Tarih Tartışma Konusu

Users who are viewing this thread

Khergit42 said:
Naziler neden Yahudileri hedef almıştır?Neden(sayısı kesin olarak bilinmeyen ama genelde 6 milyon olarak bahsedilen) bir soykırım yapılmıştır?Sebepler sadece ekonomi ve din midir?Bilgisi olan arkadaşlarla tartışabiliriz diye düşündüm.Nitekim tartışmaya tamamen açık bir konu çünkü dünyada birsürü tez var bu konu hakkında.

Kavgam kitabını okumuş olanlar varsa onların da fikrini öğrenmek isterim.Kitabı okuma fırsatım olmadı.

İyi forumlar.
Avusturya'da tablolarını götürdüğünde tablolara burun kıvıran komitenin Yahudi olması. Kişisel intikam sebebi.

Ayrıca Yahudilerin Almanya'Nın ekonomik durumunu bozuğu düşüncesi. Napolyon , Yahudileri tuutu zengin oldu ; Hitler yahudileri yaktı , çöktü.
 
Dilleri ve kültürleri modern kültürün etkileriyle veya tarihi etkilerle yok olan/yok olmaya başlayan etnik grupların hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Açıkçası Lazca ve Lazların kültürünün Türk devletlerinin bazı politikaları sebebiyle yok edildiğini düşünüyorum. Şuan yeni yeni Lazca'yı sahiplenme mevzuları başlamış gibi gözüküyor.
 
Benim anlamadığım Türkler neden sesini çıkartmıyor. Adamlar asimile edilmiş en büyük etnik grup anadoluda. Adamların bırak dillerini, alfabeleri bile unutturulmuş "Anadoluluk" zihniyeti sonucunda. Daha yeni yeni çıkıyor Türkçe dilini ve alfabesini sahiplenme mevzuları.

Gerçi sebebi az çok belli, dini söylem ve argümanlar ile baskılanıyorlar  :mrgreen:
 
Türk diye bir şey yoktur. Şehir Kürdüdür o. Şehirde araba takır tukur diye ses çıkarmış ona istinaden Türk demişler :wink:
 
Ehem, atacak yer bulamadım, buraya bırakıyorum.

İlber Ortaylı, "Azerbaycan'lı başka, Azeri başka. Türkler arasında Azeri diye bir millet yoktur. Bunu Stalin hıyarı çıkardı. Stalin cahil bir Gürcü'dür. Milliyetlerden anlamaz, felaket bir heriftir" dedi.

Haber Linki

"Azerbaycan Türkü" dediğimde, "Kelime oyunu yapma" diyenler vardı kimdi onlar?


 
Wuuthrad said:
Anadolu Selçukluları, binlerce yıllık Türk tarihinde övünülecek en son devletlerden biri bence, ama sen bilirsin.
@Wuuthrad: Biliyorum baya zaman geçti o iletiyi atalı ama merak ettim seni böyle düşünmeye sevk eden şey nedir?
 
Anadolu'yu yeniden inşa eden devlettir. Osmanlı bile Selçuklular kadar Anadolu'da mimari eser yapmamıştır diye biliyorum. Anadolu Selçukluları kral adamlardır, onları seviniz, üzmeyiniz efendim...
 
Osmanlı aslen bir Balkan devletiydi ve Anadolu'da halihazırda Selçukluların eserleri bulunuyordu bu nedenle Balkanları daha fazla imar etmesi normal ama Anadolu'nun ihtiyacının ne kadarını karşılayıp karşılamadığı hakkında bilgim yok.
 
Osmanlılar karşılıklı bir sistem kurdukları için dokunmadılar; fakat bu sistemin en sorun yanı yeni yerlerin fethedilmesi zorunluluğu olması. Bu zorunluluk gerçekleşemediği için devlet Anadolu'da otoriteyi kaybetti ve Balkanlarda Türkleşmenin devamı gelmedi. 1821'deki Yunan isyanı ile kayış hepten koptu. O dönemlerde ise fetih hakkı geçerliliğini kaybettiği için de ülkenin stabilitesini ayarlamak için iç meselelerle uğraştılar, o da tutmadı doğru düzgün. Son büyük darbe 1877-78'de olunca orada fiili anarşi başladı. Sonuç malum
 
Suyu Arayan Adam - Şevket Süreyya said:
1914-15 kışının soğuğunda, doğu'da donarak şehit olan türk askerleri...

o sıralarda savaş biraz tavsamıştı. bölüklerin mevcudu, arkadan gelen yeni kur’alarla arttırılıyordu. bugün, ordunun bilgi yapısında, birinci dünya harbi'ndeki osmanlı ordusuna bakarak çok şeyler değişmiştir. fakat o vakit, örneğin bizim bu makineli bölüğünde, istanbullu bir başçavuştan başka okuma-yazma bilen kimse yoktu. daha ilk derste belli oldu ki, bu bölükte, hangi dinden olduğumuzu doğru dürüst ve kesin olarak bilen kimse de yoktur.

derse başlarken istanbullu başçavuşa dersi sadece dinlemesini, sual cevaplara katılmamasını söyledim. sonra da askerlere sordum:

- bizim dinimiz nedir? biz hangi dindeniz?

hep birden;

- elhamdü-l-illah müslümanız…

diye cevap vereceklerini sanıyordum. fakat öyle olmadı. cevaplar karıştı. kimisi “imamı azam dinindeniz” dedi, kimisi “hazreti ali dinindeniz” dedi. kimisi de hiçbir din tayin edemedi. arada:

- islamız

diyenler de çıktı ama;

- peygamberimiz kimdir?

deyince, onlar da pusulayı şaşırdılar. akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. hatta birisi;

- peygamberimiz enver paşa’dır!

dedi. içlerinden peygamberin adını duymuş olan birkaçına da;

- peygamber sağ mı ölü mü?

deyince iş gene çatallaştı. herkes aklına gelen cevabı veriyordu. bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafı tuttu. fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu, yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydığı görülüyordu.

peygamberimiz sağdır diyenlere;

- o halde peygamberimiz hangi şehirde oturur,

diye sordum. cevaplar tekrar karıştı. onu istanbul’da, şam’da, yahut mekke’de yaşatanlar oldu. hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu.

peygamberimiz ölmüştür diyenlere de;

- peygamberimiz ne kadar zaman evvel ölmüştür?

denildiği zaman bu sefer onlar şaşırdılar. yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişigüzel cevaplar verenler oluyordu. fakat çoğu vakit tayin edemiyorlardı…

dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmeyince de din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen hiç kimse çıkmadı. ezan dinlemişlerdi. fakat ezan okumayı bilen yoktu. namaz kılan bir iki kişi çıktı. fakat onların da hiç biri, namaz surelerini yanlışsız okuyamadı. daha garibi, niçin namaz kıldıklarını bir türlü anlayamadılar. sonra;

- köyünde cami olanlar ayağa kalksın

dedim. gerçi köylerinde cami olan birkaç kişi kalktılar. fakat onlar da bayramlarda, cumalarda adet yerini bulsun diye camiye gitmişlerdi. köylerinde mektep olan bir tek kişi çıkmadı. bazı camili köylerde, cami odasında küçük çocuklara imam tarafından kur’an ezberlettirilmeye çalışıldığını görmüşlerdi. ama usulü dairesinde ve ayrı bir köy mektebi gören kimse yoktu.

ilk ders beni şaşırtmıştı. bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. hepsi de anadolu köylüleriydiler. biz anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler.

fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. daha ilk sual cevaplarda anlaşıldı ki, bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı.

- biz hangi milletteniz

deyince her kafadan bir ses çıktı:

- biz türk değil miyiz?

deyince de hemen

- estağfurullah!...

diye karşılık verdiler. türklüğü kabul etmiyorlardı. halbuki biz türk'tük. bu ordu türk ordusuydu. türklük için savaşıyorduk. asırlarca süren maceralardan sonra son sığınağımız ancak bu türklük olabilirdi.

fakat ne çare ki bu “biz türk değil miyiz?” diye sorunca “estağfurullah” diye cevap verenlerin görünüşe göre türk demek kızılbaş demekti. kızılbaşlığın ise ne olduğu bilinmiyordu. ama, onu her halde kötü bir şey sanıyorlardı. yahut belki de aslında kendileri kızılbaş oldukları halde böyle görünüyorlardı.

anadolu’da vaktiyle binlerce, on binlerce insan kızılbaş oldukları için öldürülmüşlerdi. gerçi bu öldürülenler hakiki saf türk aşiretler halkı, oğuz türkleri'ydiler. demek ki korku hala yaşıyordu.

dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, devletin adını, padişahın ismini, devletin merkezini, başkumandanını ve onun vekilini de bilmemektedir.

hele iş, vatan bahsine dönünce büsbütün karıştı. kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. yahut da bütün bilgiler, belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı.

Yaban - Yakup Kadri Karaosmanoğlu said:
Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin.
Bir kafası vardı; aydınlatamadın.
Bir vücudu vardı; besleyemedin.
Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin.
Onu, hayvani duyguların , cehaletin yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın.
O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti.
Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin.
Ne ektin ki, ne biçeceksin?
Bu ısırganları bu kuru dikenleri mi?
Tabi ayaklarına batacak.
İşte, her yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun.
Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun.
Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir.
 
Back
Top Bottom