Xendor
Knight at Arms
Bostancı'da olan olaylardan hepimizin haberi vardır. Ne yazık ki sokaktan geçmekte olan, sıradan bir vatandaş bile bostancı'nın ortasında vurulabiliyormuş. Üstüne de emniyet müdürlerimiz, pişkin pişkin "biz görevimizi yaptık, ölen çocuk orda dikilmeseymiş" diyebiliyormuş. Açıkcası yoruma şaşırmadım, başı kesilen Münevver için "babası sahip çıksaymış" diyen bir emniyet müdüründen böyle bir cevap duymak pek şaşırtıcı değil.
Olaydan önce de sokakları güvenli bulmazdım, örneğin kız arkadaşım 8'den sonra dışarıda olduğunda rahatsız olurdum, mümkün olduğu kadar yanlız bir yere göndermemeye çalışırdım. Ancak olaydan sonra herhangi bir sokakta, herhangi bir vakitte yürürken bile korkmaya başladım. Evet, ben ülkemin herhangi bir şehrinde hiçbirşeyle alakam olmadan yürürken alakasız bir şekilde vurulup ölebiliyorum. Bunu düşünür oldum sürekli. Belirli mahalleler vardır, gerçekten arabayla içinden geçmek istemezsiniz. Belirli sokaklar vardır ya da tekin değildir. Diğer şehirleri bilmiyorum ama İzmir'de Kadifekale, Tepecik gibi bu tip mahalleler çok var. Ancak bunların haricinde, ben Alsancak'da yürürken, ya da Kordon'da bir kafe'de otururken ölmekten korkar oldum. Herhangi bir insanın gelip beni bıçaklamasından korkar oldum, yahut trafikte herhangi bir tartışma sonucunda vurulmaktan korkar oldum.
Size bir olay anlatayım. 2007 yazı, vakit gece 01:00, çok da geç bir saat değil. Arkadaşlarımla çorbacıdan çıkarken trafik sebebiyle bir tartışma çıkıyor. Tartışma büyüyor, büyüyor, etraftan, dükkanlardan mekanın yerli esnafları çıkıyor. Sopalar, demirler görünüyor. Doğal olarak kavga patlıyor. Allahtan(!) üst sokaktaki jandarma olayı duyup koşarak yetişiyor, jandarma, makineli tüfekleri de doğrultarak! (evet silah doğrulttular, bize) kavgayı ayırıyor. Sonuç; bir arkadaşımın sırtındaki ameliyat dikişleri patlamış, 2 arkadaşımın kaşı yarılmış, hep beraber karakoldayız. Bizi diğer grupla görüştürmüyorlar, onlara neler yapıldığını bilemiyoruz tabiki, ama bize yapılan saygısız muamelenin farkındayız. Ardından karakoldan dışarı çıkartılıyoruz, bir tane polis memuru geliyor, "gençler sizi evlerinize bırakalım" Şikayetci misiniz? Kavganın sebebi nedir? Bu gibi sorulardan eser yok. Sadece evlerimize gönderiliyoruz. Tam bu esnada karakoldan karşı taraf çıkıyor, polislerle kankalık had safhada, beraberce eller sıkışılıyor, gülümsemeler uçuşuyor, samimi ortamın en dibi. Polis memuruna dönüyorum ve "nası yani?" diyorum. "Arkadaşların durumunu görmüyo musunuz kan içinde, nasıl salıyorsunuz bu adamları?" Polis memurunun cevabı gayet pişkince, bu cevabı bi çok kez verdiği belli... "Siz de gecenin bu saatinde dışarı çıkmasaydınız..."
İzmir'den geçtim, 10 milyonun yaşadığı İstanbul'un emniyet sisteminin başına bu zihniyette bir adamın, Celalettin Cerrah'ın getirilmiş olması gerçekten canımı çok sıkıyor. Artık polis teşkilatının pişkin üyeleri sağolsun, değil sokakta evimde bile kendimi güvende hissetmiyorum. Ve merak ediyorum benim gibi düşünen kimler var.
son olarak, bostancı'da ölen mazlum şeker. Teröristlerle çatışılan binanın dibinde, olay yerinin önünde değil. Arabaların, insanların geçtiği, kameraların çekim yaptığı herhangi bir sokakta. Üstelik hiçbir barikat, uyarı yok. Sadece etrafta gezen polisler var. Diğer resimlerde görebileceğiniz uyarı şeritleri çocuk vurulduktan sonra konulmuştur. RTÜK'ün yayın yasağından bahsetmiyorum bile...
Olaydan önce de sokakları güvenli bulmazdım, örneğin kız arkadaşım 8'den sonra dışarıda olduğunda rahatsız olurdum, mümkün olduğu kadar yanlız bir yere göndermemeye çalışırdım. Ancak olaydan sonra herhangi bir sokakta, herhangi bir vakitte yürürken bile korkmaya başladım. Evet, ben ülkemin herhangi bir şehrinde hiçbirşeyle alakam olmadan yürürken alakasız bir şekilde vurulup ölebiliyorum. Bunu düşünür oldum sürekli. Belirli mahalleler vardır, gerçekten arabayla içinden geçmek istemezsiniz. Belirli sokaklar vardır ya da tekin değildir. Diğer şehirleri bilmiyorum ama İzmir'de Kadifekale, Tepecik gibi bu tip mahalleler çok var. Ancak bunların haricinde, ben Alsancak'da yürürken, ya da Kordon'da bir kafe'de otururken ölmekten korkar oldum. Herhangi bir insanın gelip beni bıçaklamasından korkar oldum, yahut trafikte herhangi bir tartışma sonucunda vurulmaktan korkar oldum.
Size bir olay anlatayım. 2007 yazı, vakit gece 01:00, çok da geç bir saat değil. Arkadaşlarımla çorbacıdan çıkarken trafik sebebiyle bir tartışma çıkıyor. Tartışma büyüyor, büyüyor, etraftan, dükkanlardan mekanın yerli esnafları çıkıyor. Sopalar, demirler görünüyor. Doğal olarak kavga patlıyor. Allahtan(!) üst sokaktaki jandarma olayı duyup koşarak yetişiyor, jandarma, makineli tüfekleri de doğrultarak! (evet silah doğrulttular, bize) kavgayı ayırıyor. Sonuç; bir arkadaşımın sırtındaki ameliyat dikişleri patlamış, 2 arkadaşımın kaşı yarılmış, hep beraber karakoldayız. Bizi diğer grupla görüştürmüyorlar, onlara neler yapıldığını bilemiyoruz tabiki, ama bize yapılan saygısız muamelenin farkındayız. Ardından karakoldan dışarı çıkartılıyoruz, bir tane polis memuru geliyor, "gençler sizi evlerinize bırakalım" Şikayetci misiniz? Kavganın sebebi nedir? Bu gibi sorulardan eser yok. Sadece evlerimize gönderiliyoruz. Tam bu esnada karakoldan karşı taraf çıkıyor, polislerle kankalık had safhada, beraberce eller sıkışılıyor, gülümsemeler uçuşuyor, samimi ortamın en dibi. Polis memuruna dönüyorum ve "nası yani?" diyorum. "Arkadaşların durumunu görmüyo musunuz kan içinde, nasıl salıyorsunuz bu adamları?" Polis memurunun cevabı gayet pişkince, bu cevabı bi çok kez verdiği belli... "Siz de gecenin bu saatinde dışarı çıkmasaydınız..."
İzmir'den geçtim, 10 milyonun yaşadığı İstanbul'un emniyet sisteminin başına bu zihniyette bir adamın, Celalettin Cerrah'ın getirilmiş olması gerçekten canımı çok sıkıyor. Artık polis teşkilatının pişkin üyeleri sağolsun, değil sokakta evimde bile kendimi güvende hissetmiyorum. Ve merak ediyorum benim gibi düşünen kimler var.
son olarak, bostancı'da ölen mazlum şeker. Teröristlerle çatışılan binanın dibinde, olay yerinin önünde değil. Arabaların, insanların geçtiği, kameraların çekim yaptığı herhangi bir sokakta. Üstelik hiçbir barikat, uyarı yok. Sadece etrafta gezen polisler var. Diğer resimlerde görebileceğiniz uyarı şeritleri çocuk vurulduktan sonra konulmuştur. RTÜK'ün yayın yasağından bahsetmiyorum bile...