Koloni Yıldızlarından Hikayeler

Users who are viewing this thread

Zenovia Saenz, gözlerini uzay boşluğunda asılı kalmış olan mavi gezegene dikti dalgınca. Genç teğmen, Svad Koloni Ordusu’nun Praven Sistemi’ndeki donanmasının gözbebeği olan Isolla-III isimli öncü gemisinin gövdesindeki gözlem kabinlerinden birinden Balanli gezegenine bakıyordu şu an.

Balanli, pek de önemli bir gezegen sayılmazdı aslında. Gezegenin Svad Merkezi İdaresi’ne geliri dikkate bile alınmaya değmeyecek bir miktardı. Zaten gezegende tek baskın tür, boyları yarım metreyi bile bulmayan, en gelişmiş silahları uçları keskinleştirilmiş taşlardan yapılmış mızraklar olan Tevadlardı.

Tevadlar, soyut kelimeler açısından fazla zengin olmayan, yansıma sesler üzerine kurulu bir dil konuşuyordu ve Koloni Ordusu hala bu dili tam olarak çözememişti. Bu nedenle Tevadlar’a karşı olan mücadele fazla dikkate alınmasa da hala sürüyordu. Gezegene ilk koloniciler yerleştirildiğinde Koloni Ordusu Tevadlar’ı o derece dikkate almamıştı ki kolonicileri koruyacak hiçbir ordu mensubu görevlendirilmemişti. Sonrasında ise bunun çok kötü bir karar olduğu ortaya çıkmıştı; Tevadlar, bir gece baskınıyla savunmasız yerleşkeyi ele geçirmiş, tek bir kolonici kalmayıncaya kadar temizlik yapmış ve daha sabah olmadan da arkalarında bir harabe bırakarak ayrılmışlardı.

Bu faciadan sonra Merkezi İdare birkaç Koloni Ordusu görevlisini ipe göndermiş, Balanli’yi de şu ana kadar rahat bırakmıştı. Ama kodaman idarecilerden birisinin oğlu yeni kurulacak koloninin başkanlığına getirilince Balanli bir anda önem kazanmış, Isolla-III gibi önemli bir savaş gücü ön cepheden kaydırılarak bu izbe gezegenin yörüngesine oturtulmuştu. Zenovia ve gemideki diğer askerler de yeni kurulacak kolonicilerin gemisinin gezegen yörüngesine girmesini bekliyordu şu anda.

Zenovia gözlem gövdesinden gezegene bakmaya devam ederken, kadının arkasından birisi yaklaştı. “Teğmen” dedi saygılı bir ses. “İstediğiniz iletişim hattı açıldı.”

Zenovia arkasını döndüğünde geminin mürettebatına yeni katıldığından dolayı ismini hatırlayamadığı iletişim subaylarından birisiyle karşılaştı. Yeşil gözleriyle genç subayı baştan aşağıya süzdü önce. “Teşekkürler astsubayım” dedi kuru bir sesle.

Astsubay başını eğerek Zenovia’nın teşekkürüne karşılık verirken eliyle gözlem kabininin çıkışını gösterdi. Zenovia kendisine gösterilen yönde hedefine doğru yürürken arkasından “Esterich’e ulaşmak pek kolay olmadı efendim. Şu anda hala ağır Sarranid kuşatması altındalar.” diye bilgi verdi Astsubay.

Zenovia, gri üniformalı karacıların doldurmuş olduğu uzun koridorda Astsubayla beraber ilerlerken bir yandan kendisine verilen selamlara başıyla karşılık veriyor, bir yandan da astsubayı dinliyordu.

“Sanırım V Birliği’ne ulaşmak da kolay olmamıştır o halde?” diye tahmin yürüttü iletişim bölümüne geçiş yapılan genetik kod tarayıcılı kapının önünde durup taramanın başladığını belirten hırıltılı sesi duyunca.

Asteğmen de gelip Zenovia’nın tam yanında durdu. Tarayıcının iki askerin de genlerini tarayıp önce Koloni Ordusu’nun, askerlerin genetik yapılarına işlediği kodlara ulaştığı ve ardından da bu kodların sahip olduğu erişim seviyesinin iletişim bölümüne girmeye yetecek seviyede olup olmadığını kontrol ettiği kısacık sürede “Pek kolay değildi efendim” diye kabullendi asteğmen bu durumu. “V’lerin yeri sürekli değişiyor ve diğer koloni güçleriyle minimum iletişim kurmaları yönünde emirler aldılar, o yüzden iletişim hattı kurmaları yönündeki ısrarımızı uzun süre görmezden geldiler. Ama Sarranidler gezegene olan hücumlarına biraz ara verince sonunda hattı açmayı kabul ettiler”.

Zenovia, kodları taradıktan sonra açılan kapıdan geçerek beyaz üniformalı iletişim subaylarıyla dolu bölüme girdi. Isolla-III öncü gemisi olarak tasarlandığından iletişim bölümü bu geminin katılacağı görevler hesaba katılarak tasarlanmıştı. Geminin en çok yer kaplayan bölümüydü bu kısım. Sıradan koloni gemileri uzayda sınırlı mesafeye kadar iletişim mesafesine sahipti. İletilmek istenen bilgi gemi röle istasyonlarının menziline ulaşınca istasyona gönderilir, röle istasyonu da bilgiyi alarak bağlı olduğu bir başka istasyona gönderir, hedefe ulaşana kadar da röleler aracılığıyla iletilirdi. Isolla-III ise röleye ihtiyaç duymadan, geminin gövdesinde yer alan İ Yongası ile çok kuvvetli bir iletişim ağını önceden belirlenen konumla gemi arasında kısa sürede açabiliyordu.

İ Yongası’nın kötü yanı, üretiminin çok pahalı, bakımının ise daha da pahalı olmasıydı. Ayrıca hala deneme aşamasındaydı. İ Yongası için gemide gereken alan, Koloni Donanması’nın gemilerde büyük değişiklikler yapmasını ve yığınla askeri malzemeden kurtulmasını, gövdede bulunan AV sınıfı top yuvalarını kaldırmasını gerektiriyordu. Bu da gereksiz bütçe kullanımı ve ateş gücünde azalma anlamına gelirdi. Svad Merkezi İdaresi bu fikirden hiç hoşlanmamış, var olan gemileri düzenlemektense yeni bir gözcü sınıfı tasarlayarak az sayıda İ Yongası’nı bu gemilere yerleştirmişti. Bu yeni gözcüler de şu ana kadar çok iyi bir iş çıkartıyordu.

Zenovia, iki tarafında da geniş kabinler bulunan dar koridorda kendisine yol gösteren subayı izlerken, kabinlerin içinden hafif bir mırıltı gibi çıkan İ Yongası’nın sesini duyuyor, ayaklarının altındaki zeminde belli belirsiz bir titreme hissedebiliyordu.

“Buradan efendim” kendisine yol gösteren genç teğmen ani bir duruşla sol tarafa dönmüştü şimdi. Kapısı açılmış bir kabine girerek içerideki birkaç görevliyi başıyla selamladı. “Konsol iletişim için hazır”.

Zenovia, kendisine işaret edilen büyük ekrana baktığında, berrak mavi bir gökyüzü gördü önce. Birkaç bulut dışında tamamıyla sınırsız bir mavilik… Onun altında ise altın rengi kum yığınlarının uçsuz bucaksız bir şekilde uzadığı görülebiliyordu. Sonra görüntüde bir hareketlilik oldu. Önce beyaz bir tene sahip, sahibi belli olmayan ince bir kol uzandı, sonra da çölün altın kumlarıyla uyumlu buğday sarısı saçlara sahip bir kadın girdi kadraja. “Zen? N’aber güzellik!” dedi sarı saçlı kadın mavi gözlerini kısıp yüzünde büyük bir gülümseme oluştururken. Yüzündeki büyük gülümseme, kadının iri dişlerini apaçık sergilerken kadın küçük iletişim ekranını kendinden uzaklaştırarak arkasındaki karmaşayı gösterdi.

“Şuna bak” dedi hevesle. Garip kuzeyli şivesi kelimelerindeki ünsüzleri daha bir vurgulu telaffuz etmesine neden olurken kadın arka plandaki dumanı tüten bir zırhlıyı gösterdi. “Sağlam bir Memlük! Bu bebeği, Sarr gerzeklerinden kaptık! Kanatları feci durumda ama geri kalan kısımlarda sorun yok. İç aksamı da hasarsız. Pilot kabininde, kontrol eden subaya ait biraz beyin parçası var ama sildiğimizde eskisinden farksız olur!” Kadın, büyük bir kahkaha patlattı bunları söyleyince.

“Matheld!” diye şaşırdı Zenovia ekranın karşısında dikilirken. “Senin ne işin var orada! Beorn nerede?”

Matheld başını geriye doğru atarak gözlerini devirdi. İletişim ekranını taşırken etrafında döndü ve birkaç adım attı. “Bilmiyorum. Sanırım bir sonraki savunma için hazırlıkları denetliyor. Beorn’u bilirsin; Her şeyi on defa kontrol etmedikçe içi rahat etmez!” Sözlerinin son kısmını kusacakmış gibi bitirdi. “Bir türlü rahat olmayı öğrenemedi!” Homurdandı huzursuzca.

Matheld, tek eliyle toplanmış saçlarını düzeltirken yürümeye devam etti. Arka planda çöl kumlarıyla uyumlu bir renkle donanmış askerlerin kıpırtıları görülüyordu. Askerlerin çoğu bulabildikleri gölge yerlere sığınmış, üzerindeki teçhizatlardan kurtulmuş ve bitkin bir halde görünüyordu.

Matheld etrafı göstererek yürümeye devam ederken “Burayı daha önce görmeliydin” dedi sırıtarak. “Tam bir cehennem! Atmosfer tam olarak ayarlanana kadar koruyucu donanımla dolaşmak zorunda kaldık. Çölün içinde sürekli kask takmak pek de eğlenceli olmuyor! Ayrıca yerçekimini ayarlayan mühendisler işi batırdığı için birkaç adamımızı kaybettik.” Matheldin kaşları bu kısımda öfkeyle çatılmıştı. “Gerzek dört gözler!” diye homurdandı olanları tekrar hatırlayınca.

“Sahi, Koloni niye oraya yapay bir gezegen kurmak istedi ki?” diye sordu Zenovia merakla. “O kadar kaynak ve iş gücü ufacık bir çöl gezegeni oluşturmak için boşa harcanıyor gibi.”

Matheld kaygısızca omuz silkmekle yetindi. “Hiçbir fikrim yok! Dürüst olmak gerekirse; Yukarıdaki kodamanların da olmadığını düşünüyorum. Ne zaman mantıklı bir karar verdiler ki zaten?”

“Aslında çok mantık bir nedeni var” dedi bir ses. Bu sırada Matheld arkasını dönerek sesin geldiği yöne bakıyordu. Görüntüde biraz hareketlenme ve sarsılma olduktan sonra Matheld’in yanında bir adam belirdi.

Adamın saçları sarının koyu bir rengiydi ve kısa kesilmişti. Uzun yüz hattında çıkık elmacık kemikleri belirgin bir şekilde görünüyordu. Sivri çene hattındaki sakalları kızıla kaçmış bir kahverengiydi ve aralarında çöl kumu görülebiliyordu. Pek kalın sayılmayan kaşlarının altında badem şeklinde ve mavi renkli gözleri vardı. Burnu uzun ve kemerliydi.

“Beorn” dedi Matheld. “Ah, sonunda milleti rahat bırakabildin demek?” sordu yapmacık bir alaycılıkla.

Beorn üniformasının üzerindeki çöl kumunu silkelemeye çalışırken Matheld’e daha da yaklaştı görüntüye iyice sığabilmek için. “Evet, son bir kez etrafa göz gezdirdim. Bilirsin, Bazeck’teki gibi bir hataya tekrar düşmeyelim diye!”

Matheld gözlerini devirdi. “Hala unutamadın mı onu?”

“Hayır, unutmaya da niyetim yok!”

Zenovia ikisinin konuşmaya daldığını görünce dikkatlerini çekmek için hafifçe öksürdü.

“Ah, özür dilerim Zen” dedi Beorn hafifçe tebessüm ederek. “Biliyorsun, Matheld’le olunca tartışmadan duramıyoruz”

“Farkındayım” dedi Zenovia kollarını göğsünde kavuşturarak.

“Bu arada, sorduğun sorunun cevabına gelirsek; Merkezi İdare, Mavi Madde’yi harekete geçirmek istiyor”

Zenovia’nın kaşları çatıldı. “Mavi madde mi? Sarranidlere karşı diğer güçleri de mi savaşa çekmek istiyorlar?”

Zenovia, Mavi Madde’nin ne olduğunu çok iyi hatırlıyordu. Aslında Ortak Bildirge’nin 6.Maddesiydi. Ortak Bildirge, altı ulusun da uzayda koloni yarışına girerken belirledikleri kurallardı. Uzun bir süre birbirileriyle kuralsız şekilde savaştıktan sonra ‘Hey, bu iş bize çok pahalıya mal oluyor ve görünüşe göre hiçbirimizin de ortadan kalkma gibi bir ihtimali yok, yani sonsuz bir mahvoluş döngüsüne takılıp kaldık; Bazı ortak kurallar belirleyip kazancımızı maksimum, kaybımızı da minimum yapmaya ne dersiniz!’ diyerek ortaya atılmış ve bütün uluslar tarafından uzun pazarlıklar ve görüşmeler sonucunda belirlenmiş kurallar yığınıydı.

Bu bildirgenin içinde 6.Madde ise Herhangi bir kuvvetin kendi kaynaklarını kullanarak inşa ettiği bir yapay gezegenin saldırıya uğraması durumunda eğer talep edilirse savunmacı tarafın lehine savaşa katılımın zorunlu olduğunu belirtiyordu.

Bütün uluslar bu maddeyi memnuniyetle karşılamıştı zira büyük masraflara katlanarak inşa edecekleri bir yapay üssün saldırı altında olma düşüncesi bile katlanılamayacak bir şeydi. İşgal ettikleri doğal gezegenler? Onlar pek de önemli değildi. Doğal bir gezegenin işgali ve o gezegenin elde tutulması için yapılan masraf pek de önemli olmadığından, ayrıca uzayda bolca yaşanabilir gezegen olduğundan onlar için savaşmak pek önemli değildi. Bir gezegen kaybedilirse ya geri alınırdı ya da bir yenisi kolonileştirilirdi. Yapay bir gezegen kaybedilirse? İnşası için kullanılan bütün o insan gücü, hammadde ve paraya elveda deyin!

Bütün kolonici güçlerin hemfikir oldukları bir şey vardı; Doğal gezegenler için birbirimizin boğazına istediğimiz kadar sarılabiliriz. Ama içimizden birisi gidip de yapay bir gezegene saldırırsa hep beraber o embesili geberene kadar tekmeleriz!

6.Madde’ye Mavi Madde denmesi ise ayrı bir hikâyeydi. Ortak Bildiri imzalandıktan ve bütün güçlerin medya kanallarında dağıtıldıktan sonra bir şey fark edilmişti; Svad Medyasında her madde siyah bir renkte ve sıkıcı bir fonttayken, 6.Maddde orada ayrı bir şekilde, masmavi bir tonda ve parıltılı bir fontta yazılmıştı.

Medya kanalı bu hatayı çok çabuk düzeltmişti ama olan olmuştu bir kere! İnsanlar 6.Madde demektense Mavi Madde demeyi daha kolay ve eğlenceli bulmuştu. O zamandan beri de Mavi Madde deniyordu.

“Bizimkiler tam Sarranid sınırına, Shariz’e tek zıp mesafesine Esterich adında bir yapay gezegen kurarken bunu düşünüyorlardı” dedi Beorn biraz gerinip uykulu halini üzerinden atmaya çalışırken. “Eğer basına söylenene bakarsan burası bir tatil gezegeni; Sarrranid çöllerini ve vahalarını görmek isteyen Turistler için bir mekân! Ama Merkezin sırf insanlar gelip tatil yapsın, biraz kum ve birkaç göbek dansçısı görsün diye yığınla para harcamayacağını hepimiz biliyoruz.”

“Ben harcardım” Diye ekledi Matheld, Zenoiva’ya bakıp göz kırparak.

“Bizimkiler burayı inşa ederken Sarrranid çöl gezegenlerinden kum satın aldılar, bunu biliyorsun değil mi?” diye sordu Beorn, Matheld’i duymazdan gelirken.

“Evet” onayladı Zenovia başını sallayarak. Bunu çok iyi hatırlıyordu. “Sarr’lar kumu satarken gayet de memnun görünüyorlardı” diye de ekledi.

Beorn sırıttı. “Çünkü işi detaylıca bilmiyorlardı. Onlara göre Esterich gibi küçük bir gezegen onların çöl turizmini pek etkilemeyecekti. Çöl kumunu parayla satmak onlar için hiçbir şey yapmadan para kazanmaktı ki bunu memnuniyetle karşıladılar!”

“Eee, sonra neden kararları değişti de Esterich’e hayatları buna bağlıymış gibi saldırıya geçtiler?”

“Bizimkiler Shariz’den kum çalmış” basitçe açıkladı Beorn.

“Ne!”

“N’apmışlar!”

Matheld ve Zenovia şaşkınlıkla Beorn’a baktı. Beorn ise kahkaha atarak yanındaki Matheld’e döndü. Kadının kuzeyli şivesi yine kontrolsüzce çıkmış, kulaklarda hoş ama komik bir tını bırakmıştı.

Matheld öfkeyle kızarırken Beorn’nun koluna sert bir yumruk geçirdi. “Lanet Svad bebesi, gülmeyi bırak da şu işi tam anlat hele!”

Beorn daha da artan kahkahalarını zorlukla bastırarak nefes almaya çalıştı. “Bizimkiler kum çalmış” tekrarladı soluklanırken. Yüzündeki sırıtışı hala tam bastıramamıştı. Gözleri hala dilinin kontrolünü tamamen kaybetmiş Kuzeyli kadındaydı. “Biliyorsunuz, Shariz Sarranidler için kutsal gezegen. Oraya dışarıdan kimseyi sokmuyorlar. Gezegende bir yabancı yakalanırsa sorgusuz sualsiz öldürülür; hem de en sadisttik yollarla. Gezegenin kumu bile kutsal!”

“Bizimkiler de gidip onu mu çalmışlar?” Zenovia inanamıyordu kulaklarına. Bunu hiç duymamıştı. Esterich’in uzun süredir ağır Saar saldırısı altında olduğunu biliyordu ama bu…. Hepsinin sadece kum yüzünden olması gerçeküstü geliyordu ona!

“Basit bir kum gözüyle bakmayın olaya” dedi Beorn. “Merkezi İdare doğrudan Sarranid inanç sistemini hedef aldı kasıtlı olarak. Sarranidler inançlarına olan bağlılıklarıyla biliniyor. Bizimkiler de bu bağlılığı onları kışkırtmak için kullandı. Başta da dediğim gibi Esterich Mavi Madde için bir yemdi. Bazı kaçakçılar vasıtasıyla Sharizden kum çalıp buraya dökmeyi başarmışlar. Ya da Sarr’ları bunun olduğuna inandırmayı başarmışlar. Sarranidler bunu öğrendiği andan itibaren ağır bir saldırıya giriştiler. Bizim aldığımız emir de burayı sonuna kadar tutmak. Merkezi İdare çoktan Ortak Konseyi çağırmış, Mavi Maddeyi talep etmiştir bile.”

“O zaman asıl hedefiniz bürokratlar işlerini halledene kadar Esterich’i tutmak?”

“Aynen. Madde yürürlüğe girip herkes Sarr’lara çöktüğünde en büyük payı biz almalıyız. Esterich de bunun için bize lazım. İkmal ve toplanma noktamız olacak.”

“Bürokratlardan nefret ediyorum” diye homurdandı Matheld gözlerini kısarken.

Zenovia kabinin dışından gelen bir ses neticesinde dikkatini o yöne doğru verdi. “Teğmen” dedi iletişim subaylarından birisi. “Görünüşe göre koloniciler yörüngeye girmiş. Kaptan onlarla buluşmak için hazırlanıyor, sizi de çağırdı.”

Zenovia başıyla onay verdikten sonra tekrar ekrana döndü. “Bürokratlar demişken” diye girdi söze. “Sanırım benim de şimdi bir tanesiyle buluşmam gerekiyor. Bittikten sonra size ulaşmaya çalışırım.”

“Ulaşabilir misin garanti vermiyorum” dedi Beorn. “Sarr’lar tekrar saldırabilir. Ama sen yine bir dene”.

“Görüşürüz güzellik” diye bağırdı Matheld elini sallayarak veda ederken “Kolay gelsin”.

Zenovia ikisine de gülümsedi. “Sizi seviyorum çocuklar. Kendinize dikkat edin ve ölmeyin!” Sonra ekran kapandı. Zenovia iletişim kabininden çıkarak kendini bekleyen subaya baktı. “Gidelim Astsubayım” dedi adımını atarken. Bir yandan da bu sefer nasıl bir gerzekle tanışacağını merak ediyordu.
 
Senin buraya bir şeyler yazacağını hissettim. Cidden hissettim :smile:
Eski karakterleri görmek güzel :grin: Radarımdan kaçamadın Şaman'ım.

Ooo, sen de mi buralardasın Onat'ım. Senden gizli birşeyler atayım şuraya dedim ama olmadı sanırım. :roll:

Bu arada evet, gene Matheld'i kullandım. Senin Ymira'n varsa bizde de Matheld var yani! :lol:
 
Geri döndüğümde seni buralarda yeni şeyler üretirken görmek çok güzel be Şaman'ım, ellerine sağlık :grin:
Teşekkürler, beğendiysen ne mutlu bana ! :grin:
Uzun zaman sonra tekrardan bir şeyler karaladım ama ne kadar başarılı oldum bilemiyorum tabii. İnşallah üzerimdeki pası atabilirim önümüzdeki süreçte. :roll:

Bu arada buralar da tekrar seni görmek de ayrı bir mutluluk veriyor insana. Hoş geldin tekrardan. Özlettin kendini. :smile:
 
Teşekkürler, beğendiysen ne mutlu bana ! :grin:
Uzun zaman sonra tekrardan bir şeyler karaladım ama ne kadar başarılı oldum bilemiyorum tabii. İnşallah üzerimdeki pası atabilirim önümüzdeki süreçte. :roll:

Bu arada buralar da tekrar seni görmek de ayrı bir mutluluk veriyor insana. Hoş geldin tekrardan. Özlettin kendini. :smile:
Hoşbuldum dostum, seni buralarda yeni işler yaparken gördüm ya, daha bir süre buralarda olurum artık :grin:

Benim de kalemi elime tekrar alasım var, hatta senden yeni şeyler geliyor olduğunu görünce biraz daha cesaretlenmiş olabilirim. Önümüzdeki günlerde neler olacak göreceğiz, ama bu konuları burada konuşmayayım, Eski "Dörtyol Hanı Maceracıları" yoldaşımız olan Onatcan ile yeni bölümler bekliyoruz senden, dikkatin dağılmasın :lol:
 
Hoşbuldum dostum, seni buralarda yeni işler yaparken gördüm ya, daha bir süre buralarda olurum artık :grin:

Benim de kalemi elime tekrar alasım var, hatta senden yeni şeyler geliyor olduğunu görünce biraz daha cesaretlenmiş olabilirim. Önümüzdeki günlerde neler olacak göreceğiz, ama bu konuları burada konuşmayayım, Eski "Dörtyol Hanı Maceracıları" yoldaşımız olan Onatcan ile yeni bölümler bekliyoruz senden, dikkatin dağılmasın :lol:
Teşkilat mı kuruyoruz? :grin: Eski günlere mi dönüyoruz? :grin:
Hoşgeldin eski dost <3 ^^
 
Back
Top Bottom