Tarihi Kişilikler/Cemiyetler Hakkında Değerlendirme Konusu | Anket eklendi.

Hangi topluluk araştırılsın?

  • Kür Şad

    Votes: 21 38.2%
  • Nizamülmülk

    Votes: 9 16.4%
  • Zülkarneyn

    Votes: 9 16.4%
  • Hasan Sabbah'a devam

    Votes: 6 10.9%
  • Spartacüs

    Votes: 10 18.2%

  • Total voters
    55

Users who are viewing this thread

Sir Rivenal

Grandmaster Knight



Selamlar ,

Uzun zamandır aklımda olan bir konuya değineceğim. Konu Tarihimizin veya Dünya Tarihinin önemli ve hala hakkında tartışma olan şahsiyetleri burada değerlendireceğim. Aldığım kaynakları aşağıda belirtirim olabildiğimce tarafsız olmaya gayret edeceğim. Şimdi hemen aklıma gelen birkaç konudan bahsedeyim örnek olarak Timur ve Cengiz bazı coğrafyalarda belirtildiği gibi ''Mahlukat'' veya ''Lanetlenecek'' kadar kötü insanlar mıydı? Selahaddin Eyyubi Kürt müydü veya Çağrı Bey ve Tuğrul Bey gibi insanların yaptıkları hakkında bilgi sunacağım. Bunlar bizim tarihimizin bana kalırsa birkaç önemli şahsiyetiydi genel baktığımda mesela Ragnar Lodbrok gerçekten önemli bir yağmacı mıydı veya Neron şehrini yaktığı doğru muydu gibi. Veya İmparatorluklar olarak Osmanlı Padişahları gerçekten vasıfsız insanlar mıydı ? Hitler`in davasının amacı tam olarak neydi gibi. Genel olarak Vikipedi yi kaynak olarak alacağım. Bunun haricinde okuduğum kitaplardan örneklere bolca başvuracağım. Başlıyorum.

Osmanlı Padişahları Hakkında.

Cumhuriyetin ilan edildiği zamanlarda okullarda kullanılan bir nevi tarih kitabı vasfında olan ''Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti Neşriyatı'' adlı kitabın yazarı olan Ali Canip`in Abdülmecid'den bahsedişi ''... O aralık Abdülmecid tahta geçmişti. Bu her Osmanlı padişahı gibi gaafil ve biçare bir adamdı...'' Ali Canip Yöntem değil de bir başka cahil bir insan bunu yazmış olsaydı pek kale almaya gerek yoktu fakat Ali Canip Yöntem gibi vatansever ve biraz Türkçü bir öğretmenin kullanmaması gereken sözcüklerdi bana kalırsa. Ömer Seyfeddin ile yıllarını geçirmiş , Türkçeyi sadeleştirmek için onca çaba göstermiş bir insan nasıl olur da kaynaksız ve tamamen kuruntudan ibaret bir kanıyı nasıl yazar bir ders kitabına geçirirdi ? Basitçe ;

Osman Gazi: 1248`te 70 kişiyle İnegöl zaptına giderken Rumların pususuna düştü , fakat bozulmadı. Bu çarpışmada yiğeni Baykoca şehit düştü. Sonra 3000 kişiyle Kocahisar`ı basıp aldı. Bir müddet sonra Rumlarla Büyük Eğizce Savaşını yapıp onu da kazandı. Daha sonra onlarca savaşta da Rumları yenilgiye uğratmış ve halka zerre zarar vermemiş bir insana bizzat Rum ve Ermenilerin onun hakimiyetine girme isteği oluşturacak kadar sevecen bir insana ve onca ganimet kazanmış bir insanın ölümünden sonra bir kılıç , bir sadak , bir koşum ve at`dan başka hiçbir şeyi çıkmadı.

Orhan Gazi: Daha babasının son yıllarda devlet işlerini fiilli olarak başına geçmişti. 1327`den 1337`ye kadar on yıl çarpışarak , yani ok ve kılıç kullanarak kendini ölümün kucağına atarak Aydos, İzmit , Hereke , İznik , Taraklı , Gemlik kalelerini aldı ve bir Türk beyliği olan Karası'yı kendi ülkesine kattı. 1338`de oğlu Süleyman Paşa`yı Rumeliyegöndererek  Gelibolu , Bolayır , Malkara , İpsala ve Tekirdağ`ı ülkesine kattırdı.

Gazi Murad Bey Nam-ı diğer Hüdavendigar: Anadolu Türk birliği çin bir adım daha atarak Ankara`yı ülkesine ekledi. Sonra 1363`te  Çorlu,Lüleburgaz ve Edirne`yi , daha sonra Niş kalesini aldı. 1382`da ise Kosoca Meydan Muharebesini kazandıktan sonra şehit oldu. Yeniçeri Ocağını kuran insandı.

Yıldırım: Ortaçağ’ın bu büyük adamı, Kosova’nın kazanılmasındaki en büyük sebeplerden biriydi.

İkinci Murat: İstanbul’u kuşattı. Aksak Temür’le yapılan çarpışmadan sonra bozulmuş olan Anadolu Türk birliğini kısmen yeniden kurdu.

Fatih: Onun hakkında ben ne yazayım? O kendi kendisini tarihe yazmış zaten.

Yavuz: 1514’teki Çaldıran ve 1516’daki Merci Dabık meydan savaşlarını kazanan ve çelik gibi iradesiyle devleti bölünmek tehlikesinden kurtaran Yavuz, belki de Türkiye tarihinin Alp Aslan ‘la birlikte en büyük şahsiyetidir.

İkinci Selim: Hiçbir savaşa gitmedi. Şair ve ayyaştı. Anası Rus olduğu için bizde sevilmeyen bu hükümdarın büyük bir tarafı yoktu. Yine de devlet işlerini önemli şahsiyetlere bırakması ülkesini düşündüğünü gösterir.

Üçüncü Murat:grin:evlet işlerine pek karışmazdı. Kadınlara düşkündü yine de tarih ona ''biçare'' denecek bir halini kaydetmiyor.

Üçüncü Mehmet:Babası ve dedesi gibi rehavetli değildi. Kusuru anasını devlet ilerine karıştırmasıydı.

Birinci Ahmet:Şairdi. Çok dindar ve merhametliydi. 27 yaşında ölmüştür

Birinci Mustafa:Hastaydı. Bir hastadan normal bir insandan beklenen şeyler istenemez.

Genç Osman:Eski Osmanlı padişahları gibi büyük yaratılışta bir kahramandı

Dördüncü Murat: Yavuz’un küçük bir kopyasıdır. 14 yaşında padişah olmuştur.

Sultan İbrahim: Çok hamiyetli, yurtsever, sessiz bir insandı.

İkinci Mustafa: 32 yaşında padişah olmuştur. Atalarının meziyetlerine sahipti. Üç defa sefere çıkıp, ikisini kazanmıştır.

Üçüncü Ahmet: Sefere çıkmadı. Fakat onun zamanı edebi ve ilmi bir kalkınma çağıdır.

Birinci Mahmut: Doğru görüşlülüğü ile devletin şanını yükseltenlerdendir.

Üçüncü Osman: İhtiyarken padişahlığa çıkmış ve 3 yıl kalmıştır. Parlak bir şahsiyet değildi.

Üçüncü Mustafa: Frederik’in meziyetlerini anlamış ve onunla ittifaka çalışmış uyanık bir padişahtı.

Abdulhamid: 50 yaşında padişah olmuştu. Hayatı ve hareketleri hele ölümü gafil olmadığını gösteriyor.

Üçüncü Selim: O’na kimse gafil diyemez. Büyük ve çok merhametli bir padişahtı.

Dördüncü Mustafa: Bir yıl kadar sultanlık ettiği için bir ehemmiyeti yoktur.

Abdulmecit: Gafil ve biçare değildi. Birçok mektepler onun çağında açıldı.

Sultan Aziz: Zamanında devlet, Avrupa’nın büyük devletlerindendi.

Beşinci Murat: Sinirleri zayıftı. Tahtta pek az kaldı.

İkinci Abdulhamit: Şimdiye kadar boyuna söylendiği ve yazıldığı gibi kötü bir hükümdar değil, aksine büyük ve dahi bir imparatordu.

Beşinci Mehmet: Çok iyi kalpli, babacan, iyi huylu vatansever bir hükümdardı.

Altıncı Mehmet:Osmanlı padişahlarının en talihsizidir. Bu yüzden kendisine hain damgası vurulmuştur. Fakat hain değil bütün Osmanlı padişahları gibi vatanperverdir. Genel olarak şahsiyetlerinden bahsettim herhangi Osmanlı Padişahı hakkında sorusu olan veya eleştirisi olan konuda belirtebilir veya mesaj atabilir. Hiçbir Osmanlı Padişahı biçare değildi.
Bizzat okuduğum kitaptan kısaca alıntıladım Atsız Türk Tarihinde Meseleler sayfa 117-130


Ragnar Lodbrok
Efsanelere göre hayatı[/b]
250px-Regner_Lodbrog.JPG


kendiyle ilgili bir saga olan Ragnar çok tanınan bir Viking kahramanıdır. Başarılı bir komutan olan Ragnar Fransa ve İngiltere içlerine başarılı askeri seferler düzenlemiştir. Danimarka tahtına çıkmak için mücadele ederek başarılı olmuş hem Danimarka hem de İsveç kralı olmuştur. Odin'den geldiğini öne sürmüş, ünlü kadın savaşçılar Lagertha ve Aslaug ile evlenmiştir.Sagalarda oğulları başarılı savaşçılar İvar ve Björn'ün şöhreti gerisinde kalacağı korkusunun olduğu yazılır. Özellikle Fransa'da nehirleri kullanarak çok geniş çaplı bir bölgeyi yağmalamayı başarmıştır. Çok hareketli olduğundan güçlü Frank süvarisinin istediği meydan muharebelerinden kaçınmış, beklenmedik cesur seferlere girişmiştir. 9. yüzyılda çok sayıda muharebeden galip çıktıktan sonra İngiltere'de kral Ælla'ya esir düşmüş ve aşağılayıcı bir şekilde yılanların olduğu bir çukura atılarak öldürülmüştür. Hayatına dair anlatılan çok sayıda efsane birbirinden çok farklı ayrıntılara sahiptir.

Şimdi bu efsanelere göreymiş bana göre Ragnar başarılı bir denizci ve iyi bir komutan hatta yaptığı Paris kuşatmasını kazandığını gördüğümüzde belli bir seviyenin üzerinde olduğunu görüyoruz. Fakat bana kalırsa çok iyi bir plan adamı değildi. Vikipediye göre 120 gemi ve 5.000 askerle Güneye yol aldığında Paris`i zaptını gerçekleştirdikten hemen sonra adamlarının çoğunun öldüğü aktarılıyor bu doğru ise iyi bir plan adamı değilmiş. Ama biz 100 yıl önceki konular hakkında dahi kesin yorumlar yapamazken Ragnar gibi asırlar öncesinin karakterleri hakkında konuşurken daha dikkatli ve kesin konuşmaktan kaçınmamız gerektiğini düşünüyorum. Tüm kaynaklar Ragnar`ın İngiltere`de öldüğüne hemfikir savaşmaya gittiği bir yerde ölmesi dahi onun saygı duyulacak birisi olduğunu kanıtlar. Ölümünden sonra oğullarının da onun gibi Güney`e akın yaptığı da bilinir. Bunlardan Björn Járnsíða en meşhurlarıdır.​


Cengiz Han
200px-Genghis_Khan.jpg

Cengiz Han`dan bahsetmeden önce Moğol Irkından bahsetmek gerektiğini düşünüyorum. Maddeler halinde Moğol-Türk ırkından bahsedeceğim.

1- Türklerle Moğollar kardeş millet olarak değerlendirilebilir. Altay grubu denilen akraba milletlerin en mühim iki tanesidir. Türkçe ile Moğolca eskiden tek dil olup , ancak Hunlar çağında iki ayrı dil haline gelmiştir.
2-Moğol kelimesini tarihe tanıtan şüphesiz Cengiz Han olmuştur. Kendisinden önce Moğollara ne dendiği hakkında pek bir bilgi bulunmuyor. Gök Türk abidelerinde adı geçen ''budun'' kelimesinin aslında Moğolları kast ettiği düşünülmektedir.
3- Fakat Cengiz'in ''Moğol'' topluluğu etnik değil , tıpkı Osmanlı gibi siyasi bir addır ve aralarında Türkçe konuşan ve Türk olan boylar vardır.
4-Eserini XI. Yüzyılda yazan Kaşgarlı Mahmud Tatarlar`ı ayrı lehçeleri olan bir Türk kavmi gibi göstermektedir.
5-XIII.Yüzyılda Büyük Cengiz İmparatorluğunu gezen Marco  Polo  , Tatar kelimesinin Türkler ile Moğolların ikisinin birden içine alan bir değim olarak kullanmıştır.
6-Osmanlı padişahlarından II.Murad zamanında yayımlanan bir takvim de Cengiz, Ögedey , Mengü , Hülegü , Abaka-Kayhatu gibi Müslüman olmayan şahsiyetlerden rahmetle bahsedilmiştir.

Maddeler daha var ama genel itibariyle böyle. Buradan az çok Cengiz ve torunlarının aslında katil olmadığını , Tatarların Türk-Moğol karışımında bir topluluk olduğunu , Moğol ismini dünyaya Cengiz Han`ın duyurduğunu anlayabiliriz. Elbette Cengiz Han`ın çok sevecen ve şirin olarak göstermeye çalışmıyorum sonuçta bir başka Türk Krallık olan Harezmşahları tarihe gömen bir insan Cengiz Han. Yinede saygı duyulması gerek dünyanın gördüğü en büyük Hükümdarlığı oluşturan bir insan Bozkırdan Kiev`e kadar bir imparatorluğun kurucusu sonuçta. Dünyaya korkuyu öğreten insanlardan. Yine de yaptıklarının tamamına doğruydu diyemiyorum. Semerkand ve Buhara`nın bir Türk yurdu olduğunu varsayarsak.​


Atatürk
220px-MustafaKemalAtaturk.jpg

Atatürk hakkında birçok yalan veya doğru spekülasyon var. Ülkemiz içerisinde bir kısım ona tapacak kadar çok severken bir kısım da adeta onu cehenneme gönderecek kadar az seviyor. Şimdi aklımıza şu soru geliyor burada bir taraf severken diğer bir taraf neden nefret ediyor ? Neden ortası yok gibi bu sevginin. Herkes sevmek zorunda olmayabilir elbette fakat neden sevmedikleri hakkında biraz konuşacağım sonra Atarük`e tapanları biraz değerlendireceğim ; Herhalde Atatürk`ten nefret ettiren konuların başında Hilafet`i kaldırması , Alkol kullanması , Laik sistem kurması vs. Bunlar herhangi açılardan bakıldığında doğru veya yanlış değerlendirilebilir fakat Atatürk gibi şahsiyetler bana kalırsa ne olursa olsun saygı duyulmak zorundadır. Hayatını bir ülkenin kuruluşuna adamış bir insan. Ülkemizde onca kahramanlık yapıldı , evet doğru. Fakat bunları I.Dünya savaşında Atatürk`ün ve arkadaşlarının çabası olmasaydı büsbütün boşa çıkabilirdi. Kurduğu ülke harika veya müthiş demiyorum yalnızca saygı duyulması gereken ve bana göre sevilmesi gereken bir şahsiyet. Atatürk`ü sevince kafir veya Osmanlı düşmanı olmuyorsun. Zaten Atatürk düşmanlığının çoğu aile`den geliyor bence. Ayrıca Atarük ve VI.Mehmet arasında herhangi bir sorun da yok ''malum'' ders kitaplarına nazaran. Şimdi diğer bir konumuz olan Atatürk`e sevginin orantısızlaşması ; Atatürk`ü sevebiliriz veyahut sevmeyebiliriz. Fakat Atatürk`ü göklere çıkartmakta da bir meziyet yoktur. Atatürk`ün Gençliğe Hitabesinde olan ''Muhtaç olduğun kudret damarlarında ki asil kanda mevcuttur...'' gibi gayet ümit verici bir sözü söyleyen bir şahsiyeti elbette sevmeliyiz bence de elbette savunmalıyız doğru olduğu müddetçe fakat bir yere kadar. Bu insan sevgileri için hep aynı tüm insanlar için.

Sun Tzu
200px-Enchoen27n3200.jpg

Birçok liderin aksine savaşlarla öne çıkan bir lider değil di. Hakkında ki kısıtlı kaynaklara bakılacak olursa onu okumanın tuzsuz bir çorbadan farksız olacağı da aşikar. Fakat neydi onu önemli kılan ? Kitabı bilinen ilk savaş bilimleri kitabı olan Bing-Fa yani Savaş Sanatı. Asıl ismi Sun Wu olan Sun Tzu ölümünden sonra ona verilen Efendi Sun anlamına gelen ''Sun Tzu'' lakabı verilmiştir. Belki kendisi çok zafer kazanmadı ama yazdığı kitapla onlarca zafer kazandırdı. Sun Tzu hakkında kayda değer tek kaynak Sima Qian tarafından yazılmış biyografiydi. MÖ 6. yy da yaşamış olan Sun Tzu Konfüçyüs ile de çağdaştı. Sunt Tzu kendininsen özgüyle bahsedilen en büyük Çinlidir. Sun Tzu`nun kitabından örnek vereyim ;

Eğer hem düşmanı hem de kendinizi iyi biliyorsanız , yüzlerce savaşta yüzlerce kez kazanırsınız. Eğer kendinizi biliyor , düşmanı bilmiyorsanız birini kazanır diğerini kaybedersiniz. Ne kendinizi ne düşmanınızı bilmiyorsanız kaybetmeye mahkumsunuz''.


İttihat ve Terakki
images


Osmanlı İmparatorluğu'nda İkinci Meşrutiyet'in ilânına önayak olan ve 1889 yılında kurulup 1908-1918 yılları arasında kısa kesintilerle devlet yönetimine hakim olup, ideoloji olarak Türkçülüğü benimsemiş olan cemiyettir.

Başlangıçta devletin anayasal bir düzene kavuşmasını amaçlayan gizli bir dernek olarak kurulan örgüt; anayasanın kabul edilip II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen bir siyası parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini almış; 1912'de ise iktidar partisi olmuştur. Üyeleri “İttihatçılar” olarak anılır. Cemiyetin 1918'de kendini feshetmesinden sonra üyelerinin çoğu Milli Mücadele'de yer almıştır.

“İttihat ve Terakki”, bir siyasi örgütün olduğu kadar bir devrin ve bir kuşağın da adı olarak düşünülür. İttihatçılar, kendinden önce gelen Genç Osmanlılar kuşağının devamıdır; kendilerinden "Jön Türkler" diye de bahsedilir. Bu Vikipedi bilgisiydi. Şimdi bana kalacak olursa bir Türkçü olarak İttihat ve Terakki`yi başarılı bulmuyorum. Veya haklı da bulmuyorum neden derseniz , açıklayayım ; II.Abdulhamid gibi bir İmparator`a resmen ayak bağı oluyorsunuz yetmiyor halkı bölüyorsunuz zaten bölünmüş bir halkı yetmiyor ülkeyi I. Dünya savaşına sokuyorsunuz yetmiyor I.Abdulhamid`e olmayacak iftiralar uyduruyorsunuz. Neden? Eğer nedeni kendi düzeninizi ortaya koymaksa sağlam bir temel için bunu yapmamalısınız. Zaten halk bölünmüş zaten Hükümdarın durumu belli birde onu tahtından alıyorsunuz sanki devlet bunu kaldırabilecekmiş gibi. Bunca sebep var bunca yetmiyorlar var. Onlarca can kaybının bana kalırsa sebebidir İTC hiç şüphesiz belki onlar olmasa da o canlar gidecekti ama bunu resmen üstlerine aldılar yanlış stratejiler , yanlış hükümler yanlış yönetim vs. Kaldıramadı nitekim ülke. Sonra hükümdar ölünce arkasından ağlıyorsunuz. Yahu neden? Bu cemiyet aklıma onlarca neden bırakıyor. Darbeci demeye dilim varmıyor , kan dökücü demek istemiyorum ne diyeyim bilmiyorum. Fakat Osmanlıyı bir çöküntüden diğerine götürdükleri kesin. Yine de Ziya Gökalp , Enver Paşa , Cemal Paşa gibi şahsiyetlere saygım var. Burada Hükümet`e karşı tutumlarından bahsediyorum. Yoksa Türklerin haklarını bir vakit savundukları da gerçek.​


Napolyon Bonopart
200px-Jacques-Louis_David_017.jpg


Napolyon hakkında biraz bahsedeyim o zaman. Napolyon aslında çok şanslı , kıvrak zekaya sahip , harika bir aşık/eş/koca ve iyi bir askerdi. Aslında Napolyon ile alakalı tavsiye edeceğim yegane kitap Cezzar. Ahmed Paşa ve onun savaşını anlatıyor. İki deha savaşınca neler oluyor , nefessiz okuyabileceğiniz bir kitap. Neyse ; Ülkeyi çeşitli tarikatlarda özgürleştirmeye çalıştı ve bir dönem ''vatana ihanet'' sebebiyle hapse atıldı. Mevcut düzen haricinde daha özgürlükçü bir rejim ve buna yatkın bir düşüncesi vardı ve bu yüzden vatana ihanetten tutuklandı.Ama dediğim gibi kıvrak zekasıyla çoktan kendine üst kademelerden destek bulmuştu. İngilizlerle yapılan savaşta başarısı nedeniyle terfi etti. Josephine denen bir generalin dul karısıyla evlendi. Kısa sürede askeri rütbeleri tabiri caizse atlaya zıplaya geçti. Askerleri arkasına alır almaz İtalya üzerine yürüdü , tabii bu hareketleri ve çeşitli başarıları halkın gözündeki imajını arttırıyordu bir nevi. Avusturya ile yapılan savaşlarda resmen Avusturya ile dalga geçerek Avusturya üzerine yürüdü. Ona önerilen İngiltereye saldır şeklinde ki teklifi reddederek öncelikle Mısır`da ki ticaret yollarını kesmeliyiz diyerek Mısır seferine çıktı. Mısır malumunuz bizim Osmanlının. Fakat Osmanlının ses çıkaracak hali yok ne yazık ki... Mısır seferinde resmen gider ayak Malta`yı kuşattı ve başarılı da oldu. Daha sonra çeşitli entrikalar ile İskenderiye yi de elde etti. Bu başarılar hem onu hem de askerlerini teşvik ediyor memnun ediyordu. Aslında amaç Suriye idi o zaman ki Suriye dünya cenneti olarak adlandırılacak kadar güzeldi , şuan ki ile alakası yok yani. Fakat Mısır`da destansı bir direnişle karşı karşıya kalınca Suriye yalan oldu. Cezzar Ahmed Paşa sayesinde resmen bir İmparatorluk korundu , ömrü uzadı adeta. Çünkü Dersaadetten yani İstanbuldan gelen herhangi bir yardım yoktu II.Selim o zaman Nizam-ı Cedid ler ile meşguldü. Ama önemli bir kısım daha var ki denizden gelen Amiral Nelson`un Osmanlıya yardımı. Nelson bir İngiliz amirali. Savaş sonrası bir plaket alıyor bizden. Komik tarafı aşağı yukarı 10 yıl sonra da İngilizler orayı işgal ediyor :smile:. Uzaklaşmadan Napolyon buradan poposuna tekme yemiş gibi kaçıyor adeta askerlerini geride bırakarak. Hem de ona tüm kariyeri boyunca yardım etmiş Generalleri ve Askerleri bırakarak ayrılıyor Mısırdan. Sonra İtalya`nın tamamını topraklarına kattı ama tepki çekerek , yani Mısır ona resmen bir çelme olmuştu. Ve malum sonra Rusya ya saldırdı ve meşhur Tilsit Anlaşmasıyla Rusyayı saf dışı etti. Fakat Napolyon Rusya içlerine doğru ilerledikçe ordusu telef oluyordu ve Hitleri de yenecek olan ''General Kış'' baş gösterince tekrar boynu bükük bir şekilde ülkesine döndü. Aslında bakılacak olursa büyük bir askerdi kendisi , savaştayken dahi yeni bir rejim yayınlıyordu ülkesinde , aynı anda birçok şey ile uğraşıyordu.Bir ordu topladı ve Belçika'ya saldırdı. Ancak Haziran ayında İngiliz ve Prusya kuvvetleri tarafından Waterloo'da büyük bir yenilgiye uğradı. Paris'e dönünce tahtına ikinci kez veda etmek zorunda kaldı.Amerika'ya kaçmak istedi, ancak bunu başaramadı ve İngilizlere teslim oldu. İngilizler onu Atlantik'teki Saint Helena'na götürdü. Son yıllarını bu küçük adada geçiren Napolyon, 5 Mayıs 1821'de 51 yaşındayken öldü.Külleri 1840'ta Paris'e getirilebildi ve Les Invalides'e gömüldü. Onunla alakalı Josephine ile olan aşkı ve kısa boyundan nefret edişi tebessüm ettiren nadir şeylerden olarak kaldı.

Kısaca ;- Napolyon çok iyi bir aşk adamıydı , sevgilisi Josephine ye yazdığı mektuplar Mısırda ifşa edilmiş ve büyük bir utanca sebep olmuştur.
- İyi bir askerdi Kale taktiği sayesinde birçok savaşı kısa sürede sonlandırdı.
- Üst kademelerle arası hep iyiydi. Çok kıvrak zekalıydı ve her zaman kandırmasını bildi.
- Mısır`ı almasına engel olan Amiral Smith ve Nelson ile arkadaş olduğu biliniyor.
- Osmanlı hariç her zaman kendisinden üstün orduları yendi.
- Boyu kısa olmasına rağmen karizmatik bir insandı.



V. Karl - Şarlken
220px-Karl_V_by_Ticiano.jpg


V.Karl Belçika`nın Gent şehrinde doğru soyu biraz karışıktır. Babası Habsburg Hanedanı Filipe annesi Kastilya Kraliçesi Juanna idi. Kastilya İspanyayı kapsadığı için , Habsburg Hanedanlığı ise Fransa ve Almanya`yı İspanyol , Alman ve Fransız kanı taşıyordu. Ve Fransızca , Almanca ve İspanyolca ya vakıftı. Doğduğundan beri İmparator olacak gözüyle bakacağı için birçok konuda üzerine düşülüyordu.  Dedesi Kutsal Roma İmparatoru Maximillian, 1516 yılında ölünce, Şarlken'in babası Arşidük Güzel Filipe Kastilyalı daha önce öldüğünden, kendisine büyük miras kaldı. Aynı yıl anne tarafından dedesi olan II. Fernando'nun ölümüyle Kastilya, Aragon, Napoli ve Sicilya krallıklarının taçları şahsında birleşti. Şarlken, 1519'da Alman imparatoru seçilince, Avrupa'daki en büyük imparatorluğun sahibi oldu. Aslında Şarlken`in de şansı çoğunlukla yaver gitmişti. İmparator olduktan sonra birçok mücadele verdi gerek iç isyanlar gerek sömürgelerde ki isyanlar gerekse düşmanlarla yaptığı savaşlar. Bir başka şansı ise İngiltere Kraliçesi Şarlken`in teyzesiydi! Osmanlıya karşı sayısız yenilgiye uğrayan İmparatorun aslında en büyük düşmanı Kanuni yani Osmanıydı , az önce demiştik şansı genelde yaver gitti diye fakat şansız olduğu nadir konulardan birisi de Kanuni gibi bir Hükümdar ile düşman oluşudur. Ve diğer bir konu ise Martin Luther yani Protestanlık bu ikili onun için gerçek bir ömür törpüsü olmuştur. Osmanlıya karşı verdiği utanç kaynağı olan Mohaç Meydan Muharebesi gibi onun açısından rezaletle sonuçlanan bir savaş sonucu olsa da Papa tarafından Kutsal Roma İmparatoru seçildi ve hiçbir şey yokmuş gibi Fransa üzerine akınlar yaptı. Fakat başarısızlıklar sadece savaşlarda değil içişlerde de aynen öyleydi. İsyanlar başını almış yürüyordu ve Şarlken`in karışmaya pek niyeti yoktu. 1556`da tahttan feragat etti ve kardeşi Ferdinand`a Krallığı bıraktı.

Kısaca ; - Kısacası Karl ne Türk yayılmasını engelleyebilmiş ne Fransa'nın artan gücünü durdurabilmiş ne de Alman halkları arasındaki anarşiyi durdurabilmiştir.
- Osmanlıya karşı sayısız yenilgiye uğramıştır ve asla bir Kral olduğunu kanıtlayamamıştır.
- Soyu çok genişti Fransa , Almanya , Belçika , İspanya ve hatta İngiltere`de iktidar da akrabaları vardı.
- Birçok dile vakıftı.


Enver Paşa
200px-Ismail_Enver.jpg


Enver Paşa hakkında birçok spekülasyon vardır , doğru. 22 Kasım 1881`de doğdu. Soyu hakkın da birçok söylenti var Annesinin Arnavut babası Çerkez olduğu hakkında genel kanaat getirilmiş. Gençliği fakirlik içerisinde geçti.Lise öğrenimini İstanbul da gerçekleştirdi liseden sonra Askeri Rüştiye'ye sonra da Harp akademisine katıldı. 1902 yılında okulunu başarıyla bitirdi ve Selanikte ki Üçüncü Ordu`ya Yüzbaşı olarak girdi. Hakkında yazılıp çizilenlere bakarsak ''Osmanlıyı savaşa soktu! '' , ''Osmanlıyı yıktı!'' gibi terim veya cümlelerle sıkça rastlaşırız. Aslında Enver Paşa için söylenilecek en mantıklı söz bel ki de: İhtirasları ve hayalperestliği, aklını aşan adam... İlk görev yerinde Sultan`a karşı asileri durdurmak olan Enver görevlerini başarıyla gerçekleştiriyordu ki bir anda taraf değiştirdi diyebiliriz. Sultan`ın baskıcı olduğunu öne sürerek taraf değiştirdi ve anayasal düzene geçmek için bir grup kurdular ve adına ''Genç Türkler'' verdiler. Türkiye de tanınan ismiyle Jön Türkler. Genç Türklerin en önemli ayağı ise İttihat ve Terakkiydi. Sultan Enver Paşa`nın tehlikeli bir hal aldığını görünce onu İstanbul`a geri çağırdı fakat dinleyeni olmadığı gibi kaçarak isyanlarını şehirlere ve hatta dağlara taşıdırlar. Yani saklandılar. 23 Temmuz 1908`te Sultan ın Hükümet Konağını bastılar ve ikinci kez Parlamenter Monarşiye geçildi. Fakat kendi açtıkları meclisi ''dinci'' diye hitap ederek karıştırmaya başladılar. Durumun ciddileştiğini gören İttihatcılar Sultan`ı tahttan indirerek yerine V.Reşat`ı geçirttiler. Böylece Mithat Paşa`nın anayasası tekrar yürürlüğe geçiriliyordu. Enver Paşa`nın Alman sevgisi ve hayranlığı onu Almanya ile iletişime zorladı adeta. Yavaşça Hükümet`in üst delegeleri haline gelen Enver Paşa orduyu yönlendirebilecek hale geldi. Goeben ve Breslau gemilerinin İstanbula gelmesini sağlayan Enver Paşa Almanların isteği üzerine onları ''güya'' Türkleştirerek Rusya sahillerini bombalattı. Bu zamana kadar zor gelen bir şey yoktu fakat Rusların da Osmanlıya Savaş açması olayları değiştirdi. Dengeleri de öyle. Rusların her açıdan durumu Osmanlı dan iyiydi. Fakat Enver Paşa Almanya ya güveniyordu elbette. Almanya`nın ne olursa olsun Rusları yenin çağrısı ve onları kıskaca almak için Sarıkamış`ı seçmesi büyük bir askeri hatadır. 90.000 kişilik bir hezimet ortaya çıktığında ülke içerisinde Sarıkamış`tan bahsetmek yasaklanmıştı bile. Ve yavaşça Enver Paşa`ya yol gözükmüştü. Ülkeden ayrıldı ve kadim düşmanı olan Mustafa Kemal Çanakkale`den sonra hızla yükselir bir isim haline gelmişti. Onu sindirmek için çok uğraştıysa da başarılı olmadı ve ülkeden ayrıldı. Enver Paşanın hayaliyle kısaca ''dimyata pirince giderken evde ki bulgurdan olmuştu :smile:'' diyebiliriz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı... Panislamizm için Komünizm le savaştı fakat başarılı olamadığı gibi neredeyse bir başına can verdi...

Kısaca ; İyi bir öğrenciydi okulunu birincilikle bitirdi.
- Amcası Halil Paşa sayesinde ilk siyasi deneyimini gerçekleştirdi.
- Almanlardan aldığı sinemayı ülkeye getirmişti , ülkemizde Sinemanın temelini attığına inanılır.
- Genel olarak ''beceriksiz ve hayalperest olarak adlandırılabilir.


George Washington
245px-Gilbert_Stuart_Williamstown_Portrait_of_George_Washington.jpg


Washington aslında bizim için Atatürk neyse Amerikalılar için de Washington farksızdır. Aslen bir çiftçidir tarih ve askeriyi fazlasıyla sever. Yıllarca İngilizler ve Fransızlar için Yerlilerle savaştı başarıları da oldu hatta. Fakat kayda değer hiçbir askeri rütbe alamadığı gibi orduda ikinci sınıf vatandaş damgası dahi yedi. İngilizlere ve Fransızlara duyduğu öfkeden dolayı isyan etti. İşin özü bu. Amerikan ordusu bazen yarı aç, her zaman heyecanlı , bir ücret almaksızın insanın katlanamayacağı olaylarla sıkça karşılaştı. Fakat bunlar onları yıldıramadı. Bu ''yamalı bohça'' ordusuyla dünyanın en önde gelen ordularını yenmişti ve birden İngiliz düşmanlarının ilgisini çeker hala gelmişti! Fransa , İtayla ve çeşitli ülkeler onlara maddi destek sağlamaya başlamıştı ve ordusu gün geçtikçe iyileşiyordu. Hiçbir zaman hazır olmadan savaşa girmedi ve ona ''İhtiyar Tilki'' lakabı takıldı. Yedi Yıl savaşları yüzünden harab olan İngiltere Washington ve destekçilerine karşı koyamadı ve bağımsızlık yolu onun için açıldı. Meclis kuruldu ve Washington başkan seçildi resmi pullara resmi geçen ilk başkan oldu. Ayrıca hiç Washington da yaşamadı , kendisine gel Kral ol teklifini defalarca reddetti. Anayasayı ve devletin birçok kademesini adeta kendisi inşa etti. Ordu da küfürü yasakladı. Hayatı boyunca dişlerinden çekti elli yedi yaşına geldiğinde ağzında diş kalmamıştı. Balık tutmak ve tilki avlamaya bayılırdı.

Osmanlı Padişahları `nın kısa özeti ( Fatih`e kadar - Bozacii'nin Atsız alıntısı. )
Osman Gazi:
1248'de 70 kişiyle İnegöl zaptına giderken Rumların pususuna düştü, fakat bozulmadı. Bu çarpışmada yiğeni Baykoca şehit düştü. Sonra 3000 kişiyle Kocahisar(yadaKulacahisar)ı basıp aldı. Bir müddet sonra Rumlarla Büyük Eğizce Savaşını yapıp kazandı. Bunda da kardeşi Sarubatı Savcı Bey'i şehit verdi. Sonra İnegölü zaptetti. 1291'de Mudurnu-Göynük seferini yaparak Rumları kılıçtan geçirdi. Kaldırık Derbendi'ndeki savaştada Rumları bozguna uğrattı 1301'de Yenişehir ve Yundhisar'ı 1302'de Köprühisarı aldı. 1303'te, alamamakla beraber, İznik'e saldırdı. 1306'da Koyunhisari önünde üstün bir Rum ordusunu yendi. Bu savaşta kardeşi Gündüz Bey ve Gündüz Bey'in oğlu Aydoğdu şehit düştüler. 1308'de Koçhisar'ı 1313'te Akhisarı aldı. Geyve tekfürünü de bozup kaçırdı. Bütün hayatında adaleti ve iyi tedbiriyle Anadolu tımarlarını çevresine topladı. Düşmanlarından pek çok ganimet aldı. Fakat öldüğü zaman hiçbir şeyi çıkmadı. Acaba Osman Gazi bunun için mi gaafil olmaktadır ?
Orhan Gazi:
Daha babasının son yıllarında devlet işlerinin fiili olarak başına geçmişti. 1327'den 1337'ye kadar on yıl çarpışarak, yani ok ve kılıç kullanarak, yani kendini ölümün kucağına atarak Aydos, İzmit, Hereke, İznik, Taraklı, Gemlik kalelerini Rumlardan aldı ve bir Türk beyliği olan Karası'yı kendi ülkesine ekleyerek anadoluda Türk birliğine büyük bir adım attı. 1338'de oğlu kahraman Süleyman Paşa'yı Rumeli'ye göndererek Gelibolu, Bolayır, Malkara, İpsala ve Tekirdağı'nı zaptettirdi. Acaba bu işleri yaptığı için mi Orhan Gazi de gaafil ve biçare oldu ?
Gazi Murad Bey:
Anadolu Türk Birliği için bir adım daha atarak Ankara'yı ülkesine ekledi. Sonra 1363'te Çorlu, Lüleburgaz veEdirneyi, daha sonra Niş kalesini aldı. 1382'de Germiyan beyliğinin bir kısmını Osmanlı ülkesine ekledi, 1389'da ise şanlı Kosova Meydan Savaşı'nı kazandıktan sonra şehit düştü. Memlekette kuvvetli bir teşkilat ile birlikte Yeniçeriliği de 1.Murad kurmuştu. Buna göre hangi hareketlerinden dolayı gaafil ve niçin biçare idi ?
Yıldırım Bayazıd:
Ortaçağın bu büyük adamı, Kosova'nın kazanılmasında en büyük rol oynayanlardan birisidir.Anadolu'daki Türk beyliklerinin hemen hepsini Osmanlı ülkesine ekleyerek anadoluda Türk birliğini kurdu.İstanbulu kuşattı. 1369'da birleşik avrupa ordularını Niğbolu'da darmadağan ederek tarihimize bir altın yaprak yazdı. 1402'de Ankara savaşında nasıl kahramanlıklar gösterdiği ve tutsaklığa katlanamadığı için intihar ettiği malumdur.Acaba bu dünyada kadınlarla cümbüş edip şarap içmek dururken, tatlı canına kıydığı içinmi gaafil sayıldı ?
Yıldırım Bayazıd'ın oğulları(Süleyman,Mehmed,Musa,İsa Mustafa):
Kahraman Yıldırım'ın, her biri az veya çok padişahlık etmiş olan oğullarından hepside birer kahramandı. Kahraman Süleyman Çelebi şairleri çok sever, korurdu. Musa Çelebi ise kahramandı. Mehmed Çelebi'ye gelince hem bir artist kadar yakışıklı hem de pehlivan ve nişancı kahramandı. 24 savaşa girip kırka yakın yara almış bu yaralar yüzünden erken ölmüştü.
2.Murad:
İstanbulu kuşattı. Aksak Temir'le yapılan çarpışmadan sonra bozulmuş Türk birliğini kısmen yeniden kurdu. 1429'da Selanik'i aldı. 1444'te Varna, 1448'de 2. Kosova meydan savaşlarını kazandı. Şairdi şiirleri 15.yüzyılda yazılmasına rağmen 20.yüzyılda yazılmış olanların birçoğundan daha güzeldir. Musikiyi çok severdi. Saltanat sürmek düşüncesinden bile uzaktı. Acaba eline geçmiş olan sultanlığı oğluna bırakarak çekildiği için mi gaafil ve biçare idi ?
Fatih Sultan Mehmed:
Fatih hakkında ben ne yazayım ? O, kendi kendini zaten tarihe yazmış. Bir tek Ali Canip değil bütün insanlık Ali Canip'lerden ibaret olup onu inkar etse bile, o, yine vardır ve büyüktür. Ali Canip Yöntem'in Karacaahmet Mezarlığından tek başına geçemediği yaşlarda o ülkeler ve devlet yıkıp topraklarını Türk ülkesine katıyordu. Bir gün onun heykellerini dikeceğimiz muhakkaktır. Ona heykellerde azdır. İstanbula onun adını verip mesela Fatihkent desek yine azdır. Ona, Türk sanatının, Türk dehasının eşsiz bir eseri olacak şekilde büyük bir heykel mutlaka diklemiliyiz. Ne lazımsa; altın mı, gümüş mü, granit mi, her ne gerekiyorsa bulup, ulu bir heykel dikmeliyiz. Fatih bütün ataları, dedeleri, büyük amcaları gibi Belgrad savaşında yaralanmış bir gazi idi. Şair, bilgin ve yasacı idi. Acaba neden gaafil ve biçare oluyor ? Nefsine uyarak, yenilmiş bizansta bir kumandan kızına gösterdiği muameleden mi ? Ne yapalım ? Yapmasa elbet daha iyi olurdu ama, nihayet bunu 20 yaşlarında iken bir düşmana karşı yapıyordu. Kendi kumandanlarının kızlarına, evdeşlerine saldırmıyordu ya....
diğer parçayı da bu gece atarım herhalde.


Osman Gazi ( İncili Arwa`nın alıntısı.)
Osmanlı İmparatorluğu ya da ‘’ Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’’ ,adından da anlaşılacağı gibi Osman Gazi ve oğlu Orhan Bey’in  çabalarıyla kurulmuş,yedi kıta da hüküm sürmüş bir devlet idi.
Osman Gazi,bilindiği gibi Osmanlının ilk padişahı ve kurucularındandır.Peki kimdir Osman Gazi ?
Osman Gazi,çocukluk vakitlerinde ele avuca sığmaz biriydi.Delikanlılığında da bu dönem sürmüştü.Gücü,kuvveti ile herkesi korkutur Osman Bey.Gururu ve onuru için yaşayan biriydi de.
Ağaları Gündüz ve Savcı beyler gibi değildir.Onlar ağırbaşlı,akıllı,işleri çekip çeviren kişilerdi.Ama Osman Bey öyle değildi,hırs,gurur  ve son zamanlarda ‘’ergenlik dönemi’’ ile ilgili konularda okunan ‘’kendini ispatlama’’ isteği her şeyi bastırıyordu.
Onun bu değişimi –söylenilene göre- ,o zamanlar ünlü bir bilgin olan Şeyh Ede Balı sayesinde olmuştur.
Bir gece rüyasında halkın göç ettiği sıralarda gökten dolunay doğmuştur.Ay,Şeyh Ede Balı’nın göğsünden yükselip Osman Bey’e gelmiştir.Bu kişi Malhun Hatundur.
Malhun Hatun,Orhan Gazi ve Alaeddin Bey’in annesi olduğu ileri sürülür.Fakat Orhan Gazi’nin annesinin Malhun Hatun olduğu bilgisi kesindir. Alaeddin Bey’in annesinin ise Bal Hatun olduğu söylenir.

Vikipedi:
1281 yılında 23 yaşında iken Kayı Boyu'ndan Ömer Bey'in kızı Malhun Hatun ile evlendi. Bu evlilikten daha sonra Osmanlı Devleti'nin başına geçecek olan Orhan Gazi doğdu.
Daha sonra Şeyh Edebali'nin kızı Bala Hatun ile evlendi. Bu evlilikten de Alaeddin Bey dünyaya geldi.

Osman Bey,büyük bir değişim ile değişmiş,bambaşka biri olmuştur.Böylece beylik için yarışa girmiştir.
Nasıl bey olduğu konusunda söylentiler bulunur ama benim elimde bulunan kaynağa göre beyliğin ağabeyi  Gündüz Alp’e verildiği,fakat kardeşi Osman’ın bey olmasının daha doğru olacağını söylemesi ile Osman Beyin bey olduğu söylenir.Selçuklu Sultanı tarafından kendisine sancak gönderilerek uç beyi olmuştur.
Osman Gazi, babası Ertuğrul Gazi'den yaklaşık 4.800 km2 olarak devraldığı Osmanlı toprağını oğlu Orhan Gazi'ye 16.000 km2 olarak devrettiği hesaplanmıştır.


Frank Kralı I.Clovis (Kerimcan`ın alıntısı.)
I.Clovis 481'de ölen, Sal Franklarının şefi olan babasının yerine geçtiğinde 15 yaşındaydı.20 yaşındayken komşusu olan bir Roma krallığına saldırıp yenilgiye uğrattı ve topraklarını ilhak etti.(O dönemde Batı Roma küçük krallıklara bölünmüştü)Bu onun hükümdarlığının ilk büyük zaferi olmuştur.Sonraki 10 yılda, yakındaki Thuringii'den, Burgonlardan ve Alamanlardan toprak kazandı.Evlilik yoluyla ittifak kurdu, Germen Burgonya kralının kızı Clotild ile evlendi.Prenses Clotild Hıristiyandı ve kocası Clovis'in dinini değiştirmeye çalışıyordu.496'da Clovis karısına uydu ve ordusundaki üç binin üzerinde askerde onunla birlikte vaftiz oldu.Bir zamanlar Constantinus'un yaptığı gibi oda halkını Hıristiyanlık ile birleştirdi.
    507'de Ortodoks Hıristiyanlığa dönmüş olan Clovis, Hispania'daki Ariusçu Vizigotlara saldırı başlatmaya hazırlandı.Kayınpederi Burgonya kralının ödünç verdiği askerlerle de takviye edilen Clovis, Vizigot sınırına doğru ilerledi.Ordular Vouille kentinde karşılaştılar.Vizigot kralı II.Alaric savaşta öldü ve Vizigot ordusu dağıldı.Franklar Toulouse kentini istila ettiler.Vizigotların müttefiki Ostrogotlar Frankları geri çekilmeye zorladılar.Franklar muzaffer bir şekilde evlerine geri döndüler.Vizigotlar ise dağılan krallıklarını yeniden inşa etmeye koyuldular.
    Clovis kendine yeni bir başkent aramaya başladı.Sen Nehri üzerindeki eski Roma kenti Lutetia Parisiorum'a yerleşti.Kendi gücüne meydan okuyabilecek Frank şeflerini birer birer öldürdü.Ülkesi için Latin yasası çıkardı; yasalar eski Germen kan davası geleneklerini yasaklıyordu.509'dan ölümüne kadar, Clovis Frankların ilk Hıristiyan kralı, ilk yasa koyucu kralı ve tüm Frankların ilk kralı oldu.Marovenj hanedanı olarak soyu 200 yıl hüküm sürdü.

Kaynak:Ortaçağ Dünyası - Kitabın Yazarı:Susan Wise Bauer
Attila
200px-Atli.jpg

Avrupalılar ''Tanrının Kırbacı'' veya ''Tanrının Gazabı'' adını vermişti.Babası Muncuk Han'dır. Amcası Rua, onu babası öldükten sonra bozkırda tek başına yaşamaya çalışırken bulmuş ve yanına almıştır. Vizigotlara karşı Roma İmparatorluğu'yla ittifak yapan Attila, bir süreliğine Roma'ya Flavius Aetius'un davetlisi olarak gitmiştir. Rua'nın ölümü üzerine, kardeşi Bleda ile birlikte Hun İmparatorluğu'nun ortak hükümdarı olmuştur. Bleda 445 yılında ölünce, Attila tek başına Hun hükümdarı olmuştur. Daha sonra aşık olduğu esir kızla evlenen Attila'nın bir oğlu olmuş, eşi Nakara doğum sırasında hayatını kaybetmiştir.

Hükümdarlığı boyunca ordusu ile Batı ve Doğu Roma İmparatorluklarını sık sık istila eden Attila, Orta Çağ kaynaklarında acımasızlığı ile anılır. Bu nedenle de Avrupa'da "Tanrının Kırbacı" olarak tanınır.

Buna karşılık Germen (Alman) efsanelerinde Attila, çok büyük ve iyiliksever bir hükümdardır. Attila'nın sarayında birçok Germen hükümdarı yaşar. Nibelungen Destanı, Hun-Germen mücadelelerinden meydana gelir. Bu hikâyelerde Attila, Etzel adında büyük otoriteye sahip, barışsever ve yalnız asilere karşı kılıç kuşanan asil ruhlu bir hükümdardır. Avrupa Hun İmparatorluğu'nun başkenti olan Etzelburg adının buradan geldiği bilinmektedir. Aetus ile yaptığı Katalon Savaşında Roma ordusu dağılmış, Batı Got kralı Theodeirch ölmüştür. Atila ordusunu dinlendirerek kaçan Aetus'u takip etmedi. Batı Roma İmparatorluğu'na sefer yaparken Papa'nın araya girmesiyle Attila Roma seferini durdurdu ve Romalıları haraca bağladı. Attila M.S. 453 yılında son eşi tarafından gerdek gecesi öldürüldü. (En büyük iddia.)

 
Teşekkürler.

- Hangi şahsiyeti araştıracağımı burada belirteceğim. Herhalde Timur`dan bahsederim ilerleyen saatlerde. İyi günler :smile:.

İstediklerinizi de söyleyebilirsiniz bazı konularda sizden yardım isteyebilirim bende. Öyle yani herhangi fikri olan belirtebilir.

Bu arada kaynaklar Tarihi Değiştiren Askerler , Gerçek Tarihin Peşinde , Türk Tarihinde Meseleler , Tarihi Değiştiren İmparatorluklar ve Vikipedi.

- Anket de pek tanınmayan insanları ekleyebilirim , yani bilgim olsun istiyorsanız tıklarsınız. Haricinde istediğiniz kişileri de belirtebilirsiniz.

- Teşkilatları kırmızı olarak belirttim.

- Kanuni ve Selahaddin Eyyubi eklenecek. ( 30.08.14 )
 
Aslında bizim okulda öğrendiğimiz haricinde birilerini değerlendirsek daha iyi olur
 
colombos said:
Aslında bizim okulda öğrendiğimiz haricinde birilerini değerlendirsek daha iyi olur
Anket ile sunabiliriz aslında , yani ben her şekil de yardımcı olaya çalışırım.
Nikola Tesla said:
Daha tarafsız şeyleri yapsan mesela bilim adamları olabilir.
Elbette onlar da olur. Pek bilgim olmadığı için fazla yapamam yani yorum katamam. Fakat birkaç kitabım var yardımcı olabilirim.
 
Eline sağlık hoş konu olmuş.  tarihi "teşkilatlar" hakkında da yazarsan daha güzel olur gibi. Mesela İttihat ve Terakki. Geliştirilebilecek bir konu. Katılmadığım noktalar var tabi. Ama yazdıklarının çoğuna katılıyorum. :grin:
 
Castiello said:
Eline sağlık hoş konu olmuş.  tarihi "teşkilatlar" hakkında da yazarsan daha güzel olur gibi. Mesela İttihat ve Terakki. Geliştirilebilecek bir konu. Katılmadığım noktalar var tabi. Ama yazdıklarının çoğuna katılıyorum. :grin:
Okuduğun için ben teşekkür ederim. Ya aslında aklıma çok şey var onu da ekleyeceğim. Şu kişileri bi halledeyim ayrıca MOSSAD haricinde elimde teşkilatlar harici bir kitap yok :razz:. Biraz kaynak edinmem gerekli onun için , yine de eyvallah :smile:.
 
İlk olarak yazdıkların çok kısa. Yani bunlar bitmiş halleri falan değil sanırım fakat bence anlamlı bir şekilde bitirmeden eklememelisin. Yani kısa bir değerlendirme gibi duruyor. İkinci olarak da, genel olarak Vikipedi'yi kaynak olarak alacağın yazıların ne kadar farklılık yaratacağı veya gerekli olduğu. Yani direk vikipedi linki de koyabilirsin anlamında. Eğer değişik harmanlanmış bilgiler topluluğu olacaksa bişi diyemem tabi. Öyle değilse, tartışılır.
 
İttihat ve Terakki'yi eklemişsin eyvallah. :razz: Ben'de bi adamın hatıratlarından okumuştum. WW1'da Almanlara katılmamızım en önemli sebebi Abdülhamit Han olsa Almanları desteklerdi düşüncesi imiş. Ama Abdülhamit'in yine başka bir kişinin hatıratlarında Almanları diğer düşmanlara karşı kullandığını diğer ülkelere karşı söylediği yazıyor.

Belki gerçekten vatanperver duygularla çıktılar ama devletin çöküşünü hızlandırdılar. Sen Türkçü duygularla geliyorsun, ismin Jön Türk oluyor. Olacak iş değil. :razz:
 
Castiello said:
İttihat ve Terakki'yi eklemişsin eyvallah. :razz: Ben'de bi adamın hatıratlarından okumuştum. WW1'da Almanlara katılmamızım en önemli sebebi Abdülhamit Han olsa Almanları desteklerdi düşüncesi imiş. Ama Abdülhamit'in yine başka bir kişinin hatıratlarında Almanları diğer düşmanlara karşı kullandığını diğer ülkelere karşı söylediği yazıyor.

Belki gerçekten vatanperver duygularla çıktılar ama devletin çöküşünü hızlandırdılar. Sen Türkçü duygularla geliyorsun, ismin Jön Türk oluyor. Olacak iş değil. :razz:
Ne demek , sorma ya cidden çok saçma olayları var.  Hayır ülke içerisinde Türkleri savunalım dedikten sonra sadece Türkler açısından kıçı kırık birkaç yasa yapıp bırakıyorlar olayı , amacı.
 
Yine George Washington dedim. Bu arada Şarlken'in Martin Luther karşısında yenilgiye uğramasının en büyük sebeplerinden biri Kanuni.
 
Castiello said:
Yine George Washington dedim. Bu arada Şarlken'in Martin Luther karşısında yenilgiye uğramasının en büyük sebeplerinden biri Kanuni.
Tabii Kanuni`nin Katolik Birliğini parçalamak için verdiği maddi destek sayesinde hala Protestanlık ayakta.
 
Back
Top Bottom