Resimler ve Hikâyeleri

Users who are viewing this thread

Status
Not open for further replies.

Nihbrin

Banned
81f0436b-ba45-4822-885f-4b23d16bc90e_william-adolphe-bouguereau-the-difficult-lesson.gif


R E S İ M L E R  V E  H İ K Â Y E L E R İ



Demon, 1890, Mikhail Vrubel. Vakti zamanında, gençlik vakitlerinde, Pablo Picasso'nun çok etkilendiği ressam olan Mikhail Vrubel'in en sevdiğim eseri. Pablo Picasso, Mikhail Vrubel'i bir dâhi olarak adlandırmıştır. Bu eser romantik akımın en popüler karakterini içermektedir. Aynı zamanda sembolistler tarafından da öyle görülmektedir. Esasında bu resim, bir şiirden etkilenerek yapılmıştır. Ben de şiir ile özel ilgilendiğim zamanlarda (o zamanlar bu zamanlar oluyor eheh) bu esere tesadüfen rastlamıştım. Şiirde konu olarak İblis karakteri yer almakta ve ikinci kez düşüşünü anlatmaktadır. Bu düşüşü, esere de konu olan, aşk ile alakalıdır. Gürcü Prenses Tamara'ya aşık olan İblis, Tamara'yı öper, yemin eder, Tamara bu öpücükten sonra ölür. Meleklerin yardımıyla tekrardan hayata döndürülür ama İblis bu hareketinden dolayı cezalandırılır ve yalnızlığa mahkûm edilir. Mikhail Vrubel farklı olarak şu linkten de erişip, görebileceğiniz gibi bunu tasvir etmiştir. (Yanılmıyorsam 1891 yılı olması lazım bu linkteki eserin çizim tarihi.) Eserde açıkça görüldüğü gibi İblis elleri kenetlenmiş bir biçimde, diğer melankoli tasvirlerinde olduğu gibi boynu hafif yatık, uzaklara dalmış bir şekilde oturmaktadır. (Burada da bir parantez açayım, bu melankoli tavrını genel olarak işleyeceğim, nereden çıktığını da söyleyeceğim.) Aynı zamanda mavi ile mor karışımı bir gökyüzü ve İblis'in görüntü olarak insan biçiminde tasviri, İblis'in içerisinde de olan kirli ruhuna bir atıftır. Mikhail Vrubel'in şuan kaynağını bulamadığım bir açıklamasına göre İblis olarak değil, insanın bir iç dünyası olarak ruhen çizdiğini söylemiştir.



Evil Mothers, 1894, Giovanni Segantini. Segantini, 1890 ile 1987 yılları arasında, seri bir şekilde resim çalışmalarında bulunur. Bu resim çalışmalarının teması ise 'anne' ve 'annelik' üzerine. Ancak bunu, her ressam gibi, olduğu şekilde aktarmaktan çok, kendi bakış açısını katarak, annelik sorumluluğunu kabul etmeyen, redci kadın figürleri ile anlatmaya çalışır. Bu kadın figürleri ise hep bir acı içerisinde olmuş, sanki hapsedilmiş gibi tasvir edilmiştir. Yine şiir esinlenmesi var, önceki eserde de olduğu gibi. (Bu şiirleri çok yakın bir süre içerisinde, Şiir Platformu konusunda paylaşacağım, haberiniz olsun.) Karlı manzaralar, dağlar Segantini'nin büyüdüğü yer olan Alp Dağları'na göndermedir. Çok sevmiştir oraları. Hatta bu sevgi o kadar büyüktür ki, ölürken bile "Dağlarımı görmek isterim." gibisinden cümleler kurmuştur Segantini. Biraz ressamdan bahsedersem, yetimhanede büyümüş birisi. Annesini de 7 yaşında kaybediyor. Neden onu yalnız bıraktığını, bu kadar suçu kadının omuzlarına bindirdiğini ve annelik görevini yerine getirmediğini düşünüp, resimlerini çizmiştir. Ağaç kısmı ise hayatı temsil etmekte. Bu yüzden 'hapsedilme' durumundan bahsetmiştir. Aynı zamanda ağaç, doğa ananın yeniden doğumunu da temsil etmektedir. Kış mevsimi, ağaçların en ölü olduğu zamanlardan birisi, ölü bir anne... Oldukça detay barındırıyor.



L'Oiseau bleu (The Blue Bird), 1912-13, Jean Metzinger. Oldukça büyük bir eser. Fransız resimleri arasında belki de en ünlüsü ile şuan karşınızdayım. Öge öge ilerlemeye başlayalım. Öncelikle bir çırpıda baktığımızda üç kadın figürünü görebiliyoruz. En üst bölümde yer alan kadın iki alı arasında 'mavi kuş' tutmakta. Paris'in eğlence ve moda dünyasının sıkça kullandığı 'kızıl aynak' resmin orta-alt bölümünde. Orta-sol kısımda ise Metzinger'in yaşadığı yer olan Sacre Coeur. Bir dönemsel eser aslında ve Paris'in kısa bir özeti denileibilir. Sol-alt kısımda 'yeşil balıkçıl kuş', sağ kısımda da meyve kâsesi bulunmakta. Bakıldığında herkes mutlu ve hâlinden memnundur. 'Mavi kuş' zaten mutluluğun sembolüdür. Peki bu eseri öyle haybeye mi seçti Nihbrin-senseiniz? Tabii hayır. Bugün Şiir Platformunda paylaştığım, Bukowski'nin şiiri ile bağlantılı da ondan. İkisinin de çıkış noktası aynı. 'Mavi kuş'u bulmak isteyen yani mutluluğu bulmak isteyen iki kişinin hikayesi. Bu hikaye daha sonra sinemaya da geçiyor. Aynı zamanda bir çok yerde, özellikle Paris dolaylarında, müzikal-tiyatro olarak da sahneleniyor. Şiirinde de Bukowski'nin dediği gibi: "Mavi Kuş var yüreğimde, çıkmaya can atan. Ama ben ondan güçlüyüm. Kal diyorum ona, Kimsenin seni görmesine izin veremem. Mavi Kuş var yüreğimde, çıkmaya can atan." Şiir ve resim şimdi daha da bir anlam kazandı. Eskiz olarak bakmak için: tıklayın. Kız Nihbrin, harikasın ya.



A Few Small Nips, 1934, Frida Kahlo. Frida Kahlo'nun sözleri ile başlayayım. "Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; birisi Diego, diğeri ise tren beni az kalsın öldürüyordu. Bu ikisi arasında en yıkıcı olanı Diego'ydu." Şimdi esere baktığımızda, çok bariz bir şekilde, elinde bir bıçak ile yatağın hemen yanı başında duran bir kişi gözümüze çarpıyor. Yatakta ise çıplak bir kadın, kanlar içerisinde yatıyor ve eserin orta-üstünde ise "Birkaç Küçük Kesik" yazısı yer almakta. Bu resimin hikâyesi ise diğer anlattıklarım gibi şiire dayanmıyor. Bu sefer daha basit bir olay var. Karısını öldüren bir adamın savunmasında yer alan cümle. Tahmin edebileceğiniz gibi "Birkaç Küçük Kesik" ismi oradan geliyor. Adam savunmasında da bunu söylemiştir. Frida Kahlo ise, bu resimde orada kanlar içerisinde yatan kadının kendisi olduğunu ve başındaki kişinin ise Diego olduğunu söylemiştir. Eserin yapım yılında Kahlo çok büyük zorluklardan geçmiştir. Hamile kalamamış, Diego'nun küçük kızkardeşine ilgisini öğrenmiş ve o yıl boyunca resim yapamamış. Bu resim, hem o adamın savunması hem de Kahlo'nun o yıllarda yaşadığı olayların özeti aslında. Şuraya tıklayarak görebileceğiniz fotoğrafta, arka planda "Birkaç Küçük Kesik" yer alırken, Frida Kahlo'nun yüz ifadesi, herşeyi anlatır nitelikte. Frida Kahlo, eserin önüne bir kuş kafesi koymuş, bu da Diego'nun kafesine sığmayıp, dışarılara kaçması ama Frida Kahlo'nun bir türlü bu durumdan kaçamadığını, hapsolduğunu göstermektedir.



[quote author=Batunor]
Hesiod and the Muse, 1891, Gustave Moreau. Sembolizm akımının önemli temsilcilerinden ve resimlerinde genelde tema olarak İncilsel ve mitolojik öğeleri kullanan Gustave Moreau'nun eserlerinden biri. Resimde iki kişi görünmekte. Bunlar resmin adından da anlaşılacağı üzere Hesiod (sağdaki) ve bir Muse'udur. Hesiod, didaktik şiirin babası olarak kabul edilse de bu resimde gözleri kapalı bir biçimde hayâl kurarak elinde bir lir tutmakta ve arkasında bir Muse durmaktadır. Lirden yola çıkacak olursak arkasında duran Muse'un Calliope olması muhtemel. Ek olarak; Calliope, Hesiod tarafından "bütün Museların başı" olarak nitelendirilmiştir. Calliope ayrıca epik şiirin esin perisidir, ki birçok mitolojik öğenin büyük bir kaynağı olarak da görülür Hesiod. Tabii bu ifade kesin değil, çünkü liri tutan esin perisi değil. Hesiod, bu resimde yakışıklı ve genç bir adam olarak tasvir edilmiş. Muse'un arkasında ise bir defne asa durmakta. Bunun sebebi ise Hesiod'un Helicon Dağı'nda Muselarla karşılaşmasındandır. Kendisi, Helicon Dağı'nda koyun otlatırken Museların ona bir defne asa verdiğini iddia eder. Defne asa ise şairane otoriteyi temsil eder. Eski ve modern bilginler, bundan Hesiod'un lir çalmayı bilmediği ya da profesyonel olarak eğitilmediği sonucunu çıkarmış. Yani, bu resimde asıl hediye defne asa iken Hesiod'un, Muse geldiğinde çoktan elinde bir lir tutması bir çelişkiyi gösterir.
[/quote]
 
Sleep and his Half-Brother Death, 1874, John William Waterhouse. Neo-Klasik dönemin Ön Raffaeolo akımı içeriside, mitolojiden edebiyata kadar geniş bir konu çerçevesinde esinlenmelerle resim yapan ünlü ressam Waterhouse'nun en ünlü eseri. Ölüm için, ebedî uyku derler ve eklerler, uyku, ölümün kardeşidir diye. Bu söz bizim dilimizde olduğu gibi aynı zamanda diğer dillerde de vardır. Antik Grek Mitolojisinden gece tanrıçası Nyks'den doğan iki kardeş vardır. Biri Hypnos yani uyku, diğeri Thanatos yani ölüm. Hypnos genellikle elinde bir afyon çiçeği ile tasvir edilir. Böylelikle ikiz kardeşleri birbirinden ayırtedebilirsiniz. Waterhouse'nun eserinde de Hypnos elinde bir afyon çiçeği tutmaktadır. İkizi Thanatos yanında ise harp vardır. Thanatos'un bir eli Hypnos'un arkasında, Hypnos ise başını Thanatos'un omzuna yaslamış şekildedir. Waterhouse bu resmi çizmeden iki yıl öncesinde iki erkek kardeşini tüberkulozdan kaybetmiştir. Bir rivayete göre bu eser onlar düşünülerek çizilmiştir.
 
Status
Not open for further replies.
Back
Top Bottom