Anatolium : Part 1

Users who are viewing this thread

Arkadaşlar, merhaba. :smile:

Şu sıralar, boş vaktimde kendi kitabımı yazıyorum. Kaynak taramaları yapıyor, araştırmalar yapıyor ve yeni kitaplar okuyorum. Kendim yeni bir şeyler yaratıyorum.

Kendi bilgisayarımda, masamda karalama defterim var ancak bazen feedback alma ihtiyacım oluyor. bu yüzden forum ve forumun bu bölümü çok az rağbet olsa da en azından iki üç insan tarafından geri dönüş almak fena olmaz diye düşünerekten kitabın birkaç kısmını burada paylaşmayı ve insanlarla beraber beyin fırtınası yapmak amaçla bu konuyu açıyorum. Olmasa da burada kendim çalıp kendim eğlenirim. ne olacak? :smile: İleride kendi websitemi açarak devam edebilirim ama alışkanlık işte 'şimdilik' taleworldsten devam. :smile:

Bu bir tutku projesi diyebilirim kendim için. Bayağı vaktimi harcıyorum. Kitabı bastırmak falan istemiyorum. şuan ki amacım kendi tasarladığım bir websitesin de kitabı paylaşmak, çalışmalar yapmak ve insanların gönderdiği fan artları keyifle incelemek. En nihayetinde insanlara ulaşmak. Ve daha güzel hikayeler yazmak. An(ı)lar yazmak.

Konu olarak günümüzden bir milenyum sonrasında geçiyor. Bilim kurgu esintileriyle dolu fantastik kurgu diyebileceğimiz bir türe sahip. Tabi ben yinede herhangi bir kalıba sığdırmama taraftarıyım ve benim için herhangi bir türe mensup değil. Yıldızların çalındığı, güneş ve ayın bile olmadığı bir dünyada geçiyor. Daha çok protagonist merkezli olacak hikayelerin akışı. Her neyse.

İlk kısım prolog hesabında, olan kısmı buraya bırakayım. İçime estikçe yazdıklarımı buraya eklerim. Herkese keyifli günlerim dilerim. Kitabınız bol olsun.


insana-mutluluk-veren-aycicek-tarlalari-1.png


Düşle. Ölü gecenin bir saatinde Laria'nın ayçiçek tarlalarından birinde orada olan tek ağacın altında ılık rüzgarın eşliğinde gökyüzünü izleyerek uyumaya çalışırken yıldızları çalınmış gökyüzünün yıldızlarına geri kavuştuğunu düşle. Güneş ve diğer güneşlerin gece karanlığını daha aydınlık hale getirmeyi başardığını gördüğünde mutluluğun tadı ağzına varacak... Sonrasında şaşkınlık. Onu görüyorsun... Mutlu olup gök yüzüne bakıyorsun. Sadece bir kaç dakika önce sakin olan gökyüzü, şimdi ise bir sürü potansiyel ve keşfedilecek bilinmezliklerle, gizemlerle, sırlarla dolu. Ilık rüzgar sırtındaki tere eserek seni serinletiyor. Yüzünü küçük ve mutlu bir tebessüm kaplıyor. Ve sonrasında, sessizlik. Seni mutlu eden bu görüden çıkıyorsun ve bomboş bir gökyüzü ile, gerçeklik ile şuan ile karşı karşıya kalıyorsun. Yıldızların çalınmasından sonra geride kalan bir takım süpernova patlamalarının garip sesi seni ürpertiyor.

Bir saat sonra, uykunun derinliklerine neredeyse erişeceğin an, mutluluk yok. Beynini vuran mutluluk hormonlarının tadı ağzına varmıyor artık. Keşfedeceğin yerler aklının sınırlarına takılıyor. Hiçbir yıldız umut vermiyor. Sadece geriye kalan bir takım uzay anomalileri seni selamlıyor. Gökküre içinde, antik kayıtlarda geçen, "kuş" adı verilen canlılar bile şarkı söylemiyor artık. Yüksekte, büyük bir kara bulut sabahın erken saatlerinde uyanmaya yakın gökyüzü manzaranı kapatıyor. İçini karanlık kaplıyor. İçinde derinlerde bir yerde ileride seni ne beklediğini merak ediyorsun. Kendi yıldızlarını bile kendisinden çalan insanlığın ne hale geldiğini merak ediyorsun. Ve kendine şu soruyu soruyorsun :
Yıldızlar nereye gitti?
 
Last edited:
Back
Top Bottom