AAR: Madrox [4. BÖLÜM YAYINLANDI] (YENİ)

Users who are viewing this thread

AAR: Madrox

r1bnV7.png



AAR Nedir?

AAR (After Action Report), kısaca oyunda yaşadığınız olayları resim, yazı gibi yöntemler ile hikaye biçiminde yazmaktır.



Bölümler

Giriş
Bölüm 1: Rodok Sınırları
Bölüm 2: Av Mevsimi
Bölüm 3: Valdym
Bölüm 4: İsyanın İlk Ayak Sesleri




Forumda boş boş takılıp iletileri okumakta bir seçenek tabii, ama uzun soluklu bir hikaye yazmak istiyorum daha öncelerden gördüğüm AAR hikayeleri gibi hatta daha güzellerini. Hadi başlayalım!
 
GİRİŞ



Sakin ol. Benim hikayeme giriş yaptın. Ben Madrox, Lord Madrox. Daha doğrusu önceden ülkemde soylu bir Lord'dum. Refahı düzgün, üretimi bol vergileri dengeli ve beni seven halkla dolu bir köyüm vardı. Artık var mı? Yok. Benim ülkem Martwell. Büyük Martwell Krallığı. Demirler Hanedanına mensup 4. neslin ilk fertlerinden biriyim. Ülkemin kralları Wespon Hanedanından seçilir, eğer Wespon hanedanında tahta geçecek kimse kalmamışsa 4 nesildir yaşamını sürdüren Demirler Hanedanı iktidara gelir.

Neyse artık bunların bir önemi yok, yeni kral III. Kandor Wespon tarafından sürgün edildim. Adını bilmediğim bir diyara, uzun zamandır gemideyim. Ordum sürgün emrim verildikten hemen sonra krallık birliklerine alındı. Ama bana sadık kalan 20 askerimle ve bana sadık hizmetkarım Fellador ile yoluma devam etmekteyim.

X9OzAd.png

Yolculuk günlerdir devam ediyor, erzağımız tükenmek üzere. Mürettebat benimle beraber toplamda 23 kişi. Mecburen tüketilen yemeği azalttırdım biraz moral kırıklığı yaşamış olsak da mecburdum. Artık bir kara parçası bulmak zorundayız! Gemi içerisinde dolanırken Fellador'un bir askerle tartışma içerisinde olduğunu duydum hemen yanlarına gittim;

+ Ne oluyor burada?

Fellador ve diğerleri bir anda yüzünü bana çevirdi, yüzlerinde tedirgin ve endişeli bir ifade vardı. Fellador;

- Lordum, bu soysuz tüketilen erzağı yeterli bulmuyor daha fazlasını istiyor!
+ Lütfen Fellador, ben artık bir lord değilim. Şu lord kelimesini lügatından çıkart, şimdilik.

Askere baktım gözlerini benden kaçırıyordu.

+Sen asker! Günlerdir tanrının belası okyanusun ortasındayız. Her hangi bir yere demir atmazsak burada açlıktan öleceğiz farkındayı...

Ben henüz sözümü bitirmeden gözcü kulesinden bir askerin haykırışlarıyla gözlerim açıldı.

" BİR KARA PARÇASI ! "

Hep birlikte sevinçten çıldırdık! Kurtulduk!


9Lqm27.png


 
Bölüm 1: Rodok Sınırları
25 Mart 1257



O günün gecesi kıyıya yanaştık ve kara üzerinden yola koyulduk. Dağlık alanlardaydık, yol hep inişli çıkışlıydı. Bir köy mü? Evet evet bir köy gördüm. Rota belli haydi askerlerim. Köye yaklaşınca bir kamp kurduk, nedeniyse gece gece köylüleri tedirginleştirmek istemiyordum. Ateşte dönen kuru et.. Son kalan tereyağı ve ekmek... Geceyi de güzel bir ziyafetle atlattık. Sabah olunca bana sadece Fellador'un eşlik etmesini istedim. Askerlerim köyün dışında kampı toparlıyor ve bekliyorlardı. Sadık hizmetkarım Fellador ile köye girdik. Oyun oynayan çocuklar.. Değirmene un taşıyan bir kaç köylü.. Sonunda bir tanesi beni fark etti ve diğerlerine işaret verdi. Bir tanesi bana doğru yaklaştı.

uTdfJX.png

"Buyrun beyim? Ne istemiştiniz?"

Daha sonrasında ise etraftaki tüm köylülerin yüzü bize döndü.. Kimisinde tedirgin bir ifade kimisinde kızgın ve korkunç..

"Selam sana köylü! Burası neresi? Yolumu kaybettim bilgi topluyorum."

Köylüler bir an rahatlamıştı, tanımadığım bir diyarda düşman edinmeye hazır değildim köye ve köylülere zarar vermek istemedim. Konuştuğum köylü sağına dönerek bir yaşlı adama baktı. Yaşlı adam başını salladı köylü bize onu işaret etti. Yaşlı adamın yanına gittik, bizi buyur etti önümüze yemek koydu. Kendisine de bir şarap doldururken beni ve kıyafetimi süzmeye başladı..

"Hangi rüzgar attı soylu bir yiğidi buraya? Üstünüzdeki işleme hiç tanıdık gelmiyor Kalradya'dan değil misiniz yoksa?"

Kalradya.. Bir ülke mi? Diyar mı? Krallık mı?

"Söyle bana yaşlı adam, nedir bu Kalradya? Kralı kimdir, düşmanı kimdir?"

Yaşlı adam gülümsedi, şarabından bir yudum aldı ve uzaklara baktı..

"Bir hükümdarı yoktur. Kalradya büyük bir diyardır şu anda Kalradyadasın evlat. Parçalanmış bir diyar her tarafta bir başka krallık. Bizler Rodok Krallığına mensup bir köyüz. Kont Tribidan'ın himayesindeyiz."

Şaşkınlıkla..

"Nasıl yani yaşlı adam? Bir ülkede birden fazla krallık mı mevcut?"

"Aynen öyle genç adam."

Saatlerce yaşlı adamla konuştuk. Bulunduğum yer hakkında şimdilik yeterince bilgi topladım. Soylu birisiyle konuşup dost edinmeye çalışmalıydım, Bu diyar fırsatlar diyarı olabilir... Yaşlı adama misafirperverliği için teşekkür ettim. Son olarak gitmem gereken rotayı da yaşlı adamdan öğrenip yola koyulduk.. Ortalama bir hızda seyahat ederken hızla at süren birisi karşıdan yaklaşıyordu.. Elim kılıcıma gitti, askerlerim farkında onlarda hazırlardı.

KChAg8.png

Bana selam verdi ve atını durdurup yanıma yaklaştı... Bana, orduma ve sancağıma hızlı bir şekilde göz attı.

"Selamlar yiğit savaşçı! Adınızı ve sancağınızı bilmiyorum ama size saygı duyuyorum."

Korkmuş muydu?

Rivaçeğ Şehrinde bir turnuva düzenleneceğini benimde katılıp katılmayacağımı sordu. Ona birlikte gitmeyi teklif ettim. Acelesi olduğunu ama beni kırmayacağını söyledi. Hızla yola koyulduk turnuvayı kaçırmak istemeyiz.



27 Mart 1257

Rivaçeğ'e vardık şanslıydık, şehrin sahibi Boyar Meriga ziyafete devam ediyor ve 3 gündür turnuvayı sürdürüyormuş. Hemen kayıt olmak için Turnuva başına gittim.

"Adın nedir? Nerelisin? Kendi üzerine bahis oynamak istiyor musun?"

"Adım Madrox. Martwell'liyim, Evet üzerime en yüksek bahisi oynamak istiyorum."

Bu konuda eminim. Çünkü silah ve kalkan eğitimimi Martwell'in en yetenekli dövüş ustasından almıştım. Turnuva başı bana tuhaf tuhaf bakmaktaydı, Martwell'i ilk defa duymuş olmalı...

Arenaya çıkmadan evvel verilen zırh, kask ve botları giymeye koyuldum. Ardından talim kılıcını ve kalkanını aldım turnuva öncesi 25 dinar karşılığı turnuva öncesi bir at kiraladım. İlk tur pek zor değildi, yeşil takımdan bir asker atından düşer düşmez zıplayarak kılıcımı kafasına geçirdim, tekrar yere yığıldı. At uzaklaşmadan üzerine hızlı bir hamleyle bindim ve geride kalanlara baktım. Bir kalkanı elinde diğer kalkanı belinde bir yeşil takım oyuncusu bizim takımdan bir süvariye kılıç savuruyordu. Hızla atımı üzerine sürdüm ve kılıcımı savurdum. Belindeki kalkan paramparça oldu. Daha sonra takım arkadaşım onu yere indirdi. İkinci tur zordu, henüz turnuvanın başında talim baltasıyla ayağımdan darbe aldım. Atın üzerinde sendeledim, ardımdan kafama da aldığım darbeyle yere düştüm. Turnuva başı ilk turdaki galibiyet için devam etme şansımın olduğunu söyledi.

Galibiyetle geçen turlar.. Takım arkadaşlarım azimli ve yetenekli savaşçılar. Sonunda final turuna kaldık! Mavi takım ve Kırmızı takım. İki tarafta turnuva boyunca gaddar ve acımasızca finale yükselmişti. Kılıcımı kavradım sonunda arena kapıları açıldı iki tarafta karşı karşıya geldi. Tam karşımdaki rakip kargılıydı, kalkanımı ne çok gevşek nede çok sıkı tutuyordum. Biraz endişeliydim başımdan darbe almaktan korkuyordum. Turnuva hakeminin sesiyle birlikte atların nal sesleri turnuva seyircilerinin seslerine karışmıştı. Rakibim kargısını koltuk altına almış kendinden emin bir şekilde yaklaşıyordu. Bir manevrayla rakibin geldiği yönün zıt tarafına eğildim kalkanımın sol tarafı parçalanmıştı. Sinirden haykırıyordu;

"Aaaaa! Seni lanet sıçan, ben yenilmez Voyvoda Raha! Benden kaçamazsın!"

BuD46d.png

Peşimden geliyordu. Arenada dört dönerken takım arkadaşlarımdan birisi Voyvoda Raha'ya balta fırlattı, atından yere fırlayan Raha yerde sürünüyordu. Fırsat bu fırsat! Süründüğü yere doğru atımı sürdüm ve iyice eğildim, kılıcımı savurdum ve kaskını parçaladım. Turnuva sona erdi! Mavi takım galip. Turnuvada en çok rakip öldüren sayısına göre ödüller dağıtıldı. İndirdiğim 18 rakiple birinciydim. Peşimden Vityaz Bomil 13 kişiyle, ardından 8 kişiyle Huskarl Oleif 3. sırada geliyordu.

yQRO9T.png

Adını yeni öğrendiğim bir diyarda tüm seyirciler adımı haykırıyordu!

MADROX! MADROX! MADROX!

Bu turnuva dönüm noktası olabilir mi? Gerçekten mutluyum, şimdi dilden dile ismi bilinmeyen bir savaşçının dillere destan mücadelesi konuşulacak. Fellador turnuvayı kazandığım için benden daha sevinçli görünüyor.

6RtTkd.png



******
Oynanış Notları
Madrox'un şuan ki istatistikleri:
371NAb.png



 
Beğendim, ellerine sağlık.
Sadece bazı cümlelerin içinde belli yerlerde virgül olursa çok daha iyi olur, sırası karışıyor ve yazmak istediğin mesaj tam olarak okuyucuya ulaşamıyor.
 
Ragnarsson said:
Beğendim, ellerine sağlık.
Sadece bazı cümlelerin içinde belli yerlerde virgül olursa çok daha iyi olur, sırası karışıyor ve yazmak istediğin mesaj tam olarak okuyucuya ulaşamıyor.

Zamanla geliştireceğim, bu arada yorumun için teşekkür ederim :smile:
 
Bölüm 2: Av Mevsimi
28 Mart 1257


Turnuvayı kazandığım günün gecesi ordumla birlikte Rivaçeğ hanında konakladık. Ertesi sabah hancıya borcumu ödemek için aşağı indim. Ordum hazırlıklarını yapıyordu. Gece konaklaması ve yemek fiyatı biraz fazla gelince hancıya parladım.

"Nedir bu fiyat hancı? Her gelen misafirine hesap mı geçiriyorsun?"

Hancı elindeki bira bardağını silmeyi bıraktı.. Ürkek bir şekilde..

"Fiyatlarımız sabittir beyim. Herkese aynı fiyat 20 kişinin konaklaması 200 dinar yemeklerle birlikte 300 dinar."

Kararsızdım. Yalancı hancı fiyat şişirmişti. Gözüm boynundaki parlak altın kolyeye takılmıştı. Bana doğru yaklaşmasını istedim, yaklaştı. Biraz daha eğilince boynundaki kolyesini tek hamleyle aldım. Bir an için olduğunu anlamadı.. Sonra şaşkınlıkla..

"Yapmayın beyim! O aile yadigarıdır, verin lütfen."

Altın kesemden 300 dinar çıkartıp masanın üzerine koydum arkamı dönüp handan çıktım. Hüngür hüngür ağlayan hancının seslerini duyuyordum.. Han kapısının az ilerisinde Fellador beni karşıladı, ordunun dışarıda hazır halde olduğunu bildirdi. Şehirden ayrıldık. Karlı alanlara doğru seyahat ediyorduk.

Saatlerdir yoldaydık. Bir sıra uzaklardan yaklaşık 10-15 kişilik bir atlı grubu gördük.. Onlarda bizi fark ettiler.. Soylu bir sancak taşıdığımı görünce yaklaştılar.. Bir an afalladılar, yanlarına yaklaştım.. Aralarından birisi bana doğrularak..

oAXgyl.png

Gözleri fıldır fıldır dönüyordu, haydut olduklarını anlamam çok uzun sürmedi.. Kararlı bir ifadeyle..

"Kimsin necisin?"

Diye sordum. Haydutun suratında ki anlamsız ifade..

"Bak beyim, bu yollar tehlike arz ediyor. Hem bu karda kışta bu kadar ağırlıkla hareket etmen sakıncalı olabilir. Bence biraz hafiflemen gerek."

Gülümsedim..

"Kaç altına ihtiyacın var?"

"1000 dinar işimi görür. Gördüğün gibi adamlarımın karnı aç."

Arkamı dönüp elimle ordumu işaret ederek..

"Peki sana bu parayı verirsem adamlarım ne yapacak?"

Sinirlendi.. Kılıcını kınından çekti..

"Veriyor musun vermiyor musun?"

Sol elimi havaya kaldırıp orduma işaret verdim. Baş parmağımı ileriye doğru sallayınca konuştuğum haydut kalbinden mızrağı yemişti.

Kaşlarımı çatıp kararlı bir şekilde bağırarak..

"AFERİN ASKER! HÜCUUMMM!"

Haydutlar neye uğradıklarını bir an için şaşırdı.. Askerlerim hızla üstlerine hücum ediyordu, etraflarında daireler çiziyordu.. Hepsini tek tek indirdik, hepsinin leşleri yere serilince üzerlerinde para edecek şeyler aramaya başladık.. Önem arz edebilecek silah ve zırhlar, altın keseleri ne varsa yüklendik...

3 Nisan 1257

Avlanmaya devam ediyorduk, hem kendilerine Tundra haydutları denen çete üyelerini yok ediyor hem de soyuyorduk. Elde ettiğimiz ganimetleri büyük kasaba ve şehirlerde satarak az da olsa para elde ediyordum.

Büyük surları olan bir şehre yaklaştık.. Geceyi orada geçirmeyi düşünüyordum. Tundra haydutlarıyla olan mücadelemde yaklaşık 15 askerim ölmüştü. Haydutların ellerindeki esir krallık askerleri orduma katılmak isteyince kırmadım, haftalık fazla maaş da istemediler. Aralarından bir tanesiyle muhabbete koyuldum. Bulunduğumuz topraklar Vaegir Krallığının hükümdarı Kral Yaroglek'e aitmiş. Vardığımız şehrin adı Khudan. Güzel bir şehre benziyor, umarım handaki yataklar ve içecekler de güzeldir..

jM4WVA.png

Şehir içerisine girdik askerlerden izin almak kolay olmasa da.. Kendimi gezgin olarak tanıtsam da taşıdığım sancaktan dolayı pek inanmadılar. Ama soylu olduğumu anlayınca problem çıkarmadılar.. Hana girdik.. Hancıyla daha odalara geçmeden pazarlığımı yaptım ve Rivaçeğ'in hancısından gasp ettiğim kolyeyi gösterdim gözleri açıldı..

"Aman tanrım! Bu kolye..."

"Bu kolyenin değeri nedir hancı?"

Lordum bu kolye çok değerli bir kolye olmalı, parıl parıl parlıyor. Şehrimizde bir kuyumcu var yarın ona götürmenizi öneririm.

"Pekala sağ ol hancı."

Odalara geçtik.. Fellador'la aynı odada kalıyorduk, Fellador kitap okuyor ben ise uyumaya çalışıyordum. Bir kaç saat uyuduktan sonra gece yarısı uyandım.. Boynumu sıvazladım ve ayaklandım, aşağıdan hala müzik sesleri geliyordu.. Odamın kapısını açtım karşı odada içki içen bir adam gördüm. Kapısı açıktı.

Ujb8bs.png

Yanına gittim, adam çakırkeyifti. Bana baktı gülümseyerek..

"Otur dostum otur."

Yanına oturdum. Adamı baştan aşağı süzdüm..

"Ne var bu kadar içecek be adam?"

Bir yudum daha aldı bardağından..

"Krallığımızın hali içler acısı. Pislik Yaroglek'in babası Yaşlı Burelek tahtı gasp etmişti. Asıl tahtın varisi sürgüne gönderildi, annesi idam edildi. Şimdi gerçek varis ve prens Valdym ülkede p*ç diye anılıyor. Yaroglek ise babasının zorla aldığı tahta oturup Valdym'i eline geçireceği günü bekliyor."

Şaşkınlıkla..

"Bütün bunları bana neden anlatıyorsun?"

Adam bana döndü eline sol koluma koydu..

"Vaegir Krallığını kurtar genç adam! Vaegir'i bataklıktan çek, Valdym'e yardım et her şey ona bağlı."

Birden ayaklandı elindeki bardağı fırlatıp hızla dışarı çıktı.. Anlattıklarına anlam veremedim, kim bu Valdym? Neden tahta çıkması gerekiyor? Düşünceli bir halde odama döndüm kafamı yastığa koydum. Yarın ilk iş Prens P*ç Valdym'i araştırmak...


4 Nisan 1257


İlk olarak hancıya danıştım.. Valdym'in destekçileri ya sürgün ediliyor ya da idam ediliyor diyordu. Halktan insanlar da aynı şeyleri söylüyordu.. Kimisi "Valdym de kim? O p*ç mi bizi yönetecek?" kimisi "Keşke Valdym kral olsa... Belki daha güzel bir hayat sürebilirdik." diyordu...

Şehirden ayrılmadan evvel lordun kalesine uğramak istedim.. Kapıdaki muhafız içeri haber verip geldi. Boyar Vuldrat'ın benimle görüşmeyi kabul ettiğini söyledi, sadece benim girebileceğimi ve silahlarımı vermem gerektiğini söyledi. Silahlarımı Fellador'a teslim edip içeri girdim. Boyar makamında oturuyordu, beni buyur etti..

"Gel yabancı. Otur şöyle. Anlat bakalım kimlerdensin? Turnuvalardaki başarıların krallığın dört bir yanında konuşuluyor."

Teşekkürlerimi sundum.. Özel bir konu hakkında konuşmak istediğimi belirtince yüzündeki tebessüm kayboldu. Ciddi bir tavırla bana baktı..

"Ne konuşmak istiyorsun?"

"Valdym hakkında ne düşünüyorsunuz?"

Ayaklandı.. Gözlerini iyice açtı.. Yüksek bir ses tonuyla..

"İsyan demek! Senin ne dediğini kulağın duyuyor mu?"

Ayaklandım arkama baktım muhafızlar bana yaklaştı.. İki muhafız kollarıma girdi..

"Yanlış anladınız ben sadece gezgin bir soyluyum. Kalradyaya çok uzaklardan geldim. Sadece bir soru neden sizi bu kadar kızdırdı?"

Kalradyada bu tür konuşmalara sıcak bakılmıyor soylularca, bunu öğrendim. Dilimin ayarına s*kayım. Boyar Vuldrat eliyle muhafızlara çekilmesini emretti.

"Bak savaşçı. Nereden gelip nereye gidiyorsun bilmiyorum ama gezginlerle muhabbet edecek vaktim yok. Seni kaleme kabul etme sebebim cesur bir savaşçıyı ağırlamaktan ötesi değil. Sorduğun soruya gelince hem diğer Boyarlar hemde askerler bunu yanlış değerlendirir, unutma. Seni şimdi burada öldürebilirim ama cesaretini takdir ediyorum. Halledilmesi gereken bir işim var. Şu lanet Tundra haydutları! Kervanlarımı yağmalayıp köylülerimi öldürüyorlar! Onlarla savaştığını biliyorum. Şehrin batısındaki ormanda bir sığınakları olduğunu duydum. Ama kraliyet askerlerini göndermek zarif bir hareket olmaz."

Büyük bir şişeden birasını yudumladı.

"Bu işi hallet bende seni dostum olarak kabul edeyim, aklında neler var bilmiyorum ama her yerde bu Valdym meselesini dillendirme. Anlaştık mı?"

Sonunda Boyar ile anlaşıp kellemi kurtardığım için şanslıydım. Geri döneceğimi ve görevi başarıyla bitireceğimi söyleyip kaleden ayrıldım.



Askerlerimle haydutların sığınağına vardık. Uzaktan gözetliyorduk, çok kalabalık değillerdi. Esir kafesleri içerinde bir çok köylü kadın ve çocuk gördüm. Nefretim iyice artmıştı. Saklandıkları yere saldırmak için harekete geçtik.. Gözcü bir haydutun arkasından dolanıp hançerimle boğazını kestim.. Diğer bir gözcü bunu görüp bağırmaya başladı.. Diğerleri de bizi fark ettiler.

g9e57W.png

Piyadelerim üçlü gruplar halinde dağıldılar inlerden birer birer haydutlar dökülmeye başladı. Hepsini bıçakla tereyağı keser gibi yere indirdik, esirleri kurtardık. Köylüler minnettar olduklarını söyleyerek ayaklarıma kapandılar, kalkmalarını istedim. Köylerine ve şehirlerine dönmelerini emrettim. Hepsi bana dua ede ede yola koyuldu. Askerlerimle sığınakların içerisindeki sandıklarda bir sürü silah ele geçirdik, silahları satmak üzere yanımıza aldık. Haydutların kokuşmuş sığınağından ayrılmak üzereyken az ilerde kayalıkların arasında yerde yatan bir kadın gördüm yanına yaklaştım..

lLyxm0.png

Kadının rahmi açıktı.. Irz düşmanı soysuzlar! Kadına tecavüz etmişlerdi, kadının bilincini kontrol ettim nefes almıyordu. Kadını omuzladım, askerlerimin yanına gittim. Onlardan bir mezar kazmalarını istedim.. Kadını gömdüm, askerlerim o kadını gördükten sonra iyice sinirlenmişti.



4 Nisan 1257 (Akşamüstü)

Khudan'a varıp Boyar Vuldrat'a güzel haberi vermek için yola koyulduk. Şehre vardım yaralı askerlerim vardı. Bir kale muhafızı bizi hekime yönlendirdi, Fellador'a yaralıları hekime götürmesini emrettim. Bende tek başıma Lordun kabul salonuna gidiyordum.

Kafam çok karışıktı. Aklımdan garip planlar geçiyordu. Biraz daha istihbaratın ardından Valdym'in karşısına dikilmeliydim, hikayenin aslını ondan öğrenmek istiyordum. Kaleye vardım, içeriye girdim. Boyar Vuldrat'ın yanına gittim, Boyar güler yüzle karşılamıştı beni.

"Tundra haydutlarının ini yok edildi Boyar Vuldrat!"

Yüzündeki mutluluk iyice artmıştı.

"Yardımların için teşekkürler, bu hediyeyi lütfen kabul et."

Kemerinden bir altın kesesi çıkarıp bana uzattı, keseyi aldım. Gece şehirde ordumla birlikte ücretsiz konaklayabileceğimizi söyledi. Kaleden ayrıldım, geçen gün hancının bahsettiği kuyumcuya gittim. Kapıdan içeri girince tuhaf ama güzel bir koku beni karşıladı, bu kokuya bayılmıştım. Bir anda ellerinde gümüş ve altın yüzükler takılı kıyafeti şık ve göz alıcı olan bir adam beni karşıladı.

"Hoş geldiniz Efendim."

Kısa bir muhabbetten sonra kolyeyi adama gösterdim. İncelemeye başladı.. Sonra masanın üzerine bırakıp bana baktı.

"Saf altın. Ama biraz yıpranmış bir kolye. Yinede değerini yitirmemiş.

Sakalını kaşıdı..

"Normalde değeri 2500 dinar ancak şu sıralar bu parayı verebilecek bir kuyumcu bulmak çok zor, endişelenmeyin size 2000 dinar verebilirim. Daha fazlasına benimde gücüm yetmez.

Düşünmeden kabul ettim, kapı kapı kuyumcu gezip fiyat soracak kadar zamanım yoktu...


******
Oynanış Notları
Madrox'un şuan ki istatistikleri:
ntANM7.png


 
Bölüm 3: Valdym
5 Nisan 1257


Elimdeki altınlarla handa kutlama yapmaya hazırdım. Hancıya bu gece buraya gelecek olan herkese bira ısmarladığımı söyleyip 1000 dinar verdim. Handaki insanlar sevinç çığlıkları atıyorlardı, az sonra yanıma alımlı, güzel ve dolgun göğüslü bir bayan geldi. Elini yanağımda gezdirmeye başladı.. Gözlerimi dolgun göğüslerinden alamıyordum benden önce lafa o girdi..


2apYmA.png


1500 dinarda han fahişelerine vermiştim gece çok sesli ve ateşli geçmişti.. Ertesi sabah ordumla birlikte yola koyulduk. Dağ bayır demeden istihbarat topladım.. Köyleri, kasabaları ve büyük şehirleri gezdik.. Önüme çıkan her Vaegir insanına Valdym'i sorup hepsinden farklı farklı bilgiler topladım. Sadece Vaegir sınırları ile kalmadım, Svadya sınırlarında da bilgi arayışına devam ettim. Bu sırada karşıma çıkan ufak tefek çapulcu tayfalarını yok ediyor ve ganimet elde ediyorduk.. Karşıma çıkan tüm soylulara ismimi söyleyince beni tanıdıklarını bildiriyorlardı.. Şaşırmıştım, Kalradya gerçekten de küçük bir diyarmış. Kısa zaman içerisinde bu kadar ün kazanmak.. Tuhaf ama güzel bir his.. Martwell'de soylu olarak doğduğum için turnuvalarda kendimi kanıtlamama gerek yoktu. Ama dediğim gibi bu diyar fırsatlar diyarı olmalı.

0z344Y.png

vP3QmA.png

9Nj9RZ.png

Azj0EB.png

Y6ojvk.png

VDjglB.png

oVJYAR.png


10 Nisan 1257

Yayılan şöhret sayesinde orduma yeni yeni askerler katılmak istiyordu. Beni gerçek bir komutan olarak gördüklerini ve yanımda savaşmaktan onur duyacaklarını bildiriyorlardı.. Fellador bu durumdan biraz rahatsızdı. Nedenini sordum.

"Ne oldu Fellador? Ordumuzun güçlenmesi neden seni tedirginleştiriyor."

"Efendim. Yine de siz bilirsiniz ama bu şöhretin birde kötü yanı var. Ordunuza katılan bu askerlerin içerisinde sizi öldürmek isteyen birilerinin adamları da olamaz mı?"

Aslında düşünmedim değil..

"Bu sözlerini dikkate alacağım Fellador."


O günün öğlen vakitleri ordumla kurduğum kampta dinlenmekte idik. Bir ulak yanımıza yanaştı, elinde Halmar Şehrinin Lordu Alagur Noyan tarafından yazılmış şehirdeki turnuvaya katılmamı istediğini bildiren bir mektup olduğunu söyledi. Katılmamak kabalık olur. Aceleye gerek yok, zaman var. O günü bulunduğumuz kampta geçirdik, ertesi günse yola koyulduk.

11 Nisan 1257

Halmar'a vardım. Ordumdan turnuvaya katılmak isteyenler oldu, birlikte turnuvaya kaydımızı yaptırdık. Üçüncü turda aldığım darbe sonrası turnuvayı yarıda bırakmak zorunda kaldım, oynadığım bahislerin iki tanesi tutmuştu ve paramı aldım. Turnuvanın galibi Veluca Şehrinden Sör Predor'du. Turnuva sonrası kendisine tebriklerimi ilettim o da bana geçmiş olsun dileklerini. O sırada bana yaklaşan bir ulak.. İçimden yine mi turnuva daveti diye geçirirken yanıma geldi..

"Sör Madrox siz misiniz?"

"Evet benim ne vardı?"

Küçük çantasından mühürlü bir mektup çıkartıp bana uzattı..

"Svadya Kontu Meltor'un kız kardeşi Leydi Gaeta'dan bir mektubunuz var."

Şaşkınlıkla mektubu aldım.. Mühürü açıp mektubu okumaya başladım..

"Sevgili Madrox. Ben Kont Meltor'un biricik kız kardeşi Leydi Gaeta. Geçtiğimiz günlerde Praven Şehrinde düzenlenen turnuvadaki galibiyetini kalpten tebrik ediyorum, çok çekici ve yakışıklı bir savaşçı olduğunuzu tribünden gördüm. Eğer benim gibi soylu bir bayanla birlikte olmak isterseniz sizin için Praven'de bekliyor olacağım. Merak etmeyin yanıma girebilmeniz için her şeyi ayarlayabilirim, en geç 20 gün içerisinde sizi bekliyorum lütfen beni kırmayın..."

Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu.. Svadyanın soylu bir bayanı cazibeme kapılmıştı. Ya da mektup bir oyun muydu? Öğrenmenin tek yolu Praven'e gitmek..

15 Nisan 1257


Yolumuza çıkan ordu kaçağı firari askerleri, çapulcu ve haydut çetelerini kılıçtan geçirmeden ilerlemiyorduk. Prens Valdym hakkında ki istihbaratıma bir süre ara verip serbest takılıyor ve suçlu gruplarına akın düzenliyorduk. 15 Nisan 1257 akşamı Praven'e vardım, askerler beni şehir kapılarından içeriye aldılar.. Sokaklar bomboştu, Fellador ile atlarımızı soylu ahırına bağlayıp şehrin sokaklarında ilerliyorduk. Bir anda bir ıslık sesi.. Lonca binası merdivenlerinin arasından beliren bir haydut.. Sol tarafta bir evin aralık kapısından çıkan başka bir haydut.. Fellador'la kılıçlarımızı çekip sırt sırta verdik.. Fellador bana;

"Endişelenmeyin Efendim! Kendimi feda ederim, yine de bu soysuzların size zarar vermesine izin vermem!"

"Endişe ettiğim yok Fellador! Kendini kolla!"

Bir anda üstümüze gelmeye başladılar. Sanırım gardiyanlar bu gece erken bırakmış sanırım nöbeti. Büyük bir baltayla üstüme gelen haydut iki eliyle baltasını havaya kaldırıp bana darbe vurmak üzereyken kalkanımla blok yaptım. Sendelemesini fırsat bilip kılıcımı karnına sapladım. Fellador'un da yardıma ihtiyacı yoktu, aslan hizmetkar! Onunda dövüş öğretmeni bendim, Martwell'de sayemde şövalye olmuştu.

3zk1E4.png


Haydutları delik deşik ettikten sonra şu mektubun düzmece olduğunu düşünmeye başladım, ama merakla Leydi'nin konakladığı konağa ilerledim.. Kapı açıktı, aralayıp içeri göz attım karşıma bir anda bir hemşire çıktı.. Elim hızla kılıcıma gitti.. Hemşire korkarak ellerini havaya kaldırdı;

"Sakin olun Sör Madrox! Ben Leydi Gaeta'nın hizmetçisi hemşire Nadia. Leydi Gaeta sizi bekliyor.

Leydinin odasına gittim.. Sevinçle gözleri açıldı, üzerime atlamamak için kendisini zor tutuyordu, farkındaydım.

"Geldiniz Sör Madrox. Beni çok mutlu ettiniz."

"İyi geceler dilerim Leydi Gaeta. Dışarıda bana kurulan pusudan haberiniz var mı acaba?"

Leydinin yüzündeki sevinç bir anda şaşkınlığa dönüştü.. Bana doğru yaklaşarak..

"Hayır, ne oldu? Kim neden saldırdı? Svadya'nın başkentinde, Praven'de? Kim buna cesaret eder?"

Leydinin bu tepkisine bakılırsa onunda bu olaydan haberi yoktu.. Laf lafı açıyor muhabbet koyulaşıyordu. Bir anda hemşire içeri geldi..

"Leydim özür dilerim izinsiz içeri geldim ancak acil durum. Ağabeyiniz burada."

Leydi Gaeta korkuyla yerinden fırladı, benden acilen gitmemi isteyerek yanağıma bir öpücük kondurdu.. Hızla konaktan ayrıldım..



17 Nisan 1257

Sonunda Valdym'e ulaşabileceğim bir yol buldum. Gezginin birine rastladım. O da benim namımı duyduğunu söyledi. Kendisine Prens Valdym'in yerini bilip bilmediğini sordum.. Gezgin şanslı olduğumu ve P*ç Prensin şu sıralar Narra'ya seyahat ettiğini söyledi. Geçtiğim köylere Narra Şehrini sora sora yoluma devam ettim, erzak azalıyordu. Yollarda çok fazla kervan görüyordum, nedense bir kaç gün önce gördüğüm çeteler şu sıralar karşıma çıkmıyordu..

Narra'ya vardık! Valdym'in Lordun kalesinde konakladığını öğrendim.. Kaleye girdim, karşımda hafif kızıl saçlı gür sakallı bir adam buldum. Kalenin lordu Belir Noyan beni buyur etti ve karşımdaki hafif kızıl saçlı adamın Vaegir Prensi Valdym olduğunu söyledi.. Selamlaştık. Prensi baştan aşağı süzdüm, uzun boylu ve yapılı biriydi.

1ER20j.png


Belir Noyan'ın bağlı olduğu krallık Kergit Hanlığı Vaegir Krallığı ile savaştaydı ve savaş henüz çok sıcaktı. Valdym'e istediği şeyi yerine getireceğimi söyledim, sevinçliydi..

"Duyduklarım beni çok sevindirdi Sör Madrox. Senin gibi bir komutanın benim haklı davamda yer alması bizi galibiyete bir adım yakınlaştırabilir, ama unutmaman gerek tüm Vaegir Krallığı Boyarları, Kral Yaroglek'e bağlılık yemini etmiştir. Bu yemin kolay kolay çiğnenemez! İyi düşünmelisin, kolay bir mücadele olmayacak. Ama elbet aralarından beni destekleyen bir kaç Boyar çıkacaktır."

Prensi dikkatle dinliyor ve gözlerinin içine bakıyordum. Çok istekliydi bunu belli ediyordu. Tahtına ve halkına iyi bakacağını, beni Baş Boyarı ve mareşali yapacağını söylüyordu. Oldukça güzel vaatler... Belir Noyan konuşmalarımıza şahit olmaktaydı.. Onunda yüzü gülüyordu, Vaegir'i parçalamak için bir fırsat olduğunu içinden geçirdiğini anlamak zor değildi.. Yine de bu zorlu görevi kabul etmekte aceleci davranmıştım. Olsun! Haklı bir adama yardım edecek, işler yolunda giderse bu fırsatlar diyarında yükselecektim. Kim bilir belkide zamanla Vaegir tahtına ortak olurum. O gece Belir Noyan beni sarayında ağırlamak istedi ama Valdym kendisine bağlılık yemini etmemi ve hiç zaman kaybetmememiz gerektiğini söylüyordu.. Bağlılık yeminimi ettim. Valdym elindeki kraliyet askerlerini ve kişisel hazinesini bana devretti..

"Ordumu ve hazinemi sana veriyorum Baş Boyar Madrox. Bu haklı davamızda beni yarı yolda bırakmayacağını temenni ediyorum sevgili dostum. O halde ileri!"

Narra'dan ayrıldık.. Orduyla birlikte Vaegir sınırlarına girmek üzere yola koyulduk. Karşımıza çıkacak olan barışçıl boyarların desteğini kazanmak istiyorduk. Bizi yok etmek isteyen boyarlarla ise savaş kaçınılmaz olacaktı! Valdym'in içindeki endişe yola koyulduğumuzda adeta kaybolmuştu. Heyecanı yüzünden okunuyordu.

RDjbzn.png
Valdym'in verdiği askerlerle birlikte şu an ki ordum.

Ve böylelikle isyan başladı.. Bizler Vaegir Asileri ismini aldık. Liderimiz tabi ki Prens Valdym ve Baş Boyar Madrox önderliğinde...


18 Nisan 1257


Seyehat sırasında Valdym ile muhabbet etmekteydik.. Nereden gelip nereye gittiğimi, hangi hanedandan geldiğimi, nereli olduğumu... Hepsini anlattım, ülkemi daha önce duymadığını söyledi. Şaşırmadım. Son olarak neden sürgün edildiğimi sordu. İlk başta bunu anlatmak istemedim ama yine de anlattım..

"Kralımız II. Weldor Wespon'un ölümünden sonra öz oğlu III. Kandor Wespon tahta çıktı. Aslında Kral Weldor'la bir sorunum yoktu. Benim soyum Martwell'in Wespon soyundan sonraki en önemli soy ve ailedir. Kral Weldor iyi bir kraldı, ruhu huzur bulsun."

Bir an duraksadım.. Valdym beni pür dikkat dinliyordu.. Devam ettim..

"Hanedan üyelerim ve ben III. Kandor'un tahta çıkmasına karşıydık. Nedeniyse ahlaksız, zevke düşkün, kılıç tutmayı bile bilmemesiydi. Lordlar ve kraliyet ordusu da bunun farkındaydı. Hatta halk bile! Ama sinsi Kandor orduya verilen maaşı 2 katına çıkardı. Kendisine biat etmeyen lordların bazıları sürgün edildi bazılarıysa idam.. Benim sürgün edilme sebebim ise daha farklı.. III. Kandor'un biricik ve güzeller güzeli eşi Kraliçe Adonna'yla gizli bir ilişkim vardı.. Zamanla III. Kandor'u devirmek için kurduğum planlara onu da dahil ettim ancak deşifre oldum. Yine de Adonna'yı ispiyonlamadım.. Yeni kral beni idam etmekten çekindi ve sadık askerlerimle sürgüne yolladı. İşte buradayım."

Valdym'in şaşkın bakışları.. Anlattıklarım hikaye gibi geliyordu sanırım ona, belli etmese de ben anlamıştım ancak bozuntuya vermedim. Yolumuza devam ettik..


******
Taraflar
Yeni taraf Vaegir Asileri!
9NjqO5.png



******
Oynanış Notları
Madrox'un şuan ki istatistikleri:
pnO8La.png


 
ΗΕΓΙΚΛΜ said:
Bu forumda AAR bulmak zor iyi bir hikaye ama bazı eksiklikleri var.

Yorumun için teşekkür ederim, eksikliklerimi ve hatalarımı belirtirsen düzeltmemde yardımcı olursun. Daha iyi bir hikaye çıkar ortaya diye düşünüyorum :smile:
 
Forum içerisinde yayınlanan AAR'lardan farklı bir senaryo yazmak istemiştim okuyan çıkar belki diye ama ilgi yok, yinede seninle birlikte devam etmemi isteyen forum sakinleri varsa ederim.
 
Bence ilgi bekleme. Çünkü birkaç sene öncesi gibi değil. Yorum gelmese bile yazmaya çalış. Konuya ileti atmayıp okuyan onlarca insan vardır emin ol. Ben çok kişiyi yakalıyorum öyle uzun süre konuda takılıp ileti atmayan. :smile:
 
Ne demek bırakıyorsun zaten forumda düzgün hikaye yok çoğu kişi okuyor ama yazı yazmıyor emin ol ayrıca sonuna kadar devam et.
Madrøx said:
Forum içerisinde yayınlanan AAR'lardan farklı bir senaryo yazmak istemiştim okuyan çıkar belki diye ama ilgi yok, yinede seninle birlikte devam etmemi isteyen forum sakinleri varsa ederim.
 
Dörtyol Hanının özelliklerinden biridir, okurlar ancak ileti atmazlar :smile:)
O yüzden atılan iletiye göre ilgi bekleme, konunun okunma sayısını takip et, seni bu tatmin edecektir.
AAR de ayrıca güzel, devam etmeni bekliyorum.
 
Bölüm 4: İsyanın İlk Ayak Sesleri
7 Mayıs 1257


Yollarda haydut avlaya avlaya Vaegir sınırlarında cirit atıyorduk.. İsyanın ayak sesleri önce Rivaçeğ'de duyulmuş, halk ikiye bölünmüş. Valdym sandığım kadar çaresiz değilmiş, Vaegir Krallığı içerisinde eli kulağı çokmuş. Casusların biri gidiyor biri geliyor. Kral Yaroglek ve boyarları Svadya üzerine sefer düzenlediği için şimdilik bizimle uğraşamaz, bu iyi haber. Valdym elimdeki orduyla başkent Reyvadin'i kuşatmak istedi buna izin vermedim. Nedeni çok açık, Reyvadin'e savunma birliği yerleştiremeden Yaroglek tepemize çöker..

Yaroglek'in seferde oluşundan faydalanmak gerek! Vaegir'in soğuk bölgelerine geçmek için çok erken. 7 Mayıs 1257 akşamı kampta yine düşünceli bir biçimdeyken Valdym askerleri teftişini bitirmiş ve yanıma gelmişti.. Tedirgin bir hali vardı, ben ise adını yeni yeni zikrettiğim bir diyarda isyanın baş pençesi olmuştum. Valdym'den Vaegir Krallığının haritasını istedim, planı ortaya koyma vakti. Reyvadin'i kuşatmaya hazırlanmadan Yaroglek kellemizi alırdı bariz açık. Dramug Kalesi! Eğer savunan bir boyar yoksa kaleyi kuşatmanın mantıklı bir fikir olduğunu düşünüyordum. Vaegir boyarlarının içine bir korku salmanın ilk adımı. Sabah ilk iş Dramug'u gözlemlemek!



8 Mayıs 1257



Dramug civarı.. Gözcü askerler kaleyi gözlemliyor, içeride bir boyar ordusu olmadığından emin olup vakit kaybetmememiz lazımdı. Bir kaç saat sonra geri döndüler. Askerler gözlemin sonucundan çok emindi.. Bir tanesi yanıma geldi, selam verdi..

"Boyar Madrox. Dramug Kalesinde garnizon askerleri dışında boyar ordusu yok. Kaleyi almak zor olmayacaktır efendim!"

Valdym'le birbirimize kaleyi alacağımızdan emin bir şekilde baktık.. Bu iş ortaklıktan çok dostluğa yelken açıyordu, şuan için bir sıkıntı yok. Orduyu yavaş yavaş Dramug'a konuşlandırmak istedim. Ancak Reyvadin civarında devriye gezen Boyar Khavel sürpriz bir şekilde ordusuyla çıka geldi.. Kuşatmaya hazırlanıyorken, meydan muharebesine hazırlandık.

Y6A5yl.png

155 askerimle 113 kişilik Boyar Khavel'in ordusuna karşı savaşa hazırdık.. Askerlerim korkusuzca emirlerimi bekliyordu. Okçular piyadelerden 30 adım ileriye, Süvariler beni takip edecek! Düşmana vur kaç yaparak kafa döndüreceğiz. Süvariler hazırdı, Valdym'de savaşın içerisinde olmak istiyordu. Boyar Khavel, süvari birliğini birbirlerine yakın tutuyordu. Piyadeleri ise süvarilerin peşinde dönüyordu. Süvari birliğini kırarsam piyadeler sorun olmayacaktır. İlk harekat bizden, Dağınık bir şekilde düşman ordusunun içerisine girdik, vurduğumuz her darbenin ardından düşmanın etrafında dört dönüyorduk. Düşman şaşırmamıştı, sanırım Kalradya orduları savaş taktiklerine karşı soğuk kanlı. Düşmanın okçusu çok olmadığı için şanslıydık. Düşman, Piyadelerim ve okçularımın menzili dışında kaldığı için süvarilerim ile tek başımıza mücadele veriyorduk.. İlk harekat başarılıydı! Boyar Khavel elindeki şövalyeleri ve son piyade birliklerini üzerimize yolladı, o sırada piyadelerime saldırı emrini verdim! Hızla savaş alanına girdiler ve Boyar Khavel'in ordusunu darma duman ettik.. Geriye kalan düşman askerleri sağa sola kaçışıyordu, savaş meydanındaki son düşman askerini Valdym kılıcıyla indirerek bir haykırış attı.. Galibiyet haykırışıydı bu.. Khavel ise arkasına bile bakmadan kaçtı..

aY6B74.png

Khavel'in kraliyet ordusunu perişan ettikten sonra Dramug Kalesine düzenleyeceğimiz saldırıya geri döndük..



10 Mayıs 1257



Kuşatma için her şey hazırdı.. Fellador ve Valdym'i kuşatmaya dahil etmek istemedim, ancak ikisi de çok istekliydi. Kuşatmaya katılmamalarını söyleyip moral kırmak istemedim. Tehlikeliydi, ancak askerlerim kale duvarlarından içeri girdikten sonra bizde kuşatmaya dahil olacak ve kaleye girecektik.. İlk saldırı okçularımdandı.. Kale duvarlarının tepesindeki düşman okçularıyla karşılıklı ok atışı.. Kale duvarlarından bir bir düşen düşman okçuları.. Piyadelerim kale duvarlarına kuşatma merdivenlerini dayamak için var güçleriyle ilerledi.. Başarıyla kuşatma merdivenleri kale duvarlarına dayandı.. Askerlerim içeri girmek isterken korkusuzca tırmanıyordu.. Düşman okçuları ise tırmanan her bir askeri indirmek için kararlı.. Bu sırada okçularımda merdivenlerden tırmanan askerlerime ok atan düşmanları indiriyordu.. Valdym, Fellador ve ben kuşatmayı tırnaklarımızı kemirerek seyrediyorduk.. Sonunda bir kaç piyade kale duvarlarından kaleye girdi.. Duvarları kollayan piyadelerle çarpışmaya başladılar, onların ardından piyadelerim hızla merdivenleri çıkıyor ve kalenin içerisine giriyordu.. Kuşatma başarılı gibi görünüyor. Sonunda tüm piyadelerim kale duvarlarını tırmandı, ardından okçularım merdivenlere akın etti.. Peşlerinden de biz.. Fellador, Valdym ile birlikte merdivenleri tırmanıp kaleye girdik. Kalkanlarımızı ve kılıçlarımızı çekerek askerlerimizin ardından ilerliyorduk..

pnLYdn.png


Kaleyi savunan düşman sayısı az olsa da büyük bir cesaretle üzerimize geliyorlardı.. Askerlerim birbirlerine yakın bir şekilde karşısına çıkan her düşmanı tek tek indiriyordu.. Askerlerim kale avlusunda geriye kalan düşman okçu ve piyadelerini dört bir yandan çember içine aldık.. Çaresiz bir biçimde olan düşman askerlerini delik deşik ettik.

Zafer çığlıkları! Dramug bizim! Geriye kalan ve saraya çekilen düşmanları öldürmek üzere saraya kalabalık adımlarla ilerledik, kaledeki bir kaç askeride indirdikten sonra zaferimizi kutlamadan evvel askerlerim ölen askerlerimizi ve düşman askerlerini gömmek üzere işe koyuldu.. O günün gecesi sarayda derin bir uyku çektim..



11 Mayıs 1257



Dün geceden aklımı kurcalayan şeyler var. Kalenin kalıcı olarak elimde kalması lazım, izlediğim yolda çok dikkatli olmam gerek. Tabi ki Valdym'le ve sadık hizmetkarım Fellador'la bu konuda derinlemesine fikir alışverişi yapmak gerek. Ancak Valdym'in aklında farklı şeyler vardı, örneğin kalenin sahibi kim olacak? İstese kaleyi kendi himayesine alabilirdi ancak bana sormak istedi. Bu işleri değiştirdi, aklımdaki planlar da aynı şekilde. Kendimden emin bir şekilde kaleyi bana bahşetmesini istedim. Ayrıca Dramug Kalesine bağlı Tebandra köyü de bana bağlanacak ve köyün vergilerini ben toplayacaktım. Valdym çok kısa bir sessizlikten sonra kaleyi bana verdi.

JDv7Xq.png


Sanırım artık bana bu soruyu sorduğu için pişman olmuştur, yine de yüzündeki tebessümü kaybetmedi. Demiştim, ortaklık yerini dostluğa bırakıyordu.

Kalenin çevresinde çok yabancı dolaşıyordu.. Gözcüler bunun farkında, bu durumu hep bana bildiriyorlardı. Bu durum beni rahatsız etmeye başladı.. Kalede esir tutulan Svadyalı askerleri zindandan çıkarıp garnizona yerleştirdim. Kışlada yatacakları yatak, yiyecekleri yemeği sağladım. Yaroglek'e karşı tek omuz! Şu sıralar kaleden çıkmak pek mantıklı görünmüyor, sanırım biraz dinlenmek iyi olacak. Garnizonda ordumdan hariç 25 kişi vardı. Ordumu kaleden dışarı çıkarırsam kaleyi kaybetme olasılığım çok yüksekti.



13 Mayıs 1257


13 Mayıs 1257 öğlen vakitleri kalenin dışında beyaz bayrak sallayan bir Vaegir Atlısı göründü.. Boyar Gastya'nın ordusunun Dramug'a yaklaşmak üzere olduğunu kuşatmaya hazırlandığını bildirdi.. Bir kaç saat sonra Boyar Gastya 143 kişiyle Dramug'u kuşatmaya hazırlandı.. Onunla görüşmek istedim, kuşatma öncesi karşı karşıya geldik..

Atının üzerinde dizginlerini sımsıkı tutuyordu.. Bende atımla ona yaklaştım, karşı karşıya geldik..

"Madrox! Adını ilk duyduğumda bile fırsatçı bir akbaba olduğunu düşünmüştüm. Yanılmamışım."

Gülümsedim..

"Size de iyi günler Boyar Gastya! Yalnız bana artık Baş Boyar Madrox diyeceksiniz."

Alay edercesine güldü.. Ciddi bir tavır aldım, kararlı bir şekilde gözlerinin içine baktım..

"Seni bu asil davamıza davet ediyorum Boyar Gastya! Bize katıl, hem haklının yanında olacaksın hemde ödüllendirileceksin!"

Suratındaki ifade nefrete büründü..

nlB7OR.png


Zaten yaşlı kurtların kolayca Yaroglek'ten vazgeçeceğini düşünmüyordum.. Boyar Gastya kuşatmayı kaldırmayacağını, eğer hemen kaleyi terk edersem burada başıma bir şey gelmeyeceğini söyledi.. Çok güzel vaatler ha, ama kararlıydım sonuna kadar savaşacaktım. Kaleye geri çekildim.. Boyar Gastya'da ordusunun başına döndü.. Surların tepesinden Valdym ve Fellador'la birlikte düşmanı seyrediyorduk.. Valdym sessizdi. Bu durum beni rahatsız etmeye başladı.. Fellador;

"Efendim. Savaşıyor muyuz?"

Kararlılıkla baktım yüzüne..

"Bu kale için bir sürü asker feda ettim. Bırakıp gidemem."

Valdym'e döndüm..

"Ya siz ekselansları? Ağzını bıçak açmıyor. Siz neler düşünüyorsunuz, aklınızda ne var?"

Valdym sakalını kaşıdı..

"Senin tavsiyelerin benim hükmüm artık Boyar Madrox. Kaleyi sonuna kadar savunmamız gerektiğini düşünüyorum."

Alaycı bir şekilde gülümsedim, çaresiz bir köle gibi ne düşünsem onaylıyordu..

"Aynı fikirde olduğumuza sevindim."

Saraya doğru hareketlendim..



14 Mayıs 1257



Gastya'nın habercileri gelmeye devam ediyor.. Kuşatmayı kaldırmak, Dramug ve çevresindeki köy için 7500 dinar teklif etmiş.. Düşünmeye bile gerek yok!

5yBdnM.png

Bu kale kanla alındı, ancak kanla verilir!

Dramug Kalesinde sıkışıp kaldık, Boyar Gastya'nın gitmeye niyeti yoktu. Erzağımız tükenmek üzere, kaleden erzak almak için ayrılırsak geri döndüğümüzde kalede dalgalanan sancağımı göremeyeceğimi biliyordum.. Akşam üstü.. İyi haber! Kalenin az ilerisinde bir Vaegir kervanının Reyvadin'e gittiğini öğrendim.. Akşamın karanlığından faydalanıp birliğimle Gastya'nın ordusuna fark edilmeden kaleden ayrılıp kervanı yağmalamak için harekete geçtim..

oV1gp2.png


Kervan başıyla karşı karşıya geldim.. Korkudan titriyordu, yaklaştım..

"Ağır ol serseri! Bu kervan Kral Yaroglek'in himayesindedir, ters bir hareketin onun gazabıyla karşılaşmana neden olacaktır!"

Güldüm..

"Sence tedirgin bir halim var mı? Yaroglek'in canı cehenneme! Askerler saldırın!"

Kervan muhafızları öne çıktılar.. Aynı şekilde benim süvari ve şövalyelerimde.. Kısa sürede kervan birliklerini yok ettik.. Kervanda bulunan alet edevatları, erzakları yağmalayarak tekrar kaleye geri çekildik.. Erzak yeterli değildi bir iki gün idare etse bile razıydım..

O gece.. Dışarıda hareketlilik vardı, Boyar Gastya'nın gece saldıracağını düşünmüyordum.. Sarayda Valdym ve Fellador'la olacakları bekliyorduk.. Askerlerim her şeye hazırdı, Valdym'in orduma dahil ettiği askerlerde korkusuzca olacakları bekliyordu, bu iyi.

WDdnP2.png

Geceyi sarayımda geçirdim.. Düşmanın her hangi bir saldırısına karşı askerler de uykusuz kalmıştı.. Gecenin ilerleyen saatlerinde de hareketlilik yaşanmayınca askerleri dinlendirme emri verdim, nöbetleşe dinlendiler..



15 Mayıs 1257

Her şey 15 Mayıs sabahı başladı.. Gastya saldırıya geçti.. Okçularıyla kale duvarlarımı dövüyordu, Okçu kulelerim ise altta kalmıyor ve düşmana hızla karşılık veriyordu.. Gastyanın okçuları ateşe devam ederken piyadeleri kaleye saldırmaya başladı, okçularım hem düşman piyadelerine hem de okçularına karşılık vermek zorunda kalmıştı.. Bu durum karşısında yinede piyadelerimi kale kapısından dışarıya bırakmamakta kararlıydım.. Piyadelerim kale duvarlarının tepesinde kaleye girmeye çalışan düşmanı püskürtmek için hazırdı..

Bir ara Gastya'nın şövalyeleri duvarları tırmanıp içeriye girdi, kale duvarlarında piyadelerimle çarpışıyorlardı.. Düşmanın gaddar şövalyelerini okçu kulelerindeki okçularımın yardımıyla tek tek indirdiler. Yine de Gastya piyadelerini ileri sürmeye devam ediyor ve kalenin içerisine girmeyi planlıyordu.. Ona istediğini vermemekte ısrarcıyım! Kale kuşatmasına katılıp bir yay kuşandım, yaklaşan düşman askerlerine sıkıyordum.. Okçuluk pek bana göre olmasa da hırsım ve azmimle 4 düşmanı okla öldürdüm.

Kuşatma kızışırken Valdym'in askerlerinden bazıları savaş naraları atarak kalenin surlarından aşağıya atladı! Kaleye girmeye çalışan düşmanların kafalarına baltalarını geçirmek için. Gastya ısrarla askerlerini ölüme gönderirken kale surlarından atlayan manyaklar gelmeye çalışan düşmanı geri püskürtüyor bazıları ise aldığı ok darbeleriyle yere yığılıyordu...


ZAFER BİZİM ! YAŞASIN BAŞ BOYAR MADROX VE KRAL I. VALDYM !

k6lk5q.png


Kuşatmayı dağıtıp Gastya'yı eli boş evine uğurladık.. O gün devriye birliği oluşturup Dhirim ve civarı köylerinden şarap, bira, peynir, tereyağı, ekmek ne varsa almalarını söyledim.. Akşam üzeri ellerinde bol erzakla dönen askerlerimle bir ziyafet düzenledim! Valdym ile kadehlerimizi tokuşturduk, bu savaşta galibiyetle geçmişti ancak üzerimize gelmeye devam edeceklerini unutmamam gerek!


******
Karakterler
Madrox'un karakterler kısmındaki görünümü:
zMbAXR.png



******
Oynanış Notları
Madrox'un şuan ki istatistikleri:
r17Qra.png
 
Güzel bi bölümdü 5.bölümü bekliyorum bu arada şu kısımda

Alaycı bir şekilde gülümsedim, robot gibi ne düşünsem onaylıyordu..

Robot kelimesi yerine köle yazman daha iyi olur bence  :grin:
 
Back
Top Bottom