dalai pasha
Banned
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,44138.0.html
çünkü daha diyeceklerimi bitirmedim
evet başlıyorum...
önce hiper ulusalcı allegro ile başlayalım bakalım:
sen ne utanmaz arlanmaz adamsın be! önce kendi entelektüel yetersizliğinin kompleksiyle yabancı kelime kullanıyosun dedin; attığım mesajda "so called" dışında yabancı kelime yok. tabii senin ulusalcı ideolojik evreninde yakutça kökü olmayan her kelime yabancı kelime yabancı ya neyse....
sonra kafandaki solcu şablonuyla "siz böylesiniz işte halkçı geçinir halktan kopuk takılır", "robot gibi anlamını bilmediğiniz yabancı kelimeleri yan yana kullanır bişey sanarsınız kendini" diye ortalığa, afedersin, sıçtın. ben halkçı falan değil anarşistim tatlım. ne ufuk uras solcusuyum ne tkp. önce çok fazla umut sarıkaya okuyan bi ergen sandım seni ama belli ki yaşını başını almış zihniyeti dinozor bi moruksun. hayatımda da hiç bir yere de molotof kokteyli falan atmadım. (böyle giderse senin için bi istisna yapabilirim). eğer ortada bi robot varsa o da, solcu kokusu alıp heybende biriktirdiğin kanaatleri otomatikman ortaya saçtığın için, sensin. git o mesajı bi daha oku da utan.
şablonlar devam ediyo... daha bi sayfa önce yediğin naneyi unutup beni mi şablonlamakla suçluyosun? neyse tutarsızlığından sonra sıra geldi cahilliğine; türkçe konusuyla başlayalım:
way way way, cehaletin bu kadarı ancak tahsil ile mümkün... olmayan türkçe ha? birincisi osmanlıca diye bir dil yoktur. çünkü diller kelime haznesiye değil, gramerine göre değerlendirilir. ayrıca hanedan adıyla anılan bir dil de yoktur isterseniz tarihi türkçe, eski türkçe falan diyebilirsiniz.
tarih boyunca birbiriyle savaşan, ticaret yapan yani kısacası etkileşen (izole olmayan) her toplumun dilinde "yabancı kelime" vardır. türkçe hatta bu yönden üstündür çünkü her kelimeyi kendi içinde eritebilir... evet tam bir istilacı dilidir.
eğer sadece orta asya kökenli kelimelerle konuşacak olsaydık... pek konuşamazdık. çünkü göçebe bir toplum olan orta asya türklerinde ne mutfak vardır ne masa... kavramsal sözcüklere hiç girimiyorum bile, düşünsel betimlemede arapça, insani durumları anlatmada ise farsçanın yanına dahi yaklaşamaz ki, bu yüzden bu ikisinden beslenince muhteşem bir dil olmuştur (denizcilikte rumca, şunda şunca, bunda bunca).... ta ki sizinkiler ırzına geçene kadar (ve maalesef bu durumun geri dönüşü yoktur, bekaret gitti hesabı
).
kaldı ki arapça kökenli sözcükler kesinlikle "yabancı" falan değildir. çünkü türkçeye girince bazı yan anlamlar kazanmış, bazılarını da kaybetmiştir. ayrıca her kültürün bir "referans dili" vardır. batı hıristiyanlarının dillerinde latince, müslüman toplumlarınkinde ise arapça kelimeler olması heralde tesadüf değildir (düşün bakalım neden?) şimdi sonu -ition diye biten, latince gibi eski ingilizce için tamamen "yabancı" olan bir dilden gelen her kelimeyi atsamaya kalksalar ne olur?
bunların ışığında ve türkiye de yaşayan toplumun basit fiil ve yön isimleri dışında orta asya türkçesi konuşmadığı gerçeği eşliğinde (konuşma dilinde %30 ila %35 tir orta asya kökenli kelimeler) türkçeyi "arındırmak" nasıl bir zihniyettir? benim bildiğim tek örneği bir kurgu olan george orwell in 1984 romanındaki "yenikonuş" (newspeak) tir. yaptığı tek şey düşünce dünyamızı zayıflatmaktır, 100 yıl öncesi yazılanları (hayır saray yazışmaları değil, roman, gazete, makale gibi "halk için" yazılmış olan şeyler) okuyabilmek için bizi tercümeye mahkum etmiş olmasıdır; hatta yeni bir alfabe öğrenmeye de. lise de okuduğum 400-500 yıllık macbethi, 100 yıl önce yazılmış birşeyden daha kolay anlıyosam; ne yapayım ben öyle "devirme eylemini."
kaldı ki "aman efendim gençler ingilizce kullanıyo, dilimiz elden gidiyo" diye ağlayan ulusalcıların yüzsüzlüğü nedir? "gerçekten yabancı" kelimelerin türkçeye girmesinin en büyük (ama yegane değil) sebebi, dil haznesinin zayıflatılmış olmasıdır. 1900 başında 80,000 üzerinde kelime varken türkçe de, 60,000 bini atılmış, yerine 3,000 tane konmuştur. şu an durum 26,500 civarındadır. eski türkçe de belki on farklı haliyle anlatılan durum, şimdi bir kelimeyle anlatılmaktadır. dili sadeleştirmekle övünmek, bir suçun itirafıdır.
hiç o ayaklara ihtiyacım yok. buyur direk "ulu önder" den alıntı:
"süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini o denlü yaltırıklı yöndemle göstermişlerdir. bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özençe değer değildir. avrupa nın iki ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak, baysak, önürme, uygunuk kıldacıları bulunuyorlar. onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar: baysal utkusu."
özenç ve utku tanıdığım iki insan ondan manalarını bildiğim için boldlamadım yoksa bence onlarda oldukça "hoş".
devamı var al sana chp 1935 parti programından kelimeler: "törütgen yetkiler," "irde kaynağı," "özgür ertik sahipler,"kınavlar arasındaki uyum," "yoğaltmanlar aasında asığ kavgaları," "çıkat tecimi için kipleştirmek," "ertik okulları," "taplamak," yüret ve bildirge işleri," "tutaklar ile kapsıkları ayırmak,"arsıulusal ergelerle cemiyet yapmak," "kıymetli izdeşler."
milletin götünden attığı dumansal tüttürgeç falan gibi şeylerden çok daha (traji)komik bence.
devam edelim:
birinci dünya savaşından sonra ülkenin durumu evet pek iç açıcı değildi ama, senin ulusalcı zihinsel evreninden bakmaz isek, türkiye hiç ama hiç bir zaman sizin sandığınız gibi afganistan gibi bir yer olmamıştır. bu durum dil konusundan daha uzun umarım kendin araştırırsın. türk modernleşme tarihinin geçmişi en az 200 yıl önceye dayanır.
bunu bir kaç kişi daha sormuş... kendi emri ile 1926 da sarayburnuna, aynı sene konya, bir sene sonra kırklareli, 32 de izmir, ve samsun da. yeter mi?
bunu (allegro dışında) iyi niyetiyle "efendim atatürk ü putlaştırmak, kişi kültü falan, atatürk ten sonra ortaya çıkmıştır" diyen insanlara ithaf ediyorum.
son olarak: "o dönemin şartlar................" diye uzayıp giden açıklamalara da cevabım walter benjamin den gelsin. şimdi kitabı yanımda yok ama herif şunu diyor:
tarihi incelemek demek bu günü incelemek demektir. geçmişte ne ile ilgileniyorsan, aslında bugüne dair birşeyler seni ilgilendiriyordur. ordan ders çıkarmak, bu gün içindir.
ben de ekleyebilirim ki, daha 80-90 yıl önce olan bir şeyi tarih öncesiymiş gibi anlatmayın, hele o dönemde olmuş olan şeyler hala anayasada, okullarda, forumlarda etkisini sürdürüyor, parti programlarına giriyorsa...... madem o dönemin şartları, o zamanki yanlışları aşmaya çalışın, savunmaya değil.
ps: dil ile ilgili olan yüzdeler ve rakamlar sevan nişanyan ın sözlerin soyağacı: çağdaş türkçenin etimolojik sözlüğü nden, heykellerin tarihleri ise yanlış cumhuriyet: atatürk ve kemalizm üzerine 51 soru sundan alınmıştır.
çünkü daha diyeceklerimi bitirmedim
evet başlıyorum...
önce hiper ulusalcı allegro ile başlayalım bakalım:
Allegro said:
sen ne utanmaz arlanmaz adamsın be! önce kendi entelektüel yetersizliğinin kompleksiyle yabancı kelime kullanıyosun dedin; attığım mesajda "so called" dışında yabancı kelime yok. tabii senin ulusalcı ideolojik evreninde yakutça kökü olmayan her kelime yabancı kelime yabancı ya neyse....
sonra kafandaki solcu şablonuyla "siz böylesiniz işte halkçı geçinir halktan kopuk takılır", "robot gibi anlamını bilmediğiniz yabancı kelimeleri yan yana kullanır bişey sanarsınız kendini" diye ortalığa, afedersin, sıçtın. ben halkçı falan değil anarşistim tatlım. ne ufuk uras solcusuyum ne tkp. önce çok fazla umut sarıkaya okuyan bi ergen sandım seni ama belli ki yaşını başını almış zihniyeti dinozor bi moruksun. hayatımda da hiç bir yere de molotof kokteyli falan atmadım. (böyle giderse senin için bi istisna yapabilirim). eğer ortada bi robot varsa o da, solcu kokusu alıp heybende biriktirdiğin kanaatleri otomatikman ortaya saçtığın için, sensin. git o mesajı bi daha oku da utan.
Allegro said:
şablonlar devam ediyo... daha bi sayfa önce yediğin naneyi unutup beni mi şablonlamakla suçluyosun? neyse tutarsızlığından sonra sıra geldi cahilliğine; türkçe konusuyla başlayalım:
Allegro said:
way way way, cehaletin bu kadarı ancak tahsil ile mümkün... olmayan türkçe ha? birincisi osmanlıca diye bir dil yoktur. çünkü diller kelime haznesiye değil, gramerine göre değerlendirilir. ayrıca hanedan adıyla anılan bir dil de yoktur isterseniz tarihi türkçe, eski türkçe falan diyebilirsiniz.
tarih boyunca birbiriyle savaşan, ticaret yapan yani kısacası etkileşen (izole olmayan) her toplumun dilinde "yabancı kelime" vardır. türkçe hatta bu yönden üstündür çünkü her kelimeyi kendi içinde eritebilir... evet tam bir istilacı dilidir.
eğer sadece orta asya kökenli kelimelerle konuşacak olsaydık... pek konuşamazdık. çünkü göçebe bir toplum olan orta asya türklerinde ne mutfak vardır ne masa... kavramsal sözcüklere hiç girimiyorum bile, düşünsel betimlemede arapça, insani durumları anlatmada ise farsçanın yanına dahi yaklaşamaz ki, bu yüzden bu ikisinden beslenince muhteşem bir dil olmuştur (denizcilikte rumca, şunda şunca, bunda bunca).... ta ki sizinkiler ırzına geçene kadar (ve maalesef bu durumun geri dönüşü yoktur, bekaret gitti hesabı
).kaldı ki arapça kökenli sözcükler kesinlikle "yabancı" falan değildir. çünkü türkçeye girince bazı yan anlamlar kazanmış, bazılarını da kaybetmiştir. ayrıca her kültürün bir "referans dili" vardır. batı hıristiyanlarının dillerinde latince, müslüman toplumlarınkinde ise arapça kelimeler olması heralde tesadüf değildir (düşün bakalım neden?) şimdi sonu -ition diye biten, latince gibi eski ingilizce için tamamen "yabancı" olan bir dilden gelen her kelimeyi atsamaya kalksalar ne olur?
bunların ışığında ve türkiye de yaşayan toplumun basit fiil ve yön isimleri dışında orta asya türkçesi konuşmadığı gerçeği eşliğinde (konuşma dilinde %30 ila %35 tir orta asya kökenli kelimeler) türkçeyi "arındırmak" nasıl bir zihniyettir? benim bildiğim tek örneği bir kurgu olan george orwell in 1984 romanındaki "yenikonuş" (newspeak) tir. yaptığı tek şey düşünce dünyamızı zayıflatmaktır, 100 yıl öncesi yazılanları (hayır saray yazışmaları değil, roman, gazete, makale gibi "halk için" yazılmış olan şeyler) okuyabilmek için bizi tercümeye mahkum etmiş olmasıdır; hatta yeni bir alfabe öğrenmeye de. lise de okuduğum 400-500 yıllık macbethi, 100 yıl önce yazılmış birşeyden daha kolay anlıyosam; ne yapayım ben öyle "devirme eylemini."
kaldı ki "aman efendim gençler ingilizce kullanıyo, dilimiz elden gidiyo" diye ağlayan ulusalcıların yüzsüzlüğü nedir? "gerçekten yabancı" kelimelerin türkçeye girmesinin en büyük (ama yegane değil) sebebi, dil haznesinin zayıflatılmış olmasıdır. 1900 başında 80,000 üzerinde kelime varken türkçe de, 60,000 bini atılmış, yerine 3,000 tane konmuştur. şu an durum 26,500 civarındadır. eski türkçe de belki on farklı haliyle anlatılan durum, şimdi bir kelimeyle anlatılmaktadır. dili sadeleştirmekle övünmek, bir suçun itirafıdır.
Allegro said:
hiç o ayaklara ihtiyacım yok. buyur direk "ulu önder" den alıntı:
"süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır. ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini o denlü yaltırıklı yöndemle göstermişlerdir. bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özençe değer değildir. avrupa nın iki ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak, baysak, önürme, uygunuk kıldacıları bulunuyorlar. onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar: baysal utkusu."
özenç ve utku tanıdığım iki insan ondan manalarını bildiğim için boldlamadım yoksa bence onlarda oldukça "hoş".
devamı var al sana chp 1935 parti programından kelimeler: "törütgen yetkiler," "irde kaynağı," "özgür ertik sahipler,"kınavlar arasındaki uyum," "yoğaltmanlar aasında asığ kavgaları," "çıkat tecimi için kipleştirmek," "ertik okulları," "taplamak," yüret ve bildirge işleri," "tutaklar ile kapsıkları ayırmak,"arsıulusal ergelerle cemiyet yapmak," "kıymetli izdeşler."
milletin götünden attığı dumansal tüttürgeç falan gibi şeylerden çok daha (traji)komik bence.devam edelim:
birinci dünya savaşından sonra ülkenin durumu evet pek iç açıcı değildi ama, senin ulusalcı zihinsel evreninden bakmaz isek, türkiye hiç ama hiç bir zaman sizin sandığınız gibi afganistan gibi bir yer olmamıştır. bu durum dil konusundan daha uzun umarım kendin araştırırsın. türk modernleşme tarihinin geçmişi en az 200 yıl önceye dayanır.
bunu bir kaç kişi daha sormuş... kendi emri ile 1926 da sarayburnuna, aynı sene konya, bir sene sonra kırklareli, 32 de izmir, ve samsun da. yeter mi?
bunu (allegro dışında) iyi niyetiyle "efendim atatürk ü putlaştırmak, kişi kültü falan, atatürk ten sonra ortaya çıkmıştır" diyen insanlara ithaf ediyorum.
son olarak: "o dönemin şartlar................" diye uzayıp giden açıklamalara da cevabım walter benjamin den gelsin. şimdi kitabı yanımda yok ama herif şunu diyor:
tarihi incelemek demek bu günü incelemek demektir. geçmişte ne ile ilgileniyorsan, aslında bugüne dair birşeyler seni ilgilendiriyordur. ordan ders çıkarmak, bu gün içindir.
ben de ekleyebilirim ki, daha 80-90 yıl önce olan bir şeyi tarih öncesiymiş gibi anlatmayın, hele o dönemde olmuş olan şeyler hala anayasada, okullarda, forumlarda etkisini sürdürüyor, parti programlarına giriyorsa...... madem o dönemin şartları, o zamanki yanlışları aşmaya çalışın, savunmaya değil.
ps: dil ile ilgili olan yüzdeler ve rakamlar sevan nişanyan ın sözlerin soyağacı: çağdaş türkçenin etimolojik sözlüğü nden, heykellerin tarihleri ise yanlış cumhuriyet: atatürk ve kemalizm üzerine 51 soru sundan alınmıştır.
