Atatürk hakkında sorularım

Users who are viewing this thread

Ya ben kötü birşey mi yaptım ?
Resim koydum. Televizyondan izlemiyorum ama Tarih derslerini iyi dinliyorum.
Ayrıca Osmanlı Tarihi ve 1. Dünya Savaşı'da başlıca araştırdığım konular.
 
Bak işte dediğim gibi, Önce inan bana Tarih hocalarından kurtulmalısın ve çoğu Türk genci gibi sende ilk olarak Osmanlı tarihinden başladın araştırmalarına yani yolun başı ama dediğim gibi daha öğreneceğin bir sürü bilgi var ve yaşın ilerledikce olgunlaştıkca ne demek istediğimi anlayacaksın.
 
Alparaslan;
http://www.ataturkinkilaplari.com/it/38/tbmmye-karsi-cikarilan-cikan-ayaklanmalar.html
Sizin cenahtan bir kaynak. Gerçi burada her isyana komik bir şekilde ingiliz ve fransızlardan yardım alma demiş ama buradakilerin çoğu "irticai" faaliyetler.
Bunun dışında Şeyh Sait İsyanı ve bir kaç isyanın daha irticai faaliyetler olduğu biliniyor.

...Daha "babanız" lafızı duyunca patlayan Kılıç Ali'nin oğlu ne dese beğenirsiniz:

"Babam az bile yapmış ki, sizin gibiler hâlâ ortalıkta dolaşıyor!"

Programın yöneticisi, mütedeyyin insanlara bilinçaltındaki kinini boşaltan Kılıç Ali'nin oğluna "Abdurrahman Bey babanız hakkında kötü bir şey demedi ki! O babanızın Kurtuluş Savaşı'na katıldığına atıf yaptı!" deyince, Kılıç Ali'nin oğlunun yüzünü bir görmeliydiniz.

Fakat, ok yaydan çıkmıştı bir kez. Tarihî itiraf gerçekleşmişti. Adam bilinçaltında ne kadar kin varsa onu bir cümlede boşaltmıştı. Ama bu bir cümle, aynı zamanda İstiklâl Mahkemeleri'nin tarihî misyonunu da ele veriyordu: "Muhaliflerin kökünü kazımak."

Kılıç Ali'nin itirafçı oğluna göre, İstiklâl Mahkemesi cellatlarından olan babası işini tamamladığını sanmış, fakat tamamlayamamıştı. Bunun en büyük delili, hâlâ İslâmî bir hayatı savunan insanların varlığıydı.

Onun babası,kökünü kazıyalım diye binlerce insanın kanına girmişdi.

Bu "binlerce" sözü, lafın gelişi söylenmiş bir söz değil. Yukarıdaki itirafa benzer tarihî bir itirafı kaynağıyla vereyim de, işin vahametini kavrayın: 3 Mart 1931 tarihli Son Posta gazetesi, İstiklâl Mahkemesi cellatlarından biri olan Cellat Kara Ali'yle bir röportaj yapar. Orada Kara Ali, "İstiklâl Mahkemesi'nin kararına istinaden astığı insanların toplam sayısının 5216 olduğunu, bunlardan 3.000 küsurunu yalnızca Konya ve civarında astığını" dile getirir.

http://blog.milliyet.com.tr/irticai-ayaklanmalar/Blog/?BlogNo=178031

İnternette ayrıca bir çok bilgi resim bulabilirsin.

İstersen teamspeak'e girelim okuyayım sana ilk nutuk'u. Hey Allah'ım...

Osmanlıca yazılmış bu kitabın kısaltılmadığını düşünüyorsan Allah akıl fikir versin ne diyeyim.
ata-nin-nutuk-u-ilk-kez-ozgun-dilinde-4034161_8418_o.jpg


Kaynak mı istiyorsun? Al sana kaynak. Ayrıca Osmanlı öğrenmek için önünde bir engel yok git öğren madem ?
"Ben tahta çıktıktan sonra ilkokul sayısı 10 misline çıkmıştır.(20000 mektep) bu sayısı maalesef kifayetsizdir.ulemanın ifrat derecesinde tutucu olmasından dolayı yüksekokullarımızı asri hale getirmemiz çok zordur.

yazımızı öğrenmek çok kolay değildir.bu işi halkımıza kolaylaştırmak için belki de latin alfabesini kabul etmek yerinde olur.her ne kadar bu harflerle lisanımızdaki bazı sesleri vermek güçlüğü mevcut ise de bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir.

aklı başında hiçbir kimse öğrenmeye düşman olamaz.ben de bütün dindaşlarıma iyi ve faydalı olan her yeniliği tanıtmak istiyorum."

abdülhamit siyasi hatıratım sayfa 189-192

Sadece yapılan yeniliklerin tepkisini azaltmak için yazılmış bir şey bu. Çünkü klasik TC savunmasıyla aynı.  Arapça Latinceden daha kolay bir dildir. Yazıyı öğrenmek kolay değilmiş :smile: Ne kadar klasik ve "TC" kafasıyla yazılmış. Kaldı ki kaynak güvenilir olsa İlber Ortaylı bile "iddia ediliyor" tarzı konuşmazdı.

Al bu da yalan olduğuna dair açıklama 7 dakika tahammül edebilirsen tabi;

 
Castiello said:
Alparaslan;
http://www.ataturkinkilaplari.com/it/38/tbmmye-karsi-cikarilan-cikan-ayaklanmalar.html
Sizin cenahtan bir kaynak. Gerçi burada her isyana komik bir şekilde ingiliz ve fransızlardan yardım alma demiş ama buradakilerin çoğu "irticai" faaliyetler.
Bunun dışında Şeyh Sait İsyanı ve bir kaç isyanın daha irticai faaliyetler olduğu biliniyor.
Eğer asılan bunlar gibi silahlı isyan çıkaran, halkı ayaklarından İngilizci yobazlarsa (ki onlar hatta en büyükleri Yunan ve İngiliz yalakası İskipli Atıfdır bunların) tabi ki asılacaklar. Devletin gül dağıtmasını beklemiyordun herhalde? Bunların şapkayla alakası filan yok aslında. Bunlar şeriat devleti kurmak isteyen Kadir Mısıroğlu gibiler işte. Birde bunlar fes giyerler ama fesin nasıl geldiğini Osmanlıya bilmezler. Fes 2.Mahmut döneminde gelmiştir ve Kadir Mısıroğlu gibiler 2.Mahmut'a gavur demişlerdir bu kıyafet devrimi yüzünden. Bu yobaz takımı her türlü yeniliğe karşı olurlar.

Atam size çok güzel cevap vermiş.
“Redingot gibi, bonjur, smokin gibi, işte şapkanız! Buna câiz değil, diyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok câhilsiniz ve onlara sormak isterim: "Yunan serpuşu olan fesi giymek câiz olur da şapkayı giymek neden olmaz ve yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve Yahudi hahamlarının kisve-i mahsûsası olan cübbeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler?

Ayrıca bu foto da şapka giymeyenleri de astırmış Atatürk11!!
Sapka_Inkilabi.jpg
Castiello said:
...Daha "babanız" lafızı duyunca patlayan Kılıç Ali'nin oğlu ne dese beğenirsiniz:

"Babam az bile yapmış ki, sizin gibiler hâlâ ortalıkta dolaşıyor!"

Programın yöneticisi, mütedeyyin insanlara bilinçaltındaki kinini boşaltan Kılıç Ali'nin oğluna "Abdurrahman Bey babanız hakkında kötü bir şey demedi ki! O babanızın Kurtuluş Savaşı'na katıldığına atıf yaptı!" deyince, Kılıç Ali'nin oğlunun yüzünü bir görmeliydiniz.

Fakat, ok yaydan çıkmıştı bir kez. Tarihî itiraf gerçekleşmişti. Adam bilinçaltında ne kadar kin varsa onu bir cümlede boşaltmıştı. Ama bu bir cümle, aynı zamanda İstiklâl Mahkemeleri'nin tarihî misyonunu da ele veriyordu: "Muhaliflerin kökünü kazımak."

Kılıç Ali'nin itirafçı oğluna göre, İstiklâl Mahkemesi cellatlarından olan babası işini tamamladığını sanmış, fakat tamamlayamamıştı. Bunun en büyük delili, hâlâ İslâmî bir hayatı savunan insanların varlığıydı.

Onun babası,kökünü kazıyalım diye binlerce insanın kanına girmişdi.

Bu "binlerce" sözü, lafın gelişi söylenmiş bir söz değil. Yukarıdaki itirafa benzer tarihî bir itirafı kaynağıyla vereyim de, işin vahametini kavrayın: 3 Mart 1931 tarihli Son Posta gazetesi, İstiklâl Mahkemesi cellatlarından biri olan Cellat Kara Ali'yle bir röportaj yapar. Orada Kara Ali, "İstiklâl Mahkemesi'nin kararına istinaden astığı insanların toplam sayısının 5216 olduğunu, bunlardan 3.000 küsurunu yalnızca Konya ve civarında astığını" dile getirir.
Evet bir kişinin söylediği saçma sapan bir söz yüzünden İstiklal Mahkemelerini karalamak çok güzelmiş. Madem bu istiklal mahkemeleri hocaları asıyordu peki neden Elmalılı Hamdi Yazırı astırmadı? Senin üstadın ne yalan söylüyor bu konu hakkında?


Castiello said:
İstersen teamspeak'e girelim okuyayım sana ilk nutuk'u. Hey Allah'ım...

Osmanlıca yazılmış bu kitabın kısaltılmadığını düşünüyorsan Allah akıl fikir versin ne diyeyim.
ata-nin-nutuk-u-ilk-kez-ozgun-dilinde-4034161_8418_o.jpg
Bende diyorum ki açın eski nutuku okuyun neler değiştirilmiş söyleyin öğrenelim? Böyle "ama eski nutuk çok uzundu şimdi kısa .s .s" demekle olmuyor.

Castiello said:
Sadece yapılan yeniliklerin tepkisini azaltmak için yazılmış bir şey bu. Çünkü klasik TC savunmasıyla aynı.  Arapça Latinceden daha kolay bir dildir. Yazıyı öğrenmek kolay değilmiş :smile: Ne kadar klasik ve "TC" kafasıyla yazılmış. Kaldı ki kaynak güvenilir olsa İlber Ortaylı bile "iddia ediliyor" tarzı konuşmazdı.

Al bu da yalan olduğuna dair açıklama 7 dakika tahammül edebilirsen tabi;

Evet bu kaynak yalan, güvenilmez, gerçekleri yansıtmıyor ama Karabekir'in yazdığı Paşaların kavgası kitabındaki Atatürk'ün islam karşıtı sözleri doğru, çok güzel bir kaynak değil mi? Ayrıca o saçma sapan iddialar atan adamın videosunu izleyecek değilim. Bu adamı tarihçi olarak gören insanlara zaten bir şey demiyorum ben. Kendi kurduğu hayal dünyasında yaşıyor adam. Ayrıca sen geç "Arapça daha iyi dil Latinceden yaşasın arapça" kafasını. Harf devriminden önce halkın yüzde kaçı okuma yazma biliyormuş? Devrim olduktan sonra kaça çıkmış bu sayı?
 
Kafaya bak İngilizciymiş. Kimin İngilizci olduğu devrimlerden belli be kanka. İskilipli Atıf devrimleri yapan olsaydı o ingilizci olurdu.

Al burda da anlatıyor. Fes Yunanistandan gelmemiştir. Cahillik satılmıyor ya alın anasını satayım;

http://www.youtube.com/watch?v=T_eHp9WFZb8

http://tr.wikipedia.org/wiki/Fes_(ba%C5%9Fl%C4%B1k)

http://www.youtube.com/watch?v=p-EaZ7oMGzg

Gerici ve yobaz ve dogmacı maalesef sana denir.

Bir kişinin saçma sapan sözleri değil o güzel kardeşim bir cellatın oğlu. İçinde bulunduğu durumu özetlemiş.

Ayrıca bu foto da şapka giymeyenleri de astırmış Atatürk11!!
Komiksin valla komik.


Bende diyorum ki açın eski nutuku okuyun neler değiştirilmiş söyleyin öğrenelim? Böyle "ama eski nutuk çok uzundu şimdi kısa .s .s" demekle olmuyor.
İlk nüshası 1000 sayfa(arapça gibi latinceden daha kısa olan bir dil ile) şuan ki nüshası 100 sayfa bile olabilen bir kitaba değiştirilmemiş bir şeyler çıkarılmamış demek bilmiyorum, gaflet mi dalalet mi?

Evet bu kaynak yalan, güvenilmez, gerçekleri yansıtmıyor ama Karabekir'in yazdığı Paşaların kavgası kitabındaki Atatürk'ün islam karşıtı sözleri doğru, çok güzel bir kaynak değil mi? Ayrıca o saçma sapan iddialar atan adamın videosunu izleyecek değilim. Bu adamı tarihçi olarak gören insanlara zaten bir şey demiyorum ben. Kendi kurduğu hayal dünyasında yaşıyor adam. Ayrıca sen geç "Arapça daha iyi dil Latinceden yaşasın arapça" kafasını. Harf devriminden önce halkın yüzde kaçı okuma yazma biliyormuş? Devrim olduktan sonra kaça çıkmış bu sayı?
Ya bak canım kardeşim. Bir şeyin yalan veya güvenilmez olduğuna dair bir yorum yapacaksan mantıki bir yorum yapacaksın. İroni yapmaya çalışarak doğruluk payını arttırmazsın. 7 dakikaya dayanamadın herhalde orada diyor ki?

1)Hatırada el yazısı yok nasıl hatıra?
2)O hatıratdaki yazılanlara ters (yobaz kafa diyeyim) o şekilde de yazılmış. El yazısıyla, el yazısını başka birine yazdırmış yazan kişi itiraf etmiş(her ikisi için de yalan diyor)
3)Kişinin yaptıkları, kafa yapısı ile orada yazan (latin harfleri ve daha birçok varmış(bi kaç tanesini daha okudum dün)) Abdülhamit'in karakteri ile alakası yok.

Heeeeee pardon o adamın videosunu izleyecek değilim demişsin. İşte böyle dogmatik ve fikir yobazısınız maalesef. Diyorum ya 1-2 dakikalık video izleyip adam yargılyanlardansınız diye işte en güzel örnek. İnşallah ilerleyen zamanlarda bu dogmatiklikten vazgeçersin ne diyeyim.

Karabekir'in kendi el yazısına inanıp inanmamakta da serbestsin. Hadi ona inanmıyorsun buna da mı inanmıyorsun. 1931-32 lise tarih kitabı;

1931-senesi-lise-tarih-kitabi-ve-sok-bilgiler-hq.jpg
Hadi ona da inanmadın "Gökten indiği sanılan kitapların dogmalarına da mı inanmıyorsun (kadir mısıroğlu Atatürk'e tape mi hazırlamış.)

Ayrıca Arapça gerçektende latinceden kolay bir dildir. Şuan bizim kullandığımız dilden de üstün bir dil. İstediğin Arapça ve Türkçe bilen insanlara sorabilirsin. Çok azı latinceden oluşan Türkçe daha kolay cevabı verecektir. Dene ve gör. Tabi dil devrimi(?) daha kolay öğrenelim diye yaptık, iddiasıyla hayat bulduğu için şuan çevir. Kaç kişi okuma yazma biliyormuş söyle ben bilmiyorum. O dönemi şartlarında sağlıksız olur bunun analizi zira. Her dönem savaşa giren bir devlet, dönemin dünya şartları vs. Yani o işler öyle kolay değil. Okumuş "münevver" adam da savaşta şehit oluyor okumamış da. Ama matbaa Osmanlı'ya gelmeden önce İstanbul'da binlerce hattat olduğunu düşünürsek pek de az değildir? Akp'den sonra da okur yazar kişi sayısı arttı. Akp okur yazarlığı arttırdı demen ne kadar komikse aynı mantıkla cumhuriyetten sonra okur yazarlık arttı demek aynı derecede komik. Gelişen dünya şartları denen bir şey var. Abdülhamit döneminde de bir çok okul açıldı. Üni açıldı. Geçen tv'ye bi adam çıktı, İtü'de profesörmüş. Cumhuriyet döneminden önce eğitim var mıydı diye ironi yapmaya çalışmıştı ona benzedi.  Ayrıca lafını da çok kullanmışsın ayrıca. Bu da bir dil faciasının örneği tabi.

Edit: Bu Erzurum Kongresi'nde yaptığı konuşmaymıs. Çizilen yerler nutukda yokmuş. Sen şimdi inanmazsın. Bilen birine okut bi bakalım.

Bx1G7acCAAEG9ou.jpg:large

Bu da din ile bilgiler;
Atatürk Ekber

BwsosBdIQAAOyi-.jpg:large

Atam zamanın uyuşturucu uyuşturmazdı bre deyyuz
BxkU-0AIUAAmNLQ.jpg
BxkU-BhIMAAFHil.jpg
BxkU-j6IAAAKlXP.jpg

Edit: Az sonra birkaç düzenleme daha yapacağım.

Edit3: Yobaz Kadir Mısıroğlu'ndan sonra aydınlanmış Lord Kinross'un kitabına geçelim. Bu da mı gol değil be diyesi geliyor insanın.

Harf İnkılâbı
BzndQglCUAA304K.jpg:large

BzqVUd6CEAASJuK.jpg:large

BzrvFAqIYAApT5V.jpg:large

BzrvlWVIcAAlgZq.jpg:large

TDK Ve Harf İnkılâbı
BzrwcfnIUAAEI-E.jpg:large

BzrxIXaIEAAVi7u.jpg:large

İngiliz ve Fransız işbirlikçisi Yobazlar Lord Kinross'un kitabını ele geçirip Atamıza iftira atmışlar,

BzR5YnLIYAATch6.jpg:large

BzR5CaZCAAA6RT_.jpg:large

BzR-G8rIMAEbjFr.jpg:large

BzNrEiSIEAAKUAW.jpg:large

Türkçülük 12 hayvanlı takvimi resmi takvim yapmak yerine miladi takvimi yapmaktır mesela.
BzIJuqqCMAAP6pJ.jpg:large

Lord Kinross'un kitabını ele geçiren ingiliz fransız işbirlikçisi yobazlar kitaba bunun gibi onlarca şey eklemiş. İlginç olan şey bizim cenahtan yani kemalist kesimden bu kitabı beğenen fazla imiş.

Son;
BycPlqtCIAEXsJH.jpg:large
 
Castiello said:
Kafaya bak İngilizciymiş. Kimin İngilizci olduğu devrimlerden belli be kanka. İskilipli Atıf devrimleri yapan olsaydı o ingilizci olurdu.
Evet yaptıkları devrim İngiliz devrimleriydi değil mi? Adam İngilizlere o kadar hayran ki onlara karşı savaşmış. Neyse yine bir şey demiyorum ben.

Castiello said:
Al burda da anlatıyor. Fes Yunanistandan gelmemiştir. Cahillik satılmıyor ya alın anasını satayım;

http://www.youtube.com/watch?v=T_eHp9WFZb8

http://tr.wikipedia.org/wiki/Fes_(ba%C5%9Fl%C4%B1k)

http://www.youtube.com/watch?v=p-EaZ7oMGzg

Gerici ve yobaz ve dogmacı maalesef sana denir.
Evet bu resim de photo shop zaten. Bunlar hep Kemalistlerin oyunları
fez%202.jpg

Demetrios Chalkokondyles Yunanistan'da 15 ve 16. yüzyılda kullanılan ilk fesler.

1830'lu yıllarda Fesli Yunan askerleri
fez%20.jpg
Castiello said:
Bir kişinin saçma sapan sözleri değil o güzel kardeşim bir cellatın oğlu. İçinde bulunduğu durumu özetlemiş.
Oğlunun ağzından bir anlık sinirle yalan yanlış şey çıkmış sizin gibilerde bunu sanki bir tarihi gerçeklikmiş gibi önümüze koyuyorsunuz. Asıl komik sizsiniz cidden.


Castiello said:
İlk nüshası 1000 sayfa(arapça gibi latinceden daha kısa olan bir dil ile) şuan ki nüshası 100 sayfa bile olabilen bir kitaba değiştirilmemiş bir şeyler çıkarılmamış demek bilmiyorum, gaflet mi dalalet mi?
Harbi sana laf anlatmaktan sıkıldım. Bak anlayabileceğin bir biçimde tekrar anlatayım sana. Şimdi kardeş gideceksin, o eski Nutuk'u okuyacaksın sonra diyeceksin ki bakın efendim bu önceden böyleydi sonra böyle oldu diyeceksin. Neler değişmiş bize söyleyeceksin. Anladın mı? Hem biz öğrenmiş oluruz hem siz öğrenmiş olursunuz. Ben burada çıkarılmış şeyler vardır veya yoktur demiyorum. Diyorum ki böyle "eskiden böyleydi şimdi böyle o zaman kesin bazı şeyler değiştirilmiştir" diyemezsin. Eğer bir şeylerin değiştirildiğini düşünüyorsan bunu kanıtlamakla yükümlüsün.


Castiello said:
Ya bak canım kardeşim. Bir şeyin yalan veya güvenilmez olduğuna dair bir yorum yapacaksan mantıki bir yorum yapacaksın. İroni yapmaya çalışarak doğruluk payını arttırmazsın. 7 dakikaya dayanamadın herhalde orada diyor ki?

1)Hatırada el yazısı yok nasıl hatıra?
2)O hatıratdaki yazılanlara ters (yobaz kafa diyeyim) o şekilde de yazılmış. El yazısıyla, el yazısını başka birine yazdırmış yazan kişi itiraf etmiş(her ikisi için de yalan diyor)
3)Kişinin yaptıkları, kafa yapısı ile orada yazan (latin harfleri ve daha birçok varmış(bi kaç tanesini daha okudum dün)) Abdülhamit'in karakteri ile alakası yok.
Tamam, diyelim ki o "Siyasi Hatıratım" kitabı Abdülhamit'in değil, bu yine de Osmanlı'nın yeni bir alfabeye ihtiyaç duyduğu gerçeğini değiştirmez. 1857 de yazdığı bir kitapla Arap harflerinin ıslahı düşüncesine katılanlardan Azerbaycanlı yazar şair Mirza Feth Ali Ahundzade, bir süre sonra bunun mümkün olmadığına karar verdi. Bundan sonra Tiflis ten Sadrazam Ali Paşa ya gönderdiği bir mektupta Latin harflerine bir an önce geçilmesinin doğru bir karar olacağını bildirdi. Türkiye de ona “Mecidiye” nişanı ve birtakım hediyeler verildi

Osmanlı da modernleşme ve yenileşme hareketinin başladığı Tanzimat Dönemi nden (1839-1876) Cumhuriyet e kadar geçen sürede alfabede reform yapmak için çok farklı görüş ortaya çıktı. Macit Paşa gibi Ermeni alfabesini kullanmayı önerenlerden, Orhun ve Uygur alfabesine dönmeyi teklif edenlere kadar çeşit çeşit görüşün sahipleri, entelektüel dünyada boy gösteriyordu. Aslına bakılacak olursa Tanzimat ın ilk dönemlerindeki hakim görüş, Arap harfleri üzerinde reform yapılması ve Avrupa dillerinde olduğu gibi sözcüğü oluşturan harflerin ayrı ayrı yazılmasıydı.
Castiello said:
Heeeeee pardon o adamın videosunu izleyecek değilim demişsin. İşte böyle dogmatik ve fikir yobazısınız maalesef. Diyorum ya 1-2 dakikalık video izleyip adam yargılyanlardansınız diye işte en güzel örnek. İnşallah ilerleyen zamanlarda bu dogmatiklikten vazgeçersin ne diyeyim.
Deli raporu olan, Atatürk'ün ruhuyla konuşan bir adamı dinlememi mi istiyorsun  :roll: Mehmet Akif'e, Atatürk'e ve birçok kişiye hakaret eden karaktersiz bir adamı atmak yerine düzgün, edepli adamları at ciddiye alayım.

Castiello said:
Karabekir'in kendi el yazısına inanıp inanmamakta da serbestsin. Hadi ona inanmıyorsun buna da mı inanmıyorsun. 1931-32 lise tarih kitabı;
1931-senesi-lise-tarih-kitabi-ve-sok-bilgiler-hq.jpg
Tarihi, doğruyu öğrenmek geçmişten ders çıkarmak için bir araç olarak göremiyoruz. Çünkü biz tarihi bir bilim dalı yerine koymuyoruz.Bu çarpık anlayış hem tarih ilmine gölge düşürüyor hem de hiç bir konuda objektif, somut yorumlar yapılamıyor.  Bizim için tarih bir savaş aracı. Okumaya ilim sahibi olmaya gerek yok. Sürekli komplo teorisi üret, yandaş kesimini her dakika ”gizli kalmış gerçekleri öğrenme” modunda sabit tut ardından ne söylersen söyle. Bunun adı tarih değil şaklabanlıktır. Kimsenin tarihe ihanet etmeye hakkı yoktur.



Son yıllarda hem yobaz kesimin hem de bizim laik Atatürkçülerimizin sürekli gündemde tutmaya çalıştığı bir konu var. Her konuda birbirlerinin gözünü oyacak kadar zıt konuşan bu iki kesim nedense  bir konuda nerdeyse aynı şeyleri yazıp söylüyorlar. Konumuz : Atatürk’ün okullarda okuttuğu medeni bilgiler ve Tarih kitabı..



Bu konuyu daha önce belgelerle yazmıştım ve yanlışları göstermiştim. Şimdi konunun başka bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Medeni Bilgiler ve liselerde okutulan tarih kitaplarının önemi nedir? Bu iki kitabı nasıl değerlendirmeliyiz ? Atatürk’ün medeni bilgilerdeki el yazılarına bakılarak onun dini inancı hakkında yorum yapılabilir mi? Dini inancından da ötesi Atatürk, yazılarından dolayı din düşmanı ilan edilebilir mi?



Cevap vermeye son sorudan başlayalım. Atatürk yazılarından dolayı din düşmanı ilan edilebilir mi? Eğer bu soruya evet cevabı veriyorsanız ya Atatürk düşmanısınız ya da Atatürk’ü hiç tanımıyorsunuz. Çünkü Atatürk dine karşı Stalin, Hitler, Lenin gibi takıntılı yaklaşan bir lider değildi. Onun en büyük özelliği olaylara pragmatist ve akılcı yaklaşmasıdır. Bu yüzden 1. Dünya savaşı sonunda Enver Paşa tarihten silinirken kendisi adını tarihe yazdırmıştır. Atatürk’ü Enver Paşadan ayıran özelliği tutkularının esiri olmamasıdır. Atatürk’e din düşmanı demek en hafif tabirle densizliktir. Onun dehasına yapılmış bir hakarettir. Atatürk gibi bir strateji dehası din düşmanlığı yaparsa kaybedeceğini, daha doğrusu dinin kendisine savaş açılamayacağını hepimizden daha iyi biliyordu.



İkinci soruya geçelim. Atatürk’ün medeni bilgilerdeki el yazılarına bakılarak onun dini inancı hakkında yorum yapılabilir mi? Hayır yapılamaz. Çünkü ne medeni bilgiler ne de liselerde okutulan tarih kitabı Atatürk’ün şahsi not defteri ya da günlüğü değildir. Okullarda okutulan ders kitaplarıdır. Medeni bilgiler bir duyguyu ifade etmez. Medeni bilgilerde konuşan insan Mustafa Kemal değil devlet adamı Atatürktür. Nasıl ki kurtuluş savaşındaki Balıkesir hutbesine bakılarak Atatürk’ün sofu bir müslüman olduğu söylenemezse medeni bilgilerdeki yazılarına bakılarakta inançsız olduğu yorumu yapılamaz. Her ikisi de kişisel düşünce ve inançtan çok öte anlamı olan siyasi taktiklerdir. Bazılarının şu yorumu yaptığına şahit oluyorum. ”Atatürk kurtuluş savaşı sırasında müslümandı 1930 dan sonra inancını kaybetti”. Bu yorumu yapan birisi Atatürk’ün zekasını hiç dikkate almıyor demektir. Atatürk 1923 te müslümanmış ama 1930 da inancını kaybetmiş. Yani  hiç aklıyla hareket etmemiş her zaman duygularıyla yorum yapmış.  Bu yorum da en az ”Atatürk din düşmanıydı” iddiası kadar saçma ve temelsizdir. O zaman Atatürk bir dönem komunistti, bir dönem Türkçüydü, bir dönem sosyalistti. Size göre yorum yaparsak Atatürk hayatı boyunca ideoloıjisini seçememiş, hiç stratejik hareket etmemiş hep duygularıyla konuşmuş. Lütfen komik olmayın.



Bu konuda yapılan diğer bir yorum da şu : ”Atatürk kurtuluş savaşında müslüman gibi gözüktü, iktidarı ele geçirdikten sonra dinsiz olduğunu gösterdi”. Aslında bu yorum yukarıda yazdığım ”Atatürk din düşmanıydı” saçmalığına dahil edilebilir. Ciddiye bile alınmayacak bir yorum. Önce müslümanmış sonra gerçek yüzünü göstermiş. İspatın var mı? Yok. Objektif bir bakış açısı mı? Hayır. Beyin Atatürk din düşmanıydı cümlesine saplanmış freni tutmayan araba gibi konuşmalar bunlar… Tarih açısından hiç bir kıymeti yok. Kahve muhabbeti diyeceğim ama kahvede bile bu kadar saçma konuşsanız dayak yersiniz





Gelelim medeni bilgileri ve liselerde okutulan tarih kitaplarını nasıl değerlendirmeliyiz sorusuna. Bu soruyu cevaplamak için Atatürk’ün devrimlerini toplu olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Sadece medeni bilgilere ve liselerde okutulan tarih kitaplarına bakarak Atatürk’ün amacını anlayamayız.  Şapka devrimi, harf devrimi, Türkçe ezan, Türkçe ibadet, Kuranın Türkçeleştirilmesi bunların hepsi birbirine bağlıdır ve bir amaç doğrultusunda yapılmış icraatlardır. Şapka devrimiyle kıyafetin üzerindeki arap etkisi kaldırılmıştır. Harf devrimiyle milli bir alfabe yaratılmıştır. 1928 yılında kabul edilen yasa ”Latin alfabesinin kabulü” değil”Yeni Türk alfabesinin kabulüdür”. Çünkü latin alfabesinden farklı yeni bir alfabe yaratılmıştır. Latin alfabesinde olmayan Ç, İ, Ş, Ü, Ö, Ğ harfleri eklenmiştir. Latin alfabesinde olan W ve X harfleri çıkarılmıştır. Bunlar kafadan uydurularak bir günde yapılmış icraatlar değildir. Bir çalışmanın ürünüdür. Bu da ”latin alfabesiyle 1 gecede cahil kaldık” iddiasının ne kadar komik olduğunu gösteriyor.



Giyimiyle ve yazısıyla arapların etkisinden kurtulan Türk milleti inancını da arapların etkisinden kurtarmalıydı. Bu amaç doğrultusunda  kuran tercüme edildi, ezan Türkçeleştirildi. Atatürk’ün amacı islama milli bir karakter kazandırmaktı. Medeni bilgilerle aynı sene okullarda okutulan ”Cumhuriyet Çocuğuna Din Dersleri” adlı din kitabında ”Türklerin milli dini islamdır” ifadesi asıl amacının ne olduğunu açık ve net ortaya koyuyor. Medeni bilgilerdeki”Türkler islamı kabul etmeden önce de büyük milletti” sözünün şifresi Cumhuriyet Çocuğuna Din Dersleri kitabındaki ”Türklerin milli dini islamdır” cümlesinde gizlidir. Bu iki kitabın aynı sene okullarda okutulmaya başlanması sizce tesadüf mü?



Hayatta hiç bir şey tesadüfi değildir. Hele işin içinde Atatürk varsa onun herhangi bir icraatına tesadüf demek aptallıktır. Medeni bilgiler ve Cumhuriyet Çocuğuna Din Dersleri kitaplarının aynı sene okullarda okutulmaya başlanması Atatürk’ün milli kimlik projesini aynı anda iki koldan gerçekleştirdiğini gösteriyor. Medeni Bilgiler 600 yıllık ümmet psikolojisinden her yönüyle milli kimliğine sahip çıkan bir millet yaratmak için yazılmış toplum mühendisliği kitabıdır. Medeni bilgilerdeki sert eleştirileriyle ve vatandaşlık hakkında verdiği kısa bilgilerle çağdaş, milli bir toplum yaratmak isterken Cumhuriyet Çocuğuna Din Dersleri kitabıyla milli kimlik projesinin alt yapısını hazırlamıştır. Kuranın, ezanın Türkçeleştirilmesi de bu projeye dahildir. Kısaca ifade etmek istersek Atatürk hristiyanların 500 sene önce gerçekleştirdiği reformu gerçekleştirmek istemiş, nasıl ki reform hareketlerinden sonra Avrupada uluslaşma başlamış ve ulusal kiliseler ortaya çıkmışsa Atatürk’te Türk camileri yaratarak uluslaşmayı tamamlamak istemiştir. Çünkü Atatürk dinin milli kimlik üzerindeki etkisini çok iyi biliyordu. Bir milletin uluslaşması ancak dinini millileştirmesiyle tamamlanabilir. Bugün ”Türk mü müslüman mı” tartışması yapılıyorsa bunun nedeni Atatürk’ün ezanı ve kuranı neden Türkçeleştirdiğini anlamadığımız içindir.



Liselerde okutulan tarih kitapları da bu projeden bağımsız değildir.  Liselerde okutulan tarih kitaplarında sadece islam anlatılmamıştır. Tüm semavi dinler hatta semavi olmayan budizm, taoizm gibi dinler de bilimsel bir üslupla açıklanmıştır. Eee şimdi ne diyeceğiz? Atatürk budizm düşmanı mı diyeceğiz? Tüm dinler anlatıldığına göre burada başka bir amaç var demek ki. Aslında bunu anlamak için kitabı baştan sona okumak gerekiyor. Okuduğunuz zaman gözünüze çarpan ilk şey kitabın duygusallıktan, abartılardan, hamasi nutuklardan uzak oluşudur. Tamamen somut ve bilimsel bir dil kullanılmıştır. Neden böyle bir üslup kullanılmıştır ? Bugün döllenmeyi ”Allah ol dedi ve oldu” diye anlatmaya çalışan densizleri görünce Atatürk’ün niyeti daha iyi anlaşılıyor. Atatürk bugün bile başaramadığımız tarihe bilimsellik kazandırmaya çalışmıştır. Belgeli ve bilimsel tarihçiliğin önünü açarak  sorgulayıcı, din ve bilim konularını ayırt edebilen bir zihniyeti topluma öğretmek istemiştir. Böyle bir kitapta meleklerin ve vahiyin yeri olabilir mi? İslamı bu şekilde anlatmış olsaydı diğer dinleri nasıl anlatacaktı? Tüm dinleri dini üslupla anlatmış olsaydı tarih kitabının din kitabından farkı kalır mıydı?



Yobazların medeni bilgilere bakıp Atatürk’e dinsiz demesini anlayabiliyorum onların seviyesi bu kadar… Peki ya  sözde bilimden başka rehber tanımadığını söyleyen laik Atatürkçüler siz neden yobazlarla aynı seviyede yorum yapıyorsunuz? Neden konu din olunca bu kadar sığ ve basit düşünüyorsunuz? Neden duygularınıza hakim olamıyorsunuz?  Eğer yobazdan farklıyız diyorsanız yorumlarınız basit olmamalı.Herşey bu kadar basit mi? Atatürk medeni bilgileri yazdı çünkü din düşmanıydı dinsizdi. Bu yorum falan değil saçmalıktır. Entellektüel seviyesi yüksek olan insanların bulunduğu bir ortamda bu yorumu yapsanız bir daha yüzünüze bakmazlar, sizi dışlarlar. Lütfen biraz tutkularınızdan sıyrılın ve cahillikte ısrar etmeyin



TIBBIYELİ HİKMET
Castiello said:
Hadi ona da inanmadın "Gökten indiği sanılan kitapların dogmalarına da mı inanmıyorsun (kadir mısıroğlu Atatürk'e tape mi hazırlamış.)
http://sinanmeydan.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=419:atatuerk-dogmalar&catid=62:yazlar&Itemid=228

Castiello said:
Ayrıca Arapça gerçektende latinceden kolay bir dildir. Şuan bizim kullandığımız dilden de üstün bir dil. İstediğin Arapça ve Türkçe bilen insanlara sorabilirsin. Çok azı latinceden oluşan Türkçe daha kolay cevabı verecektir. Dene ve gör. Tabi dil devrimi(?) daha kolay öğrenelim diye yaptık, iddiasıyla hayat bulduğu için şuan çevir. Kaç kişi okuma yazma biliyormuş söyle ben bilmiyorum. O dönemi şartlarında sağlıksız olur bunun analizi zira. Her dönem savaşa giren bir devlet, dönemin dünya şartları vs. Yani o işler öyle kolay değil. Okumuş "münevver" adam da savaşta şehit oluyor okumamış da. Ama matbaa Osmanlı'ya gelmeden önce İstanbul'da binlerce hattat olduğunu düşünürsek pek de az değildir? Akp'den sonra da okur yazar kişi sayısı arttı. Akp okur yazarlığı arttırdı demen ne kadar komikse aynı mantıkla cumhuriyetten sonra okur yazarlık arttı demek aynı derecede komik. Gelişen dünya şartları denen bir şey var. Abdülhamit döneminde de bir çok okul açıldı. Üni açıldı. Geçen tv'ye bi adam çıktı, İtü'de profesörmüş. Cumhuriyet döneminden önce eğitim var mıydı diye ironi yapmaya çalışmıştı ona benzedi.  Ayrıca lafını da çok kullanmışsın ayrıca. Bu da bir dil faciasının örneği tabi.
İlk olarak şunu söylemek istiyorum. Osmanlı döneminde Arapça konuşulmuyor canım arkadaşım. Yani sen Osmanlıca bilsen bile Arapçayı anlayamazsın anladın mı? Arap harfleri kullanılıyordu.

Arap Harflerine gelirsek;

Türkçe'nin gramer ve ses yapısına uymayan Arapça harfler çok kolay olurdu bizim için gerçekten. Türkçe, sesli harf sayısı çok fazla bir dil iken Arapça sesli harf sayısı çok az bir dildir. Ayrıca Türkçe sondan eklemeli bitişken bir dil iken Arapça çekimli bir dildir. Yani iki dil arasında çok fazla uyumsuzluk vardır. Arap alfabesi Arapçaya mükemmel uymasına karşın Türkçeye hiç uymamaktadır. Ancak yüzyıllar boyunca Türkçe Arap alfabesiyle yazılmıştır. çok daha önemlisi Osmanlı döneminde Arap alfabesiyle yazılan dil "Türkçe" değil Arapça Farsça-Türkçe karışımı "Osmanlıca"dır.

Latin alfabesine geçişin gerekçelerinden biri de Türkçenin Arap alfabesinin fonetiğine uymadığıdır. Mahmut Nedim Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Ali Suavi gibi devlet adamları ve aydınlar 1900’lerden önce Latin alfabesine geçilmesi çağrısında bulunmuşlardı. Meşrutiyetin ilanından sonra pozitif fikirleri ile bilinen Ahmet Rıza ve Dr. Abdullah Cevdet benzer tartışmaları gündeme getirmişlerdi.

Osmanlı’da okuma yazma oranı…
1897 tarihli Osmanlı İstatistik Yıllığı'na göre okuryazarlık oranı %10.5'tir. 1927 nüfus sayımında değişmeyen bu oran harf devriminden yedi sene sonra yapılan 1935 yılı nüfus sayımında %19.25, 2000 yılı nüfus sayımında ise %87.32 olarak belirlenmiştir.
Kaynak: Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897, DİE, (Ankara 1997).
İstatistik Göstergeler 1935-2006, Türkiye İstatistik Kurumu

İlber Hoca'nın Milliyet de bu konu hakkında yazdığı yazı.
Türk dili bilinen 1500 yıllık edebi tarihinde tamam dört adet esas, üç tane de yardımcı alfabe ile yazıldı. Yani devlet olarak Göktürk, sonra Uygur, sonra Arap alfabesi ve Latin alfabesi kullanılmıştır. Bu yaygın alfabelerden birisi yani Uygurca, Cengiz Han'ın Moğol kançılaryasında da kullanılmıştı. Yani Uygurca gibi işlek bir yazı sayesinde Türkçe de imparatorlukta temel geçerliliği olan bir dildi.
Başka dinlere giren Türk topluluklarının kullandığı alfabeler de var; Kırımçak ve Karay Yahudiler İbrani alfabesi, Lemberg veya Lviv şehrinde bulunan mezar taşlarındaki Armeno-Kıpçak denen Ermeni harfli Kıpçak Türkçesi, gene 19'uncu asırda Ermeni harfli ve Karamanlı dediğimiz Yunan harfli Türk edebiyatını da zikredelim.

Enver Paşa'nın tavrı
Ermeni harfli Türkçe edebiyatın bilinen en iyi örneği Osip Vartan Paşa'nın romanıdır. Sayısız başka eser de vardır. Karamanlı Türkçesi dediğimiz Yunan harfli edebiyatın ise bibliyografya listeleri ciltlerle ifade ediliyor. Hiç şüphesiz Müslüman olduğu için Sırp-Hırvatçayı Arap harfleriyle yazan Bosnalılar, Arap harfi kullanan Arnavutlar ve Müslüman Yunanlılar da Osmanlı kültürünün yansımalarıdır.
Bütün bu alfabeler içinde Türkçeye en az uyum sağlayan Arap harfleridir. Hocamız olan İranlıların yaptığı değişikliklerle kabul ettiğimiz bu alfabede de, maalesef Türkçenin sekiz adet ünlüsünün yani a ve e, ı ve i, o ve ö, u ve ü'nün karşılanamadığı açıktır. Arap harflerinde elif, a ve e için kullanılır. Ya harfi hem i hem y hem de ı'dır. Vav ise hem v'dir hem de o ve u, ö ve ü'dür.
Tanıdığımız kelimeleri karineyle okuruz. Bilemediğimiz isimler eğer Goethe gibi ecnebi bir isimse köte de olur güte de. Ecdadın isimleri ve yer adları ise bir meçhuldür. Ç ve p harflerini İranlılar ilave etmiştir. 19'uncu yüzyılda Şemsettin Sami gibi büyük adamlar, sekiz sesliyi ifade için çok gayret sarf etmiştir. Bu gibi temkinli ıslahatçıların yanında Latin harflerinin kabulünü önerenler çıkmıştır. Nitekim Türk tiyatrosunun öncülerinden Azerbaycan'ın ünlü yazarı Mirza Feth Ali Ahundzade bizim Tanzimat ricaline böyle bir Latin alfabesi taslağını da sunmuştur. Doğrusu Mirza'yı terslemedikleri açık; hatta bir mecidiye nişanı ile taltif edilmişti.
Enver Paşa harp içinde yazışmalar kolaylaşsın diye başta, sonda, ortada farklı yazılan harfleri kaldırdı, daha doğrusu bitişik yazmayı yasakladı; bu yazıya Enveri yazı denir. Şu sıra İtalyan Havayolları verdiği yiyecek paketinde domuz eti olmadığını belirtmek için herhalde düzgün Arapça bilen birini bulamadı veya matbaanın azizliğine uğradı ki Arapçayı aynı şekilde Enveri teknikle yiyecek kutusuna bastırmış, okuyan gülüyordu.
İmla meselesi gazete yayıldıkça, bürokrasi büyüdükçe Türk düşüncesini işgal etmeye başladı. Alfabe değiştirmek kolay değil; 1928 Kasım'ında alfabe değiştirmeye cesaret eden pek azdı. Bizden önce bir tek Azerbaycan'da bir deneme söz konusu oldu. Türkiye'yi takiben bütün Rusya Türkleri önce Latin alfabesine geçtiler, ardından da Stalin'in emriyle Rus Kiril alfabesi kendilerine dayatıldı. Ama imla sorununu çözdükleri hiç söylenemez.

Alfabemiz mükemmel değil
Bizim Latin harfleri Latin harfi olduğu için en mükemmelidir. Zira Romalılar eski Şark'tan Fenike ve Yunan alfabesinden süzülüp gelen en mükemmel imlemeyi ortaya koydular. Bu alfabeyi kullanmak Türk dili için bir kazançtır. Hiç şüphesiz, yüzde 100 mükemmel bir alfabeden söz edemeyiz. Kullandığımız kalın k (Kaf) ve ince k (Kef) sorunu var, sonra uzun telaffuz edilecek a var. Baazı demek lazım, bazı değil, lazım kelimesine de şapka lâzım; tüccarın kâr'ıyla, bu yıl görmediğimiz kar nasıl yazılır... Daha hassas olunca ha ve hı farkı var ama biz Türkler nasıl olsa o iki harfi farklı telaffuz edemiyoruz. Ayn harfini karşılayacak bir harf lazım mı? Doğrusu tartışılır. Bu vakitten sonra alfabede mühim değişiklikler yapılamaz. Ama 32 harften söz edene saldırmak da gerekmiyor. Nitekim Murat Bardakçı bu hafta bu konuda ilginç bir yazı yazdı.
Dil de hayat gibi değişiyor. İnsanların dilleri üzerine düşünmeleri hem kaçınılmaz hem de gerekli. Kaldı ki, teknolojik değişikliklerin, bilgisayarın alfabelerin başına ne dertler açtığı herkesin malumu. Üç harf fazladan konuşanları eleştirmek mümkün ama bilgisayarda "çatlaşırken-chat" dilimizin ve imlamızın içine edenleri eleştirmek pek çare olmuyor. Alfabe bu, dile kolay; 5 bin yıldır değişiyor. Korumamız için çok uyanık olmamız lazım.
http://www.milliyet.com.tr/2007/04/15/pazar/yazortay.html

Castiello said:
Edit: Bu Erzurum Kongresi'nde yaptığı konuşmaymıs. Çizilen yerler nutukda yokmuş. Sen şimdi inanmazsın. Bilen birine okut bi bakalım.

Bx1G7acCAAEG9ou.jpg:large
Sen oku da anlayalım ne yazıyormuş orada. Osmanlıcan vardır umarım ?
Castiello said:
Atam zamanın uyuşturucu uyuşturmazdı bre deyyuz
BxkU-0AIUAAmNLQ.jpg
BxkU-BhIMAAFHil.jpg
BxkU-j6IAAAKlXP.jpg
Birçok uyuşturucu maddesi geçmişte ilaç olarak kullanılıyordu. Bunu bilmeyecek kadar cahil misin?
 
Yaptığı tabi ki ingilizleri sevindirecek işlerine gelecek devrimlerdi bunu anlamayacak kadar kör müsün? Ulus devlet, fransız ihtilali? Ulus millet. Hilafetin kaldırılması. Türklerin tarihini anlayamamasını sağlamak? Ketçap mayonez, yeşillik de katalım mı?

Bak yunan fesi böyle;
j38k4.jpg

Fas fesi böyle;
58906d1348170317-fes_fas.jpg
Anlamayacak bir şey yok zorlayacak bir şey de yok.


Oğlunun ağzından bir anlık sinirle yalan yanlış şey çıkmış sizin gibilerde bunu sanki bir tarihi gerçeklikmiş gibi önümüze koyuyorsunuz. Asıl komik sizsiniz cidden.
Bi anlık sinir değil o sinirle gelen gerçeklerin açığa çıkması. Babasının da demeci varmış. Bunun bi boka gideceği de yok zaten sana boşuna laf anlatıyoruz. Bin tane alıntı attım kitaplardan hiçbirine cevap yazamadın. Hem de yobaz olmayan bi adam ağzından. Delikanlı gibi savunacaksan onlara cevap yaz.

Harbi sana laf anlatmaktan sıkıldım. Bak anlayabileceğin bir biçimde tekrar anlatayım sana. Şimdi kardeş gideceksin, o eski Nutuk'u okuyacaksın sonra diyeceksin ki bakın efendim bu önceden böyleydi sonra böyle oldu diyeceksin. Neler değişmiş bize söyleyeceksin. Anladın mı? Hem biz öğrenmiş oluruz hem siz öğrenmiş olursunuz. Ben burada çıkarılmış şeyler vardır veya yoktur demiyorum. Diyorum ki böyle "eskiden böyleydi şimdi böyle o zaman kesin bazı şeyler değiştirilmiştir" diyemezsin. Eğer bir şeylerin değiştirildiğini düşünüyorsan bunu kanıtlamakla yükümlüsün.
Ulan anlattığım şeylere inanmıyon ki  :lol: Attığım linkte yazılan şeyler örnek işte. 1000 sayfa olan bir şey 100 sayfa olmuş diyorum kanıt lazım diyorsun, utanma?

Deli raporu olan, Atatürk'ün ruhuyla konuşan bir adamı dinlememi mi istiyorsun  :roll: Mehmet Akif'e, Atatürk'e ve birçok kişiye hakaret eden karaktersiz bir adamı atmak yerine düzgün, edepli adamları at ciddiye alayım.
Deli raporunu rejmin şerefsizliği yüzünden aldığını bilmeyecek kadar cahil misin? Mehmet Akif'e hakaret etmiyor bu arada meşhur video da "peze***" demiyor "desene" diyor. Adam gibi dinlersen anlarsın. Evinde Akif'e mevlit okutmuş bir adam o. Eleştirecek bir yönü olduğunu düşünürse de eleştirir.

Tamam, diyelim ki o "Siyasi Hatıratım" kitabı Abdülhamit'in değil, bu yine de Osmanlı'nın yeni bir alfabeye ihtiyaç duyduğu gerçeğini değiştirmez. 1857 de yazdığı bir kitapla Arap harflerinin ıslahı düşüncesine katılanlardan Azerbaycanlı yazar şair Mirza Feth Ali Ahundzade, bir süre sonra bunun mümkün olmadığına karar verdi. Bundan sonra Tiflis ten Sadrazam Ali Paşa ya gönderdiği bir mektupta Latin harflerine bir an önce geçilmesinin doğru bir karar olacağını bildirdi. Türkiye de ona “Mecidiye” nişanı ve birtakım hediyeler verildi

Osmanlı da modernleşme ve yenileşme hareketinin start aldığı Tanzimat Dönemi nden (1839-1876) Cumhuriyet e kadar geçen sürede alfabede reform yapmak için çok farklı görüş ortaya çıktı. Macit Paşa gibi Ermeni alfabesini kullanmayı önerenlerden, Orhun ve Uygur alfabesine dönmeyi teklif edenlere kadar çeşit çeşit görüşün sahipleri, entelektüel dünyada boy gösteriyordu. Aslına bakılacak olursa Tanzimat ın ilk dönemlerindeki hakim görüş, Arap harfleri üzerinde reform yapılması ve Avrupa dillerinde olduğu gibi sözcüğü oluşturan harflerin ayrı ayrı yazılmasıydı.
Hadi be oradan sen de. İlk önce Abdülhamit hatıratını attın yalan olduğu kanıtlanınca geri vites paşalara döndün. O dönem paşaları mı anlatacağız şimdi de? Beni o paşalar ilgilendirmez. Batının mallığını alan bir "dünya görüşü" oradan da eskiden başlıyor.


Birçok uyuşturucu maddesi geçmişte ilaç olarak kullanılıyordu. Bunu bilmeyecek kadar cahil misin?
Atam içki içerdi çünkü çok zekiydi, beynini dinlendiriyordu / İlker Başbuğ ** Vol2

Gerçekten ben de sana laf anlatmaktan sıkıldım. Benim atacağım daha onlarca kaynak var da öncekilere hiçbir cevap verememen atsam da bir şey değişmeyeceğinin göstergesi. Daha önce dediğim gibi fikir yobazlığı.
 
Castiello said:
Ayrıca Arapça gerçektende latinceden kolay bir dildir. Şuan bizim kullandığımız dilden de üstün bir dil.
Bunu birkaç kere tekrar etmişsin, bu görüşün neye dayanıyor bilmiyorum ama kendi izlenimlerim bende aksi yönde bir fikir oluşturuyor.

Öncelikle Arapça da Latince de bilmiyorum ama nasıl işledikleri konusunda bilgi edinmek zor değil, Arapça bilen ve bu dili irdelemiş bir blog yazısından birkaç şey paylaşacağım öncelikle:

"Arapça, dilbilimcilerin “bükümlü” dediği dillerden biridir. Tıpkı kardeşleri Süryanice ve İbranice gibi. Bükümlü diye adlandırılmasının sebebi ise kabaca şudur: Arapçada her şey, üç sessiz harflik köklerden türetilir. Hızlıca örnekleyeyim. V (vav) – L (lam) ve D (dal) harfleri, Arapçanın “doğmak” köküdür. Arap dilinin yapısı bu kökü çeşitli formüllerle eğip-bükerek, önüne, arkasına hatta bazen arasına çekim harfleri katarak bir sürü anlam üretir. Örneğin bu kökten VaLiD sözcüğü, “doğumu yapan, sebep olan” anlamındadır. Baba demek. Onun dişil/feminin/müennes hali ise VaLiDe olur ki o da anne demektir, “doğuran” anlamında. VeLeD, “doğmuş” olanın adıdır, çocuk anlamına gelir. Bunun çoğul hali olan “çocuklar” ise, eVLaD olarak biçimlenir. Aynı şekilde meVLiD “doğuş”, teVeLLüD “doğum” demektir. Bunu, Arapça olduğunu bildiğiniz bütün kelimelerde deneyebilirsiniz. Birbirine yakın ya da ilgili anlamlara gelen bütün kelime ve kavramlarda ortak kök harflerini görürsünüz. “Yargı” kökü olan H-K-M‘ye bir göz atabilirsiniz mesela. HaKiM, maHKuM, HüKüMet, maHKeMe, muHaKeMe, aHKaM, v.b."

Anadili Türkçe olan birinin kafası böyle çalışmaz. Latince de zor bir dil ama en azından anlamlar Türkçe'de olduğu gibi eklerle üretiliyor, "gerek" anlamına gelen sözcüğün sonuna yapım eki koyarsın "gerekli" anlamı çıkar ama Türk "Lazım"dan "Elzem" türetmeyi akıl edemez, Türkçe'nin kafası öyle çalışmıyor çünkü. Zerafet sahibi kişiye zarif denir mesela bunu biliyoruz, ziyafet sahibi masaya ne denir peki? Türk burada "ziyafetli" demeye çalışır ama muhtemelen "zayif" gibi birşey demesi gerekiyor aslında. Ne denmesi gerektiğini bilmediğim gibi hesaplayamıyorum da.

Belli linguistik ortaklıklar nedeniyle Etiyopyalı için belki kolay bir dildir Arapça ama sözcüğün çekirdek yapısıyla oynamak bizim doğamıza ters, sözcükler sessiz harflerin etrafına kurulan ve bozulabilen bir çadır değil, neyse o. Anlamları Araplar'ın yaptığı gibi türetmediğimiz gibi türetilmiş halleri arasındaki alakanın sessiz harflerde olduğu da bizim için bariz olmaz.

Yazarın kişisel görüşü:

"Sesli harflerin gözardı edildiği yazma sistemi, her bir harfi bir süsleme öğesi, bir desen gibi görünen süslü yazısıyla insanı tavlamayı başaran komple bir güzellik. Üstelik de zor. Öyle zor ki, insan konuşulabiliyor olmasına bile şaşırıyor yazı dilinin kurallarına bakınca. Bir beynim daha olsa, tamamını Arapça çalışmaya ayırabilirdim sanırım."

Sesli harflerin göz ardı edilmesi keza Türkçe ile başka bir uyuşmazlık. Türkçe'de sessiz harfleri ortak ama sesli harfleri farklı ve bambaşka anlamlara gelen sözcükler var. Türkler'in öz alfabesinde de sesli harfler temsil edilmez ama bu yazının oturmadığı, prototip bir evre olarak düşünülebilir. Olması gereken temsil edilmesi.

Ekleme: Bir de gırtlak kullanımı var tabi.
 
Castiello said:
Gerçekten ben de sana laf anlatmaktan sıkıldım. Benim atacağım daha onlarca kaynak var da öncekilere hiçbir cevap verememen atsam da bir şey değişmeyeceğinin göstergesi. Daha önce dediğim gibi fikir yobazlığı.
Kimin fikir yobazı olduğunu bırak forumdakiler karar versin. Artık sana sürekli aynı şeyleri söylemekten bıktım. Ayrıca beni kaynaklara cevap vermemekle suçluyorsun ancak seninde benden farkın yok hani. Neyse iyi bir tartışmaydı her şeye rağmen teşekkür ederim.
 
Allegro said:
Castiello said:
Ayrıca Arapça gerçektende latinceden kolay bir dildir. Şuan bizim kullandığımız dilden de üstün bir dil.
Bunu birkaç kere tekrar etmişsin, bu görüşün neye dayanıyor bilmiyorum ama kendi izlenimlerim bende aksi yönde bir fikir oluşturuyor.

Öncelikle Arapça da Latince de bilmiyorum ama nasıl işledikleri konusunda bilgi edinmek zor değil, Arapça bilen ve bu dili irdelemiş bir blog yazısından birkaç şey paylaşacağım öncelikle:

"Arapça, dilbilimcilerin “bükümlü” dediği dillerden biridir. Tıpkı kardeşleri Süryanice ve İbranice gibi. Bükümlü diye adlandırılmasının sebebi ise kabaca şudur: Arapçada her şey, üç sessiz harflik köklerden türetilir. Hızlıca örnekleyeyim. V (vav) – L (lam) ve D (dal) harfleri, Arapçanın “doğmak” köküdür. Arap dilinin yapısı bu kökü çeşitli formüllerle eğip-bükerek, önüne, arkasına hatta bazen arasına çekim harfleri katarak bir sürü anlam üretir. Örneğin bu kökten VaLiD sözcüğü, “doğumu yapan, sebep olan” anlamındadır. Baba demek. Onun dişil/feminin/müennes hali ise VaLiDe olur ki o da anne demektir, “doğuran” anlamında. VeLeD, “doğmuş” olanın adıdır, çocuk anlamına gelir. Bunun çoğul hali olan “çocuklar” ise, eVLaD olarak biçimlenir. Aynı şekilde meVLiD “doğuş”, teVeLLüD “doğum” demektir. Bunu, Arapça olduğunu bildiğiniz bütün kelimelerde deneyebilirsiniz. Birbirine yakın ya da ilgili anlamlara gelen bütün kelime ve kavramlarda ortak kök harflerini görürsünüz. “Yargı” kökü olan H-K-M‘ye bir göz atabilirsiniz mesela. HaKiM, maHKuM, HüKüMet, maHKeMe, muHaKeMe, aHKaM, v.b."

Anadili Türkçe olan birinin kafası böyle çalışmaz. Latince de zor bir dil ama en azından anlamlar Türkçe'de olduğu gibi eklerle üretiliyor, "gerek" anlamına gelen sözcüğün sonuna yapım eki koyarsın "gerekli" anlamı çıkar ama Türk "Lazım"dan "Elzem" türetmeyi akıl edemez, Türkçe'nin kafası öyle çalışmıyor çünkü. Zerafet sahibi kişiye zarif denir mesela bunu biliyoruz, ziyafet sahibi masaya ne denir peki? Türk burada "ziyafetli" demeye çalışır ama muhtemelen "zayif" gibi birşey demesi gerekiyor aslında. Ne denmesi gerektiğini bilmediğim gibi hesaplayamıyorum da.

Belli linguistik ortaklıklar nedeniyle Etiyopyalı için belki kolay bir dildir Arapça ama sözcüğün çekirdek yapısıyla oynamak bizim doğamıza ters, sözcükler sessiz harflerin etrafına kurulan ve bozulabilen bir çadır değil, neyse o. Anlamları Araplar'ın yaptığı gibi türetmediğimiz gibi türetilmiş halleri arasındaki alakanın sessiz harflerde olduğu da bizim için bariz olmaz.

Yazarın kişisel görüşü:

"Sesli harflerin gözardı edildiği yazma sistemi, her bir harfi bir süsleme öğesi, bir desen gibi görünen süslü yazısıyla insanı tavlamayı başaran komple bir güzellik. Üstelik de zor. Öyle zor ki, insan konuşulabiliyor olmasına bile şaşırıyor yazı dilinin kurallarına bakınca. Bir beynim daha olsa, tamamını Arapça çalışmaya ayırabilirdim sanırım."

Sesli harflerin göz ardı edilmesi keza Türkçe ile başka bir uyuşmazlık. Türkçe'de sessiz harfleri ortak ama sesli harfleri farklı ve bambaşka anlamlara gelen sözcükler var. Türkler'in öz alfabesinde de sesli harfler temsil edilmez ama bu yazının oturmadığı, prototip bir evre olarak düşünülebilir. Olması gereken temsil edilmesi.

Ekleme: Bir de gırtlak kullanımı var tabi.
Az buçuk arapça biliyorum daha çok yazı olarak kolaylığından bahsettim ben aslında. Okuma olarak gırtlak olayı var da o bana çok zor gelmiyor. Çevremde arapça ve türkçe bilen herkes de bana benzer şeyler söylüyor. Yani bir makale yazdığımızı düşünelim latince ile yazarken o yazıyı arapçaya göre baya bir uzatmamız gerekir. Her dilin kendine has özellikleri var tabi zorluğu vardır muhakkak. Ama "türkçe" ana dilimiz olduğu için onu geçelim ingilizceden daha kolay geliyor bana arapça. Senin yazdığın örnekler bence arapçanın geniş bir dil olmasından kaynaklanıyor.


ben teşekkür ederim Alparslan
 
Geniş bir dil olmasından kaynaklanan nedir tam olarak?

Ortografisindeki sıkıntıyı geçersek İngilizce bence dünyanın en kolay dili zira neredeyse kuralsız bir dil. Öznenin cinsiyeti ve kim olduğuna göre değişmiyor çekimleme. Elemanları ortaya atıyorsun anlamlı cümle oluyor. Sıkıntı olabilecek bir nokta, fiillerin geçmiş zamana göre çekimlenmesi kalpten bilinmesi gereken bir durum, pratikle yerleşebilir. Bir de muhtemelen yabancı dillerin yoğun etkisi altında kaldığı için ve bu sözcüklerin dile geçiş zamanlarına bağlı olarak farklı kökenli sözcüklerin farklı halleri var mesela ordinary sözcüğünün zıttı unordinary ama polite'ın zıttı unpolite değil, impolite. Bunları kalpten bilmek gerekiyor. Kafasının içinde Türkçe düşünen birinin yaşayacağı bir başka sıkıntı cümleyi tersten hayal etmek zorunda kalması. Bir hışımla cümleye başlayıp sonunu getiremiyor birçok insan. Gerçi Türkçe konuşurken de çok yapıyor bunu insanlar belki sorun başkadır. Arapça'da nasıl bu bilmiyorum, kafamızın farklı çalışmasını gerektiren, ezberlenmesi gereken ve kalpten bilinmesi gereken daha fazla durum var gibi gözüküyor.
 
Latince'nin asıl sebebi aslında kolaylık falan değil. Arap alfabesini de öğretirsiniz halk öğrenir, evet nispeten daha zor ama esas sebep bu değil. Arap kültürünü kendi kültürümüzden temizleyip özümüze yaklaşmak ? Eh, nispeten bu da hedefler arasındadır ama esas olay o da değil.

Atatürk'ün bu adımı daha çok Türkçü politika gütmesinden geliyor. Latince ve Türkler ne alaka değil mi ? Atatürk "Türk" nüfuzunu Anadolu'nun ötesine, orta asyaya taşımak istiyordu, e bunun için de oradaki Türk nüfusu ile yakınlaşmak lazımdı. Çok kişi bilmez sözkonusu dönemde Cumhuriyet ajanlarımızın orta asya ve sovyetlerde kaynadığını.

latince ne zaman bizim alfabemiz oldu ?
1 Kasım 1928

Atatürk neden 1928 yılından önce alfabeyi Latin'e geçirmedi ?
Çünkü orta asya o dönem alfabede arap alfabesi kullanıyordu, Türkiye de Arap alfabesi kullanıyordu. Atatürk için hava hoştu.

Sovyet Rusya, işgal altında tuttuğu orta asya devletlerinin dilini ne zaman Latin alfabesine geçirdi ?
1928 yılında.

Biz ne zaman geçtik ?
1928 yılında.

Olay bu, olay tamamen onlarla aynı denklemde konuşmak.

Sovyetler, eğer o coğrafyanın alfabesini başka bir alfabeye çevirseydi, Atatürk'ün Türkiye'de de aynı alfabeye geçiş yapacağını biliyordu. O yüzden Atatürk'ün 1938'deki ölümü beklendi.

Ruslar ne zaman Kiril alfabesini dikte etti Orta Asya'ya ? 1940.

1940'tan sonra Orta Asya bizim için dünya haritasının karanlık bölgesi oldu.
 
Türkiye'yi test etmek işte. Dedim yukarıda, o dönem yeniden yapılandırılan istihbaratımız aşırı aktifti, birinci öncelikli görev sahası ise Sovyetler ve İran idi. Sovyetler de bunun farkındaydı, istihbarat savaşı gibi birşey.

Bir alfabeyi bir gecede değiştiremezsiniz, 2 yıl öncesinden halkına propaganda yapman, tezler yazman (uydurman), aşama aşama yapman lazım. Sovyet istihbaratı bizimkilere yem attı, bizimkiler de bu çalışmaları Türkiye'ye ve Atatürk'e iletti, Atatürk de anında çalışmalara başladı. Rusya da Türkiye de hemen hemen aynı dönemler halkına yönelik alfabe propagandası yaptı değişikliğe hazırlık için.

Sovyetler bunu yaptı, Türkiye test edildi, Türkiye de Latin'e geçerek testi geçti. Sovyetler ilk başta orta asyayı Kiril'e geçirseydi Türkiye de geçerdi, ona özel tezler uydurulurdu geçerdik. Ama bu sefer Sovyetlerin hamlesi kalmazdı. "Ben kirilden vazgeçtim orta asyayı "..." alfabesine geçireceğim" diyemezdi. Adamların kendi alfabesi Kiril.

Atatürk'ün hamlesinden sonra Atatürk'ün ölümü (ve etkisinin azalması) beklendi. 1938 yılında Kiril için çalışmaları başlattı Rusya, 2 yıllık çalışma sonucunda 1940 yılında Kiril'e geçirdi.
 
Sultan Alparslan said:
Şu İslamcı tayfayla bizimkileri anlamıyorum. Adam ateist olsa ne olur? İnsanları inanışlarına göre yargılayacak kadar pislik bir insan mısınız siz? Hayır bir taraf "ateistti öhöhöhöhö" bir taraf "ne ateisti möslömöndö o höhöhö" diyor. Şu insanların dini inanışlarına sürekli karışan tipleri gördükçe ateizme biraz daha yaklaşıyorum.


Aynen kardeşim.Ben tamamen bıraktım dinle ilgilenmeyi agnostik takılıyorum artık. :mrgreen: Bu tartışmalar iyice saçmaladı.Mustafa Kemal'i hiç sevmem ama ateistti diye eleştirmek çok saçma.

Ayrıca adam bildiğin ateistmiş işte.Müslüman kemalistler kabullenmiyor ama video ortada yani.Objektif bakmak ve saygı duymak lazım.
 
''İslamcı Tayfa'' daha düzgün konuşabilirdin.
Ben tek dinini merak ediyordum. Öğrendim. Bitti.
Ben ''Atatürk kafir . Bu nasıl Türk. Kesin mason. Allah bunu çarpacak !'' gibi şeyler dedim mi ?
İslamı ön plana çıkardığımı nerden gördünüz. O resimi gördüm diye attım.
Mumun karşısına geçip dilek dileseydi yine atardım.
Lütfen yorumlarınızı bu şekilde atmayın.
 
Halifelik İslam'a aykırı olduğu için ve Otorite boşluğu yarattığı için kaldırıldı.

Ezan namaza çağrıdır, keşke öz Türkçe şekilde okutulsaydı. Ülkemizdeki Arap'ları namaza çağırmak için mi Arapça okutuyoruz ? İlginç bir ülkeyiz..
 
Ezan konusunda haklısın.
Ancak halifeligin kaldırılması bizi bu yükten kurtarıyor.
Bizde olsa ne yazar. Zaten araplar zamaninda yapacağını yapti.
Alsınlar başlarında çalsınlar yetkiyi.
 
Back
Top Bottom