Siyasi İdeoloji ve Gündem Tartışma

Cumhurbaşkanı Adayım

  • Recep Tayyip Erdoğan

    Votes: 0 0.0%
  • Muharrem İnce

    Votes: 1 7.1%
  • Kemal Kılıçdaroğlu

    Votes: 9 64.3%
  • Sinan Oğan

    Votes: 4 28.6%

  • Total voters
    14
  • Poll closed .

Users who are viewing this thread

Neeee?! Cumhuriyetimizin, laikliğin son kalesi CHPye oy vermicek misin? Çomar mısın lan sen? Sen kesin Yunansındır ha şimdi. Bu son seçim beyler bu seçimden sonra oy kullanamayacakmışız.  :evil: :evil:
 
Pentagram said:
Ülkeyi sekülerleştirme fikirleri normal anadolu insanını hiçbir şekilde sekülerleştirmedi, modernleşmeyi doğal akışına bırakmak yerine devlet sopayla insanların başında bekleyip hayat tarzlarına müdahil oldu. O dönemki liderler benevolent tyrantı oynadılar diyebilirsin ki belki dönem de onu gerektiriyordur ama öyle ahım şahım bir etkisi yok başka.

Çindeki internet kavramıyla bizdeki kavram çok farklı diye biliyorum? Eğer insanlar Çinde rahatça instagrama filan girebiliyorsa bilmek isterim?

Sosyal medya ve özgür internet özgürlüklerin ve küreselleşmenin nir numaralı aktörleri. Çin farklı bir ülke çünkü onlar hiçbir zaman bu kavramlarla tanışmadılar, yönetimde hep komünist parti vardı ama bugün Türkiyede Çinin yaptığını yapmaya çalış bak bakalım ne oluyor?

Bugün instagram gibi uygulamalar tesettürlü tesettürsüz birçok kişiyi bir araya getirebiliyor. Eskiden dindarlar arasında günah hatta fahişelik olarak sayılabilecek sosyal medyada resim paylaşma bugün gayet olağan oldu. Tesettürlü tesettürsüz genç kızlar Şeyma Subaşı, Danla Bilic gibi kişileri izleyip örnek almaya başladı. Çevremden biliyorum en tutucu ailenin çocuğu bile seküler düşünceye sahip olabiliyor artık. Bunlar hep internet ve sosyal medya sayesinde.

Türkiye'de rahatça Wikipedia'ya girebiliyor musun? İktidarın istemediği bir içerik, Twitter ya da ekşisözlük gibi über özgür ortamlarda durabiliyor mu? Neden ABD, WikiLeaks olayındaki gibi "normalde basının yapması gereken yayınları" yapan adamların peşine düştü? İnternet halen çok iyi bir iletişim ve ticaret aracı ama yavaş yavaş kontrolünü devletler ele geçirmeye başladı. Bu ele geçirmeyi Çin gibi teknolojisi yüksek ve kalifiye adama sahip ülkelere yaratıcı çözümler getirirken, Türkiye gibi ülkeler engelleyeci çözümler getirmeye çalışıyor. Buradaki tehlike internet kullanımındaki alışkanlıklar değil, bir devlet ya da kurumun insanların hayatını yön verecek kadar mahrem bilgilerine ulaşabilmesi. Bugün çoğu insan Twitter'a, Instagram'a, Facebook'a girdiğinde kişisel verilerinin nereye gittiğinin farkında değil.

İkincisi toplumlardaki değişimler her zaman travma etkisi yaratmıştır ama bu demek değil ki devrim, reform ya da inkilap yapmayalım. Bir önceki postumda dediğim gibi Osmanlı döneminde de Demokrasi ve Laiklik girişiminde bulundu ama Padişah ya da Devlet güçsüz olduğu için bunların hiç birini Cumhuriyet sonrasında yapılan devrimlerdeki kadar kurumsallaştıramadı.

Tabii bu değişimler yüzünden kültürel benliğini kaybetmiş topluluklar olduğu için ben de üzülüyorum ama bunların yanında toprak ağalarına, yabancı tüccarlara, batıya garezi olan bağnazlara alıştıra alıştıra birşey öğretebileceğini sanmıyorum. Şu ülke tarihinde Nazi'lerden kurtarıp, Türkiye'deki üniversitelere kazandırılan bilimadamları, hiç bir bok bilmediği halde kıskanan üniversite hocalarımız oldu

Padişahlar güçten düştüklerini anlayıp, batıya yönelmeye başlamasalardı Türkiye, Suudi Arabistana benzerdi daha çok. Orada da instagrama girmek, dans etmek, kadın başına araba sürmek isteyen insan var ama kimse "Niye benim ülkeme gelmiş göçmen işçinin pasaportuna el konuluyor, neden patronuna küfreden işçi idam ediliyor" diye soran insan yok.

Mesele Zizek abimizin şöyle bir konuşması var. "Genelde halk ne istediğini bilmez, birileri tarafından yönlendirmeleri lazım" diyor.
https://www.youtube.com/watch?v=TrdPchnAR60&
 
Fusuy güzel demiş, halk her zaman istediğini kısa ve uzun vadede bilmez. Bu yüzden halk bazı durumlarda nesneleşir ve güç sahipleri tarafından kullanılır. Bu gücün kullanımının meşruluğu halkın ne istediği değildir, hele Türkiye'de.
 
Devletler insanların mahrem bilgilerini alsa bile bu benim dediğim sosyal medyanın etkisini yine değiştirmiyor. Geçen yıllarda Arap baharı, Gezi Parkı olayları ve günümüzdeki Sarı Yelekliler olayında sosyal medya ya ateşleyici güç oldu ya da olayların büyümesine yardımcı oldu. Çin zaten çok farklı bir olay, üstünkörü birkaç cümleyle geçilebilecek bir durum değil çok detaylı bilgi ve analiz gereltiriyor ve ben ikisine de sahip değilim.

Devrimden kasıt insanların yaşam tarzlarını değiştirmek ve onlara yeni bir kimlik edindirmek için tepelerinde sopayla beklemekse görülen o ki ne Kürtlerde ne de dincilerde işe yaramış. O dönemde yapılan her şey kötüydü demiyorum, cumhuriyeti kuranlar zaten çok üst düzey işler başardılar ama yapılan yanlışa da yanlış denmeli. Atatürk eğer kendisine fikir babası olarak Ziya Gökalpi değil de Prens Sabahattini filan seçseydi bugün toplum çok daha farklı olurdu.

Bugünkü medeni toplumlardan hiçbirisi gökten birden inerek var olmadı. Gücün eşit dağılımı, ekonomik özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkesinin kabulü o ülkeleri medeni yaptı. İngiltere tarihini bilenler bilir, Oliver Cromwell isimli bir adam kralı idam edip yönetim biçimini cumhuriyet yapıp kafasına göre yönetiyor; sonunda halk sokayım böyle devrime deyip tekrar kralı başa getiriyor ve İngiltere o zamandan beri en refah ve demokrat ülkelerden birisi haline geliyor çünkü anlaşılıyor ki mesele bir kralı indirip yönetim biçimini cumhuriyet yapmakla çözülmüyor. İş zihinlerde bitiyor tamamen.

https://m.karar.com/yazarlar/taha-akyol/hukuk-yolunda-9036

Padişahların güçten düşme sebepleri zaten Suudi Arabistan tarzı bir yönetimle ülkeyi yönetmeleriydi. Ne mülkiyet hakkı vardı ne de hukukun üstünlüğü ilkesi. Batıda İngilterede Muhteşem Devrim gerçekleştiğinde biz hala Suudi kafası elimizde kılıçla Viyana kapılarındaydık.

Ayrıca sekülerleşme ile otorite karşıtlığı farklı konular. Bugün Kemalistler de seküler ama otoriteyi oldukça seviyorlar.

Halkı ilerletecek olan şey temsil hakkı, ekonomik özgürlük, fırsat eşitliği ve fikir hürriyetidir. Bunlar sağlandığında gelişmeyecek ülke yok.
 
https://www.birgun.net/haber-detay/tbb-baskani-feyzioglundan-hile-paylasimi-uyarisi.html

Enteresan bir bakış açısı ama acıklı. Sadece sandık güvenliğine bağlı bir demokrasinin elimizde kalmış olması çok üzücü.
 
Pentagram yazılarını dikkatle okudum. Fakat şu dikkatimi çekti. Hep bir şeylerin nasıl olması gerektiğinden dem vurmuşsun ama karşı tarafın hamlelerini göz önüne almadan bunları söylemişsin. Sadece Fikir hürriyeti, ekonomik bağımsızlk, temsil hakkı gibi unsurların üzerinde durarak bir ülkenin gelişmesi ve kalkınması beklenemez. Devletler, hele ki Türkiye gibi eksen ülkeler, bulundukları konum itibariyle sağa sola çiçek böcek dağıtarak muasır medeniyetler seviyesine erişemez. Sen ekonomik olarak bağımsızlığın hakim olması için mücadele edersin, senin karşına senden 50 yıl önce dünya politikasına yön verecek düzeye gelmiş ve günümüzde de bu özelliğini amansızca sürdüren devletler peydah olur. Sen üreten bir ülke olmak istersin, senin pazarını ele geçirmiş, sosyal medyasından tut da en dandiğinden bir nal çivisine kadar sana ülke malını ihraç edenler "dur bakalım ulan sen ne yapıyorsun?" diye karşına dikilir ki dikiliyor. Peki bu gelişmemek için bahane mi? Elbette değil ama senin dediklerin de toz pembe bir mesele değil. "Hadi çıkalım meydanlara hürriyetimizi alalım. Veyahut devletimiz kaynaklarını millileştirsin birkaç güne uçarız, kaçarız." diye bir şey yok maalesef. Bunların hepsi bir "süreç". Ziya Gökalp'in fikirleri değil de Prens Sabahattin'in fikirleri kurucu kadroya ilham olmuş olsaydı daha farklı bir Türkiye olurdu evet dediğin gibi. Ama bu farklılık olumlu anlamda mı olur olumsuz anlamda mı olur onu kestiremezsin. Misal Prens Sabahattin'in adem-i merkeziyetçilik fikri hâkim olmuş olsaydı yeni kurulan bir ülkede, savaştan yeni çıkmış bir ülkede bunu hayata geçirebilmek demek Türkiye'nin intiharı bile olabilirdi. Kuzeyde sana musallat olmak için ellerini ovuşturan Sovyetler varken böyle bir fikirle ülkeye inşa etmek en basitinden kuzey doğuyu elden çıkarmakla eş değer olabilirdi. Öbür yandan bu benim dediklerimin tam tersi de olabilirdi dönemin şartları gereği. Yani o olsaydı şöyle olurdu, insanlar şunu yapsa böyle olurdu demekle sadece kendi düşüncelerimizi tatmin etmiş oluruz. Devlet yönetmek bir satranç. Bu satrançta devletler menfaatleri gereği hümanist takılmaz. Rakibinin filini yeme fırsatını ele geçirince bunu elinin tersiyle itip piyonunu öne sürmez. Piyonu öne sürdüğü zamanlar da olur ama bir sonraki hamlede veziri devirmek şartıyla. Halka gelince, halk elbette talepleriyle kendine yer bulacak ülkede. Fakat bu talepler mevcut durumun tam aksi yönünde seyredecek düzeydeyse, kanlı eyleme dönüşmediği müddetçe devlet idaresi tarafından olur bulmayacak. Demokrasilerde de bu kabul görmeyen taleplere karşılık tepki, eğer bu taleplere halkın ekseriyeti sahipse sandıkta hile hurda dönmediği sürece karşılık bulacak. Onun dışında türban tartışmasını yeniden gündeme kim getirdi bilmiyorum. O konuda haklısın. Sürekli dillendirmenin bir alemi yok. Demek istediğim sen hürriyet istedin diye şeksiz şüphesiz hürriyet gelecek diye bir şey yok. Sen hürriyet istiyorsan eğer, hürriyet düşmanlarına karşı başarı sağladığın zaman hürriyet gelecektir. O saydıklarını sağlayacak halk dünyada yok. Öyle bir halk birileri yol verirse var. Güç sahipleri iktidarları devirmek için halkı kullanırsa var. Yoksa halkın arkasında görünmez eller olmadığı müddetçe başarı yine yok. Günümüz dünyasında da güçlünün güçsüze istediğini yaptırması güçlünün elinde. Halka hürriyet sağlamak güçlünün çıkarına değilse yine o hürriyet bertaraf edilecek. Bugün İngiltere gibi ülkelerde ekonomik bağımsızlık devletin otoritesini bir şekilde sarsmaya başladığında İngiliz devleti yine II. Dünya Savaşı'ndan sonra olduğu gibi ekonomisini güçlünün direktifleri doğrultusunda birilerine kısmen peşkeş çekecek. Bu peşkeşin sınırı devletin otoritesi sağlanana kadar. Mesela İngiltere, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ABD'nin yardımıyla ekonomisini inşa etti. Sonra da diplomasisiyle ve ABD'nin Sovyetlerle girdiği münakaşa sebebiyle tekrardan ekonomisini tamamen kendi eline aldı. Bunun gibi nice örnek görebiliriz tarihte.
 
Ekonomik özgürlükten kastım ülke bazında değil birey bazındaydı. Demek istediğim de devletin benim kazancımla neler yapacağıma karar vermemesi (devasa vergiler v.s.) yoksa ülke bazında ekonomik özgürlük diye bir şey yok bana göre. Çin bile serbest piyasaya geçti Maodan sonra.

Temsil hakkı ve fikir hürriyetini sağlayınca ülke bir gecede çağ atlamayacak tabii ama ne kadar çok özgürlük verirsen birey o kadar hevesli olur. Mesela bir insan bir iş kurduğunda gelecekte sırf farklı olduğundan ötürü servetine el konulmayacağını bildiğinde o insan daha çok çalışıp çabalayacaktır. Girdiği ihalelere fesat karıştırılmayacağından emin olduğunda daha fazla ihaleye girmek için çabalayacak ve işini büyütecektir.  Aynı şekilde fikrini özgürce ifade eden bir insan radikalleşmeyecek ve şansını siyasi zeminde deneyecektir.

Türkiyede ise hep bunların tersi oldu. Devlet tek bir kimlik yaratma arayışına girip herkesi bastırdı ve insanlar devletten nefret etmeye başladılar.

Edit: Burada kast edilen özgürlük anayasayla belirlenmiş zararsızlık ilkesine bağlı özgürlüktür. Başkasına zarar verilen veya özgürlüğünün kısıtlandığı yerde özgürlük biter.
 
Pentagram said:
Türkiyede ise hep bunların tersi oldu. Devlet tek bir kimlik yaratma arayışına girip herkesi bastırdı ve insanlar devletten nefret etmeye başladılar.
Nefret doğru olmaz ama. Eğer nefret olsaydı iktidar değiştirme amaçları olmazdı. İktidar değişince de devletçi, milliyetçi rolüne yatmazlardı. Aksine şu an muhalif olan %50 devletten tiksinmeye başladı. Yani doğru değil bu tespit.
 
Cioss Julius U.X. said:
Pentagram said:
Türkiyede ise hep bunların tersi oldu. Devlet tek bir kimlik yaratma arayışına girip herkesi bastırdı ve insanlar devletten nefret etmeye başladılar.
Nefret doğru olmaz ama. Eğer nefret olsaydı iktidar değiştirme amaçları olmazdı. İktidar değişince de devletçi, milliyetçi rolüne yatmazlardı. Aksine şu an muhalif olan %50 devletten tiksinmeye başladı. Yani doğru değil bu tespit.
İktidar iktidarda kaldığı sürece iktidar = devlet bana göre. Eskiden dindarların devleti sevmeyip şimdi sevmeye başlamaları da iktidar olmaları.

Umarım Venezuela özgürlüğe kavuşur.
 
Maduro salağı gitsin istiyorum ama şaka maka ABD direkt karşı tarafı besliyor. Yerine getirecekleri kişi çatır çutur satacak domaltacak bütün ülkeyi. Bizdekinden daha pis bir durum var adamlarda.
 
Latin Amerika ülkeleri bağımsızlıklarını Amerika sayesinde kazanıp yıllar boyunca Monroe doktirini ile Amerika tarafından kollanıp üstüne yıllarca liderleri CIA darbeleri ile değiştirilmiş ülkelerdir. Arkabahçesidir. Kırmızı çizgisidir. Bizimle karıştırmayalım. Ve Amerika kıtasındaki ülkelere karışmaya da çalışmayalım. Sonu güzel bitmez.
 
Pentagram said:
Devletler insanların mahrem bilgilerini alsa bile bu benim dediğim sosyal medyanın etkisini yine değiştirmiyor. Geçen yıllarda Arap baharı, Gezi Parkı olayları ve günümüzdeki Sarı Yelekliler olayında sosyal medya ya ateşleyici güç oldu ya da olayların büyümesine yardımcı oldu. Çin zaten çok farklı bir olay, üstünkörü birkaç cümleyle geçilebilecek bir durum değil çok detaylı bilgi ve analiz gereltiriyor ve ben ikisine de sahip değilim.

Devrimden kasıt insanların yaşam tarzlarını değiştirmek ve onlara yeni bir kimlik edindirmek için tepelerinde sopayla beklemekse görülen o ki ne Kürtlerde ne de dincilerde işe yaramış. O dönemde yapılan her şey kötüydü demiyorum, cumhuriyeti kuranlar zaten çok üst düzey işler başardılar ama yapılan yanlışa da yanlış denmeli. Atatürk eğer kendisine fikir babası olarak Ziya Gökalpi değil de Prens Sabahattini filan seçseydi bugün toplum çok daha farklı olurdu.

Bugünkü medeni toplumlardan hiçbirisi gökten birden inerek var olmadı. Gücün eşit dağılımı, ekonomik özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkesinin kabulü o ülkeleri medeni yaptı. İngiltere tarihini bilenler bilir, Oliver Cromwell isimli bir adam kralı idam edip yönetim biçimini cumhuriyet yapıp kafasına göre yönetiyor; sonunda halk sokayım böyle devrime deyip tekrar kralı başa getiriyor ve İngiltere o zamandan beri en refah ve demokrat ülkelerden birisi haline geliyor çünkü anlaşılıyor ki mesele bir kralı indirip yönetim biçimini cumhuriyet yapmakla çözülmüyor. İş zihinlerde bitiyor tamamen.

https://m.karar.com/yazarlar/taha-akyol/hukuk-yolunda-9036

Padişahların güçten düşme sebepleri zaten Suudi Arabistan tarzı bir yönetimle ülkeyi yönetmeleriydi. Ne mülkiyet hakkı vardı ne de hukukun üstünlüğü ilkesi. Batıda İngilterede Muhteşem Devrim gerçekleştiğinde biz hala Suudi kafası elimizde kılıçla Viyana kapılarındaydık.

Ayrıca sekülerleşme ile otorite karşıtlığı farklı konular. Bugün Kemalistler de seküler ama otoriteyi oldukça seviyorlar.

Halkı ilerletecek olan şey temsil hakkı, ekonomik özgürlük, fırsat eşitliği ve fikir hürriyetidir. Bunlar sağlandığında gelişmeyecek ülke yok.

Ben de toz pembe bir dünya olduğunu iddaa etmiyorum ama bazı figürlerin ilerlemede büyük payı olduğunu düşünüoyrum. Atatürk, Ho Chi Minh gibi adamlar bir şekilde imkansız zaferler kazanarak toplumun büyük kısmının güvenini kazanmış ve ikisi de bu güveni işgalcileri, yerel derebeylerini ve monarşi ya da benzeri yönetimleri yerle bir etmek için kullanmış. Herşeyi harikularde yapmamış bu adamlar ama söylediğim üç şeyin ortadan kalkması halk için büyük kazanım.
 
http://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/izmir/ege-universitesi-bunyesinde-islami-ilimler-faku-41044546
Kadro alımları açılmış. Bornova kampüste otorite simgesi gibi yaptıkları kocaman cami var birde.
 
Fusuy said:
Ben de toz pembe bir dünya olduğunu iddaa etmiyorum ama bazı figürlerin ilerlemede büyük payı olduğunu düşünüoyrum. Atatürk, Ho Chi Minh gibi adamlar bir şekilde imkansız zaferler kazanarak toplumun büyük kısmının güvenini kazanmış ve ikisi de bu güveni işgalcileri, yerel derebeylerini ve monarşi ya da benzeri yönetimleri yerle bir etmek için kullanmış. Herşeyi harikularde yapmamış bu adamlar ama söylediğim üç şeyin ortadan kalkması halk için büyük kazanım.
Bu söylediklerinin altına ben de imzamı atarım aksini söylemek haksızlık olur zaten.

Vakanüvis said:
belirtmek isterim ki "Pentagram" adlı üyenin yazdığı yorumlar ,%100 katılmasam da, ülkeye umudumu restore etti. Hayatta yolu açık olsun.
Teşekkür ederim. :grin:
 
The White Wolf said:
Ben de belirtmek isterim ki, Cioss ve Fusuy'un yazdıklarını okudukça içim kararıyor, ülkeye olan umudum yıkılıyor.

Yahu durun daha 1. ve 2. Dünya savaşındaki insanların yaşadığı acıların 100'de 1'ni yaşamamış bir nesiliz. Bugün bahsettiğim zorlukların üzerinden geliriz. Bir iki kötü durumdan bahsettim diye karamsarlığa düşmeyin ama tehlikelerin farkında olun istedim.

Sonuç olarak insanlık ilerlemek isteyenlerden yana olmuş hep.
 
Back
Top Bottom