Kitap okumak faydasız mı?

Kitap okumanın gerçekten "büyük" faydaları olduğunu düşünüyor musunuz? (oylamadan önce metni okuyun)


  • Total voters
    45

Users who are viewing this thread

Nizamülmülk'ü yazacaktım fakat onun kitabı günümüzde ütopya niteliğinde. Kendi devri için olması muhtemel ama şu devirde öyle bir devlet adamı olmak yürek ister.

Makyavelli konusunda hâlâ aynı görüşteyim. Bugün yaşasaydı bambaşka eserler çıkarırdı.
 
Demokrasiyi asla istemez. Bilakis, hükümdara, devlete önem verir (mutlak monarşi). Prens çok ama çok önemli bir kitaptır. Siyaset bilimi için vazgeçilmezdir.
"Hükümdarın dindar görünmesi hiçbir şeyin gerekli olmadığı kadar gereklidir. Genellikle insanlar ellerinden çok gözleriyle yargılarlar; çünkü herkes görür, ama çok az kişi ne olduğunu algılar."
Bu lafı yüzyıllar önce söylemiş, doğrulunu da bizzat yaşıyoruz. Machiavelli hayalperest değildir. Oldukça donanımlı bir adamdır. Kitap yanlış lanse ediliyor. Bu kitap halkı yönetenler için yazılmıştır. Zaten bizzat hükümdara yazıyor. Dolayısıyla, bir şirket yöneticisine yönetme anlamında bir katkı sağlamaz.
 
Başlıkta kitaplar yerine "edebî metinler" yazılabilir.
Faydası var mı sorusuna gelince, bence vardır. Edebi metinler en basitinden kelime dağarcığını genişletir. Yeni ifade şekilleri öğrenirsin ve kendini daha iyi ifade edersin. Ben bu yüzden okuyorum.

Kelime dağarcığı sağda solda rast geldiğin herhangi bir metini okurken de gelişiyor zaten. Edebi metinleri özel yapan, fark yaratmasını sağlayan herhangi bir yararı yok hala.
 
Hocam Prens'i okuyan biri olarak söylüyorum ki o dönemin İtalya'sı göz önüne alındığında Makyavelli'nin kafasındaki İtalya'nın siyasi birliği profili onun için bir hayaldir. Yoksa tabiki de hayalperest birisi değildi. Dönemin şartları gereği İtalya için olması gerekeni yazmıştır. Günümüz siyaseti o döneme göre daha pragmatist ve gündemi çabuk değişen teknolojik devrin ürünü. Bu bağlamda, Prens herhangi bir siyaset bilimcisine bir katkı sağlar ki (ben siyaset bilimi okudum), bu bakımdan tartışılmaz bir eser onda hem fikirim.
 
Niccolò Machiavelli'nin kitaplarını dönemin(16.yy) bir çok devlet büyüğü(bknz. Kanuni.) okumuş ve benimsemiştir. Prens, siyaset felsefesinin yapı taşlarındandır. Hala daha siyaset ve hukuk öğrencilerine akademisyenler tarafından okutulmaktadır. Tavsiyemdir.

Her ne kadar yanlışlıkla; "Kitap okumak faydasız mı?" anketine hayır demişte olsam, Kitap okumak kişiden kişiye değişen, kimi için kafa dağıtan ve ufkunu genişleten, kimi için ise vakit kaybından öte bir şey değildir. Burada kişi ve kişilerin yapmış olduğu kitap seçimleri de büyük önem arz etmektedir.
 
Last edited:
@Cevapsız Sorular
Asla istemez. Bu konuda kesinlikle eminim ben. Avrupa kaynaklarında faşizmin ilham babası olduğu yazar. Düşünceleri ve söylemleri Totalitarizm'i savunur. Demokrasiyi savunduğu bir cümlesini kaynak olarak gösterebilir misin?
 
Last edited:
Kelime dağarcığı sağda solda rast geldiğin herhangi bir metini okurken de gelişiyor zaten. Edebi metinleri özel yapan, fark yaratmasını sağlayan herhangi bir yararı yok hala.
Unlu edebi metinleri ozel yapan sey isini iyi bilen insanlar tarafindan yapilmis olmasi iste. Milleti goruyorum Game of Thrones teorileri, inci sozluk hikayeleri falan okuyor bunlar da kurgu metin iste. Bunu profesyonel olarak yapana romanci/oykucu diyoruz iste onlari okumasi da daha zevkli oluyor, hakkinda dusunecek konusacak daha fazla sey buluyoruz.
Film neden izlenirse roman da benzer sebeplerden okunur cok ekstra bir sey bekleme tabi. Bazen edebi metinlerden zevk almak icin birazcik aliskanlik edinmek o yonde zevk gelistirmek sabretmek gerekir. Cocuklarin komplike yiyecekleri karniyariki, tulum peynirini sevmemesi gibi bir sey bu. Biraz deneyim kazaninca seversin bazi seyleri.
 
Kitap okuyanları hiçbir zaman bir üst sınıfa almak zorunda değilsin. Çorba doldururken birini kepçe kullandığı için takdir etmezsin, ama kullanmıyorsa elinde daha iyi ne olabilir sorusu parlar. Kitap konusunda da böyle, kitap sadece bir yöntemdir.

Klasik roman veya roman konusuna gelirsek. Seni gerçekten sıkmak istemediğim için aslında hiçbir iletisi olmayan romanların dahi okunabileceğinin mantıklı nedenini anlatmıyorum, pas.
İnsan sevdiği şeyleri yaptığında mutlu olur, kafasını boşaltır, rahatlar. Bu bir ihtiyaçtır. Haz diyebiliriz, ilgi diyebiliriz...
Bir kitabı okuyarak o dönemin toplumu hakkında çıkarımlar yapabilirsin, bu da gayet önemli bir şey. Yazarın bilinçsiz bi şekilde yaptığı-yapmadığı vurgulardan, o döneme göre normal kabul edilen şeyleri vs anlayabilirsin.
nasıl sinemaya gidip film izliyorsak roman okumakta öyle bir aktivite. hoşuna giden bir konudaki romanı/filmi izliyorsun. bilmediğin yeni bir hikaye, macera izleyip heyecanlanıp,üzülüp yeri gelince sevinmek istiyorsun. yeni bir şeyler görüp haz almak istiyorsun. işte bunun içinde film izlersin kitap okursun ya da tiyatroya gidersin talk show izlersin.
romanlar insan karakterini geliştirmeyi değiştirmeyi de sağlıyor. kişisel gelişim kitapları okunacağına bu tür kitapların okunması insan için daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. bazı kitaplar gerçekten oksimoron olabiliyor. ya da pirus zaferine neden olabiliyor insan psikolojisi için.
Edebi metinler en basitinden kelime dağarcığını genişletir. Yeni ifade şekilleri öğrenirsin ve kendini daha iyi ifade edersin.

Ara metin olarak şundan da bahsedeyim, güneşin seni ısıtmaması ışık vermediği anlamına gelmez. Ya güneli yeri bilmiyorsundur ya da günelinden feragat etmeyi.

Roman yazarları ister büyük ister küçük olsun, biz popomuzu silmeye peçete ararken çıkarımlar yapmak için oturup hareketlerimizi izleyen adamlardır. Bunlar az zekidir küçük, çok zekidir büyük çıkarımlar yapar. Bunları antoloji gibi bir araya getirip bir hikayeymiş gibi anlatır. Neden daha bilimsel bir şekilde dile getirmiyor diye soracaksan ben de sana sorayım, etrafına “Sefiller”i mi yoksa “Incognito”yu mu sorarsan daha çok geri dönüş alırsın? Halbuki ana iletiler ikisinde de aynı, ödev-ahlak ilişkisi. Ama bir abimiz bunu romanlaştırarak anlatırken diğeri nöroloji kitabı yazmayı tercih etmiş. Bakın bu konu hakkında yazılmış demiyorum Sefiller için, bizzat ödev-ahlak mekanizmaları anlatılmış. Ama roman bir iletinin yerine ulaşması açısından çoklu yöntemlere sahiptir ve daha etkilidir. Bu yüzden daha çok tercih edilir, daha çok tercih edildiği için de daha çok yazılır. Bu yüzden rahatlıkla söyleyebilirim ki piyasada öğrenme sürecinde seni besleyecek roman sayısı göndergesel kitap sayısından daha fazla. Tabii sayısı fazla diyorum, seni besleyeceğinin garantisini vermiyorum. Eğer burada senin için bir gelişim çizelgesi oluşturmaktan ziyade “kitap” kavramını tartıyorsak, senden benden bağımsız varlığını ortaya koymamız gerekiyor.
Bu arada romanların öğreticiliğinde genel “bilgi”yi baz aldım. Veri yani. Eğer sen pozitif bilgi arayışındaysan, şapur şupur ye beni Hegel diyorsan orası başka, şimdi kitaplara bakış açın için nereden yola çıktığını anlayabilirim. Ama yine yanlış yoldasın kanka. Dünya üzerindeki tüm bilgiler birbiriyle bağlantılıdır, her biri de kendine temas eden yeni bağlarla anlam genişlemesine uğrar. Bu yüzden aynı kitap her okuyuşunda sana farklı anlamlar çağrıştırır. O yüzden kişisel inisiyatifini pozitif verilere adanmak için kullansan bile bunun etrafına bir çizgi çektiğinde verimini de kısıtlarsın. Somut veriler dışında bazen soyut, bazen içe dönük, bazen duygusal, bazen kutsal, bazen amaçsal, bazen gündelik hayatı ilgilendiren bazı şeyleri de öğrenmen lazım ki her birinin arasındaki ortak noktaları birbirine bağlayıp elindeki verinin aslında nelere kadir olduğunu görebilesin. Bu bilgi dolaşıklığını da en iyi romanlar sağlıyor diye düşünüyorummmmmmmmmmm
Finişşş


Okumak önemli değildir. "okudum, ee yani" diyorsan, kusura bakma sen sayfaları çevirmiş oluyorsun. Doğru kitaplar seçmeli, onları okuyup üzerlerinde değerlendirme yapmalısın. Kafa yormalısın. Hayvan Çiftliğini okuyup bugünün ve o zamanın siyasi dünyasını karşılaştırabilirsin, insanın açgözlülüğü hakkında düşünebilirsin. Hayvan Çiftliği hakkında yazılan makaleleri, yorumları okuyabilirsin. Bunlar insana neler katar hiç haberin yok.

Burada Homeros’un demek istediğini anlamamışsın, o yüzden farklı düşünceler üzerinden çatışmaya devam etmişsiniz. Makaleler, bloglar, yazılar orijinal yapıttan bağımsız fikirler gibi düşünüp haklı olarak “ben roman diyorum roman” dedin. Ama burada kast ettiği makale-blog-yazılar senin okurken gözünden kaçan veya bilgi kapasiteni aşan bir tartma gerektiren detayların insanlar tarafından yakalanması ve senin kafanda somutlaşması için detayın yazarın aklına nereden geldiğinin ve nereye gitmesibin amaçlandığının anlatılmasını içeren yazılardır. Yani senin için, kapasiteni aşan kitapları da okumanı sağlayacak bir velinimet. Dobra konuşuyorum, çünkü karşımda gereksiz romantizme ihtiyaç duyan bir mantalite görmüyorum.
 
Last edited:
Kimsenin yazdığını okumadan atlıyorum.
Evet "doğru" kitapları okumanın faydası büyüktür.
1- Olay örgüsü senin için bir anlam ifade etmeyebilir, çoğunlukla absürt değilse pek önemli de değil ancak olay örgüsü içinde geçen tüm eylemleri sen istemesen bile zihnine alır ve hayatına uygulamaya başlarsın. Bir karakterin konuşması, hayal ettiğin davranışı, olaylar karşısındaki tepkileri senin yeni karakterini oluşturman da fayda sağlayabilir. Hayatı bir film veya kitap sahnesi olarak görmen, ne tür eylemler gerçekleştireceğini etkiler. Nitekim hayatta bir rol yapma durumundan farklı değildir zaten.
Bu noktada sandığının aksine bir şeyleri unutmuyorsun, bilinçaltının o kadar derinine işliyor ki hatırlamıyorsun sadece. Yeri ve vakti geldiğinde o bilgi için bir ateşleme oluştuğunda beyninde, anlayacaksın ne kast ettiğimi.
2- Kullanılan kelimeler, oluşturulan cümleler, betimlemeler tamamı okuduğun dil hakkında sana bilgi verir ve vizyonunu geliştirir. 1 cümleyi 20 farklı şekilde yazmayı, en vurucu hangisi, en basiti hangisi ayrımını yapmayı öğrenirsin! Hatta bu seni pek çok konuda ileri taşıyabilir. CV yazarken bir lamba değiştirme yeteneğini tanımlamak gibi ; ). Ya da 10.000 kelimelik bir ödevde 1 bilgiyi 20 farklı cümle ile anlatmak gibi.
3- Konuşma tarzına etki eder. Eğer kitap seni etkisi altına alabilmişse, hangi dönemi konu alıyorsa (madamdan tut, cublokkoya) kelimeleri istemeden hazinene alır günlük hayatta kullanmaya başlarsın.
4- Etkili konuşma ve hitabet yeteneğini geliştirebilirsin. Doğru eserleri okuduğunda anlayacaksın ki, yazarın hitabet yeteneği ne kadarsa, o kadar gelişirsin.
5- Hayal gücünü dolaylı olarak yaratıcılığını, dolaylı olarak vizyonunu, dolaylı olarak görü yeteneklerini geliştirir. Sadece gözlerinle kelimeleri okuyarak kafanda kurduğun sesler, görüntüler, çevre etkileşimlerinin etkisini herhangi bir video veya podcastten edinemezsin.
ve son madde; okuduğunu anlama ve yazma becerilerini geliştirmiş oluyorsun ki sanırım mevcut dönemin en büyük sorunu bu, kapitalist fikirler yüzünden "çok satanlar" aşırı basit ve kalitesiz içerik oluyor. Bir şekilde gerçekten iyi bir dille (bakın sade demiyorum, basit diyorum.) yazılmış eserler, nadiren de olsa bu listeye girerse ne ala!..

Tüm bunların yanı sıra olay aslında "okumak". Kitaptan veya düşük ışıklı, arkadan aydınlatmalı bir cihazdan okumanın pek farkı yok.


Sosyolojik özelliklerden bahsetmeme gerek var mı bilmiyorum... Bir dönemi öğrenmek, anlamak, yaşamak için eserlerini okuman gerekir. Örnek olarak Türk, Rus, İngiliz, Amerikan, Fransız, İtalyan gibi gibi yazarların klasik eserleri mesela dönemin siyasal yapısı, halkın sosyokültürel yapısı, tabuları hakkında sana harika bir bilgi hazinesi sunuyor. Bunları herhangi bir belgeselden, videodan, öğrenmen daha kolaydır ancak bu öğrendiğin görüntülerle yazarın dilinden bir nevi halkın dilinden okudukların ile hayal gücünü kullanarak birleştirmeyi dene bakalım...

En kısa haliyle, Doğru edebi eserleri (sosyolojiden kurguya kadar [Kurgu eserleri okumakta hayal gücünü geliştirmenin harika yollarından biridir, Dörtyol hanında Homeros vardı hala duruyor mu bilmiyorum çok uzağım oraya] pek çok alanda doğru eserleri seçmek) okumanın katacağı faydalar saymakla bitecek değil. Çünkü yüz yıllardır süre gelen bir eylem. Yanlış olsa geliştirmeye değiştirmeye çalışırdık insanlar gibi. Kapitalizmin ucu boklu değneyi vurdu bu olaya da o yüzden "Kitap okuyan / okumayan" tarzı bir "sınıflandırma" çıktı.

Ve açıkça söylüyorum

Yani ne artısı var ne eksisi, kitap okuyanları ayrı bir üst sınıfa almak zorunda değiliz.
Bunu yapan kişileri hayatınızda tutmayın. Kitap okumak kadar okumamakta bir tercihtir, insanların tercihleri de özgürlükleridir. Size ve zarar görmesini istemediğiniz şeylere zarar vermediği müddetçe özgürlüklere karışmayın. Kendi özgürlüklerinizi de kendi etrafınızda yapın, başkasının özgürlüğünü işgal etmeyin.
Starbucks kahvesi içen plebdir.
Yok efendim filtre kahve bir yaşam stilidir.
Çay en alasıdır gibi gibi gereksiz boş muhabbet çevirin tabi ama cidden sizi bunun için yargılayan biri varsa (veya siz yargılıyorsanız toksiksiniz) toksiktir. Atın gitsin. Hadi eyvallah.
 
kitap okumamakta bir tercih ve kitap okuyanları ayrı bir üst sınıfa almak zorunda değiliz ancak kitap okumadan ve ekonomik özgürlüğünüz olmadan kendinizi gerçekleştirmeyi nasıl düşünüyorsunuz? şimdi bir ev genişliği kadar kütüphanesi olan insanla ben ve benim gibi insanlar bir mi? bir medvedevlere bir atatürklere bakın yoksulluklarına rağmen dişinden tırnağından para ayırıp kitap alıp okuyor. sanırım atatürk neden atatürkdür sorusunun bir cevabı da burada yatıyor. diğer insanlardan gerçek anlamda farklı çünkü. beyin kimyası farklı işliyor.

sonuç olarak, içinizden geliyorsa okumaya başlayın ve okumaya devam ederken içinizden gelerek devam ediyorsanız okumayı bitirene kadar okuyun derim. öbür türlü pek bir faidesi de yoktur... eşeğe altın semeri vursan gene eşek.
 
Last edited:
kitap okumamakta bir tercih ve kitap okuyanları ayrı bir üst sınıfa almak zorunda değiliz ancak kitap okumadan ve ekonomik özgürlüğünüz olmadan kendinizi gerçekleştirmeyi nasıl düşünüyorsunuz? şimdi bir ev genişliği kadar kütüphanesi olan insanla ben ve benim gibi insanlar bir mi? bir medvedevlere bir atatürklere bakın yoksulluklarına rağmen dişinden tırnağından para ayırıp kitap alıp okuyor. sanırım atatürk neden atatürkdür sorusunun bir cevabı da burada yatıyor. diğer insanlardan gerçek anlamda farklı çünkü. beyin kimyası farklı işliyor.

sonuç olarak, içinizden geliyorsa okumaya başlayın ve okumaya devam ederken içinizden gelerek devam ediyorsanız okumayı bitirene kadar okuyun derim. öbür türlü pek bir faidesi de yoktur... eşeğe altın semeri vursan gene eşek.

Kendini geliştirmen için sadece kitap okumana gerek yok, yalnızca "okuman" yeterli. İnternette binlerce makale okudum ve beynimde herhangi bir kitaptan daha da yer ettiler çünkü aradığım şeylerdi. Kitaplarda ise umduğunuz bilgiler her zaman karşınıza çıkamayabiliyorlar. Sondaki eşekli cümle olmamış biraz daha kitap oku sen böylece anlatım bozukluğunun da önüne geçmiş olursun.



Siz kitap sadece roman olarak mı görüyorsunuz? Bu, tüm sinema tarihini Netflix ten ibret sanmakla aynı şeydir.

Kaç kere daha belirtmemiz gerekiyor bilmiyorum ama bazı öğretici felsefi kitaplar vs. bu argümanın dışında kalıyor dedik.
 
Kendini geliştirmen için sadece kitap okumana gerek yok, yalnızca "okuman" yeterli. İnternette binlerce makale okudum ve beynimde herhangi bir kitaptan daha da yer ettiler çünkü aradığım şeylerdi. Kitaplarda ise umduğunuz bilgiler her zaman karşınıza çıkamayabiliyorlar. Sondaki eşekli cümle olmamış biraz daha kitap oku sen böylece anlatım bozukluğunun da önüne geçmiş olursun.





Kaç kere daha belirtmemiz gerekiyor bilmiyorum ama bazı öğretici felsefi kitaplar vs. bu argümanın dışında kalıyor dedik.
Haklısınız ancak şöyle bir sorun var.
En başta kitap okumanız gerekiyor. makale ile olacak iş değil bu. bir kitabı okumadan önce zaten sana tam olarak neler verebileceğini kestiremiyorsan o kitabı seçerken yanlış seçimde bulunmuşsun. kitaplar o dönemine göre ve belli konuların üzerine temel alınarak yazılmış kitaplardır. kitabın yazarı olan yazarın zihniyeti ve bakış açısıdır. bilgileridir. deneyimleridir. tecrübeleridir. eğlencedir. zevkidir. makalelerin bütünüdür diyebiliriz yani. söylediğim cümleyi de sen alın diye söylemedim genel olarak söyledim.
 
Kitap okumak ile dijital ortamda herhangi bir şey okumanın tek farkı kitabı yakmadığın kaybetmediğin sürece var olacak, fiziksel olarak elinin altında olabilecek bir madde olması.
Dijital ortamda ise doğal olarak daha yüksek kayıp şansın var. En azından çevrimdışı olarak içeriklerin %90'ı erişilemez durumda modern dünyada.

Bu şey gibi bir oyunu steamden de alabilirsin, DVD olarakta. Bu oyunu ne kadar sevdiğine bağlıdır. Eğer mount blade oyunlarını kolektör olarak almışsam bu oyunu sevdiğim içindir. Kitaplarda da benzer bir mantık var.

Ve kaçınılmaz sonuç: Zevkler ve renkler tartışılmamalıdır, boş bir tartışmadan öteye gitmez bu.

Okumak şarttır, nereden okuduğun ise zevk. Bu yüzden "Kitap okumak faydasız mı?" gibi bir soru saçmalıktan ibarettir. Doğru soru "Kitaplar (nesne) faydasız mı?" olmalıdır senin için.
 
Ya öylede, bir de şöyle bir durum var. kitabı doğal yolla, elle fiziksel temas okuyarak okumak, hissetmek var. birde internetten yapay yolla ve aklından uçup gitmesi daha kolay, hissetmeden okumak var. bu yüzden 'kitap pek okumuyorum ama makaleciyiz' diyen tayfayı biraz oksi moron buluyorum. ama o da bir şeydir gene. çünkü bilgi bilgi kristof kolomb'un kaç senesinde amerikaya gittiğini, haçova savaşı kaç senesinde falan bilsen ne olacak. önemli şey değil bunlar. mantığını bilmen lazım bunun içinde makale değil makaleleri ve hikayelerin/bölümlerin/makalelerin bütünün toplandığı 'kitabı' okuman lazım. mantığını kavraman lazım. ha ama gene ezberlenmesi gereken şeylerde var tabii...
 
Last edited:
Kitap okumak ile dijital ortamda herhangi bir şey okumanın tek farkı kitabı yakmadığın kaybetmediğin sürece var olacak, fiziksel olarak elinin altında olabilecek bir madde olması.
Dijital ortamda ise doğal olarak daha yüksek kayıp şansın var. En azından çevrimdışı olarak içeriklerin %90'ı erişilemez durumda modern dünyada.

Bu şey gibi bir oyunu steamden de alabilirsin, DVD olarakta. Bu oyunu ne kadar sevdiğine bağlıdır. Eğer mount blade oyunlarını kolektör olarak almışsam bu oyunu sevdiğim içindir. Kitaplarda da benzer bir mantık var.

Ve kaçınılmaz sonuç: Zevkler ve renkler tartışılmamalıdır, boş bir tartışmadan öteye gitmez bu.

Okumak şarttır, nereden okuduğun ise zevk. Bu yüzden "Kitap okumak faydasız mı?" gibi bir soru saçmalıktan ibarettir. Doğru soru "Kitaplar (nesne) faydasız mı?" olmalıdır senin için.

Bence metnin tamamına yakınında saçmalamışsın. Modern çağ diyorsan eğer modern çağda artık internete bağlı olmayan nesne kalmadı. Her yerden internete bağlanabiliyorsun (extrem durumlar istisna).

Diyorsun ki kitabı kaybetmediğin yakmadığın sürece fiziksel olarak orda duracak. Ama sen 7/24 sürekli fiziksel anlamda yanında bir kitap bile taşıyamayacakken, cebinde internete bağlanan cihazla milyonlarca kitaba *anında* erişim sağlayabilme olanağın var. Ayrıca o kitapların durması bir işe yaramıyor %90 olasılıkla okuduğun bir kitabı tekrar okumazsın. Ve bilişim alanında okuyan biri olarak söylüyorum internetteki kaynakların kaybolma olasılıkları, senin kitabını kaybetme olasılığından daha düşüktür.

Ayrıca bu konuda zevkleri veya renkleri tartışmıyoruz. Tekrar aynı şeyleri söylemeyceğim. Attığın post saçmalık ve faso fiso herhangi bir düşünce temeli yok.


Ya öylede, bir de şöyle bir durum var. kitabı doğal yolla, elle fiziksel temas okuyarak okumak, hissetmek var. birde internetten yapay yolla ve aklından uçup gitmesi daha kolay, hissetmeden okumak var. bu yüzden 'kitap pek okumuyorum ama makaleciyiz' diyen tayfayı biraz oksi moron buluyorum. ama o da bir şeydir gene. çünkü bilgi bilgi kristof kolomb'un kaç senesinde amerikaya gittiğini, haçova savaşı kaç senesinde falan bilsen ne olacak. önemli şey değil bunlar. mantığını bilmen lazım bunun içinde makale değil makaleleri ve hikayelerin/bölümlerin/makalelerin bütünün toplandığı 'kitabı' okuman lazım. mantığını kavraman lazım. ha ama gene ezberlenmesi gereken şeylerde var tabii...

Elle fiziksel olarak temas etmek sadece işi daha zevkli hale getirir gelişim açısından bir işlevi olacağını sanmıyorum. Ayrıca tarihte mantığı vurgulamışsın ama tarih branşında mantık değil asıl söz konusu olan düşünce prensibinin neden-sonuç ilişkileri olduğu bilimsel bir gerçektir.

Açıkçası sanırım makale diyince senin aklına sadece "şu olay şu zamanda olmuştur bu olay bu zamanda olmuştur" gibisinden yüzeysel şeyler anlatan metin dizileri geliyor. Gidip biraz tarihi makaleler okumanı tavsiye ederim. O zaman makalenin işlevini daha iyi oturtursun aklında.
 
Last edited:
Bence metnin tamamına yakınında saçmalamışsın. Modern çağ diyorsan eğer modern çağda artık internete bağlı olmayan nesne kalmadı. Her yerden internete bağlanabiliyorsun (extrem durumlar istisna).

Diyorsun ki kitabı kaybetmediğin yakmadığın sürece fiziksel olarak orda duracak. Ama sen 7/24 sürekli fiziksel anlamda yanında bir kitap bile taşıyamayacakken, cebinde internete bağlanan cihazla milyonlarca kitaba *anında* erişim sağlayabilme olanağın var. Ayrıca o kitapların durması bir işe yaramıyor %90 olasılıkla okuduğun bir kitabı tekrar okumazsın. Ve bilişim alanında okuyan biri olarak söylüyorum internetteki kaynakların kaybolma olasılıkları, senin kitabını kaybetme olasılığından daha düşüktür.

Ayrıca bu konuda zevkleri veya renkleri tartışmıyoruz. Tekrar aynı şeyleri söylemeyceğim. Attığın post saçmalık ve faso fiso herhangi bir düşünce temeli yok.


Elle fiziksel olarak temas etmek sadece işi daha zevkli hale getirir gelişim açısından bir işlevi olacağını sanmıyorum. Ayrıca tarihte mantığı vurgulamışsın ama tarih branşında mantık değil asıl söz konusu olan düşünce prensibinin neden-sonuç ilişkileri olduğu bilimsel bir gerçektir.

Açıkçası sanırım makale diyince senin aklına sadece "şu olay şu zamanda olmuştur bu olay bu zamanda olmuştur" gibisinden yüzeysel şeyler anlatan metin dizileri geliyor. Gidip biraz tarihi makaleler okumanı tavsiye ederim. O zaman makalenin işlevini daha iyi oturtursun aklında.

Tarihi mantık dediğin kısmında, orada paragrafı ayırmamışım başka birisinden bahsetmiştim orada.

Ancak dediğimin sonuna kadar yanındayım İnternet polyancılıkı yapmanında hiçbir anlamı yok! yok işte yanında taşıyabiliyormuşsun da, direkt erişebiliyormuşsun da, her şeyi bir tıkla halledebiliyormuşsun da... bunların hiçbir ö n e m i yok. bunların hepsi oksi-moron özellikler-nitelikler. 'cebinde internete bağlanan cihazla' diye bahsetmişsin ama bir tahmin et bakalım? cahillik de bununla paralel bir şekilde daha da çok artmadı mı? özel olmamasına rağmen kendisini özel hisseden insanlar artmadı mı? bu bağlamda mutsuzluk daha da çok artmadı mı? bu bağlamda 'kaybolan' 'gerçeklikten kopuk andaval' insanlar artmadı mı? hepside bazılarını ağına düşürmek isteyen 'sosyal bazı oluşumlar', sosyal medya(instagram-youtube çöplüğü), internette ki 'bilgiler' 'makaleler' yüzünden.

"internetteki kaynakların kaybolma olasılıkları, senin kitabını kaybetme olasılığından daha düşüktür." bu gibi düşüncelerin hiçbirinin yaşadığımız 'evren' içerisinde 'rasyonel' bir geçerliliği yok dostum. gerçek hayat böyle işlemiyor. bunlar evrenin umrunda değil. bunlar bizim, insanoğlunun doğasının ve işleyişinin, işleyiş tarzının umrun da değil.

"Elle fiziksel olarak temas etmek sadece işi daha zevkli hale getirir gelişim açısından bir işlevi olacağını sanmıyorum. " sen hiçbir şekilde çaba harcamadan, bir miktar sıkıntı çekmeden bir şey öğrenemezsin ve öğrendiklerinden de tatmin, mutlu hissetmezsin. bu kesin bir kural. mamafih bir işi yaparken ne kadar çok zevk alırsan o iş için daha çok efor sarfedip kendini o işle daha çok özdeşleştirirsin. özdeşleşirsin o yaptığın şeyle. bu sayede de o yaptığın işine daha çok hakim olursun.ona göre gerçek bir farkındalığa sahip olursun..

biz esasında hala o ilkel mankind'ız ve yaklaşık son 50-60 yıldır kendimize daha çok vakit ayırabilmeye başladık. Yüz binlerce yılın aksine bu çok az bir miktar. her şeyin doğrusunu ve gerçeğini kavramımıza daha çook var. bu yüzden bu devirde alçak gönüllü olmakta en iyisidir. çünkü bir b*k bildiğimiz falan yok.
 
Last edited:
aynı mantıkla telefonuna veya pad üzerine indirdiğin kitapları da, %90 ihtimalle okumayacaksın. Olay kitap değil diyorum olay okumak. Okuma hevesin isteğin niyetin yoksa fiziksel veya sanal okumayacaksın. Okuyan kişi içinde ZEVKE kalıyor nereden okuduğu. Kitaplar ne kadar faydasızsa, elinde ki teknolojik aygıt o kadar faydasız.

Hayır kaldı ki okuyan birinin böyle avel bir soru sorması bile mantıksız zaten. Hmm telefondan okuyorum öyleyse kitaplar faydasız mı? gibi bir soruyu kim neden sormuş olsun? Ya da zamanında kitaptan okuyordum, bir book reader aldım şimdi oradan okuyorum büyük kolaylık diyorsan da kitaplara faydasız deme hakkını elde etmiş veya faydasız mı? gibi bir soru sorma hakkını elde etmiş olmuyorsun.

Okumazsan okumazsın, okursan yoldaki reklam broşürünü bile okursun belki kelime öğrenirim diye. Basit.
 
Kardeş sen ya yanlış gelmişin ya yanlış anlamışın bilemicem. Avel sensin threadda yazan şeyleri tekrar yazmayacağım açıklamak için.
 
Back
Top Bottom