Kan tüketiminin İnsanlardan karşılanması kesinlikle yasaktır. Ayrıca eğlenmek amacıyla yapılan, 'Dişsiz Avı' adı verilen etkinlikler 1. Seviyeden suç sayılıp etkinliği düzenleyen ve katılımcı rolüyle etkinlikte bulunan her Üstün Irk üyesi, Üstatlar Konseyi'nin yetkilendirdiği Üstün Irk Ceza Meclisi üyelerince yargılanıp bu yargılanma süresi boyunca Üstün Irk haklarından mahrum kalacak, aynı şekilde bu Üstün Irk'lar, Canlıları Koruma Kanunu'ndan da yararlanamayacaktır. Yargı süresinin sonunda Ceza Meclisi üyelerinin uygun gördüğü cezaya çarptırılacak ve itiraz hakları olmayacaktır...
Üstatlar Konseyi 95.Kararnamesi
89.Madde
Geniş sınıfta, yüksek topuklu siyah çizmeleriyle dolaşan subay üniformalı kadın sert gözlerle sınıfı süzdü elindeki kitabı okumayı bırakarak. Siyah üniformanın omuzlarındaki parıltılı altın sarısı rengindeki apoletlerin üzerinde kırmızı iki yıldız, kadının teğmenliğini simgeliyordu.
"Bayan Delzhemn" Teğmen sol elinde tuttuğu kitabı göstererek "Acaba az önce okuduğum kararname maddesini açıklamak ister misiniz?" diye sordu kibarca. Ama beyaz teniyle tezat oluşturacak şekilde kırmızı olan dudakları sesindeki kibarlığın sahteliğini gösterir şekilde dümdüzdü; hiçbir gülümseme yoktu kadın subayın dudaklarında.
Sınıfın diğer 79 üyesi büyük bir rahatlıkla az önce göz teması kurmaktan kaçındıkları öğretmenlerine tekrar bakarken, Anna nasıl olup da her seferinde kendisine kötü şans yarattığını düşünüyordu. Her saf Üstün Irk gibi Anne ve Babasından miras aldığı kırmızı gözlerini kadın subaya yönlendirirken hiç istemeyerek de olsa yerinden kalktı. Rahatlamak için sağ elini uzun, kahverengi saçlarına götürüp oynadı biraz.
Şu anda stresli olmasının nedeni soruyu bilmemesinden falan değildi aslında. Babası sayesinde Anna politikaya çok ilgiliydi, bu tip sorular onun için çok basit bile sayılırdı. Ama soruyu soranın bir subay olması Anna'nın gözünü korkutan şeydi. Subayları sevmezdi o.. Orduyla ilgili hiçbir şeyi sevmezdi. O Siyah üniformalar, o soğuk, duygudan arındırılmış, taş gibi yontulmuş köşeli suratlar, o yavaş ama düzenli, mekanik bir hissiyat yayan hareketler.. Korkutucu gözüküyordu Anna'nın gözüne.
"Evet, Efendim" dedi başıyla saygıyla selam verdikten sonra. "95. Kararname'yi inceleyeceksek dönemin şartlarına bakmamız gerekir öncelikle; Mutlak Zaferden sonra ortalık bu günkü kadar düzenli değildi. Üstün Irk yönetimi ele almış olsa da etrafta çok fazla Melez vardı ve bazıları İnsansı duyguları atlatmayı becerememişti. Yaşamak için İnsanlardan kan emme zorunluluğu bir yana, bunu yaparken zevk alan, işi oyuna çeviren Üstün Irklar vardı".
Teğmen kırmızı gözlerini ilgiyle açarak o duygusuz yüzüne bir gülümseme kondurdu. "Çok güzel" dedi Anna'nın başlangıç noktasını beğenerek. "Lütfen devam edin Bayan Delzhemn!" Başıyla işaret verdi.
"İşler bu kadar karışıkken araştırmacılarımız Temiz Kan'ı yaptı; Bu, o dönem için büyük bir olaydı. Artık pis insan kanına ihtiyaç kalmamıştı. Bu yüzden Üstatlar Konseyi bir yasa çıkartarak insanlardan kan emmeyi yasakladı. Damızlık çiftlikleri kapatıldı ve insanların ödemeye zorunlu oldukları Yıllık Kan Vergisi kaldırıldı. Dişsiz Avları yasaklandı ve katılımcıları konseye bağlı Kanun Muhafaza Süğleri tarafından tutuklanmaya başladı. Buna ek olarak, az önce okuduğunuz kararname çıkartılarak bu etkinliklere katılanları Üstün Irk Haklarından mahrum ettiler-”
“Ve Aziz üstatlarımızın bunu yapmalarındaki amaç?” diye sordu kadın dikkatini Anna’nın kullanacağı bütün kelimeleri incelemek için toplarken.
Anna bir kaç saniye durakladı kadının gözlerinin içine bakarak. “Üstatlarımız, Büyük Savaş’tan sonra ortaya çıkan melezlerin sayısındaki artıştan rahatsızdı efendim. Çünkü topluluğumuzda nüfus ağırlığı onlara geçmişti”.
“Şunu unutmayın” dedi kadın bakışlarını sınıftaki çocukların üstünde gezdirerek. “Nüfusumuzda melezlerin olması kabul edilebilirdir. Bunun hiçbir yanlışlığı yoktur. Ama nüfusumuzun çoğunluğu o dönemde onlara geçemezdi. Zira burada bahsettiğimiz melezler bu günkü gibi eğitimli ve topluluğumuza ayak uydurmayı başarmış melezler değildi. Burada bahsedilen melezler tamamıyla insani güdüleriyle hareket eden, Üstün Irk olmanın bilincini ve sorumluluklarını kavrayamamış zavallı yaratıklardı. O dönemin şartlarında insanlardan kan emmek kabul edilebilirdi, ama onlardan kan emerken bundan zevk almak... Bu iğrenilecek bir davranıştır. Hele bunu bir oyuna çevirmek insansı bir kibre sahip olmak demektir! Bu yüzden melezlerin çoğu Üstün Irk haklarından mahrum edildiler ve tıpkı insanlar gibi muamele gördüler. Zamanla bu melezler eğitildi ve topluluğumuza ayak uydurdular”.
Teğmen sınıftaki her bir öğrencisini süzdü önce, sonra da parmağıyla gözlüğünü düzeltti. “Aklınızın bir köşesine yazın; Eğer çok uzun süre beraber yaşamanın sonucunda eğitimde ve ahlakta kendi yargılarını oluşturarak belirli bir seviyeye ulaşmış bir topluluğun arasına bu değer yargılarına uymayacak başka bir topluluk eklerseniz elde edeceğin tek şey çatışma olur! Bu yeni topluluğu kendinize katmadan önce onları eğitmeli, kendi değer yargılarınızı onlara aşılamalı ve kurallarınıza boyun eğmelerini sağlamalısınız ki farklılığın ortaya çıkartabileceği huzursuzluklar engellensin. Eğer bu işlemi yapmazsanız, topluluğunuza aldığınız dış unsurlar binlerce yıllık beraber yaşamanın getirmiş olduğu varoluşunuzu sağlayan kuralları değiştirecek ve sizi kendilerine benzetecek, sizi özgün yapan kuralları elinizden alarak yok olmanızı sağlayacaktır. Bu nedenle topluluğunuza dış unsur aldığınız zaman onları eğitmek zorunludur”.
“Eğitilemeyenlere ne olur?” diye sordu sınıfın arkasından yükselen bir ses aniden. Anna, başını yavaşça döndürerek sesin geldiği tarafa baktı. Kızıl gözleri meraklı bir şekilde Subay’ın üzerine dikilmiş olan Helmund Balzer’ı gördü. Sarı saçlı genç çocuk bütün dikkatini Subay’dan gelecek açıklamaya vermişken, üniforma içindeki vücudu dikleşmiş, sıraya düzgün bir şekilde uzattığı elinin parmakları sıkıca kalemini kavramış ve önündeki kâğıda yazmayı bekliyordu. Teğmen, sakin bir şekilde sorunun kaynağına yönlendirdi dikkatini. Anna, kadının ne düşündüğünü görebiliyordu; Bir ders sırasında
Üst Makam’dan, yani teğmenden izin almadan söze karışmak,
İnsanî davranış kapsamına giren, Okul Yönetmeliği’nin
“Cezaya uygun” olarak kabul ettiği bir
önsuçtu. Kadın, şu anda Helmund’a ceza verip vermemesi gerektiğine karar veriyordu. Helmund, Subay’ın kendisine uzun uzun bakmasından rahatsız olarak biraz kıpırdandı ve beyaz teni biraz kızardı.
Sonunda bir karara varmış olan Subay, çocuğun işlediği
önsuçun cezaya değer olmadığını düşünerek çocuğun sorusuna cevap verdi. “Kararnamede de açıkça belirttiği gibi, Bay Balzer, eğer kurallara uymayan olursa bütün Üstün Irk haklarından yoksun bırakılır, ayrıca bu kişilerin Canlıları Koruma Kanunu’ndan da yararlanmasına izin verilmez. Bundan sonra kendilerine karşı işlenen herhangi bir suç karşısında adalet talep etme hakları olmaz bu kişilerin”.
Kadın subay dediklerinin öğrenciler tarafından iyice hazmedilmesini bekledikten sonra “Bu cezanın temelinde yatan nedeni bana açıklayacak olan var mı?” diye sordu beklentiyle. Anna’nın sol tarafında oturan bir kız sakince el kaldırdı. Subay ona söz hakkı verdiğini belli edercesine başını sallarken, Anna rahatlamış bir şekilde oturdu yerine. Az önce söz hakkı isteyen kız soğukkanlı bir şekilde ayağa kalkarak Subay’la göz teması kurdu. “Zincir Kuralı, efendim” dedi kız duygudan yoksun bir şekilde. “Herhangi bir kışkırtma ya da geçerli neden bulunmadan başka bir canlıya saldırmak, ortak yaşam kuralını çiğnemektir. Ortak yaşam kuralını çiğnemek, doğanın dengesine aykırı düşmektir. Doğanın dengesine aykırı düşmek, dünyanın yaşamını tehdit etmektir. Dünyanın yaşamını tehdit eden birey kendisini topluluğun düşmanı ilan etmiş sayılır. Kendisini topluluğun düşmanı ilan etmiş bireyin de bu topluluğun oluşturduğu kurallar tarafından sağlanan korunmaya ihtiyacı yoktur. Bu nedenle herhangi bir varlığa saldırganca tutum, bütün haklardan mahrum kalma cezasını getirir. Buna adalet talep etmek de dâhil”.
Kız bu açıklamalardan sonra ayakta dikilerek subayın emirlerini bekledi. Kadın subay etkilenmiş bir şekilde eliyle kıza oturmasını işaret ederken, “Bravo, Bayan Graff. Gerçekten de Zincir Kuralı’nı eksiksiz açıkladınız. Bu kural, topluluğumuzun adaletini insanların sistemlerinden ayıran kuraldır çocuklar. İnsanlar zamanla sadelikten uzaklaştılar ve sayfalarca hukuk kuralları yazarak adaleti tesis etmeye çalışma hatasına düştüler. Oysa Zincir Kuralı başlangıçtan beri var olagelmiştir. Kuralları eğip bükmeye, değişik durumlara uyarlamak için detaylandırmaya çalışmak hatadır. Temel kuralı asla unutmayın; Bir varlığa zarar veren, siz de dâhil bütün varlıklara zarar verme potansiyeline sahiptir. Yani ceza kat’i ve hızlı olmalıdır. Ayrıca kuralları çiğnemeyi seçen birey, kurallar tarafından korunma ayrıcalığını da kaybeder”