Jelkala. Rodokların en değerli mücevheri, kralların salonu. Kaladin, daha doğrusu Kont Kaladin buradan sisin arasından şehri seçmekte zorlanıyordu, oysa ki aralarında bir mil bile yoktu. "Tek gözümün olmasıyla bir alakası olabilir." diye düşündü kendi kendine göz bandıyla oynayarak. Tepeden duman yükseliyordu, dikilitaşlar ve üstüne kazınmış artık kaybolmuş bir dile ait olan rünlerin ortasında ise büyükçe bir ateş yanıyordu. Stygialılar, İmparatorluktan bile önce bu topraklarda, tüm Kalradya'da yaşarken bu taşları dikmişlerdi, şimdi ise küçük azınlıklar halinde tükenmeye yüz tutmuşlardı. Toplanan grup siyahlara bürünmüştü, Kont Lirin ve varisi Tien'i son yolculuklarına uğurluyorlardı. En önde yeni göz bandıyla Kont Kaladin duruyordu, her zaman zayıf olan adam iyice cılız kalmış, kolundaki Catelyn'den destek alıyordu. İki haftadır kafasına aldığı darbeden dolayı yatağa bağlı kalan Kaladin iyice bitap düşmüştü, ve içindeki burukluk ise buna yardım etmiyordu. Grunwalder'in tac giymesindeki tek kayıp Kaladin'in ailesi değildi, Piç Castor salonu bastığında çıkan hengamede bir çok soylu aile varislerini ve lordlarını kaybetmişti, hatta soyunun son üyesi olan Baron Kent serseri bir ok tarafından vurulmuş, soyu İmparatorluğa dayanan bir ailenin sonu gelmişti. Theoderic ailesinin cenazeleri ise Kaladin'in yatağa bağlı kalmasından dolayı en sona bırakılmıştı, Svadyalıların alçakca saldırısında canlarını veren soylular son yolculuklarına uğurlanmış, külleri atalarına katılmak için rüzgara salınmıştı. Hatta bazıları Veluca'ya doğru yola çıkmışlardı bile.
Yeni Kont elindeki meşaleyi yaverine verdi, ve kafasını koluna girmiş olan Catelyn'e çevirdi. Kuzgun siyahı saçları sıkı bir topuzla bağlanmıştı, simsiyah bir elbisenin içine girmişti. Yeşil gözleri ileri bakıyordu, ve dopdolulardı, bu haliyle hikayelerde anlatan perilere benziyordu. Yas tutan bir peri. "O güçlü." diye düşündü Kaladin, kızcağız hem babasının hemde evlerinin varisi olan iki kuzeninin küllerini rüzgara ailelerin son üyesi olarak rüzgarlara vermişti. Kafilede herkes yerlerinde bir şey söylemeden yerlerinde duruyorlardı, yanık et ve duman kokusu ise hafiften burunlarını yakıyordu. Catelyn Kaladin'in kolundan çıkıp kibarca öne bir kaç adım çıktı, elinde tuttuğu rulo yapılmış kağıdı açtı. İçinde çok eski bir dua vardı, Kaladin ve halkı buraya gelmeden önce yaşadığı yerden getirdikleri bir dua. Etrafta duran meşalelerden birini kullanarak parşömeni ateşe verdi, ve duanın küllerini rüzgara savurdu.
Çarprazlarında ise bir çok adamdan daha uzun, ince ve asil duran Kraliçe Svipul ve Kral Grunwalder duruyorlardı, Kral kendisi bu cenazeye katılmıştı yaralı durumuna rağmen, Lirin onun hocasıydı, Tien ise çocukluk arkadaşı. Karısı ve kayınbiraderi ise etraflarında ve bakışlarında etraflarına resmen soğuk yayarak seromoniyi izliyorlardı, Vaegirler Vlandia halkından farklıydı, ölülerini yakmazlardı. Castor ise soğuk çelikten bir bakışla Kaladin'i süzüyordu, sadece bakmak bile ensesinin karıncalanmasına sebep oluyordu, adamı okumak imkansızdı. "Şimdi hep beraber bizi izliyorlar." dedi ona Catelyn buruk bir gülümsemeyle elindeki külleri silkelerken. Kaladin kafasıyla onayladı "Şimdi hep beraber bizi izliyorlar." diye tekrarladı. Ateş yavaş yavaş dinmeye başlarken soylular ve diğer yöneticiler Kaladin'in önüne yaklaşıp taziyelerini sundular, bazıları küçük hediyeler verdi, bazıları ise babasının ve abisinin ne kadar cesur olduğunu anlattı.
Kafile yavaş yavaş dağılmaya başlarken Kral ve refakatcileri onlara yaklaştı. Grunwalder önüne geldiğinde otuz saniye kadar bir şey söylemeden bakıştılar. "Lirin benim için bir baba, Tien ise hain köpek Ergellon'dan daha çok bir kardeşti bana. dedi hüzünlü bir şekilde, Ergellon Prens Stamar geldiğinde gizlice sıvışmış, ardından sorgulanan Svadyalı soylu eşlikciler Ergellon'un aslında Rodokları sattığını ve içeri gizlice girmelerine izin verdiğini öğrenmişlerdi. "Bu ikimizinde acısı. Ve sen onların bana bıraktığı bir emanetsin Kont Kaladin Theoderic. Seni koruyup kollamaya, ve ölene kadar yoldaşın olmaya söz veriyorum. Onların intikamı alınacak." dedi düşük sabit bir tonla, cenaze ateşine dönerek. Kaladin kafasıyla efendisini onayladı. "Biliyorum majesteleri. dedi yavaşça, ardından kafasını tekrardan Grunwaldere çevirdi "Kılıcım ölene kadar sizindir. Benim ailem canlarını bu krallık ve kralımız için verdi. Bunun boşa gitmesine izin veremem. Grunwalder bu sözlerin ardından Kaladin'in gözünün içine baktı, belki duygulanmıştı belki sadece üzgündü. Elini Kaladin'in omzuna koydu ve ardını dönüp biraz ileride Catelyn ile konuşan Kraliçe Svipul'un yanına doğru yol aldı.
"Abin. Tien. Cesur bir adammış diye duydum." Kaladin tam hareketlenecekken arkasından kalın bir ses onun tüylerini diken diken etti. Hızlıca eli refleks olarak kemerine bağlı kılıca hareket etti ve döndüğünde zırhının içinde, ellerinde elçek olan Castoru artık sönmeye başlamış cenazeye bakarken gördü. Castor Yaroslavich pek konuşkan biri değildi, hatta Kaladin'in onu konuşurken gördüğü zamanlar bir elin parmaklarını geçmezdi. Kaladin bir an şaşırdı, cevap vermedi. Adam ise yüzünde hiç bir ifade olmadan soğuk gri gözleri ile onu süzüyordu. "Svipul'un anlattığına göre hepiniz küçük dilinizi yutmuş beklerken baban karşı çıkmış, abin ise savaşarak ölmüş. Böylesine cesur adamların böylesine alçakca öldürülmeleri absürt. Her ne kadar kutsal olsa bile silah sokmanın yasak olması ise saçmalık." dedi bir sabit bir tınıyla, gözleri hala Kaladin'i süzüyordu. "Hepimiz yıllarımızı bağımsız krallığa adamıştık." dedi Kaladin yavaşça "Ben hiç bir zaman onlar gibi olamadım. Tien benden daha yetenekli, daha büyük, daha güçlü ve daha zekiydi. Babamdan ünvanı onun alması gerekirdi, benim değil. Castor sadece omuzlarını silkti, kayıtsız bir şekilde "Olabilir. Ama sen aldın, buna layık ol." bir saniye durdu, ve gözleri Kaladin'in omzunun arkasındaki Catelyn'e odaklandı "Ve insanlara boş umutlar verme. Sana güvenen insanlara asla yapma bunu." söylediklerinin ardından ise cevap bile beklemeden arkasını döndü ve atına ilerlemeye başladı.
Öğle vaktinde şehir çalkalanıyordu. Ana kapıya doğru ilerleyen asker alayını izlemeye tüm Jelkala sakinleri çıkmış, kimi kadınlar dualar yakıyor, yaşlı adamlar el sallıyor, bazıları ise krala dokunup çocukları için kutsama istiyorlardı. Prens Stamarın cesedinin sokaklarda sürüklenip köpeklere yem edilerek öbür dünyadan men edilmesinden beri böyle bir kalabalık toplanmamıştı, herkes yas tutmakla meşguldu. Fakat Svipul iç kalenin duvarlarından etraftaki uçuşan külleri ve uçuşan sancakları görebiliyordu. En önde kralın bir tarafında kardeşi Castor, diğer yanında ise Kont Kaladin duruyordu. Vaegirlilerin tundra kaplanı olan sancakları Rodok ayı kafalı sancakla beraber Kaladin'in kartallı sancağı beraber uçuşuyorlardı. İlerlerken Grunwalder halkı selamlıyordu, kısa bir süre sonra kapıdan çıktı ve büyük kafile onları takip etti. Veluca'da ordu toplanıyordu, Kral ise ordusunun başına geçiyordu. Svipul'un anladığı kadarıyla Rodoklar süvari kullanmıyordu, sadece soylular at sırtında seyahat edip yaya savaşıyordu. Öte yandan Castor'un getirdiği kuvvetin yarısından fazlası atlılardan oluşuyordu, Vaegirler yaya olarak savaşmayı pek seven bir halk değillerdi, at ve yay kullanırlardı.
"Kont Kaladin. Ailesi söylendiği kadar köklü mü?" diye sorguladı Kraliçe Svipul. "Kont Kaladin'in ailesi, Theodoricler kocanızın ve kralımızın ailesiyle beraber en köklü ailelerden birisi. diye açıkladı Leydi Catelyn. Svipul kızı sevmişti, diğer boyalı tavuklar gibi dedikodu yapmıyordu, yapmacık tavırları yoktu ve sessizdi. Diğer tüm soylu nedimeleri saray dedikodusu ve ahlakı ile, hangi lordun onlara kur yapıp hangi lordun kimle yattığıyla ilgili durmak bilmeden konuşurken bu kızın daha çok aklı çalıştıran konuşmalara kapasitesinin yettiğini farketmişti. Aynı zamanda göreceli olarak düşük rütbesi onu muhteşem bir ajan olarak kılıyordu, yoldaşlığından keyif aldığı tek Rodoklu olabilirdi. "Bey Kaladin ve ataları yüzyıllardır Veluca'yı yönetiyor. İsimlerinide şehri İmparatorluktan alıp halkını yerleştiren Korkusuz Theodericten alıyorlar hanımım. Benim ailem onların sancaktarlarından biri. Ve evet, Yalenin tepe lordlarıyla beraber ellerinde en fazla güç tutan ailelerden birinin son üyesi." diye devam etti kadın.
Vaegirli Kraliçe kafasını hafifçe sallayıp onayladı, ve kafile şehri terk ederken arkasını dönüp nedimesine baktı. Diğerlerini yollamıştı, kendilerinden pek haz etmiyordu zaten. "Castor'u özleyeceğim. dedi sesinde özlemle "Evden birinin yanında olması iyi hissetiriyordu. Burada ise yapmacık yabancılar denizinin içinde kalmış gibi hissediyorum, ve hava beni boğuyor!" diye devam etti esprili bir şekilde, karşısındaki kadına bir gülümseme yolladı. Ortam son olaylardan dolayı gergindi, kız ise tüm ailesini resmen kaybetmişti. Leydi Catelyn küçük bir gülümseme ile geri karşılık verdi "Aslında hava soğuk bile sayılabilir, yaz gördüğünde burayı görmelisiniz." dedi, ve biraz durakladı. "Sizin yeni doğmuş bebeklerinizi soğuk suda banyo ettirdiğiniz doğru mu? Bir kitapta okumuştum." Svipul soruyu duyunca küçük bir kahkaha attı. "Evet. Tundra acımasızdır, size ne kadar garip gelsede özürlü ve güçsüz çocukları erkenden biz öldürürüz. Catelyn'in gözleri buna açıldı, kız bunun korkunç olduğunu düşünüyor olmalıydı "Soylular arasında bile, doğan çocukların birçoğu pek uzun yaşamaz. Zayıflara tolerans göstermeyen bir ortamda yaşıyoruz. Bazen buraya bakıyorumda, buranın insanları kat kat daha yumuşak. Hala bunun daha iyi olup olmadığı arasında kararsızım. Ama bir çok Vaegirli hayatında elli kışı görmeden ölür. Dokuz kardeş olmamıza rağmen benim babamın bile üç çocuğu hayatta. Ben, Castor ve Veliaht Prens Yevgeni. Soğuk kışlar soylu köylü ayırt etmeden bebekleri annelerinin elinden söker, güçlü olanlar çocuğu acı çekmesin diye yastıklarıyla boğdukları bile olur. Kendini buna getiremeyen anneler ise bebeklerinin yitip gitmesine şahit olur. Bir abim Svadyalılarla, diğeri ise göçebe bozkır yağmacılarıyla savaşırken öldü. Bu sana geldiğim yer hakkında bir kaç fikir verebilir."
Kız dehşete düşmüş bir şekilde Svipul'a bakıyordu, büyük ihtimal ile soylu yetiştiriliş tarzı bu tür şeylerden onu uzak tutmuştu. Svipul omuz silkmekle yetindi, ve yürümeye başladı, ardından küçük adımlarla eşlikçisi ona yetişti. "Dualar." dedi Svipul. "Onları niye yakıyorsunuz? Neden sadece kadınlar yakıyor?" diye sorusunu tamamladı merdivenlerden aşağı salona doğru yürürken. Catelyn ayak uydurmaya çalışırken cevap verdi "Rüzgara bırakılan küller göklere mesaj gönderir hanımım. Ölülerimizin küllerinin atalarının yanında, göklere ulaşıp beraber olurlar." dedi. Birçok erkekten bile uzun olan Svipul'a ayak uydurmak minyon olan Catelyn için zordu, fakat biraz hızlanıp kadının koluna girdiğinde kadın hatasını anladı ve yavaşladı. "Bizim din insanlarımız kadınlardır. Çocukların eğitiminden tutun dualara, kutsal günlerin hatırlatılıp onurlandırılması bizim üstümüze düşer. Evli olmayan bir kadın dua yakamaz, kadının görevi evde çocuklarına bakıp evi çekip çevirmektir,
erkeğin görevi ise kadını, çocuğunu ve evini korumaktır." diye küçük bir vaazı bitirdi. Svipul Catelyn'in dine diğer leydilerden daha yakın olduğunu düşünüyordu, bir çoğu ile konuştuğunda böyle kapsamlı bir cevap alamamıştı. "Evli kadınlar dua yakabilir diyorsun, fakat ben seni Kont Kaladin için iki kere dua yakarken gördüm. En son baktığımda bekardınız, bu nasıl olabilir?"
Bir pot kırdığının farkına varan Catelyn durdu, ardından ise Kraliçe kendisine doğru baktı. İç çekip sol elindeki siyah eldiveni çıkardı, ve sol elindeki yüzük parmağındaki yüzüğü kadına gösterdi.