Diziyle ilgili öncelikle belirtmem gereken birkaç şey var.
- Olay örgüsü çok hoşuma gitti.
- Yer yer alt metin olarak anti-kapitalist mesajlar verilmişti, bu da gayet güzeldi.
- "Benimkini kullanabilirsiniz." ile başladı diyebileceğimiz aksiyonun 2 sezon aralıksız devam edip yine "Benimkini kullanabilirsiniz." ile bitmesi çok tatlıydı. 2 gün sonra rahat nefes almaya başladım diyebilirim.
- Bu kadar zıt karakterli insanlar bir arada, 3 gün dayanamıyorken 5 ay nasıl dayandılar çok merak ediyorum, eğer bir sezon 3 olacaksa umarım bu soygunun planlanmasına falan inebiliriz.
- Berlin ve Profesör'ün önceden tanıştıkları çok barizdi, Profesör işi güvenmediği birisine bırakacak kadar amatör bir adam değil. Zaten sonradan da ortaya çıktı tanışık oldukları ama nasıl, nereden bilmiyoruz. Bunu da öğrenmeyi çok isterim açıkçası.
- Yıllardır WWE izliyorum, her zaman kötü karakterleri seven taraf oldum. Narcos'tan sonra bu diziyle de kötü adamları sevme hastalığım perçinlendi. WWE bunu istemeden yapsa da, Netflix'in bunu çok sık yaptığını düşünüyorum.
- Bella Ciao her zaman çok tatlı yerlerde girdi dizi içerisinde. Fakat Berlin'in öldüğü sahnede giren o Bella Ciao, her dinleyişimde aklıma gelecek.
Her karakteri tek tek incelemeyeceğim ama bazı karakterler hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.
Profesör, keşke şöyle saçlarımın arasına gizlediğim ufak bir iğne kamera olsa da, kulak içine taktığım ufacık kulaklıktan hayatımı sen yönetsen. Bu kadar yılda yüzlerce hata yaptım, onlarca arkadaşım yüzlerce arkadaşım arkamı topladı. Ama hepsini toplasan senin 2 sezonda yaptıklarının yarısı etmez. Kral adamsın, Müfettişe aşık olmasan belki de Moskova ölmeyecekti; ama olsun. Sen mutlu ol be Profesör.
Berlin, dizinin yıldızı. Bas baya yıldızı. Ses tonu, mimikler, konuşmalar falan aman yarabbi. İnsanı eş cinselliğe teşvik eden karizması bir yana, böyle oyunculuğu en son James Franco'da gördüm. Umarım önün açılır Berlin. Senin için söylemek istediğim onlarca şey var, borcun nasıl ödenir bilmiyorum. Göreve olan bağlılığın, disiplinin, yılmak bilmeyen çehren, her zaman dik duruşun, şerefinle ölmen.. Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için. Bella ciao!
Helsinki, favori karakterlerim arasında 3.sırada. Tam bir görev adamı. Sadakat desen, eksiksiz. Hele Oslo'nun öleceğini bile bile uyanmasını beklemesi. Ah Helsinki, büyük adamsın reis.
Moskova, dizideki diğer sevdiğim karakter. Neden mi? Bir aile babası olmayı başaramamış ve bunu dünyanın en iyi insanı olarak telafi etmeye çalışıyordu Moskova. Var ol büyük adam, son nefesini verirken bile asaletinden vazgeçmedin.
Geri kalan karakterlere böyle duygusal şeyler yazmayacağım çünkü hiç birisi bu övgüleri hak etmiyor.
Tokyo, güzel ama gerizekalı ve her şeyin içine eden tipler vardır hayatınıza; Tokyo o insanlardan. Diziye tek katkısı seksapalite açığını kapatmak (?) olabilir.
Denver, beğenmedim. Çok tek düze kaldı. İçeri giren herkes karakterini bir şekilde yansıtırken Denver'ın o hırçın kişiliği rehinenin birine aşık olan aptal soyguncuya dönüştü.
Rio, genç aptal aşık. Aktörü gerçekten çok güzel gülüyordu, hakkını verelim. Karakter olarak hiçbir şekilde güven olmayacak tiplerden. Tokyo gidince direk sattı bizimkileri. Ama bilgisayardan anlaması iş gördü, hadi yine yırttın Rio.
Oslo, sessiz Helsinki.
Nairobi, çözemediğim bir karakter oldu. Çatlağın teki, zaten Yıldız Tilbe'ye benzetmiştim trailerda, bas baya aynı çatlaklık. 1 milyar için yakıyordu bizimkileri.
Alison, tam bir gerizekalı. Net yani.
Monica, yanılmıyorsam 30. saatte aşık oldu Denver'a. Bünyesi zayıfmış bacımın, hemen yakalandı Stockholm'e. Kaçış sahnesinde Denver ile birlikte gelip Tokyo ve Rio'yu kaçırdıklarında silahı alıp polisleri taraması harici ekrandan acilen çıkmasını dileyerek izledim kendisini.
Raquel, söylenecek söz yok. Angel'e yaptıkların fitil fitil burnundan gelir inşallah, Profesör'ün saç telini hak etmezsin be sen!
Angel, melek gibi adamsın. Seni üzenler utansın!
Arturo, forum ortamındayız küfretmiyorum. Allah belanı versin ne uyuz herifsin be.