sessiz sedasız gecenin bir yarısı başlar böyle bir hikaye, bakalım sonu nereye varır bilinmez...
Elf Felaketi uzun yıllardır üzerinde çalıştığım bir proje. Kendi tasarımını yaptığım bir dünya, tarihçe, coğrafya vs.. Elbette elfler, cüceler, ejderhalar gibi klasik fantezi edebiyatı ırkları hikayenin olmazsa olmazları...
Burada belirtmem gereken şu ki, (daha önce de Kan ve Kılıç serisinde de belirtmiş olduğumu hatırlıyorum) Kan ve Kılıç serisinde kullanmış olduğum bazı karakterler / hikayeler ilk olarak aslında bu proje için tasarlanmıştı. Alhedras ve Alhambro'nun hikayesi, Ceradhin krallığı, bazı isimler ve Kan ve Kılıç ta yazılmış bazı olaylar, bazen benzer şekilde bazen de farklı şekillerde zaman zaman burada da karşınıza çıkabilir.
- Bölüm 2
Elf Felaketi uzun yıllardır üzerinde çalıştığım bir proje. Kendi tasarımını yaptığım bir dünya, tarihçe, coğrafya vs.. Elbette elfler, cüceler, ejderhalar gibi klasik fantezi edebiyatı ırkları hikayenin olmazsa olmazları...
Burada belirtmem gereken şu ki, (daha önce de Kan ve Kılıç serisinde de belirtmiş olduğumu hatırlıyorum) Kan ve Kılıç serisinde kullanmış olduğum bazı karakterler / hikayeler ilk olarak aslında bu proje için tasarlanmıştı. Alhedras ve Alhambro'nun hikayesi, Ceradhin krallığı, bazı isimler ve Kan ve Kılıç ta yazılmış bazı olaylar, bazen benzer şekilde bazen de farklı şekillerde zaman zaman burada da karşınıza çıkabilir.
Kalın, mor renkli abadan cüppeler giymiş olan üç Datarr rahibi, gümüş tozu ile kayalık zemine büyülü rünleri çizmeyi bitirdiklerinde neredeyse gece yarısı olmuştu. Diğer ikisi geri çekildikten sonra rahiplerden biri oldukça ağır ve sağlam görünen ve üzeri tarikatlarının simgeleri ile dolu olan uzun asasını yere vurarak büyülü zemini etkinleştirdi. Gümüş rünler önce göz yakacak kadar parlak sonrasında ise daha soluk bir şekilde ışıldamaya başladı.
Aniden büyü çemberinin içinde uzun boylu bir adam ortaya çıktı. Hayır, göründü daha doğru bir kelimeydi, zira kişinin cismani bedeni burada değildi. Sadece görüntü olarak büyü çemberinin içinde duruyordu.
Çemberin içindeki kişinin üzerinde hafif deriden bir zırh vardı, bir elinde aynı az önce rahibin kullandığına benzer işlemeli ahşap bir asa bulunuyordu. "Siz çekilebilirsiniz," dedi rahiplere dönerek. Sesi büyü çemberinden dışarı çıkarken yankılanıyordu. "birazdan olacakları ölümlü gözleriniz ile görmemeniz sizin için daha hayırlı olacaktır!"
Rahipler sessizce selam vererek çemberden uzaklaştılar. Ardından da büyü malzemelerini toparlayıp kayalık zeminden aşağı doğru inen bir patikada yola koyuldular.
Rahipler görüş alanından çıktığında büyü çemberi tekrar hareketlendi. Bu kez parlak şövalye zırhları içerisinde uzun ve sapsarı saçları özenle örülmüş bir kadın belirdi. Bir eli belindeki kılıca yaslı bir şekilde çemberin içindeki diğer adama gülümsedi.
"Uzun zaman oldu." dedi gülerek. "umarım kardeşimin bizi buraya çağırmasının geçerli bir sebebi vardır!"
Adam tam cevap verecekti ki çember yine hareketlendi. Üçüncü olarak ortaya çıkan kişi diğerlerinden daha kısa boylu ve çelimsiz görünüyordu. Gecenin içerisinde neredeyse görülmeyecek kadar siyah bir cüppe giymişti. Tepesinde alev alev yanan bir mücevher olan kısa bir asa taşıyordu.
"Erkencisiniz," dedi yeni gelen cüppeli adam. "Thalian'a geçmek için bu kadar yanıp tutuştuğunuzu bilmiyordum!"
"Laf kalabalığını bırak," dedi zırhlar içerisindeki kadın. "yüzyıllar sonra üçümüzü bir araya topluyorsun! Bunun arkasından ne çıkacağını merak ediyorum."
"He zaman aceleciydin!" diye cevapladı cüppeli. "Beş bin yıl önce de kapıyı kapatmak için acele etmiştin." Sonra lafının yarısında elini savurdu ve eli kadının görüntüsünün içerisinden geçiverdi.
"Sen ne..." diye kaşlarını çattı kadın, gayri ihtiyari kılıcını çekmişti.
"Kuralları da sen koymuştun unuttun mu?" dedi cüppeli. "Fiziki olarak Thalian'a geçmemiz yasak. Sadece seçilmiş kişi aracılığı ile iletişime geçebiliriz!"
Kadın birden cüppelinin ne demek istediğini anladı. "Sen!" dedi bir eliyle ağzını kapatarak. "Elçi'ni mi buldun!"
Cüppeli adam insanın ruhunu donduracak bir kahkaha patlattı. "Ne o sevgili ablacığım," dedi. "Benim bir Elçi'ye sahip olmam çok mu gerçek dışı? Sen yüz yıllar boyunca Thalian'ı o tanrıların hatalı ürünleri ile yönetirken benim sesim çıkmadığı için bunu yapamayacağımı mı sandın? Şimdi sıra bende..."
Cüppeli aniden durdu. Sanki bir sesi dinler gibi kafasını geriye atıp kulak kabarttı. Bulundukları konumun gerisinden, dağların ardından kırmızı bir alev gökleri inleten bir kükreme ile harladı. "Sadece Elçi'mi bulmakla kalmadım ablacağım" dedi elini şaheserini gösterir bir heykeltraş gibi savurarak. "daha da iyisi var."
"Kyrmjir adına!" dedi kadın "yoksa, yoksa Yıkımgetiren'i mi uyandırdın! Sen, sen...ne yaptın..." sesi hiddet ile korku arasında gidip gelirken titriyordu. Sonunda konuşmanın başından beri sesi hiç çıkmayan diğer adama döndü.
"Julius!" dedi. "kardeşim, birşeyler yap!"
Deri zırhlar içerisindeki adam sessizce ikisini birden süzdü. "Üzgünüm abla," dedi sonrasında. "Bu rolü bana çok önce verdiniz. Ben sadece izleyici ve kurallara uyulup uyulmadığını kontrol eden hakemim... ve şu an, her şey kurallara uygun.."
Aniden büyü çemberinin içinde uzun boylu bir adam ortaya çıktı. Hayır, göründü daha doğru bir kelimeydi, zira kişinin cismani bedeni burada değildi. Sadece görüntü olarak büyü çemberinin içinde duruyordu.
Çemberin içindeki kişinin üzerinde hafif deriden bir zırh vardı, bir elinde aynı az önce rahibin kullandığına benzer işlemeli ahşap bir asa bulunuyordu. "Siz çekilebilirsiniz," dedi rahiplere dönerek. Sesi büyü çemberinden dışarı çıkarken yankılanıyordu. "birazdan olacakları ölümlü gözleriniz ile görmemeniz sizin için daha hayırlı olacaktır!"
Rahipler sessizce selam vererek çemberden uzaklaştılar. Ardından da büyü malzemelerini toparlayıp kayalık zeminden aşağı doğru inen bir patikada yola koyuldular.
Rahipler görüş alanından çıktığında büyü çemberi tekrar hareketlendi. Bu kez parlak şövalye zırhları içerisinde uzun ve sapsarı saçları özenle örülmüş bir kadın belirdi. Bir eli belindeki kılıca yaslı bir şekilde çemberin içindeki diğer adama gülümsedi.
"Uzun zaman oldu." dedi gülerek. "umarım kardeşimin bizi buraya çağırmasının geçerli bir sebebi vardır!"
Adam tam cevap verecekti ki çember yine hareketlendi. Üçüncü olarak ortaya çıkan kişi diğerlerinden daha kısa boylu ve çelimsiz görünüyordu. Gecenin içerisinde neredeyse görülmeyecek kadar siyah bir cüppe giymişti. Tepesinde alev alev yanan bir mücevher olan kısa bir asa taşıyordu.
"Erkencisiniz," dedi yeni gelen cüppeli adam. "Thalian'a geçmek için bu kadar yanıp tutuştuğunuzu bilmiyordum!"
"Laf kalabalığını bırak," dedi zırhlar içerisindeki kadın. "yüzyıllar sonra üçümüzü bir araya topluyorsun! Bunun arkasından ne çıkacağını merak ediyorum."
"He zaman aceleciydin!" diye cevapladı cüppeli. "Beş bin yıl önce de kapıyı kapatmak için acele etmiştin." Sonra lafının yarısında elini savurdu ve eli kadının görüntüsünün içerisinden geçiverdi.
"Sen ne..." diye kaşlarını çattı kadın, gayri ihtiyari kılıcını çekmişti.
"Kuralları da sen koymuştun unuttun mu?" dedi cüppeli. "Fiziki olarak Thalian'a geçmemiz yasak. Sadece seçilmiş kişi aracılığı ile iletişime geçebiliriz!"
Kadın birden cüppelinin ne demek istediğini anladı. "Sen!" dedi bir eliyle ağzını kapatarak. "Elçi'ni mi buldun!"
Cüppeli adam insanın ruhunu donduracak bir kahkaha patlattı. "Ne o sevgili ablacığım," dedi. "Benim bir Elçi'ye sahip olmam çok mu gerçek dışı? Sen yüz yıllar boyunca Thalian'ı o tanrıların hatalı ürünleri ile yönetirken benim sesim çıkmadığı için bunu yapamayacağımı mı sandın? Şimdi sıra bende..."
Cüppeli aniden durdu. Sanki bir sesi dinler gibi kafasını geriye atıp kulak kabarttı. Bulundukları konumun gerisinden, dağların ardından kırmızı bir alev gökleri inleten bir kükreme ile harladı. "Sadece Elçi'mi bulmakla kalmadım ablacağım" dedi elini şaheserini gösterir bir heykeltraş gibi savurarak. "daha da iyisi var."
"Kyrmjir adına!" dedi kadın "yoksa, yoksa Yıkımgetiren'i mi uyandırdın! Sen, sen...ne yaptın..." sesi hiddet ile korku arasında gidip gelirken titriyordu. Sonunda konuşmanın başından beri sesi hiç çıkmayan diğer adama döndü.
"Julius!" dedi. "kardeşim, birşeyler yap!"
Deri zırhlar içerisindeki adam sessizce ikisini birden süzdü. "Üzgünüm abla," dedi sonrasında. "Bu rolü bana çok önce verdiniz. Ben sadece izleyici ve kurallara uyulup uyulmadığını kontrol eden hakemim... ve şu an, her şey kurallara uygun.."
- Bölüm 2