Flowing Tears - Fantastik Orta Çağ Rol Sunucusu | 2013-2018

Users who are viewing this thread

flowingtears.png

-​

Flowing Tears nedir?

Flowing Tears, Dungeons & Dragons masaüstü rol yapma oyunundan baz alınarak kurulmuş bir Minecraft Role Play sunucusudur.

Sizi diğer sunuculardan ayıran ne?


Bizi diğer sunuculardan ayıran en temel şey sınırsıza yakın görev, macera, gizem ve bulmacadır. Senaryo bundan önce açılan Minecraft Role Play sunucuları gibi sadece basit bir köyde geçmeyecek. İsterseniz sürgün edilmiş ve soyluluğu burada tanınmayan bir savaşçı olabilir, isterseniz asıl amacı insanlar üzerinde deneyler yapmak olan deli bir şifacıyı canlandırabilirsiniz. Yönetim ekibi sizin hayal gücünüze saygı duyacak. Mantık çerçevesinde yapılabilecek olan tüm rollere bürünebilirsiniz.

Peki büyü var mı?

Evet, var. Dungeons & Dragons'ın büyü listesindeki yüzü geçik büyünün hepsi sunucumuzda mevcut. Çıktığınız maceralarda, kütüphanenin yasaklı katındaki kitapların yaprakları arasında gizli tutulmuş tılsımlar yoluyla, şeytani ruhlarla yapacağınız anlaşmalarla kazanma ihtimaliniz olan onlarca büyü ve lanet var.

Macera? Gizem? Biraz daha açar mısın?


Flowing Tears evreni sadece meslek yapıp para kasmaktan ibaret değil. Haritanın tamamı sonu bulunamayacak kadar büyük zindanlar, ganimetlerle dolu mağaralar ve bulunmayı bekleyen hazinelerle dolu. Tüm bunları arıyorken karşınıza birbirinden farklı yaratık ve bulmaca çıkabilir. Tabii ki bunun yerine sıradan bir çiftçi de olabilirsiniz.

Peki çiftçi olursam bütün eğlenceyi kaçırmış olmayacak mıyım?

Hayır. Yönetim ekibi çoğu oyuncu tarafından "sıkıcı" tarzında nitelendirilen çiftçi rolü için bile rol çıkaracak. Kimi zaman tarlanıza dadanacak olan bir yaban domuzuyla uğraşırken, kimi zaman bir hayduttan kaçan genç bir kıza ev sahipliği yapabilirsiniz.

Yapabileceklerim sınırlı mı?

Tabii ki hayır. Bugüne kadar oynadığınız tüm sunucuları unutun. Çıkacağınız maceralarda elde edeceğiniz ganimetler, ormanın ortasında ağaç keserken bulacağınız eski bir sandığın içerisindeki büyülü kolye, tarlanızı ekiyorken rastladığınız antik silahlar gücünüze güç katacak.

Tamam her şey çok güzel, peki nasıl oynayacağım sunucunuzda?

Oyuncuları başvuru sistemiyle alacağız. Tek yapmanız gereken forumumuza (Flowing Tears RP) kayıt olup, başvuru atmak.




4.jpg


Forum Adresi: Flowing Tears RP

Sunucu Türü: Role Playing Game

Sunucu Durumu: Kapalı

Slot Sayısı: 60​

-


İç karartıcı karanlık sis tüm evrene hakim olduğunda dünyaya kan ve vahşetten başka bir şey getirmemişti. İnsanlar şehvetlerine yenik düşüyor, sadece birkaç gümüş sikke için birbirlerinin gırtlaklarını kesiyordu. Köyler, kasabalar, şehirler bakımsızlıktan döküntü haline gelmeye başlamıştı. Yhisland şehri de bu şehirlerden biriydi. Sokaklarda yürürken kızartılmış farelerin kokusu lağım ile birleşerek insanın burnunu dolduruyordu. İnsanlar giyeceklerini yakarak ısınıyor, çamurlara yalın ayak basarak dolanıyorlardı.

Bu dönemde şehrin yönetiminde olan Lord Gerbert evinde defalarca bıçaklanarak öldürülmesiyle “Kayıp Oğulların Savaşı” başladı. Kim ya da kimler tarafından yapıldığı hiçbir zaman öğrenilemedi. Zaten dibe sürüklenen şehirde, bu olaydan sonra kaos hakim olmaya başladı. Konsey üyeleri bütün varlıklarını bırakarak şehirden kaçtı, din adamları vaazlar vermeye çalışsa bile kimse tarafından umursanmadı, hatta birçoğu bıçak darbelerine kurban gitti. Yönetimsiz kalan Yhisland şehri kendi kendini bitiriyordu. İnsanlar ufak çeteler halinde buldukları her yeri yağmalıyor, önlerine çıkan onurlu savaşçıları ise havuç dilimler gibi parçalara ayırarak cesetlerini lağımlara atıyorlardı.



Kan, kusmuk, lağım kokularıyla kaplı bu şehir diplere doğru sürükleniyorken “O” geldi. Herkes ondan “O” diye söz etse dahi kendisinden Vulmar Eilhorn şeklinde bahsetmişti. O, platin sarısı saçlara, koyu kahverengi gözlere sahip bir Yüksek Elf idi. Irkdaşlarının çoğu gibi büyü yeteneğinde uzmanlaşmak yerine kendini dövüşmeye adamış bir Yüksek Elf'ti. Nereden geldiği kimse tarafından bilinmeyen Vulmar Eilhorn hakkında belki de binlerce teori üretilmişti. Bu teorilerden en mantıklı olanı ise Solomon isimli bir rahip tarafından ortaya atılmıştı. Solomon’un teorisine göre “Kayıp Oğulların Savaşı”, tanrıları fazlasıyla kızdırmıştı ve tanrılar bu günahkarları cezalandırmak adına Vulmar ve çeşitli ırklardan oluşan 20-25 kişilik savaşçı grubunu göndermişti.



Vulmar, şehir yönetimini devraldığında insanlar bunun farkına bile varmamıştı. Gözlerini kan ve vahşet dolduran günahkarlar, hiçbir kadına değer vermiyor, ırzlarını zorla ellerinden alıyorlardı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Vulmar eline geçirdiği her “farenin” kafasını boynundan ayırarak sivri kazıklara oturtup, bu kazıkları şehrin çeşitli yerlerinde sergilemeye başladı. Her kazıkta farklı bir ölüm sebebi yazıyordu. Tecavüz, hırsızlık, cinayet, bazen her üçü de. Sokaklarda tam teçhizat dolaşmaya başlayan muhafızlar hiçbir günahkara merhamet göstermiyordu. Bunu fark eden suçlular, faaliyetlerini günden güne azalttı. Kayıp Oğulların Savaşı sona erse bile Yhisland’a günümüzde hala açlık ve sefalet hakim.



Tanrılar günahlarını affetsin.



Sunucudan Görseller

1.jpg


2.jpg


3.jpg




 
Back
Top Bottom