2016-2017 Türkiye Ekonomik Bunalımı

Users who are viewing this thread

Corneille de Witt said:
Sence yapılması gereken ne?
Çok basit. Herşeyini satmayacaksın, özelleştirmeyeceksin, herşeyini dolara göre yapmayacaksın (köprüler vs.), gereksiz harcama yapmayacaksın (makam araçları ve bunun gibi israflar), oy için aşırıya kaçan sözlerden uzak duracaksın, hukukun herşeyden üstün olduğunu göstereceksin, terör örgütlerinin devlette yapılanmasına izin vermeyeceksin, terör örgütleri ile anlaşma yapmaya çalışmayacaksın, demokrasinin olduğunu göstereceksin, ülkenin adaletli ve herkese eşit davranan bir yer yapacaksın, ülkene ne olduğu belirsiz insanları mülteci diye rastgele bırakmayacaksın gibi gibi...

Bunlar sadece aklıma ilk gelenler ve yazmak istediklerim. Bunlar dışında yazmadığım birçok şey var. Ama ülkede bunların azını yapmak bile büyük bir zorluk olduğundan isterse halkta hiç dolar kalmasın yine o dolar 4 lirayı görür.

Öyle bir sormuşsun ki sanki yapılan bir işe yaramış ama ben beğenmemişim gibi.
 
Corneille de Witt said:
Sence yapılması gereken ne?
Savaş halinde olmamamız, üretime yüklenmek, bomba patlamaması, yabancı yatırımcıyı kaçırmamak, turizmi bitirmemek, Rus uçağı düşürmemek, sınırlarını kontrol etmek, 3 milyon mülteci almamak, darbe ortamı oluşturmamak, OHAL'den çıkmak, laik ve demokratik ülke olmak gibi aslında basit şeyler.
 
Düşününce mevcut muhalefetten kimse gelemez ki.
Kılıçdaroğlu papağan mübarek. Türkiye onunla ilerleyecekse, diğer ülkelerin sıkılıp la şuna he deyip geçin demesi ile ilerler sanırım.
Bahçeli gelirse, uzun soluklu kurtlar vs diğerleri rpg oyununa gireriz. Adam zaten hık dese ölecek gerçi.
Aga muhalefet başkanlarının değişmesi lazım iktidardan önce. Bunlarla cacık olmuyor.
 
Zaten Rte nin çıkmazı bu. Karşısında güçlü biri yok. Sağ sol milliyetçi fark etmez güçlü bir lider çıksın gider. Bu ikili seçim de iyi bir aday zorlar bence.
 
Dövizin düşmesi için sadece hükümetin birşeyler yapması gerekmiyor vatandaşlarada iş düşüyor.

Atıyorum İphone kullanmak yerine vestel vs kullanıcaksın.Mercedes BMW binmek yerine Fiat Toyota biniceksin.Asus(Bende Asus kullanıyorum bu arada :grin: ) kullanmak yerine Casper,exper kullanacaksın.Yani kısacası Türkiyede üretilen ithal edilmeyen ürünleri kullanmamız gerekiyor.
 
Vestel'in telefonunun çoğu parçası yine yabancı. Türkiye'de hangi bilgisayar parçası üretiliyor ki Casper, Exper ondan kazanç sağlasın? Onlar da yurt dışından alıyor, sana kitliyor. Belki araba üretimi vardır, bilmiyorum hangi marka.

Sonuçta Türkiye'de satılan bir çok teknolojik ürün saf Türkiye menşei olan şeyler değil. Yapıyorsak sadece bir parçasını yapıyoruz, gerisi yine dışarıdan gelme. Yine dövize bağlısın.
 
Benim zamanımda ilkokulda yerli malı haftası vardı. O geldi aklıma hala varmı acaba?

Pc gibi teknoloji yoğun ürünler de çok fark etmez ama arabalar da fark eder. O da cüzi bir miktar. Sonuçta bize ait bir marka yok. İthal Bmw almak yerine burda üretim bir şey alnabilir. O da ne kadar katlı sağlar bilmem.
 
Bir şey üretmeden önce Türkiye'nin burjuva kesiminin düzenlenmesi gerekiyor. Bu da eğitimden ve hayat görüşünden geçiyor.
 
Fiat miat sadece Türkiye'de ortaklıkları var. O arabaları alınca da gerçek sahibi ülkeler de kazanıyor. Kısacası Türkiye'nin kendine ait ürettiği bir şey yok.
 
Türkiye'de yerel üretim hiçbir sanayi kolunda yeterli seviyede güçlü değil. Zaten hali hazırda yatırımcılar da kaçıyor, bu şartlarda aslında en iyisi sanayi kollarına devlet eliyle yatırım yapacaksın. Ama bu bile şuan o kadar ütopik göründü ki. Türkiye imkanlar içinde bir imkansızlıklar ülkesi. :meh:
 
Lakırdıya atsam boşuna kaynar giderdi. Buradan daha ilgili bir konu da yok.

Uğur MUMCU / Cumhuriyet said:
Sahte Milliyetçiler

Yabancılar ayıp olmasın diye, bizim gibi ülkeler için "gelişmekte olan ülkeler" derler! Aslına bakarsanız, bizim adımız "az gelişmiş ülke"dir. Ünlü Fransız bilim adamı Mourice Duverger, bizim gibi ülkeler için "proleter uluslar" kavramını kullanıyor. Duverger, Türkçe'ye "Politikaya Giriş" adıyla çevrilen özlü incelemesinde:

- Burjuva milletlerle, proleter milletler arasındaki fark, 18. yüzyıl Avrupası'nda aynı ülkenin burjuvazisi ile proleteryası arasındaki fark kadar büyüktür, demektedir. "Proleter uluslar", sanayi devriminin dışında kalan, tarımı ilkel, enerjisi ve makine üretimi yetersiz, buna karşılık ticaret burjuvazisi gelişmiş, ulusal geliri düşük toplumlar demektir.

"Proleter uluslar", gelişmiş, sanayileşmiş ülkelerin pazarlarıdır. Gelişmiş ülkeler, proleter uluslar üzerinde, yardım adı altında ekonomik ipotekler kurarlar. Yirminci yüzyılın ilk başlarındaki askeri işgaller, günümüzde ekonomik işgallere dönüşmüştür. Türkiye, böylesine ekonomik işgal altında tutulan "proleter uluslar"ın en başlarında yer almaktadır.

"Proleter uluslar"ın tek kurtuluş yolu, uluslararası kapitalizme karşı savaş vermelerine bağlıdır. Buna, "antiemperyalizm" diyoruz. Gerçek "milliyetçilik" budur. Üretimi, yabancılara karşı sömürtmemektir milliyetçilik!

"Proleter uluslar"ın milliyetçiliği, ancak ve ancak "antiemperyalist" bir çizgiye oturtulabilir. Bu milliyetçilik anlayışında, ulusallık ve sınıfsallık içiçedir. Kurtuluş Savaşı'mız ve savaşın önderi Mustafa Kemal Atatürk, proleter uluslara özgü "milliyetçiliğin" yirminci yüzyıldaki görkemli örnekleri sayılır.

Yoksul ülkelerdeki, proleter uluslarda rastlanan bir başka "milliyetçilik", bunun tam tersidir. Çarpık ekonomik yapıda palazlanan ve çoğu yabancı sermayenin desteğindeki ticaret burjuvazisi ve kurulu siyasal düzen, uyanan antiemperyalist bilinci yoketmek ya da yozlaştırmak için bir başka "milliyetçilik" akımına sarılır.

Yine Kurtuluş Savaşı'mızdan örnek verirsek, bu tür milliyetçiler, "Kuvay-i Milliye"ye karşı İstanbul Hükümeti tarafından örgütlenen Anzavur komutasındaki "Kuvay-i İnzibatiye"dir. Anzavur kuvvetleri, yabancı işgal kuvvetlerinin "milliyetçi" etiketli uzantılarıdır.

Bu milliyetçilik anlayışı, günümüzde daha karmaşık bir niteliğe bürünmüştür. Açık askeri işgalde kimin kimden yana olduğu daha somut biçimde anlaşılırken, bugünkü kargaşa, uluslararası kapitalizmin bu tür "sahte milliyetçilik" duygularını başka başka renklerle sunmaktadır.

Bu millityetçilik, baştan tırnağa yabancı sermayeden yanadır, ülke içinde ticaret burjuvazisine, dışında yabancı kuruluşlara toz kondurmaz; işçiden, emekçiden değil, işverenden yana tavır alır, alabildiğine din sömürücüsü ve düşünce özgürlüğü düşmanıdır.

Mustafa Kemal, "Ezilen uluslar, bir gün ezenleri yok edeceklerdir" derken, Asya ve Afrika'da uyanan "proleter ulusların", "antiemperyalist bilincini", "milliyetçilik duygularını" harekete geçirmek istiyordu.

"Milliyetçilik", Kurtuluş Savaşı'mızda, bozuk düzenin kalelerine çekilen bayrak değil, antiemperyalist bilincin ve bağımsızlık kavgasının sönmeyen bir meşalesi olmuştu.

"Sahte milliyetçiler"in elinden bu bayrağı almak, bütün devrimcilerin ortak amacı olmalıdır. Çünkü, "proleter uluslar"ın bağımsılık bilinci, antiemperyalist kavgadan geçer. Çünkü, özünde ulusallık ve sınıfsallığı taşıyan "gerçek milliyetçilik", anti-emperyalist çizginin odak noktasıdır.

Egemen sınıfların yüzlerindeki "milliyetçilik makyajını" silip atmak, başta işçi sınıfı olmak üzere, yurdunu ve ulusunu seven herkesin görevidir.
 
Yarın uzun süreli alışveriş yapmayı düşünüyorum. Gıda ve temizlik ihtiyaçlarını 4-5 boyunca karşılayacak bir alışveriş yaptıktan sonra eve yumulacağız büyük ihtimalle. Alım gücü düştükçe insanlar aynısını yapmaya başlayacak, esnaf vaktini boşa geçirecek hep. Ama yapacak bir şey yok, insanların canı yanıp, nedenleri sorgulamaya başladıklarında çok geç olacak. Bu ülkede kimse işini yasal şekilde işletemiyor. Olmuyor yani, devletin istediği vergilerin hepsini karşılamaya çalışan esnafa para kalmıyor.

Sonra bakkala gittiğinde neden nakit alışverişlere fiş kesmiyorlar anlıyorsun. Vergiden kaçıyor ve bunu yapabilen herkes yapıyor. Özel sektörün her işi yasal olan bir tek muhalifler vardır herhalde, Koç gibi. Onlar çok gözetim altında. Devletin sevdiği adamlar zaten vergi anlaşması yapıp sıyrılıyor bir şekilde. Kaçıran kaçırıyor, affedilenler yandaşlar oluyor, devlet yakalanana faturayı kesiyor ancak.

Yeni değil, 3 yıl önce.

vergi-borcu-silinen-sirketler--i698616-600.jpg

http://www.diken.com.tr/akp-twitterin-40-yillik-vergisini-sifirladi/
 
Katıldığım yerler de var katılmadığım da. Bu çok sosyolojik bir olay. Koç örneğine katılmıyorum mesela. O da sistemin açıklarından faydalanıyordur. Kızım maliye de yüksek lisans yapıyor. Bir araştırma göstermişti bana. Kişi başı milli gelir yükseldikçe vergi kaçırma ters orantılı olarak düşüyordu.Örnek ; Kişi başı milli geliri 500 dolar olan Mozambik de daha çok. 50 bin dolar olan usa da daha az. Ama sıfır değil. Orda da var. Bir nevi kısır döngü. Devlet karımıza ortak oluyor. Biz kaçırdıkça o vergilere yükleniyor. Tek gerçek dünyada hiç bir ülkede bu oran sıfır değilmiş.
 
Sıfır olması mümkün değil de bu daha çok devletin oluşan açığa tepkisinden kaynaklanan bir şey. Yani evet, daha çok kaçırıldıkça eksikleri kapamak için vergiye yüklenmesinden doğal bir şey yok. Hele Türkiye gibi yerel üretimin hiçbir kolda etkin olamadığı ülkelerde devlet ihtiyaçlarını karşılarken her yıl daha da zorlanıyorsa bunu çözmesinin en kolay yolu fişi vatandaşa kesmektir. Yazar kasa olayında doların 1,20 olmasına insanlar onca tepki gösterirken bugün 4 liraya çıkarken kimse sesini çıkaramıyor. Ülkemizde ekonomiden anlayan insan kalmadı sanki. Sadece ilerisi için belli yorumlar yapılıyor, ancak kimse buradaki hatanın hükümetin ekonomik yaklaşımından kaynaklandığını söyleyemiyor. :meh:
 
hobeto13 said:
Yazar kasa olayında doların 1,20 olmasına insanlar onca tepki gösterirken bugün 4 liraya çıkarken kimse sesini çıkaramıyor. Ülkemizde ekonomiden anlayan insan kalmadı sanki.
Bir yerde okumuştum. O dönemde insanlar borçlarını vesaire dolar üzerinden ödediği için, Türk Lirasının değer kaybetmesi insanları aşırı derecede etkiliyordu. 1 öderken birden 2 ödemek zorunda kalıyordu mesela. Ama günümüzde böyle bir durum yok. Türk Lirasının değer kaybetmesi insanları etkiliyor ama kriz düzeyinde değil. Yani o dönemle kıyaslamak doğru olmaz. Ancak Türk Lirasının değer kaybetmesi günlük hayata tam anlamıyla yansımaya başladığı zaman iki dönem kıyaslanabilir.
 
Back
Top Bottom