Nazi Almanya'sı Önde Gelen Liderleri Ve Ölümleri [Araştırma]

Users who are viewing this thread

Lys Matematik sonrası bir rahatlama geldi gittim adada ki evimize balkondan denizi seyrederken bir yandan Hearts of Iron 3 oynuyordum. Dedim küçük bir araştırma yapiyim. Nazi Almanya'sı faşist bir devlet olmasına rağmen liderleri askerleri çok saygın insanlar olarak hayata gözlerini yummuşlar kimisi ise intihar etmiştir. Bir araştırma yaptım umarım severek okursunuz.

Joseph Goebbels(Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı)
Karl Dönitz(Almanya Cumhurbaşkanı)
Heinrich Himmler(Waffen-SS lideri)
Hermann Göring(Hava Kuvvetleri Komutanı)
Rudolf Hess(Führer Vekili)

Bundesarchiv_Bild_102-17049,_Joseph_Goebbels_spricht.jpg
Goebbels son ana kadar Hitler ile Berlin'de kaldı. Hitler'in intihar etmesinin ardından 1 günlüğüne Üçüncü Reich'ın Şansölyeliğini yaptı. Son saatlerinde karısı Magda Goebbels önce altı çocuğunu zehirleyerek öldürdü. Kısa süre sonra Goebbels önce karısını sonra da kendisini vurdu. Karısının ve kendisinin cesetleri vasiyeti üzerine yakıldı.

Bugün bazı üniversitelerde, iletişim bölümü öğrencilerine Goebbels'in ses kayıtları dinletilir. Hemen her görüşteki insan, onun bu alandaki dehasını kabul etmiştir.

D%C3%B6nitz.jpg
Karl Dönitz, hapisten çıktıktan sonra Kuzey Batı Almanya'nın Schleswig-Holstein eyaletinde, Aumühle belediyesine bağlı küçük bir köyde inzivaya çekildi. Anılarını yayınlamak için iki kitap üzerine çalışmalar yürüttü. 1 Ekim 1956 tarihinde kitapları yayınlandı. Zehn Jahre, zwanzig Tage (Anılar: On Yıl ve Yirmi Gün) isimli kitabı 1958 yılında Almanya'da ortaya çıktı ve bir İngilizce çevirisi ertesi yıl yayımlandı. Bu kitap, U-bot komutanı olarak (10 yıl) ve Almanya Cumhurbaşkanı olarak (20 gün) Dönitz'in deneyimlerini anlattı. Kitabında, Nazi hükümetinin temelde kusurlu biçimini, diktatörlüğü eleştirmekte ve Nazi dönemininin başarısızlıklarını suçlamaktadır.

Hayatının son döneminde kendisine gönderilen yazışmaları cevapladı ve gönderilen kartpostalları imzaladı. 24 Aralık 1980 tarihinde, kalp krizi sonucu 89 yaşında öldü. Büyük Amiral rütbesiyle son Alman subayı olarak, 6 Ocak 1981 tarihinde yapılan cenazesinde saygılarını sunmak için gelen pek çok eski asker ve yabancı deniz subayları tarafından onurlandırıldı. Askerî cenaze töreni yapılmadı ve Aumühle'de, Waldfriedhof Mezarlığına gömüldü. Cenazeye gelen askerlerin üniforma giymesi yasaktı ancak bir dizi Alman donanma subayları bu emre uymadı ve ayrıca İngiliz Kraliyet Donanması üyeleri de cenazesine katıldı.

200px-Bundesarchiv_Bild_183-R99621,_Heinrich_Himmler.jpg
Tutuklanmaktan kurtulmak için, kendisinin Gizli Ordu Polis Şefi olduğunu gizledi ve adını Heinrich Hitzinger olarak değiştirdi. Hiç kesmediği bıyığını tıraş etti ve sol gözüne de bant taktı. Üstüne de askeri üniforma giydi. Bundan sonraki tek planı Bavyera'ya dönebilmekti. Sınırlardan geçebilmek için sahte evraklar düzenledi ve yanına 11 SS Subayı alarak yola koyuldu. Kafileyi ilk gün Hamburg ile Bremerhaven arasındaki İngiliz karakolu çevirdi. Fakat bu evrakların incelenmesi sonucu sahte oldukları anlaşıldı. Bir dizi sorgulamadan sonra Himmler, İngiliz yüzbaşısına kimliğini açıkladı. Yüzbaşı da Himmler'i yakalatarak Lüneburg'daki 2. Ordu karargahına gönderdi. Himmler daha sonra Nürnberg'de NSDAP liderlerinin yargılanacağı mahkemeye gönderilmek üzere hazırlandı. Karargahta üzerindeki elbiseler çıkartıldı, arandı. Elbisesinin içinde herhangi bir zehir saklamış olması ihtimaline karşı üstüne bir ingiliz askeri elbisesi giydirildi. Ama araştırma iyi yapılmamıştı. Himmler ağzındaki bir boşlukta potasyum siyanür kapsülü saklamıştı. 23 Mayıs'ta General Montgomery'nin karargahından yeni bir ingiliz Haberalma subayı geldi ve askeri doktora Himmler'in ağzını aramasını emretti. Bunu işiten Himmler hemen siyanürü ısırdı ve 12 dakika içinde öldü. Midesi yıkandığı ve kusturulduğu halde kurtarılamadı. Bu siyanür kapsülleri SS subaylarının dişlerinin içine Holokost'tan önce yerleştirilmişti. Takma dişin içinde bulunan kapsül herhangi olağanüstü bir durumda intihar edebilmeleri için hazır bulunuyordu. Himmler'in son sözleri "Ich bin Heinrich Himmler!" (Ben Heinrich Himmler!) oldu. Hemen ardından Himmler'in cesedi gizlice yakıldı ve Lüneburg Heath yakınlarında bilinmeyen bir mezara defnedildi. Himmler'in mezarının yeri günümüzde de bilinmiyor.

Goeringcaptivity2.jpg
Göring, tutuklanmasının ardından uçakla Lüksemburg'a götürülerek, Mondorf-les-Bains'da kod adı Ashcan Kampı olan Palace Hotel'de tutuldu. Sıkı bir diyete girdi ve 27 kg kaybetti. En üst düzey NSDAP hükümeti yetkilileri ile beraber Eylül ayında Nürnberg'e transfer edildi. Kasım ayında askeri mahkemeler başladı. Göring üçüncü en yüksek rütbeli nasyonal sosyalist Alman subayı olarak Nürnberg yargılanan Reich Devlet Başkanı (eski Amiral) Karl Dönitz ve eski bakan olan Führer vekili Rudolf Hess'in arkasında yargılandı.

Göring o kadar büyük bir isim yapmıştı ki Amerikan askerleri bile kendisine çok büyük saygı gösteriyordu. Nürnberg mahkemesinde kendinden emin tavırları ve yöneltilen bütün suçlamalara verdiği akıllıca cevaplar sayesinde diğer Alman subaylarını da etkisi altına almıştı. Bunu fark eden mahkeme, Göring’in diğer mahkumlardan ayrı tutulmasına karar verdi. Bazı Alman subayları suçlarını inkar ederken, Hermann Göring çoğu suçlamayı kabul etti ve Hitler’e bağlılığını son dakikaya kadar sürdürdü. Mahkemenin hakkında verdiği idam kararından sonra infaz olmadan birkaç saat önce hücresinde kendisine bakan askerden özel kutusunu istedi, o kutunun içerisinde bulunan Potasyum Siyanür kapsülünü içerek tıpkı Himmler gibi asılmadan hayatına son verdi.

Rudolf_Hess_at_Nuremberg_prison.jpg
Hess, savaşın sonuna kadar Britanya tarafından alıkondu. Savaşın ardından Nürnberg mahkemesinde yargılandı ve Berlin’deki Spandau hapishanesinde ömür boyu hapis cezası aldı. Yargılamalar sırasında Hess tüm sanıklar içinde aklî yönden en dengesiz olanıydı. Mahkeme sırasında kendi kendine konuşuyor veya sebepsiz yere kahkahalar atıyordu. Rudolf Hess Nürnberg Mahkemesi'nde kendisine verilen son söz hakkında şunları söylemiştir: ''Milletimin binlerce yıllık tarihinde getirmiş olduğu en büyük evladının [Hitler] hizmetinde çalışmaktan büyük ayrıcalık duydum. Eğer hayatımın bu bölümünü silme gücü bende olsaydı, yine de yapmazdım. Mutluyum ki; Führer'in sadık bir takipçisi, bir Alman ve bir nasyonal sosyalist olarak milletime karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. Hiçbir şeyden pişman değilim. Eğer her şeye yeniden başlama şansım olsaydı, sonunda korkunç bir ölüm olacağını bilsem de yine yaptıklarımı yapardım. İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Mahşer günü iradesi sonsuz olan Tanrı'ya hesap vereceğim. Yalnızca 'O'na hesap vereceğim, ve biliyorum, 'O' beni affedecek.''
Bu ifadesinden sonra 1 Ekim 1946 tarihinde hakkında verilen kararda Rudolf Hess ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır.

Baldur von Schirach ve Albert Speer'in 1966'da serbest kalmalarının ardından, Rudolf Hess Spandau hapishanesindeki tek mahkûm olarak kaldı. Gardiyanların anlattıklarına göre akıl sağlığı giderek bozuldu ve hafızasının büyük bölümünü yitirdi. Yirmi yıl boyunca tek ahbabı hapishane müdürü Eugene K. Bird idi. Bird 1974'te Hess ile ilişkisini anlattığı bir kitap yazdı.

1967 yılında Kurt Rüdiger Hess, babasının serbest bırakılması için bir kampanya başlattı. İngiltere'de Churchill, Almanya'da ise Willy Brandt gibi önemli politikacılardan destek aldı. Babasının ileri yaşı ve kötüleşen sağlığına rağmen çabaladı ama başarılı olamadı.

Hess, 17 Ağustos 1987 yılında Spandau hapishanesinde intihar ederek yaşamına son verdi. Cebinde Ailesine yazdığı kısa bir teşekkür notu bulundu. Öldüğünde 93 yaşındaydı ve Almanya'daki en yaşlı mahkumdu. Başlangıçta nasyonal sosyalizm sempatizanları tarafından ve medyanın ilgisini veya gösterileri önlemek için gizli bir yere gömüldü. Ölümünün hemen ardından Spandau hapishanesi, bir neo-Nazi türbesi haline gelmesini önlemek için yıkılmıştır. Rudolf Hess 17 Mart 1988'de Wunsiedel'de bir aile mezarlığına yeniden gömüldü. 1995 yılında Rudolf Hess'in ölen eşi de onun yanına gömülmüştür.

Rudolf Hess'in ölümüne ilişkin çeşitli çelişkiler vardır. İngiliz kaynaklarına göre Hess elektrik kablosuyla kendisini asarak intihar etmiş fakat Hess'in ailesinin iddialarına göre 93 yaşında yaşlı bir adamın bunu yapması imkânsızdır. Çeşitli çevrelere göre İngiliz MI6 ajanları tarafından Hapishane bahçesinde vurularak infaz edilmiştir. Bunun sebebi o günlerde Hess'in çeşitli çevrelerden artık tahliye edilmesi isteğiydi. Çok yaşlanmış olduğu için Batılı devletler onu serbest bırakmak istedilerse de Sovyetler'e bunu kabul ettiremediler.

Ben SSCB sempatizanı komünist Marksist ve Leninist'im Fakat Her zaman araştırırm.

wikipedia
 
-Hepsini okudum.Güzel hazırlamışsın...Ama goebbels'in hitabeti bence Hitler kadar iyi değil.Üniversitlerde Hitler'in ses kaydı dinletilmiyor mu acaba ? Alman olsam Hitler'in ölümüne arkasında dururdum (Aslında durmam da.:razz:).Demek istediğim Hitler dünyanın en iyi hatibidir açık ve net...

-Bu arkadaşların arasında bana en ilginç gelen tek ölüm Rudolf Hess'in ölümüdür.93 yaşındaki adam nasıl intihar etsin ?

*Redleft kardeş Hitler'i,Mussolini'yi,Stalin'i,Lenin'i,Mao'yu vs. o arkadaşlarıda araştırıp bizle paylaşırsan çok mutlu olurum...
 
Nazizm'e aşırı saygı duyarım.İdeoloji ayrımı gözetmeksizin araştırma yapmışsın,eline sağlık.
Weimar Cumhuriyeti zamanında birçok devlet büyüğünün intihar gibi hadiseleri zuhur etmiştir,şuna bilmek ve eklemek gerek Weimar Cumhuriyeti,Nazi Almanya'sının temel taşıdır.Bismarc'ın kurduğu Reich'de başarılı oldu tabi fakat o kendi bölgesinde yayılmaktan çok,sömürgeleşmeyi tercih etti.
Bu politikanın yanlışlığını ilk Hitler sezdi kanısındayım.Darbe olaylarında bizzat sempatizan olup,halk arasında protesto girişimleri olmuştur.Hitabet yeteneğini ilk örgüt konuşmalarında keşfetmiştir,bu yeteneği ile ilerde,bulunduğu partinin oylarını katlayacak,gönüllü vatanseverlere ordu kapısını açmıştır.

Nazi tarihi ile ilgili bayağı kitap okudum.BBC'nin ''Nazi:Tarihten Bir Uyarı'' adlı belgeseli de kaliteli ve objektiftir,alternatiftir.

 
Bu Goebbels'e hayranım hacı. Nazi falan, adam halkı nasıl kontrol altına alacağını biliyor, neler yapması gerektiğini biliyor. Cidden toplum mühendisliğinde çığır açmış bir adamdır, propagandaları etkilidir, Hitler'den daha kontrollü ve rasyonel bir insandı tahminimce. Bir kaç sözünü hatırlıyodum da Vikisöz'den teyit ettim:

"Yalan atın, mutlaka inanan çıkacaktır."
"Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar ona o kadar fazla inanırlar."
"En parlak yaymaca tekniği, tek bir temel prensip akılda sabit olarak tutulmadıkça başarıya ulaşmayacaktır: Kendini birkaç nokta ile sınırlamalı ve bunları defalarca tekrar etmelidir."


 
Goebbels'i aşırı severim. :grin:
Edit:
Goebbels’in ilkeleri
“- Gerektiğinde yalan söylemekten kaçınmayın ve utanmayın. Nazi İmparatorluğu’nun insanları bu sayede bilinçlenecek, muhaliflerini ve ihanet şebekelerini bu yolla tasfiye edecektir.
- İnsanların beyni tembeldir. Bu tembelliği iyi bilin ve yalanlarınızı ona göre söyleyin. Tembel beyin yalanı çok daha iyi hazmeder.
- Halka anlattıklarınızın gerçek olması şart değildir.
- Ancak elinizde olumlu gerçekler varsa onları anlatabilirsiniz.
- Söylediğiniz yalanlara inananlar mutlaka çok olacaktır. Önemli olan kitleleri inandıracak ve uykuya geçirecek yalanlar söyleyebilmektir.
- Bir yalanı sürekli tekrar edeceksiniz. Bunu yapınca halk o söylemin size ait olduğunu unutur ve kendi fikriymiş gibi inanmaya başlar.
- Küçük yalanlar inandırıcı olmayabilir. Bu konuya dikkat edilmesi gerekir.
- Söylediğiniz yalan ne kadar büyükse o kadar etkili olur.
- Halk büyük yalanlara, küçük yalanlardan daha çok inanır.
- Karşı taraf haklı bile olsa herhangi bir konuda hatalı olduğunuzu, yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyeceksiniz.
- Suçu da asla kabul etmeyecek ve üstlenmeyeceksiniz. Geri adım atmak olmayacak.
- Yalanlarınızdan da asla geri adım atmayacak, onları sürekli tekrar edeceksiniz. Toplumun beyni ancak bu yolla yıkanır.
- Kendinizi hiçbir zaman savunma durumuna düşürmeyeceksiniz.
- Hep saldıracak, karşı tarafı savunmada bırakacaksınız. Siz değil onlar savunmada kalacak.
- Size karşı yapılan suçlamaları görmeyecek ve duymayacaksınız. O yalancılar için gerekenler bağımsız Alman yargısı tarafından yapılacak ve cezalarını bulacaklardır.
- Gerektiğinde sadece bir tek rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyi onun veya onların üzerine yıkmaya çalışın.
- Önemli olan halkın aydın kesimini kandırmak değildir. Onları fazla önemsemeyin. Onları kandırmak zordur ve zamanı boşa harcamış olursunuz.
- Sizin asıl hedefiniz cahil ve okumamış kitlelerdir. Onları kandırmak çok daha kolaydır.
- Eğer belli bir konuda hedefinizde dindar kesimler varsa, onlara Tanrı’dan ve peygamberden söz edip inançları doğrultusunda kandırabilirsiniz. Bu amaçla, gerektiğinde kilise cemaatini kullanmakta yarar vardır.
- Hakimlere ve savcılara dikkat edilecektir. Belli konularda olumsuz karar verenler bildirilecek, haklarında derhal işlem yapılması sağlanacaktır.
- Ancak hakim ve savcılarla doğrudan tartışmaya girilmeyecektir.
- Onların yargı bağımsızlığı gibi kavramların ardına sığınmasına göz yumulmayacak, böyleleri partimize bildirilecektir.
- Gazeteciler önemlidir. Onları ve patronlarını satın almak, devşirmek ve kullanmak için her şey yapılmalıdır.
- Bunlar ülke içi hedeflerdir. Dış politika konusunda aynı ilkeler geçerli olup, onlar Dışişleri Bakanlığı tarafından belirlenmiş durumdadır.
- Führer’le (Hitler’le) ilgili olarak olumsuz söz söyleyenleri partimize ve örgütlerimize isim vererek bildirmek zorunda olduğunuzu unutmayacaksınız.”
 
Lt. qHouSt said:
Goebbels'i aşırı severim. :grin:
Edit:
Goebbels’in ilkeleri
“- Gerektiğinde yalan söylemekten kaçınmayın ve utanmayın. Nazi İmparatorluğu’nun insanları bu sayede bilinçlenecek, muhaliflerini ve ihanet şebekelerini bu yolla tasfiye edecektir.
- İnsanların beyni tembeldir. Bu tembelliği iyi bilin ve yalanlarınızı ona göre söyleyin. Tembel beyin yalanı çok daha iyi hazmeder.
- Halka anlattıklarınızın gerçek olması şart değildir.
- Ancak elinizde olumlu gerçekler varsa onları anlatabilirsiniz.
- Söylediğiniz yalanlara inananlar mutlaka çok olacaktır. Önemli olan kitleleri inandıracak ve uykuya geçirecek yalanlar söyleyebilmektir.
- Bir yalanı sürekli tekrar edeceksiniz. Bunu yapınca halk o söylemin size ait olduğunu unutur ve kendi fikriymiş gibi inanmaya başlar.
- Küçük yalanlar inandırıcı olmayabilir. Bu konuya dikkat edilmesi gerekir.
- Söylediğiniz yalan ne kadar büyükse o kadar etkili olur.
- Halk büyük yalanlara, küçük yalanlardan daha çok inanır.
- Karşı taraf haklı bile olsa herhangi bir konuda hatalı olduğunuzu, yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyeceksiniz.
- Suçu da asla kabul etmeyecek ve üstlenmeyeceksiniz. Geri adım atmak olmayacak.
- Yalanlarınızdan da asla geri adım atmayacak, onları sürekli tekrar edeceksiniz. Toplumun beyni ancak bu yolla yıkanır.
- Kendinizi hiçbir zaman savunma durumuna düşürmeyeceksiniz.
- Hep saldıracak, karşı tarafı savunmada bırakacaksınız. Siz değil onlar savunmada kalacak.
- Size karşı yapılan suçlamaları görmeyecek ve duymayacaksınız. O yalancılar için gerekenler bağımsız Alman yargısı tarafından yapılacak ve cezalarını bulacaklardır.
- Gerektiğinde sadece bir tek rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyi onun veya onların üzerine yıkmaya çalışın.
- Önemli olan halkın aydın kesimini kandırmak değildir. Onları fazla önemsemeyin. Onları kandırmak zordur ve zamanı boşa harcamış olursunuz.
- Sizin asıl hedefiniz cahil ve okumamış kitlelerdir. Onları kandırmak çok daha kolaydır.
- Eğer belli bir konuda hedefinizde dindar kesimler varsa, onlara Tanrı’dan ve peygamberden söz edip inançları doğrultusunda kandırabilirsiniz. Bu amaçla, gerektiğinde kilise cemaatini kullanmakta yarar vardır.
- Hakimlere ve savcılara dikkat edilecektir. Belli konularda olumsuz karar verenler bildirilecek, haklarında derhal işlem yapılması sağlanacaktır.
- Ancak hakim ve savcılarla doğrudan tartışmaya girilmeyecektir.
- Onların yargı bağımsızlığı gibi kavramların ardına sığınmasına göz yumulmayacak, böyleleri partimize bildirilecektir.
- Gazeteciler önemlidir. Onları ve patronlarını satın almak, devşirmek ve kullanmak için her şey yapılmalıdır.
- Bunlar ülke içi hedeflerdir. Dış politika konusunda aynı ilkeler geçerli olup, onlar Dışişleri Bakanlığı tarafından belirlenmiş durumdadır.
- Führer’le (Hitler’le) ilgili olarak olumsuz söz söyleyenleri partimize ve örgütlerimize isim vererek bildirmek zorunda olduğunuzu unutmayacaksınız.”
Bu ilkeler bana birini cagristiriyir gunumuzden ama neyse, adi lazim degil...
Saka maka birebir uyuyor haa kilise cemaati falan ahaha
 
Harbiden insanları hemen etkiliyor müthiş bir hatip...(En sevdiğim videosu)
 
Aklıma nedense south park the stick of truth oyununda Nazi Zombies ler geliyor.. :grin:
Sonuçta savaşı kim kazanırsa onun gerçekleri kabul olunur.. Kaybedenlerin değil bu yüzden Hitler dünyada pek sevilmez..

Eğer aldığı kararlarda Rusya yerine Türkiye'den ilerleseydi (Türkiye'yi tehdit ediyor hatta Türkiye bu yüzden savaş durumu alıyor) bizi yenerler savaşı kazanırlardı ama Rusyayı seçtiler.. Herhalde bizi basit gördüler onları zor olduğu için ilk Rusları istediler bilemiyorum..
 
Miraak said:
Eğer aldığı kararlarda Rusya yerine Türkiye'den ilerleseydi (Türkiye'yi tehdit ediyor hatta Türkiye bu yüzden savaş durumu alıyor) bizi yenerler savaşı kazanırlardı ama Rusyayı seçtiler.. Herhalde bizi basit gördüler onları zor olduğu için ilk Rusları istediler bilemiyorum..
SSCB onlar için yakındaki en büyük tehditti, ancak o tehdidi bir antlaşmayla sonlandırmalarına rağmen yine de saldırdılar SSCB'ye. Delilik,aptallık ya da güç gözü dönmüşlüğü siz karar verin. Ayrıca Türkiye tehdide uğradığı için savaş açmadı Müttefiklerin baskısıyla açtı savaşı, açtığında da savaş falan kalmamıştı zaten Almanya çökmüştü.
 
Türkiye Müttefikler Berlin'e girene kadar Almanya'nın yanındaydı. Ancak aktif olarak savaşmıyordu. Almanları bizde arkadan vurduk. Almanya'daki Nazi cinayetlerinin sebebi bu işte. Hitler savaşı kazansaydı şuan ''Heil Hitler'' derdik.
 
Nautilus said:
Miraak said:
Eğer aldığı kararlarda Rusya yerine Türkiye'den ilerleseydi (Türkiye'yi tehdit ediyor hatta Türkiye bu yüzden savaş durumu alıyor) bizi yenerler savaşı kazanırlardı ama Rusyayı seçtiler.. Herhalde bizi basit gördüler onları zor olduğu için ilk Rusları istediler bilemiyorum..
SSCB onlar için yakındaki en büyük tehditti, ancak o tehdidi bir antlaşmayla sonlandırmalarına rağmen yine de saldırdılar SSCB'ye. Delilik,aptallık ya da güç gözü dönmüşlüğü siz karar verin. Ayrıca Türkiye tehdide uğradığı için savaş açmadı Müttefiklerin baskısıyla açtı savaşı, açtığında da savaş falan kalmamıştı zaten Almanya çökmüştü.
Tam hatırlamıyorum ama bir belgeselde öyle diyordu.. Savaşın sonu değildi ayrıca Ruslarla savaşmadan önce..
 
Sebebini stratejik olarak okumuştum ve mantıklı gelmişti. Türkiye enine bir ülke. Ülkemize girseydi enine bir yol kat etmek zorunda kalırdı tamamen alabilmek için. O da savaşın ana hattını asıl düşmanı olan Rusya'dan uzaklaştırırdı. Ayrıca o ortamda doğuyu tam olarak kontrol altına alamayabilirdi coğrafi koşullardan dolayı.
 
Miraak said:
Nautilus said:
Miraak said:
Eğer aldığı kararlarda Rusya yerine Türkiye'den ilerleseydi (Türkiye'yi tehdit ediyor hatta Türkiye bu yüzden savaş durumu alıyor) bizi yenerler savaşı kazanırlardı ama Rusyayı seçtiler.. Herhalde bizi basit gördüler onları zor olduğu için ilk Rusları istediler bilemiyorum..
SSCB onlar için yakındaki en büyük tehditti, ancak o tehdidi bir antlaşmayla sonlandırmalarına rağmen yine de saldırdılar SSCB'ye. Delilik,aptallık ya da güç gözü dönmüşlüğü siz karar verin. Ayrıca Türkiye tehdide uğradığı için savaş açmadı Müttefiklerin baskısıyla açtı savaşı, açtığında da savaş falan kalmamıştı zaten Almanya çökmüştü.
Tam hatırlamıyorum ama bir belgeselde öyle diyordu.. Savaşın sonu değildi ayrıca Ruslarla savaşmadan önce..
Almanya'nın SSCB'ye ilk saldırdığı tarih 22 Haziran 1941

23 Şubat 1945 - Bu yılın şubat ve mart ayla­rında Almanya'ya savaş ilân eden devletler

03 Şubat: Ekvator
09 Şubat: Paraguay
13 Şubat: Peru
14 Şubat: Şili
16 Şubat: Venezüella
23 Şubat: Türkiye ve Uruguay
24 Şubat: Mısır
26 Şubat: Suriye
27 Şubat: Lübnan
01 Mart: Suudi Arabistan
04 Mart: Finlandiya
27 Mart: Arjantin.

Savaşın bittiği tarih 14 Ağustos 1945.

Demek ki savaşın sonunda açmışız.
 
Back
Top Bottom