Alburq destanı
(Ulan ne gaza geldim beh )
Veagirlilere derebeyi olmaya çağrılmış lord mustafa
ve gönüllülerden topladığı 64 eğitimli asker o gün kral yareoegin karşısına çıkmışlardı
Lord mustafa veagiri gönülden seven ulusalcı bir veagirliydi Veagirin kurtuluş yolunun
Nord işkalcılerine karşı verilen savaşın kazanılması ile açılacağını biliyordu
çocukluğundan beri nordlara karşı bir nefretle büyümüştü babası nord işgalcilerine karşı
savaşan fakir düşmüş bir asildi Nordlar karşı kıyılardan gelmiş işgalci ve barbar kavimdi
gelirken yanlarında deniz yağmacılarınıda getirmişlerdi eskiden rodok ve veagirlilere ait olan topraklara
yerleşmiş denizlerin zenginliği ile caldiryanın altını üstüne getirmişlerdi bir süre sonra nordlar
anavatanlarından koptuklarını ilan etmişler ve kendi krallıklarını kurmuşlardı
onlara karşı savaşan bir çok iyi asker şehit oldmuşlardı ve lordların çoğu topraklarına geri dönememişti diğerleri ise nordların gücüne karşı koyamadıkları için onlarla anlaşma yolunu seçmışlerdi Mustafanın babasıda bu yüzden kralı ile bağlarını koparmış bir asil idi
ısmarla köyüne yerleşmiş evlenmiş ve 3 çocğu olmuştu bunlardan sadece Mustafa hayatta kalabilmişti
doğan kardeşlerinden biri doğumda diğeri ise çetin kış şartlarında ölmüştü
diğer soylular gibi şatolarda büyümemişti Mustafa neredeyse yıkılmak üzere olan derme çatma bir köy evinde nordların gelişinden evvelki Veagirin gücünün anlatıldığı hikayelerle büyümüştü bir süre sonra 9 yaşına gelmiş bir delikanlı olduğunda tek göz evlerinde anne ve babasının ölümü ile yıkılmıştı Mustafa artık bir delikanlı olmuştu ve buralarda daha fazla duramayacağını hissediyordu bir kervana katıldı çocukluğu ve delikanlılık dönemi bir bozkır çocuğu olarak geçmişti bozkırlarda Atlı okçuluk sanatını ve biniciliği iyi bellemişti fırlatma silahları kargılar ve tek elli silahlar üzerindede ustalaşmıştı
15 yaşına geldiğinde ise artık genç bir delikanlıydı bozkırlardan geçerek yine eski anavatanına ulaşmıştı
khudan şehrinde bir dükkan kalfası olmuştu artık ticareti iknayı ve disiplinli olmayı burada öğrenmişti ustası çok severdi Mustafayı çalışkanlığı azimi ve veagirlilere olan büyük sevgisinden dolayı ustasıda eski savaşlarda nordlara karşı savaşmış ve bir gözünü kaybetmişti dükkan sahibini hiç oğlu yada kızı yoktu oda bir süre sonra öldü ve dükkanının mustafaya bıraktı
Mustafa artık bir demirciydi ustası erken öldüğü için tavlanmış yad usta işi kılıçlar yapamasada iyi sayılabilir dengeli kılıçlar yapabiliyordu ancak içi içini yiyordu babasından kalan sancak ve veagir halkına duyduğu büyük aşk onu savaşa çağrıyordu 3 gün sonra yola çıkacak bir kervana katılıp revaydine gitmeye karar verdi
6 gün boyunca yol yürüdüler revaydine vardığında bir haydut boğazını kesmeye kalkışmıştı o haydutu öldürmesiyle kendini revaydinli bir tücarın evinde bulması bir oldu tücar ile bira konuştuktan sonra kardeşini bulmasına ve haydutların şehir içerisndeki yardımcılarını ölüdrmesine yardımcıoldu haydutlara şehrim içerisinde yardım eden muhafızların başı aşağılık bir adamdı bulunduğu göreve hile ile gelmiş ve veagiri 2 kadın memesine satacak kadar şerefsiz olduğunu hanlarda sarhoş kafasıyla haykıracak kadar
adi biriydi cezalandırılması için kralın karşısına çıkarıldığında kralın hışmına uğramış ve kellesi alınmıştı
ancak her güçsüz kralın yapacağı gibi adaletsizce davranan kral yaroeg revaydinli tücarıda şehirden sürmüştü artık bir elinde babasının sancağı bir elinde dengeli kılıcı hür bir adamdı
önce turnuvalara katılıp büyük paralar kazandı yanına birkaç adam alıp eğitmeye başladı hanlarda çok yaralı 3 yoldaşla jeremus ymra ve bundukla tanıştı haydutlara karşı verdiği amansız kavga ve turnuvalar sayesinde iyi bir nam yapmış ve babasının sancağı altında birazda onur toparlamıştı Mustafa bir gün yine 64 kahraman adamı ile revaydin şehrinde geçen geceki çatışmada öldürdğü deniz yağmacılardan arta kalan ganimetleri satarken veagir kralı tarafından huzuruna çağrıldı çok heycanlanmıştı mustafa artık kral onu derebeyi yapacak kadar takdir ediyordu
içindeki müthiş veagir sevgisi onu uçarak ısmarla kalesi önlerine nordlara karşı son savunmanın yapıldığı o müthiş kaleye götürdü uzak ufuklarda atalarının dağların üzerine odun kullanarak işa ettikleri fazla görkemli olmasada en stratejik noktalardan biri olan albuq görünüyordu nordlu Lord farnın sancağını hiç yakıştıramamıştı o kalenin kapıları üzerine ısmarla önlerinde diz çöktü mustafa ve kralına veagir için zafer yemini etti 64 kahraman yoldaşıyla doğduğu köy ısmarla ona bağlanmıştı artık
birden içinde sıla hasretiyle yana mustafa ısmarla kalesinin arka burçlarından köyüne göz atmaya gitti
gördüğü manzara ise insanının kanını donduruyordu köy yağmalanmış içindeki sığırlar bile yğamacı nordların gazabına uğramıştı yağmacı lord faarndı çoktandır yine savaşı fırsat bilip veagir köylerini yağmalamış kadınlarını ırzına geçmişlerdi nordlu köpek soyları Mustafa o burçta bir yemin daha etti şafağa kadar Alburq ne pahasına olursa olsun düşecekti
64 kahraman yoldaşı ile kendilerinin 2 katı büyüklüğündeki garnizonu ile alburq kalesini selamladılar
kendini veagirlilerin yeni derebeyi olarak tanıttı lord mustafa ve teslim ol çağrısında bulundu kaledense gülme sesleri ve küfüreler eşliğinde burayı yaşlanıp ölene kadar tutabileceklerini duydu soğukanlılığını hiç bozmadı grupta mühendislik becersine sahip kimse yoktu duvarlara kurulacak merdiven 9 saate işa edildi
Saldırdan önce kale kumandanına bir teslim çağrısında daha bulundu mustafa ancak bu sefer cevap olarak ayağının dibine atılan bir okla karşılandı Mustafa savaşın öncesinde yoldaşlarına veagir lisanında bir konuşma yaptı gruptaki 3 kelle avcısı dışındaki herkez veagir lisanını bilirdi aslında normal zamanda ortak caldirya lisanı kullanılsada mustafa bu özel günde yoldaşlarına veagirce seslenmeyi seçmişti kısa ve öz konuşmuştu
yapılan konuşmanın dilimize çevrilen metni(gaza geldim lağnn
)
Yoldaşlar birçoğunuzu bir daha asla göremeyebilirim ilk hucumda düşme şansımız çok yüksek
ancak untmayın ölenler dövüşerek ölürler ve veagir toprağına gömülürler
vaktimiz yok onların matemini tutmaya akın var alburq a akın(Nazımdan çalınmıştır bu bölüm )
gazamız kutsal veagir toprağının namusunu bir kaç çapulcudan kurtarmak içindir isteyen
şimdi safları terk edebilir ancak unutmayınızki biz bu gün düşmanı burada yenemzsek eğer yarın anavatanımız toprağında özgürce yaşama şansımız kalmayacak bir daha kardelen çiçekleriyle süslü veagir dağlarında kar sularından gelen gürül gürül suyun tadını alamayacağız!! yoldaşlarım silah başına
kızıl bir şafak doğuyor şafağın hakkını düşman kanıyla verelim!!!!
demesiyle birlikte bütün ekip hatta kelleciler bile hep bir ağızdan savaş çığlıklarını attırlar
Lord mustafa girdiği savaşlardan hasar almış hasarlı tabakalı zırhını deri eldivenlerini ve plaka zırhlı çizmesini kendi giymişti ancak ymra o sarı saçları ve beyaz teni ile bir peri kızını andıran ymra ama belindeki kılıcın kabzasındaki eliylede bir amazonu andıran ymra kuzeyli kalkanını savaştan önce parlatmış ve lord mustafaya getirmişti lord bu genç kızdan çok etkileniyordu ancak gönül işlerinin vakti değildi şimdi vatan mevzu bahisti
artık savaş vaktiydi barbar nord okçuları kalenin odundan burcuna ve suralrına dikilmişti Atatlarının eserlerini yakıp yıkan nordlar her nedense şehirlerdeki kendi kültürlerine çevirme işlemini kalelerde uygulamamışlardı kapılarında veagir lisanında yazan
Wercheg limanı ve şehrinin gözcüsü
yazısı hala duruyordu ağır süvari kılıcının kabzasını eline aldı ymra tarafından oval süvari kalkanı koluna verildi kemerinin diğer yanına ağır yayını ve sırtınada büyük sadak okunu aldı askerlerinin önünde yer aldı kılcını kabzasından çekmesi ile havaya kaldırması bir oldu hucum diye bağırdı ve adamları hep bir ağızdan savaş çığlıkları attı şovalyeler kıdemliler ve muhafızlar merdivenlere çıktı okçuları ise biraz ileriye surdakileri yorması için konuçlandırdı lord mustafa kılıcı aslen bir kreghit kılıcı idi havaya kaldırıldığında güneşi yansıtıyordu ve bu düşmanın moralini bozuyordu birden ağır yayını eline aldı ve ymra ile surları ok yağmuruna tutmaya başladılar yoldaşlarından jeremus ve bunduk ise merdivenin üzerinde sura erişmeye çalışıyordu ilk askerlerin sura adım atmasıyla
lord mustafanın 34 okundan 19.ateşlemesi bir oldu kılıcını ve kalkanını yeniden aldı lord mustafa düşmana karşı hucum için merdivenlere koştu yoldaşlarından bunduk kafasına aldığı bir darbe ile bayılmıştı jeremus ile bir kaç şovalye hala dierniyordu burçları oklamaktan yorulan okçular destek kuvvetleri çağırmışlardı surlara grimek ve muhafız alayına gedik açmak bir çok yararlı yoldaşın yaralanmasına yada ölmesine mal olmuştu arkadan gelen destek bir kaç acemi kıdemli yada yayadan oluşuyordu 3 kelleciden ikiside suru almaya çalışırken düştüler kellecilerden biri ise arkadan destek grubu ile yaklaşıyordu lord mustafa sura çıktığındaartık surun temizlenmiş olduğunu ve sıranın burçlardaki okçulara geldiğin gördü hemen aşağıdaki okçulara sura dizilme emri verdi
şovalyeler jeremus ve lord mustafa suru temizlerken okçular ve destek yavaş yavaş sura yerleişyordu
birden kalenin iç binasından nordlu kahramanlar(!) ve iyi zırhlı bir çok talimli yaya fırladı piyadelere hucum emri verdi lord ve surdanda ilk kendi atladı düşmanı üstlerine çektiler okçularda kahramanların ve talimli yayların işlerini surların üzerinden ok atarak bitirmişti
artık kale ve zafer bizimdi yoldaşlardan 18 i ölmüş 24 ü yaralanmıştı 46 yoldaşı hayattaydı lordun ve bunlardan sadece 22 si savaşacak durumdaydı jeremus cerrahlık yeteneklerini konuşturuyordu
ymra yara bakımı yeteneklerini bunduk ise bir kenarda ayılmaya çalışıyordu lord mustafa bu büyük zaferin ardından kalenin kendisine verilmesini istemişti peki sonra ne oldu?
artık sonrasınıda
2.alburq destanında farnın askerleriyle dönüşü bölümünde okursunuz
o değilde ben ilkez birşeyi yazarken bu kadar gaza geldim