MAVİ ŞÖVALYELER(5.BÖLÜM VE ANİ SON)

Users who are viewing this thread

Ana Sayfa
    https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,377619.msg8994435.html#msg8994435   

Önceki Bölümler
1.Bölüm https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,377619.msg8994973.html#msg8994973
2.Bölüm https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,377619.msg8995416.html#msg8995416
3.Bölüm https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,377619.msg8996176.html#msg8996176
4.Bölüm https://forums.taleworlds.com/index.php/topic,377619.msg8998774.html#msg8998774 




5.Bölüm: Son(17Temmuz 201:cool:
 
    Ak saçlı Menri, Zaynt Patin’e doğru hızla ilerlerken, ekibimiz de (Zümbelt demek daha doğru olur.) Çirkin bir canavarı durdurmaya çalışıyordu. Canavar cüssesine göre olağanüstü bir hıza sahipti ve Zümbelt’in canavarın vücudunda zar zor açtığı yaralar da anında kapanıyordu. Dolayısıyla; Zümbelt de canavar ile dövüşmekten yorulmuş bir halde pes etmek üzereydi, ta ki onları kurtarmak için görevlendirilmiş şövalye gelene kadar. Yorgun Zümbelt kılıcını bırakmıştı ve canavarın onu öldürmesini bekliyordu ve canavar tam onu kılıcı ile kesecekken canavardan Munyar’ın en sağlam dağlarını sarsacak kadar gürültülü bir haykırış geldi. Canavarın enerji dolu ve parlayan kıpkırmızı gözleri söndü ve canavar yere yığıldı. Zar zor nefes alan Zümbelt son gücüyle kafasını yukarı kaldırdı. Kafasını kaldırması ile birlikte şaşırmaya başlaması da gecikmedi. Gördüğü bir Mavi Şövalye’ydi; kıyafetinden ve korkusuz, direkt üstünüze gelen onurlu bakışlarından bu anlaşılıyordu. Yine de bu Mavi Şövalye’de Zümbelt’in Mavi Şövalyeler’de görmeye alışık olmadığı bir şey vardı: Gördüğü kişi dalgalı saçları beline gelen, birbirine yakın yeşil gözleri olan zayıf ve uzun boylu bir kadındı.

Munyar Krallığı; diğer krallıklara oranlandığında, her ne kadar farklı kültürlere saygı gösteren ve kadın-erkek eşitliğini savunan yani tüm fikirleri önemseyen bir ülke gibi bir izlenim verse de bu konuda başarılı sayılamazdı. Mavi Şövalye lideri Usta Zimt de bu konuda Munyar Krallığı gibiydi. Kadın şövalyeleri olsun istemiyordu. Öte yandan en saygın konsey üyesi sayılan ve kendisi de bir kadın şövalye tarafından yetiştirilmiş Usta Mezo’nun destekleri sayesinde az da olsa kadın şövalye yetiştirilebilmişti. Ve Mavi Şövalyeler’e katkıları da azımsanamazdı. Örneğin güvenilir komutan Rodok Merk Şehrini fethetmeye gittikten sonra büyük kayıplarla geri dönmüşken; kadın Yüzbaşı Mevre, daha küçük bir orduyla şehri fethedebilmiştir. Ardından efsaneleşmiş Mavi Şövalyeler’in arasında kendine bir yer bulmuştur.

Böyle bir ortamda yaşayan Zümbelt de doğal olarak şaşırmıştı. Uzun zaman geçmeden şaşkınlığı gitti ve yerini hayranlığa bıraktı. Ekibini savaşmadan etkisiz hale getiren, çalışkan ve pes etmeyi kendisine yakıştıramayan bu haline rağmen kendisini de pes ettiren bu korkunç canavarı tek bir kılıç darbesiyle etkisiz hale getirmişti bu kadın. Kadın Zümbelt’i, Zümbelt de kadını bir süre daha inceledi. Ve başıyla iki arkadaşına işaret etti. Kadın, donup kalmış iki arkadaşı sakinleştirmeye çalıştı ve başardı da. Tünelde sürekli rüzgâr esiyordu. Çölün ölümcül koşullarına yakalanmadan, eşsiz manzarasının izlenebilmesi amacıyla yapılmış hissiyatı veren pencerelerden giriyordu demir dilli rüzgâr. Tüneldeki herkesin suratını demir diliyle yalarken, tünelin havasına yeni alışabilmiş kadın şövalyenin saçlarını narin elleriyle havaya kaldırıyordu. İki arkadaş da sakinleştikten sonra aralarında bir sohbet başladı. Birbirlerine kendilerinden bahsettiler. Kadın geliş amacını ve onu gönderen Likol’u anlattı. Üç arkadaş, kadına defalarca teşekkür ettikten sonra kadını uğurladılar ve yollarına devam ettiler. Kadın onlara bazı dövüş numaralarını da öğretmeyi ihmal etmedi. Ekibimiz bir süre daha yürüdüler tünelin paslanmış demiri andıran duvarlarına karamsarlıkla baka baka.

Daha önce Mavi Şövalyeler binasında yaşananlar…

‘’Bargo, Lİkol öğrencilerinden birini Çöl Yolu’na yollamış.’’ dedi Ronyu endişeli tavırlarla. Kendi endişesini Bargo’ya da bulaştırdı. Bargo Likol’ün kendisinin kötü planlarını anladığından şüphelenmişti. Bu da endişesinin asıl sebebiydi zaten. Aceleci ve pratik bir tavırla Ronyu’ya ekibimizin peşine bir katil yollamasını söyledi.

Karanlık duvarlara baka baka yürümeye devam ediyorlardı ki gümbürtü duyuldu ve her duman oldu. Kimse birbirinin göremiyordu. Çaresizlikle yollarını bulmaya çalışırlarken bir çığlık sesi duyuldu. Ardından başka bir çığlık daha duyuldu. Yavaş yavaş görünmeye başlıyordu her şey. Önce Yank’ın korkulu suratı belirginleşmeye başladı, sonra da Zümbelt ve Sark’ın cansız bedenleri belirginleşmeye başladı. ‘’Sen yaşıyorsun demek. Neyse sen de ağlayarak öl o zaman.’’

Kahramanlarımızın öldüğü çok geç öğrenilecekti. Ölümlerinden kısa süre sonra Kara Şövalyeler tekrar ortaya çıktı. Tüm yeryüzünün, büyücülerin bile katıldığı bir savaş başladı. Savaş yirmi yıldan uzun sürdü. Dünya’nın dengesi çöktü. Kara Şövalyeler kaybetmişti ama insanlar da kazanmamıştı.

Bu hikâyeyi yazma amacım yazma tekniğimi geliştirmekti. Sitenin deneyimli yazarlarına ve okurlara eleştirileri için teşekkür ediyorum. Hikâyeyi uzun yapmayı planlamıştım, ancak tüm yönleriyle güzel bir hikâye yazmak için sıfırdan başlamam ve gelişmem gerekiyor. Aynı anda iki hikâye yazmak zor olacağından hikâyeme son vermek istedim. Yeni eleştirilerinizi bekliyorum. Başka hikâyelerde görüşmek üzere ve en iyi kitapları okumanız dileğiyle…
     
 
Back
Top Bottom