ilginç bir hikayeyi de içinde barındırıyordu, her ne kadar ana hikaye ile doğrudan bir alaka fark etmemiş olsam da. Orada sergiledikleri medeniyet bana Skyrim'daki kayıp elf medeniyetini hatırlattı.

Jaws of Hakkon
Bana bu DLC anlamsız geldi. Çok kısa sürede bitirdim zaten. Yan görevlere filan hiç girmeden görevleri yaptım. Haritası baya büyüktü, muhtemelen yapılacak da bir sürü şey vardır ama çok da ilgimi çekemedi maalesef. The Descent'teki tadı alamadım.

Trespasser
DLC budur işte! Yoldaşlarla diyaloga girebilmek, olaylar karşısındaki yorumlarını aktif bir biçimde dinlemek ve hikayesinin de kaliteli olması oldukça güzel bir deneyim sundu. Winter Palace çok güzeldi, bir sürü tanıdığın etrafta olması oraya da güzel bir hava kattı. Ancak DLC'ye başladığımda ilk kapıldığım his, keşke biraz bekleyip öyle oynasaymışım oldu. Çünkü DLC'ye göre aradan zaman geçiyor, sonra bir araya geliyoruz. Oyuna ara verip sonra ekiple bir araya gelmek, alacağım tadı daha da olumlu yönde etkileyebilirmiş. Şimdi hikaye.

Benim ufak bir talihsizliğim, işin arkasından Solas'ın çıkacağını erkenden tahmin etmem oldu. Sonrasında biraz daha Solas'ı işaret eden diyaloglar artınca "tamam Solas işte" şeklinde bir moda girdim. Ama tabi sonundaki olayları, açıklanacak olan şeyleri beklemiyordum bile.

DA2'nin geçiş DLC'sinin aksine, burada artık sonraki oyunda ne olacağı baya belli olmuş oldu. Öncekisinde ölü gösterip diriltmişlerdi, şimdi karşımızda çok daha net bir durum var.

Inquisition'a gelince, grubu dağıttım. Benim karakterim biraz daha bu inquisition işlerini sevmeyen, devamlı jesus muhamelesi görmekten bıkmış bir adamdı. Bu yüzden de inanç konusunda Cassandra ile sorun yaşamıştı. -Yalnız Cassandra bu DLC'de çok iyi bir ruh halinde gibiydi- Hainlerin türemesi, kıymet bilmez soyluların aptallıklarıyla birlikte iki seçenek arasında kaldım. Divine'a bağlanmak ya da grubu dağıltmak. Dağıltmayı seçtim, kendi işimizi kendimiz yaparız deyip resti çektim. Cullen için mutlu oldum, gitsin köpeğiyle vakit geçirsin. Geri kalan için gelecekte ne olur göreceğiz.

EpWpIQ.jpg
Bu arada karakterim erkek insan, bütün seriyi büyücü olarak oynadım. Leliana'nımız the most holly, onu destekledim zaten çünkü en akıllı gözüken oydu. Radikal değişiklikleri savunuyordu.

Her neyse, görünen o ki yeni oyun Tevinter'da geçecek, resmen bıçağı oraya sapladılar. Solas da daha ilginç bir düşman olabilir. Corypheus'dan çok daha ilginç olacağı kesin.

Güzel bir deneyim oldu, böyle bir evrene tanık olmak ve bekleyeceğim oyunlara yenisini eklemek güzel. Şimdi oturup DA4 bekleyeceğiz. Artık DA4 ile ilgili neler biliniyor, onları araştırabilirim. Bildikleriniz varsa burada da konuşabiliriz.

Neyse, listeden yeni oyun bulsam iyi olacak. :grin:
 
Last edited:
Yan görevlere filan hiç girmeden görevleri yaptım.
Aa, tüm oyunda hiçbir ek görev ya da yapılacak şey bırakmamıştım ben. Hakkon haritasındaki ek görevleri yapınca yerlilerle aran iyileşiyor aslında işe yarıyor bayağı.
Bir de en kilit nokta son Inquisitor'a bağlanıyor olması konunun. Yani biraz böyle nasıl desem LOTR'da son ittifakın savaştığı yerlerden geçen Frodo gibi geçmişle geleceğin ortak noktasının çıkması gibi bir durum oluşuyor gibi hissettiriyordu. Kendi içinde de dramatikliği var tabi.
Wiki'den timeline ve içindeki tüm detayları okuyabilirsin eğer lore için daha çok şey öğrenmek istiyorsan. Özellikle ilk Blight ve öncesi çok ilginç. Blightlar başladıktan sonra DAO'ya gelene kadar ki dönem de enteresan ben zevkle okumuştum.
 
Hangi yan görevin iyi olduğunu anlayabilsem aslında yaparım ama bir iki tane yapıp kanser olunca çok bakmadım oyun boyunca. Yalnızca yoldaş görevleri ve bazen büyük bölge görevleri. Yapımcılar içerik doldurmak için koydukları görevleri bence çok daha iyi belli etmeliler. Bunu bir miktar Andromedada yapmışlardı aslında. Belki de sonradan anlamışlardır.
JOH Hakkında;
Aslında evet, o açıdan bakınca dediğin gibi. Ama sanırım bunu oynanışta güçlü bir şekilde göstermedikleri ve esas anlatımı en sona bıraktıkları için de belki öyle hissetmiş olabilirim. Trespesser bolca ara sahne içeriyordu, Descent de aynı şekilde. Ancak JOH biraz daha düz diyalog ve açık dünyada dolaşma odaklı gibiydi. Anlamlı sequence içeren tek kısım yanlış hatırlamıyorsam o son karşılaşma kısmıydı. Belki de bu yüzden böyle hissettim.

Bakacağım lore’a da, telefondan açar bir şey beklerken okurum. Ben asıl Thedas’ın ötesini merak ediyorum. İlk başlarda Ferelden’in ötesini merak ediyordum, baya bir kısmı gördük ama şimdi insan diğer taraflarda ne var diye merak ediyor.
 
Mevcut konudan tamamen bağımsız kamu spotu verip kaçıyorum.
FM 2020 Epic Games'te beleş. Son tarih 24 Eylül, ilgilenenlere duyurulur!
Goygoya devam...
 
bugün 1 saat civarı hades oynadım ilk defa, üçüncü seferde %60 max hp kaybedip her vuruşta +2 can çalma özelliği aldım tanrılardan birinden hangisi hatırlamıyorum, daha sonra üstüne hermes'ten attack speed falan alınca acayip güçlü oldum, bana vursalar bile umursamayıp sol click spamleyerek oynayarak ilk 3 bossu kestim, fareli zehirli yerde kaybettim çünkü zehir çok can götürüyordu lifesteal yetmedi.

hades baya iyi oyun bu arada herkese tavsiye ederim, başkalarının oynamasını izlerken çok keyif almamıştım ama kendim oynayınca çok keyif aldım kombat çok akıcı ve kontroller iyi hissettiriyor baya
 
Hades baya iyi bir oyun. Fakat cok kotu bir sekilde balance edilmis. Cok sacma bir difficulty spike var oyunda. Oyunun ilk iki bolumu oldukca basit. Ilk deneme de bile biraz dikkatli bir sekilde oynanirsa bence hic olmeden gecilebilir fakat ucuncu seviye gelindiginde oyunun zorlugu inanilmaz bir sekilde artiyor. Ucuncu seviye gicik moblarindan veya traplerinden ziyade ozellikle son bossuyla cidden oyuncuyu oldukca zorluyor. 3-4 kere o bossa olup perma upgradeler almadan cidden gecmek icin cok sansli olup iyi bir build yapmis olmak gerekiyor.

Ayni sekilde ilginc bir difficulty spike 4.seviye de de var. Her ne kadar 4.seviye de moblar 3.seviyeye gore daha kolay olsa da poison mekanigi inanlmaz cezalandirici bir mekanik. Ozellikle o dar alanlarda ayni anda bir kac stack poision efekti almak oyuncunun canini bir kac saniye icerisinde yariya kadar indirebiliyor. 4 seviyenin boss'u da ayni sekilde tamamen bir difficulty spike hani tamamen "Abi bizim oyun galiba cok kisa oldu, burada oyuncuyu biraz oldurelim de oyun suresi uzasin. o kadar diyalog falan yazdik bosa gitmesin." seklinde tasarlanmis. Keske zorlugu boyle sacma bir sekilde arttirmaktansa oyundaki bolum sayisini arttirip bosslarini zorlugunu daha yavas bir sekilde arttirsalardi. Hayir, Supergiant yeni kurulmus ilk projesini yapan bir indie sirket degilsin artik, neden biraz daha risk alip su ekibi buyutmuyorsunuz anlamiyorum. Tum ekipteki artist sayisi 3-4'u gecmeyince dogal 3-4 senede sadece 4 farkli biome tasarlamaniz. Hep o Amir yuzunden, bi sal artik aga. Neyse ya ben artik gideyim de su son boss'u bi keseyim.
 
ben normalde slay the spire haricinde roguelike oyunları çok sevmiyorum, ama hadeste her öldüğünde karakterini güçlendirebiliyorsun, bir süre sonra o kadar güçle istesen de istemesen de kolay ilerliyorsun, o yüzden hoşuma gidiyor. dark souls da öyle mesela, gayet level atlamadan soulları umursamadan oyunu komple bitirebilirsin, ama ruh kasıp eşyalara + basıp level atlayıp da bir gelişim sürecinden geçme şansın da var, o gelişme hissi beni çeken şey oluyor oyunlarda. 5 level bossa asla 4 level girmem, grind yaparım. hades'te de öyle mesela, normalde o tur için geçerli max hp falan hiç almam, daha çok şu mor kanlardan veya anahtarlardan alayım da bu turu kurtarmak yerine genel olarak karakterimi geliştireyim daha iyi diye düşünüyorum

daha son bossu hiç kesemedim, ama %10 canına kadar indirebildim geçen. bugün keserim herhalde. twitchte bakıyorum insanlar aşmış artık 10 kere hiç kaybetmeden bitirip bitirip dönmüşler, sıkılmıyorlar herhalde. ben gelişebileceğim kadar geliştikten sonra salarım muhtemelen. bu arada haklısın 3. boss bence son bosstan daha zor, hele o kalkanlı eleman çok zorluyor beni
 
Direk bir oyundaki indirimle ilgili olmadığı için buraya yazıyorum.
Cs go kasaları acayip pahallanmış. ~15-30 kuruşluk kasaları 40kuruş ile 4.35 kuruş arasına okuttum.

1-2 lira envanterden para kasacaktım, 25 lira civarı sadece cs kasalarından aldım. Eldiven kasası 4,35'e kaış kapış gidiyor.
Kenarda 20-30 kasa ile bekleyen bir cs kasa envanteriniz varsa şu an tam okutma zamanı.
 
RDR 2'nin sonu üzdü ya.

Arthur'un sonundan bahsediyorum. Arthur'un öleceği belliydi kabullendiydim ama atımın ölmesi çok üzdü. Oyundaki en iyi at hangisi diye araştırdım oyunun başında. Gittim uzun süre aradım buldum. Oyun boyu o atla ilerledim. Beyaz bir arap atı ve tüylerini de koyu siyah yaptım. İsmini de Tifa koymuştum. O kadar o atla saatler harcadım. En ufak kirlendiğinde brush yaptım sürekli besledim falan. En son o at vuruldu ya içim nasıl cız etti. O ata Arthur eğildi "Thank you" dedi gözünden bir yaş düştü ya. İçim nasıl kırıldı. Lanet olsun Rockstar'a ya. Hiç bu kadar üzüldüğüm bir oyun anı FF7 dışında hatırlamıyorum. FF7'de (FF7 1997 çıkan oyunun SPOILER'ı) Aeris öldüğünde üzüldüydüm. Bu atın ölümü aynı etkiyi yarattı bana. Sonra John'un bölümleri baya boş geldi. İlk oyunun prequelı olduğu için yine keyifle gittim ama yani oynama şevkim büyük oranda kırıldı. Bide en yakın herhalde Halo 4 sonu gelir benim sıralamamda.

Kafa toplamam lazım. Bir plan yapıp biraz para bulduktan sonra Tahiti'ye gidicem.
 
Ben de dün ikinci kez RDR2'yi bitirdim, iyi tesadüf.
RDR2'yi ilk bitirdiğimde beni de çok etkilediydi, tam olarak senin hissettiklerini hissettim. Arthur herhalde bu kadar bağlandığım nadir ana karakterlerden biri olmuştu. John Marston'ı çok severdim ilk oyunda, ancak Rockstar'ın bana göre en derin ve en iyi işlenmiş karakteridir Arthur. Oyunun mekanikleri, atmosferi, etki yaratmak için mekaniklere ekledikleri onca derinlik de bu bağı çok güçlendirdi her anlamda. Kendisini kaybettikten sonra epilogue benim de tadımı kaçırmıştı.

Benim yaptığım en büyük hata oyunu ilk oynanışta biraz hızlı oynamamdı. İkinci kez bitirdiğimde yavaş yavaş oynadım, balık tutmaktan dağlarda ava çıkmaya kadar, pek çok yan görevi oynadım, arada hazine avına çıktım ve baya vakit geçirdim. Hikayede daha önceden fark etmediklerimi de fark ettim ve bazen ilk deneyimimden çok daha fazla keyif aldım. Hatta epilogue'ı oynarken "bitmesin" havasındaydım. Eğer ağır ve tadını çıkartarak ilk deneyimi yaşadıysan çok şanslısın diyebilirim, muhtemelen çok büyük bir zevk olmuştur.

İlk RDR oyununu oynadın mı bilmiyorum ama şu an ben tekrardan ilk RDR'yi oynamaya başladım. Hiçbir şey hatırlamıyormuşum oyunun sonu dışında. Doğrudan RDR2'nin devamı hikaye olarak ve RDR2'deki karakterlerin önemli bir kısmı orada. Çok ilginç hissettirdi, çünkü ilk oyuna sadık kalarak yaratmışlar ve oynarken bunu da hissediyorsun. Ama mekanikler ve grafikler çok eski, acı çektiriyor baya onu da söylemeliyim. Ama eğer imkanın varsa oynamanı kesinlikle öneririm.
 
Back
Top Bottom