Cioss Julius U.X. said:
Her şeye nötr vererek 0,0 koordinatlarında çıkmak mümkün mü onu da bilmiyorum.
Evet, aslında, o soruları sana sorarken aklıma gelmedi değil bu durum; fakat gerekli vakti bir türlü ayarlayamadım uygulayabilmek için -- artık birisinin bunu hem bizim hem de kendisi için yapması, beklentilerim içindedir.
Cioss Julius U.X. said:
(1) Biriciklik gibi bir siyasi tanım bilmiyorum o yüzden bir şey diyemem. Bireycilik dersen o başka tabi. (2) Liberteryenizm üzerine okuma yapmak daha faydalı olabilir tabi. http://www.wiki-zero.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvTGliZXJ0ZXJ5ZW5pem0
(1) Buradan şunu anlıyorum ki 'özgürlük' senin için bir 'siyasi' tanım -- eğer yanlış anlıyorsam düzelt lütfen. O zaman ben de şunu diyebilirim, 'özgürlük' nasıl bir 'siyasi' tanım ise, 'biriciklik' de keza öyle bir 'siyasi' tanımdır.
'Biricik'ten kastım, "benden başka hiçbir şeyin öneminin olmaması" durumudur. Yani kıstas ve esas olarak 'ben' varım, başkaları yok -- bir nevî 'ego'. Vurgum ve en önemli gördüğüm şey 'ben'lik, 'özgürlük' değil.
(2) Liberteryenizm üzerine okuma(lar) yaptım ve bu konu hakkında konuşabilecek kadar da bilgimin var olduğunu düşünüyorum. Öncelikle, testlerden birinin beni liberteryen yapmasını doğal karşılayabilirim -- çünkü nokta atışı yapabilecek sorular yoktu, ya da vardı ve ben yanlış cevaplandırdım, bilemeyeceğim. Ben liberter değilim. Çünkü, en basitinden ve herkesçe de bilindiği üzere liberter kimseler tarafından dile getirilen ve 'kendi'lerince bir meşruluk kazandırılan "minimal devlet" anlayışı vardır, ve ben bu anlayışa karşıyım -- burada karşı olduğum kısım 'minimal'liği değil, ister minimal ister maksimize olmuş olsun her türlü 'devlet' anlayışına karşı olmamdır -- yalnızca devlet de değil, tabii. Liberalizm ise, en 'tarzanca' tabir ile "liberteryenizm kadar aşırı olmayan"dır. Bana kalırsa liberalizm, Hristiyan yozlaşmasının devamıdır. Her ikisi için de 'insan', bir üst-anlatıdır -- ki ben de anlayabileceğin gibi üst-anlatıların hepsine karşıyım.
Cioss Julius U.X. said:
Buradaki vatandaş bağlılık olan değil, dünya da siyasi anlamda değil. Dünya vatandaşı biraz da milliyetçiliğin antisi gibi bir şey ama her zaman geçerli değil. Bir Almanla aynı bakış açısına sahip olabilmek, bir İngilizle aynı şekilde iklim değişikliklerine şüpheyle bakmak gibi. Bütün dünya bizi kıskanıyor herkes bizim düşmanımız, kötü olsun bizim olsun görüşünün tam tersi.
Sanırım anladım, biraz fazla 'teknik' işler.
Cioss Julius U.X. said:
(1) Kırsalden kente dönüşümden medeniyet anlamı çıkmaz. Türk tipi modernleşme çabası olabilir sadece. Kaldı ki Almanya'ya baktığında nüfusun oldukça dengeli olduğunu, bizdeki gibi ülkenin 5'te birinin megaşehre doluşmadığını görürsün. (2) Medeniyet ya da uygarlık herkeste farklı çağrışımlar yapıyor. Laik kesim uygarlık derken, diğerleri medeniyet diyor bak burası bile ayrım. (3) Özünde medeniyet üretim yapabilmektir. Avcı-toplayıcı toplulukların, tarım devrine, yerleşik hayata geçmesine, üretim yapmasına medenileşme denir. İnsanlığın medenileşmesi de bu yöndedir. Yani medeniyet deyince "tek dişi kalmış canavar" deyip medeniyet düşmanı olunursa barzoluk falan olur. Üretim yapılsın, sanayiler kurulsun, teknoloji ilerlesin, sosyal olarak toplum eski görüşlerini yıkıp akılcı ve bilimci olsun diyorsan medeniyet yanlısısındır. Batılılaşmadan kasıt da batının Osmanlı'ya göre önce ve görece başarılı medenileşmiş olması. Osmanlı medeniyeti yakalayamadığı için gücünü kaybetti. Coğrafi keşiflerle de doğal olarak gelen jeopolitik avantajlarını yitirdi. Tanzimat gibi geç gelen düzenlemeler de hastayı diriltmeye yetmedi haliyle.
Cevabıma, cevabında
(1) numarasını verdiğim kalın kısım ile karşı çıktığın yer ve
(3) numarasını verdiğim kalın kısım bana nedense çelişiyor gibi geldi. Bir taraftan "kırsal kente dönüşüm" olayının medeniyet olmadığını, diğer taraftan da medeniyetin, "üretim yapabilmek" olduğunu söylemek... Zahmet olmaz ise, buna bir açıklık getirirsen pek sevinirim.
(2) Orasını bilemeyeceğim artık, fakat, sanıyorum ki bu durum yalnız medeniyet için değil, her şey için geçerlidir -- aksini söyleyebilirsen, bu dediğimi geri alabilirim. Her şey için geçerli olduğundan dolayı da bir tartışma ortamı yaratılamaz, en basitinden. Bu yüzden, ortak mutabakat sağlamak gerekir.
Cioss Julius U.X. said:
Buna bir şey demem gerekmiyor aslında ama ben de benzeri düşünüyorum. (1) Tabi ki bunların olmasının, olmamasına göre avantajlı olduğunu düşünüyorum. Sınırlayıcı, cezalandırıcı yasalar olmazsa özellikle Türkiye gibi toplumlar sapıtır yolunu bulamaz. Ama düzene karşı olmak, sürekli olarak muhalif olmak bir anlayıştır. Yani bugünkü muhalefet yarın iktidar olursa ben yine muhalefet olurdum.
(1) Burada da ben sana katılmıyorum. Bana kalırsa bir tane kabul ettiğin ve bir tane de atladığın nokta var. Birincisi, kabul ettiğin nokta, sen her ne kadar 'muhalif' olsan da bu tür şeylere karşı, dermanı yine bunlarda arıyorsun -- çünkü idealleştirme ve kabul etme durumu mevcut -- kabul ettiğin şey de bu şeylerin 'ideal' olma durumudur. Atladığın nokta ise, benim sana kendimi tam anlatamamış olmam -- senlik bir durum yok yani. Ben, 'karşı' olarak aslında 'olmama' durumunu savunurken, sen 'karşı' olarak 'olma' durumundaki hâl ve tavrını anlatıyorsun.
Cioss Julius U.X. said:
Hür deme sebebim daha çok iradeyi temsil ediyormuş gibi gelmesi. Yine Almanya örneği vereyim. İnsanların hayat standartları, bir bebeğin doğduktan sonra 18 yaşına gelene kadar geçirdiği süreç, eğitim ve iş bulması, sosyal yaşantısı gibi şeyleri bizim ülkeyle kıyaslarsan kaliteyi anlarsın. İnsan gibi yaşayabilmek için eşek gibi 50 sene çalışmak zorunda kaldığımız bir ülke pek de kaliteli yaşam standartları sağlayamıyor demektir.
Bu konu hakkında bir şey söylemeyeceğim, 'kendi'nce söylenmesi gereken şey(ler)i söylemişsin çünkü.