Kemik,Kan ve Onur !

Users who are viewing this thread

Eski ve bilinmeyen bir dünyada Dinerion Krallığı'na bağlı Kelijron Şehri'nde yetiştirdiği efsanevi savaşçıları ve eski rünlerle işlenen silahlarıyla ünlenen bir haneden bahsedilir.Bu hanenin sekiz evladının başından geçen kan ve onur dolu maceralarını sizlere aktarmak için hazırım ! Peki ya siz bu maceraya hazır mısınız ?




*İlk bölümün yayılanmasından birkaç saat sonra 110 okura ulaştık.Teşekkür ederiz*
http://www.wattpad.com/story/25401807-kemik-kan-ve-onur *Tüm telif hakları saklıdır*



-- House of Killborn ortaçağ temalı oyunlar için 13 yıllık arkadaş grubu arasında kurulan eğlence hedefli bir gruptur.Yıllarca yaşadıklarımızı ve hayal gücümü birleştirip güzel bir hikaye oluşturmak istedim.Ana karakterlerin hepsi gerçek insanları temsil etmektedir. -- Hikaye Wattpad üzerinden yazıldığı için telif hakları kullanıcıya aittir.
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,267714.0.html

(İmla hatalarını mesaj yoluyla bildirmenizi rica ederim.)


                                  28 Tammikuu 802 // Kelijron Şehri

    Auxred Killborn.Savaş meydanında baltalarla olan yeteneği ve yaratıcılığı ile ünlenmiş kiralık bir savaşçıydı.Uzun sarı saçları, koyu mavi gözleri ve gür bir sakalı vardı.Killborn Hanesi'nden geliyordu.Killborn Hanesi,genellikle kışın soğuyla ve hayvancılıkla ünlü Kelijron Şehri'nde bulunan köklü bir haneydi.Büyük savaşçıların doğduğu bu hane yüzyıllardır aile geleneklerine bağlı olarak yaşıyordu.Burada her 50 yılda bir yeni doğan evlatların 16 yaşında kadar  doğal yetenekleri belirlenir ve bu yönde geliştirilirdi.Eğitimlerini genellikle tecrübeli ve savaş alanında onur kazanan eski savaçılar takip ederdi.16. yaş gününün sabahı çocuklara hanenin özel silah deposundan üç silah seçme hakkı tanınırdı.Silahını seçen çocuklar özel bir törenle kutsanır ve gözleri bağlanırdı.Eğitmenleri yetiştirdikleri Killborn çocuklarını bilmedikleri uzak diyarlara götürür ve gözlerini açıp geri dönerdi.Bu geleneğin amacı Killborn çocuklarını her türlü ortama hazırlamak ve çeşitli tecrübeler kazanarak geri döndüklerinde kendilerini kanıtlayıp Kerigan olmaya hak kazanmalarını sağlamaktı.Geri dönenlerin hepsi onurlandırılır aralarından bir tanesi Kerigan olarak seçilir ve haneyi yönetirdi.Tammiiku aynının 28. gününde 16 yaşına basan sekiz genç onuruna bir şölen düzenlenmişti.Bu sekiz genç sırasıyla Auxred,Altayer,Dagen,Earon,Halet,Kirigün,Sjarlon ve Valion Killborn'du.Earon ve Dagen dışında neredeyse hepsi aynı boydaydı.Auxred'in ince ve formda bir vücudu , omuzlarına kadar gelen düz sarı saçları ve yeni çıkmaya başlamış sarı bir sakalı vardı.Hayalperestliği ,yaratıcı zekası ve çevikliği ile tanınırdı.Kardeşler arasında mizahı geniş olan Altayer insanlara sataşmaya ve karşısındakini kızdırmaya bayılırdı.Auxred gibi formda fakat biraz daha kilolu bir vücuda sahipti.Mizahının yanı sıra kadınlara olan düşkünlüğü ile de tanınırdı başı bu yüzden sayısız belaya girmişti fakat asla tavrı değişmezdi.Koyu kahverengi saçları, ağzı boyunca uzanan bir bıyığı ve keçi sakalı vardı.Dagen aralarında en kilolusuydu.Kilosundan rahatsızlık duymazdı zira göbeği yağlı olmasına rağmen kolları taşıdığı balyoz yüzünden bacaklarıysa göbeğinin ağırlığı yüzünden kaslıydı.Kısa siyah saçları ve orta uzunlukta keçi sakalı vardı.Genellikle diğerlerine sataşır fakat en zor zamanlarında yardıma koşardı.Earon diğerlerinden biraz daha uzun iri yapılı bir vücuda sahipti.Gece kadar koyu saçları vardı sakal sevmezdi ve genellikle sessiz bir tipti.Kardeşleriyle eğlenmekten zevk alırdı fakat yabancılara karşı her zaman sessiz ve kayıtsızdı.Halet ve Valion diğerlerinden çok birbirlerine daha yakınlardı.Halet'in açık kahverengi saçları ve top sakalı vardı.Vücudu aralarında en kaslı ve kısa olan Halet'ti.Genellikle nişancılığıyla ve sanatçı ruhuyla tanınırdı.Valion ise genellikle içkiye düşkünlüğüyle ve kılıçlara olan yeteneğiyle ün salmıştı.Koyu kahverengi kısa saçları ve gür bir sakalı vardı.Kirigün aralarında en dengesiz olanıydı.Bütün tehlikelere düşünmeden atılır sonucunda sadece gülerdi.Umursamaz yapısı onu birçok belaya soksada kardeşleri tarafından sevilirdi.Uzun kızıl saçları ve tüysüz bir yüzü vardı.Son olarak kardeşler arasında yaptığı planlarla ve mantığıyla saygı gören kısa sarı saçlı,ince ve kaslı bir yapıya sahip Sjarlon vardı.Eğlenmekten zevk alır insanlarla kolayca sohbet ederdi.Hepsi üçer silah seçip geleneğe göre birbirinden uzak ve bilmedikleri diyarlara gönderileceklerdi.Auxred,şölen boyunca Peltinin Ormanı'na gönderileceği anı hayal etti.Kardeşi olarak gördüğü arkadaşlarından ayrılıp bir başına hayatta kalmak üzerine görevlendirilmişti.İçinde hafif bir heyecan vardı çünkü doğayı çok severdi fakat hayatının en mutheşem zamanlarını  kardeşleriyle geçirmişti şimdiyse bir başına kalacaktı.Her ne kadar onlardan ayrılmak istemesede buna mecburdu.Kendini kanıtlamak ve onurlandırılmak istiyordu bu yüzden elinden geleni yapacak,hayatta kalacak ve gönderildiği yerden hanesi için özel bir ganimet getirecekti.Ormana vardığı anda vahşi hayvanlardan ve insanlardan saklanmak zorunda olduğunu biliyordu.Ormanın yapısına bakarak bir ağacın tepesine gizlenmeyi ya da bulabilirse büyük bir kovuğa girmeyi planlıyordu.Önceliği barınaktı çünkü ormanda avlayabileceği hayvan olduğunu biliyordu bu onun için bir sorun değildi.Baltalarını yaşına göre ustalıkla kullanan Auxred yeterince çevik ve kurnazdı.Onun için asıl sorun suydu.Birşeyleri yakalamak ve onlardan kaçmak konusunda ustaydı fakat bulmak konusunda pek de usta olduğu söylenemezdi.Hayalperestliği yüzünden genelde dikkati dağılır ve yaptığı planlar birbirine girerdi.Ne yapacağını düşünmeye devam etmeden önce kaymaklı birasından bir yudum daha almak için birasına uzandığı anda yaşına göre kalın ve kıllı bir bilek birayı kaptı.Bu bilek ve cesaret ancak gençler arasında en patavatsız olan Dagen'e aitti.Birayı tek bir dikişte döke döke içen Dagen birden bağırdı :


    -Düşüncelerine dalmayı kes artık.Bir erkek olda hazırlık yapmak yerine içindeki sese güven! Eğer senden önce dönersem seni hizmetçim yapacağım pis herif !

    Auxred kafasını kaldırmadan bunun kim olduğunu anlamıştı çünkü ona sadece bir kişi pislik diye seslenebilirdi.Saatlerce tek kelime etmeden sadece suratlarına bakarak kahkahalar atan , en garip olayları yaşayıp ne kadar kavga etselerde asla ayrılamayan fakat durmadan birbirleriyle mücadele eden iki arkadaş.İkiside diğerini tanımak için gözle görmeye ihtiyaç duymazdı.Seslerini, tavırlarını ve kokuklarını bilirlerdi.Aslına bakacak olursak Dagen'i tanıyan herkes kokusundan geldiğini anlayabilirdi.Dagen, insanlara takılmayı seven, girdiği bahisleri her ne pahasına olursa olsun kazanan ve arkadaşlarını asla yarı yolda bırakmayan iri yarı bir gençti.Genellikle ağzında etraftaki otlardan hazırladığı karışımın bulunduğu piposu olurdu.Pipo tüttürmediği zamanlardaysa birası elinden hiç eksik olmazdı ve birası bitmişti.Auxred hafifçe sırıtarak cevap verdi  :
       
    +Geri dönebilirsen seve seve çalışırım fakat sen benim hizmetkarım olacaksın kilolu pislik.

    Bu hakaretin üzerine Dagen sinirlendi.Sakalından bira damlarken Auxred'e sinirli bir şekilde bakmaya başladı.Auxred'te dönüp ona sinirli bir şekilde bakmaya başladı.Dagen birayı masaya koydu,hala sinirli bir şekilde bakışıyorlardı.İki üç dakika bakıştıktan sonra Dagen gülmeye başladı bunun üzerine Auxred kahkaha atmaya ve masaya vurmaya başladı.İkili uzun bir süre sebepsiz yere gülüştükten sonra kucaklaşıp birer bira daha aldılar.Dagen keyifle sordu :

    -Demek Peltinin Ormanı ha ? Senin gibi tüysüz küçük bir sıçan için iyi bir yer değil mi ?

    Auxred yine sırıtarak cevapladı :
    +Evet öyle.Gerçi senin hayatta kalabileceğin her yer de hayatta kalabilirim pis herif.
    -Eminim kalırdın.
    +Dalga geçmeyi bırakta söyle seni nereye gönderiyorlar ?
-Nereden bileyim salak herif ? Bize söylemiyorlar eğitmene söylüyorlar.Senin aksine ben oraya buraya tırmanıp bilgi toplamıyorum keyfime bakıp gerekenlerle yüzleşiyorum .
  +Kıçını kaldırmakta zorlanman senin hatan.Sana az yemeni söyleyip durdum sen ne yaptın ? Her gün en az 4 domuzu tek başına bitirdin ... Senden adam olmaz.
  -Onu ****** et de diğerleri şehirdeki son günün tadını çıkarıp eğleniyor.Burda oturmayı bırakıp aramıza katılacak mısın yoksa ben mi kaldırayım ?
  +O ormana gitmemin en güzel yanı beni sinir edecek kilolu bir pislik olmaması.

    İki kafadar biralarını bitirip şölen alanına doğru kahkaha atarak yürümeye başladılar.Biraz sonra şölen alanına geldiklerinde diğerlerinin dans edip eğlendiklerini gördüler.Auxred derin bir nefes alıp şölenin eğlencesine kendini kaptırmış arkadaşlarına baktı.Earon, yeni tanıştığı genç müzisyen Cecilyn ile konuşuyordu.Halet,Kirigün ve Valion şarkı söyleyerek biralarını dikiyor Altayer ise hizmetçi kadınlardan birini kucağına oturtmuş kahkahalar atıyordu.Sjarlon ise Flajen'i  ayrılmadan önce tutkuyla öpüyordu.Dagen,Auxred'in sırtına vurup :
    -Sonunda o da birini buldu.
    +Sonunda ! 
  -Sen ne yapacaksın ?Hala erkekliğini kanıtlayamadın.Ormanda hayvanlarla mı sevişeceksin ?

Auxred umursamaz bir şekilde bakıp yürümeye devam etti.Gece yarısına kadar devam eden şölenden sonra şehir halkı sokakları boşalttı ve şehir uykuya daldı.

                                29 Tammikuu 802 // Kelijron Ormanı

    Şafak vakti eğitmenler gençleri uyandırıp hazırladı.Kutsama töreni öncesi sabahın erken saatlerinde uğurlanacak gençler avlanmaya çıkardı.Getirilen avların değerine göre silah seçim sırası belirlenirdi.Bu aynı tür silahları kullananlar için önemliydi çünkü Killborn demirciliği eski rünler kullanılarak yapılırdı.Her silahın bir adı ve özelliği vardı.Silahı hak eden savaşçı özelliğiyle bütünleşip sanki bir parçasıymışçasına düşmanları üzerine korku salardı.Killborn geleneklerinin ve silahlarının ünlü olma nedeniyde buydu.Gençler hazırlanıp şehir kapısında toplandılar.Her biri standart bir yay , 30 adet ok ve küçük bir av bıçağı ile av alanının olduğu Kelijron Ormanı'na doğru  yola çıktılar.Yarım saatlik bir yolculuğun sonunda ormana varıldı.Hanenin geleneğine göre av süresini belirlemek için bir mum yakılır,ateşi söndüğünde av borusu üflenerek sürenin bittiği duyurulurdu.Gençler ava başlamadan önce ateş yakıp eğitmenlerine teşekkür etme amaçlı önceden seçilmiş ve hazırlanmış özel etleri hazırlayıp hep beraber kahvaltı ettiler.Yemeğin sonuna geldiklerinde birer bira içip kahvaltıyı sonlandırdılar.Eğitmenlerinin eşliğinde belirlenen noktalara geçen gençleri heyecanlı  bir hava sarmıştı.Bu kendilerini kanıtlamak için ön adımdı.En iyi avı getiren en iyi silahı seçer ve en çabuk dönüp Kerigan ünavınını kazanırdı.Tabii ki bu kadar basit değildi fakat enerji ve hırs dolu gençlerin akıllarında tasarladıkları küçük planlardan biriydi bu.Heyecanlı bekleyiş sürüyordu.Eğitmenlerden en tecrübeli olanları ormanın iç kesimlerine yerleşip avı izleyip hile yapılmadığından ve kimin ne avladığından emin olmak için hazırlanmaya başladılar.Diğerleri ise yaklaşık on dakika bekledikten sonra av borusunu üfleyeceklerdi.Eğitmenler yerlerini alıp hazırlıkları bitirdiler.Yaklaşık iki dakika kalmıştı.Gençler derin nefesler alıp sakin kalmaya odaklanıp beklediler.


                                                Bölüm I : Kardeşlerin Son Avı
                                                         
   

     

                29 Tammikuu 802 // Kelijron Ormanı
 
  Bekleyişin ardından av borusu duyuldu.Borunun sesi bütün ormanda yankılandı.Huzur içinde şarkı söyleyen kuşlar ulu av borusunun sesiyle irkilip birden uçuşmaya başladılar.Orman şimdi çok sessizdi.Sık ve gür ağaçlarla kaplı olan Kelijron Ormanı birçok türden yaratığa ev sahipliği yapardı.Avlanması en kolay olanları jurllardı.Bir jurl dışardan bakıldığında kurbağaya benzetilebilinir fakat normal bir kurbağanın aksine tehlike anında kaçmak yerine vücut ısısını ikiye katlayarak derisini elle tutulamaz bir hale getirirdi.Bu, doğal yaşamda hayatta kalmak için ya da bir hayvana karşı kendini yem olarak kullanmak için mükemmel bir özelliktir fakat insanlara karşı pekte işe yaramazdı.Renkleri bulundukları doğal ortama göre değişebilir ve yeterince sakin durumda kalırlarsa gözle görülmeleri neredeyse imkansızlaşırdı.Jurllar,ormanı tanıyan avcılar için kolay avlardır fakat yüzlerce tehlikeli yaratığın varlığıda hatırlanmalıdır.Borunun yankılanması bittiğinde gençler ormana dağılmaya başladı.Auxred kardeşlerini iyi tanıyordu.En iyi kamufle onlanlarını , tuzaklardan en iyi anlayanlarını ve diğer özelliklerini biliyordu.Diğerleride onun özelliklerini biliyorlardı bu yüzden her zaman izleyeceği taktiklerin yerine düşündüklerinin tam tersini yapmayı planladı.Normalde hemen bir ağacın tepesine çıkar ve güvenli bir yol çizerdi kafasında.Nerede neyin olduğunu ve çevreyi nasıl kullanabileceğini yaratıcı zekası sayesinde planlar çevikliği sayesinde de hızlıca gerçekleştirirdi.Karşısında sadece yaratıklar olsaydı bu plan kabul edilebilir bir plandı fakat onu doğduğu andan itibaren gözlemleyip tanıyan yedi kardeşi vardı karşısında.Hemen bir çalının arkasına atladı ve sürünmeye başladı.Eğer su kaynağı bulursa orada yaşayan avları ve bu avlarla beselenen daha büyük yaratıkların izlerini bulabileceğini biliyordu.Yavaş yavaş sürünürken birkaç saniyeliğine duraksayıp etrafı dinliyordu.Herhangi bir ayak sesi duymamıştı fakat hayvanların çıkardığı sesleri duyabiliyordu.Seslerin geldiği yöne doğru sürünmeye devam etti.Yanından geçtiği karınca yuvaları güneye ilerlediğini gösteriyordu.Ağaçların gürlüğü nedeniyle güneş ışığı küçük parçalarar halinde ormanın içine yayılıyordu bu nedenle ormanın serin bir havası vardı.Auxred'in ormanları sevmesinin nedenlerinden biride buydu.İç kısımlar serin,ağaç tepeleri sıcacıktı.Bir an önce avını bulup ağaçlardan birinin tepesine çıkıp işaret borusunu üflemeyi umuyordu.Tekrar duraksadı ve yeri dinledi.Sık ve tekrar eden bir adım sesi geliyordu fakat adımdan çok bir nesne düşüyor gibiydi.Sesleri dinledikten sonra ne olduğunu anlamak için biraz daha sürünüp büyükçe bir çalının içine girip dışarıya baktı.Karşısında genişçe bir göl vardı.Gölün etrafı jurllar ile dolu olmalıydı fakat sadece bir adet jurl vardı.Hemen onu yakalayıp yem olarak kullanmayı düşündü.Sol eliyle sağ omzundaki yayını çıkardı ve saği eliyle sırtındaki kılıftan bir adet ok alıp yayını gerdi.Fırlatma konusunda oldukça yetenekliydi fakat menzilli silahlar için ola yeteneği hakkında aynı şeyler söylenemezdi.Kardeşler arasında en iyi nişancı Sjarlon'du.Sjarlon'un ona çocukken öğrettiği şekilde derin bir nefes aldı.Hedefine bir kere daha bakıp gözlerini yumdu.Nefesini ağır bir şekilde bırakmaya başladı.Sjarlon, yeterince odaklanırsa okun istediği yere gidebieleceğinden bahsetmişti.Hedefinin yerini ve okunun vurmasını istediği yeri hayal etti ve odaklanamaya başladı.Kendinden emin olduğu anda gergin yayını serbest bırakıp okunu hedefine göre gönderdi.Gökyüzünden hedefine süzülen bir oponung gibi ilerliyordu oku.Hedefinin çığlığını beklerken kırılan bir çubuk sesi duydu.Gözlerini açtığında hedefi hala yerinde bekliyordu fakat oku üzerinde değildi.Biraz daha dikkatli baktığında okunun yerde kırılmış olduğunu ve biraz daha ilerisinde farklı bir okun hedefin tersi yönünde yere dik bir şekilde saplanmış olarak gördü.Bu,diğerlerinden birine ait olmalıydı çünkü okun tüyleri başlangıçta dağıtılan av oklarıyla aynıydı.Tüylerin uç kısımları beyaz ön tarafları koyu maviydi.Aralarında havadaki bir oku kolayca vurabilecek bir tek insan vardı."Sjarlon !" diye düşündü ve panikledi.Her ne kadar yaratıcı ve çevik olsa da okunu hedefine gönderdiğinde gözleri kapalıydı.Oku atan kişiyi görmedeği için hala kim olduğundan emin değildi şanslı bir atışta olabilirdi.Kim olduğunu tekrar anlamak için okun yerdeki açısına bakarak geldiği yönü hayal ederek yayını tekrar hazırladı.Bu sefer kim olduğunu anlayacaktı.Yayını gerip etrafa bir kere daha baktı.Kimseyi göremeyince okunu karşısındaki ağaçların arasına gönderdi.Ne bir hedefe ne de bir ağaca çarpma sesi geldi.İyice endişelenmeye başladı.Karşısındakini şaşırtmaya kararlıydı.Hemen çalının dibinde bulunan taşlardan birini aldı ve sol tarafa gölün kıyısına doğru fırlattı.Taşın yere çarptığını duyduğu anda ters yöne doğru yuvarlanıp hemen yayına bir ok yerleştirip gerdi ve ayağa kalkıp rakibini görmeye çalıştı.O anda ensesine batan soğuk çeliği ve dalga geçen bir tonda ses duydu :

    -Sana öğrettiğim şeyleri bana karşı kullanmak biraz akılsızcaydı.Beni hayal kırıklığına uğrattın tüysüz sıçan.Yaratıcı birşeyler beklerdim fakat bu çok basit bir hamleydi kardeşim.
    +Sen olduğunu tahmin etmiştim fakat sen bunu tahmin edemedin.
    -Sen neden bahsediyorsun ?
   
    Auxred çevikliğine güvenerek boynunu hızla öne eğip gergin durumda olan yayın önce gövdesini sonra ipini bıraktı.Üzerindeki gerginlik birden kaybolan yay aksi yöne , konuşan kişinin suratına doğru fırladı.Neye uğradığını şaşıran Sjarlon bir an oku tutan elini serbest bıraktı ve elindeki ok yaydan fırladı.Suratına çarpan yayın etkisiyle sersemleyen Sjarlon okun kardeşini vurduğunu sanıp dehşete kapıldı.Kafasını tutarak önüne korkuyla baktı fakat oku yere saplanmış halde duruyordu.Şaşkınlıkla etrafa bakındı fakat Auxred'ten bir iz bulamayınca hemen koşup oradan uzaklaşmaya başladı.Biraz sonra arkasından gelen olup olmadığını anlamak için önceden hazırladığı keseyi yere fırlattı ve ağaçlardan birinin arkasına saklandı.Hızlı bir şekilde nefes aldığı için bu sessiz ormanda fark edilmesi kolaylaşıyordu ve koştuğu için yeterince dikkat çektiğini düşünüyordu.Koluyla ağzını hafifçe kapatıp nefesine hakim olmaya çalışıyordu.Nefesinin kontrolünü sağladıktan sonra yere bakıp üzerinde ayak izi olup olmadığına baktı.Herhangi bir iz olmadığı için devam takip edilmediğini anlayıp yavaşça ormanda ilerlemeye devam etti.Bu sırada Auxred yaşadığı olayı aklında tekrar canlandırdı.Yapacaklarının bir işe yaramaması Sjarlon'un , normalin tersine hareket edeceğini anladığını fark etti.Buna şaşırmamıştı çünkü Sjarlon gerçekten zekiydi.Auxred bu sefer en yakın ağaca tırmanmaya karar verdi.Hızlıca yanındaki ağaca tırmanıp göle ve orada bulunan jurla tekrar baktı.Orada duruyordu ! Hemen yayını gerip gözlerini kapatmadan okunu bıraktı.Jurl ,karnına saplanan okun şiddetiyle saniyeler içinde sesini çıkaramadan yere yığıldı.Hemen ağaçtan inip jurlu yerden aldı.Karnını delip sağ tapar kemiğine saplanan okunu çekip çıkardı.Hayvanın miğdesinin bir kısmı delikten dışarı sarktı.Göl kenarındaki bikilerden birinin yaprağını koparıp hayvanı sardı.Sjarlon geri dönmeden uzaklaşmalıydı ve ona sıktığı yöne doğru yavaş ve sessiz adımlarla ilerlemeye başladı.İlerlemeye devam ettikçe bardakları birbirine çarpınca çıkan sesi işitmeye başladı.Sesin geldiği yöne doğru ilerlemeden önce riski göze alamadı ve son seferki hatasını tekrarlamamak için yeniden bir ağacın tepesine çıktı.Ormanın ağaçları kalın dallara ve gür yapraklara sahipti.Vücudunun hafifliği sayesinde dalların üzerinde zorlanmadan hareket ederek sese doğru ilerledi.Yaprakları aralayıp aşağı baktığında tanıdık bir manzarayla karşılaştı ve kahkaha atmamak için kendini zor tuttu.Sese neden olan şey Valion ve Halet'in bira dolu bardaklarını her dikişten önce çarpıştırmalarıydı.Auxred,gece herkes uyuduğunda  biraları getirip sakladıklarına emindi.Bu,diğerlerininde birşeyler getirmiş olabileceklerini gösterirdi.İçmekle meşgul oldukları için geriye sadece beş kardeş kalıyordu.Bu sefer sol tarafa doğru ilerlemeye devam etti.Hala etrafta avlamaya değer bir yaratık ya da hayvan yoktu.Eğitmenlerin yaktığı mumun ilk parçası neredeyse yanmıştı ve geriye dört parça kalmıştı bu da av başladığından beri nerdeyse iki saat geçtiğini gösteriyordu.Valion son birasınıda bitirdikten sonra fısıldamaya başladı :

    -Sence avladığımız palanları bulan olmuş mudur ?
    Halet'te birasını dikip cevap verdi :
  +Sanmıyorum.Ne bir ağacın üzerine ne de bir çalıya sakldık kimse bulamaz !
  -Haklısın fakat gölün içine saklamak sence iyi bir fikir mi ? Cesetleri törende parçalara ayrıldığında içlerinden balık çıksın istemem işte bu çok komik ve aşalayıcı olurdu.Avını yemekle meşgul yaratıkları avladığımızı düşünürlerdi ...
  +Telaşlanma ! Ağızlarına büyük taşlar yerleştirdim ne boğazlarından geçer ne de düşer.
  -Seninle çalışmayı bu yüzden seviyorum.Genelde kaslarını çalıştırsanda arada bir kafanıda çalıştırabiliyorsun.
   
İkili kahkaha atıp cesetleri sakladıkları göle doğru yürümeye başladılar.Avlarını birbirlerinden uzak noktalara sürükleyip işaret borularını üfleyeceklerdi bu sayede beraber çalıştıkları anlaşılmayacaktı.Auxred sakinliğini koruyordu.Ağacın tepesinden inip yerde iz aramaya karar verdi.Sakinliğini koruyarak etrafı araştırmaya başladı.Yaklaşık on dakika sonra birkaç ize rasladı.İzleri incelediğinde dört kısa parmağı olan geniş bir ayak izine ve insan izine rastladı.Onları takip etmeye başladı.İzler ani değişimlerle farklı yönlere yayılıyordu bu da bir kovalamacanın gerçekleştiğini gösteriyordu.Sakinliğin yerini merak almaya başlamıştı ve adımları hızlanmaya başladı.İzleri takip ettikçe sinirli bir varlığın hırlamalarına , bir insanın gürleyişine ve sert bir cismin çarpma sesleri geliyordu.Sesleri dinleyerek izleri takip etmeye devam etti ve büyükçe bir kayanın bulunduğu açık bir alana geldi.Kendini belli etmek istemediği için kayanın arkasına geçip hafifçe eğilip açık alana baktı.İrice bir adam ve daha da irice bir yaratık mücadele ediyordu.Yaratığa dikkatlice baktığında fiziksel yapısı seçilebiliyordu.Kafasında üç adet boyunuzu vardı.Sağ ve sol tarafında iki adet uzun ve geniş , orta kısımda daha kısa bir boynuz bulunuyordu.Yaratığın dört bacağı vardı ve ayaklarında dört adet kısa parmak vardı ve yapıca geniş bir tabanı vardı.Genişçe kahverengi bir gövdesi ve bacakları üzerinde koruma görevi gören oval kalın çıkıntılar vardı.Bunlar kemikleri olmalıydı.Yaratık öfkeyle iri adama doğru koşup boynuzlamaya çalışıyordu fakat adam yerde yuvarlanarak her defasında ağaca çarpmasına neden oluyordu.Adamın elindeki geniş balyozdan Dagen olduğu anlaşılıyordu tabii ki hayvana saldırırken ailesine ettiği hakaretlerde bunu belli ediyordu.Bir yandan yaratığa bir yandan da ailesine küfürler ediyordu.Auxred herkesin birşeyler getirdiğini düşünmeye başladı.Her zaman hazırlık yapmasıyla dalga geçen Dagen bile hazırlık yapmıştı.Hafifçe sırıtıp mücadeleyi izlemeye devam etti.Dagen'in üzerine koşan yaratık öfkeden deliriyordu.Dagen birden yana yuvarlanıp ağaca çarpmasına neden oldu ve bağırdı :

    -Koca boynuzlarını kopartacağım seni piç kurusu ! Bu kadar kovalamaca yeter ! Sıra bende !

Nara atarak balyozunu tüm gücüyle kaldırıp ağaca çarpmaktan sersemleyen yaratığın kafasına indirdi.Yaratığın beyni balyozun şiddetiyle kafatasından parçalanarak fırlamıştı.Dagen balyozunu zorlukla çıkarıp yere bıraktı.Üzeri kana bulanmıştı.Kemerinden av bıçağını çıkarıp yaratığın kesmeye başladı.Kısa sürede yer yaratığın kanıyla kaplanmıştı.Biraz uğraştıktan sonra yaratığın kafasını bedeninden ayırmasıyla dili ve kırılan birkaç dişi kesik boğazından yere saçıldı.Dagen yaratığın bedenine son bir kez bakıp bağırdı :

  -Sana ne demiştim piç kurusu ? Kafanı temizleyip tuvalet yapacağım  ! Ağzına sıçacağım !

Yaratığın kafası sayesinde ilk sırayı alacağını düşünüp keyifle homurdandı.Vakit kaybetmeden avını bulduğunu duyurmak için işaret borusunu üfledi.Kalın ve içten gelen bir sesti borunun sesi.Auxred vakit kaybetmeye başladığını fark etti fakat kardeşini tebrik etmekten kendini alıkoyamadı.Birden ortaya çıkıp kahkaha atarak bağırdı :

      -Küçükken çamurda yuvarladığımız domuzlar gibiydin pis herif !
      +Bu domuz avını yakaladı ve silahını kapmaya hazır peki ya sen ne avladın pislik ?
      -Senin avını gölgede bırakacak bir av ! Törende yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum.
    +Törende görüşelim o zaman küçük kardeşim.Şimdi burdan kaybol eğer eğitmenler seni görürde avım geçersiz sayılırsa senin kafanı sunarım!

    Auxred kahkaha atarak uzaklaştı fakat sesindeki endişe anlaşılabilirdi.Hızlı olmalı ve bir av bulmalıydı ! Avı üç boynuzlu bir kafadan daha özel olmalıydı yoksa rezil olacaktı ve zaferi anlamsız kalacaktı.Kardeşiyle yarışmasına neden olan hırsına yenik düştü ve ormanın farklı bir tarafına doğru koşmaya başladı.Koşarken kısa aralıklarla iki işaret borusu daha duydu.Bunlar daha uzaktan geliyordu. Valion ve Halet olduklarını düşündü ve geriye kalanları hatırladı.Atletik Altayer , sessiz Earon , yeterince zeki ve tehlikeli Sjarlon ve son olarak dikkatsiz fakat yetenekli Kirigün.Daha vakti olduğunun farkındaydı fakat elini çabuk tutmak istiyordu.Ormanın daha önce gitmediği daha karanlık kısmına gitmeye karar verdi.Burada ağaçlar daha sık ve gürdü bu yüzden neredeyse hiç güneş düşmezdi.Hızlı ve emin adımlarla ışığın azaldığı yöne doğru koşmaya başladı.Artık bir av bulmanın vakti gelmişti !

                                                              Bölüm I : Kardeşlerin Son Avı (Kısım 2)


                                                                                       
 
       
                                 
                                                                    29 Tammikuu 802 // Kelijron Ormanı


Koşmaya devam ediyordu.Neredeyse on dakikadır hırsla koşuyordu.Ormanın karanlığına gömüldükçe etraftaki sesler azalıyordu , ışık solup gitmişti.Tıpkı sağnak yağmurun arkasından gelen keskin soğuk gibi bir hava hakimdi ormanın bu bölümüne.Kelijron'da hala yaz havası hakimdi fakat ormanın bu bölümü için aynı durum söz konusu değildi.Toprağın soğuğu ve güneşin ısısı ağaçların yapraklarında göğüs göğüse çarpışıyordu.Havası karamsar , manzarası solmuş karanlık olan bu bölüm resmen canlılar tarafından terk edilmişti.En azından o bu şekilde düşünüyordu.Nefesini toparlamak için ilerde karanlığın içindeki ağaçlardan birinin nemli gövdesine elini yaslayıp dinlenmeye başladı.Ciğerleri yanıyordu fakat bu onun için hiç önemli değildi çünkü vücudunu saran hırs , neşeli ruhunu yakıyor ve güçlendiriyordu.Dişlerini tüm gücüyle sıkmaya başladı.Sakinleşip bir an önce değerli bir av bulması ve hanesine kendisini görevi öncesinde kanıtlaması gerektiğini biliyordu.Sağ dizinin üzerine çöktü.Yerin soğuğu dizini titretmişti.Vücudundaki fazla enerji onu boğmaya başlamıştı çünkü şimdi sakin olma zamanıydı fakat tipik enerji krizlerinden birini yaşıyordu.Bir eli ağacın gövdesinde durmaya devam ediyordu diğer elini bütün gücüyle sıktı ve toprağı yumrukladı.Vücudunu ve ruhunu hırsıyla birleşen enerjisi kavuruyordu.Tekrar tekrar yumruklamaya devam etti.Sakinleşmek istiyordu fakat bir türlü başaramıyordu.Dişleri sızlamaya başlamıştı.Artık dayanamıyordu ve ciğerlerini yakan nefesini birden içine çekip tüm gücüyle haykırdı ! İçindeki hırsı azalmamıştı fakat enerjisi o haykırışın temellerine işlemişti.Sesi karanlığın soğuğunda uzunca yankılandı.Biraz olsun rahatlamıştı fakat hırsı hala onu zorluyordu.Çantasından bıçağını çıkartıp yeri sıkıca kavramış kuru köklerden ince olanları kesip çıkardı.Söktüğü kuru kökleri gelişi güzel bir şekilde toparladı.Kılıfından bir ok çıkartıp okun tüylerini kesti.Köklerin daha rahat alevlenmesini sağlamak için aralara serpiştirdi.Tüylerin üzerindeki boyaların yapısı alev almaya müsaitti.Okun önce ucundaki delici parçayı kesti sonra da elinde kalan gövdeyi ikiye böldü.Şimdi elinde iki adet düzgün, kıvılcım çıkarmak için uygun çubuk vardı.Çubuklardan birini kök yığınına sapladı ve iki eli arasında sürtmeye başladı.Elinden geldiğince hızlı bir şekilde ateş yakmalıydı.Çantasındaki ölü jurlu ateşin içine atacak vücudunun ısınmasını sağlayıp ortamdaki parlaklığı arttıracaktı bu da karanlıkta gizlenen meraklı yaratıklardan bir iki tanesini ona doğru çekecekti.Hava nemli olduğu için kökler bir türlü ateş almıyordu.Av bıçağını kestiği köklerin yanından aldı.Çantasındaki jurlu çıkartıp yere koydu ve çantasını boynundan çıkardı.Bıçağıyla çantanın dikişlerinin neredeyse hepsini kesti ve minik çanta artık geniş bir deri parçasıydı.Son dikişleri kesmemişti.Deriyi , sapladığı çubuğun etrafını kapatacak şekilde yerleştirdi ve çubuğu sürtmeye devam etti.Biraz uğraştıktan sonra karanlığın içinde bir kıvılcım parladı.Derinin kapatamadığı boşluktan süzülen kıvılcımın ışığı git gide arttı ve ortamı aydınlatan sıcacık bir ateş yükseldi.Deri soğuk havayı yalıtmıştı fakat biraz daha durmaya devam ederse ateşi boğacaktı çünkü üstünde bulunduğu kökler yanmaya başlamıştı.Derinin yanmayacağını bildiğinden ateşin içinden alıp yere koydu.Küçük bir parça daha kesip gölden aldığı yaprağa sarılı olan jurlun midesindeki deliğe tıktı.Bu şekilde organları dışarı sarkmayacaktı.Derinin deliği iyice tıkadığından emin olduktan sonra jurlu ateşin üzerine yerleştirdi.Etraf git gide aydınlanıyordu çünkü hayvanın bedeni ısındıkça parlıyordu.Artık gövdesine dayandığı ağacın karanlıktaki dallarını görebiliyordu.Hemen tepesine tırmanıp yayını hazırladı.Artık bir hayvanın gelmesi an meselesiydi fakat gelecek hayvanın ne olacağını tahmin bile edemezdi.Ateşin yaklaşık beş adımlık mesafede kesiştiği koyu karanlığın diplerinden bir ses geldi.Ağır bir cismin yere düşmesine benziyordu.Bir ağacın devrildiğini düşündü fakat bu olağan bir şey değildi.Koskoca ağacın köklerini sökebilecek bir güç kolay kolay bu ormana girmezdi çünkü yanı başında silahlı insanların bulunduğu koca bir şehir vardı.Ağacın gövdesini parçalayacak bir şey olabileceğini düşündü tabii ki yıldırım gibi bir kudreti olan doğa dışında bir şey bunu başaramazdı fakat ormanın karanlığına girmeden önce hava güneşliydi ani bir fırtına çıkmadıysa bu da zor bir ihtimaldi.Aklında olasılıkları değerlendirip bir avın yaklaşmasını umarken aynı gürültü tekrar duyuldu.Kafasını telaşla kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktı.Hiçbir şey göremiyordu fakat gürültü hızlanarak ona doğru geliyordu.Birbiri ardına düşen kayalara benzemeye başlamıştı gürültü.İyice telaşlanıp ağacın üst taraflarına tırmanmayı ve karanlıkta gizlenmeyi düşündü.Bilinen çevikliği sayesinde kolayca başardı.Artık aşağıdan görülmezi zordu.Ormanın karanlığı yaprakları dolayısıyla onu kaplıyordu fakat aşağısı ateş sayesinde rahatlıkla görülüyordu.Ses git gide artmaya başladı.Auxred iyice korkmaya başlamıştı.Soğuk soğuk terliyordu.Koluyla alnındaki teri sildi ve karanlığa odaklandı.Ses git gide artıyordu bir şey ona doğru geliyordu yeri göğü inletiyordu artık iyice yaklaşmıştı ve birden ses kesildi.Auxred'in nefesi ve ateşte yanan köklerin sesleri duyuluyordu sadece.Gelen her neyse gitmiş olmalıydı diye düşündü ve arkasına yaslanıp kafasını yukarı kaldırıp derin bir nefes çekti fakat bu büyük bir hataydı.Karanlığın içinde bir parlaklık belirdi.Kafasını yavaşça eğdi ve aniden pençeleri,dişleri ve sırtı alevlerle kaplı devasa bir yaratık yerdeki jurlun cesedine atıldı.Jurlun elle tutulması imkansız olan cesedini tek lokmadan yuttu ve ulu bir kükremeyle vücudundaki alevler gürledi.Bir anda ortalıktaki bütün karanlık ondan saklanmıştı.Kükremesi bittiğinde yine soğuk karanlık etrafını çevrelemişti.Kolları boynu ve karnı simsiyah tüylerle kaplıydı.Pençeleri,dişleri ve sırtı öfkeyle yanıyordu.Auxred olduğu yerde kitlenmişti.Sadece hayvanın korkusuyla değil adeta muhteşem yapısına olan merakıyla da vücudunun kontrolünü kaybetmişti.Hayvan Auxred'e bakmaya başladı fakat saldırmıyordu sadece kıpkırmızı gözleriyle zavallı gencin gözlerini izliyordu.Auxred hareket dahi edemiyordu.Sadece nefes alıp hayranlıkla hayvanı izliyordu.Nereden gelmişti ? Nasıl oluyorda canlı ve öfkeli ateş ormanı yakıp küle çevirmiyordu ? Aklında mantığa dayalı sorular vardı fakat bu hayvan mantık dışıydı ! Ne görülmüştü ne de duyulmuştu ! Auxred bir Killborn genciydi ve Killbornlar doğanın gizemine bayılırlardı.Muhteşemlikleri keşfedip farklı şeyleri tatmayı severlerdi.Killborn damarı ağır bastı ve birden yaratığa seslendi :

    - Öfkenin alevi ! Ne muhteşem bir yaratıksın ! Ölümüm senin elinden olacaksa ben hazırım ! 

    Hayvan, gencin seslenmesine karşılık olarak derinden kükredi.Auxred'in hayranlığı her geçen saniye artıyordu ! Bu hayvan sanki onun bir parçasıydı sanki içindeki hırsın hayat bulmuş haliydi !  Vücudu ve ruhunu yakan hırsı korkuyu bastırdı ve o da kükredi.Hayvan buna karşılık olarak ağacın gövdesine alevden pençesiyle güçlü bir darbe attı.Ağacın gövdesinin yarısı paramparça olmuştu geriye kalanıysa alev alev yanıyordu.Ağaç yaratığa doğru düşmeye başladı bir anda Auxred darbenin etkisiyle dengesini kaybedip ağaçtan düştü.Hayvan üzerine gelen ağacı pençesiyle karanlığa doğru savuşturdu ve üzerinden düşen genci patisiyle yakaladı.Pençelerin aksine patisi yanmıyordu sadece siyah tüylerle kaplıydı.İstese, gözünde çelimsiz görünen zavallı genci tek lokmada yutabilirdi fakat dişlerini araladığı anda vücudunu soğuk bir his kapladı.Hayvan korkuyordu ! Bu korku nereden geliyordu ? Gence baktı ve gözleri sonuna kadar açık bir şekilde duruyordu.Normal bir bakış değildi bu ! Gencin gözleri hayvanın gözlerinden kırmızı bir şekilde parlıyor, vücudu git gide titriyordu ! Hayvan korkusuna yenik düşüp genci yere bıraktı ve bedenini izlemeye başladı.Kararlı bir şekilde kükrüyordu sesinde korku yoktu fakat kalbi korkuyla esir alınmıştı.Genç birden hayvanın kulaklarını yakan bir kükremeyle ayağa kalktı ! Hayvan korkudan olduğu yere pısmıştı.Böyle muhteşem bir hayvan nasıl olur da bir insandan korkardı ? Auxred kendinde değildi fakat vücudu hareket ediyordu ! Ateşte ısıtılan kızgın demir gibi kıpkırmızı gözleriyle hayvana bakıyordu hayvanda ona.Auxred tekrar kükredi ve hayvan sesini dahi çıkarmadı sadece olduğu yerde onu izliyordu.Vücudundaki alev solmuştu fakat hala yanıyordu.Auxred üçüncü kez kükrediğinde bu sefer ağzından bir miktar kan fışkırdı.Hayvan daha fazla korkuya dayanamayıp geldiği karanlığın içine kaçtı.Auxred olduğu yere yığılmıştı.Vücudundaki titreme devam ediyordu.Bu iki varlık arasındaki kükremeler bütün ormanda yankılanmıştı.Avın süresi dolmuştu ve Auxred dışında herkes avını yakalamayı başarmıştı ! Av bitiminde Auxred'i bekleyen eğitmenler bir anda kükremelerin yankısından oluşan korkunç gürültüyü duydular.Eğtimenlerin en tecrübelisi yanına üç eğitmeni alıp sesin geldiği yöne doğru harekete geçti.Diğerleri şehir muhafızlarına bilgi vermek üzere gönderilmişlerdi.Eğitmenler,karanlığa girdikçe yolu göremez olmuşlardı ve birer meşale yaktılar.Soğuk karanlığın içinde üç adet umut ışığı vücudu titreyen gence doğru geliyordu.Auxred vücudunun kontrolüne sahip değildi sadece gözlerini aralayabildi.Bulanık bir şekilde üzerine gelen ışıkları gördü ve kendinden geçti.


                                30 Tammikuu 802 //  Kelijron Şehri


    Odanın içini sıcak bir ışık dolduruyordu.Düzenli fakat fısıldaşanan bir kalabalık vardı.Odanın belirli bir bölümünü dolduruyordu.Aniden bir ses duyduldu :

    - Kudretli  Kerigan Odon Killborn ! Yolu açın ! Liderimiz geliyor çekilin !

Odayı doldurup yatağın etrafını kuşatan kalabalığın içinden haşmetli bir adam geçti.Bu haşmetli adamın omuzlarına kadar gelen hafif dalgalı ateşi andıran kızıl saçı ve sakalı vardı.Gözleri simsiyahtı.Normal bir insandan iri ve kaslıydı.Yüzündeki çizgiler ve izler sadece gördüğü savaşları değil dünya üzerinde harcadığı yılları da belli ediyordu.Yatağın yanına gelip yatakta titreyen gence baktı ve yanındaki yaşlı adama sordu :

    - Ne oldu ? Torunumun başına gelenleri anlat bana hemen !

Yaşlı bedenden gelen bilge bir ses cevap verdi :
   
+ Kendini kanıtladı.Neye karşı ne durumda kanıtladı bilmiyoruz fakat gözlerine bakın efendim.Gözlerinde atalarımızın ateşini göreceksiniz ! Titremesinin nedeni genç yaşında sınanmasıdır.Vücudu daha hazır değildi fakat onu sınadılar.O artık eskisi gibi değil.Ne fiziksel olarak ne de ruhsal olarak.Artık bir Killborn.
  - Torunum artık benden alınmaya hazır bir savaşçı demek.Pekala artık ona gerektiği şekilde hitap etmeliyiz.Gözlerinin hiddetine uygun bir şekilde ! Sen Killborn evladı ! Artık bir ünvana sahipsin ! Zamanı geldiğinde bu ünvanın hakkını vereceksin ! Tanrılar seni sınadıysa nedenini sorgulamak bana düşmez ! Kızıl Hiddet ! Düşmanlarına bu ünvanı öğreteceksin ve bizi onurlandıracaksın !
 
Gencin titremesi bir anda kesildi.Gözlerindeki hiddet git gide azalıyordu ve sonunda gözleri kapandı.Kızıl Hiddet uykuya dalmıştı.Bir geceyi titreyerek hiddetle geçiren genç kendinde değildi.Bilge ses tekrar duyduldu :

  + Uyandığında ünvanını ben iletirim beyim.Artık dinlenmeli.Kardeşleri onu bekliyor.Bir an önce uyanmalı ve silahını seçmeli fakat sınanmış olsun olmasın geleneklere göre bir av getirmeliydi.Torununuzla gurur duyduğunuzu biliyorum ama silah seçimini en son gerçekleştirecek genç olmak zorunda.
    - Biz geçmişimize duyduğumuz saygıyla gelişip ünlendik.Geleneklerimize sağdık kalmalıyız.Ne oldu bilmiyorum ama eminim bana layık bir av getirecekti fakat getiremedi.En son o seçecek.Akşama kadar vakti var zaten bir gün geciktik daha fazla bekleyemeyiz.Eğer uyanamazsa diğerlerinden sonra başlar görevine.Yapabileceğimiz tek şey ona güvenmek ve iyi olması için tanrılara yalvarmak.
    + Yerinde ve adil bir karar efendim.Bundan sonrasını ben hallederim geldiğinizi söylerim.
   
Kalabalık , haşmetli adamın arkasından odayı terk etti.Geriye sadece genci izlerken derin düşüncelere dalmış yaşlı bir adam kaldı."Zavallı genç.Neden bu kadar erken ? Başından ne geçti acaba ?" Diye düşündü ihtiyar.Biraz sonra odanın sessizliğinde huzurlu uykusunda gence katıldı ve sandalyesinde uyuyakaldı.


    Güneş yerini soğuk ve parlak Ay'a bıraktı.Etraf parlak gümüşün ışığıyla aydınlanıyordu.Şehrin ortasında yine şölen meşaleleri yanıyordu.Halk yaşananlardan habersizce eğlenip içiyordu.Yarısı çoktan sarhoş olmuştu yarısı da müziğe kendini kaptırmış coşuyordu.Dev gür ateşlerde kıpkırmızı domuz etleri dönüyor herkes neşeli vakit geçiriyordu.Birkaç kişi hariç.Gençlerimiz endişeli bir şekilde kalabalığın ortasındaki süslü bir masada oturuyorlardı.Hepsinin aklı kardeşlerindeydi ve hepsi suçlu hissediyordu çünkü en zor anında hiçbiri Auxred'in yanında değildi fakat bu onların suçu değildi ama yediremiyorlardı.En çokta Sjarlon ve Dagen endişeliydi.Sjarlon aralarındaki küçük eğlencenin bunlara neden olduğunu düşünüyordu Dagen ise kardeşine fazla yüklendiğini ve onun kontrolsüz hırsını tetiklediğini düşünüyordu.Altayer çok nadir anlarından birini yaşıyordu.Sadece kardeşini düşünmüyor aynı zamanda elindeki birasına bakarak telaştan siniri bozulmuş ağlıyordu.Valion,Halet ve Kirigün her zamanki neşelerini kaybetmiş şölen ateşine endişeli gözlerle bakıyorlardı.Earon her zamanki gibi sessizdi fakat tedirginliği yüzünden okunuyordu gözlerini Auxred'in kaldığı odaya dikmişti.Gelmesini istiyordu elinden gelse onu omuzlar baygın olsun olmasın masaya oturtur sohbet ederdi.Gençler bir süre daha bu şekilde oturdular sonra Kerigan halka seslendi :

    - Kelijorn halkı ! Bugün toplanmamızın bir nedeni var ! Hepinizin bildiği üzere sekiz genç hanemizi onurlandırmak ve kendilerini kanıtlamak için farklı diyarlara gönderilecek ! Yabanda onları en büyük tehlikelerden koruması için cesaretlerine güveniyorum fakat onları özel bir şekilde onurlandırmam en adili olur ! Avlarının değerine göre sıralama belirlenecek ! Killborn evlatları !  Avlarınızı getirin !

Gençler gönülsüz ve kalpleri kırılmış bir şekilde avlarını getirdiler.Avları düzenli bir şekilde Kerigan'ın önünde sıralayıp bir adım geri atıp diz çöküp sıralamayı beklediler.Altayer aralarında kendini kanıtlamaya düşkün kardeşinin olmayışını kabullenemiyor ve hırsından ağlıyordu.Diğerlerine sorulsa onlarda ağlamaya hazırlardı fakat kendilerini tutuyorlardı.Dagen kıpkırmızı olmuştu fakat dayanıyordu kardeşi için dayanıyordu.Görevliler gelip teker teker avları tanıttılar :

- Altayer'in avı ! Yetişkin bir kallatandir ! Dört kanatlı , kırmızı tüylere , son derece zehirli dişlere ve iğneye sahip , dört bacaklı , insan eline denk büyüklükte gri pençeleri olan bir yaratık !
- Dagen'in avı !  Yetişkin bir gakanın 80 kiloluk kafası ve üç boynuzuda yerinde ! Hayvanın altı geniş bacağı ve her bacağının üzerinde kalkan görevi gören çıkıntıları var ! Tüyleri gri ve gür !
- Earon'un avı !  İki yetişkin gusak'ha ! Vücutları uzun ve geniş ! Tıpkı bir yılanın ki gibi fakat bir yılandan 4 kat büyükler ! Sırtları kesici pullarla kaplı, karnıysa hızlı hareket etmeleri için kaygan deriyle ! Sırtları soluk mor karınları soluk beyaz !
- Halet ve Valion'un avları ! İkisi de birer palan avladı ! Çeneleri iri , dişleri uzun ve keskin.Vücutları hafif pençeleri keskin ! Yeterince çevik ve kurnazlar ! Tüyleri gri !
- Kirigün'ün avı ! Bir rutir ! Bembeyaz tüyleriyle kolay avlanan fakat güçlü bacaklarıyla hızlı koşabilen bir av ! Yük taşıtmak için birebir !
- Son olarak Sjarlon'un avı ! Altayer'le aynı ava sahip ! Yetişkin bir kallatandir ! Gençlerin avlarına göre sıralamalarına karar verilmiştir ! İlk silahı seçecek olan genç Dagen !

Kalabalık coşkuyla adını bağırıp alkışlamaya başladı.Dagen'den sonra sırasıyla Earon,Altayer,Sjarlon,Valion,Halet ve Kirigün seçeceklerdi.Kalabalık bir gencin eksik olduğunun farkında değildi fakat Kerigan bunu beyan etmeliydi.Auxred hala gelmemişti bu nedenle görevi ertelenmeliydi.Kerigan kalabalığı susturmak için ayağa kalktı.Güçlü kalabalık bir anda sessizliğe büründü.Kergian kalabalığa seslendi :
 

  - Cesareti ve yeteneği nedeniyle Dagen'i tebrik ederim ! Diğerlerinide unutmamalı ! Bütün gençlerimiz görevlerine başlamak için hazır fakat aralarından biri görevini tamamlayamadı ! Başından ne geçtiğini bilmiyoruz fakat bulunduğunda hareket edemeyecek durumdaydı ! Auxred Killborn görevini tamamla-

Birden genç ve hırslı bir ses duyuldu :

    - Burdayım !

Kalabalık birden sesin kaynağına hayretle döndü.

    - Bende hazırım efendim ! Lütfen benide kabul edin !

Kerigan gururla torununa baktı.Vücudunun kontrolünü tamamen sağlayamasa da sırf kardeşlerini yarı yolda bırakmamak için hırsıyla ayağa kalkıp buraya kadar gelmişti.Gururla bağırdı :

    + Sözümü bir daha kesersen seni zindana atarım !

Auxred hafifçe sırıttı ve karşılık verdi :

    - Affedersiniz efendim !  Fakat beni de kabul edin ! Buna hazırım !
    + Pekala ! Küstahlığını mazur göreceğim ! Sıraya geç ! En son sen seçeceksin !

Kardeşleri üzerine atlayıp sarılmamak için kendilerini zor tuttular.Hepsi sevinçten sırıtmaya başladı.Sjarlon ve Dagen derin bir nefes alabilmişti sonunda.Dagen "Seni küçük pislik ... Geç kaldın yine ! " dedi içinden.Artık bütün gençler hazırdı ! Silahlarını seçecek ve sabahın ilk ışığında yola çıkacaklardı ! Killborn Hanesi görevlileri büyükçe altından yapılma bir sandık getirdi.İşlemeleriyle göz alan bu sandık rünlerle güçlendirilmişti bu sayede sadece anahtarına sahip kişiler açabilirdi.Kerigan anahtarıyla sandığı açtı ve Dagen'i çağırdı.Dagen hiç beklemeden gözüne takılan rünlü balyozu seçti.Balyozun sapı simsiyahtı,ezici kısmı kırmızı parlak rünlerle , keskin tarafıysa beyaz rünlerle işlenmişti.Bu efsanevi silahın adı Patoran'dı.Dagen silahını alıp yerine geçti.Hemen ardından Earon sandığa yaklaştı.Biraz baktıktan sonra aradığı şeyi buldu.İki rünlü bıçak seçmişti.Bir tanesinin sapı beyaz diğerinin siyahtı.Beyaz olan Tinurah, kırmızı rünlerle , siyah olan Vinul beyaz rünlerle işlenmişti.O da silahını alıp yerine geçti.Altayer yüzündeki yaşları silip gururla yaklaştı sandığa.Rünlü bir mızrak seçti hemen.Mızrağın adı Litiron, sapı kahverengiydi.Normal bir mızrağın aksine delici kısmının yanlarında ek olarak kesici iki adet bıçak bulunuyordu.Üçü de parlak çelikten dövülmüştü.Üzerlerinde mor ründen işlemeler bulunuyordu.Sıra Sjarlon'daydı.Ne alacağını biliyordu.Hemen gövdesi siyah uçlarında koyu kırmızı bıçaklar bulunan bir yay seçti.Yayın üzerinde koyu kırmızı rünler bulunuyordu ve adı Quarini'ydi.Valion sandığa yaklaştı ve çift el için tasarlanmış uzunca bir kılıç seçti.Kılıcın uzunluğu boyuna denkti.Çeliği parlak kabzası beyazdı.Üzerinde sarı rünler işlenmiş bu kılıcın adı Relion'du.Hemen ardından Halet kendine iki adet siyah kabzalı beyaz rün işlemeli kılıç ve bir adet yay seçti.Yayın gövdesi kılıçların kabzalarıyla aynı renkteydi.Üstünde aynı şekilde beyaz rünler işlenmişi.Üç silahın adı bir kelimeyi meydana getiriyordu;kılıçlar için Ya ve Xo , yay için Ran.Halet'in ardından Kirigün yaklaştı ve kendine büyük bir kılıç seçti.Kılıcın adı Hinkka'ydı.Kabzası kahverengi , üzerine işlenen rünler siyahtı.O da yerine geçtikten sonra sıra Auxred'e geldi.Sandığa doğru ilerledi ve dönüp kardeşlerine baktı.Hepsi ona sevinçle bakıyorlardı.Auxred sandığa bir süre baktı ve seçmesi gereken silahları buldu.İkiz balta seçmişti.İki baltanın da sapları beyaz, çelikleri parlaktı.Birin adı Edan diğerinin adı Helion'du.Üzerlerine lacivert rünler işlenmişti.Hemen yerine döndü ve diğerleri gibi selam verdi.Kerigan gür bir sesle bağırdı :

    + Gençlerimiz haneleri temsil edecek yoldaşlarını seçtiler !Her genç bir silah seçmeliydi bunun farkındayım lakin silahlar üzerlerindeki rünlerin güçlerine göre ayrıldılar ! Seçilen silahların barındırdıkları güçler adil bir şekilde ayarlandı ! Fazladan silah seçimi güç dengesini sağlayacaktır !  Yarın, sabahın ilk ışıklarında yola çıkacak ve görevlerine başlayacaklar ! Görevini layığıyla tamamlayıp eve dönenlerin hepsi onurlandırılacaktır ! Aralarından hak eden kişi benim görevimi üslenecektir ! Yeterince liderlik ettim artık vücudum güçten düşmeye başladı ! Zaman gençlerin zamanıdır ! Yarın sabaha kadar herkes yiyip , içip , eğlensin ! Ziyafet başlasın !

  Kalabalık, bir anda çoşkulu bir şekilde gürleyip alkışlamaya başladı.Kerigar yerine geçtikten sonra ateşte pişmiş enfes domuzlar masalara dağıtıldı.Bira su gibi aktı o gece.Neredeyse herkes sarhoş olmuş eğleniyordu.Gençler Auxred'i omuzlarına almış kutlamalara eşlik ediyorlardı.Şölen devam ederken göreve hazırlanabilmek için gençler erkende yataklarına döndüler.Bütün gece büyük bir coşkuyla geçti.Sabah bir veda olacaktı fakat bu bir son değildi.Henüz.



                                                                          [size=12pt]Bölüm II - Karanlığın İçindeki Hırs[/size]

 
                                                              30 Tammikuu 802 / Kelijron Şehri

    Gece boyu süren şölenin ardından halk evlerine geçmiş uyuklamaya başlamıştı.Auxred yaşadığı tehlikeli fakat büyüleyici maceranın ardından şölene katılarak enerjisini sonuna kadar harcamıştı.Tahmin edilebileceği gibi hemen uykuya dalmıştı.Sjarlon ve Earon dışında herkes uyuyordu.İki genç,eski ve işlemeli bir camın önünde, parlak gümüşi bakışlarıyla geceyi yargılayan dolunayın altında şehri izleyerek sohbet ediyorlardı.Gidecekleri yerlerin açıklanmasına saatler kalmıştı.Sjarlon heyecanlı görünüyordu,Earon ise yüzündeki soğuk ve derin bakışlardan ördüğü alışılmış kayıtsız maskesinin altında git gide meraklanıyordu.Gecenin karanlığıyla eş değer renkteki Quarini'nin gövdesini eliyle inceliyordu Sjarlon.Parmakları özenle gövdeye oyulmuş işlemelerin ve kan renginde rünlerin üzerinde geziyordu.Her dokunuşta,yayıyla daha da bağlandığını hissediyordu.Artık onu kullanmak için sabırsızdı fakat kendine bir söz vermişti.Av sırasında gerçekleşen minik kaza sonrası bir daha asla dostlarına silah doğrultmayacaktı.Bunu diğerlerine söylemedi,kendisine hakim olamadığını düşünürlerdi fakat Sjarlon'un iradesi,zekası kadar kuvvetliydi.Kaymaklı birasından son bir yudum daha aldı ve kardeşinin omzuna hafifçe yumruk  atıp gülerek seslendi :

    - İyi geceler.Geceyi seversin bilirim fakat enerjine ihtiyacın olacak bunu biliyorsun değil mi ? Dagen kalktığında ayakta olursa yine ne yapar biliyorsun.

Earon nadir gülümseyen bir gençti fakat yarın evinden ve arkadaşlarından ayrılacaktı.Gerçi evinden sıkılmaya başlamıştı.Bütün diyarları gezip kendini geliştirmek istiyordu fakat arkadaşları olmadan ona kim destek olacak diye endişeleniyordu.Son bir kez gülümseyerek cevap verdi :

    + Merak etme birazdan yatarım.Bir fıçı biradan sonra kolay kolay kalkamaz.Sabah ikinizi de ben kaldırırım iyi geceler.


Sjarlon yayını yatağının altına koyup uykuya daldı.Earon birazdan yatacaktı.Yatmadan önce son bir kez arkadaşlarına dönüp baktı.Auxred yine uykusunda konuşuyor , Dagen ise odayı dolduran sessiz fakat kalın bir şekilde horluyordu.Altayer yastığına bir kadına sarılırmışçasına sarılıyordu.Gördüğü rüyayı tahmin etmek pekte zor değildi.Kirigün,Valion ve Halet sessiz sedasız uyuyordu.Bıçaklarını masanın üzerine bırakıp yatağına geçti.Yatak soğuk fakat yumuşaktı.Kısa sürede uykuya daldı

                                        31 Tammikuu 802 / Kelijron Şehri

    Şehrin en dip sokaklarını dahi aydınlatan parlak sıcak bir güneş gökyüzüne hakimdi.Ilık ılık esen rüzgar,yolculuk için hazırlık yapan insanları rahatlatıyordu.Bilge bir ses yolculuk için atları hazırlayan görevliye seslendi :

    - Yolluk bir şey getirdim.Bunu bütün çantalara pay edip yerleştirin.
    + Nedir bu efendim ?
    - Yorulduklarında vücutlarını tekrar hayatla dolduracak bir karışım.Merak etme tehlikeli değil,sanırım.
 
Görevli,içeçeği pay edip çantalara yerleştirip , çantaları atlara yükledi.Atlar yolculuğa hazırdı.Güçlü ve sağlıklı atlar , bilge tarafından özenle görev için seçilmişti.Biraz sonra göreve gidecekleri uğurlamak üzere tören başlayacaktı fakat gençler hala ortalıkta yoktu.O sırada , sıcak güneşin ışıkları gençlerin kaldığı odayı aydınlatıyor , ılık rüzgar saçlarını okşuyordu.Masadaki Vinul'un çeliğinden yansıyan güneş Dagen'in yüzüne vuruyordu.Söylene söylene yataktan doğrulan Dagen birden gürledi :

    - GEÇ KALIYORUZ ! KALKIN LAN GÜNEŞ DOĞMUŞ !

Uyku sersemi Valion kafasını kaldırıp uykulu bir sesle sordu :

    -Neye ya ?  Yat uyu.

Dagen yastığını tüm gücüyle suratına fırlatıp cevap verdi :

      +Törene seni gerizekalı !

Suratında patlayan yastığın etkisiyle yataktan yuvarlanan Valion , düşerken yeterince gürültü çıkarmıştı.Dagen'in kükremesiyle birleşen patırdı gençleri uyandırmaya yetmişti.Hepsi teker teker kalkıp görev için hazırlanan ve lunimer olarak adlandırılan kıyafetlerini giymeye koyuldu.Kıyafetlerin ana rengi siyahtı.Düğme,cep başları ve belirli yerlere işlenen tüyleri koyu yeşildi.Jurl derisinden örülmüşlerdi yani ateşe yaklaştığında git gide ısınan ve ısıyı barındıran yolculuk için ideal kıyafetlerdi.Kapşonların ağzı,okların arkasında kullanılan tüylerden yapılmaydı.Aşırı soğuk olduğunda tüyleri ateşe vermek hem etrafı aydınlatacak hem de kıyafeti ısıtacaktı.Jurl derisi aşırı ısınırdı fakat alev almazdı.En kullanışlı yanı ise sadece derinin dış kısmının ısınması ve iç kısmının belirli bir ısıda kalmasıydı.Ceplerin iç kısmı da aynı şekilde işlenmişti.Soğuğa karşı yeterince kullanışlıydı ve şaşırtıcı bir şekilde sıcak havalar içinde kullanışlıydı.Düğmeleri açıldığında iç kısmı ortaya çıkıyordu.Kıyafetin iç kısmına soğuk diyarlardan gelen özel bir kumaş işlenmişti.Kumaş, soğuk bölgelerde yaşayan bir hayvandan toplanan tüylerle hazırlanıyordu.Hayvanın vücudu belirli bir soğuğa ihtiyaç duyduğu için ısınmaya başladığı anda tüyleri  sıcak havayı emip soğutuyordu.Nasıl oradaki insanlar jurl derisini sorgulayıp merak ediyorsa bu bölge insanı da o hayvanın tüylerini merak ediyordu.Ticari anlamda hayvan derisi ve etiyle geçinen Kelijron Şehri'nde ticaret geliştiği için bu tür malzemeler bulmak son derece kolay ve pahalıydı.Kıyafetlerini giyen gençler,silahlarını alıp hana doğru koşmaya başladılar.Hana girdiklerinde hancı tarafından sevinçle karşılanan gençler,kendileri için hazırlanan masaya geçip kahvaltıya başladılar.Et ağırlıklı bu kahvaltıda yeşillik ve meyve de bulunuyordu.Uzun süre tok tutacak yiyecekler hazırlanmıştı.Gerçi Dagen, iki kişiye yetecek domuzu tek başına yemişti ve daha da yiyebilirdi fakat zaman yoktu.Kahvaltıyı seri bir şekilde bitiren gençler tören alanına doğru ilerlediler.Tören neredeyse başlayacaktı.Halk toplanmıştı ve göreve gidecekleri yolu gül yapraklarıyla süslenmişti ve atlar yolun başında ,eğitmenlerle bekliyorlardı.Kerigan,tören alanının ortasında bulunan, yerden bir adam boyu yüksekteki tahtında oturuyordu.Gençler alana geldiklerinde halk büyük bir çoşkuyla bağırıp, alkışlamaya başladı.Halkı selamlayan gençler,alanın ortasına geçip omuz omuza dizildiler.Kerigan ayağa kalkıp gençleri alkışladı.Ayağa kalktığı anda gençler diz üstü çöküp saygıyla beklediler.Kerigan belinden işlemeli bir bıçak çıkartıp avucunu kesti.Avucunu sıkıp yanı başındaki meşalenin üzerinde bekletti.Kanı damla damla ateşin içine akarken gençleri uğurlamak için konuşmasını yapmaya başladı :

      - Hanemizin , Ulu Killborn Hanesi'nin kurulduğu günden beri gerçekleştirilen,hanemize yaraşır savaşçılar yetiştirip bizi onurlandıran bu eski geleneği gerçekleştirmek için toplandık ! Bu yıl onaltı yaşına basan sekiz gözü pek gencimizi uğurlamak için ! Atalarımızın gözetiminde birçok tehlikeyi atlatacak ve sınanacaklar ! Geri dönmek için bildikleri her şeyi kullanıp hayatta kalacaklar ! Hepsinin dönmesini umut ediyorum ! Aralarında bize en büyük onuru yaşatan benim yerimi alacak ve Kerigan olacak ! Ben Odon Starflare ! Killborn Hanesi'nin Kerigan'ı sizi bu görev için onurlandırıyorum ! Gönderileceğiniz yerleri eğitmenlerinize bir parşomene detaylı bir şekilde açıklayıp verdim size sadece isimlerini vereceğim ! Dagen Killborn ! Sen soğuk ve tehlikeli Eratod Dağları'na gönderileceksin !  Earon Killborn ! Karanlık ve terk edilmiş Rylin Ormanı'na gönderileceksin ! Altayer Killborn !  Vahşi Warantu'nun İni'ne gönderileceksin ! Sjarlon Killborn ! Elflerin hüküm sürdüğü Dinendal Şehri'ne gönderileceksin ! Valion Killborn ! Ateş püsküren Vidarok Dağı'na gönderileceksin ! Halet Killborn ! Ne kadar yakın olduğunuzu bildiğim için ikinizi en uzak diyarlara gönderiyorum ! Seni dondurucu Slothga Mağarası'na gönderiyorum ! Kirigün Killborn ! Sen eski Inis Rauta Tapınağı'na gönderileceksin ! Son olarak Auxred Killborn ! Sen de insanların yaklaşmaktan çekindiği  Peltinin Ormanı'na gönderileceksin ! Her biriniz bir ganimetle dönmeli ! Vahşi bir yaratığın kafası , bir suçlunun kafası ya da değerli bir eşya olabilir ! En yüce ganimeti getiren en yüce onura erişecektir ! Kanımı sizin süreniz olarak seçiyorum ! Damarlarımda akan kan toprağa karışmadan önce döneceksiniz eğer hiç kimse dönmezse sizi bekleyecek bir vekil seçilecek ! Şimdi içinizdeki Killborn ruhunu serbest bırakın ve gittiğiniz her yerde bu ruhu yaşatın ! Göreviniz başladı ! Başarılı ve onurlu bir yolculuk sizin olsun !

    Konuşmadan dolayı iyice coşan kalabalık daha gür bir şekilde bağırıp,alkışlamaya başladı.Kalabalıktan gençlerin üzerine güller atılıyordu.Güllerin kullanılmasının nedeni halk inancına göre her onurlu Killborn için bir gülün açmasıydı.Atalarının onuruyla onları kutsayıp yolcu ediyorlardı.Gençler, büyük bir heyecanla önce Kerigan'ı sonra da halkı selamladılar.Onları bekleyen atlarına binip süresi belli olmayan bir ayrılığı yaşamadan önce son bir kez vedalaştılar.Hepsi sevinç ve cesaretle birbirlerine sarıldı.Tek kelime eden olmadı fakat bakışları her şeyi anlatıyordu.Gururlu ve buruk bakışlar fakat yeterince hırslı.Gençler atlarına binip eğitmenlerinin eşiliğinde gülle kaplı yolda ilerlemeye başladılar.Tören alanından şehir kapısına kadar uzanan yol boyu alkışlanıp uğurlandılar.İçlerinde genç ve meraklı bir ateş yanıyordu.Bu ateşi harmanlayan görevin heyecanı ve onur hırsıydı.Eğitmenler, şehir kapısına geldiklerinde meslektaşlarıyla vedalaşıp dört nala farklı yönlere doğru ilerlemeye başladılar.Dagen nereye gideceğini umursamıyordu sadece bir an önce varıp kendini kanıtlamak istiyordu fakat koşulları bilmeliydi.Eğitmenine sordu :

    + Nasıl bir dağ bu Eratod ? Detaylarda ne yazıyor ?
    - Geniş,yüksek ve soğuk bir dağ.İçinde kurumuş cevher madenleri olduğu yazıyor.Terk edileli çok olmuş fakat dağın eteklerinde gezenler insan dışı sesler duyduklarını söylüyorlar.Bir iki maceracı merak edip gitmiş fakat dönen olmamış.Bana kalırsa bunlar boş söylentiler ama yine de her şeye hazırlık ol.Seni bekliyor olacağız.
    + Merak etmeyin.Hiçbir şey geri dönmemi engelleyemez.Kardeşlerimi,evimi ve halkımı bir kere daha göreceğim.Oraya ulaşmamız kaç günümüzü alacak ?
    - Yaklaşık bir ay.Belirli hanlarda durup yiyecek ve içecek alacağız yani bir sorun çıkmayacak.Çıkarsa senin için değil, çıkaracaklar için endişelenirim.Kardeşlerine neler yaptığını biliyorum Dagen.


Dagen gür bir kahkaha patlatıp cevap verdi :

    + Onlar kendileri kaşındı.Üzerime atlayıp beni devirmeye çalıştılar ben de onları bir güzel patakladım fakat karşılacaşaklarım kardeşim değil.Bir iki yumruktan daha özel bir şeyle karşılaşacaklar.

Balyozunun sapını tutup eğitmenine baktı.Eğitmeni de gülümsedi ve konuşmaya devam ettiler.Bir hafta sonra Dinerion sınırlarına ulaşacaklardı.Hızlı ve temkinli hareket ediyorlardı.Dagen'e kalsa atını sonuna kadar zorlar sınıra dört günde ulaşırdı fakat neyse ki eğitmeni yanındaydı.Yola çıkalı beş saat olmuştu.Şehir gözle görülemeyecek kadar geride kalmıştı.Öğlen vakti yaklaşıyordu.Bunu anlamak için Dagen'in güneşin hizasına bakması değil midesindeki gurultuyu dinlemesi yeterliydi zira eğitmeni dahi duymuştu.Durup yemek yemek isteyip istemediğini sordu fakat Dagen bir an önce görevine başlamak istediği için kendine hakim olmaya karar verdi.Bu şekilde devam eden bir haftalık yolculuğun ardından ülke sınırlarına ulaştılar.Buradan sonrası kanunsuz diyarlara açılıyordu.Son bir kez ülkesinin topraklarına baktı ve sınırı geçti.Koyu yeşil ormanlar,yaz boyu çalışan insanların sohbeti, neşesi ve kardeşleri arkasında kalmıştı ve buna hazırdı.İlk han yaklaşık beş saat uzaktaydı.Yoldan geçen tüccarların, haydutların,çiftçilerin ve maceracıların uğradığı orta halli bir handı burası.Beş saat su gibi akıp geçmişti.Hana geldiklerine hava kararmış,yağmur başlamıştı.Ilık bir yaz yağmuru ve toprak kokusu bütün bölgeyi kaplamıştı.Atlarını, hanın ahırına yerleştirip içeri girdiler.İçeride laterna ve flüt eşliğinde şarkı söyleyip dans eden çoşku dolu bir kalabalık vardı.Görüldüğü üzere yorgunluğunu atmak için gelen herkes sarhoş olmuş eğleniyordu.Sorun çıkmayacağını uman Dagen, boş bir masaya oturdu ve hancıyı çağırdı :

    + Beş domuz ve bir fıçı bira getir !
    - İki kişi için biraz fazla değil mi ? Gelecek misafirleriniz mi var beyim ?
    + Sadece iki kişiyiz bir sorun mu var ?
    - H-hayır tabii ki beyim.Hemen getiriyorum.

Eğitmeni, Dagen'e fısıldadı :

+Artık kanunun hüküm sürdüğü ülkemizde değiliz.Tavırlarına dikkat etmeni öneririm,bu adamlar seni tanımıyor.Terslemekten kaçınmalısın başımıza bela alabiliriz.
    - Öyle mi ? Pekala soralım bakalım !

Dagen birden masanın üzerine çıkıp gürledi :

    + Kesin müziği !  Burada başıma bela olabilecek birileri varmış ! Cesareti olan varsa öne çıksın !

Neşesi, kaba ve kıllı bir genç tarafından bölünen kalabalık sinirli gözlerle gence bakıyordu.Sessizliğin içinden birkaç iskemlenin sürüklenme sesi geldi.Kalabalığın içinden dört kişi öne çıktı.Aralarından biri Dagen'e seslendi :

  + Sesini kesip eğlencenin tadını çıkar ! Buraya sarhoş olup eğlenmeye geliyoruz senin gibi pisliklerin böğürmesini dinlemeye değil.Sesini kes yoksa biz keseriz.
    - Gel de kes o zaman ! Kafanı yarıp içine sıçacağım serseri herif !

Eğitmeni burada araya girip olası bir kavgayı engellemeliydi fakat Dagen'in ünlenmek istediğini biliyordu.Sadece arkasına yaslanıp kılıcına davranmaya hazır bir şekilde oturup izledi.Kendinden küçük bir veledin hakareti ağırına gitmişti yabancının.Arkadaşları önünde küçük düşürülmüştü hemen öfkeyle kılıcını çekip Dagen'e doğru atıldı ! Dagen yerinen kımıldamadan adamın yaklaşmasını bekledi.Yerdeki iskemleye basıp Dagen'e doğru atıldı yabancı.Kılıcını kafasının üstüne indirmek için kaldırmıştı.Meraklı gözler kavgayı izliyordu,herkes gencin öleceğinden emindi.Eğitmen sadece sırıttı ve izledi.Kalın eliyle, adamın kafasına denk  yumruğunu sıktı ve rastgele saldıran adamın suratına bütün gücüyle sağlam bir yumruk indirdi Dagen.Havada yediği yumruğun etkisiyle zıpladığı iskemlenin üzerine düşen adam hareket etmiyordu.Arkadaşları hemen yanına gelip iyi olup olmadığına baktılar.Adamın burun kemiği içeri çökmüştü ve suratından oluk oluk kan akıyordu.Arkadaşlarının bir velet tarafından öldürülmesine öfkelenen üç adam kılıçlarını çekti.Dagen'e küfürler savurup üzerine atıldılar.Dagen çoktan balyozunu kılıfından çıkarmıştı fakat olduğu yerde beklemek gereksiz yaralanmaya neden olacaktı.Masanın üzerinden geri atladı ve üzerine atılan adamlar masanın üzerine çıktı.Balyozunu güçlü bir şekilde savurup masayı parçaladı.Koca masanın parçalanmasıyla yere yuvarlanan adamlar daha ne olduğunu anlayamadan Dagen üzerlerine atıldı.Ortadaki adamın kafasını kaldırmasına izin vermeden balyozun ezici kısmıyla bir darbe indirdi.Acı bir şekilde kemik kırılma sesi duyuldu.Adamın kafatası paramparça olmuştu,kafasından fırlayan beyin ve et parçaları salonun ortasına saçılmıştı.Arkadaşları şoka girmiş bir şekilde paramparça olan kafatasına bakıyorlardı.Hemen sol tarafta oturduğu yerde şoka girmiş adamın suratına kesici kısımla hızlı bir darbe indirdi.Adamın suratı kesilmiş,kafası ikiye ayrılmıştı.Bedenine bağlı kalan kısmı mide bulandırıcıydı.Dili ve dişleri görünüyordu ve boğazından kan fışkırıyordu.Kesilen kısımsa biraz daha geriye düşmüştü ve beyni içinden çıkıp yere yığılmıştı.Acı içinde arkadaşlarının ölümünü izleyen son adam merhamet için yalvardı fakat Dagen başladığı işi bitirirdi.Balyozun ezici kısmıyla adamın midesine güçlü bir darbe indirdi.Korkunç bir çığlıkla can verdi adam.Balyoz midesini parçalamış ve omurgası darbenin etkisiyle kırılıp,parça parça sırtından dışarı çıkmıştı.İlk öldürdüğü adamın kafatasından arta kalan birkaç kemiği güçlü bir adımla ezip kükredi Dagen :
   
    - Kafasını parçalamamı isteyen başka bir pislik yoksa bu piçleri temizleyip eğlenceye devam edin ! Hancı ! Domuzlarım nerede ?

Şoka giren hancı korkuyla pişen domuzlardan birini önüne getirdi ve diğerlerini hazırlamaya gitti.Kalabalığın çoğu dehşete düşmüştü,bir çok insan kusmuş ya da kaçmıştı.Geriye kalanlar ise cesetleri dışarı çıkarıp eğlencelerine devam etti.Bunlar büyük ihtimalle bu tür olaylara alışmış maceracı ve haydutlardı.Kavga ettiği adamlarsa sarhoş ve ne yaptığının farkında olmayan sefil adamlardı.Eğitmenin yüzündeki gülümsemenin yerini bükük bir ağız almıştı.Midesi bulanmıştı fakat ne olacağını tahmin ediyordu.Dagen'i yerine oturtup konuştu :

    + Vahşi gösterin bittiyse bir an önce yemeğini ye de gidelim.Ün salmak istiyorsan bunu insanlara yardım ederek yapmalısın, gözleri önünde sarhoş adamları parçalayarak değil ! Bir kere daha böyle bir şey tekrarlarsan görevini iptal eder Kerigan'a rapor veririm.
  - Ne pislik be.İçleri dışlarından daha çirkinmiş.Pekala kendime hakim olmayı deneyebilirim.Sen yemiyor musun ?
    + Yol boyu kusmamı istemiyorsan hayır.İştahım kapandı ye de gidelim hemen.

Dagen,yemeğini bitirince hancıya yaklaştı ve elini ona doğru uzatmaya başladı.Hancı korkudan titriyordu çünkü üzerine dört adamın kafasını parçalayan bir el yaklaşıyordu.Neredeyse kalbi duracaktı acaba ölecek miydi ? Dagen elini omzuna koydu ve diğer eliyle beş qulien bıraktı cebine.

    + Bu, masrafları karşılamak için yeterli olmalı.Huzuru kaçırıp müşterilerini parçaladığım için özür dilerim.İyi geceler.

Hancı ne olduğunu anlamamıştı ve soğuk soğuk terliyordu.Birazdan cebindeki paranın varlığını hatırlayıp yatışacaktı ve olanları unutacaktı.Dagen ve eğitmeni handan çıkıp atlarını bağladıkları ahıra doğru yürüdüler.Atları çözerken birden hiddetli bir ses duyuldu :

    - ****** çocuğu ! Arkadaşlarımı öldürdün !

Handa parçaladığı adamların arkadaşı elinde büyük bir bıçakla Dagen'e doğru koşuyordu.Sırtına saplamaya hazırlanırken, eğitmeni Dagen'i kurtardı.Adamın boynuna yapışıp hanın duvarına dayadı.Bu alçakça saldırıya sinirlenen Dagen tekrar gürledi ve balyozunu çıkarıp adamın suratına yapıştırdı :

  + Seni küçük pislik ! Benden bir parça mı istiyorsun ? Al o zaman !

Hanın duvarı kırılmış,suratı paramparça olan adamın bedeni içeri yığılmıştı.Bu sefer yakın mesafeden vurduğu için Dagen ve eğitmenin üzerine kan,beyin ve kemik parçaları bulaşmıştı.Eğitmeni bunu beklemiyordu fakat Dagen'e hak vermişti.Dagen cebinden bir qulien daha çıkartıp cesedin üzerine fırlattı ve hancıya seslendi :

    + Kusura bakma.Buyur.

    Yeterince kan ve gürültüye sebep olan ikili atlarına binip handan uzaklaştılar.Artık yeryüzüne karanlık , gökyüzüne de parlak ay hakimdi.Şimdiden silahını kullanma şansını yakalamanın ve kendini önemsiz olsalar da birkaç insana kanıtlamanın verdiği keyifle çantasından piposunu çıkartıp tüttürmeye başladı.Eğitmeni deneyimli bir askerdi ve birçok savaş görmüştü fakat böyle bir vahşet görmemişti.Midesine hakim olamayıp bir iki kere kusmuştu fakat şimdi iyi hissediyordu.O da piposunu çıkarıp tüttürmeye başladı.Bu midesini yaksa da bulantıyı geçirmişti.Handaki olaydan sonra orada kalmaları mümkün değildi.Uyurken saldırıya uğrayabilirlerdi.Bir kaç saat ilerledikten sonra seyrek bir ormanın yanına gelmişlerdi.Ormanın iç kesimlerine ilerleyip yoldan olabildiğince uzakta atlarını ağaca bağlayıp ateş yaktılar.Biraz sohbet ettikten sonra kendilerini gecenin huzuruna bıraktılar.


79425f273c.jpg


                                    Bölüm III - Veda ve Kan
 
Back
Top Bottom