Arkadaşlar önce şunu belirtmek isterim. Yıllardır kitap okurum. Kitap yazmak da hayallerimden biriydi. Bir tanede ben yazdım. Umarım beğenirsiniz. Eğer beğenirseniz devamını yazarım. Olumlu, olumsuz eleştirin lütfen. Şimdilik bu hikayede öyle bir atraksyon olmasın dedim. Eğer beğenirseniz, ikinci bölümü yazdım bile. İşte o bölümde asıl hikaye başlıyor. Bu hikayede sadece yazım şeklimi değerlendirmeniz ve karakterleri tanımanız için yazdım. Bu arada farkedeceksiniz ki Calradia ile ilgili hiç bir şey kullanmadım. Belki kullanmayabilirim. Ama kimbilir. Ayrıca isminide değiştirebilirim. Bu ismi daha yeni düşündüğüm için yazdım.
1. Bölüm:
Airelhach, köyünde yaşlı annesiyle beraber, küçük ama güvenli olduğunu düşündükleri bir evde yaşıyorlardı. Babası yıllar önce ölmüştü. Babası öldüğünde kaç yaşındaydı onu bile hatırlayamıyordu. Hatırladığı kesik kesik anılardan ve annesinin anlattığı hikayelerden babasının bir avcı olduğu sonucunu çıkarmıştı. Hatta evin merdivenle inilen alt kısımdaki küçük depoda babasının avcı olduğunu kanıtlarcasına bir çentik çentik olmuş bir kılıç, eski bir yay ve biraz ok bulmuştu.
Daha önce paraya önem verdiğini söylemiştik. İşte, Airelhach'ın maceralarını başlatan iki etkenden biri paraydı. Parayı çok zor kazanıyordu. Köye yakın bir kaç demir madeni vardı. Madenlerde saatlerce çalışırdı. Bazen ormana gider, ağaçları keser, yakacak odun elde edip satardı. Bazen bir dükkâna çırak olur, bazen babasının silahlarını kuşanarak ava çıkardı. Her zaman kazandığı paranın yarısını saklar, ilerde lazım olur diye biriktirirdi. Bu şekilde bir soylunun yanında taşıdığı paradan 10 kat kadar para biriktirdi. Bu parayı küçük bir sandık içinde yatağının altına saklardı.
Avcılık yaparken bir kaç arkadaş edindi. Melcair, bunlardan biriydi. Onunda şövalyelik hayali vardı. Ama bu konuda umutsuzdu. Hiç bir zaman şövalye olamayacağını düşünüyordu. Dorro, bir diğer arkadaşıydı. Çok iyi kılıç kullanır. Çok iyi ata binerdi. Vahşi bir hayatı vardı. Onun ise çok farklı hayalleri vardı. Tek isteği mutlu bir aile kurmaktı. Ancak yüzünü boydan boya çizen yara yüzünden bu isteğini yerine getiremiyordu. Kadınlar dönüp yüzüne bakmaya cesaret edemiyorlardı. Bu yara Dorro küçükken babasının kılıcı tarafından açılmıştı. Babası eve sarhoş geldiği günlerden birinde, Dorro'nun ağlamasını duymuş,sesine sinirlenip yuüzünü çizivermişti. Dorro pek çok şeyi unutan biriydi ancak bunu unutmadı. 14 yaşındayken gene babasının eve sarhoş geldiği günlerden birinde babasıyla tartışmaya başladı. Babasına bir yumruk attı. Adam bu sefer gerçekten sinirlenmişti. Kılıcını çekti ve Dorro'yu öldürmek için hamle yaptı. Ama Dorro yaşının verdiği çeviklikle kenara sıçradı. Boğuşmaya başladılar ve kılıç adamın karnına yardı. Adam oracıkta öldü. Köylüler Dorro'yu suçladılar Dorro ise oradan kaçtı ve ormanda hiç bir köylünün girmeye cesaret edemeyeceği kadar içerilere girdi. Orada ağaçlardan bir ev kurdu ve orada yaşamaya başladı.Karnını doyurmak için avlanıyordu. Airelhach'la karşılaşması için ise 23 yaşına gelmesi gerekti.
Airelhach ve Melcair ormanda avlanırken, kapşonlu bir adamı bir kütüğün üzerinde otururken gördüler. Sesizce adama yaklaştılar. Adama seslendiler ama adam gayet sakin bir şekilde onlara:
"- Gelin oturun dostlar! Sizi çok uzaktan gördüm. Üstelik sizde benim gibi avcısınız. Ayrıca seni..." Airelhach'ı göstererek "...seni tanıdım. Ama arkadaşını tanıyamadım. Evet adını biliyorum. Airelhach! Gel otur. Beni tanıyamadın mı?"
Airelhach adamı tanımak için iyice yaklaştı. Adam kapşonunu arkaya attı ve Airelhach onu tanıdı:
"- Dorro! Ne mutlu ki seni bir daha gördüm. Buralardan hepten gittiğini düşünmüştüm. Canım arkadaşım, az daha seni tanıyamıyordum. Çok uzun zaman geçti aradan."
"- Evet dostum çok uzun zaman geçti. Ama geçen zamanı boşver artık. Hadi beni arkadaşınla tanıştır. Uzun zamandır insan yüzü görmüyordum."
"- Evet doğru. Dur bakalım. Bu Melcair. Bundan 4 yıl önce bir kervanla buradan geçiyordu. Kervan köyümüze yakın bir yerde konakladı. Melcair'de köyümüzün tavernasını merak etmiş. Sonuç olarak sabah uyandığında kervan yoktu. O da peşinden gitmedi. Önce misafir oldu, sonra ev sahibi. Benimle de tanışalı çok zaman olmadı zaten, 1 yıl falan avcılık yaparken ormanda karşılaştık."
O sırada Melcair söz aldı ve iki arkadaşa bakarak:
"- Tanıştığıma memnun oldum. Demek dostumun eski bir arkadaşısın. Dostumun dostu, benimde dostumdur. Adın neydi?"
dedi elini Dorro'ya doğru uzatarak.
"- Dorro"
"- Evet öyleydi. Doğru." dedi başını kaşıyarak. Sonra Airelhach'a döndü.
"- Eee hadi ama kârına çalışmayacaksak bugün, bari karnımızı doyuralım. Hava kararacak yakında. Çabuk ol! İsterse Dorro'da bize katılsın." dedi Dorro'ya dönerek. Dorro ise sadece kafasını salladı.
3 avcı hava kararmadan orman içine daldılar.
*****
2.Bölüm:
"- Harika! Son okumuzuda harcadık ve tek bir avımız bile yok! Lanet olsun! 7 aydır eli boş dönmüyorduk. Tabi bu vakitten sonra kılıcımın ucuna oturacak kadar aptal bir hayvan varsa orası başka." dedi Melcair.
Airelhach ise eski dostunu görmüş olduğu için hiç sinirli değildi. Sakince cevap verdi:
"Tamam söylenmeyi kes. Hadi yeter toparlanıp gidelim. Yoksa bu sefer biz avlanacağız."
3 avcı çabucak toparlandılar. Yolu sohbet ederek geçiriyorlardı. Özellikle Melcair'in Dorro'ya kanı ısınmıştı. Hayatını daha fazla öğrenmek istiyordu. Dorro ona bir çok konudan bahsetti ancak yüzündeki yarayı açıklamak istemiyordu. Melcair yarayı sorduğunda onu kurtaran şey ise yolları olmuştu.
"- Biliyorsun köye giremem. Benim konakladığım yer buradan doğuya doğru 2500 adım ilerde. Seni gördüğüme çok memnun oldu dostum." dedi Airelhach'a. Ve Melcair'e dönerek "- seninle tanıştığıma da çok mutlu oldum." Sonra yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Giderken seslendi: "- Unutmayın beni bulmak isterseniz buradan Doğu'ya doğru 2500 adım atın. Siz beni bulamazsanız. Ben sizi mutlaka görürüm. Görüşürüz!" dedi ve uzaklaşmaya başladı.
Airelhach ve Melcair köye doğru ilerlediler. Köye girmeden önce bir tepe vardı. Sonra 100 adım ilerde köyün ilk evleri. Tepeye tırmanmaya başladılar. Bir yandanda hiç bir şey avlayamadıkları için ne bahane uyduracaklarını düşünüyorlardı. Sonunda tepenin en yüksek noktasına çıktılar ve birden solukları kesildi. Donup kaldılar. Gördükleri şey dehşet vericiydi. Köy yanıyordu! Çok fazla sayıda haydut köyü yağmalıyordu. Bağıran kadınların sesini o mesafeden duyabiliyorlardı. İlk kendine gelen Melcair oldu. Airelhach'ı yere attı. Çünkü o mesafeden gece olmasına karşın görülecek olsalar bir ok rahatlıkla beyinlerini parçalayabilirdi. Görüntü mide bulandırıcıydı: Direnenleri öldürüyor, genç kızlara tecavüz ediyorlardı. İkiside buna uzun süre bakamadı.
Sonraki görüntülerde en az, az önce gördükleri kadar kötüydü. Köylüleri kaçamasınlar diye köy meydanında toplayıp ellerini bağladılar. Sonra haydut lideri gelene kadar havaya ok attılar. Oklardan bazıları köylülerin kafalarına saplanıyordu. Sonra haydut lideri geldi. Bu sefer köylülerin etrafında bir ateş yaktılar e ganimetleriyle beraber köyden uzaklaştılar.
İşte o zaman Melcair'le Airelhach saklandıkları yerden çıktılar ve koşa koşa köye gittiler. Airelhach ateşi söndürmeye çalışırken Melcair ateşin içinden atladı ve köylülerin ellerini çözmeye başladı. Airelhach ise ateş çemberinde küçük bir yol açmayı başardı ve köylüler o delikten kaçabildiler. Önce evleri yangından kurtarmaya çalıştılar. Ancak köy kuyusu bu kadar ateşi söndürebileek kadar s bulundurmuyordu. Bu yüzden evlerinin içine girip kurtarabildikleri bir kaç parça eşyayı kurtardılar. Sonra hep beraber köyün dışında toplandılar.
Airelhach ise köylüleri kurtardıktan sonra annesini aramaya başladı. Bir türlü köylülerin arasında bulamıyordu. Annesi, ailesinden kalan tek kişiydi. Onu bırakmayacaktı. Koşa koşa evine daldı. Kapı kırılmış ev yağmalanmıştı. Bağıra bağıra "ANNE! ANNE!" diye seslendi. Ancak bütün ümitleri biterken bir inleme duydu. Alt kattaki depodan geliyordu bu ses. Hemen girdi içeri ve annesini tam bayılacakken buldu. Tam o sırada ateş eve sıçradı ve çatı yanmaya başladı. Airelhach annesini sırtına aldı ve dışarı çıktı. Annesini orada bir taşın üzerine yatırdı. Sonra tekrar içeri girdi ve yatağına ilerledi. Para sandığını bulmaya çalışıyordu. Yangın evin her yanını sarmıştı. Ama para sandığı orada değildi. İçinden "- Lanet olsun." dedi ve geri döndü. Evden çıkacakken bir tahta kalas çatıdan üzerine düştü.
İşte o an bütün ümitlerini yitirmiş, öleceğini düşünüyordu. Kafasından yüzüne doğru sıcak bir sıvı akıyordu. Sıvının ağzına ve burnuna dolduğunu hissetdi. Bilincini kaybetmeye başlamıştı. Gözleri kararıyor, yavaş yavaş kapanıyordu. Bir anda birinin onu kaldırıp kucakladığını hissetti. Bayılmadan önce adamın suratına baktı. Adam ise ona sadece "- Tamam kardeşim. İyi olacaksın." dedi. Airelhach adama bir kez daha baktı. Bayılmadan dudaklarından sadece şu kelimeler döküldü: "- Dorro...kardeşim."
İlaç Kokusu
1. Bölüm:
Paranın İntikamı: Bölüm 1: 3 Avcı
Airelhach, yirmili yaşlarda bir delikanlıydı. En büyük hayali, bir şövalye olup savaşlara katılmak,savaşlardan elde ettiği kazançlarla bolluk içinde yaşamaktı.Paraya çok önem verirdi, zira parayı kolay kazanamazdı. Bu yüzden şövalye olup kolay yoldan para kazanmanın hayalini kurardı.Airelhach, köyünde yaşlı annesiyle beraber, küçük ama güvenli olduğunu düşündükleri bir evde yaşıyorlardı. Babası yıllar önce ölmüştü. Babası öldüğünde kaç yaşındaydı onu bile hatırlayamıyordu. Hatırladığı kesik kesik anılardan ve annesinin anlattığı hikayelerden babasının bir avcı olduğu sonucunu çıkarmıştı. Hatta evin merdivenle inilen alt kısımdaki küçük depoda babasının avcı olduğunu kanıtlarcasına bir çentik çentik olmuş bir kılıç, eski bir yay ve biraz ok bulmuştu.
Daha önce paraya önem verdiğini söylemiştik. İşte, Airelhach'ın maceralarını başlatan iki etkenden biri paraydı. Parayı çok zor kazanıyordu. Köye yakın bir kaç demir madeni vardı. Madenlerde saatlerce çalışırdı. Bazen ormana gider, ağaçları keser, yakacak odun elde edip satardı. Bazen bir dükkâna çırak olur, bazen babasının silahlarını kuşanarak ava çıkardı. Her zaman kazandığı paranın yarısını saklar, ilerde lazım olur diye biriktirirdi. Bu şekilde bir soylunun yanında taşıdığı paradan 10 kat kadar para biriktirdi. Bu parayı küçük bir sandık içinde yatağının altına saklardı.
Avcılık yaparken bir kaç arkadaş edindi. Melcair, bunlardan biriydi. Onunda şövalyelik hayali vardı. Ama bu konuda umutsuzdu. Hiç bir zaman şövalye olamayacağını düşünüyordu. Dorro, bir diğer arkadaşıydı. Çok iyi kılıç kullanır. Çok iyi ata binerdi. Vahşi bir hayatı vardı. Onun ise çok farklı hayalleri vardı. Tek isteği mutlu bir aile kurmaktı. Ancak yüzünü boydan boya çizen yara yüzünden bu isteğini yerine getiremiyordu. Kadınlar dönüp yüzüne bakmaya cesaret edemiyorlardı. Bu yara Dorro küçükken babasının kılıcı tarafından açılmıştı. Babası eve sarhoş geldiği günlerden birinde, Dorro'nun ağlamasını duymuş,sesine sinirlenip yuüzünü çizivermişti. Dorro pek çok şeyi unutan biriydi ancak bunu unutmadı. 14 yaşındayken gene babasının eve sarhoş geldiği günlerden birinde babasıyla tartışmaya başladı. Babasına bir yumruk attı. Adam bu sefer gerçekten sinirlenmişti. Kılıcını çekti ve Dorro'yu öldürmek için hamle yaptı. Ama Dorro yaşının verdiği çeviklikle kenara sıçradı. Boğuşmaya başladılar ve kılıç adamın karnına yardı. Adam oracıkta öldü. Köylüler Dorro'yu suçladılar Dorro ise oradan kaçtı ve ormanda hiç bir köylünün girmeye cesaret edemeyeceği kadar içerilere girdi. Orada ağaçlardan bir ev kurdu ve orada yaşamaya başladı.Karnını doyurmak için avlanıyordu. Airelhach'la karşılaşması için ise 23 yaşına gelmesi gerekti.
Airelhach ve Melcair ormanda avlanırken, kapşonlu bir adamı bir kütüğün üzerinde otururken gördüler. Sesizce adama yaklaştılar. Adama seslendiler ama adam gayet sakin bir şekilde onlara:
"- Gelin oturun dostlar! Sizi çok uzaktan gördüm. Üstelik sizde benim gibi avcısınız. Ayrıca seni..." Airelhach'ı göstererek "...seni tanıdım. Ama arkadaşını tanıyamadım. Evet adını biliyorum. Airelhach! Gel otur. Beni tanıyamadın mı?"
Airelhach adamı tanımak için iyice yaklaştı. Adam kapşonunu arkaya attı ve Airelhach onu tanıdı:
"- Dorro! Ne mutlu ki seni bir daha gördüm. Buralardan hepten gittiğini düşünmüştüm. Canım arkadaşım, az daha seni tanıyamıyordum. Çok uzun zaman geçti aradan."
"- Evet dostum çok uzun zaman geçti. Ama geçen zamanı boşver artık. Hadi beni arkadaşınla tanıştır. Uzun zamandır insan yüzü görmüyordum."
"- Evet doğru. Dur bakalım. Bu Melcair. Bundan 4 yıl önce bir kervanla buradan geçiyordu. Kervan köyümüze yakın bir yerde konakladı. Melcair'de köyümüzün tavernasını merak etmiş. Sonuç olarak sabah uyandığında kervan yoktu. O da peşinden gitmedi. Önce misafir oldu, sonra ev sahibi. Benimle de tanışalı çok zaman olmadı zaten, 1 yıl falan avcılık yaparken ormanda karşılaştık."
O sırada Melcair söz aldı ve iki arkadaşa bakarak:
"- Tanıştığıma memnun oldum. Demek dostumun eski bir arkadaşısın. Dostumun dostu, benimde dostumdur. Adın neydi?"
dedi elini Dorro'ya doğru uzatarak.
"- Dorro"
"- Evet öyleydi. Doğru." dedi başını kaşıyarak. Sonra Airelhach'a döndü.
"- Eee hadi ama kârına çalışmayacaksak bugün, bari karnımızı doyuralım. Hava kararacak yakında. Çabuk ol! İsterse Dorro'da bize katılsın." dedi Dorro'ya dönerek. Dorro ise sadece kafasını salladı.
3 avcı hava kararmadan orman içine daldılar.
*****
2.Bölüm:
Paranın İntikamı Bölüm 2: Ateş ve Duman
"- Harika! Son okumuzuda harcadık ve tek bir avımız bile yok! Lanet olsun! 7 aydır eli boş dönmüyorduk. Tabi bu vakitten sonra kılıcımın ucuna oturacak kadar aptal bir hayvan varsa orası başka." dedi Melcair.
Airelhach ise eski dostunu görmüş olduğu için hiç sinirli değildi. Sakince cevap verdi:
"Tamam söylenmeyi kes. Hadi yeter toparlanıp gidelim. Yoksa bu sefer biz avlanacağız."
3 avcı çabucak toparlandılar. Yolu sohbet ederek geçiriyorlardı. Özellikle Melcair'in Dorro'ya kanı ısınmıştı. Hayatını daha fazla öğrenmek istiyordu. Dorro ona bir çok konudan bahsetti ancak yüzündeki yarayı açıklamak istemiyordu. Melcair yarayı sorduğunda onu kurtaran şey ise yolları olmuştu.
"- Biliyorsun köye giremem. Benim konakladığım yer buradan doğuya doğru 2500 adım ilerde. Seni gördüğüme çok memnun oldu dostum." dedi Airelhach'a. Ve Melcair'e dönerek "- seninle tanıştığıma da çok mutlu oldum." Sonra yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Giderken seslendi: "- Unutmayın beni bulmak isterseniz buradan Doğu'ya doğru 2500 adım atın. Siz beni bulamazsanız. Ben sizi mutlaka görürüm. Görüşürüz!" dedi ve uzaklaşmaya başladı.
Airelhach ve Melcair köye doğru ilerlediler. Köye girmeden önce bir tepe vardı. Sonra 100 adım ilerde köyün ilk evleri. Tepeye tırmanmaya başladılar. Bir yandanda hiç bir şey avlayamadıkları için ne bahane uyduracaklarını düşünüyorlardı. Sonunda tepenin en yüksek noktasına çıktılar ve birden solukları kesildi. Donup kaldılar. Gördükleri şey dehşet vericiydi. Köy yanıyordu! Çok fazla sayıda haydut köyü yağmalıyordu. Bağıran kadınların sesini o mesafeden duyabiliyorlardı. İlk kendine gelen Melcair oldu. Airelhach'ı yere attı. Çünkü o mesafeden gece olmasına karşın görülecek olsalar bir ok rahatlıkla beyinlerini parçalayabilirdi. Görüntü mide bulandırıcıydı: Direnenleri öldürüyor, genç kızlara tecavüz ediyorlardı. İkiside buna uzun süre bakamadı.
Sonraki görüntülerde en az, az önce gördükleri kadar kötüydü. Köylüleri kaçamasınlar diye köy meydanında toplayıp ellerini bağladılar. Sonra haydut lideri gelene kadar havaya ok attılar. Oklardan bazıları köylülerin kafalarına saplanıyordu. Sonra haydut lideri geldi. Bu sefer köylülerin etrafında bir ateş yaktılar e ganimetleriyle beraber köyden uzaklaştılar.
İşte o zaman Melcair'le Airelhach saklandıkları yerden çıktılar ve koşa koşa köye gittiler. Airelhach ateşi söndürmeye çalışırken Melcair ateşin içinden atladı ve köylülerin ellerini çözmeye başladı. Airelhach ise ateş çemberinde küçük bir yol açmayı başardı ve köylüler o delikten kaçabildiler. Önce evleri yangından kurtarmaya çalıştılar. Ancak köy kuyusu bu kadar ateşi söndürebileek kadar s bulundurmuyordu. Bu yüzden evlerinin içine girip kurtarabildikleri bir kaç parça eşyayı kurtardılar. Sonra hep beraber köyün dışında toplandılar.
Airelhach ise köylüleri kurtardıktan sonra annesini aramaya başladı. Bir türlü köylülerin arasında bulamıyordu. Annesi, ailesinden kalan tek kişiydi. Onu bırakmayacaktı. Koşa koşa evine daldı. Kapı kırılmış ev yağmalanmıştı. Bağıra bağıra "ANNE! ANNE!" diye seslendi. Ancak bütün ümitleri biterken bir inleme duydu. Alt kattaki depodan geliyordu bu ses. Hemen girdi içeri ve annesini tam bayılacakken buldu. Tam o sırada ateş eve sıçradı ve çatı yanmaya başladı. Airelhach annesini sırtına aldı ve dışarı çıktı. Annesini orada bir taşın üzerine yatırdı. Sonra tekrar içeri girdi ve yatağına ilerledi. Para sandığını bulmaya çalışıyordu. Yangın evin her yanını sarmıştı. Ama para sandığı orada değildi. İçinden "- Lanet olsun." dedi ve geri döndü. Evden çıkacakken bir tahta kalas çatıdan üzerine düştü.
İşte o an bütün ümitlerini yitirmiş, öleceğini düşünüyordu. Kafasından yüzüne doğru sıcak bir sıvı akıyordu. Sıvının ağzına ve burnuna dolduğunu hissetdi. Bilincini kaybetmeye başlamıştı. Gözleri kararıyor, yavaş yavaş kapanıyordu. Bir anda birinin onu kaldırıp kucakladığını hissetti. Bayılmadan önce adamın suratına baktı. Adam ise ona sadece "- Tamam kardeşim. İyi olacaksın." dedi. Airelhach adama bir kez daha baktı. Bayılmadan dudaklarından sadece şu kelimeler döküldü: "- Dorro...kardeşim."
İlaç Kokusu