Vexillian Kardeşliği ve onun hikayesi

Users who are viewing this thread

Selamlar olsun Kalradya halkı!

Sizlere yeni kurulan Klanımızdan ve aktif olan sunucumuzdan bahsedeceğiz.

Bannerlord tam sürüme ulaşana kadar maalesef oynayamadığımızdan Warband'a dönüş kararı aldık. Aslında Mount&Blade serisini 53 mb'lık ufacık bir oyunken tanımış olan şanslı azınlıktan biriyim. Lakin bu sürede forumla pek alakadar olamadım. Belki de istemedim.
Uzun süreler PW modlarında oyun oynamış bir oyuncu olarak. Efendiler, yeni kurduğumuz klanımızdan kısaca bahsetmek istiyorum izninizle.
Çok uzun zamandır başka oyunlarda beraber oynamış kemik ekibimizle Persistent Kingdoms modunda başlama kararı aldık. Sunucumuz TR_Nilfgard_RPG'dir. Yazımın sonunda sunucunun discord hesabını paylaşacağım.

Hikayemize başlamadan belirtmek gereklidir ki; sunucunun sahibi bizler değiliz. Lakin Role Play'e değer veren bir girişimi açık açık destekliyoruz.

Hikayeyi okuduktan sonra eleştirel yorumlarınızı esirgemeyin. Eleştirin ki; hikayemizi beraber yazalım.

Çok uzak diyarlarda başlar bu hikaye, ta ki Kuzey topraklarına ulaşana kadar...

1186 yılında Kuzey diyarlarına çok uzak bir yerde doğdu Arthas oğ1u Arkhas. Ailenin en büyük çocuğu olarak en zor şartları o yaşamıştı. Paralı bir askerin torunu, oduncunu oğluydu. Çocukluğu ya tarlalarda ya da babası ve dedesi ile ormanda geçmişti. Yağmur altında ıslanıp, güneş altında kuruyanlardandı. Ormanlarda avlanarak geçen gençliğinde iyi bir avcı olduğu ortaya çıkmıştı.

4 erkek ve 1 kız kardeşinin iyi geçen bir avdan sonra iştahla avlananları yemesi onun ufacık hayatındaki mutluluklardan biriydi. O gün avlanmak için ormana gitmişti. Hatta iyi bir geyiği kıl payı kaçırmıştı. Kurduğu tuzaklar sayesinde bir kaç tavşanla evine dönerken tarlaların arkasından görmüştü, atları üzerinde yaklaşanları. Topukları mahvolana kadar koşmuştu. Lakin köye vardığında dedesinin kafasına inen balta ve ok yağmuruna tutulan komşularını gördüğün de yapabildiği tek şey kardeşlerini bulup onları ormana kaçırmak olmuştu. Anne ve babalarına ne olduğunu bilmeden, ormanlarda günlerce yürüdü Vexille kardeşler. Günler açlık ve sefalet ile geçerken sanki rüzgarla savrulan küller gibi savruldular. Şuursuzca nereye gittiklerini bilmeden.

Belki bir arayış haliydi bu yeniden başlamak için. Belki de rüzgar da oradan oraya savrulan yorgun ruhların ufak ufak parçalanıp kül misali dağılmasıydı. Yürümekten parçalanan ayakkabılar değildi yorgunluğun sebebi, yağan yağmurlarla ıslanıp bir öğün sonra ne yiyeceğini bilememenin getirdiği bir yorgunluk hiç değildi. Ait olma hissinin yerini koca bir boşluğa bırakmasıydı o yorgunluğun sebebi. Kim bilir belki de bunların hiç biri değildi.

Günler günleri bir süvarinin düşmanını kovalaması gibi kovalar iken, vardılar uçsuz bucaksız yeni bir diyara. Lakin hikayemizin asıl sebebinde geriye gitmek gerekli.

Bilemedikleri bir günde, gök düşmanmış gibi yağmur yağdırırken, yemin etmişti kardeşler. Bir daha asla eskisi gibi olamazlardı. Yeniden başlasalar bile kirlenen kıyafetleri değil, ruhları idi.

İşte tam o gün ve dahi tam orada, ettiler yeminlerini. Birlik olup çalışacaklardı. Ne kadar birbirlerine kenetlenirseler yıkılmayacaklardı. Ne kadar çocukça bir düşünce değil midir?

Yıllarca emek verilen verimli hale getirilen toprakların at nalları ile ezilmesi dakikalar alırken, böyle bir dünyada hayatta kalmak sadece bir şans işiydi.

Yine de ettiler yemini. Sanki o yemini ettikleri an artık üşümeyeceklermiş gibi, ölen sevdikleri geri gelecekmiş gibi bir inançla ettiler yemini. Hikayemiz de demiştik ya, onlar hayatta kalmış çocuklardı sadece. Böyle hikayeleri gerçek hale getirebilecek olanlar çocuklardır belki de. Bu gizemin cevabını kimse bilmez, bilen ise söylemez...

Peki neydi bu yemin?

Asla hırslarının kurbanı olmayacaklardı. Asla bin bir zorlukla hayatta kalan köylülere zarar vermeyeceklerdi. Kılıçlar, yaylar ve bilimum vahşi icat onlar için sadece ADALET olacaktı.

Çorak topraklara bereket getirenleri, madenlerde ömürlerini sonlandırmak pahasına çalışanları, ailesini ısıtmak için ormanlarda balta sallayanları hiç bir adi hayduta ve tüm hayatı zevk içinde geçenlere ezdirmeyeceklerdi. Onlar var oldukça tarlalar, madenler ve dahi ormanlar kan ile değil, müzik ile dolacaktı.

Kralın topraklarında böyle başladılar yeniden. Ektiler, biçtiler, kazdılar, ürettiler. Hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yaptılar.

Zamanla genişledi kardeşlik. Onlar gibi evleri yıkılan her kişiyi aldılar. Kılıç tutamam diyenler kazma tuttular. Savaşamam diyenler köyleri koruyanların maceralarına nice dizeler yazdılar. Kardeşliğin ozanları salonları melodileri doldururken, büyüdü bu kardeşlik...

Kim bilir belki bu destanın sonu gelir; şimdi gitmeliyim. Dünya böyle kötü iken daha fazla yazmaya vaktim yok.


Tam da bu gün ölebilirim. Lakin bu satırları okuyor isen bil ki; Arkhas ve kardeşleri inandığı uğruna yaşadı, yaşıyor, yaşayacak...

Ben Arkhas Vexille. İşte böyle başladı hikayem, hikayemiz.

Sunucu discordu;

https://discord.gg/eKkyq6g6HW
 
Back
Top Bottom