Türk Tarihi Hakkında İlginç Gerçekler

Users who are viewing this thread

TurkicKhan

Grandmaster Knight
Bu konu Türk Tarihinde pek bilinmeyen ilginç gerçekleri paylaşacağım bir alt-tarih platformudur. Aklıma geldikçe konuyu güncelleyeceğim.

Osmanlı'da Türkçe isimler ve lakaplara çok nadir rastlarız. Fatih'in oğlu Cem Sultan'ın oğlunun adı Oğuzhan'dır. Şehzade Oğuzhan babası ve amcası arasındaki taht kavgaları sırasında II.Bayezid destekçileri tarafından öldürülmüştür.

Çaka Bey, ünlü bir Türk komtanıdır. Kendisi iyi bir denizci ve korkusuz bir maceraperesttir. Aynı zamanda dönemin Selçuklu Sultanı Kılıçarslan'ında kayınpederidir. Anadolu'yu istila ederken Bizans'a esir düşmüştür. Hücrede kaldığı sürede gardiyanlardan Rumca öğrenen ve iki ay gibi kısa bir sürede anadili gibi konuşan Çaka Bey Bizans İmparatoru'nu oldukça etkilemiştir. Öyle ki kendisi kısa sürede Bizans İmparatorluğunun danışmanı haline gelmiş ve kendisine soyluluk ünvanları verilmiştir. Fakat bu yükseliş kendisine yetmemektedir, kendisi Bizans İmparatoru olmak istemektedir.

Bizans İmparatorluğunun askerlerinin büyük çoğunluğu paralı askerlik yapan Türklerden meydana gelmektedir. Bunu bilen Çaka Bey ise İmparator olma amacı doğrultusunda İzmir yakınlarına yerleşmiş burada bir liman kurdurmuştur. Burada bir Rum armatörün yardımıyla kendine yüze yakın kadırga bulunduran büyük bir savaş filosu kuran Çaka Bey sırasıyla Rodos , Sakız Adası ve Samos gibi birçok adayı ele geçirerek kendisine bir deniz imparatorluğu kurmuş , Sarayını ise İzmir'e taşıyıp kendini Bizans İmparatoru ilan etmiştir. Konstantinopolis'ide kuşatan Çaka Bey'in ordusunu Bizans oldukça zor bir şekilde püskürtmüştür.

Çaka Bey'in güçlenmesinden korkan Selçuklu Sultanı Kılıçarslan, 1093 yılında kendi sarayında verdiği bir ziyafet sırasında Çaka Bey'i iyice sarhoş ettikten sonra bizzat hançerleyerek öldürmüştür.

Türk Devlet Teşkilatında yönetici olmak için Mete Han'ın soyundan gelmek şart koşulmuştur. Tıpkı orta asyada Cengiz Han soyundan gelmeyenler Han ünvanını kulanamadığı gibi Türklerdede Mete Han için durum böyledir. Bu durumdan dolayı Atilla Mete Han'ın 18. kuşaktan torunu sayılmaktadır. Cem Sultanın emriyle Bayati tarafından düzenlenen Osmanoğulları şeceresine göre Osman Gazi, Mete Han'ın 46. kuşaktan torunu olmaktadır.

1038 yılında Nişapur halkı büyük bir korkuyla uyandı. Sabahın ilk saatlerinde surlarının binlerce Türk askeri tarafından kuşatılmış olduğunu gördü. Bu kuşatmanın başında Selçuklu'nun kurucuları olan iki kardeş Tuğrul ile Çağrı bulunmaktaydı.  Selçuklular "Erkeklerinizin dedikoducu , sularınızın ise yerin altında olduğunu duyduk. Eğer karşı koyacak olursanız sularınız yerin üstüne erkekleriniz yerin altına gider." şeklinde bir mesaj göndererek teslim olmalarını ve teslim durumunda kimsenin canına dokunulmayacağına dair söz verdiler.

Şehir teslim olur olmaz Çağrı Bey adamlarını şehir çarşısına yollayarak şehri darma duman ettirmek istedi. Tuğrul Bey ise Ramazan ayında olduklarını ve söz verdiklerini bu yüzden böyle birşey olmayacağını iletti. Fakat Çağrı Bey pes etmeyerek "O zaman Ramazan bitene kadar burdayız." diyerek orduyu şehire yerleştirdi ve şehri yağmalamak için Ramazanın bitmesini bekledi. Halk iki kardeş arasında kaldıklarını ve Ramazanın bitimiyle büyük bir yağma ve katliam gerçekleşeceğini anladı ve büyük bir korku şehri kapladı. Erkekler gizlenmiş kadınlar ise çaresizce ağlamaktaydı. O sene orucun bitmemesi ve Ramazan bayramının gelmemesi için dualar edildi. Türk atlıları mahalle aralarında ve semt sokaklarında yağma için bekleyişteydiler ve sürekli sarhoştular. Müslümanlığı henüz kabul etmiş Türkler eskiden kalma yağma kültürünü hala korumaktaydılar. Bayramın hemen öncesi olan Kadir Gecesinde tüm halk geceyi gözyaşı ve korku içinde camide geçirdi. Selçuklu kardeşler arasında ise büyük bir kavga çıktı. Çaka Bey askerlerinin aylardır maaş almadığı ve yağma için beklediğini eğer vazgeçicek olurlarsa ayaklanma çıkacağını söyledi. Tuğrul Bey'de imparatorluğun bu atlı askerlere ve onların desteğine bağlı olduğunu bilmesine rağmen yağmayı ısrarla kabul etmiyordu. Tuğrul'un abisi Çağrı son sözü söyledi. "Adamlarıma kent sizindir diyeceğim. Sen istersen kendikilerini durdur. Herkes kendi ordusundan sorumludur." Bunun üzerine Tuğrul birden sıçradı ve hançerini çekti. Bunun üzerine Çağrı kılıcına davrandı. Onları izleyen Türk komutanları ne yapmaları gerektiğine karar veremiyordu.

Tuğrul Bey "Ağabey bana itaat etmeni beklemiyorum. Ordularınıda durduramam. Fakat ordunu şehir halkının üzerine salarsan bu hançeri kalbime saplarım" dedi. Bunun üzerine Çağrı Bey yağmadan vazgeçerek kardeşine sarıldı. Ve böylece Nişapur şehri kurtuldu.

Hülagu Han Bağdat'ı ele geçirdiğinde şehirdeki devlet erkanından Celaleddin bin Devadar'ı kendisine danışman olarak seçti ve yanına aldı. Bir süre sonra Celaleddin Hülagu'nun güvenini kazandı ve Hülagu'nun başdanışmanlarından biri haline geldi. Hülagu ordusunun azlığından ve aldığı darbelerden şikayet ederken Celaleddin ona "Hakanım, elimde sizinkinden daha iyi bir ordu var." dedi. Hülagu bu ordunun kimin ve nerede olduğunu sorunca ona Halifenin ordusu olduğunu ve yetki verilirse onları Hülagu'ya getirebileceğini söyledi. Hülagu Celaleddin'in sözlerini beğenerek bir ferman çıkarttı.

"Bilin ki biz Moğollar Celaleddini önemli bir görevle vazifelendirdik. Bütün hanlar, komutanlar, askerler, naipler ve insanlar Celaleddin'in sözüne uymak zorundadır. Celaleddinin sözü benim sözümdür. O istediğini öldürmeye istediğini yaşatmaya yetkilidir."

Celaleddin elindeki vazifeyle Hülagu'nun bütün komutanlarına , bütün devlet büyüklerine , bütün çevresine uğradı ve hepsini teker teker perişan etti. İstediklerini kölesi yaptı, istediklerini idam ettirdi ,istediklerinin ise mallarına el koydu. Daha sonra hızlıca yanına aldığı mallarla Mısır'a doğru kaçtı fakat varamadan öldü. Bütün bu olayları öğrenen Hülagu üzüntüsünden kalp krizi geçirerek öldü.
 
Hun said:
Türk Devlet Teşkilatında yönetici olmak için Mete Han'ın soyundan gelmek şart koşulmuştur. Tıpkı orta asyada Cengiz Han soyundan gelmeyenler Han ünvanını kulanamadığı gibi Türklerdede Mete Han için durum böyledir. Bu durumdan dolayı Atilla Mete Han'ın 18. kuşaktan torunu sayılmaktadır. Cem Sultanın emriyle Bayati tarafından düzenlenen Osmanoğulları şeceresine göre Osman Gazi, Mete Han'ın 46. kuşaktan torunu olmaktadır.

Günümüzde korunuyor mu bu şecere? Soy ağacı gibi mi?
 
İddia Sabri Kaliç'in kitabına dayanıyor korunup korunmadığına dair bilgim yok. Fakat Cem Sultandan önce Oğuz Kağana dayatılan soyun kanıtı olmadığı için Timur Osmanlılara uydurma şecerelerinizle soysuzluğunuzu gidermeye çalışıyorsunuz diyor.
 
Hun said:
Hülagu Han Bağdat'ı ele geçirdiğinde şehirdeki devlet erkanından Celaleddin bin Devadar'ı kendisine danışman olarak seçti ve yanına aldı. Bir süre sonra Celaleddin Hülagu'nun güvenini kazandı ve Hülagu'nun başdanışmanlarından biri haline geldi. Hülagu ordusunun azlığından ve aldığı darbelerden şikayet ederken Celaleddin ona "Hakanım, elimde sizinkinden daha iyi bir ordu var." dedi. Hülagu bu ordunun kimin ve nerede olduğunu sorunca ona Halifenin ordusu olduğunu ve yetki verilirse onları Hülagu'ya getirebileceğini söyledi. Hülagu Celaleddin'in sözlerini beğenerek bir ferman çıkarttı.

"Bilin ki biz Moğollar Celaleddini önemli bir görevle vazifelendirdik. Bütün hanlar, komutanlar, askerler, naipler ve insanlar Celaleddin'in sözüne uymak zorundadır. Celaleddinin sözü benim sözümdür. O istediğini öldürmeye istediğini yaşatmaya yetkilidir."

Celaleddin elindeki vazifeyle Hülagu'nun bütün komutanlarına , bütün devlet büyüklerine , bütün çevresine uğradı ve hepsini teker teker perişan etti. İstediklerini kölesi yaptı, istediklerini idam ettirdi ,istediklerinin ise mallarına el koydu. Daha sonra hızlıca yanına aldığı mallarla Mısır'a doğru kaçtı fakat varamadan öldü. Bütün bu olayları öğrenen Hülagu üzüntüsünden kalp krizi geçirerek öldü.

kaynak nedir
 
Oğuz Kağan destanı esasında bizim atalarımız olan batıdaki Oğuzları değil, Uygurların Kağanlıklarını kurmadan önceki boylar birliği olan Dokuz Oğuzları anlatır. Özellikle Cengiz Han döneminden sonra Oğuz Kağan Destanı yayıldığı için Cengiz Han ve torunlarının fetihleriyle Oğuz Kağanın fetihleri paralellik gösterir. Batıdaki Oğuzlar ve özellikle Osmanoğulları aynı Uygurlar gibi bu efsaneyi sahiplenmişlerdir ve kendilerine bir nevi sahte soy ağacı oluşturmuşlardır. Timurun, Yıldırımın soyunu meşru görmemesi de buna bir örnektir. Sanılanın aksine Oğuz Kağan Modu Şanyu falan değildir. Şanyunun zamanında Oğuz Kağan Destanında geçen boylar (Kıpçaklar, Karluklar vb) dahi henüz yoklardı. Oğuz'un Cengiz ile daha çok ortak noktaları var. Zaten milattan önce yaşamış göçebe bir hükümdarın ki halkı da tarih sahnesinden silinmiş olmasına rağmen bin küsür yıl sonra başka bir göçebe halk tarafından destanlaştırılması imkansız gibi bir şey. Bilge Kağan dahi Orhun Yazıtlarını dikmiş olmasına ve bana göre Cengiz den sonra ki en büyük göçebe hanedana (Aşina) mensup olmasına ve atalarının yaklaşık iki asır Avrasya bozkırlarını yönetmesine rağmen adı da halkı da tarih sahnesinden silinmiştir. Bu durumda Oğuz Kağanın Modu Şanyu olması mümkün görünmemekte.
 
Back
Top Bottom