Okyanus Kralı

Users who are viewing this thread

"Anne, ben biraz hava alacağım." yan odada televizyon izleyen annesine seslenmişti Serhat.Yola çıktıkları andan itibaren zihninin derinliklerinde huzursuz bir kıpranma vardı sanki.Bir şey veya bir şeyler onu rahatsız ediyordu.Geminin en üst katında yapayalnızdı.Herkes ya odasında ya da zemin katta verilen partiye katılmıştı.Yalnızlığı seviyordu.Yalnızlık onun en iyi dostuydu.Sadece yalnızken bir şeyler hayal eder, düşünür, planlar yapardı.Hep insanlardan uzakta, sessiz ve sakin bir sahil kenarında yaşamayı düşlemişti.Denizlere olan tutkusu sanki ona doğumundan önce bahşedilmiş ilahi bir lütuftu.Denizin kokusundan en fazla bir gün uzak kalabiliyordu.Daha fazlası olduğu zaman içini dev bir huzursuzluk sarıyor, akciğerleri solunum yapamıyor gibi oluyordu.Sıkışıp kalıyordu kocaman, ıssız bir boşlukta.Deniz onu hayata bağlıyordu.
Ay ışığının aydınlattığı demir levhalar üzerine döşenmiş pahalı parkelerde yürürken, ufku gözetliyordu.Sancak bordaya doğru attığı her adımdan sonra zihni biraz daha bulanıklaşıyordu sanki.Mesafe ile zihninin berraklığı ters orantılı ilerliyordu.Her adım atmak için ayağını kaldırdığında kafasında ki nöronlar savaşıyormuş gibi hissediyordu.Bordaya yaklaşmak üzereydi.O tarafa neden gittiğini veya nasıl geldiğini düşündü fakat bir yanıt bulamadı.Birdenbire kendini orada bulmuştu ve bunun sebebi umurunda değildi.Üç beş adım ötesinde duran seyir dürbününe takıldı gözü.Oraya varmalı ve Pasifik Okyanusu'nun gecenin karanlığında, ay ışığı ile dansını seyretmeliydi.Bir adım daha attı ve sendeledi.Okyanusu seyretme arzusuna karşın zihni ona ihanet ediyordu.Birden görüşü karardı ve kendini lüks parkelerin üzerine bıraktı.Bayılmıştı.

Sesler duyuyordu, garip sesler.Ne çok uzakta ne çok yakındaydı fakat oradaydı, emindi.Etraf karanlıktı.Bir şeyler görebilme umuduyla çılgınca kafasını bir o tarafa bir bu tarafa gezdiriyordu.Ancak hiçbir şey görememişti.Sesler gitgide yakınlaşıyordu.Yakınlaştıkça duyduğu seslere anlam yüklemeye başlamıştı.Bir şeyler şarkı söylüyordu.Derin bir nefes aldı ve konsantre oldu.Zihnini tüm olumsuz düşüncelerden arındırdı ve sesleri anlamaya odaklandı.Daha önce hiç duymadığı bir sesti bu.Hatta bir insanın sesine bile benzetemiyordu.Hiçbir insan bu kadar ince tonda bir ses çıkartamazdı bu imkansızdı.Sesler birbiriyle o kadar uyumluydu ki, kulağında ufak bir kir birikintisi olup duyma yetisinin minicik bir kısmını bile kaybetmiş birisi asla bu seslerin birden fazla canlıdan çıktığını anlayamazdı.Sesler yaklaştıkça sahiplerinin insan olmadığına biraz daha inanıyordu.Bir tür hayvandı sanki bu sesleri üreten fakat hangi hayvan olduğunu bulamıyordu.Bir ışık belirdi öteden.Parlak mavi bir ışık.Sesleri ve bu görülen ışığı birleştirince, sanki ünlü bir şarkıcının konsere çıkmadan önce düzenlediği kareografiymiş gibi düşünmemek elde değildi.Muhteşem bir manzara vardı karşısında.Az sonra göreceği şey ise onu şaşkına çevirecekti.Bir kuyruk gördü önce,gri renkli bir kuyruktu bu ve hemen ardından ikinci ve üçüncü kuyruk girmişti görüş açısına.Şekiller ona yaklaşıyordu ve seslerin şiddeti de buna paralel olarak artıyordu.Kuyrukların ardından parlayan ışığın aydınlattığı bir yüzgeç göründü gözüne.Kocaman kasvetli ve kudretli bir yüzgeçti bu.Varlıklar dönmeye başladılar.Aynı zamanda kulağına gelen şarkı, sözlü bir şeye dönüşmüştü.Anlayamadığı bir dildi bu.Kelimelerin arasında anlam yükleyebildiği tek şey 'Oqeanuzzz' olmuştu.Okyanus diyorlardı sanki.Dönmelerini tamamladıklarında, Serhat'ın karşısında üç tane birbirinden çekici ve sevimli yunus balığı duruyordu.Mavi ilahi ışığın aydınlattığı bir patika genişliğinde ki ışık koridoruna sokmuştu kafasını içlerinden birisi.Serhat'a doğru yaklaşıyordu ve aynı zamanda şarkıyı söylemeye devam ediyordu.Hareket etmek istiyordu, kaçmak istiyordu fakat bunu başaracak ne gücü vardı ne de yetisi.Hiçbir uzvunu hareket ettiremiyordu, donup kalmıştı orada.Kadim bir an yaşanıyordu.Burnuna tuhaf bir koku geliyordu, daha önce hiç duymadığı bir koku.Çok hoş ve insanı cezbedici bir kokuydu bu.Zihnine nüfuz etmeye çalışıyordu sanki.Ciğerleri şişmeye başlamıştı ve titremeye başladı.Balık ile göz göze geldiler.İstemeden balığın gözlerine kilitlendi bakışları.Var olan bütün gücüyle bakışlarını kaçırmak istiyordu fakat balığın ruhani gücü karşısında hiç şansı yoktu.Büyülenmişti.Hayvanın iri, elips şeklinde ki çekik gözlerinin derinliklerinde sevgiyi,aşkı,tutkuyu,sadakati ve gücü görebiliyordu.Bir dalgalanma vardı orada.Sevgiden ve aşktan oluşan bir dalga hunharca ilerliyor ve önüne çıkan tüm karanlık lekeleri yutuyordu.Dikkatini verince bu lekelerin korku ve hainlik duygularından beslendiğini görmüştü.İyilik, kötülüğe üstün geliyordu.Dalga bir anda kesiliverdi ve bir alev topu sahneye girdi.Kocaman bir alev topuydu ve ateşinin kudretini hissedebiliyordu.Gözleri acımaya başlamıştı.Göz yaşlarını tutan kaslar gevşemiş ve damlalar kaçıyormuşçasına boşalıyordu gözlerinden.Alev topu şekillenmeye başlamıştı.Bir çift kan kırmızısı renginde göz gördü.Hemen ardından bir kafa ve bir tür kılıç göründü.Kafa karanlıktı, suretini seçemiyordu fakat kılıç kafanın aksine alevlerin parıltısıyla apaçık ortadaydı.Kötülük kusuyordu ve ürkütücü bir görüntüsü vardı.Kabzası ender rastlanan siyah incilerden yapılmıştı.Kabzayı tutan el de inciler kadar karanlıktı.Kabzanın hemen ilerisinde kutupların beyaz dağlarının parlaklığını taşıyan bir tür çelikten yapılma keskin bir yapı bulunuyordu.Sivriliği, savrulduğunda oluşan rüzgarla bile bir insanın kafasını rahatlıkla kopartabilirmişçesine sert görünüyordu.Bu çeliğin üzerine ateşten harfler kazınmıştı.Kılıcın ucunda ufak harflerle 'W,O,L,A' yazıyordu.Görüntüsü bile tüyler ürperticiydi.Alevlerin içinde yükselen bu korkutucu suret aniden kaybolmuştu.Serhat'ın bakışları balığınkilerden kurtulmuştu.Bir anda derin bir nefes alma zorunluluğu hissetti ve kafasını havaya kaldırarak alabildiği kadar oksijen aldı.
"Genç Prens" tıslama şeklinde duyduğu donuk sesle irkildi ve varlığını bir an için unuttuğu balığa döndü.
"Zulüm ateşlerini söndürebilecek kudret yalnızca size bahşedildi.Gezegeninizi kurtarmalısınız.Siz bin yılın koruyucusu seçildiniz.Bize gelin, dostlarınız tehlikede ve yardımınıza muhtaçlar."
Vücudunun altında rahatsız edici bir sertlik hissediyordu.Gözlerini açtığında güvertede yerde yattığını fark etti.Kolu kafasının altında kaldığı için uyuşmuştu ve acı veriyordu.Az evvel gördüğü şeyleri hatırladı ve birden sıçrayarak bordanın demir duvarlarına yapıştı.Gördükleri bir rüya olmalıydı.Fakat gerçekçiliği o kadar büyüleyiciydi ki kesinlikle gerçek olduğuna emindi.Havada bir tuhaflık vardı.Teneffüs ettiği okyanus kokusunda anlam veremediği bir değişiklik olmuştu.Hafifçe doğruldu ve etrafına baktı.Altıncı hissi yakınlarda bir bela olduğu düşüncesine itiyordu onu.Bir ses duydu.Ses okyanustan geliyordu.Hemen bordaya yaslandı ve aşağı hafifçe sarktı.Kulaklarını pür dikkat o sese doğrultmuştu.Sesin tekrar çıkması için içinden dualar ediyordu.Ve işte yine o ses.Rüyasında duyduğu balığın sesiyle aynı olduğuna yemin edebilirdi.İçini tuhaf bir heyecan kapladı.Kalp atışları hızlanmıştı.Deli gibi atan nabzını duyabiliyordu.Ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
"Dostlarınız tehlikede ve yardımınıza muhtaçlar." diye mırıldandı usulca.
"Ne demek oluyor şimdi bu ? Hay sokayım böyle işe."  bir sağa bir sola dönüyor, ne yapması gerektiğini düşünüyordu.Zihni zamanının daraldığını ve bir an evvel bir karar vermesi gerektiği fikrini zikrediyordu.Bu düşünce nereden geliyordu emin değildi fakat buna inanmıştı.Bir karar vermeye zorlanıyordu ve eğer doğru kararı vermezse çok kötü şeyler olacağını hissediyordu.Tekrar okyanusa döndü.Bir ışık parladı o esnada.Rüyanın başında gördüğü o ilahi mavi ışıkla aynıydı bu.Fakat bu sefer olduğu yerde kalmayıp büyük bir hızla ona doğru geliyordu.Okyanusun altında bir ışık demeti ki oldukça etkileyici bir ışık demetiydi bu, onu çağırıyordu sanki.O an aşağıya çevirdi bakışlarını.Su ile arasında ki mesafe neredeyse otuz beş metreydi.Eğer gerçekten hislerine güvenecekse, bu mesafeden atlaması gerekiyordu hemde hemen.Yaşam ile ölüm arasında ki ince çizgi tekrar sahnedeydi.Belki de atladıktan sonra ölümsüzlüğe ve sonsuz bir güce sahip olacaktı fakat bu kudretli şeyleri elde etmesi için gereken cesareti otuz beş metreden buz gibi suya çakılarak gösterebilecek miydi ? Kim bilebilir ki, belki de bütün bunlar bir yanılsamaydı ve atladıktan sonra bütün kemikleri teker teker kırılacak ve acı verici bir ölüm tadacaktı.Fakat bu sefer ki çizginin ucu görünüyordu.Gereken irade ve cesaret çocuğun doğumundan önce ona bahşedilmişti.

Derin bir nefes aldı ve kendini Pasifik'in kan donduran soğuk sularına doğru efsanevi bir atlayışa geçti.Kendini muazzam bir güce, sonsuz bir yaşama ve muhteşem bir maceraya bırakmıştı

Bölüm 13 yayımda.
 
Kendine bir gün belirle ve haftada sadece o gün paylaş yeni bölümü. Kalan günlerde ise bölüm üzerine düşün. Daha kaliteli işler çıkaracağına inanıyorum.
 
Ordulu said:
Kendine bir gün belirle ve haftada sadece o gün paylaş yeni bölümü. Kalan günlerde ise bölüm üzerine düşün. Daha kaliteli işler çıkaracağına inanıyorum.

Her 6 veya 7 günde bir yayımlamaya karar vermiştim fakat dediğim gibi son dönemde maalesef fırsatım olmadı.

Tavsiyen için teşekkür ederim.
 
Kardeşim, anlatımın hoş konu da ilgi çekici fakat yazını düzelt. Metini ortalama, sola dayalı biçimde yaz. Bir de başlıkları vb. özenle seç ki biz hikayenin geleceğini hemen anlamayalım :smile:
 
Vay canına  tam iki sene geçmiş aradan.

İnsanın arkaya dönüp baktığında insanoğluna bir şeyler bırakmaya çabaladığını görmek ve birazcıkta olsa ilgiyle takip edildiğini görmek gerçekten çok hoş bir duygu.

Her şey her zaman dilediğimiz gibi gitmiyor maalesef.

Yazmayı o kadar çok istiyorum ki sizi tekrar kafamın içerisinde ki o benzersiz heyecan dolu dünyaya götürmeyi, yarattığım karakterlerin hayatla mücadelelerini seyrettirmeyi.

Ancak ağzımdan çıkan kelimeleri yazıya döküp, bir belge yaratabilecek teknoloji üretilene değin biraz zor görünüyor tekrar elime kalem almam.

Herkese iyi forumlar, eğer fırsatım olursa kısa ama güzel öykülerle sizlere heyecanlı dakikalar yaşatmak üzere bir gün buralara uğrayabilirim kalın sağlıcakla :smile:
 
Back
Top Bottom