Kitapları 2. defa okudum ve neredeyse ilk seferki kadar zevk aldım ya. Çok güzel bir seri cidden. Şimdi de Zaman Çarkı serisini okuyorum 3. kitabın ortasındayım. Bu seriyi okuduktan sonra çok yavan geldi. Her yerden eksikmiş gibi. Bu arada ben ikinci defa okuduktan sonra serinin 3 kitapla bitmeyeceğine emin gibi bir şeyim. Ya da yazarın aylaklık etmesi dışında buna uğraştığı için bitmediğini düşünüyorum. Bir de eski de olsa
şu röportajı görünce bundan bayağı emin oldum.
-
Soru:The Kingkiller Chronicle’ı (Kralkatili Güncesi) daha en başından beri üç kitaba bölünmüş üç günü anlatacak şekilde mi planlıyordun? Yoksa bir kitap olarak başlayıp sonradan mı böldün? Nedir bu işin aslı?
Rothfuss: En başından beri bir planım olduğunu varsaymak büyük bir hata olur. Yalnızca yazmaya başladım ben. Planım falan yoktu. Ne yaptığımı bilmiyordum.
Yıllar ve yıllar boyunca, bunun kafamdaki ‘O Kitap’ olduğunu düşündüm. Tek ve büyük bir hikâye gibi geliyordu bana. Eninde sonunda, ciltlere bölünmesi gerektiğini fark ettim.
Üçün güzel bir sayı olması hariç, neden üç kitabı seçtiğimi söyleyemem. Bir nevi klasik sayı bu. Ama hikâye bu formatla gayet güzel geçinip gitse bile, keşke daha küçük parçalara bölseydim diye düşünmüyor değilim. İkinci kitapta çok fazla olay var. Diyelim ki bu üçlemeyi on kitap olarak yazdım; her biri daha kısa ve kendi içinde bütünlüklü olacaktı. Daha ziyade Dresden Dosyaları gibi.
Gerçi bu anlamsız bir düşünce. Daha küçük ciltler halinde yazsaydım eminim, “Ah, bunları daha büyük kitaplar hâlinde yazsaydım birbirinin içine geçmiş olay örgüleriyle daha çok oynayabilirdim!” diye düşünüyor olacaktım şu an.
Rothfuss: Yayımcım DAW gerçekten bir uzun kitap dostu. Büyük olasılıkla uzun kitaplarla arası en iyi olan yayınevidir. Etli, büyük fantezi kitapları revaçta değilken bile Tad Williams’ı yayımladılar. Rüzgarın Adı’nın 250,000 kelime olmasını umursamadılar bile. Bu, yeni yazarların ilk kitapları için nadiren elde edebildiği bir özgürlük.
Bunun yanında ikinci kitabın uzunluğu konusunda biraz endişelendim. Büyüyüp durdu. Sonunda Betsy’yi aradım ve uzunluğun bir problem oluşturup oluşturmayacağını sordum.
Başta sadece güldü geçti. Ancak sonra ben ona SAHİDEN uzun olduğunu söylediğimde, “Biraz araştırma yapmama izin ver,” dedi. İki gün sonra beni geri aradığında en uzun ciltsiz kitabın yaklaşık 420,000 kelime olduğunu ve bunun altında kaldığım sürece sorun olmayacağını söyledi.
Buna karşılık olarak tek söyleyebildiğim, “En uzun kitaptan daha kısa yazmak mı? Neden olmasın, bunu başarabilirim!” oldu.
Buradan anladığımız üzere yazar kitabı ciltsiz basılabilecek kadar kısaltmak konusunda sıkıntılar yaşıyor. Ve üç kitap derken öylesine demiş. Belki sadece buna uymaya uğraşıyordur ama bozsa da çok sıkıntı olmaz. Belki de her iki ihtimale uygun bir kitap yazmaya çalışıyordur. Bitti dense de okey, daha sonra devam dense de okey diyeceğimiz bir son gibi bir şey. Neyse yeter artık Allah'sız çıkar şu kitabı.