Mjoll'e Mektuplar(Skyrim) [3.Mektup Geldi]

Users who are viewing this thread

İçerik;Öncelikle selamlar! Bu konuda genel olarak Skyrim'de oynadığım karakterimin ağzından Mjoll'e gönderilmiş mektuplar bulunacak. Açıkçası bunları neden foruma koyma ihtiyacı hissettim bilemiyorum. Pek okunacak şeyler değiller. Sadece oyunda kendimi karaktere fazla kaptırmamın sonucunda oluşmuş hislerin dışavurumu olan karalamalar. Ama bilgisayarımda çürüyüp durmasındansa buraya geçirmek daha mantıklı geldi. Umarım bir konu kirliliği yaratmamışımdır. Okuyacak olanların zevk alması dileğiyle...

Not; Yazım hataları veya TESV:Skyrim evreni ile ilgili hatalar için şimdiden özür dilerim. Yazım hatalarını belirtirseniz düzeltmeye çabalarım. The Elder Scrolls evreni ile ilgili engin bir bilgi sahibi olmadığımdan bu konuda sık yanlışlarım olabilir. Bu konuda da yardımlarınızı esirgememenizi bekliyorum..

Sizi daha fazla sıkmadan birinci mektubu sizlerle paylaşıyorum;

Mjoll,

Öncelikle, uzun zamandır benden haber alabileceğin bir mektup göndermediğim için özür dilerim. Ve seni göl kıyısındaki bir konağa tıkılı kalmaya zorladığım için de özür dilerim. Seçme şansın olsa, dört duvar arasında sıkışıp kalmaktansa eline kılıcını alıp benimle beraber yolları arşınlamayı tercih edeceğini biliyorum. Ama sen çocuklarımıza bakmak için geride kalmayı tercih ettin. O yetimhanede tanık olduklarımızdan sonra çocuklarımızı başka ellere teslim etmemek istemeni tamamiyle anlıyorum. Bu yüzden şikayet etmeyeceğim.

Ayrıca şundan eminim ki; Evimizin etrafındaki ormanda Lucia ve Sofie’ye  avlanmayı öğretmekten pek büyük bir zevk alıyorsundur. Sadece ormanı tamamiyle tüketmeyin yeter. Eve döndüğümde beraber avlayabileceğimiz kadar hayvan kalmalı ormanda! Ulak bu mektupla beraber iki uzun yay teslim edecek size. O afacanlar ben dönene kadar en azından kirişi çekmeye alışsa iyi olur, yoksa onları bir güzel azarlayacağım, öğretmenleri olan seni de tabi!

Bu arada evin kuzeyinde bulunan yolun hemen üstündeki sunağa dikkat etmeyi unutma. Biliyorum, aslında sana bu uyarıyı yapmama gerek yok ama kendi içimi rahatlatmak için yapıyorum bunu. Senin de farkında olduğun gibi aptal Ruhçağıranlar bir nedenden dolayı orayı kullanmayı bir türlü bırakmıyorlar. Şu ana kadar kaç tanesini öldürdük bilmiyorum ama hala gelmeye devam ediyorlar. Çocuklarımızı oradan olabildiğince uzak tut lütfen. Ruhçağıranların ne yapacaklarını tahmin etmek zor. Her ne kadar bize dokunmamaları gerektiğini biliyor olsalar da her an bir delilik yapabilirler. Ayrıca çocukların onları görüp rahatsız olmalarını veya korkmalarını istemem. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da sana güvenim tam! O aptal sunağı sürekli göz hapsinde tut ve yaklaşmalarına izin verme lütfen..

Umarım Falkreath’dan erzak tedariki aksamadan sürüyordur. Eğer her şey anlaştığımız gibiyse, hiçbir erzak sorununuz olmaması gerekiyor. Ama bir sorun baş gösterirse hemen Lydia’yı Siddgeir’e gönder. Lydia’yı  benim gönderdiğimi bilmesi yeter; Siddgeir Ejderdoğan’a her türlü sorunun çözümünde yardım edecektir. Ejderdoğan olmanın yararlarından biri bu sanırım. Mevkibeyleri bana yardım etmeye  daha istekli oluyorlar.

Sanırım durumumu merak edip kaygıya düşmemen için biraz da kendimden bahsetmem gerekiyor. Skyrim boyunca seyahat edip yeni yerler görüyorum. Doğrusu bu şikayet etmemem gereken bir şey. Ama yanımda sen olsaydın daha iyi hissederdim kendimi. Birlikte dolaşmak, hiçbir amacımız ve varılacak bir hedefimiz olmadan Skyrim’i keşfetmek güzel olurdu. Gölgeyele gayet iyi bir yoldaş aslında. Genellikle yolculuklarım sırasında onunla konuşuyorum. Fakat farkında olmadan senin ismini dillendirdiğim, sanki yanıbaşımdaymışsın gibi sağıma dönüp baktığım anlar da olmuyor değil bazen. O anlarda seni ne kadar sevdiğimi ve özlediğimi hatırlıyorum tekrar.. Evimizi, seni ve kızları yeniden görmek için sabırsızlanıyorum!

Bu arada sana, sadece sana bahsetmem gereken bir konu var; Hala devam eden iç savaş konusundaki hislerini biliyorum. Ve benim bu savaşta tarafsız kalmamı istediğini de biliyorum. Ulu Hrothgar’daki toplantıda iki tarafında sürekli bencilce isteklerini savurup bir karar vermem, daha doğrusu bir taraf seçmem konusunda sürekli bana nasıl baskı yaptığını hatırlıyorsundur. O zamandan beri, savaşın sadece bencilce nedenler üzerine kurulu olduğunu ve o aynı bencilce nedenler için devam ettiğini biliyorduk. Skyrim’i ve içerisinde yaşayanları gerçekten düşünen hiç kimse yok... Ve bu yüzden şu ana kadar bir taraf tutmaktan kaçındım.

Ama ben kafamı çevirip başka bir tarafa baksam bile insanlar birbirilerini öldürmeye devam ediyor. Ve savaşı sonlandıracak güce sahip olsam bile bunu kullanmama kararım yüzünden her an yeni ölümler olması gerçeğini aklımdan bir türlü silip atamıyorum. Evet, biliyorum, böyle düşünmemeliyim. İmparatorluk ve Fırtınapelerinler kendi tercihlerine göre hareket ediyorlar, bu yüzden olaylardan ben sorumlu değilim. Ama.. ama aklıma gelen fikirleri bir türlü silip atamıyorum işte!

Bundan yaklaşık iki hafta önce, bir kale harabesi bulmuştum. Nehrin hemen kenarında yer alıyordu. Bir taşkın sırasında sel baskınına uğradığını anladım etrafında biraz dolaştıktan sonra. Benim ne kadar meraklı olduğumu çok iyi biliyosun! Tabi ki benden bekleyeceğin şekilde içeriye girdim! İlk başlarda pek bir şey yoktu, kale tamamiyle terk edilmiş gibiydi.. Etrafta dolaşmaya başladım, kalıntılardan anladığım kadarıyla bir İmparatorluk kalesiydi. Sonra birkaç günlük buldum ve onları karıştırdım. Midemi bulandıran gerçekleri o günlüklerde buldum işte! Günlüklerde Fırtınapelerini esirlerinden bahsediyordu, bir sel baskınından ve İmparatorluk askerlerinin savaş esirlerini kafeslerde bırakarak kaleyi terk edişinden.. En kötüsü de neydi biliyor musun Mjoll, inanmadım! Kimsenin böyle bir şey yapabileceğine inanmadım! Savaşın insanları neye çevirdiğini görmüştüm, ama yine de inanamadım işte! Böylelikle içimde bir korkuyla hapishaneye indim, parmaklıkların ardının boş olmasını dileyerek etrafa bakındım; Maalesef değildi. Esirleri gördüm. Boğulmuş, etrafa dağılmış, çürümeye başlamış cesetler...

O manzara hala zihnimde, beni avlayan bir avcı gibi dolaşıyor ve gece uyku için gözlerimi kapattığımda beni yakalıyor, en savunmasız anımda boğazıma yapışıyor ve nefes alamayacak bir hale getiriyor beni. Bazen çığlıklar atarak uyanıyorum, bazı anlar da kendimi farkında olmadan uyanmış ve ağlarken buluyorum.

İlk başlarda bu olaydan sonra derhal Fırtınapelerinlere katılmak istedim. Bazen ne kadar fevri hareketler yaptığımı biliyorsun. Bu da onlardan biriydi işte. Hatta Miğferyeli’ne olan yolun yarısını geçmiştim. Ancak Gölgeyele’yi fazla yorduğum için verdiğim kısa bir molada hareketlerimi sorgulayacak kadar sakinleşebildim ve o zaman Ulfric’in Markarth’da yaptıkları aklıma geldi! Böylece, aptalca bir hata yapmaktan kendimi alıkoydum ve yolumu değiştirdim, Miğferyeli’nden uzaklaştım.

Mjoll... Ne yapmalıyım bilmiyorum. Kendimi kaybolmuş hissediyorum. Bir şey yapmak istediğimi biliyorum ama ne yapmak istediğimi bilmiyorum! Bu his beni yavaş yavaş sarmalıyor ve ağır, koyu bir çaresizliğe gömüyor. O çaresizlik hissinden hiç çıkamayacakmışım gibi hissediyorum. Bu aptalca savaşı bitirebilirim. Ama ne yapmalıyım? Kimi seçmeliyim? İmprataroluk? Onların daha kendi sorunlarını çözemediklerini biliyorum. İmparatorluk çöküyor ve Skyrim’i de kendileriyle beraber götürmeye kararlılar. Talos’a ibadet yasağı bile İmparatorluğun ne kadar aciz olduğunu gösteriyor. Var olan son güçlerini de Fırtınapelerinlerin üzerinde harcıyorlar. Eğer kazanamazlarsa Skyrim’deki yenilgileri onların ölümü olur ve onlarda bunu biliyorlar... Bunları bildikten sonra gerçekten İmparatorluğu desteklemeli miyim? Üstelik İmparatorluğun Skyrim’i hiç umursamadığını bilmeme rağmen! Eğer kazanırlarsa Skyrim uzun bir süre daha onların elinde olacak ve bunun iyi mi yada kötü mü olacağını kestiremiyorum.

Fırtınapelerinlere katılsam diyorum... Bu seferde Ulfric’in görüntüsü gözümün önüne geliyor. Bütün o hırs, yönetmek için yanıp tutuşan o gözler kafamda canlanıyor. Markarth’da Yeminliler’e yaptıklarını biliyordum. Ya bütün Slyrim’e sahip olduğunda! Elfler, Khajiitler ve Argonianlar ne yapacak o zaman? Ulfric’in onlara tahammülü olmadığını biliyorum. Yani yönetime geçerse diğer türler pek güvende olmayacak. Ya onlar da bir isyan çıkarırsa? Bu sefer başka bir savaş vermek zorunda kalacağız diye korkuyorum... Birde Thalmor var! Eğer ki İmparatorluk mağlup olur da Fırtınapelerinler zafer kazanır ve Skyrim bağımsız olursa, Thalmor sessizce bizim bağımsızlığımızı kabullenecek mi? Eğer kabullenmezse de Ulfric, Thalmor’u yenebilecek güce sahip mi? Bu sorular sürekli zihnimde cevap bekliyor.

Sanırım sorunlarımla senin içine endişe düşürmüşümdür? Bunun için özür dilerim. Ama bu düşünceleri sana yazmasaydım deliliğe sürüklenirdim diye korktum. Kelimeler kendiliğinden çıktı işte. Sadece kafamda seninle dertleştiğimi hayal etmem yetti bütün sıkıntılarımı yazıya geçirmem için.

Yakın bir tarihte evime, sizlere geri dönebilirim. Bu düşüncelerden biraz bile olsa kurtulmak ve sizinle beraber huzurlu birkaç gece geçirmek bana iyi gelecektir. Hem bu mektupta yazdığım dertlerimi sana yüz yüzeyken anlatır ve o beni her zaman sakinleştirmeyi başaran sesinden çıkan tavsiyeleri dinlerim. Kim bilir, ulak bu mektubu ulaştırmadan belki ben gelmiş olurum!  Ve mektubu birlikte okuruz!

Sanırım çok uzun bir yazı oldu ve bir şeyler okurken çok sıkıldığını biliyorum. Bu yüzden daha fazla yazmayacağım. Seni ve kızları çok sevdiğimi unutma ve o küçük afacanların unutmadığından da emin ol! Lydia’yı da görmek için sabırsızlanıyorum. Hepinizi eğlendirecek bir ton hikayeyle geri döneceğim!

Tekrar bir mektup yazarak size durumumu yakında bildireceğim. Mara’ya sizi koruması için dua ediyorum.

https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,369709.msg8839934.html#msg8839934

https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,369709.msg8846409.html#msg8846409
 
AsosyalŞövalye said:
Beğendim 2.mektupu bekliyorum başarılar

Teşekkürler, beğenmen beni mutlu etti.  :smile:

2. mektubu ne zaman buraya geçiririm açıkçası bilmiyorum. Zira buraya koymadan önce üstünde düzenleme yapmam lazım. Onu yapmam içinde üzerime sinen üşengeçlik belasından kurtulmam lazım. Söz vermemekle beraber seni fazla bekletmemeye çalışacağımı söyleyebilirim.  :roll:

Yorumun için tekrardan teşekkür ederim bu arada. Görüşmek üzere!  :smile:
 
Patlıcanlı Courage said:
Güzel bir başlangıç. Devamını takip ediyorum. :smile:

Teşekkürler.  :smile:

Devamı en kısa sürede getirmeye çalışacağım. Ama içerikte belirttiğim gibi oyun için yazdığım basit karalamalar bunlar. Beklentini fazla yüksek tutmaman konusunda uyarayım baştan; O an oynadığım karakterin neler hissedebileceğini düşünerek yazılmış basit şeyler...  :roll:

Wolf's Roar said:
Good :grin:

Devam...

Teşekkürler.  :smile:

2. Mektup için fazla bekletmemeye çalışacağım. Garanti veremiyorum tabii.  :roll:
 
Şu oyunda herkes Mjoll'e aşık ve onunla evleniyor. :grin:
Foruma kaydolduğumdan beri gerek yakından gerek uzaktan seni takip ediyorum. Gözümdeki usta anlatıcılardan birisin.
Başarılar dilerim.
 
Patlıcanlı Courage said:
Herhalde bi ben sevmiyorum :grin:

Yalnız değilsin. Ben Lydia'yı ya da şu Whiterun'da ismini hatırlayamadığım kocasını kaybetmiş olan sarışın hatunu tercih ederim.

Ayrıca karı kurt yahu, öğk. :grin:
 
Arkenhes said:
Şu oyunda herkes Mjoll'e aşık ve onunla evleniyor. :grin:
Foruma kaydolduğumdan beri gerek yakından gerek uzaktan seni takip ediyorum. Gözümdeki usta anlatıcılardan birisin.
Başarılar dilerim.

Yakından takip derken ne kadar yakından acaba? Tırsmama gerek var mı?  :shock:  :lol: -Tamam, kabul ediyorum, berbat bir espri anlayışım var.  :roll:

O saçma espri denemesini bir yana bırakırsak; Her ne kadar hak ettiğimi düşünmesem de övgün için teşekkürler. Azıcık şımarmadım dersem yalan söylemiş olurum.

Mjoll konusuna gelirsek, Skyrim'e her başlayışımda "Bu sefer Mjoll ile evlenmeyeceğim" diye kendime tembih etsem de her defasında kendimi Mjoll ile evli buluyorum. Neden bunun olduğunu şu ana kadar çözebilmiş değilim!  :lol:

Güzel yorumun için tekrardan teşekkürler. Görüşmek üzere!  :smile:

Not; Kurt olan Aela yahu! Mjoll değil.
 
Arkenhes said:
Şu oyunda herkes Mjoll'e aşık ve onunla evleniyor. :grin:
Foruma kaydolduğumdan beri gerek yakından gerek uzaktan seni takip ediyorum. Gözümdeki usta anlatıcılardan birisin.
Başarılar dilerim.
Madalyon? :grin:
 
Kızıl $aman said:
Arkenhes said:
Şu oyunda herkes Mjoll'e aşık ve onunla evleniyor. :grin:
Foruma kaydolduğumdan beri gerek yakından gerek uzaktan seni takip ediyorum. Gözümdeki usta anlatıcılardan birisin.
Başarılar dilerim.

Yakından takip derken ne kadar yakından acaba? Tırsmama gerek var mı?  :shock:  :lol: -Tamam, kabul ediyorum, berbat bir espri anlayışım var.  :roll:

O saçma espri denemesini bir yana bırakırsak; Her ne kadar hak ettiğimi düşünmesem de övgün için teşekkürler. Azıcık şımarmadım dersem yalan söylemiş olurum.

Mjoll konusuna gelirsek, Skyrim'e her başlayışımda "Bu sefer Mjoll ile evlenmeyeceğim" diye kendime tembih etsem de her defasında kendimi Mjoll ile evli buluyorum. Neden bunun olduğunu şu ana kadar çözebilmiş değilim!  :lol:

Güzel yorumun için tekrardan teşekkürler. Görüşmek üzere!  :smile:

Not; Kurt olan Aela yahu! Mjoll değil.

Aynen, onu karıştırmışım. :smile:
Skyrim o kadar büyük ki hatunları ara sıra birbirine karıştırabiliyorum, özellikle ikiside savaşçıysa.

Mercy said:
Arkenhes said:
Şu oyunda herkes Mjoll'e aşık ve onunla evleniyor. :grin:
Foruma kaydolduğumdan beri gerek yakından gerek uzaktan seni takip ediyorum. Gözümdeki usta anlatıcılardan birisin.
Başarılar dilerim.
Madalyon? :grin:

Burayı anlamadım. Eğer Skyrim ile ilgili bir şeyse oyuna o kadar adapte bir oyuncu olduğum söylenemez. :lol:
 
Buyurunuz, karşınızda ikinci mektup...

Bilgisayarda bulunan yazıyı biraz düzenleyip çeki düzen vererek koyuyorum buraya ama hatalarım bulunabilir. Şimdiden özür dilerim bunun için.

Okurken zevk almanız dileğiyle;

Mjoll,

Mektubuma seni üzecek bir haberle başladığım için öncelikle özür diliyorum. Hatamı belirtmeden önce, çok üzgün olduğumu bilmeni istiyorum. Umarım beni affetme gücünü kalbinde bulabilirsin... Kötü habere gelirsek; Grimsever’ı kaybettim! O kılıca ne kadar değer verdiğini biliyorum, bu nedenle suçumun büyüklüğünün farkındayım ve kendimi savunacak hiçbir şey söylemeyeceğim. Tamamiyle benim hatamdı! Sadece... Bilmiyorum, herşeyi fark ettiğimde çok geçti işte! Muhtemelen Dwemer harabelerinden birinde kaybettim. O yerlere o kadar sık girip çıktım ki kılıcın hangisinde olduğu ile ilgili hiçbir fikrim yok ve bir daha bulunabileceğini sanmıyorum!

Üstteki kötü haberden sonra san iyi bir haber vermem gerekirse; Aslında Grimsever’ı falan kaybetmedim! Şu anda mektubu yazarken kılıç çadırımda, hemen yanıbaşımda duruyor ve bu mektubu yazmayı bitirdiğimde dışarıya çıkıp kılıcı iyi bir şekilde bileyeceğim! Sadece senin kalbini hoplatacak bir şaka yapmak istemiştim! Seni biliyorsam, az önce kalbin yerinden çıkacak gibi olmuştur ve eminim ki bu şakayı senin yanında yapsaydım eline geçen herhangi bir şeyi bana savurup peşime düşerdin ve beni yakalayana kadar da peşimi bırakmazdın! Bu düşünceyi ve senin o öfkeli halini gözlerimin önüne getirince dudaklarımda çıkan o sinsi gülümsemeyi bastırmakta zorlanıyorum.

Tamam, şakayı fazla uzatmadan seni durumumdan haberdar etmeliyim sanırım. Söz veriyorum bu mektup boyunca herhangi bir başka şaka daha yapmayacağım! O yüzden şu anda çatık olduğunu tahmin ettiğim kaşlarını eski haline getirip şüphelenmeyi bırakabilirsin... Ciddiyim!

Önceki mektubumdan bu yana fazla bir zaman geçmedi. Sana dertlerimi anlattıktan bu yana iç savaş mevzuunu pek düşünmemeye çabaladım. Arada sırada yine beni rahatsız etse de kafamı meşgul edecek başka şeyler bulmaya çabalıyorum. Örneğin bazı ejderha haberlerinin peşine düşüyorum. Ejderhalar hala bazı yerlerde dolanmaya devam ediyorlar ve onların izini takip etmeye çalışıyorum. Artık eskisi kadar ortalıkta dolanmasalar da hala bir tehdit unsurular. Ben de bu tehdidi ortadan kaldırmaya uğraşıyorum.

Bu arada sana seni şaşırtacak bir haberim var. Bu gün yol üzerinde kimlere rastladığıma inanamayacaksın. Sislinöbet Kalesi’nin yakınlarında dolanırken bağırtılar duydum. Önce birilerinin kendi aralarında savaştığını düşündüm, bilirsin Skyrim’de kimin kimle hangi nedenden dövüşeceği belli olmuyor. Seslere temkinli bir şekilde, gizlenerek yaklaşınca kim gördüm sence? Aela ve Yoldaşlardan birkaç kişiyi bir mamut ile uğraşırkan gördüm. O kızıl saçları gördüğüm an kim olduğunu anlamıştım. Birde etrafındakilere emirler verip mamutun etrafını sarmalarını istemesinden tabii. Diğerlerini görmeliydin, Aela bağırmaya devam ederken birbirilerine bakıp Aela’nın mı yoksa mamutun mu daha tehlikeli olduğunu tartmaya çalışıyordular gözleriyle.

Aela dışındakileri tanımıyor olduğundan, diğerlerinin kim olduklarıyla ilgilenmediğini biliyorum. Ama hepside iyi insanlar olduklarından, adlarını mektubuma yazma gerekliliği görüyorum. Njada, Ria ve Athis bu görevde Aela’ya katılmışlardı. Njada ve Ria’ya şaşırmadım, ama söylemeliyim ki Athis’i görünce şaşırdım! Hiçbir zaman Aela’nın bir görevde yoldaş olarak onu seçeceğini düşünmemiştim. Herifin benimle bir sıkıntısı olduğunu belirtmeden duramayacağım ayrıca! Beni her görüşünde hakaret etme ihtiyacı hissediyor!

Gidip kendimi gösterdim ve mamutu avlamalarına yardım ettim. Aela, Yoldaşlara mamutu öldürme görevinin geldiğini söyledi. O da bulabildiği kişileri toplayıp göreve çıkmış. Yakınlarda oklarla öldürülmüş bir dev cesedi bulduklarından bahsetti. Bir kaç da haydut cesedi bulmuşlar tabii. Sahibi olan dev öldürüldükten sonra mamutun delirip etraftaki her şeye ve yakınlarda bulunan yoldan geçen her varlığa saldırdığını düşünüyor. Ben de bu düşüncelere katılıyorum. Bildiğin gibi, devler ve mamutlar onlara pek yaklaşmadığın sürece sana saldırmaz.

Görevi gerçekleştirdikten sonra Aela diğerlerini alıp Akçay’a dönmeyi düşünüyordu ama ona benimle beraber geceyi kamp yaparak geçirmesini teklif ettim. Yalnız kamp yapmaktan iyidir, değil mi! Şu anda bu mektubu, Mara’nın Gözü Göleti adlı bir yere kurduğumuz kamp alanından yazıyorum. En azından Aela’nın söylediğine göre yerin adı bu. Aela ve diğerleri dışarıda ateşin başında sohbet edip, gölette bulduğumuz Çamur Yengeçlerinin bacaklarını ayırarak yemek için hazırlamaya uğraşıyorlar. Ben ise onlardan ayrı bir şekilde çadırıma girmiş ve sana bu mektubu yetiştirmeye uğraşıyorum. Yazacaklarım bitince çıkıp onlara katılacağım-tabi ki önce Grimsever’ı bileyeceğim, onu unutmadım-. Eminim bana anlatacak bir çok hikaye biriktirmişlerdir.

Bu arada, Mara ve hikaye sözlerini bir arada kullanmışken; Sana anlatacak güzel bir hikayem var! Seninle evlenmemi sağlayan Mara madalyonunu hala taktığımı biliyorsun, ama madalyonla beraber yüzüğümü de taktığımdan şu ana kadar hiç sorun oluşturmamıştı madalyonu takmam. Sadece bana seni hatırlattığı için madalyonu takmayı seviyordum. Kamp alanı olarak kullanabileceğimiz bir alan ararken Ria yanıma geldi. Söylemeliyim ki taktığım madalyonla pek bir ilgiliydi ve evlenecek birini arayıp aramadığımı sordu. Ona kibarca parmağımdaki yüzüğü gösterip zaten evli olduğumu ve eğer herhangi bir yanlış adım atarsam kellemi uçuracak kadar yetenekli bir karım olduğunu söyledim. Bu arada lütfen, lütfen eğer ileride bir gün Ria ile tanışırsan onu öldürmeye falan kalkma! Bu aramızda komik bir anı olarak kaldı sadece. Gözümde senden başka bir güzellik olmadığını biliyorsun.. Ayrıca, ben de Aerin’i hala öldürmeye çalışmadığıma göre bence senden bunu istemeye hakkım var.

Sana bu mektubu her zamanki gibi bir ulakla göndermeyi düşündüm ama Aela kabul etmedi. Akçay’a dönüp işlerini hemen hallettikten sonra mektubu sana kendisi teslim etmeyi istedi. Çocukları görmek için sabırsızlandığını, mektubu teslim etmenin onun için bir bahane olduğunu hemen anladım. Biz Akçay’da yaşarken Lucia ve Sofie ile ne kadar iyi anlaştığını sen de biliyorsun. Biz Akçay’dan taşındıktan sonra ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorsundur... Kızları görmek için sabırsızlandığını onun gözlerinden okuyabiliyorum. Sanırım onları gerçekten de çok özlüyor!

O iki afacandan bahsetmişken; Geçen mektubumda düşüncelerim o kadar karmaşlıktı ki bir şeyi yazmayı unuttum. Lucia hala yeni kıyafetlerini giymekte sorun yaratıyorsa bırak istediği gibi davransın. O kirli kıyafetlerle daha rahat ettiğini biliyorsun. Sanırım eski günlerinin etkisinden olsa gerek, ona aldığımız kıyafetleri giyerken kendini pek rahat  hissedemediğini düşünüyorum. Hala rüyasında ağlıyorsa, onu rahatlatmak için anlından öperken benim için de bir kere öpmeyi unutma..

Sofie de umarım o tavşana iyi bakıyordur. Çünkü bize onu aldırana kadar küçük hanımın peşimizden ayrılmadan sürekli sızlanışlarını unutmadım. Ve sırf bir heves yüzüne zavallı hayvanın ölmesini falan istemiyorum!

Çocuklara bu kadar azar yeter sanırım. Mektubumda bahsetmem gereken başka bir sevindirici haber daha var. Kurt Kraliçe’nin birinci cildini çok uzun süredir aradığımı biliyorsun.. Sonunda buldum! İşin garibiyse, hiç beklemediğim bir zamanda buldum! Sırf merakımdan girdiğim, vampirlerle dolu bir mağarada buldum ve bulduğumda yaşadığım sevinci tahmin bile edemezsin. Böylece bütün ciltleri tamamlamış oldum ve eve döner dönmez kitaplığımın en görünen yerinde sergileyeceğim bu harikayı.

Sanırım mektubumu burada kesmeliyim. Dışarıdakilerin kahkahalarını duyuyorum ve orada dönen muhabbetin benim biricik karıma mektup yazmak için bu kadar vakit ayırmamla ilgili olduğuna neredeyse eminim! Aela’nın bizimle nasıl dalga geçtiğini hatırlıyorsundur.. Sana gönül rahatlığıyla hiç değişmediğini söyleyebilirim. Eski zamanlardan tek farkı, seninleyken esprileri daha çekilebilir geliyordu, tek başıma dalga konusu olunca pek eğlenceli değil...
Hepinizi çok sevdiğimi unutma sakın. En kısa sürede bir mektup yazıp sana yeni haberlerimi iletirim. O zaman kadar kendine ve çocuklarımıza dikkat et ve Lydia’yı fazla çıldırtmamaya çalış lütfen...
 
Karalama Defteri'nde paylaşılan en güncel konuda senin adını gördüğümde uçarak geldim. Sabah sabah senden yeni bir şey okumak harika geldi :grin: Hiç paslanmamış olduğunu da belirteyim, hatta bir mektubun bundan daha akıcı ve güzel yazılmasını bekleyemem doğrusu. Seni tekrar görmek güzel dostum :smile:
 
Thermicias said:
Karalama Defteri'nde paylaşılan en güncel konuda senin adını gördüğümde uçarak geldim. Sabah sabah senden yeni bir şey okumak harika geldi :grin: Hiç paslanmamış olduğunu da belirteyim, hatta bir mektubun bundan daha akıcı ve güzel yazılmasını bekleyemem doğrusu. Seni tekrar görmek güzel dostum :smile:

Bu kadar övgüyü hak edecek bir iş çıkartmış olmasam da teşekkürler. Böyle fazla fazla övülünce biraz şımardım doğrusu.  :lol:

Paslanmamak konusunda keşke bende senin gibi düşünebilsem. Ama üzerimdeki hantallığı hissedebiliyorum.  :roll:

Yazılarım sadece basit karalamalardan ibaret olsa da yorumun için teşekkürler dostum. Sabah sabah sayende mutlu oldum.  :smile:
 
Kızıl $aman said:
Bu kadar övgüyü hak edecek bir iş çıkartmış olmasam da teşekkürler. Böyle fazla fazla övülünce biraz şımardım doğrusu.  :lol:

Paslanmamak konusunda keşke bende senin gibi düşünebilsem. Ama üzerimdeki hantallığı hissedebiliyorum.  :roll:

Yazılarım sadece basit karalamalardan ibaret olsa da yorumun için teşekkürler dostum. Sabah sabah sayende mutlu oldum.  :smile:
Yok ciddiyim, beni biliyorsun eleştirimi sakınmam, hele bu tarz konularda kafamın uyuştuğu kişinin beni anlayacağını bildiğimden rahat rahat eleştirir hatasını/yanlışını söylerim ya da en azından eski tadı vermediğini düşünsem "hiç paslanmamışsın" gibi bir ifade kullanmam biz bizeyiz burada :grin: Cidden bir hata, aksaklık, anlatımda tıkanıklık vs. görmedim. Her şey olması gerektiği ve senden beklenildiği gibi kaliteli yazılmış. :grin:

Ayrıca; biliyorum böyle kıyaslamaları sevmezsin ama (kimse üzerine alınmasın) paslandığını iddia ettiğin halinle bile bir çok yazara taş çıkartıyorsun :grin:
 
Thermicias said:
Yok ciddiyim, beni biliyorsun eleştirimi sakınmam, hele bu tarz konularda kafamın uyuştuğu kişinin beni anlayacağını bildiğimden rahat rahat eleştirir hatasını/yanlışını söylerim ya da en azından eski tadı vermediğini düşünsem "hiç paslanmamışsın" gibi bir ifade kullanmam biz bizeyiz burada :grin: Cidden bir hata, aksaklık, anlatımda tıkanıklık vs. görmedim. Her şey olması gerektiği ve senden beklenildiği gibi kaliteli yazılmış. :grin:

Ayrıca; biliyorum böyle kıyaslamaları sevmezsin ama (kimse üzerine alınmasın) paslandığını iddia ettiğin halinle bile bir çok yazara taş çıkartıyorsun :grin:

Tamam tamam, gaza getirme!  :grin:

Şaka bir yana, dediğin gibi eski halimde olsam bir şeylere başlayasım var buralarda ama o kadar çok şeyi yarım bırakmışken yeni bir şeylere başlayacak ne yüzüm var ne de enerjim.  :roll:

Ama bakalım, zamanla pasımı üzerimden atabilirsem yine bir şeyler yazmaya başlayabilirim. Tabii senden de bekliyoruz! Yazılarını okumayı özledik burada...  :smile: 
 
Kızıl $aman said:
Thermicias said:
Yok ciddiyim, beni biliyorsun eleştirimi sakınmam, hele bu tarz konularda kafamın uyuştuğu kişinin beni anlayacağını bildiğimden rahat rahat eleştirir hatasını/yanlışını söylerim ya da en azından eski tadı vermediğini düşünsem "hiç paslanmamışsın" gibi bir ifade kullanmam biz bizeyiz burada :grin: Cidden bir hata, aksaklık, anlatımda tıkanıklık vs. görmedim. Her şey olması gerektiği ve senden beklenildiği gibi kaliteli yazılmış. :grin:

Ayrıca; biliyorum böyle kıyaslamaları sevmezsin ama (kimse üzerine alınmasın) paslandığını iddia ettiğin halinle bile bir çok yazara taş çıkartıyorsun :grin:

Tamam tamam, gaza getirme!  :grin:

Şaka bir yana, dediğin gibi eski halimde olsam bir şeylere başlayasım var buralarda ama o kadar çok şeyi yarım bırakmışken yeni bir şeylere başlayacak ne yüzüm var ne de enerjim.  :roll:

Ama bakalım, zamanla pasımı üzerimden atabilirsem yine bir şeyler yazmaya başlayabilirim. Tabii senden de bekliyoruz! Yazılarını okumayı özledik burada...  :smile:
Benim de kolları sıvama vaktim geliyor olabilir elbette :grin: Üçlemenin ilk kitabını bitirip devamını getirmeye çalıştım o olmadı, başka şeyler karaladım sürekli beğenmedim ve sildim, sonra "yeni kitaba girişsem mi acaba?" diye düşündüm, ilk hikayeyi okudum baştan, bir şeyler yazdım ve yine olmadı şimdi de projesiz ve fikirsiz kaldım ortada, ama bakalım... Bir umut, açılırım belki  :roll:

Neyse konunu çok doldurdum ÖM'den konuşuruz bunları daha sonra :grin:
 
Back
Top Bottom