Falathar
Sergeant
Carai an Caldazar! Carai an Ellisande! Al Ellisande
Kızıl Kartal'ın şerefi için! Güneşin Gülü'nün şerefi için! Güneşin Gülü!
MANETHEREN'İN HİKAYESİ...
| Manetheren… Trolloc Savaşları sırasında karanlığın karşısında dikilen en güçlü, en onurlu insanların ülkesi. Derler ki bu yüzyıllar süren savaşlar sırasında insanların kazandığı tüm zaferlerde Manetheren’in de payı varmış ve insanlığın Kınlanmayan Kılıcı, nerede darda bir dostu varsa hiç beklemeden yardıma koşarmış. Manetheren gölgedöllerini sayısız kez yenilgiye uğrattı. Özellikle Kral Aemon al Caar al Thorin ile Aes Sedai Kraliçe Eldrene ay Ellan ay Carlan döneminde Manetheren hep ön saflardaydı ve sancaklarının görüntüsü bile korkunç trollocları korkutuyordu. Ancak Shaitan’ın onlar hakkında başka planları vardı. Sadece onun değil… |
| Trolloclar yine Sınırboylarında, büyük bir savaşta Manetheren ordusu ile savaşırken asıl ordunun korunmasız Manetheren’e yürüdüğü haberi alındı. Ve başka hiçbir insan ordusunun başaramayacağı, başarmayı hayal bile edemeyeceği şeyi gerçekleştirdi karısına duyduğu aşk ile yanan Aemon’un yönettiği cesur savaşçılar. Hiç kimsenin dayanamayacağı kadar uzun mesafeyi hiç mola vermeden kat ettiler. Sevdiklerine, vatanlarına ve kraliçelerine duydukları sevgi kamçılıyordu onları. Ve görülmemiş büyüklükteki düşman ordusu Tarendrelle Nehrinin yanında mevzilendiğinde karşılarında Manetheren ordusu duruyordu. Yine de bu yeterli değildi. Askerlerin yanına eşleri ve çocukları, savaşla alakası olmayan ormancılar, balıkçılar, çiftçiler dizilse de bu karanlığın somutlaşmış biçimi gibi toplanmış düşmanın karşısında acınası bir güçtü. İttifaklar bozulmuştu. Paranoyaklaşmış Aridhol yardıma gelmeyecekti, yıllarca korunmalarını Manetheren’e borçlu olanlar ve yıllardır kraliçeyi kıskanan Amyrlin de öyle. Savaş aralıksız günlerce sürdü. Nehir kana boyandı. Tüm savaş boyunca safların önünde savaşan Kızıl El Birliği pes etmedi, tıpkı Aemon ile hücum edip duran Yürek Şövalyeleri gibi. Önlerinde düşmanlarından dağlar yığdılar. Öyle ki Trolloclar soydaşlarını yığarak nehri geçtiler. Manetheren kuvvetleri korktuklarından değil, üzerlerindeki baskıdan dolayı geri çekildiler. Sonradan Emond Meydanı denilecek ovada yapılan son savaşta Manetheren ordusu son savaşçısına kadar katledildi. Ancak o zaman trolloclar sayılamayacak kadar çok olan kayıplarının arasından geçerek Dağ Yuvasına, Manetheren’e yöneldiler. |
| Ancak Eldrene de halkının öldüğünü biliyordu. Aşkı Aemon’un… Manetheren’in… umudun… Yekpare taşa oyularak yapılmış Manetheren’in benzeri bir kez daha yapılamayacak olan sarayının en yüksek kulesine çıktı. İhaneti ve kaçınılmaz sonu görmüştü. Artık yapacak hiçbir şey kalmamıştı. Ve Eldrene, Aemon’un ‘Güneşin Gülü’ diye hitap ettiği güzeller güzeli kraliçe kendini güce açtı. Tek güç ile dolup taşarken gözlerinin önünde sadece Aemon vardı.Ve gerçekten de büyük bir Aes Sedai olan Eldrene’in içindeki güç taştı ve inanılmaz büyüklükte bir patlama meydana geldi. Manetheren geride tek bir iz bırakmadan yok oldu, hala kayda değer büyüklükte olan Trolloc ordusunu da beraberinde götürerek dünya üzerinden silindi. |
| "Kupa kuruyana kadar dans edeceğiz ve ağlamasınlar diye kızları öpeceğiz ve zarları atıp gideceğiz Gölgelerin Jak'ı ile dans etmeye. Ay koştuğunca dans edeceğiz tüm gece, ve kızları hoplatacağız dizlerimizde, ve sonra siz de at süreceksiniz benimle, Gölgelerin Jak'ı ile dans etmeye. Bütün gece şarkı söyleyip bütün gece içeceğiz, ve tüm paramızı harcayacağız kızlara, ve bittiği zaman, çekip gideceğiz, Gölgelerin Jak'ı ile dans etmeye. Bira ve şarapta tat var biraz ve güzel bilekli kızlarda, ama benim asıl aldığım haz, Gölgelerin Jak'ı ile dans etmekte Atacağız zarları nasıl düşerlerse, ve sarılacağız kızlara uzunda olsalar kısa da sonra Genç Mat'i izleyeceğiz nereye çağırırsa Gölgelerin Jak'ı ile dans etmeye" Gölgelerin Jak’ı adlı şarkıdan… ( Gölgelerin Jak'ı Shaitan'a, Karanlıklar Efendisine verilen addır.Bir başka deyişle ölüme.)
|
"Sevgilin bir başkasıyla evlenecek.
Sahip olabileceğin tek toprak çamurlu bir mezar
Solucan yemi olacaksın, yasını kimse tutmayacak
Doğduğun güne lanet edeceksin.
Asker olmaya kalkarsan.
Asker olmaya kalkarsan."
Kızıl El Marşından…
Manetheren Klanında Düzen
Klanımızda bir kast sistemi yoktur. Klan kurucusu, klan kurucusudur, kuşların kanatları olduğu sürece kurucu olduğu için biri ödüllendirilmeyeceği gibi, sadece puan yapan ya da tüm maçlara katılan birine de şeref payesi verilmeyecektir.
Manetheren'e katılmak ve orduda yükselmenin belirli şartları vardır.
- Öncelikle onurlu olacaksınız. Düello isteyen adama arkadaş yaklaşıp birkaç yüz dinar için saldıran adamın alnı karışlanmayı bekliyordur.
- Sonra akıllı olacaksınız. Ve sadık, cesur, dürüst... Oyun... savaş gerçektir ve herkes bunu ciddiye alarak yapmakla mükelleftir. 13. yüzyıldayız, ne bekliyorsunuz, karşınızdakinin gel beni öldür demesini mi? Savaş evcilik oyunu gibi değildir, acımasız olmak ile merhametli olmanın arasındaki fark kadar 'farkında' olmak da fark yaratır. Sözün özü, "Ama bana dört kişi daldınız, şerrefsizler!" diyebilirsiniz ama ciddiye alınmazsınız.
- Oyunu ciddiye almak dedik değil mi? Bunu "Bu ne be! Oyun oynuyoruz bu panpalar komando sanıyorlar kendilerini" diyerek yorumlamayınız. Her zaman oyunda birinci gelen adamın 0-7 oynaması ile gırgır geçeceğimiz gibi her türlü gülünç şeye gülmesini biliriz, gülmeliyiz de; ancak sizlerden tek istenilen biri "Kapı-Kule'den saldırıyorlar!" dediğinde "Ehühe noluyo lan, sanki gerçek savaştayız" dememeniz. Bu türden insanları katrana buluyoruz, şimdiden uyaralım.
- Oyunu ciddiye almak dedik. Komutanların kararlarına uyulması gerekir, tabii "sağ taraftan saldırıyoruz" diyen bir Bayrak-Generalinin emrine o sırada iki kişiyle birden duello eden adamın uymaması ceza gerektiren bir durum değildir. Aslına bakarsanız ceza diye bir şey de yoktur. Ceza nedir ki ya, hem niye gerekir?
İsteyen herkes başvurusunu yapar (özel mesaj yoluyla ya da buradan) Antrenmanlara katılır ve nasıl savaştığını, nasıl bir karakteri olduğunu gösterir. Rütbesi ve görevi verilir, artık bir Manetheren askeridir.
RÜTBE SİSTEMİ
Öncelikle belirtelim ki rütbeler arası geçişler çok kolay yapılmaktadır. Eski Türk ordusunda olduğu gibi, bir savaşta yararlılık gösteren genç bir asker kısa sürede yükselebilir, aynı şekilde bir savaşta yararlılık gösterdi ya da zamanla rütbeleri teker teker atladı diye bir kişi kolaylıkla rütbe kaybedebilir. Kibir, bir şövalyenin en büyük düşmanıdır; zira en büyük ego bile tatmin edilmek ister. Yani bir şövalyenin en büyük düşmanı aslında kendisidir. Gurur ile kibir, sadakat ile kölelik, cesaret ile ahmaklık aralarında çok ince çizgilerin bulunduğu duygulardır; tıpkı tedbirlilik ile korkaklığın, zekilik ile fırsatçılığın, vurdumduymazlık ile gamyemezliğin arasındaki fark gibi. Bir Manetheren savaşçısı, ne olduğunun farkında olmalıdır. Gerisi kendiliğinden gelir.
|
| RÜTBELER Asker:Aramıza yeni katılan savaşçılar. Sancaktar: Deneyim kazanmış, ortama ayak uydurmuş, sorumluluk almaya hazır olanlar. Çavuş: Emirlerinde küçük birer müfreze olan komutanlar. Savaşın kaderini değiştiren hamleleri yapan tecrübe timsalleri. Teğmen: Önden giderek bölüğüne yol gösteren genç subaylar Yüzbaşı / Kaptan : Savaşçıların önderleri, subay sisteminin belkemiği Bayrak Generali : General sınıfı subayların en alt seviyesi. Teğmen-General: Ordunun önemli bir kısmına manevra yaptırma kapasitesi olan general. Yüzbaşı-General: Tecrübe saçan, ortama hakim bakışlarıyla nerede neyin yapılması gerektiğini kestiren komutan. Kumandan-General:Savaşları yönetme kabiliyetine sahip komutan. Mareşal-General:Karanlığın karşısında dikilen savaşçıların çekinmeden izleyebileceği bir komutan, eğer karşınızda o varsa şimdiden geri çekilme konusunda düşünmeye başlayın. |
| GÖREVLENDİRMELER Henüz ayarlanmamıştır... Doğal olarak taburlar da hazır değildir. |
1-Kızıl El Birliği
2-Yürek Şövalyeleri
3-Manetheren Muhafızları
1-a) Kızıl El Bölükleri
2-a) Şövalye Bölükleri
3-a) Muhafız Bölükleri [/td]
BİZİ BİZ YAPAN ŞEYLER
- Onurlu savaşmamız.
- Savaş taktiklerimiz.
Evet, sadece bu ikisi. Şimdi biraz bunlardan bahsedelim.
Onurlu savaşıyoruz diyebilecek kadar cesuruz çünkü biz yenildiğimiz zaman rakibimizin elini sıkabiliriz. Onurlu savaşıyoruz, evet; çünkü biz kaybettiğimizde ne utançla başımızı öne eğeriz ne de faturayı birkaç askerin ya da bir komutanın üzerine yıkarız. Onurlu savaşıyoruz, çünkü biz takipçilerimizden sadece uygun bir şövalye yemini etmelerini istiyoruz. Eğer bu yeminin sadece oyunun gerçekçi olması için, efendime söyleyeyim, klana katılmak için bir formalite olması için edildiğine inanıyorsanız yanlış yerdesiniz. Kreş yolun karşısında. Biz ekibimizdekilerle ağabey-kardeş, ast-üst ilişkisinin yanı sıra sıkı bir dostluk istiyoruz. Bunun için de insan olmak gerekir ki... bu noktada kelimenin tam anlamıyla affınıza sığınarak belirli bir kalıp çizerek bir insanlık tanımı yapıyoruz.
ŞÖVALYELİK YEMİNİ
- Kutsal saydığın değerleri ölümü pahasına koru, her ne olursa olsun. Ve bunlar hakkında ne üstlerine, ne sevdiklerine ne de düşmanlarına, hiç kimseye hesap verme.
- Savunmasız ve acizleri korurken onlara saygı göster. Koru demiyorum bile.
- Arkadaşlarını, komutanlarını,taburunu ve Manetheren'i sev.
- Düşmandan önce savaş meydanından geri çekilme. Ölüm bir son değildir, canın onurunun yanında bir hiçtir.
- Tek bir bayana karşı aşk besle ve ona bağlı ol. Tabii aldatmadığın sürece istediğin haltı yemekte... diğer bir deyişle istediğin kadar eğlenmekte serbestsin.
- Kötülüklerin ve acımasızlığın karşısında dur. Belindeki kılıcın hakkını ancak bu şekilde verebilirsin.
- İnandığı değerlerle çakışmadığı sürece, emri altında olduğu amirlerinin tüm emirlerine uy. İsyankarlık, dürüst olduğu sürece desteklenir, ancak bir ekibin parçası olan kişinin kararları herkesi etkileyecektir. Sen buraya gelirken bunu kabul ettin, diğer herkes gibi. Senin bencilliğinin de başkasını etkileyeceğini, aynı durumun senin başına gelebileceğini unutma.
- Sözüne sadık ol, onurunu küçük düşürecek davranışlardan uzak dur.Küfür sadece sahibini alçaltır; elde edilen rahatlık, ishal olmuş ağızların tatmin olması küfrün hedefindeki kişinin bile utanmasını gerektiren bir durumdur. Ve acımasını...
- Cömert ol, kendine gösterilen iyiliği asla unutma. Şövalyelik bir rütbe değil, bir yaşam biçimidir. Karşındakinin rütbesi ne olursa olsun onun onurunun hakkını ver.
- Her durumda doğruluğun ve iyiliğin temsilcisi ol.Bunu yapmak idealist olmak demektir. Bir idealist her zaman kendi savunduğu ülkünün arkasından gider, başkasının getirdiği fikirleri bir dogma misali kabullenmez ve bağnazlık yapmaz. Doğruyu ve iyiliği kendin belirle ve ona uy.
- Düşmanına saygı duy, yendiğin rakibinle dalga geçsen de, uygun düzeyde eğlensen de onuruna laf etme.
Bizi biz yapan şeylerin ikincisi de savaş taktikleridir. Oyunu ciddiye alıyoruz ve her şeyle dalga geçebilen insanların toplandığı bir klan oluşturuyoruz. Peki daha önce yapılmamış olanları nasıl gerçekleştireceğiz?
Efendim, şimdi biz antrenmanlarda birer kılıç verip askerlerin birbirine girmesini izlemiyoruz. Her türden eğitimi vermenin yanı sıra grup çalışmalarının da alasını yapıyoruz. Zamanı geldiğinde karşınıza tek kişilik ordular çıkarabileceğimiz gibi muntazam bir ölüm taburu ile saflarınızı biçmeye hazır olacağız.
Şakaydı.
(Yani kendimize güvensek de, size saygımız sonsuz. Sizi küçümsediğimizi sanmayın.)
Şimdi, onurluyuz ve korkumuz yok dedik, herkesin onurlu olmasını isteriz dedik; eh bunları demişken taktiklerimizi saklamak bu ne perhiz bu ne lahana turşusu denilecek bir durum oluştururdu. O yüzden taktiklerimizi sıralarız, isterseniz yararlanabilirsiniz. Telif hakkı Papua Yeni Gine Ülkü Ocaklarına aittir.
SAVAŞ TAKTİKLERİ
1- Mızrak hücumu: Mızrak neye benzer? Ters bir 'V' harfine. Süvariler, ve gerektiğinde piyadeler, bu tarz bir hücuma hazır olmalıdır. Mızrak hücumu emri verildiğinde düşmanın dağınık saflarının üzerine bir balyoz gibi inecek süvariler harekete geçecektir. Aynı şekilde piyadeler düzenli bir saf oluşturacaktır. Ağır piyadeler, tüm 'zeki' düşmanların yapacağı tarzda bir hamleyi bekledikleri için kanatlarda yer alacak, hafif piyadeler ise merkezde duracak ve düşmanın kapana girmesi için kışkırtma görevini yerine getirecektir.
2- Kaya düzeni: Bir süvari hücumunun gücü nedir? Bir süvari hücumunun güçlü olmasının tek şartı hızlı olmasıdır, tek avantajı da budur. Bir kaya gibi sert ve kararlı saf oluşturmuş, kare şeklinde saf tutmuş piyadeler her türden süvari hücumunu durdurabilecek kapasitede olacaktır. Kayanın ortasında ise şimşek misali oklarıyla düşmanı avlayan okçular bulunacaktır.
3- Ok yağmuru: Kale kuşatmalarında en büyük kayıplar surları zorlarken verilir. Bunun nedeni uzak mesafe birliklerinin savunmasız bir şekilde surlara tırmanan piyadelere zarar vermesidir. Ok yağmuru, düşmanın başını kaldıramamasını ve piyadelerin işlerini güvenli bir şekilde yerine getirebilmesini sağlayacaktır. Ok yağmuru olması gerektiği gibi yapılırsa okçuların saklanmasına bile gerek kalmayacaktır.
gerisi de var...
[GODS] Guardians Of Dead Souls klanı ile birleşmiş bulunuyoruz.
_-_EKİBİMİZ_-_
Manetheren_Y-G_Falathar
Manetheren_K-G_Securis
Manetheren_Kaptan_KulTigin
Manetheren_Çavuş_Ogius
Manetheren_Çavuş_Sarnav
Manetheren_Sancaktar_Ronnard
Manetheren_Sancaktar_Belgoras
Manetheren_Asker_Mulfric
Başvuru yapan arkadaşlar görevleri hemen verilmese bile buraya eklenecektir. Ha, doğrudan belirtmek de gerekebilir: ÜYE ALIMI AÇIKTIR
Dovie'andi se tovya sagain
(Zarları atma zamanı)
(Zarları atma zamanı)
Klan sayfasının dağınıklığından ötürü özür dileriz... "Görüntüye önem vermiyoruz ki biz, siz bir de savaşta görün!" diye çevirmeye falan kalkmayacağım, idare edin artık 
