Psikolojik Danışma Hattı

Users who are viewing this thread

Bizim de kaşar lakaplı bi erkek arkadaşımız vardı. Doğum gününde kaşarın üstüne mum dikmiştik. Aynısını yaparlarsa şanslısın. Pahalılaşmaya başladı sonuçta.
 
Ben de zaten öyle düşünüyorum. İnsanlar mutlu oldukları şeylere anlam yükleme hatasına düşüyorlar. Oysa anlam göreceli/değişken olmamalı. Çünkü anlam derken değer yargılarımızı kastetmiyoruz; varoluş nedenimizi kastediyoruz. Bu neden ya vardır ve bir tanedir ya da yoktur.
Şimdi anladım yazdıklarınızı. Ama o dediğiniz "ödül kazanma arzusu" sorunun başına götürdü yine beni. O kazanılan ödüller bir hiç olacak bir gün (Tanrı varsa da yoksa da). Bu durumda o ödülü kazanmanın anlamı ne?
 
O cümleleri yazarken değer, uğruna çaba harcanacak şey anlamındaki anlamı kastetmiştim. Son iletilerimde de varoluş nedeni olan anlamdan bahsedince doğal olarak karışıklık oldu. Bu iki anlam için de görüşüm şudur;

Birincisi, "uğruna çaba harcamaya değer olan" anlamındaki anlam için, dediğim gibi Tanrı varsa yaşam anlamlı olabilir. Sırf Tanrı varsa diye değil, aynı zamanda ahireti vaat etmişse bu eylemlerimizin sonuçlarını göreceğiz demek olduğu için, o zaman buna inanan bir kişi yaptığı şeyleri anlamlı görebilir. Zira benim ödül kazanma arzusunu anlamsız görüşüm ölümlü dünya hayatı için geçerliydi, çünkü bir sonu var. Fakat ahiret ödülü sonsuz (veya sonu oluşu göz ardı edilebilecek kadar uzun bir süre) olduğu için, eylemlerimiz çabalamaya değer yani anlamlı hale gelir.

İkincisi, varoluş nedeni olarak anlamı ele alırsam, bunun da ya bir amaçla ya da amaçsız olduğunu düşünüyorum. Varoluşun nedeni için Tanrı şart değildir; daha alt bir varlık da olabilir. Bu varlık veya varlıkların bizi ve her şeyi var etme nedenini bilemeyiz. Bu durumda ya bir anlamın var olduğunu ve nedenini bilmediğimizi ya da bir anlamın olmadığını, her şeyin amaçsız şekilde oluştuğunu söyleyebiliriz. İki durumda da anlamlı yaşamak mümkün olmaz. Çünkü ilk durumda, neden varolduğumuzu bileyeceğimiz için bilmediğimiz bu nedene uygun da hareket edemeyiz, bu da anlamlı yaşamaya mani olur. İkinci durumda zaten varoluş nedeninin amaç taşımadığını söylediğimiz için anlamın var olmadığını söylemiş oluruz. Fakat Tanrı'ya ve onun gönderdiğine inandığı bir dine inanan birine göre varoluş nedeni var olacak ve nedenini bilebilecektir. İnandığı din bu nedeni açıklıyorsa tabii. O zaman inanan kişinin bu nedene göre hareket etmesi anlamlı yaşamasını sağlar.
 
şu anki durumum her şeyin anlamsız olması üzerine daha çok
Sorguluyorsun sadece. Ve sorgulamak beynin yapmayı sevdiği en güzel şey. Hatta şunu da bir düşün, yaptığın her eylemden kafanın içindeki şey sorumlu. Hatta kafanın içindeki şey derken bile kendini kast ediyorsun aslında. Kendine bir karakter oluşturup, kendinden bahsederken kendine O demesi aslında tanrısal bir özellik atfetmesi demek değil midir kendine. Burası dini tartışmaya kayacağı için kesiyorum.

Sorguluyorsun sadece hatta öyle bir soru soruyorsun ki en azından 2020 yıl kadar önce de bu soruyu soruyorlardı. Neden varız? Ne için yaşıyoruz? Eğer öleceksek yaşamın anlamı nedir? Sonsuza dek yaşamak için ne yapmalıyız (simyacılık ardından kimyacılığın gelişimi, modern dünyaya giriş bu sorular sayesinde var oldu)?
Bunu soruyorsun çünkü kendinden (beyin) emin olmayan bir varlıksın daha doğrusu varlığını ispatlamaya çalışan bir varlıksın ve kendine kendin dışında bir checkpoint yaratmak istiyorsun. Böylece çok sıkıştığında bu checkpointe döneceksin ve her şey tekrar güzel olacak. Pek çok insan (dünyanın %93'ü idi bir aralar) Tanrı'yı referans / checkpoint olarak alır. Çok sıkıştıklarında kaçış noktası olarak kullanırlar (zaten benim için dinlerin var olma sebebi budur). Bu senin sorunun dini cevabıdır. Sonucu yoktur çünkü bunu asla bilemeyeceğiz gibi duruyor. Bizler, kendimizin tanrısıyız, bizden daha üstün olanı referans olarak alırız çünkü bizim bir şeyler yaratma lüksümüz yoktur, e eğer tanrı değilsek neden varız?
Bilimsel açıdan ise doğanın getirisidir. Senden kalanlar doğaya dönecek çünkü, yeni ağaçların, hayvanların yapıtaşı olacaksın (tabi bazı inanç biçimleri bunun anasını belliyor ama olsun, yakmak gibi ya da spesifik yerlere gömüp o bölgeyi doğaya kapatmak gibi...).

Felsefi açıdan ise bunu sen belirleyeceksin. Çünkü bu sorunun spesifik bir cevabı olamaz. Mesela ben neden varımı sormak yerine, neden var olmalıyım sorunu sormaya başladım artık. Böylesine cevap vermek daha kolay ve daha motive edici. Üstelik zaten en ideal koşullarda 250 sene olabilecek ömrümüzü doğa ve türdeşlerimiz için yararlı olmayarak geçireceksek var olmalı mıyız? diye de soruyorum.
Bu durumda o ödülü kazanmanın anlamı ne?
Mutlu olmak. Neden mutlu olmalıyız? Kendinin (beyninin) sağlığı için. O sağlam ve üretken oldukça sen (yine beyin aslında, beyin kendine yine o dedi) yine var olacaksın ama daha güçlü olarak.

Şimdi üzerinden çok sayfa geçtiği için spesifik sorunu tekrar alabilirsem çok mutlu olacağım.
(Bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun ya da götün ne kadar büyük böyle iyi sallıyorsun demek istersen de haklısın, ancak eğitimimin bir parçası ve hobi olarak psikoloji, felsefe ve anatomi hayatımın içerisinde bolca var, üstüne ruh sağlığım da tanısı konulmuş biçimde bozuk yani deneyimim de var :razz:)
 
Şimdi üzerinden çok sayfa geçtiği için spesifik sorunu tekrar alabilirsem çok mutlu olacağım.
(Bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun ya da götün ne kadar büyük böyle iyi sallıyorsun demek istersen de haklısın, ancak eğitimimin bir parçası ve hobi olarak psikoloji, felsefe ve anatomi hayatımın içerisinde bolca var, üstüne ruh sağlığım da tanısı konulmuş biçimde bozuk yani deneyimim de var :razz:)
Spesifik sorum yaşamamızın ve var olmamızın bir nedeni/amacı var mı, varsa ne? Ama diğer yazdıklarım da onunla bağlantılı.
Senden kalanlar doğaya dönecek çünkü, yeni ağaçların, hayvanların yapıtaşı olacaksın (tabi bazı inanç biçimleri bunun anasını belliyor ama olsun, yakmak gibi ya da spesifik yerlere gömüp o bölgeyi doğaya kapatmak gibi...).
O inanç biçimlerinin (doğanın anasını bellemesine gerek yok) oluşması insanın insanlığın kalıcı olduğuna inanmasından mı?

Felsefi açıdan ise bunu sen belirleyeceksin. Çünkü bu sorunun spesifik bir cevabı olamaz. Mesela ben neden varımı sormak yerine, neden var olmalıyım sorunu sormaya başladım artık. Böylesine cevap vermek daha kolay ve daha motive edici.
Aynı soru değil mi? Yoksa var oldum artık, buna bir neden bulayım düşüncesi mi?

Üstelik zaten en ideal koşullarda 250 sene olabilecek ömrümüzü doğa ve türdeşlerimiz için yararlı olmayarak geçireceksek var olmalı mıyız? diye de soruyorum.
[/QUOTE]

O doğadan geriye bir şey kalmayacak bir gün işte, Dünya da yok olacak. Dolayısıyla doğa ve türdeşlerimiz de. Bu durumda onlara yararlı olmak da anlamlı gelmiyor.
 
Yeri burası mı emin değilim ama garip bir sıkıntım var. Mesela odamdaki askılık var ve her yanından geçerken gözümü askılığa sokup kendimi kör edicem diye korkuyorum. Yada kaldırımda yürürken birden bi arabanın önüne atlarım diye tedirgin oluyor ve düzgünce yürümek için baya çaba sarf ediyorum. Bunun galiba en uç noktasıda şu adından emin olamadığım evlerin etrafını çevirmek için kullanılan ucu mızrağa benziyen şeye doğru düşüp boğazımın yarılacağını düşünüyorum.
Bu görüntüler zihnimde dönmesi ve bazen aşırılaşması can sıkabiliyor .
 
Nadiren bende öyle düşündüğümü fark ediyordum. Sonra kafamı başka bir şeyle meşgale etmeye çalışıyordum. Hayatına ilgilenecek bir şey katarsan kurtulabileceğin basit bir rahatsızlık aslında. Aklını başka yerlere devşirmeye çalış. Sonuçta her canlı hayatta kalma içgüdüsü ile yaşıyor bu da korku faktörünün son derece güçlü olmasına sebep oluyor. Eğer şuan modern insan olarak gerçekten boşlukta isen bilincin bilinçaltınla ortak hareket ederek hayatta kalma içgüdüsüne göre hareket etmeye başlayacak bu da senin alakasız korkularla baş etmene sebep olacak. Kısacası yapacak bir şey bul.
 
Hmm, evet. Sanirim depresyona girdim. Pek şanslı olduğum söylenemez zaten.
Bu olayda en başta söylememesi için tepki göstermeliydin.Şu an sadece kendisi mi öyle diyor diğerleri de diyor mu?Eğer diğerleri diyorsa 2-3 tanesini sınıfta boz (hoş okul diye bir şey de kalmadı ama) kavgaya girme ama birbirinizi ittirme seviyesine gelin sonra ayırırlar ama bunu yapmak için değer vermediğin birini seç sonra o lafa sinirleniyorum kb dersin olay kapanır.Sadece o diyorsa uyar devam ederse onunlada ittirme seviyesine gel birdaha söylerse bir tane yapıştır çenesinin altına
 
Bu olayda en başta söylememesi için tepki göstermeliydin.Şu an sadece kendisi mi öyle diyor diğerleri de diyor mu?Eğer diğerleri diyorsa 2-3 tanesini sınıfta boz (hoş okul diye bir şey de kalmadı ama) kavgaya girme ama birbirinizi ittirme seviyesine gelin sonra ayırırlar ama bunu yapmak için değer vermediğin birini seç sonra o lafa sinirleniyorum kb dersin olay kapanır.Sadece o diyorsa uyar devam ederse onunlada ittirme seviyesine gel birdaha söylerse bir tane yapıştır çenesinin altına

Şey kibir ya da böbürlenme gibi olmasın ama ters düştüğümde halledemeyeceğim mesele yok. Sadece arkadaşım diyor da ben onun samimi yoksa sahte niyetle mi söylediğini anlayamıyorum. şu sıralar çelebi diyo mesela biraz tuhaf bir mesele. demesine alınmıyorum ama yeni yeni dost olmaya çalıştığım birisiyle böyle bir duruma düşmek istemiyorum.

ama böyle durumla karşılaşılırsa en optimum seçenek bence takmamak takmazsa lakap tutmuyor genelde sonra bitiyor o furya.
 
Şey kibir ya da böbürlenme gibi olmasın ama ters düştüğümde halledemeyeceğim mesele yok. Sadece arkadaşım diyor da ben onun samimi yoksa sahte niyetle mi söylediğini anlayamıyorum. şu sıralar çelebi diyo mesela biraz tuhaf bir mesele. demesine alınmıyorum ama yeni yeni dost olmaya çalıştığım birisiyle böyle bir duruma düşmek istemiyorum.

ama böyle durumla karşılaşılırsa en optimum seçenek bence takmamak takmazsa lakap tutmuyor genelde sonra bitiyor o furya.
Bir çözüm bulduğuna sevindim
 
depresyonun başlıca iki etmeni bireyin hayatta kalma ve üreme becerilerine yönelik algılarıdır. üreme becerisi algısı, depresyonu hayatta kalma becerisi algısından daha fazla iyileştirir. bu iki faktör içinde en önemli üç ortak unsur bulunur. bunlar fiziksel yeterlilik(karşı cins için çekicilik, hemcins için caydırıcılık), ekonomik yeterlilik ve sosyal yeterliliktir.

depresyona etki eden kabaca üç faktör; güç, para ve statü. bunların da temelinde hayatta kalma ve üreme amaçları bulunuyor. davranışlarımızın çoğunu(alakasız görünen davranışlarımızın çoğunu da) bu iki amaç temelinde oluşturuyoruz. eğer bu iki amacı gerçekleştirme yolunda tereddütlerimiz varsa rahat hareket edemeyeceğimizden dolayı çoğu davranışımız kısıtlanacaktır. beyin engellenmeye karşı stres tepkisi üretir. stres sürekli bir hal aldığı zaman depresyon oluşur. eğer bu iki amaç temelindeki ortak unsurlar olan fiziksel, ekonomik ve sosyal yeterliliklerimizi sağlayabilirsek depresyondan kurtulabiliriz

diye düşünüyorum.

erkek özelinde fiziksel yeterlilik
fiziksel çekicilik: yakışıklı, bakımlı kısaca "sağlıklı" olmak
fiziksel caydırıcılık: kaslı, çevik kısaca "güçlü" olmak

ekonomik yeterlilik
iş sahibi olmak, kendine ait mülkün olması kısaca "refah sahibi" olmak

sosyal yeterlilik
arkadaş çevresinin olması, toplum tarafından kabul edilmek kısaca "statü sahibi" olmak

bu sıraladıklarım genel niteliklerdir ve nitelikler bireyin ihtiyaç duyduğu yeterlilik seviyesine göre değişir. bu da bizim beklentilerimiz ve karşı tarafın beklentilerinden etkilenir.

şimdi kendimi analiz edeyim

yakışıklı ve kaslı değilim. işim ve arkadaş çevrem yok.

müstahakmışım. o kadar tespitte bulunduk bari eşantiyondan bir şey verin a..
 
Bir çözüm bulduğuna sevindim
Teşekkür ederim eğer benzer bir problemin olursa bende seve seve yardımcı olurum.
depresyonun başlıca iki etmeni bireyin hayatta kalma ve üreme becerilerine yönelik algılarıdır. üreme becerisi algısı, depresyonu hayatta kalma becerisi algısından daha fazla iyileştirir. bu iki faktör içinde en önemli üç ortak unsur bulunur. bunlar fiziksel yeterlilik(karşı cins için çekicilik, hemcins için caydırıcılık), ekonomik yeterlilik ve sosyal yeterliliktir.

depresyona etki eden kabaca üç faktör; güç, para ve statü. bunların da temelinde hayatta kalma ve üreme amaçları bulunuyor. davranışlarımızın çoğunu(alakasız görünen davranışlarımızın çoğunu da) bu iki amaç temelinde oluşturuyoruz. eğer bu iki amacı gerçekleştirme yolunda tereddütlerimiz varsa rahat hareket edemeyeceğimizden dolayı çoğu davranışımız kısıtlanacaktır. beyin engellenmeye karşı stres tepkisi üretir. stres sürekli bir hal aldığı zaman depresyon oluşur. eğer bu iki amaç temelindeki ortak unsurlar olan fiziksel, ekonomik ve sosyal yeterliliklerimizi sağlayabilirsek depresyondan kurtulabiliriz

diye düşünüyorum.

erkek özelinde fiziksel yeterlilik
fiziksel çekicilik: yakışıklı, bakımlı kısaca "sağlıklı" olmak
fiziksel caydırıcılık: kaslı, çevik kısaca "güçlü" olmak

ekonomik yeterlilik
iş sahibi olmak, kendine ait mülkün olması kısaca "refah sahibi" olmak

sosyal yeterlilik
arkadaş çevresinin olması, toplum tarafından kabul edilmek kısaca "statü sahibi" olmak

bu sıraladıklarım genel niteliklerdir ve nitelikler bireyin ihtiyaç duyduğu yeterlilik seviyesine göre değişir. bu da bizim beklentilerimiz ve karşı tarafın beklentilerinden etkilenir.

şimdi kendimi analiz edeyim

yakışıklı ve kaslı değilim. işim ve arkadaş çevrem yok.

müstahakmışım. o kadar tespitte bulunduk bari eşantiyondan bir şey verin a..

Bu dünyada bir yaşayıcı olarak güzel yazmışsın ama birde şöyle düşün.

Erkekler hakkında bahsettiğin bir çok özellik sonradan kazanılabilir ve çalışarak elde edilebilir şeyler çoğunlukla. ve kızlarda öyle top %20in kucağına atlamıyor direkt. her şeyin ortalamasının biraz daha iyisi olanı seviyorlar ve beğeniyorlar zaten. birazda hayata olumlu ve pozitif duruşu ekledin mi o iş tamamdır.

Ama kızlar erkekler kadar tutarlı bir yol izlemeleri daha zor. erkekler olarak sadece beğendiğimiz dişilerle arkadaş olmak istiyoruz ve genelde istemli ya da istemsiz olarak bu uğurda hareket ediyoruz. kadınlarda bulabileceğinin en iyisini istiyor haliyle.dünyaya genetik olarak çirkin bir kız olarak geldiğinizi düşünsenize? hem toplumsal baskıdan dolayı çalışarak bir şeyler yapma olasılığı düşük hem de alım gücü düşük olduğu için... evet bu konu hakkında daha devam etmek istemiyorum zira biraz rahatsız edici.

Hayat her şekilde yaşamaya değer. biz elimizden gelenin en iyisini yapalım. mutlu değilsek daha fazlasını yapalım ve daha fazlası için çalışalım.
 
Depresyon, insanın ihtiyaç duyduğu şeyi (sevgi, saygı vs.) bulabilmek için, bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde, kullandığı evrimleşmiş bir mekanizma. Evrimleşmeden önce depresyon, hayatımızdaki olumsuzlukları aşırı düşünce biçimiyle algılıyor ve onları pozitife çevirmek için bizi odaklıyordu. Birçok şey gibi depresyon da evrimleşti ve evrimleşen bu şeyin dizaynı ile işlevi günümüzdeki halini aldı. Depresyon geçirmiş olanlar bilir, hayatı sorgulamaya başlarsınız. Her şeyin değerini ölçüp biçmeye başlarsınız. Bu sayede çözmeniz gereken problemleri keşfetmiş olursunuz. Ancak günümüzde depresyon kendi başına bir problem haline geldi. Bunun birçok sebebi olabilir, bu konuda birçok da araştırma mevcut.

Üreme gibi algıların depresyona etkisi olabilir. Genetik yatkınlığın bile var olduğu söyleniyor. Fiziksel olarak güçlü erkeklerin daha az depresyona girdiği de bir gerçek. Ancak, bunu fiziksel güç, para ve statü ile yakın ilişkili bulmak zor. Ünlü, zengin ve yakışıklı olup depresyona giren insanlar var. @konuk'un görüşleri olaya daha dar bir pencereden bakıyor ve biraz sığ kalıyor. Kadınlar, erkeklerden daha az depresyona girer ancak şöyle bir örnek olduğunu düşünelim. Bir kadın çok güzel olsun, kocası da zengin ve yakışıklı. Kocası sayesinde kadın da statü kazanıyor, zenginleşiyor. Hamile kalıyor, dünyanın en mutlu kadını oluyor. Doğuma birkaç ay kala bebeğini kaybedip depresyona giriyor. Şimdi bu olayı nasıl açıklayabilirsin? Üreme algısıyla mı, hayatta kalma beceresiyle mi?
 
doyumsuzluk da depresyon ve hatta intihar sebebi olabiliyor. intihar eden gençliğin azımsanamayacak bir kısmı çok lüks hayatlarda yaşayan gençlerden de oluşuyor . ailelerinin yüksek maddi imkanlarını kullanarak çocuklarının her isteğini doyuma ulaştırdıktan sonra doyumsuzluktan küçük sebeplerden intihar edebiliyor.

bence sevgi saygı vs bir yana bir insanın motivasyonu, kendini adadığı bir kült yaşam tarzı, bir şeyi yoksa ve hayatta bir amacı yoksa depresyona er ya da geç girer en yakın zamanda.

doğuma birkaç ay kala bebeğini kaybedip depresyona girmesi elim bir şey ancak hayat bu olur böyle şeyler. başına gelen kötü bir olaydan dolayı depresyona girmiş kadın işte. bu kadar basit. insanı basit bir hayvan gibi değerlendirmiş gibi görünmeyeyim. illa bir iç güdü sonucu, üreme algısı ya da hayatta kalma içgüdüsünden olacak diye bir şey yok. her şeyi bir yere bağlanacak diye de bir şey yok.
 
Homeros, aslında üreme amacının arkasında da neslin devam ettirilmesi amacı yatar. Verilen örnekte kadının neslini devam ettirme amacını gerçekleştiremediği için depresyona girdiğini söyleyebilirim. Belki zalimce olacak ama depresyonunun düzelmesi yeniden çocuk yapmayı denemesine bağlı olabilir.

Cevapsız Sorular, doyumsuzluğun mu yoksa bahsettiğim yeterliliğin mi depresyona yol açtığı tartışılabilir. Çünkü insanlar dışarıdan çoğu şeye sahipmiş gibi görünseler de, arzuları sahip olamadıklarında olabiliyor. Beklentilerin yeterlilik algısını değiştirdiğini söylemiştim. Belki depresyon, sahip olunanların yeterli gelmemesi anlamındaki doyumsuzlukla değil de, daha fazlası için yetersiz hissetmenin bir sonucu olarak gelişiyor olabilir. Fakat doyumsuzluk da sahip olmayı giderek zorlaştırdığı için yetersizliğe zemin hazırlıyor olabilir. Örneğin orta-üst sınıf bir insan için araba sahibi olmak çok zor değildir. Fakat sahip olduğu arabadan "doyup" daha iyisini istediğinde yeterliliğinin azaldığını veya olmadığını fark edecektir. Daha iyisine sahip olsa bile bir süre sonra bundan da doyacak ve daha iyisini isteyecektir. Doyumsuzluk muhtemelen bu şekilde etki ediyordur ve fakat altta yatan ana etmen yeterlilik algısıdır.
 
Bence tartışılabilir değil çünkü doyumsuzluk ayrı bir intihar, depresyon sebebi yetersizlik ayrı bir depresyon sebebi. ikisi farklı şeyler. birisi durduk yere hali vakti yerinde tuzu kurulardan olsa niye "daha fazlası daha fazlası" desin hayatında saracak bir şeyi kalmadığı için öyle söylüyor. çünkü hali vakti yerinde olup hayatını stabil olarak yaşayan bir insan ağlamaz daha fazlası için. böyle diyen insanlarında çoğunlukta olduğunu sanmıyorum. istediğini elde etmek için yol belli hodri meydan. bedel ödeyerek elde ediliyor her şey. bedel ödemeden birisi bir şey elde ediyorsa orada büyük sıkıntılar vardır ve elde patlar. bunun farkında olmayan insan depresyona girse ne olur girmese ne olur. hiçbir zaman mutlu olamaz. ve hep depresyona girer. gerçeklikten kopuk bir şekilde yaşar. istediği kadar farkında olsun bir şeylerin. farkındalığı olsun ne yazar.
 
Last edited:
Back
Top Bottom