Savaşın Şifası [Kısa Süreliğine Askıda]

Users who are viewing this thread

SonSipahi

Veteran
                                                    Savaşın Şifası
                               

                                                     

                                                                      Giriş Bölümü
                                                                 
Dağların arasında bir imparatorluktu Rodok…Gelişen ticareti ile ve güçlenen askeri ordusuyla…
İpek ve maden türü eşya ile hammaddeleri satarak geçinen bir dağ imparatorluğuydu Rodok İmparatorluğu.
Ucu Shraiz’den Uxhal’a kadar ulaşıyordu.Tabi bu durum rakip krallıklar için bir sorun halindeydi.Sonuçta onlar bitmek tükenmeyen bir yarışın koşucularıydı.
Elbetteki bu bitmek tükenmeyen yarışların içinde sürekli süren savaşlarda eksik olamazdı.Her nesil en az 2 savaş görmek mecburiyetindeydi.
Bu nesillerden birisi olan Karem abileri,babaları,dedeleri ve büyük dedeleri gibi savaşların birine asker olarak alınmıştı.
Köylerine gelen askeri ulak her zamanki gibi bilmem kaçıncı savaş için asker toplamaya gelmişti.Aynı zamanda da zaten fakir olan halkın yiyeceğini de istemişti.
Hem mallarından hem de gözü gibi sakındığı evlatlarından olan anne-babalar ise sadece ağlamakla kalıyordu.
Fakat savaş buydu.Acımasızdı.Tıpkı üzerinde bulundukları Dünya gibi acımasızdı.
Köyünden ayrılan Ka… ise at arabasının arkasından hüzünlü gözlerle bakıyordu.Ve şu sözü kendi benliğine kazmaya uğraşıyordu:
“Dünya acımasızdır,savaş acımasızdır.Eğer bu dünyayı değiştiremiyorsan kendini değiştirmen lazım.”
Fakat o buna karşı çıkıyordu.Akıntıya kapılmak istemiyor ,bu acımasız düzenin bir parçası olmaktan kesinlikle kendisine men ediyordu.
O halde tek bir şansı vardı:
DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK…
                                                                    1.Bölüm
                                                   
En sonunda acemi askerlerin toplandığı kaleye gelmişlerdi.Attan inince kendisi gibi evinden,ailesinden ayrılan kişiler görmüştü.Çoğu kişi kendisiyle yaşıttı.
  Daha sonra insan her şeye alıştığı gibi o da buraya alışmıştı.Daha doğrusu zorla alıştırılmıştı.Kendisi savaşı sevmeyen,asla insanların birbirini öldürmesine katlanamayan birisiydi.Ama Kışla sertliğini göstermiş ve onu da diğerleri gibi duygusuz ve acımasız olmaya emretmişti.Her ne kadar istemese de buna mecbur kalmış ve kendisi bile farketmeden duygusuzlaşmıştı.Yavaş,yavaş…
  En sonunda eğitimleri tamamlandığında her biri farklı birliklere gitmişti.Alışmaya başladığı insanları bir daha göremeyecek olması onu derinden olmasa bile ufaktan bir üzüntüye kapılmıştı.Sonuçta yavaş yavaş olsa da duygusuzlaşıyordu.
  Kendisi Veluca’nın lordu olan bir derebeyin hizmetine girmişti.Bu da kendisinin haydut kesmekten çok,düşman askeri keseceği anlamına geliyordu.
Lord aldığı emirler doğrultusunda mareşallik ordusuna katılmış ve bilmem kaçıncı kere Uxhal’ı kuşatmaya gitmişlerdi.Fakat bu sefer tüm güçlerini toplamışlardı.Çünkü Sarranid ile bir ateşkes imzalanmıştı.Kergitlerin çöllere akınları olmasaydı bu sefer de diğerleri gibi fos olacağı kesindi.
Toplanan 800 kıdemli asker ile Uxhal önlerine varılmış ve kuşatma başlamıştı.Fakat düşman kral olan Svadya Kralı olan Kral Harlaus  700 kişilik bir ordu toplamış ve şehir garnizonunun desteği ile büyük bir meydan savaşı gerçekleşmişti.
Karem ise bu savaşta bir Rodok mızrakçısıydı.Subayları onun gittikçe duygusuzlaştığını görmüş ve kendisini biraz da olsa yükseltmişti.Elinde eski bir mızrak ve oldukça eski bir kalkan vardı.
Az sonra savaş başlamış,Svadya arbeletçileri ile Rodok arbeletçileri kapışmış ve bu kapışma sonucunda her zaman ki gibi Rodok kazanmıştı.Ama asıl savaş yeni başlıyordu…
Asıl savaşı belirleyecek unsur piyadeler tarafından desteklenen Svadya Şövalyeleri ile keskin nişancılarla desteklenen Rodok mızrakçıları belirleyecekti.Bu savaşın sonucu pek tahmin edilemiyordu.Evet,arbelet savaşında hep Rodok kazanıyordu ama bu tür savaşlarda bir Svayda bir Rodok kazanıyordu.Ama bu savaş diğerlerinden oldukça önemliydi.İlk defa 2 krallık tüm güçleriyle savaşacaktı…
  Savaş alanına ilk varan askerler güçlü ve asil olan Svadyalı Sövalyelerdi.Rodoklular ise klasik düzenlerine geçmiş arkaya okçu,önlerine ise mızraklıları koymuştu.Svadya Şövalyeleri ise mızrakların gücünü oldukça iyi bildikleri için,geri kalan piyade ile okçuları beklemeye başlamıştı.
Karem ise bütün bu bekleyiş içerisinde heyecandan yerinde durmakta zorlanıyordu.Elindeki arbeleti zar zor tutabiliyordu.O kimseyi öldürmek istemiyordu.Sonuçta düşmanda sadece vatanlarını savunmak istiyorlardı.Fakat öten borazan sesi ile dikkatini tekrar savaş alanını vermiş ve her şey için artık çok geç olduğunu anlamıştı.
Svadya Şövalyeleri büyük bir hızla ilerliyordu.Bazıları atılan arbelet oklarında telef olsa da zırhları sayesinde çok fazla hasar almadan ilerliyorlardı.Askerler ölüyor,umut ile merhamette çoktan yok olmaya başlamıştı bile.Bütün bu savaşların sorumlusu olan komutanlar ise yanlarındaki muhafızları ile savaşı uzaktan izliyorlardı.Duygusuzca ve sadece kazanacakları zafere dikkat ederek izliyorlardı…
Yanlarındaki muhafızlarda arkadaşları ile savaşmak ve ölmek istiyorlardı ama korkakça sadece burda durmakla yetinip,yenildikleri zaman ise kralı koruma bahanesi ile geri çekileceklerdi ve ölen sadece zavallı askerler olacaktı.
Karem ise oklarını sadece atlara sıkmaya çalışıyordu.Bunca geçen zaman içinde hayvanlara karşı pek bir merhamet duygusu kalmamış olsa da,hala insanlara karşı derin bir merhamet duygusu besliyordu.
Şövalyeler en sonunda mızraklılara ulaşmış ve zırhlı atların yüksek hücüm kabileyeti sayesinde mızraklıları sersemletmeyi başarmışlardı.Ama arkadan gelen okçu desteği gene onlara büyük zararlar vermeye devam ediyorlardı.Ayrıca artık neredeyse diplerindeydi ve bu durumda arbeletler çok daha ölümcül oluyordu.
Arkadan gelmeye çalışan Svaydalı piyade grupları pek fazla ok atışına maruz kalmadan mızraklıların yanına varmıştı.Svadyalı okçular ise uzaktan ok atışları yaparak destek olmaya çalışıyordu.
Rodoklular ise insan boyundan büyük mızraklılarına güvenerek atlıları yok etmeye çalışsa da yanlarına biten piyade gruplarına karşı pek bir şey yapamamışlardı.Arbeletliler ise gittikçe azalan oklarına bakıp,endişe ile mızraklıların biraz daha dayanmasını umuyordu.
Karem ise hala atlara sıkmaya çalışıyor,insanlığını kaybetmeyi istemiyordu.Fakat o sırada gözü Svadyalı bir lorda takılmıştı.Lord artık zaferlerinin yakınlaştığını hissetmiş,askerlerine daha fazla moral vermek için yanlarına gelmişti.Kralın uyarısına aldırış etmemiş ve kesin bir zafer sözü vererek kralın gönlünü hoş tutmuştu.
Karem sinirli bir şekilde yumruğunu sıkmıştı.Kafasında sürekli olarak her şeyin açgözlü lordlar yüzünden olduğunu,eğer onları “öldürürse” savaşın biteceği düşüncesi dolaşıyordu.Artık zavallı asker arkadaşları ölmeyecekti.
Arbeletini hazırlamaya başlamıştı.Okunu yerleştirmiş ve okunu lorda doğru tutmuştu.Lord korunduğundan emin bir şekilde ilerliyor,kalkan bile tutmuyordu.”Fakat kibri yüzünden ölecek.” diye düşündü Karem.En sonunda en ufak bir tereddüt kırıntısı olmadan oku fırlatmıştı ve Rodok okçularına yaraşır bir şekilde tam kafadan vurmuştu.Karem ise en ufak bir vicdan azabı çekmiyordu “şimdilik”.
Savaşın seyri tamamen değişmişti,askerler aniden ölen lordlarına bakıp dehşete düşmüşlerdi.Bu yüzden yavaş yavaş geri çekilmelere ve çözülmeler başlamıştı.
Kazanma şanslarının geri döndüğünü gören Rodok kralı ordularına hücum emrini vermişti.Fakat askerlerinin yanına dönen Svadya kralı onları azarlamış ve bir takım sözler sonunda onların cesaretlerini tazelemişti.
  Bunu gören Karem gene tereddütsüz bir şekilde okunu krala atmıştı.Fakat kral tam o sırada atını şaha kaldırarak,kafasına gelen oku atıyla engellemişti.At ise giydiği devasa zırhlar nedeniyle pek fazla yara almamıştı.Ardından Svadya kralı Karem’e doğru korkutucu bir bakış atmıştı.Kendisine atılan okun nerden ve kimden geldiğini şıp diye anlamıştı.
Karem ise bu durumda açıkça korkmuştu.Hem de hiç korkmadığı kadar korkmuştu.Adam öldürmenin bir bedeli olduğunu o oku attığı sırada unutmuştu.Fakat düşman kral bunu kendisine hatırlatmıştı.Ardından cesaretleri tazelenen Svadya askerleri tüm güçleriyle Rodok askerlerine doğru bir hücum gerçekleştirmişti.Rodok askerleri ise bu ani hücum karşısında şaşırmış ve bir bir ölmeye başlamışlardı.
Savaşın kendi aleyhine işlediğini gören Rodok kralı ise geri çekilme emri vermişti.Gelen hücum dalgasını arkalarındaki Veluca şehrinde yapacaklardı.
Geri çekilmek için sabırsızlanan arbeletçiler ise Rodok mızrakçılarını geride bırakarak koşmaya başlamıştı.Karem ise hüzünle Rodok mızrakçılarını izlemiş ve onları geride bırakmak ona çok ağır gelmişti.Emre karşı gelerek Rodok mızrakçılarının yanına doğru koşmuştu.Sonuçta bu halde olmalarından kendisi sorumluydu.Eğer o lordu öldürmeseydi çoktan yenilgiyi kabul edip,mızrakçılar ile geri çekilebilirlerdi.
Onun bu halini gören komutanlar ise önce onu uyarmış ama sonra Svadya birliklerinin gittikçe yaklaştığını görünce koşarak kaçmaya devam etmişlerdi.Sonuçta 1 asker yüzünden canlarını tehlikeye atmaya gerek yoktu.
                                                                      2.Bölüm
                                                                 
Karem’de diğer mızrakçılar gibi esir alınmıştı.Ama onu diğerlerinden ayıran bir özellik ise kralın hususi esiri olmasıydı.
Kendisinin koşarak mızrakçılara yardım ettiğini gören Svadya kralı onu öldürmemelerini söylemişti.Açıkcası cesareti hoşuna gitmişti.Oysaki gösterdiği şey cesaret değil,suçluluk duygusundan doğan bir korkusuzluktu.Cesaret kahramanlara özgü bir şeydi.Kendisi ise bir kahraman değildi.Sadece aşağılık bir katildi.
Rodok askerlerine gösterilen birinci ders idi bu ilk öldürme duygusu.Kendilerinin katil değil asker olduklarını söylemişti komutanları.İlk insanı öldürdükleri zaman suçluluk duygusu hissetmemelerini söylemişti komutanları.Onlar sadece kendi vatanlarının geleceği için öldüreceklerdi bu yüzden kendilerinin katil değil asker olduklarını söylemişti komutanları.
Ama bu sözler onu sakinleştiremiyordu.O insan öldürmüştü.Ve insan öldürenlere katil deniyordu.O zaman kendisi de bir katildi.Bu kadar basit…
Esir olmasından 2 gün sonra kral kendisini huzuruna çağırmıştı.”Yüksek ihtimal beni lordu öldürmekten dolayı işkence falan edecek.” diye düşünmüştü Karem.Fakat kralın yanına geldiği anda etrafta ne bir cellat ne de bir işkence aletinin olmadığını görünce şaşırmıştı.Ama yaptıklarının cezasız kalacağı düşüncesi ise onu derinden yaralamıştı.Suçluluk duygusundan ancak cezalar vasıtasıyla kurtulabilirdi.
Kral  karşısına oturtmuş ve bire bir konuşmaya başlamıştı.Kralın ilk sorusunu sormaya başlamıştı:
-Pişman mısın?
Karem neyin kastedildiğini anlamış ve içten bir şekilde:
-Evet.Onu öldürdüğüm için pişmanım.
-Peki neden?Sonuçta o bir düşman lorduydu senin için.
-Evet ama o da bir insandı.
-Sen asker olmaya layık değilsin.Askerler düşmanlarını insan olarak değil,hayvan olarak görür.
-Evet,bunu biliyorum.
-Peki bunu biliyordun neden o lordu öldürdün?
-Ani bir öfke yüzünden…
-Peki bu öfkenin kaynağı neydi?
-Onun ölürse savaşın biteceğini düşünmüştüm.Ama onu öldürünce aksine savaş daha kötü bir hal aldı.Eğer onu öldürmeseydim mızrakçıların çoğu şuan şehirde yemek yiyor olurdu.
-Kimse sana bu yüzden öfke duymuyor.Asker olan her birey bunları göz alarak olmuştur.Sen sanırım zorla asker olanlardansın.
-Evet.
-Peki sana askerlerin sadece vatanlarının geleceği için insan öldürdüğünü söylemediler mi?
-Söylediler ama bu beni suçluluk duygusundan alıkoymuyor.
-Peki sana o lordu öldürmeseydim ne olacağını söyleyeyim mi?
-…
-Savaş bittikten sonra şehir civarındaki köylerden birisini yağmalayacaktı.O zaman yüzlerce köylü yaşama veda edecekti.Sen 1 kişiyi öldürerek yüzlerce hayatı kurtarmış oldun.Sen o lordu öldürdüğün için bir çok köylü köylerinden zamanında tahliye oldu.Şuan hepsi şehirde güvende.Biz şehri kuşatırız ama gene her zaman ki gibi alamadan geri döneceğiz.
-Neden bunları bana anlatıyorsun?Neden beni bu suçluluk duygusundan kurtarmaya çalışıyorsun?
-Gözlerin yüzünden.
-…
-Klişe oldu değil mi?Ama doğrusu bu.Gözlerinde ki barışçıl parıltıları gördüm.Çok uzun zamandır görmediğim gözler bunlar.Sen bu dünyayı değiştirebilirsin.Bunu nasıl yapacağını merak ettiğim için seni serbest bırakıyorum.Ayrıca şu 500 dinarı da sana veriyorum.Nasıl harcayacağın sana kalmış.
-S-Sa-Sağolun.
-Gidebilirsin.
Karem büyük bir şaşkınlıkla kralın çadırından çıkarken kralın arkasında ki general endişe dolu bir sesle krala soru sormuştu:
-Bu kadar güçlü birisini serbest bırakmamız doğru mu oldu efendim?
-Merak etme,o Kaldarya’nın yaralarını saracak kişi.Onu serbest bırakmamız şu an aldığımız en iyi karar olabilir.
                                                                      3.Bölüm
                                                         
Karem aldığı parayla ilk önce 100 dinar ile askerlik kaydını sildirmiş, ondan sonra ise kendisine oldukça bakımsız bir yük beygiri alarak kalan 200 dinarı ile yiyecek almıştı.Artık kendisi bir tüccar idi.Erzağı ucuz satan köylerden erzak satın alıp,erzağı daha yüksek fiyata alan şehir tüccarlarına satıyordu.Bu şekilde kaybettiği parayı tekrar kazanan Karem,en sonunda 300 dinara Rodok topraklarında ticaret yapmasını sağlayan Rodok tüccarlık belgesini elde etmişti.
Bir yıl sonra adam akıllı para toplayan Karem artık kazancının yüzde 50’sini köylerde evlatlarını askere gönderen ailelere ihtiyaçlarının karşılanması için harcıyordu.Sonuçta evlatlarını askere gönderince aile kendi kendine bakamaz hale geliyordu ve bir süre sonra aile açlıktan kırılıyordu.Bazı aileler ise şanslı oluyor ve kızları sayesinde yarı aç yarı tok yaşayıp gidiyorlardı.O yüzden 1’den fazla oğlan çocuk doğurmak köyler arasında üzüntüye sebebiyet veriyordu.Fazla kız evlada sahip olan aileler ise kızları işe göndererek ya da evlendirerek aldığı başlık paraları sayesinde bir şekilde gelire sahip olabiliyorlardı.Ama artık adını yeni yeni duyuran tüccar Karem sayesinde kızlarını zorlu işlere göndermek zorunda kalmıyorlardı.
Gittikçe zenginleşmeye başlayan Karem ise artık Rodok dışı ticarete de el atmaya başlamıştı.Önce Svadya’dan geçiş izni almış,ardından Nord krallığından 1000 dinara Nord tüccarlık belgesini almayı başarmıştı.
Tabi bütün bu gelişmeler olurken haydutlarda boş durmuyor ve bu yeni hedefe göz dikmeye ve soygun planları oluşturmaya başlamıştı.Tabi Karem bunun farkında olarak parası ile bir çok paralı süvari satın almıştı.
Bunu gören birbirinden bağımsız haydut grupları ise birbiriyle birleşip,büyük bir kuvvetle tüccar Karem’e saldırmaya başlamıştı.
Elinde 20 tane paralı süvariye sahip olan Karem ise karşısında ki 100 kişilik haydut grubuna karşı çaresiz kalmış ve bütün kervanı yağmalanmıştı.Kendisi ise 2 süvari ile zar zor kaçmayı başarmıştı.
Daha sonra ise kalan serveti ile tekrar bir kervan dizmiş ve bu seferde 20 süvari almıştı.Fakat aynı zamanda Rodok Tüccar Konseyi’nden yardım istemiş ve bunun üzerine Konsey kendisine 30 tane kervan muhafızı hediye etmişti.
Bunu gören haydutlar ise ikinci soygundan vazgeçmiş ve başka hedeflere yönelmişlerdi.
Bu şekilde Nord’dan ucuz balık alan Karem,Rodok’a gidip makul bir fiyata balıkları satmıştı.Bu şekilde artık iyice zenginleşmiş ve artık Rodok diyarının en zengin tüccarı olarak anılmaya başlamıştı.
Daha sonra diğer krallıklarda ki büyük tüccarlarla konuşup,gelirlerinin yüzde 50’sini tüm Kaldarya’da ki savaş yoksulu olan ailelere yapılan yardım kampanyasına destek için vermelerine ikna etmişti.
Bütün bu gelişmelerden bütün krallarda memnun olmuş ve 6 büyük tüccara ücretsiz Kaldarya tüccarlık belgesi vermişlerdi.
1 yıl sonra ise kazanılan büyük paralarla 6 büyük tüccarın işbirliği ile yeni bir şehir kurulmuştu.Tüm tüccarların girebildiği ve tüm krallık insanların yaşayabildiği bir tarafsız şehir kurulmuştu.Bu şehri onaylayan tüm krallıkların tek bir şartı vardı.O da bu şehrin korumasının sadece tüccarlara ait olması idi.Ayrıca bu şehir tüm krallıklara gelirlerinin yüzde 5’i kadar vergi ödeyecekti.Şehrin adı ise Zendar olarak belirlenmişti.
Kelle avcıları ise bu şehrin kurulmasını çok sevinmiş ve gönüllü olarak şehrin devriyesini üstlenmişlerdi.Garnizonda ise çok sayıda paralı asker yerleştirilmiş ve şehir paralı askerlerin gözde yeri hale gelmişti.Paralı olsalarda bu şehir için sonuna kadar savaşacaklardı.
Aşağı tabakada olan köylüler ise bu gelişmelerden çok memnun kalmış ve gelirleri oldukça yüksek bir seviyeye yükselmişti.Artık savaşın getirdiği yıpratma etkisi önemli ölçüde azalmıştı.
Bu gelişmelerden memnun olmayan tek kesim ise haydutlardı.Tüm krallık bölgelerinden haydutluğa katılım büyük ölçüde azalmıştı.Refah ve huzur artınca haydutlar artık hiçbir yerde barınamaz olmuştu.Bunun üzerine Kaldarya’da ki tüm haydutlar ile kaçaklar birleşmiş ve 1000 kişilik gibi muazzam büyüklükte orduyla Zendar şehrine doğru bir saldırı başlatmıştı.

Not:Bu benim forumdaki ilk konum.Eğer bir hata yaptıysam kusura bakmayın.Düzeltmeye çalışacağım.Devamı gelecektir.
 
Back
Top Bottom