En sevdiğiniz kitaplardan alıntılar

Users who are viewing this thread

''Cennet nedir Kamber Can?''
''Sevginin hüküm sürdüğü kalptir efendim!...''
''Peki, cehennem nedir?''
''Sevgisiz bir kalp cehennemin ta kendisidir!.''
''Hımm!...Sevgiye dair bir sır da ben söyleyeyim mi?''
''Elbette!...Çok isterim!...''
''Sevgi, ezelden kanat çırpan bir kuştur; buraya gelmiştir ve ebede uçmaktadır.''

İskender Pala-Şah&Sultan

''Hamiş: Mektubunla birlikte bize bir tas içinde at pisliği göndermişsin. Buna karşılık sana bir kavanoz bal gönderdim. Ne de olsa herkes karşısındakine kendi yediğinden ikram eder!''

İskender Pala-Şah&Sultan
 
Nq61nN.jpg
 
Sonunda küçük prens, "İnsanlar nerede?" diye söze başladı. "Çölde insan çok yalnız hissediyor kendini..."
"İnsanların arasında da yalnızdır insan," dedi yılan.

Küçük Prens
 
"Doğrudur," dedi Manwe. "Lakin neden bu merak, senin Aule'nin telkinine niçin ihtiyacın olsun ki?"
Yavanna sessizliğe gömüldü ve bakışını içine, kendi düşüncelerine döndürdü. Bir vakit sonra şu yanıtı verdi: "Çünkü gelecek günlerin fikri gama kasvete boğuyor kalbimi. Yarattığım her şey kıymetlimdir benim. Melkor'un bunca şeyi yakıp yıkması yetmedi mi? Benim yarattığım tek bir şey bile kurtulamayacak mı diğerlerinin hükmünden?"
"Olsaydı senin elinde, neyi saklardın?" dedi Manwe. "Bütün bu krallığın içinde kalbine en yakın duranı hangisidir?"
"Hepsinin de kıymeti kendine hastır," dedi Yavanna, "ve her biri ötekinin kıymetine kıymet katar. Lakin kelvar kaçıp kurtarabilirken, canını, toprakta büyüyen olvar'ın elinden gelmez bunlar. Ve sorarsanız, bunlar içinde kalbimin kıymetlisi ağaçlardır. Büyüyüp boy atmaları bir ömür alır, yıkılıp devrilmeleri ise bir an ve dallarını meyvelerle bezeyip ödemedikçe diyetlerini arkalarından ağlayan pek azdır. Düşüncelerimde beliren budur. Ama ağaçlar kökleri toprağa uzanan her şey adına konuşsa ve onlara yanlış yapanı affetmese!"
"Tuhaf bir fikir bu" dedi Manwe.
"Ama Şarkıda yeri var bunun," dedi Yavanna, "Sen Ulmo'yu yanına alıp göklerde bulutları yaratıp da içlerinden yağmuru çekip çıkartırken, ben uzattım ulu ağaçların dallarını yükseklere, ağırlamak için yağmurları: o ağaçların bazısı, Iluvatar'a şarkı söyledi yağmurla rüzgarın ortasında. -Silmarillion
 
" Yalan olduğunu bilsen dahi inanacaksın insanoğluna, yani dinleyeceksin onu, niçin yalan söylediğini anlamaya çalışacaksın. Bazen yalan, insanın özünü gerçeklerden daha çok açığa vurur..."

Bozguncu
 
Her erkeğe yara izi sorulmaz. Harry Potter'e sorarsan 7 cilt kitap dizer sana mesela.

Dublörün Dilemması, Murat Menteş.

Gerçi sözü kitapta tekrar aradım ama bir türlü bulamadım. O yüzden aklımda kalan kısmı bu hafif bir değişiklik olabilir.
 
Kozmik açıdan bakıldığında her birimiz değerliyiz. Eğer bir insan sizinle aynı fikirde değilse, onu olduğu gibi kabullenin. Yüz milyar galaksi içinde ondan bir tane daha bulamayacaksınız.

- Carl Sagan, Kozmos
 
Aydaki Adam hemen yoklara karıştı; ve o anda orada bulunmayan kim olsa, zaten yok olan ay-havasına karışmanın ne kadar zor olduğunu söylerdi sana.
  J.R.R. Tolkien / Roverandom
 
Kaçırdık o vakit elimizden onu, ama ziyanı yok, yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha ilerlere uzatacağız... Ve bir sabah, aydınlıklar içinde...
O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam...
F. Scott Fitzgerald - Muhteşem Gatsby
 
Yaşamı hakedenler vardı, onlara hayatı geri verebilir misin? Ama onların içinden ölümüde hak eden vardı, peki ölümü ona verebilir misin? O halde kimin erkenden öleceğine karar verme, onu öyle büyük bilgeler bile bilemez. - Gandalf The Grey
 
Dünyamıza inmiş dünya dışı bir varlık -çocuklarımıza çoğunlukla sunduğumuz, televizyon, radyo, sinema, gazete, dergi, çizgi roman ve birçok kitaptaki bilgileri dikkatlice incelerse- kolayca niyetimizin onlara cinayet, tecavüz, zulüm, batıl inanç, bönlük ve tüketicilik öğretmek olduğu sonucuna varabilir. Bunu yapmaya devam ediyoruz ve sürekli tekrarladığımız için birçoğu en sonunda bunu idrak ediyor. Onlara bilim ve umut aşılamazsak nasıl bir toplum yaratabiliriz ki? - Carl Sagan / Karanlık Bir Dünya'da Bilimin Mum Işığı
 
Pentagram said:
"Doğrudur," dedi Manwe. "Lakin neden bu merak, senin Aule'nin telkinine niçin ihtiyacın olsun ki?"
Yavanna sessizliğe gömüldü ve bakışını içine, kendi düşüncelerine döndürdü. Bir vakit sonra şu yanıtı verdi: "Çünkü gelecek günlerin fikri gama kasvete boğuyor kalbimi. Yarattığım her şey kıymetlimdir benim. Melkor'un bunca şeyi yakıp yıkması yetmedi mi? Benim yarattığım tek bir şey bile kurtulamayacak mı diğerlerinin hükmünden?"
"Olsaydı senin elinde, neyi saklardın?" dedi Manwe. "Bütün bu krallığın içinde kalbine en yakın duranı hangisidir?"
"Hepsinin de kıymeti kendine hastır," dedi Yavanna, "ve her biri ötekinin kıymetine kıymet katar. Lakin kelvar kaçıp kurtarabilirken, canını, toprakta büyüyen olvar'ın elinden gelmez bunlar. Ve sorarsanız, bunlar içinde kalbimin kıymetlisi ağaçlardır. Büyüyüp boy atmaları bir ömür alır, yıkılıp devrilmeleri ise bir an ve dallarını meyvelerle bezeyip ödemedikçe diyetlerini arkalarından ağlayan pek azdır. Düşüncelerimde beliren budur. Ama ağaçlar kökleri toprağa uzanan her şey adına konuşsa ve onlara yanlış yapanı affetmese!"
"Tuhaf bir fikir bu" dedi Manwe.
"Ama Şarkıda yeri var bunun," dedi Yavanna, "Sen Ulmo'yu yanına alıp göklerde bulutları yaratıp da içlerinden yağmuru çekip çıkartırken, ben uzattım ulu ağaçların dallarını yükseklere, ağırlamak için yağmurları: o ağaçların bazısı, Iluvatar'a şarkı söyledi yağmurla rüzgarın ortasında. -Silmarillion

Benim dilimden konuştun, Oromë .
 
Benim Gözümden Dünya - Albert Einstein said:
Politikadaki sorun ise yalnızca liderlik vasfı taşıyanların yokluğu değil, vatandaşların adalete ve onun bağımsızlığına karşı inançlarının önemli ölçüde azalmış olmasıdır. Böyle bir bağımsızlık anlayışını temel alan demokratik parlamenter sistem pek çok yerde sarsılmış, insan haysiyeti ve bireysel haklara olan inanç eskisi kadar kuvvetli olmadığı için ortaya çıkan diktatörler hoşgörüyle karşılanmıştır. Koyun sürüsüne benzeyen kitleler gazeteler aracılığıyla o kadar kolay kışkırtılabilir ki, iki hafta içinde bazı kesimlerin beş para etmeyen amaçları uğruna üniformalarını kuşanıp taşkın bir öfkeyle öldürmeye ve öldürülmeye hazır hale gelebilirler. Bana göre zorunlu askerlik uygarlığa zarar veren ve bireysel haysiyeti ayaklar altına alan bir zaafın en yüz kızartıcı belirtilerinden birisidir.

Aynı kitap said:
Bir insanın bir bando ezgisine uygun adım yürümekten zevk alması, onu hor görmem için zaten yeterli bir neden. Belli ki bu insana o koca beyni yanlışlıkla verilmiş; pekala yalnızca bir omurgayla da idare edebilirdi. Uygarlığın bu vebadan bir an önce kurtulması gerekir. Emir altındaki kahramanlık, duyarsız vahşet ve vatanseverlik adıyla yürütülen bulaşıcı pespayelik... Bunlardan o kadar nefret ediyorum ki savaş bana göre kötü niyetli ve alçakça bir şey. Bu rezilliğin bir parçası olmaktansa küçük parçalara doğranmış olayı tercih ederim.
 
-Bazen senin zengin olduğunu unutuyorum.
+Zengin değil, paralıyım ben. Dünya üstünde hiç bir kuvvet beni zengin yapamaz.

Aylak Adam - Yusuf Atılgan
 
Telefonla çekmişim hangisi hatırlamıyorum muhtemelen Taht Oyunları:
"Sana bir tavsiyede bulunmama izin ver,"dedi Lannister."Nereden geldiğini,kim olduğunu asla unutma,çünkü etrafındaki kimse unutmaz bunu.Kendi gerçeğini güce çevir.Böylece hakkındaki gerçek asla zayıf noktan olmaz.Gerçeğin senin zırhın olsun ki,kimse seni o gerçeği kullanarak incitemesin."
 
İnsanların Hristiyanlık, demokrasi veya kapitalizm gibi hayali düzenlere inanmasını nasıl sağlarsınız? Öncelikle hayali olduğunu asla itiraf etmemelisiniz. Daima toplumun sürekliliğini sağlayan düzenin, tanrılar veya doğa yasaları tarafından yaratılmış nesnel bir gerçeklik olduğunu iddia etmelisiniz. İnsanların eşit olmamasının sebebi Hammurabi öyle söylediği için değil, Enlil ve Marduk öyle buyurduğu içindir. Ya da insanların eşit olmasının sebebi Thomas Jefferson öyle söylediğinden değil, Tanrı onları öyle yarattığı içindir. Serbest piyasanın en iyi ekonomik sistem olmasının sebebi de Adam Smith'in öyle buyurması değil, bunun doğanın değiştirilemez yasası olmasıdır. Ayrıca insanları baştan aşağı eğitmeniz gerekir. Doğdukları andan itibaren insanlara devamlı hayali düzenin ilkeleri hatırlatılmalıdır ve bu ilkeler her şeyi içermelidir. - Hayvanlardan Tanrılara

Muhteşem bir kitap kesinlikle okuyun.
 
”alışmak mı?” diye sordu küçük prens..

tilki devam etti:

“evet. örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. sana ihtiyacım da yok. aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. bana ihtiyaç duymuyorsun. ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak. sen benim için tek ve eşsiz olacaksın, ben de senin için.”

”..beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. şu ekin tarlalarını görüyor musun? ben ekmek yemem. buğday benim hiçbir işime yaramaz. bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. buna üzülüyorum. ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. altın renkli saçların var senin. ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim..”
——
sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.
“senden rica ediyorum. lütfen beni evcilleştir!” dedi.
“elbette” dedi küçük prens. “ama pek fazla vaktim yok. yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.”
“sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “insanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. her şeyi dükkandan hazır alırlar. ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!”

“ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens.
“çok sabırlı olman gerekiyor. önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.”
ertesi gün küçük prens yine geldi.
“her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. mutluluğun bedelini öğrenirim.”
böylelikle küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. ve ayrılma vakti geldiğinde “ah! sanırım ağlayacağım” dedi tilki.
“bu senin hatan” dedi küçük prens. “ben sana zarar vermek istemedim. seni evcilleştirmemi sen istedin.
“doğru, haklısın” dedi tilki.
“ama ağlayacağını söyledin!”
“evet, öyle.”
“o halde bunun sana hiçbir yararı olmadı.”

“hayır, oldu. buğday tarlalarının rengini gördükçe seni hatırlayacağım...”

"hoşça kal" dedi küçük prens.

“hoşça git,” dedi tilki.

“vereceğim sır çok basit: insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. gerçeğin mayası gözle görülmez.”
küçük prens unutmamak için tekrarladı: “gerçeğin mayası gözle görülmez.”
 
Back
Top Bottom