The Lich
Master Knight
AD bilmemkaç (unuttum) modda bir çatışma yaşadım. Kallavi savaşlara göre küçük çaplı bir çatışmaydı, ancak savaşın epey heyecanlı geçtiğini söyleyebilirim.
Yanlış olmasın, hatırladığım kadarıyla benim 80 askerime karşı 150 haçlı askeri vardı. Memlük sultanlığına bağlı olduğum için, ordumun çoğunu da mısırlı ve arap askerleri oluşturuyordu. Bir kaç tane afrikanın daha güney kesimlerinden gelen siyahiler ve bozkırlardan gelen türk ve moğol süvarisi de vardı. Hemen hemen eşite oranda bütün asker sınıflarından da mevcuttu. Atlı okçular, süvariler, okçular ve piyadeler. Ben de ordumu şu şekilde dizmiştim:
Piyadelerimin çoğu mızraklarla ve fırlatma silahlarıyla silahlanmıştı, ve ordumun bu birliğini genelde hafif zırhlı arap askerleri ve güney afrikalı zenciler oluşturduğu için endişeliydim. Üstelik ,bahsetmeyi unuttum; aralarında avrupalı paralı askerler de vardı ve bütün bu kişilerin omuz omuza çarpışırken fazla dayanmalarını bekleyemezdiniz. Üstelik düşman taraftaki ağır zırhlı olması olası olan tapınak şovalyelerinin ünü bütün islam dünyasına yayılmıştı. Gördüğüm kadarıyla, yanlarında papanın hristiyan krallıklar arasında kullanılmasını yasakladığı (ama hristiyan olmayanlara kullanımın serbest olduğu) kurulumlu yaylar da getirmişlerdi. Zırhı delip geçmesiyle ünlü bu silahı düşman saflarında gördüğümde gözümü korkutmadı desem yalan olur. Ben de bir plan yaptım ve hantal avrupa askerlerini zorlayacağını umduğum bir savaş stratejisi uyguladım.
Öncelikle dediğim gibi, ordumu üstte görüşdüğü şekilde 3 ana gruba ayırdım. Okçular ve mızraklı yaya askerlerini ortaya koydum, iki yana da süvarileri dizdim. Atlı okçuların oluşturduğu grubu bizzat ben kumanda ettim, ve düşmanın üstüne yürüdüm. Peşime taktığım atlı okçularla beraber, güvenli bir mesafede düşmanın etrafında bir tur attık ve geri çekildik. Haçlılar tacizimize karşılık vermedi. Ha arbaletçileri bizi vurmaya çalıştı elbette, ama hiçbiri başaramadı. Aralarından bir veya iki kişiyi indirdik ama taarruza geçmelerini sağlayamadım. Böylece onlara bir yaklaşıp, bir uzaklaşarak atlı okçu dansımıza başladık. Düşman başta bana mısın demedi, ancak bir süre sonra sinirlerine hakim olamayıp çığlıklar atmaya başladılar ve hücum etmeye aldılar. Atlı Şovalyeleri peşimize taktık. Yakın dövüş süvarilerime hücum komutu verdim ve iki birlik başabaş bir mücadeleye girişti. Ancak dönüp bakmadım ve atlı okçuları peşime takıp, şimdi taarruza geçmiş yaya düşman askerlerini taciz etmeleri için tekrar organize ettim. Bir yandan da piyadelerime süvarileri destekleme komutu verdim.
Atlı okçularla düşmanın düzenini fazla dağıtamadık, ancak umduğum etki oluştu. Düşmana yeterince asker ve moral kaybettirdik, yani onları kıvama getirmeyi başardık. Bir yandan da geriye orduma baktığımda düşman atlı birliklerinin çabucak dağılmış olduğunu ve askerlerimde pek fazla hasar olmadığını şaşkınlıkla gördüm. Savaşçı sayısını hala eşitleyememiş olduğumun farkındaydım, bu yüzden de tedbiri elden bırakmadım. Düşman ana piyade birliği hücum düzenini hala koruyordu ve artık ana grubuma iyice yaklaşmıştı. Ben de askerlerimi başlangıçtaki konuma tekrar getirdim. Sonunda da piyadelerime hücum komutu verdim. Düşmana tam varmadan önce geri çekilmelerini emrettim ve sağ taraftan süvarileri saldırttım, hemen sonrasında ise piyadeleri tekrar saldırttım. Sağ taraftaki süvarileri çektim ve bu sefer de sol taraftaki süvarilerimi saldırttım. Ben bütün bunları yaparken, düşman büyük ihtimalle hala sayıca öndeydi ancak büyük yara almıştı.
Süvarilerim sayıca azalmıştı, bunun asıl sebebi de arkadaki arbaletçilerdi. Ben de peşime atlı okçuları taktım ve düşman okçularının üzerine yürüdüm. Başabaş mücadele sonrasında galip çıktık, kalan bir kaç askerle geri dönerken piyadelerin hala çarpışıyor olduğunu gördüm. Piyadeleri desteklemek için bodoslama daldık. Sonrası epey karışıktı. Ancak yakın dövüş esnasında gördüklerim, bütün kılıçların ve mızrakların düşman ağır piyadelerinin zırhlarında sekiyor olduğuydu. Ancak ciritler, okçuların desteği, baltalar, ve tabi ki askerlerimin de cesareti sayesinde; sonunda galip geldik.
Savaşın sonrasında süvarilerimin çoğu ölmüştü, ama piyadelerimin yarısı ayaktaydı.
Savaştan sonra askerler arasındaki farklılıklar unutuldu. Hep birlikte şarap içildi ve kuzu eti yendi...
SON
Yanlış olmasın, hatırladığım kadarıyla benim 80 askerime karşı 150 haçlı askeri vardı. Memlük sultanlığına bağlı olduğum için, ordumun çoğunu da mısırlı ve arap askerleri oluşturuyordu. Bir kaç tane afrikanın daha güney kesimlerinden gelen siyahiler ve bozkırlardan gelen türk ve moğol süvarisi de vardı. Hemen hemen eşite oranda bütün asker sınıflarından da mevcuttu. Atlı okçular, süvariler, okçular ve piyadeler. Ben de ordumu şu şekilde dizmiştim:
Piyadelerimin çoğu mızraklarla ve fırlatma silahlarıyla silahlanmıştı, ve ordumun bu birliğini genelde hafif zırhlı arap askerleri ve güney afrikalı zenciler oluşturduğu için endişeliydim. Üstelik ,bahsetmeyi unuttum; aralarında avrupalı paralı askerler de vardı ve bütün bu kişilerin omuz omuza çarpışırken fazla dayanmalarını bekleyemezdiniz. Üstelik düşman taraftaki ağır zırhlı olması olası olan tapınak şovalyelerinin ünü bütün islam dünyasına yayılmıştı. Gördüğüm kadarıyla, yanlarında papanın hristiyan krallıklar arasında kullanılmasını yasakladığı (ama hristiyan olmayanlara kullanımın serbest olduğu) kurulumlu yaylar da getirmişlerdi. Zırhı delip geçmesiyle ünlü bu silahı düşman saflarında gördüğümde gözümü korkutmadı desem yalan olur. Ben de bir plan yaptım ve hantal avrupa askerlerini zorlayacağını umduğum bir savaş stratejisi uyguladım.
Öncelikle dediğim gibi, ordumu üstte görüşdüğü şekilde 3 ana gruba ayırdım. Okçular ve mızraklı yaya askerlerini ortaya koydum, iki yana da süvarileri dizdim. Atlı okçuların oluşturduğu grubu bizzat ben kumanda ettim, ve düşmanın üstüne yürüdüm. Peşime taktığım atlı okçularla beraber, güvenli bir mesafede düşmanın etrafında bir tur attık ve geri çekildik. Haçlılar tacizimize karşılık vermedi. Ha arbaletçileri bizi vurmaya çalıştı elbette, ama hiçbiri başaramadı. Aralarından bir veya iki kişiyi indirdik ama taarruza geçmelerini sağlayamadım. Böylece onlara bir yaklaşıp, bir uzaklaşarak atlı okçu dansımıza başladık. Düşman başta bana mısın demedi, ancak bir süre sonra sinirlerine hakim olamayıp çığlıklar atmaya başladılar ve hücum etmeye aldılar. Atlı Şovalyeleri peşimize taktık. Yakın dövüş süvarilerime hücum komutu verdim ve iki birlik başabaş bir mücadeleye girişti. Ancak dönüp bakmadım ve atlı okçuları peşime takıp, şimdi taarruza geçmiş yaya düşman askerlerini taciz etmeleri için tekrar organize ettim. Bir yandan da piyadelerime süvarileri destekleme komutu verdim.
Atlı okçularla düşmanın düzenini fazla dağıtamadık, ancak umduğum etki oluştu. Düşmana yeterince asker ve moral kaybettirdik, yani onları kıvama getirmeyi başardık. Bir yandan da geriye orduma baktığımda düşman atlı birliklerinin çabucak dağılmış olduğunu ve askerlerimde pek fazla hasar olmadığını şaşkınlıkla gördüm. Savaşçı sayısını hala eşitleyememiş olduğumun farkındaydım, bu yüzden de tedbiri elden bırakmadım. Düşman ana piyade birliği hücum düzenini hala koruyordu ve artık ana grubuma iyice yaklaşmıştı. Ben de askerlerimi başlangıçtaki konuma tekrar getirdim. Sonunda da piyadelerime hücum komutu verdim. Düşmana tam varmadan önce geri çekilmelerini emrettim ve sağ taraftan süvarileri saldırttım, hemen sonrasında ise piyadeleri tekrar saldırttım. Sağ taraftaki süvarileri çektim ve bu sefer de sol taraftaki süvarilerimi saldırttım. Ben bütün bunları yaparken, düşman büyük ihtimalle hala sayıca öndeydi ancak büyük yara almıştı.
Süvarilerim sayıca azalmıştı, bunun asıl sebebi de arkadaki arbaletçilerdi. Ben de peşime atlı okçuları taktım ve düşman okçularının üzerine yürüdüm. Başabaş mücadele sonrasında galip çıktık, kalan bir kaç askerle geri dönerken piyadelerin hala çarpışıyor olduğunu gördüm. Piyadeleri desteklemek için bodoslama daldık. Sonrası epey karışıktı. Ancak yakın dövüş esnasında gördüklerim, bütün kılıçların ve mızrakların düşman ağır piyadelerinin zırhlarında sekiyor olduğuydu. Ancak ciritler, okçuların desteği, baltalar, ve tabi ki askerlerimin de cesareti sayesinde; sonunda galip geldik.
Savaşın sonrasında süvarilerimin çoğu ölmüştü, ama piyadelerimin yarısı ayaktaydı.
Savaştan sonra askerler arasındaki farklılıklar unutuldu. Hep birlikte şarap içildi ve kuzu eti yendi...
SON