Kendinizi güvende hissediyor musunuz?

Yaşadığınız çevrede, bulunduğunuz şehirde dolaşırken kendinizi güvende hissediyor musunuz?

  • sadece geceleri sokağa çıkmaya çekiniyorum

    Votes: 4 22.2%
  • yaşadığım yer gündüzleri bile tehlikeli, annem, kız arkadaşım vs. yanlız dolaşsın istemezdim

    Votes: 3 16.7%
  • yaşadığım yer gayet güvenli, sokaklarda istediğim saatte rahatca dolaşabiliyorum

    Votes: 11 61.1%

  • Total voters
    18

Users who are viewing this thread

Xendor

Knight at Arms
Bostancı'da olan olaylardan hepimizin haberi vardır. Ne yazık ki sokaktan geçmekte olan, sıradan bir vatandaş bile bostancı'nın ortasında vurulabiliyormuş. Üstüne de emniyet müdürlerimiz, pişkin pişkin "biz görevimizi yaptık, ölen çocuk orda dikilmeseymiş" diyebiliyormuş. Açıkcası yoruma şaşırmadım, başı kesilen Münevver için "babası sahip çıksaymış" diyen bir emniyet müdüründen böyle bir cevap duymak pek şaşırtıcı değil.

Olaydan önce de sokakları güvenli bulmazdım, örneğin kız arkadaşım 8'den sonra dışarıda olduğunda rahatsız olurdum, mümkün olduğu kadar yanlız bir yere göndermemeye çalışırdım. Ancak olaydan sonra herhangi bir sokakta, herhangi bir vakitte yürürken bile korkmaya başladım. Evet, ben ülkemin herhangi bir şehrinde hiçbirşeyle alakam olmadan yürürken alakasız bir şekilde vurulup ölebiliyorum. Bunu düşünür oldum sürekli. Belirli mahalleler vardır, gerçekten arabayla içinden geçmek istemezsiniz. Belirli sokaklar vardır ya da tekin değildir. Diğer şehirleri bilmiyorum ama İzmir'de Kadifekale, Tepecik gibi bu tip mahalleler çok var. Ancak bunların haricinde, ben Alsancak'da yürürken, ya da Kordon'da bir kafe'de otururken ölmekten korkar oldum. Herhangi bir insanın gelip beni bıçaklamasından korkar oldum, yahut trafikte herhangi bir tartışma sonucunda vurulmaktan korkar oldum.

Size bir olay anlatayım. 2007 yazı, vakit gece 01:00, çok da geç bir saat değil. Arkadaşlarımla çorbacıdan çıkarken trafik sebebiyle bir tartışma çıkıyor. Tartışma büyüyor, büyüyor, etraftan, dükkanlardan mekanın yerli esnafları çıkıyor. Sopalar, demirler görünüyor. Doğal olarak kavga patlıyor. Allahtan(!) üst sokaktaki jandarma olayı duyup koşarak yetişiyor, jandarma, makineli tüfekleri de doğrultarak! (evet silah doğrulttular, bize) kavgayı ayırıyor. Sonuç; bir arkadaşımın sırtındaki ameliyat dikişleri patlamış, 2 arkadaşımın kaşı yarılmış, hep beraber karakoldayız. Bizi diğer grupla görüştürmüyorlar, onlara neler yapıldığını bilemiyoruz tabiki, ama bize yapılan saygısız muamelenin farkındayız. Ardından karakoldan dışarı çıkartılıyoruz, bir tane polis memuru geliyor, "gençler sizi evlerinize bırakalım" Şikayetci misiniz? Kavganın sebebi nedir? Bu gibi sorulardan eser yok. Sadece evlerimize gönderiliyoruz. Tam bu esnada karakoldan karşı taraf çıkıyor, polislerle kankalık had safhada, beraberce eller sıkışılıyor, gülümsemeler uçuşuyor, samimi ortamın en dibi. Polis memuruna dönüyorum ve "nası yani?" diyorum. "Arkadaşların durumunu görmüyo musunuz kan içinde, nasıl salıyorsunuz bu adamları?" Polis memurunun cevabı gayet pişkince, bu cevabı bi çok kez verdiği belli... "Siz de gecenin bu saatinde dışarı çıkmasaydınız..."

İzmir'den geçtim, 10 milyonun yaşadığı İstanbul'un emniyet sisteminin başına bu zihniyette bir adamın, Celalettin Cerrah'ın getirilmiş olması gerçekten canımı çok sıkıyor. Artık polis teşkilatının pişkin üyeleri sağolsun, değil sokakta evimde bile kendimi güvende hissetmiyorum. Ve merak ediyorum benim gibi düşünen kimler var.

son olarak, bostancı'da ölen mazlum şeker. Teröristlerle çatışılan binanın dibinde, olay yerinin önünde değil. Arabaların, insanların geçtiği, kameraların çekim yaptığı herhangi bir sokakta. Üstelik hiçbir barikat, uyarı yok. Sadece etrafta gezen polisler var. Diğer resimlerde görebileceğiniz uyarı şeritleri çocuk vurulduktan sonra konulmuştur. RTÜK'ün yayın yasağından bahsetmiyorum bile...
bostanci-teror15.jpg
 
hayır, hissetmiyorum.  aynı zamanda şiddetin sosyo ekonomik temellerini görmüyorum, bunu tamamen bir asayiş işi olarak algılıyorum.

bazı önerilerim var:

  • kendimi evimde bile güvende hissetmiyorum.  bence evlerin içine de mobese takılmalı.
  • polis selahiyet kanunu öyle bir genişletilmeli ki, mesela sokağa çıkarken emniyete faks çekilmeli, faksın cevabı elde olmadan sokağa çıkılmamalı.
  • cep telefonu sinaylinden takip etmek yetmez, götümüze özel çip takılmalı.  bu çip günlük konuşmalarını falan kaydetmeli.
  • polisimiz bu insan hakları mı ne zıkkımsa, onun yüzünden rahat çalışamıyor!  polis yıpratılmamalı, sonuçta bizim için varlar, yorgunluktan bir kaç hata yapan kahraman polisimizin üstüne gidilmemeli.
  • herkesin parmak izi, dna örneği, penis uzunluğu, dedesinin takma dişi emniyette kayıtlı olmalı.
  • kız arkadaşlık resmi forma bürünmeli, nüfusa kaydettirilmeli. yoksa sözümü dinlemiyor, geceleri geziyor zilli!
  • diğer şehirleri bilmiyorum ama, cigaralık çözmek dışında uğramadığım kadifekale, tepecik gibi mahallelerden çok var ve bu beni çok korkutuyor.  izmir'e gelen göçü bloklayıp periferide tutan bu ghettolar beni endişenlediriyor ama esas problem benim sınıfımın yaşadığı alsancak, güzelyalı gibi yerlerin güvenli olmaması.
  • faşizm süper birşeydir.
  • güvenlik paranoyasının faşizmle falan hiçbir alakası yoktur.

doğruyu söylemek gerekirse ister istanbul'da olsun ister izmir'de, sokakta korktuğum tek karakter polisler.  çünkü tinercisi olsun, hapçısı olsun, adamı,

a. dövebilirsin,
b. tabana kuvvet kaçabilirsin,
c. bişeyler verip götü kurtarabilirsin,
d. hatta konuşup iki bira ısmarlayabilirsin.

ama polisi ne dövebilirsin, polisten ne kaçabilirsin, polisle ne konuşabilirsin.  tek şansın c şıkkı.  polis dövüp yanına kar kalan sayıyla sadece "1" kişi tanıyorum, onda da iki polis ufak tefek bişeyden dayak yedi diye utançlarından işin peşini bıraktılar.

velhasıl, güvenlik paranyosıyla sokaklara doldurdukları polisler dışında bende "tehlikedeyim" hissiyatı yaratan bir durum yok.
 
İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezi Avrupa Kenti Yaşam Kalitesi Algılama Anketi

27 Avrupa Birliği üyesi ülke ve iki aday ülke Hırvatistan ve Türkiye�nin belirlenen şehirlerinde yapılan araştırmada, şehirlerin değişik bölgelerinden tesadüfi olarak 500 kişi seçilmiş ve kendilerine yaşadıkları şehirlerle ilgili olarak;

    * İş fırsatları (istihdam),
    * Barınma (ev ve kira) maliyetleri,
    * Yabancılarla kaynaşma (Entegrasyon),
    * Hava kirliliği,
    * Halk taşımacılığı,
    * Yeşil alan ve parklar,
    * Güvenlik (Vatandaşların kendini güvende hissetmesi),
    * Sağlık hizmetleri memnuniyeti,
    * Şehir kaynaklarının sorumluluk bilinciyle kullanılıp kullanılmadığı

    Yapılan çalışmanın güvenlik ile ilgili olan kısmını aşağıdaki gibidir. Tümüne ulaşmak için.http://www.arem.gov.tr/rapor/degerlendirme/yasam_kalite_anket.htm


H. GÜVENLİK (KENDİNİ GÜVENDE HİSSETME)

Danimarka, Finlandiya ve İsveç gibi ülkelerde vatandaşlarının büyük bir çoğunluğu şehirlerinin güvenli olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Ankette, bu ülke şehirlerinin vatandaşları �Kendinizi şehrinizde güvende hissediyor musunuz? Sorusuna� %97�lik bir oran �bazen yada her zaman kendimizi güvende hissediyoruz � cevabını vermişlerdir. AB�ye yeni üye olan ülkelerde de %69�luk ve %88�lik benzer sonuçlarla karşılaşılmıştır. Değerlendirmede 19 şehirde ankete katılanların %25�in üzerinde bir oran �kendimizi asla güvende hissetmiyoruz� cevabı vermiş, yaklaşık %50�lik bir oranda bu konu üzerinde olumsuz görüş bildirmiştir.

Değerlendirmede, Türk şehirleri diğer Avrupa şehirlerine nazaran �Vatandaşların şehirlerinde kendini güvende hissetmesi� bakımından oldukça kötü kategorilerde yer almış, İstanbul şehri güvenli şehir sıralamasında en son sırada yer alarak Avrupa�nın en güvensiz kenti olmuştur. Buna göre, Ankara şehri, yaklaşık %85 derece (bu oranın yaklaşık %27�si kendimizi zaman zaman güvende hissediyoruz cevabı vermiştir) kendimizi her zaman güvende hissediyoruz, yaklaşık -%15 derecede (bu oranın yaklaşık -%12�si kendimizi asla güvende hissetmiyoruz cevabı vermiştir) nadiren kendimizi güvende hissediyoruz değerlendirmesi yaparak 44. sırada yer almıştır. Antalya şehri, yaklaşık %72 derece (bu oranın yaklaşık %40�ı kendimizi zaman zaman güvende hissediyoruz cevabını vermiştir) kendimizi her zaman güvende hissediyoruz, yaklaşık -%27 derecede (bu oranın yaklaşık -%10�u kendimizi asla güvende hissetmiyoruz cevabını vermiştir) nadiren kendimizi güvende hissediyoruz değerlendirmesi yaparak 62. sırada yer almıştır. Diyarbakır şehri, yaklaşık %65 derece (bu oranın yaklaşık %20�si kendimizi zaman zaman güvende hissediyoruz cevabı vermiştir) kendimizi her zaman güvende hissediyoruz, yaklaşık -%35 derece (bu oranın yaklaşık -%25�i kendimizi asla güvende hissetmiyoruz cevabı vermiştir) nadiren kendimizi güvende hissediyoruz değerlendirmesi yaparak sırlamada sondan beşinci, yani 70.sırada yer almıştır. İstanbul şehri, yaklaşık %40 derece (bu oranın yaklaşık %20�si kendimizi zaman zaman güvende hissediyoruz cevabı vermiştir) kendimizi her zaman güvende hissediyoruz, yaklaşık -%60 derece (bu oranın %50�si kendimizi asla güvende hissetmiyoruz cevabı vermiştir) nadiren kendimizi güvende hissediyoruz değerlendirmesi yaparak 75. sırada yer almıştır.

Kendi adıma şunları eklemek isterimki ... Hastanede yanlış iğne sonucu... Trafikte yayalara yeşil yandığı bir esnada karşıdan karşıya geçmek gibi cahilce bir harekette bulunarak... Pazarcıya meyvaların neden hep çürüklerini koyduğunu sorarak... insanların kavgalarının sona ermesi amacıyla aralarına girerek... v.s. v.s. gibi daha da pek çok sebepten ötürü uğrayabileceğim ve uğradığım zararları düşünerek tabii ki de güvende olduğumu hissedemiyorum. Ancak şu da varki ben küçük bir şehirde yaşadığım için sizin hissetiklerinizin çeyreğini bile hissetiğimi söyleyemem. Allah Yardımcınız olsun...
 
Sparroy said:
Değerlendirmede, Türk şehirleri diğer Avrupa şehirlerine nazaran �Vatandaşların şehirlerinde kendini güvende hissetmesi� bakımından oldukça kötü kategorilerde yer almış, İstanbul şehri güvenli şehir sıralamasında en son sırada yer alarak Avrupa�nın en güvensiz kenti olmuştur.

İstifa kurumunun varolmadığı bir ülkede malesef böyle yüzsüzlüklere daha uzun süreler şahit olacağız. Sen bir metropolün emniyet müdürü oluyorsun, o metropol avrupa şehirlerinin güvenliği sıralamasında sonuncu sırada oluyor ve sen pişkin pişkin kendini savunabiliyorsun. Sinegog bombalanırken maç izliyorsun, maç bitene kadar olay yerine gitmiyorsun. İşkenceden ölenlere seyirci kalıyorsun, inkar ediyorsun, hatta çoğu zaman onu bile yapmıyorsun. Yazık o metropolün insanlarına.

Sparroy said:
Kendi adıma şunları eklemek isterimki ... Hastanede yanlış iğne sonucu... Trafikte yayalara yeşil yandığı bir esnada karşıdan karşıya geçmek gibi cahilce bir harekette bulunarak... Pazarcıya meyvaların neden hep çürüklerini koyduğunu sorarak... insanların kavgalarının sona ermesi amacıyla aralarına girerek... v.s. v.s. gibi daha da pek çok sebepten ötürü uğrayabileceğim ve uğradığım zararları düşünerek tabii ki de güvende olduğumu hissedemiyorum. Ancak şu da varki ben küçük bir şehirde yaşadığım için sizin hissetiklerinizin çeyreğini bile hissetiğimi söyleyemem. Allah Yardımcınız olsun...

Dediğim gibi saçma bir şekilde küçük şehirler büyük şehirlerden daha güvenli oldu. 164 yılda bile öğrenilemiyormuş demek ki bazı şeyler.Bir de sinirime giden, çenelerini tutmayı bilmemeleri. Rezilliğin ortada, niye çıkıp kameralara biz görevimizi yaptık diyorsun ki? Niye kendini daha da rezil ediyorsun. Madem istifa etmeyeceksin, sessiz sessiz otur o koltukta da çürümeni bekleyelim.
 
Celalettin Cerrah İstanbul'da güvenliğin yeterli olmadığını düşünüyorum demişti, ulan sen zaten İstanbul'un emniyetinde en yetkili amir değil misin bre eşşek! Yav geçen seneki 1 mayısa ben gittim. Yemin ediyorum size 2000 tane polis var (göstericilerden fazla, ben Ankara'dayım bu arada). ÖDP grubundan 10-15 kişi başka bi gruptan 10 civarında adamla kavga etti. Polis tuttu yüzlerce kişiyi etkileyecek biber gazı attı, yav ben sınıf arkadaşlarımı çağırsam kavgayı ayırırdık, ki polis de orada araya girse hepsi anında ayrılır. Bi de çok zeki polisimiz gaz maskesi takmamış olan bir polis grubunun içine de biber gazı attı, görevi başında olan kendi arkadaşlarını da zor duruma düşürdüler.Bir de Türkiye emniyeti ne kaypak bir kurum yahu. Hangi hükümet gelirse polis de o yöne doğru kayıyor.
Ben sokakta ablamla yürürken (saat farketmez) tedirgin oluyorum açıkçası. Bir de ablamın tek başına aynı yolları yürüdüğünü düşünüyorum da, başına iş gelmemesi hakikaten şans. İşte yine cuma günü 1 mayıs var. Ben de gideceğim ve ne olacağı belli değil. Yeni coplar da geldi sanırım, ucunda demir olandan, kemikkıran diye geçiyor. Çevik kuvvet gibi zırh giyip mi gitsem diye düşünmüyor değilim.
 
Koyurtang said:
İşte yine cuma günü 1 mayıs var. Ben de gideceğim ve ne olacağı belli değil. Yeni coplar da geldi sanırım, ucunda demir olandan, kemikkıran diye geçiyor. Çevik kuvvet gibi zırh giyip mi gitsem diye düşünmüyor değilim.

eylem rehberi
 
dalai pasha said:
Koyurtang said:
İşte yine cuma günü 1 mayıs var. Ben de gideceğim ve ne olacağı belli değil. Yeni coplar da geldi sanırım, ucunda demir olandan, kemikkıran diye geçiyor. Çevik kuvvet gibi zırh giyip mi gitsem diye düşünmüyor değilim.

eylem rehberi
Sağol şimdi indirdim, ama bu söyledikleri biber gazının aşırı sinir yaptığı %100 doğru. O anda hiç düşünmeden polise saldırabilirdim, inanılmaz sinirlendim. Sanırım bunu düşünerek atıyorlar biber gazını göz yaşartıcı yerine.
 
forumdan istanbul'daki 1 mayısa gidecek olan varsa (ki hiç sanmıyorum), gelip te anarşistlerin arasında durmak isteyen olursa (ki yine hiç sanmıyorum), buyurun buluşma yeri:

http://anarsi.org/taksimharitasi.jpg

or-hun diye bi çocuk var.  o görsün bunu istanbulluysa...
 
haha o ne lan yine kuş uçmayacak anlaşılan
19 mayıslar 29 ekimler vs gibi yine kasım kasım kasılsınlar zira ben çalışıyor olacağım
 
Fugi said:
haha o ne lan yine kuş uçmayacak anlaşılan
19 mayıslar 29 ekimler vs gibi yine kasım kasım kasılsınlar zira ben çalışıyor olacağım

birader resmi tatil ilan edilmedi mi?
 
Bostancı'da, çatışmanın olduğu yere 100 metre mesafede oturuyorum. Ama güvenlik konusunda asıl önemli olan bu tarz olaylar değil, çünkü bunun bir insanın başına gelme olasılığı çok çok düşük (yani önünden geçtiğiniz apartmanda devrimci bilmemne tugayının silahlı adamları olacak da, polis tam da o dakikada operasyon yapacak da vs.). Önemli olan hırsızlar, kapkaççılar, gaspçılar bence. Bunların başımıza gelme olasılığı çok daha yüksek. Asıl sorun bunların bitirilememesinde.

dalai pasha said:
forumdan istanbul'daki 1 mayısa gidecek olan varsa (ki hiç sanmıyorum), gelip te anarşistlerin arasında durmak isteyen olursa (ki yine hiç sanmıyorum), buyurun buluşma yeri:

Ayıpsın paşa. Biz ne güne duruyoruz? :razz:
 
Valthord said:
dalai pasha said:
forumdan istanbul'daki 1 mayısa gidecek olan varsa (ki hiç sanmıyorum), gelip te anarşistlerin arasında durmak isteyen olursa (ki yine hiç sanmıyorum), buyurun buluşma yeri:

Ayıpsın paşa. Biz ne güne duruyoruz? :razz:

gelir misin ki hakkaten?
 
dalai pasha said:
gelir misin ki hakkaten?

Yoo. Geçen sene gittik de ne oldu? Celalettin Cerrah denilen "x", bizle "y" geçti. Yine izin vermemişler, yine aynı şey olacak. Tatil olması da göz boyamadan başka birşey değil.

Hem, (tam da 2. vizeler öncesi) 3 günlük tatil olmuş oldu, ben de fırsattan istifade başka planlar yaptım. :twisted:
 
Bu sene taksim meselesi yine ortamı kavurmuş durumda görüyoruz, emniyet müdürü kopmuş yaptırmam diye tutan yok, DİSK başkanı kenardan "yapalım be hacı" havalarında. En sonunda koptu zaten o da kutlayacaz görceksiniz diye. falan filan...

Anlamadığım şeyler birikti birikti... Tamam, ölenlerin anısında birşey yapmak istiyorlar, bunu anlıyorum. Güzel, yapsınlar. Emniyet de yine aynı olayların patlamasından, savaş alanı oluşmasından korkuyor. Bu da tamam. Görünüşe göre iki tarafın da haklılığı bariz. E be güzelim, niye adam gibi oturup bunları konuşmuyorsunuz? Beraberce bir plan, program hazırlamıyorsunuz? Polis teşkilatı işcilerin düşmanı mıdır? Yahut polis'in işi gücü yok 1 Mayıs gelse de işci dövsek mi diyolar? Bunun en basit yolu adam gibi oturmak, sendikalarla beraber bir plan yapmak, harici grupları da eylem alanına almamaktır.

Evet, bir de olayın ikinci bölümü var. Her bir mayıs yaklaştıkca sağda solda bol bol afişler, spreyle yazılmış yazılar görürsünüz. Bu sene de aynı tablo "Krizin faturasını kapitalistlere ödeteceğiz" - Devrimci sosyalist işci komiteleri, karargahı, partisi vs.

Peki ne yapacaksınız bunun için? Faturayı kapitalistlere nasıl ödeteceksiniz? Cevabı çok basit, camları kıracaksınız, dükkanları yağmalayacaksınız, plazaları taşlayacaksınız. Az biraz polisten dayak yiyeceksiniz, bu da medyaya reklam olacak. Her sene böyle olmuyor mu? Sanki o camlarını kırdığınız dükkanın sahibi para babasıymış gibi, sanki taşladığınız plazanın çalışanları içeride dolar sayıyorlar gibi. Ne olacak yani sonunda, kapitalistler "eyvah, krizin faturası bize çıktı görüyo musun" mu diyecekler? İşci haklarını anlatmaya gidin, türkiyeyi sosyalist yapmaya, kapitalistleri taşlamaya veya polisten tazik yiyen masum genç reklamı olmaya değil.

Yukarıda anlattıklarımdan sonra, dengeyi kurmak için olayın polis yönünden de bahsetmem gerekir ama üstteki postlarda polis teşkilatı hakkındaki genel fikirlerimi yansıttım zaten. Her gösteride olduğu gibi bunda da imansıza hücum eder gibi dalacaklar. Hatta arada allahuekber sesleri duymayı ümidediyorum. Yeni coplar daha gelmedi sanırım, o bakımdan dayak yiyecek olanlar şanslı en azından. Orantılı gücü oluşturabilmek için yanınıza gürz, katana vs. alabilirsiniz.

Bu harici gruplar olmasa, 1 mayıs, 1 mayıs gibi kutlansa... kimse kamu malına, halkın malına zarar vermese... yasa dışı sloganlar atılmasa... bir yıldır temizlenmeyen sokakları panzerler yıkamasa... coplar demir olmasa... coplar olmasa... dimi?
 
Stres atıyor millet ya. Molotoflar, kaldırım taşları uçuşuyor, küçük bir devrim havası yakalanıyor falan. Babalarının 80 öncesindeki maceralarını dinleyerek büyüyen nesil de çocuklarına anlatacak bir mücadeleleri olsun istiyor yani.

Xendor said:
Orantılı gücü oluşturabilmek için yanınıza gürz, katana vs. alabilirsiniz.

Aklıma gelmedi değil aslında.
 
senin de iyi ki bi katanan var birader.

hem neymiş biliyo musun?  polis yanında "bıçkak" taşıdığını görürse, bıçağı işaret parmağınla orta parmağın arasına koyuyomuş, artan yerini bastırıyomuş içeri.  senin artık omzundan çıkar.

bu hikayeye 11-12 yaşıma kadar falan inandım bu arada
 
Back
Top Bottom