Deneme Yazma

Users who are viewing this thread

Konuyu açan arkadaş, yazdığın şeyler makale olamamış. Onlara makaleden daha çok deneme desen daha mantıklı.
Yan verilerle desteklenmemiş kaynak sunulmamış yazılara makale demek biraz zor. Ki makaleler alanında uzman kişiler tarafından yazılır. Konu deneme platformuna dönse daha mantıklı olabilir.
 
Finde said:
Konuyu açan arkadaş, yazdığın şeyler makale olamamış. Onlara makaleden daha çok deneme desen daha mantıklı.
Yan verilerle desteklenmemiş kaynak sunulmamış yazılara makale demek biraz zor. Ki makaleler alanında uzman kişiler tarafından yazılır. Konu deneme platformuna dönse daha mantıklı olabilir.
Bu öneriyi dikkate aldım ve konuyu "Deneme Yazma Platformu" olarak değiştirdim. Hayırlı olsun.
 
Yalnız deneme de tam sayılmaz tanım üstüne ancak yine de konunun ismini daha fazla değiştirmeyeceğini düşünerek çok takılmayacağım sanırım.  :iamamoron:

Caliph said:
Başlığı meme platformu diye okuduğum için bu emektar kardeşimden özür diliyorum. Bunu yazmasam bu gece vicdan azabından uyuyamayacaktım.

Ne yalan söyleyeyim, ben de böyle büyük heveslerle geldim buraya.  :lol:
 
hobeto13 said:
Yalnız deneme de tam sayılmaz tanım üstüne ancak yine de konunun ismini daha fazla değiştirmeyeceğini düşünerek çok takılmayacağım sanırım.  :iamamoron:

Caliph said:
Başlığı meme platformu diye okuduğum için bu emektar kardeşimden özür diliyorum. Bunu yazmasam bu gece vicdan azabından uyuyamayacaktım.

Ne yalan söyleyeyim, ben de böyle büyük heveslerle geldim buraya.  :lol:
Boş dönme gel yaz bir şeyler :smile:
 
Finde said:
Konuyu açan arkadaş, yazdığın şeyler makale olamamış. Onlara makaleden daha çok deneme desen daha mantıklı.
Yan verilerle desteklenmemiş kaynak sunulmamış yazılara makale demek biraz zor. Ki makaleler alanında uzman kişiler tarafından yazılır. Konu deneme platformuna dönse daha mantıklı olabilir.
Bunu ben ilk sayfada yazdım ama biz deyince  nedense yaşından  dolayı aşağılamak  oluyor,bilemiyorum.
 
Propaganda said:
Bunu ben ilk sayfada yazdım ama biz deyince  nedense yaşından  dolayı aşağılamak  oluyor,bilemiyorum.
Evet, oldukça benzer tavsiyeler;

Finde said:
Konuyu açan arkadaş, yazdığın şeyler makale olamamış. Onlara makaleden daha çok deneme desen daha mantıklı.
Yan verilerle desteklenmemiş kaynak sunulmamış yazılara makale demek biraz zor. Ki makaleler alanında uzman kişiler tarafından yazılır. Konu deneme platformuna dönse daha mantıklı olabilir.
Propaganda said:
Valla ne diyeyim, çıldırdım  helal olsun. :lol:
 
Propaganda said:
Kırmıyorum  yahu,ama bir makale yazmak,onu yayınlamak  için o konuda iyi bilginiz olmasi lazım. Yoksa bir sürü gazetede  çıkan boş yazılar var ,onlardan farkı kalmıyor. Kaldı ki bu şekilde olmaz bir makale, herhangi bir bilimsel dayanak yok,kanıtlayabileceği  bir veri yok. Bu düz yazı olur en fazla,deneme olması için bile yetersiz. Bunu kast etmeye çalıştım.
 
Propaganda said:
Propaganda said:
Kırmıyorum  yahu,ama bir makale yazmak,onu yayınlamak  için o konuda iyi bilginiz olmasi lazım. Yoksa bir sürü gazetede  çıkan boş yazılar var ,onlardan farkı kalmıyor. Kaldı ki bu şekilde olmaz bir makale, herhangi bir bilimsel dayanak yok,kanıtlayabileceği  bir veri yok. Bu düz yazı olur en fazla,deneme olması için bile yetersiz. Bunu kast etmeye çalıştım.
O lafına bir şey dememiş ki konuyu açan arkadaş.
 
Yiğit Gün said:
2. Makalemi iftiharla sunarım :smile:

Ural-Altay Kavimleri

Ural-Altay birkaç özerk bölgeden ve bozkırdan ibaret değildir. Ural-Altay milletleri Dünya'ya diz çöktüren milletlerdir. Şimdi bu milletleri madde madde yazacağım. Okurken çok şaşıracaksınız.

Kızılderililer

Kızılderililer'in Büyük Göç sırasında Amerika'ya geçmesine dair 2 teori var.

a)Önce Rusya'ya geçtiler.Ardından kış mevsiminde donmuş Bering Boğazını yürüyerek/atla geçerek Amerikaya gelmiş oldular. Güneylerinde bulunan Maya/Aztek topluluklarından etkilendiler.

b)Bir savaşı kazadandılar ve bir sürü tutsak ele geçirdiler. Sandallar yaparak Bering Boğazını/Atlantiği bunlarla geçtiler.Amerika'ya gelince Güneylerinde bulunan Maya/Aztek topluluklarından etkilendiler.

Finler

Yani Finlandiyalılıar ! Büyük Göç sırasında oraya ggittiler. Onların gidişine dair iki teori var.

a) Rusya'nın ortasından direk geçtiler. Etraflarında bulunan Norveç, İsveç ülkelerinin kültürlerinden etkilendiler .Sonra Hristiyan oldular.

b)Batıya ilereleyip Kırım'dan Macaristan'a oradan Finlandiya'ya geldiler. Etraflarında bulunan Norveç, İsveç ülkelerinin kültürlerinden etkilendiler .Sonra Hristiyan oldular.

Macarlar

Bunu bilenler vardır. Avrupa Hunları dağılınca orada yerleşik hayata geçtiler.

Bulgarlar

Onlar da Türk :smile: Slavlaştılar sonra Hristiyan oldular.


Kore

Onlar da Türk :smile: Büyük Göç'te oraya kaçtılar. Çinlilerden etkilendiler.

Japonlar

Onlardan Türk anasını satim :smile: Büyk göç sırasında Çinlileriden gemi alıp oraya kaçtıkları varsayılıyor.


Baktım da Tüm Dünya Türk'müş :smile: . Bunu yazmayı bir Countryball'a bakarak kara verdim. Ural-Altai Countryball'Ları vardı. Bulursam buraya atarım :smile:
kizilderililer beringden gocmek zorunda degil. Yanlis hatirlamiyorsam amerikada bulunan bir tavugun kemigi mikronezyadan gelmisti. Bulgarlar once hristiyan oldu sonra slavlasti. Cinliler niye turklere gemi verip kacmalarini saglasin ki? Inandirici degil cogu
 
Yiğit Gün said:
2. Makalemi iftiharla sunarım :smile:

Ural-Altay Kavimleri

Ural-Altay birkaç özerk bölgeden ve bozkırdan ibaret değildir. Ural-Altay milletleri Dünya'ya diz çöktüren milletlerdir. Şimdi bu milletleri madde madde yazacağım. Okurken çok şaşıracaksınız.

Kızılderililer

Kızılderililer'in Büyük Göç sırasında Amerika'ya geçmesine dair 2 teori var.

a)Önce Rusya'ya geçtiler.Ardından kış mevsiminde donmuş Bering Boğazını yürüyerek/atla geçerek Amerikaya gelmiş oldular. Güneylerinde bulunan Maya/Aztek topluluklarından etkilendiler.

b)Bir savaşı kazadandılar ve bir sürü tutsak ele geçirdiler. Sandallar yaparak Bering Boğazını/Atlantiği bunlarla geçtiler.Amerika'ya gelince Güneylerinde bulunan Maya/Aztek topluluklarından etkilendiler.

Finler

Yani Finlandiyalılıar ! Büyük Göç sırasında oraya ggittiler. Onların gidişine dair iki teori var.

a) Rusya'nın ortasından direk geçtiler. Etraflarında bulunan Norveç, İsveç ülkelerinin kültürlerinden etkilendiler .Sonra Hristiyan oldular.

b)Batıya ilereleyip Kırım'dan Macaristan'a oradan Finlandiya'ya geldiler. Etraflarında bulunan Norveç, İsveç ülkelerinin kültürlerinden etkilendiler .Sonra Hristiyan oldular.

Macarlar

Bunu bilenler vardır. Avrupa Hunları dağılınca orada yerleşik hayata geçtiler.

Bulgarlar

Onlar da Türk :smile: Slavlaştılar sonra Hristiyan oldular.


Kore

Onlar da Türk :smile: Büyük Göç'te oraya kaçtılar. Çinlilerden etkilendiler.

Japonlar

Onlardan Türk anasını satim :smile: Büyk göç sırasında Çinlileriden gemi alıp oraya kaçtıkları varsayılıyor.


Baktım da Tüm Dünya Türk'müş :smile: . Bunu yazmayı bir Countryball'a bakarak kara verdim. Ural-Altai Countryball'Ları vardı. Bulursam buraya atarım :smile:

Çok tarih bilmiyorum ama daha farklı bir tarzda yazsan daha fazla ilgi çeker.
 
Kayra said:
Teoriler de girer sanırım konunun içine;

Tek Kültür Teorisi

Kültür içinde gelenekler görenekler, dil ve alışkanlıklar gibi milli unsurları barındırdığı gibi coğrafya, yer şekilleri gibi insan topluluğundan bağımsız bir takım unsurları da barındıran kompleks bir yapıdır. Kültür esasında bir ulusun yaşayış şeklinin bazı sınırlara çekilerek belirtilmesidir. Bu sınırlar zamanla değişerek evrimleşirler bu evrimleşmeyi etkileyen sayısız faktör vardır, bu teorinin ana konusu ise kültürler içindeki milli unsurların zamanla birbirine yakınlaşarak tüm kültürlerde ortak bir milli bölüm oluşmasını temel alıyor.

Önce biraz daha kültürü ve tarihçesini irdeleyelim,
Kültür Homo Sapiens Sapiens'in evrildiği andan itibaren oluşmaya başlayan ve giderek büyüyen bir şey, bu yüzden dünyanın en eski kültürü veya en köklü kültür gibi tabirler tamamen yanlıştır, çünkü kültür insanla başlar. İnsanların işbirliği yapmasını, iletişim kurmasını sağlayan her şey kültürün de bir unsurudur, bu bakımdan kültürsüz insan veya kültürsüz toplum olamaz.

Kültürler bölünerek çoğalır, sıfırdan bir kültür oluşması mümkün değildir bunun olması için sıfırdan insan, sıfırdan toplum oluşması gerekir ki bu imkansızdır. Kaldı ki bir kültürün "Proto" dediğimiz aşamadan çıkıp gerçek anlamda ayrı, milli unsurları sağlam bir temele oturmuş bir kültür haline gelmesi uzun yıllar sürer. Bunu göz önünde bulundurursak ABD halkının hala bir proto-kültür döneminde olduğunu ve bu yüzden bir millet olarak sayılamayacağını rahatlıkla anlarız. Olağan şartlarda ilerleyen yüzyıllar veya bin yıl sonrasıda bu proto kültürün gittikçe milli unsurları tamamlanmış bir kültür haline döndüğünü görmemiz gerekirdi ancak bunu görmeyeceğiz nedenini az sonra açıklayacağım.

Pangea Ultima teorisini bilirsiniz belki, bu teori, milyar yıllar önce olduğu gibi kıtaların birleşip tek bir kıta haline gelmesini esas alır, kültürler içinde bu geçerlidir. Tüm kültürler tek bir kültürden türemiştir, ancak göçler, savaşlar gibi sebeplerle birbirlerinden ayrılan topluluklar diğer toplumlarla aktif bir iletişim içerisinde olmadığı için o kültürü zamanla değiştirerek başka bir noktaya getirir, ilk başta bu ayrılık yumuşak bir biçimde ve bir kültürün içinde bulunan bir başka versiyon gibi başlar. Konuşulan kelimeler asıl dilin ayrı bir lehçesinden olmaya başlar, gelenekler değişir, çarpıtılır, yok olur veya var olur ve aslında burada başka kültüre bağlı olan bir proto-kültür oluşur, ondan sonrasında da tahmin edebileceğiniz o proto kültür gelişerek ayrı bir kültür olur.

Tarihimizden bir örnek vermek gerekirse Türk ve Moğol kültürleri geçmiş dönemlerde tek bir kültür sayılabilecek kadar yakın bir kültürdü, bu kültüre "bozkır" kültürü diyelim. Örneği biraz daha iyi açıklamak için bir indirgeme yapacağım, Bir nehir düşünün adı "Bozkır" nehri olsun, bu nehiri tarih çizelgesinin üstüne koyalım. Nehir uzun yıllar boyu tek bir doğrultuda aksın, ta ki Milat'a kadar, sonra bu nehir yavaş yavaş iki ayrı doğrultuda akmaya başlasın. Bu durumda nehir hala "Bozkır" nehiridir, fakat dallanmıştır. Bu dallar 750 yılına kadar iyice ayrılarak ilerlesin ve bir kırılma noktasından sonra o dallar Moğol ve Türk isimleriyle daha önce bir nehrin iki farklı dalı olarak anılırken şimdi iki farklı nehir olarak anılmaya başlayacaktır. Bu ayrışma ilerledikçe nehirlerin arasındaki bağ gittikçe zayıflar ve en sonunda tamamen alakasız iki nehir meydana gelir.

Peki şimdi biraz daha günümüze gelelim ve kültürlerin neden birleşeceğini açılayalım. Bunlara ABD'nin neden ayrı bir kültürü olamayacağıyla başlayalım, ABD toplumu da her toplum gibi sıfırdan oluşmamış ve başka bir toplumun içinden çıkarak oluşmuştur, bu durumda ABD toplumunun halihazırda bir kültürü olması gerekir, ancak ABD toplumu tek yekün olarak başka bir toplumdan değil, başka toplumlardan koparak birleşmiştir ve bu yüzden halihazırda ortak bir kültürü bulunmamaktadır, bu durum oluşacak proto-kültür aşamasının da sebeplerinden biridir. Bütün bunları aklımızda tutalım ancak daha önce önemli bir şey dedik, esas toplumdan ayrılan bir toplumun proto-kültür aşamasına girmesi ve ana kültürden kopması için mutlaka aradaki iletişimin de kopması gerekir. Günümüze kadar sıkıntı yoktu bu konuda, her şey yolunda gidiyordu ve ABD toplumu bir proto-kültür oluşturmaya başlamıştı, ancak bugünden sonra bu proto-kültürün ana kültürden ayrılması imkansız bir hale gelmiştir çünkü iletişim kurulmuştur. Bugün ABD toplumu ile İngiliz toplumu internet sayesinde doğrudan bir iletişim halindedir, bu iki toplum aynı platformlarda aynı ortamlarda zamanlarını geçirmektedir. Bu nokta göz önünde bulundurulduğunda ABD'nin oluşturduğu Proto-kültürün ana kültür olan İngiliz kültüründen ayrılması imkansızdır. Aradaki iletişim kültürlerin de aynı doğrultuda evrilmesinei ve birbirlerinden farklı olmasını engellemektedir.

Diğer kültürlerin bunla ne alakası var diyeceksiniz, 19. yüzyıla kadar yoktu ancak  Sanayi devriminin etkisinde gerçekleşen pazar arayışı ve sömürgecilik yarışının ekseninde oluşan emperyalizm bir kültürün diğer kültürleri yok etmesine ve o yok edilen kültür yerine sömürgeci ülkelerin kültürlerinin yerleşmesine yol açmıştır. Bu tek bir kültüre giden yolda önemli bir adımdır çünkü bu süreçte bek çok kültür katledilerek içlerinde tüm milli unsurlar sökülmüş ve yerlerine başka suni unsurlar etkilenmiştir. Normal şartlarda bu kültürler iletişimin artması sonucu zaten zamanla tek bir kültüre evrilecekken emperyalizm bu evrimin belki de binlerce sene erkenleşmesine neden olmuştur. Bu erkenleşme, oluşacak ortak kültürün tüm dünya milletlerinden bir unsur taşımasını engelleyerek belli başlı kültürlerin diğerlerine oranla çok daha baskın olmasına ve diğer kültürleri baskısı altına almasına neden olacaktır.

Günümüzde bunun tesirleri açık açık görülebilmektedir, Türkiye'de fast food şirketlerinin bayileri hızla yaygınlaşıyor, insanlar Facebookta Twitterda vakit geçiriyor ve bu vakitte dış dünya ile yoğun bir iletişim kuruyor, Türk kültürünün milli unsurları değişiyor ve bu unsurların bazıları emperyalizm etkisinden dolayı başka bir kültürün milli unsurlarına yerlerini bırakıyor. Bu sadece Türk toplumu için değil her toplum için geçerlidir bu durumun devamında belki yüz yıllar belki de bin yıllar sonucu kültürlerin içinde milli unsurlar ortak hale gelecektir, bu ortaklaşma çok önemli olsa da daha önce değindiğimiz gibi bir de kültürün toplumdan bağımsız olan kısmı var, bu kısmın birleşmesi ise Dünya'da pek de mümkün gözükmüyor çünkü bu kısmın ana unsurunu coğrafya oluşturuyor, tabii eğer başka bir dünyaya göçersek orasını bilemiyorum.

Aslında bunun belirtileri açıktır, çoğu cahil olmayan insan bunu görebilir. Bunu illah emperyalizmle yayman gerekmez ama. Yani dünyaya yayılan her şey, her aygıt, her sosyal ağ neredeyse Amerikan yapımı. Çalışıyor adamlar, üretiyor bizim gibi değiller.
 
Ben zaten emperyalizm olmasa da bu olayin gerçekleşeceğini söylüyorum ama emperyalizm bunu hızlandırdı ve oluşacak tek kültürde bazı günümüz kültürlerinin daha baskın olmasına yol açtı.
 
Ağır ittihatçı olduğum doğrudur.
                                              Dilde Sadeleşmenin Tarihi
Meşrutiyet dönemlerinde birçok edebiyatçı Arapça ve Farsça gibi dillerden giren kelimelerle ağırlaşan Osmanlıcaya karşı yeni bir dil arayışına girmişlerdir. Bu arayışın en teşkilatlı ortaya çıkışı Genç Kalemler dergisidir. Bünyesinde Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem,  Ömer Seyfeddin gibi yazarları bulunduran Genç Kalemler, 1910-1912 yılları boyunca yayınlanmış edebiyat, ilim ve fikir dergisidir. Ekibinin önemli bir kısmı İttihat Terakki ile organik ilişki içinde olan dergi, ikinci meşrutiyet döneminde Türkçülük akımının önemli yayınlarından biri olmuştur. İkinci cildinin Nisan 1911 tarihli ilk sayısında Ömer Seyfeddin’in “Yeni Lisan” adıyla kaleme aldığı makale, dergiyi Milli Edebiyat akımı ve Yeni Lisan hareketinin öncüsü konumuna getirmiştir. Yeni Lisan Hareketinin “Milli bir edebiyat milli bir dille yaratılabilir" görüşü etrafında, Türkçe’nin sadeleşmesi için kabul ettiği ilkeler şunlardır:
1- Arapça ve Farsça gramer kurallarının kullanılmaması, bu kurallarla yapılan terkiplerin kaldırılması,
2- Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçede söylendikleri gibi yazılması,
3- Başka Türk Lehçelerinden kelimeler alınmaması,
4- İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi,
5- Dil ve edebiyatın doğu-batı taklitçiliğinden kurtarılması

Yeni lisan hareketine Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Faruk Nafiz, Halit Fahri, Orhan Seyfi Yusuf Ziya Enis Behiç, Halide Edip, Yakup Kadri, Refik Halid, Reşat Nuri, Yahya Kemal,Mehmet Akif, Süleyman Nazif gibi birçok isim destek vermiştir.
Türkçenin sadeleşmesinde ikinci önemli atılım cumhuriyet ile beraber olmuştur.1928’de latin harfleri kabul edilmiş,1932’de Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tektik Cemiyeti adıyla kurulmuştur. Dil devrimi Türkçeciliği devlet politikası haline getirmiştir. Atatürk konu hakkındaki fikirlerini şöyle açıklıyor:
“Yaşamak isteyen uluslar, tarihleri ile tarihlerini her alanda yaşatan dillerine sağlam sarılırlar. Dilbilim, tarihin en uzak, en karanlık köşelerini aydınlatır. Türk tarihi, Türk ırkını ancak deneysel bilim belgeleriyle bulur. Türk dili, bunlardan en önemlisidir. Türk’ün tarihsel varlığı ile bu varlığın yeryüzündeki yaygınlığını, özellikle Türk dilinin özgünlüğü çok açık bir kesinlikle göstermektedir. Sonsal (nihai) hedefimiz, yalnız Anadolu Türklerinin değil bütün Türklerin ortak Türkçesini yaratmaktır. Türkçe bütün Türkiye’ye ve Türk dünyasına egemen kılınacaktır”
1936’da bildiğimiz adını alan Türk Dil Kurumu halen yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar önermektedir. Özçekim ve belgegeçer gibi önermeler bir miktar başarıya ulaşmış olsada dil kurumunun çoğu önermesi tutulmamıştır. Oktay Sinanoğlu’nun Bye Bye Türkçe kitabıyla Türkçe’nin yerli dili olarak aşağılanmasını eleştirmesi dilde sadeleşmeyi yeniden gündeme getirmiştir.
 
Back
Top Bottom