Lord Kastor son tepeyi de aşıp ufukta Veluca'yı ilk gördüğünde gözyaşlarını tutamadı. Tam 5 yıldır sürgünde yaşayan adam, memleket özlemini şimdi olduğundan daha fazla hissetmemişti hiç. Kendini tutmasa atını dörtnala sürüp şehre girecekti. Ancak Kastor, Veluca'ya dönüş amacını düşündükçe sakinleşti, duygularına daha fazla hakim oldu. Şu andan itibaren tüm Rhodok halkının kaderi omuzlarındaydı. Hiç olmadığı kadar dikkatli hareket etmesi gerekiyordu.
Şehre yaklaştıklarında surlarda borazanlar çalmaya başladı. Şehrin büyük kapısı açıldı ve süslü püslü bir karşılama birliği çıkıp kapının iki yanında yerini aldı. Kastor şehir kapısından içeride yüzlerce insanın toplandığını görebiliyordu. "Etrosq," diye sordu. "Gelişimizi haber mi verdin?"
"Affınıza sığınıyorum Lord'um" diye cevapladı Etrosq. "Ancak durumun aciliyeti düşünülürse oyalanacak vaktimizin olmadığını kabul edersiniz. Rivacheg'den yola çıktığımızda birkaç haberci göndererek gelişimizi haber verdim. Sanırım bizi destekleyen tüm Lord'lar şu an ya Veluca'da yada Veluca yolundadır."
"Sakin bir şekilde şehre girmek ve ilk olarak ailemle hasret gidermek isterdim" dedi Kastor. "Ama doğrusu senin dediğin gibi... Rhodok önce gelir. Pekala, o zaman şu merasimi çabucak atlatalım da işimize bakalım."
Kastor işaretini verdi ve tüm atlılar hızlarını arttırdı. Surlarda çalan borazanlar eşliğinde Lord Kastor, Veluca'nın sürgündeki eski lordu, şehre geri döndü.
******
Kalabalık çılgınca bağırıyor, tezahurat yapıyor, "Kral Kastor, Ergellon'a gidelim" kelimeleri havada uçuşuyordu. Veluca halkı, Lord'larının şehre dönüşünü kutluyordu. Kastor ve beraberindekiler insan seli içerisinde zaten zar zor ilerlerken bazen bir Lord, bazen de şehrin önde gelenlerinden biri tarafından durduruluyor, kısa bir hoşgeldiniz merasimi gerçekleştiriliyordu. Kastor'un kalabalığın ve "evinize hoşgeldiniz" lerin arasından kurtulup eski evine varması neredeyse bir saatini aldı.
Tanımadığı uşak onu kibarca kabul salonuna yönlendirdi. Salona girdiğinde eşyaların bakımsızlıktan dolayı eskidikleri gözüne çarptı hemen. Sürgündeki yılları ailesini de etkilemişti. Salonun diğer ucundaki işlemeli sandalyenin yanına gitti. Resmi kabullerde oturduğu sandalyeydi bu. Ancak oturmadı, arkasına geçip üzerindeki işlemelerde elini gezdirdi. Eski günleri hatırladı. Sadece Veluca Lord'u iken geçen günleri. Kral olarak aday gösterilmeden önceki günleri.
Kral olmak için aday gösterildikten sonra herşey değişmişti. Kendisini destekleyen Lord'lar konsey'de, Ergellon'da birden karar değiştirmiş, hepsi Graveth'e oy vermişti. Graveth ile aralarında zaten kişisel bir husumet vardı. Kral olma yarışında karşı karşıya gelmeleri, üstelik oylamanın da olaylı geçmesi herşeyin üzerine tuz biber ekmişti. Kastor'un hayatı tehlikedeydi artık. Sürgün'ü seçmişti.
Evin salonunda eski günleri hatırlayan Kastor'un düşünceleri karmakarışıktı. Acaba Kral olmak için kalkıştığı bu hareket, ikinci kez evinden, sevdiklerinden ayrılmasını gerektirecek miydi?
"Baba!"
Kastor sesin geldiği tarafa döndü ve genç bir kızın üstüne atladığını gördü. Ne olduğunu anlayamadan genç kız sımsıkı sarılmıştı. "Baba, baba!" diyordu sadece.
Kastor'un kızın kim olduğunu anlamaya çalıştı. Sona birden anladı. "Ymira!" dedi. "Kızım bu sen misin? Ne kadar da büyümüşsün seni tanıyamadım. Ben giderken küçücük bir çocuktun, şimdi şu haline bir bak..."
"Hiç de bile küçük değildim!" dedi Ymira gözlerindeki yaşları silerken. Sonra yaptığını farkederek güldü. "Ama hala küçük bir çocuk gibi inatçılık yapıyorum değil mi?" diye sordu. Sona Kastor'un cevabını beklemeden babasını kolundan çekiştirdi. "Hadi gel, annem bu tarafta o da seni gördüğü için çok sevinecek."
******
Kaledeki büyük şölen salonu tıklım tıklım doluydu. Ortadaki tüm masalar kaldırılmış ve Lord'ların oturması için daire şeklinde dizilmiş sandalyeler konmuştu. 23 taneydiler. Arka bölümlerde ise onlarca insan ayakta Lord'ların görüşmesini izliyordu.
Kastor ilk başta kalabalıktan rahatsız oldu. Bunun ciddi bir savaş konseyi olması gerekiyordu. Ancak Etrosq'un açıklamaları ile, ayrıca ailesini gördüğü için rahatlamış olduğundan dolayı da, sakinleşti. Kalabalığın kalmasına ses çıkarmadı.
"Bu normal bir savaş konseyi değil" demişti Etrosq. "Burada halkın ve Lord'ların desteğini yanımıza çekmeye çalışıyoruz. Ne kadar fazla insanın dikkatini ve desteğini alırsak o kadar iyi. Bunu arenada yapılan bir gösteri dövüşü olarak düşün."
Kalabalık gittikçe sabırsızlanıyor, salondaki uğultu artıyordu. 21 lord sandalyelerine oturmuş Etrosq ve Kastor'un konuşmasını bekliyordu. İlk olarak Etrosq ortaya çıktı. Elini kaldırıp kalabalığa sessiz olmalarını işaret etti. Salon yavaş yavaş sessizliğe gömüldü.
"Dostlarım," diye başladı Etrosq. "Rhodok halkı! Bugün burada kötü giden savaşa ve kötü yönetime dur demek için toplandık." Kalabalıktan patlayan onaylama ve alkış seslerinin dinmesini bekledi. "Graveth ve yandaşları 5 yıldır bizi kendi çıkarlarına göre yönettiler. Halkımız burada zayıf ve yoksul düşerken tüm ganimetleri kendi aralarında paylaştılar. Şimdi bu basiretsiz yönetim Svadya ile savaşta ne yapıyor? Koca bir HİÇ..."
"Lord'larım, bugün burada geçmişteki hatalarımızı telafi etmek için toplandık. Evet buna HATA diyorum. Ben de dahil olmak üzere hepimiz, 5 yıl önce Lord Kastor'a haksızlık ettik. 5 yıl önceki o günde oyumuzu Graveth'ten yana kullandık. Bazılarımız bunu Graveth'ten korktuğu için yaptı, bazılarımız onun yalanlarına inandı... Yaptığımız hatanın sonuçlarını görüyoruz artık. Şimdi yapmamız gereken, onurlu bir erkek gibi hatamızı kabul etmek olmalıdır."
"Bazılarımız her şey için çok geç kalındığını ve Svadya'ya artık karşı koyamayacağımızı düşünebilir. Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Aslında şu anda, şu salondaki insanlara bakınca Svadya'ya acıyorum. Kendini ülkesine adamış bu kadar insanın karşısında hiç kimse duramaz." Salonda tekrar bir tezahurat patlaması yaşandı. Ancak bu kez dakikalarca sürdü. Görevliler asalarını yere vurup sessizlik çağrılarında bulundular.
Etrosq ise oluşan havadan memnundu. Kastor'un yanına yaklaşıp konuştu. "Şimdi hepsi elimizde" dedi. "Şu an Ergellon'a gidelim dersek hepsi hiç düşünmez bizimle gelir. Ancak tabii Ergellon'un da bir zamanı var."
Kastor hiçbirşey demedi. Kalabalığın coşkusu onu da etkilemişti. Yavaş yavaş Kral Kastor ifadesi zihninde daha net beliriyordu.
Sessizlik sağlandığında Etrosq tekrar sözü aldı. "Önümüzde çetin sınavlar var." diye başladı. "Hem Svadya'ya hem de Graveth ve onun yardakçı tayfasına karşı savaşacağız. Lordumuz Kastor'u Ergellon'da, kutsal konseyimizde demokratik bir seçimle Kral seçmeden önce kazanmamız gereken muharebeler var. Bunun için ilk işimiz bir savaş konseyi oluşturmak ve Lord Kastor'u Mareşalimiz olarak atamak olmalıdır."
"Şimdi burada, özgür Rhodok'un kanunlarına bağlı olan Lord'lar, Lord Kastor'u Mareşal olarak kabul ediyormusunuz?"
Tüm Lord'lar hep bir ağızdan "EVET" diye bağırdılar. Kalabalık yine coşmuştu, görevliler insanları tutamadı. Kastor'un etrafı onlarca kişi tarafından sarıldı. Omuzlara alınan Kastor salonda dolaştırılırken tezahuratlar yayılıyordu: "Kral Kastor, Kral Kastor, Kral Kastor...."