Psikolojik Danışma Hattı

Users who are viewing this thread

Courage said:
I Don't Know Who I Am said:
Çalışmak istesen, yolda gördüğün tostçuya sorar yine iş bulursun. İşkur da iş görür tabi.
İş bulmak o kadar kolay değil.

Is bulmak FM arama motorunu kullanmak gibi iste, eger bos arama motorunda arama yaparsan onune milyonlarca futbolcu gelir, spesifiklestirirsen secenekler azalmaya baslar. Hem gezeyim hem calisayim diye sehirdisina ciktigimda sehre inisimin ertesi sabahi is buldum, diger sabah atildim. Ayni gun ikindi vakti baska bir ise giris yaptim. Tabii o sabah ve ikindi arasini sadece sokak sokak sahil sahil gezip 50 is yerine numarami birakarak gecirdim. Nacizane dusuncelerimdir.
 
Kaptan said:
Courage said:
I Don't Know Who I Am said:
Çalışmak istesen, yolda gördüğün tostçuya sorar yine iş bulursun. İşkur da iş görür tabi.
İş bulmak o kadar kolay değil.

Is bulmak FM arama motorunu kullanmak gibi iste, eger bos arama motorunda arama yaparsan onune milyonlarca futbolcu gelir, spesifiklestirirsen secenekler azalmaya baslar. Hem gezeyim hem calisayim diye sehirdisina ciktigimda sehre inisimin ertesi sabahi is buldum, diger sabah atildim. Ayni gun ikindi vakti baska bir ise giris yaptim. Tabii o sabah ve ikindi arasini sadece sokak sokak sahil sahil gezip 50 is yerine numarami birakarak gecirdim. Nacizane dusuncelerimdir.
FM arama motoru mükemmel bir benzetmeydi. Tebrik ettim.
 


Bu videoyu izledikten sonra yaşamanın bir amacı yok gibi geliyor bana. Dünyada yaptığımız her şey, edindiğimiz her bilgi vs. bir gün yok olacak buna göre (evren yok olmasa da Güneş sisteminin 5 milyar kadar yıl sonra yok olacağı tahmin ediliyor). Bu durumda neden yaşıyoruz?
 


Bu videoyu izledikten sonra yaşamanın bir amacı yok gibi geliyor bana. Dünyada yaptığımız her şey, edindiğimiz her bilgi vs. bir gün yok olacak buna göre (evren yok olmasa da Güneş sisteminin 5 milyar kadar yıl sonra yok olacağı tahmin ediliyor). Bu durumda neden yaşıyoruz?


her şeyin yaşama sebebi her şeyin yaşamaya ve ölmeye devam ediyor oluşu, videonun sonunda sorunun cevabını veriyor: çok teşekkür ederim video için.
 
Çünkü beynin öyle programlı ve aksi durumlarda bozuk olarak değerlendirilip, insan işi ilaçlar alıyorsun.
Edit 1: Ve toplum dışında kalmamak için sanki bozukluk yokmuş gibi davranıyorsun.
 
alışkanlık edinilmemiş davranışlar için motivasyon gerekir ama alışkanlık edinilmiş davranışlar için motivasyon gerekmez çünkü ödül getirisi için yapılmazlar. bunu sağlayan, organizmanın, davranışı alışkanlık edinilenin dışında gerçekleştirdiğinde(alışkanlık edinileni seçmediğinde), gerçekleştirmemiş olmaya(genellikle, çaba sarf etmemenin ödülüne) değmeyecek olumsuz bir sonuç alacağı önyargısı taşımasıdır. bu önyargı yerine göre ciddi veya kırılgan olabilir. fakat alışkanlık edinilen davranış seçilmediği zaman genellikle kırılır ve davranış için yeniden motivasyon gerekir.

bu önyargı, sönmeye uğramış, seçilmemiş(gerçekleştirilmeme kararı alınmış) veya hiç seçime alınmamış davranışlar için de geçerlidir. defalarca seçilmemiş davranışlar için daha ağırlıklı olarak geçerlidir çünkü bu durumda seçmeme davranışı alışkanlık edinilmiş olur. hiç seçime alınmamış davranışlar için bu söz konusu olmaz. ancak organizma, ilk kez gerçekleştirilmek üzere seçime alınacak davranışlara karşı doğal bir olumsuz(fakat ciddi olmayan) önyargıya sahip olacaktır. sönmeye uğrayan davranış içinse, davranış için verilen en son karar hatırlanacak, bu karar da davranışı gerçekleştirmeme kararı olduğundan yine olumsuz önyargı söz konusu olacaktır.

davranışın sönmesi ile davranışa artık istek duymamayı kastediyorum. organizma ile bildiğimiz insanı kastediyorum.

bu yazıdaki önemli bilgiler(diğerleri önemli değil zaten getirmeye çalıştığım nokta şu ki);

alışkanlık edindiğimiz davranışları seçmemeye karşı olumsuz önyargıya sahibiz. bu önyargı alışkanlık edindiğimiz davranışı seçmeye bizi güdülüyor fakat alışkanlık döngüsünün bir defa kırılmasıyla bu önyargı kırılıyor.

alışkanlık edindiğimiz davranış, bir davranışı seçmek olduğu gibi seçmemek de olabilir. yani bir davranışı sürekli seçmeyerek o davranışı seçmemeyi alışkanlık edinebiliriz.

şahsi çıkarımlarımdır.

bu arada bu önyargı rasyonelleştirilebilirdir. örneğin bir sporcunun neden spor yaptığına dair fikirleri veya spor yapmayan birinin neden yapmadığına dair fikirleri bu önyargının bilişsel formudur.

sağlıklı olmak için spor yapıyorum. (sağlıksız atıştırmalıklar tüketen bir sporcu)

iş güç derken vakit bulamıyoruz spora, nerede bulalım. (bir bilgisayar oyununun sohbet ekranından)

o dürtü geldiğinde kendinize neden alıştığınızın dışına çıkmanın doğru olmayacağına vereceğiniz yanıtlar.
 
Çünkü beynin öyle programlı ve aksi durumlarda bozuk olarak değerlendirilip, insan işi ilaçlar alıyorsun.
Edit 1: Ve toplum dışında kalmamak için sanki bozukluk yokmuş gibi davranıyorsun.
Toplumun söylediklerini sormuyorum, beni de ilgilendirmiyor. Bunların gerçek bir sebebi ya da amacı var mı, benim anlamaya çalıştığım o.
 


Bu videoyu izledikten sonra yaşamanın bir amacı yok gibi geliyor bana. Dünyada yaptığımız her şey, edindiğimiz her bilgi vs. bir gün yok olacak buna göre (evren yok olmasa da Güneş sisteminin 5 milyar kadar yıl sonra yok olacağı tahmin ediliyor). Bu durumda neden yaşıyoruz?


Yaptığımız her şeyi kalıcı olmaları, bir gün yok olmamaları için yapıyorsak, her şey yok olacağından evet, yaptıklarımızın bir anlamı yok. Fakat gerçekte, çoğu zaman yalnızca içgüdülerimizle hareket ediyoruz. Acıkınca yemek yemek gibi. Yemek yemeye olduğundan farklı bir anlam yükleyebilirsin ama asıl nedeni yemek yemek istemendir. İstemenin nedeni de hayatta kalmak gibi basit evrimsel nedenler. Bir şeyleri istememizin veya istemememizin nedenleri böyle basit nedenlere dayanıyor bana göre. Yaptığımız her şeyin verdiğimiz her kararın ardında yatan itki bu kadar basit. Fakat hayatın gerçekten bir anlamı varsa, Tanrı varsa, her şey yerinde duracak, yaptıklarımız yok olmayacak ve bizimle yaşayacaksa, o zaman eylemlerimizi O'nun istekleri doğrultusunda yönlendirerek bu anlamı elde edebiliriz. Bunun dışında bir şeye anlam yüklemek anlamsız olurdu.
 
Yaptığımız her şeyi kalıcı olmaları, bir gün yok olmamaları için yapıyorsak, her şey yok olacağından evet, yaptıklarımızın bir anlamı yok. Fakat gerçekte, çoğu zaman yalnızca içgüdülerimizle hareket ediyoruz. Acıkınca yemek yemek gibi. Yemek yemeye olduğundan farklı bir anlam yükleyebilirsin ama asıl nedeni yemek yemek istemendir. İstemenin nedeni de hayatta kalmak gibi basit evrimsel nedenler. Bir şeyleri istememizin veya istemememizin nedenleri böyle basit nedenlere dayanıyor bana göre. Yaptığımız her şeyin verdiğimiz her kararın ardında yatan itki bu kadar basit. Fakat hayatın gerçekten bir anlamı varsa, Tanrı varsa, her şey yerinde duracak, yaptıklarımız yok olmayacak ve bizimle yaşayacaksa, o zaman eylemlerimizi O'nun istekleri doğrultusunda yönlendirerek bu anlamı elde edebiliriz. Bunun dışında bir şeye anlam yüklemek anlamsız olurdu.
O zaman "acıkınca yemek yemek" gibi içgüdüsel/evrimsel hareketler dışında neden bir şeyler yaptık? Yaşama anlam bulma çabaları mı bunlar?
 
Bence en kompleks davranışlarımız bile evrimsel nedenlerin pek dışına çıkmıyor. Kitap yazmak, sanat icra etmek, bilim yapmak vs. temelinde ödül kazanma arzusu bulunan eylemler. Yaşama anlam bulma çabasından çok mutluluğumuzun peşinden gitme durumu. Zaten anlam nedir? Bulunca ne olacak? Bizi mutlu etmeyecek bir anlam peşinden gitmemizi sağlamayacaktır. İnsan, kendisini mutlu etmeyecek bir şeyi anlamlı göremez, varoluş nedeni o olsa da. Fakat kendisini mutlu eden bir şeyi anlamlı görür, varoluş nedeni o olmasa da. Anlam, varoluş nedenimizden başka bir şey değil ama herkes mutlu olduğu şeylere anlam yüklediği için bunları yaşamın anlamı olarak görüyor.
 
İnsan, kendisini mutlu etmeyecek bir şeyi anlamlı göremez, varoluş nedeni o olsa da. Fakat kendisini mutlu eden bir şeyi anlamlı görür, varoluş nedeni o olmasa da. Anlam, varoluş nedenimizden başka bir şey değil ama herkes mutlu olduğu şeylere anlam yüklediği için bunları yaşamın anlamı olarak görüyor.
Buna ben katılmıyorum. Geçici olan ve bir gün yok olacak olan şeylere yüklediğimiz anlam kişinin kendini kandırmasından ibaret. Aynı şekilde mutluluk (ve hatta bütün duygular) da. Yani anlamın mutlulukla ilgisi olacağını düşünmüyorum. Kişiler sevdikleri şeyleri kendileri için anlamlı bulabilir ama benim şu anki durumum her şeyin anlamsız olması üzerine daha çok, ve bu durumda da "sevilen" bir şeyin önemi kalmıyor.
 
Ben de zaten öyle düşünüyorum. İnsanlar mutlu oldukları şeylere anlam yükleme hatasına düşüyorlar. Oysa anlam göreceli/değişken olmamalı. Çünkü anlam derken değer yargılarımızı kastetmiyoruz; varoluş nedenimizi kastediyoruz. Bu neden ya vardır ve bir tanedir ya da yoktur.
 
Sınıftan bir arkadaşım bana "kaşar" diye lakap taktı. Kendisi erkek ve bende erkeğim. Aramız kötü değil ama anlam veremiyorum iyi niyetli mi veya kötü niyetli mi? Gereksiz yere de kafaya taktım çünkü kaşar lafindanda hiç haz etmiyorum.
Kalleş, Beter Ali. Bunlarada sarmıştı baya ama bu sıralar kaşar lakabi revaçta. :/

Eyyorlamaniza ihtiyacım var anonim arkadaşlar.
 
Bizim de kaşar lakaplı bi erkek arkadaşımız vardı. Doğum gününde kaşarın üstüne mum dikmiştik. Aynısını yaparlarsa şanslısın. Pahalılaşmaya başladı sonuçta.
 
Ben de zaten öyle düşünüyorum. İnsanlar mutlu oldukları şeylere anlam yükleme hatasına düşüyorlar. Oysa anlam göreceli/değişken olmamalı. Çünkü anlam derken değer yargılarımızı kastetmiyoruz; varoluş nedenimizi kastediyoruz. Bu neden ya vardır ve bir tanedir ya da yoktur.
Şimdi anladım yazdıklarınızı. Ama o dediğiniz "ödül kazanma arzusu" sorunun başına götürdü yine beni. O kazanılan ödüller bir hiç olacak bir gün (Tanrı varsa da yoksa da). Bu durumda o ödülü kazanmanın anlamı ne?
 
O cümleleri yazarken değer, uğruna çaba harcanacak şey anlamındaki anlamı kastetmiştim. Son iletilerimde de varoluş nedeni olan anlamdan bahsedince doğal olarak karışıklık oldu. Bu iki anlam için de görüşüm şudur;

Birincisi, "uğruna çaba harcamaya değer olan" anlamındaki anlam için, dediğim gibi Tanrı varsa yaşam anlamlı olabilir. Sırf Tanrı varsa diye değil, aynı zamanda ahireti vaat etmişse bu eylemlerimizin sonuçlarını göreceğiz demek olduğu için, o zaman buna inanan bir kişi yaptığı şeyleri anlamlı görebilir. Zira benim ödül kazanma arzusunu anlamsız görüşüm ölümlü dünya hayatı için geçerliydi, çünkü bir sonu var. Fakat ahiret ödülü sonsuz (veya sonu oluşu göz ardı edilebilecek kadar uzun bir süre) olduğu için, eylemlerimiz çabalamaya değer yani anlamlı hale gelir.

İkincisi, varoluş nedeni olarak anlamı ele alırsam, bunun da ya bir amaçla ya da amaçsız olduğunu düşünüyorum. Varoluşun nedeni için Tanrı şart değildir; daha alt bir varlık da olabilir. Bu varlık veya varlıkların bizi ve her şeyi var etme nedenini bilemeyiz. Bu durumda ya bir anlamın var olduğunu ve nedenini bilmediğimizi ya da bir anlamın olmadığını, her şeyin amaçsız şekilde oluştuğunu söyleyebiliriz. İki durumda da anlamlı yaşamak mümkün olmaz. Çünkü ilk durumda, neden varolduğumuzu bileyeceğimiz için bilmediğimiz bu nedene uygun da hareket edemeyiz, bu da anlamlı yaşamaya mani olur. İkinci durumda zaten varoluş nedeninin amaç taşımadığını söylediğimiz için anlamın var olmadığını söylemiş oluruz. Fakat Tanrı'ya ve onun gönderdiğine inandığı bir dine inanan birine göre varoluş nedeni var olacak ve nedenini bilebilecektir. İnandığı din bu nedeni açıklıyorsa tabii. O zaman inanan kişinin bu nedene göre hareket etmesi anlamlı yaşamasını sağlar.
 
şu anki durumum her şeyin anlamsız olması üzerine daha çok
Sorguluyorsun sadece. Ve sorgulamak beynin yapmayı sevdiği en güzel şey. Hatta şunu da bir düşün, yaptığın her eylemden kafanın içindeki şey sorumlu. Hatta kafanın içindeki şey derken bile kendini kast ediyorsun aslında. Kendine bir karakter oluşturup, kendinden bahsederken kendine O demesi aslında tanrısal bir özellik atfetmesi demek değil midir kendine. Burası dini tartışmaya kayacağı için kesiyorum.

Sorguluyorsun sadece hatta öyle bir soru soruyorsun ki en azından 2020 yıl kadar önce de bu soruyu soruyorlardı. Neden varız? Ne için yaşıyoruz? Eğer öleceksek yaşamın anlamı nedir? Sonsuza dek yaşamak için ne yapmalıyız (simyacılık ardından kimyacılığın gelişimi, modern dünyaya giriş bu sorular sayesinde var oldu)?
Bunu soruyorsun çünkü kendinden (beyin) emin olmayan bir varlıksın daha doğrusu varlığını ispatlamaya çalışan bir varlıksın ve kendine kendin dışında bir checkpoint yaratmak istiyorsun. Böylece çok sıkıştığında bu checkpointe döneceksin ve her şey tekrar güzel olacak. Pek çok insan (dünyanın %93'ü idi bir aralar) Tanrı'yı referans / checkpoint olarak alır. Çok sıkıştıklarında kaçış noktası olarak kullanırlar (zaten benim için dinlerin var olma sebebi budur). Bu senin sorunun dini cevabıdır. Sonucu yoktur çünkü bunu asla bilemeyeceğiz gibi duruyor. Bizler, kendimizin tanrısıyız, bizden daha üstün olanı referans olarak alırız çünkü bizim bir şeyler yaratma lüksümüz yoktur, e eğer tanrı değilsek neden varız?
Bilimsel açıdan ise doğanın getirisidir. Senden kalanlar doğaya dönecek çünkü, yeni ağaçların, hayvanların yapıtaşı olacaksın (tabi bazı inanç biçimleri bunun anasını belliyor ama olsun, yakmak gibi ya da spesifik yerlere gömüp o bölgeyi doğaya kapatmak gibi...).

Felsefi açıdan ise bunu sen belirleyeceksin. Çünkü bu sorunun spesifik bir cevabı olamaz. Mesela ben neden varımı sormak yerine, neden var olmalıyım sorunu sormaya başladım artık. Böylesine cevap vermek daha kolay ve daha motive edici. Üstelik zaten en ideal koşullarda 250 sene olabilecek ömrümüzü doğa ve türdeşlerimiz için yararlı olmayarak geçireceksek var olmalı mıyız? diye de soruyorum.
Bu durumda o ödülü kazanmanın anlamı ne?
Mutlu olmak. Neden mutlu olmalıyız? Kendinin (beyninin) sağlığı için. O sağlam ve üretken oldukça sen (yine beyin aslında, beyin kendine yine o dedi) yine var olacaksın ama daha güçlü olarak.

Şimdi üzerinden çok sayfa geçtiği için spesifik sorunu tekrar alabilirsem çok mutlu olacağım.
(Bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun ya da götün ne kadar büyük böyle iyi sallıyorsun demek istersen de haklısın, ancak eğitimimin bir parçası ve hobi olarak psikoloji, felsefe ve anatomi hayatımın içerisinde bolca var, üstüne ruh sağlığım da tanısı konulmuş biçimde bozuk yani deneyimim de var :razz:)
 
Şimdi üzerinden çok sayfa geçtiği için spesifik sorunu tekrar alabilirsem çok mutlu olacağım.
(Bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun ya da götün ne kadar büyük böyle iyi sallıyorsun demek istersen de haklısın, ancak eğitimimin bir parçası ve hobi olarak psikoloji, felsefe ve anatomi hayatımın içerisinde bolca var, üstüne ruh sağlığım da tanısı konulmuş biçimde bozuk yani deneyimim de var :razz:)
Spesifik sorum yaşamamızın ve var olmamızın bir nedeni/amacı var mı, varsa ne? Ama diğer yazdıklarım da onunla bağlantılı.
Senden kalanlar doğaya dönecek çünkü, yeni ağaçların, hayvanların yapıtaşı olacaksın (tabi bazı inanç biçimleri bunun anasını belliyor ama olsun, yakmak gibi ya da spesifik yerlere gömüp o bölgeyi doğaya kapatmak gibi...).
O inanç biçimlerinin (doğanın anasını bellemesine gerek yok) oluşması insanın insanlığın kalıcı olduğuna inanmasından mı?

Felsefi açıdan ise bunu sen belirleyeceksin. Çünkü bu sorunun spesifik bir cevabı olamaz. Mesela ben neden varımı sormak yerine, neden var olmalıyım sorunu sormaya başladım artık. Böylesine cevap vermek daha kolay ve daha motive edici.
Aynı soru değil mi? Yoksa var oldum artık, buna bir neden bulayım düşüncesi mi?

Üstelik zaten en ideal koşullarda 250 sene olabilecek ömrümüzü doğa ve türdeşlerimiz için yararlı olmayarak geçireceksek var olmalı mıyız? diye de soruyorum.
[/QUOTE]

O doğadan geriye bir şey kalmayacak bir gün işte, Dünya da yok olacak. Dolayısıyla doğa ve türdeşlerimiz de. Bu durumda onlara yararlı olmak da anlamlı gelmiyor.
 
Back
Top Bottom