Kaybolmuş Çocuk : Oliver Ands (Update)

Users who are viewing this thread

Sizde bir nebzede olsun farklı bir tat bırakma dileğiyle.

[size=20pt]Kaybolmuş Çocuk : Oliver Ands


Kitap I

Kayıp Kıta Calradia

1
Bölüm 1

[size=12pt]Babamın doğum günü hediyesi
[/size]

Bu hikayemi dinlediğinizde benim deli olduğumu felan düşünüceksiniz.Gerçekten katılıyorum size , başta bende deli olduğumu sanmıştım hepsi ne kadar gerçek olabilirdi ki , bu çılgınlık!Tamam.Hikayemi anlatmaya başlıyacağım ama öncesinde...

Herşey okulumun son gününde oldu o gün benim aynı zamanda doğum günümdü.17 yaşındaki bir genç ne yapıyorsa bende onları yapıyordum, arkadaşlarıma veda edip doğruca eve geldim.Kapıyı çaldım açan olmadı büyük ihtimalle sürpriz yapıcaklardı bana ve öylede oldu...

En sevdiğim halalarım teyzelerim dayılarım ve babam ordaydı.Babamın üzerinde zorla oturtulmuş komik bir şapka vardı.Bana gülümsedi.
-Hoş geldin evlat,dedi.
Bende ona gülümseyip gerçekten çok şaşırdığımı söyledim ama tahmin etmesi güç değildi,ehh biraz yalan oldu ama mutlu oldular değil mi sonuçta?Güzel bir parti yaptık karnemi gösterdim iyi bir dönem geçirmiştim notlarım fena sayılmazdı.Babam her zaman özel bir çocuk olduğumu söylerdi.Bir ara beni yanına aldı mutfağa götürdü.Meyve doğramaya koyuldu.Bir ara duraksadı,acaba bir şey mi oldu diye düşündüm, ve sonra konuştu.
-Oliver 18 yaşına geldin gerçekten sana iyi bir baba olabildim mi?
Yediğim parfe bir anda boğazımda durdu.Öksürdüm ve.
-Bu nasıl soru sen dünyanın en iyi babasısın,dedim ve gülümsedim.
O da biraz gülümsedi ama bu gülümseme çok uzun sürmedi gözleri doldu.Ben anladım ki aklından annem geçiyordu.Babam annemle birlikte arkeologtu üniversitede tanışmışlardı.Dünyanın bir çok yerinde birlikte çalışmış , büyük işler yapmıştı ama bir gün Mısırda eski bir uygarlık keşfedip heycanla kazarlarken annemin bir tuzak mekanizmasını harekete geçirip öldüğünü söylemişti babam.

Bir anda ortamı dağıtmak adına bir şey yapmak zorunda kaldığımı hissettim.Buna gerek kalmadan babam gülümseyerek hazırladığı meyve tabağını gösterdi kocaman bir gülen yüz yapmıştı meyvelerden , beni bu durumdan kurtardığı için içimden babama teşekkür ettim ve gülümsedim.

Güzel bir günden sonra herkes gidince babam yanıma geldi.
-Sana hediye almadığımın farkındasındır.
-Önemli değil yanımda olman yeter baba.
-Hmm..ama sana şunu söyliyeyim yarın benimle işe gelebilirsin en azından bunu yapayım sana.
-G-Gg-gerçekten mi?Şaka yapmıyorsun değil mi?Baba bu bence en güzel hediye ne zamandır bunu istiyordum!
-Biliyorum o yüzden böyle bir şey düşündüm , hediye olarak yani.
Babamın iş yerine gideceğimi hiç düşünmemiştim gerçekten çok istediğim bir şeydi.
-Yarın gidiyoruz hadi erken yatta erken kalk biliyorsun 6'da orada olmamız lazım.Bu arada dişlerini fırçala.
Heyecanla dişlerimi fırçalayıp yattım ve çok geçmeden uykuya daldım...

2
Bölüm 2

[size=12pt]Huascarân geçitleri ve patlamalar
[/size]


Çalar saatimle birlikte yataktan fırladım , sonunda babamın iş yerine gidecektim.Mutfağa gidip bir bardak su içtim sonrada babam geldi.
-Hazır mısın evlat?
-Evet hazırım.
-Üstünü giy hadi çıkıyoruz.
Babamın arabasına bindik.Peru sokakları bomboştu ve gidecegimiz yerde çok uzaktaydı.

Peru mu?Dediğinizi duyar gibiyim ama onun hikayesi tam olarak şöyle.

Babamın şuanki işi And dağlarındaydı.Mısırdaki son olayda Sarranid adında bir medeniyet kalıntılarına rastlamışlardı.Babamın anlattığı kadarıyla kalıntılarda geçitlerden bahsediyormuş.Bir başka dünyaya açılan kapılarmış bu geçitler ama bunların ne olduğunu kimse anlamamış.Babam yazıta kazınmış bir harita bulmuş.Bu haritaya iyi baktığında Peru'daki Huascarân tepesini görmüş.Bizim buraya gelme sebebimizde işte bu yüzdendir.

En sonunda tepeye yaklaştık burda şirin bir park ve ellerini sanki birilerine sesleniyormuş gibi açmış bir heykel gördüm.Arabamız yavaşladı babam park etti ve arabadan indik biraz ilerde bir kazı alanı gördüm.Babamın iş yerine gelmiştik.Biraz yürüdükten sonra kocaman bir dikilitaş gördüm.Üzerinde yazılar yazıyordu ama ilginç olan şudur ki , yazılar durmadan dil değiştiriyordu.İngilizce Fransızca İtalyanca ve bir çok anlamadığım dilde vardı.Babama bu gerçek olamaz diye bir bakış attım.O da gülümseyerek evet hepsi gerçek diye baktı.O an azım açık taşa bakıyor olacağım ki bir ses duydum.
-Hey topla kendini dostum çok aptal gözüküyorsun.
Yanımıza şirketin komik adamı Bay smile yaklaştı.Babamla selamlaştılar.Bay smile babamın aynı zamanda çalışma arkadaşıydı birlikte bir çok iş yaptılar Çin'deki taşlaşmış orduyu bulanlarda onlardı...Ehh yani kısmen.

Birazcık iş görüşmesinden sonra babamla taşın daha yakınına gittik gerçekten çok büyük bir taştı.Babam taşı incelemeye devam etti.Bir anda gözleri parladı ve bağırmaya başladı.
-Beyler sanırım geçidin yerini bulduk.
Herkes bir anda yaptığı işi bıraktı ve babamın çevresinde toplandı.Babam hızlı bir şekilde konuyu anlattı ve bir yer gösterdi.İşçiler hemencecik orayı kazmaya başladılar.En sonunda biri onu buldum diye bağırdı.İşçinin bulduğu bir mağara ağzıydı ama ilginç yazılar yazıyordu ve kesinlikle bu dünyada öyle bir dil yoktu...

Hava kararmaya başladı.Babam bu gece burada kalacağımızı işinin uzun süreceğini söyledi ve özür diledi.Önemli değil dedim çünkü burası eğlenceliydi.Babam kulübeden dışarı çıktı ve tekrar dikili taşa gitti.Benimde içimde büyük bir merak hissi oluştu tekrar mağaranın başında buldum kendimi.Acaba bu yazıların anlamı ne diye düşünürken bir anda büyük bir patlama oldu korkudan ve sallantıdan bir anda kendimi mağaraya yuvarlanırken buldum.Işık yavaş yavaş yok olurken kafamı sert bir şeye çarpıp bayıldım.

3
Bölüm 3

[size=12pt]Güzel bir kız ve Zendar
[/size]

Bayılmamdan sonra hatırladığım bir akarsu sesiydi.Mağaranın içinde akan bir akarsu olabilirdi bu ama kuş sesleri de vardı.Yo hayır yanılıyor olabilirdim.Belkide yarasaların sesiydi bu.Gözlerimi şöyle bir araladım karanlık değildi.Bir yüz gördüm gerçekten çok hoş bir kızın yüzüydü bana iyi misin diyordu öyle duyuyordum yani.Görüntü çok bulanıktı sanırım babam beni hastaneye getirmiş ve başımda da güzel bir hemşire duruyordu.Tabi bunlar boş hayallerdi bir kere hastanede yarasa ve akarsu ne arasın?Gerçekten güzelliği aklımı başımdan aldı.Derken yine bayıldım.

İlginç bir rüya gördüm.Bir odadaydım.Oda kocamandı ve sütunlarla desteklenmiş gibi duruyordu.Sütünlarda meşaleler yanıyordu.Odanın Baş köşesinde bir taht ve üzerinde bir heykel vardı.O heykelin bana benzediğine yemin edebilirim.Sanki benim 5-10 yıl sonraki halim gibiydi.Tahtın önünde 6 tane daha heykel vardı.Eğilip krala selam veren heykeller.Biraz yürüdüm ayak sesim yoktu çok garibime gitti.Biraz yaklaşınca eğilen heykellerin çok yaşlı olduğunu gördüm.Yüzlerinde çok acı vardı.Çok şey görüp geçirdikleri belliydi.Kralın yardımcıları olmalıydılar.Sonra ise rüyam bitti.

Gözümü açtığımda hemencecik o güzel kızı aradım ama mum ile aydınlatılmış bir odadaydım.Ne zaman gelmiştim buraya hiç bilmiyorum.Aşağıdan kahkaha sesleri ve konuşmalar geliyordu.Nerede olduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu.Hemen cep telefonumu çıkardım.Bu şaka olmalıydı.Hat nasıl olamazdı ki?Arkeologlara özel hattı bu her yerde çekmesi gerekiyordu.Bu durumu dahada ilginçleştirdi.En iyisi aşağıya inip ne olup ne bittiğini öğrenmekti.

Aşağıya indiğimde bir sürü insanın içkiler içip kahkaha attığını gördüm.O güzel kızda oradaydı.Bir oraya bir buraya gidip içkileri servis ediyordu.Sanki ortaçağ zamanında bir handaydım ama bu imkansızdı elbet.Bir anda bir zaman makinesıne girip ortaçağya dönmüş olamazdım.Fakat geçit ve yazıtları düşününce biraz tedirginleştim.Kendime Oliver dur oğlum daha zaman makinesinin icadına 10 yıl daha var dedim , her ne kadar karşımda duranlar gerçek olsada.

Tezgahın başında müşterilerine içecek veren bir adam bana baktı gülümsedi.Elindeki bardağı bırakıp yanıma doğru yürüdü.
-Heeey!Genç adam sonunda uyanmışsın.Kendini nasıl hissediyorsun.Bir içki ister misin?
-Ah.Yok sağolun almayayım.Buraya nasıl geldim?
-Seni kızım Zineta Kralların nehrinin yakınlarında bulmuş.Bir ayı ininin önünde yatıyormuşsun.Arkadaşıyla birlikte buraya kadar taşımışlar.
-Nerdeyim ben?
-Nerdemisin?Özgürlerin yuvası,kervanların göz bebeği,savaş girmeyen şehir Zendar'dasın.
-Zendar mı?Orası neresi yahu?
-Hmm galiba biri kafana iyi vurmuş.Savaşta felan mı yaralandın?Gerçi seni getirdiklerinde üzerinde yara yoktu sadece baygındın sen...
-Bakın bayım!Ben Peru'da babamla birlikte kazı çalışmasındaydım.Bir patlama oldu ve mağaraya düştüm.Bir anda buraya nasıl gelmiş olabilirim.
-Peruk mu?Ne peruğu yavrum ne diyorsun sen?Patlama derken ne kastediyorsun?
-Hangi çağdayız biz dalgamı...Dur bir dakika.Yo yo yo olamaz imkansız kesinlikle başka bir rüya görüyorum bunun olmasına imkan yok.
-Hey evlat nereye gidiyorsun.

Dehşet içinde yukarı çıktım.Nasıl olabilirdi böyle bir şey.O geçidin açılıp bir başka dünyaya gelmem nasıl olabilirdi.Bunların hepsi rüyaydı bundan emindim şimdi kafamı şu yastığa koyacaktım ve sonra gözümü hastanede açıcaktım.Babam başımda olacak bana gülümseyecekti.Bu kabusun sonu gelecekti!.

4
Bölüm 4

[size=12pt]Ağustos kutlamaları
[/size]

Hiç bir şeyin istediğiniz gibi gitmediği günler olur ya.İşte bende o günlerden birindeydim.Garip bir şekilde başka bir boyuta geçmiş.Daha telefonun ne olduğunu bilmeyen kişiler tarafından bir handa tutuluyordum.Geri dönüş yolu var mı yok mu onu bile bilmiyordum.Buradan çıkmalıydım.Belkide düştüğüm yere gidersem.Geçitten tekrar geçebilir ve babamı tekrar görebilirdim.Eminim buradaki olaylara çok şaşırırdı.Tüm bunları düşünürken uyuyakalmışım.

Sabah olduğunu düşündüğüm vakit kalktığımda handa o kadarda çok insan yoktu.Zineta yerleri temizliyordu.Yanına yaklaştım.Beni bulduğu yere götürmesini isteyebilirdim.
-Şey.Afedersin.Öncelikle beni kurtardığın için teşekkür ederim.
-Ah önemli değil öldüğünü felan düşünmüştüm.Savaşta yaralanıp farkında olmadan ayı ininin önünde bayılmış olmalısın.Şanslısın ki ayı oralarda yoktu.
-Savaş mı?
-Hmm..Sen buralardan değilsin o zaman.Dışarıdan gelen maceracılardan biri misin?
-Dışarıdan geldiğim doğru ama pek maceracı olduğum söylenemez.Beni nerede buldun?Oraya tekrar gidebilir miyiz?
-Bu bir randevu mu? dedi ve gülümsedi.
-Şey.B-ben.yanii...
-Şaka yaptım.Seni oraya götürürüm.Şu işimi bitireyim birazdan çıkarız.
Yüzüm kıpkırmızı olmuş olacak ki tekrar gülmeye başladı.

Yukarı çıktım.Tezgahtaki amca yani hanın sahibi yatağın üstüne bir kaç kıyafet koymuştu.Onları giydim.Tamamen el işiydi ve yumuşacıktı.Tam bir ortaçağlı biri gibi duruyordum.Bir anda sol kolumda çok keskin bir ağrı hissettim.Sanki sol kolumu bir beyzbol sopası darbesi yemiştim.Çok eskiden bisikletten düştüğümde de aynı yer ağrıyordu ancak bu kadar çok değildi ağrısı.Sonra bir anda geçiverdi.

Aşağıya indim.Zineta beni bekliyordu.

-Hazır mısın?
-Tabikide.
-Hadi o zaman gidelim.

Zineta koluma girdi ve sokak kapısına doğru yürümeye başladık.Dışarıya çıktığımda şaşkınlıktan ağzım gövdeme kadar inmişti.Sokak ana baba günüydü.Burası sanki bir ortaçağ fuarıydı.Balık sebze satın alan hanımlar , kılıç bakan adamlar , üstünde zırh deneyip sonrada bir beden büyüğünü isteyen insanlar (Gerçekten iri bir adamdı) ve sokakta tahta kılıç ve kalkanla oynayan çocuklar.Neresinden bakarsan bak kesinlikle çok eski bir dönemdeydim.Evlerin bazıları taştan bazıları tahtadan yapışmıştı.Lamba yerine meşaleler koyulmuştu ancak sabah olduğu için ateşi yoktu.Evler birbirine yakındı.Sokaklar okadarda geniş değildi.Atların olduğu kısım dikkatimi çekti.2 adam tartışıyordu.Anladığım kadarıyla soldaki adam askerlere sağdaki adamın atlarını çaldığını söylüyordu.Sağdaki adam ise bunun yanlış anlaşılma olduğunu diretiyordu.Eğer telefonumda internet olsaydı şu anda tüm bu olayları facebook profilimde paylaşıyor olurdum.Yanına bir kaç fotoğraf ile desteklerdim.Tabi kimsenin böyle bir şeye inanmasını beklemem.Hikayeninde başında dediğim gibi bu delilik.Bir anda herkes durdu sokakta geniş bir yer açıldı.Etrafta bir anda borazan sesleri yankılandı.Bir adam bir anda bağırmaya başladı.

-Sonunda geldi.Svadya hükümdarı Kral Harlaus.
Kral Harlaus ve askerleri sokağın ortasından geçerken bir anda şoka uğradım.Bu adamı tanıyordum rüyamda görmüştüm.Bu adam o 6 danışmandan biriydi.Bu nasıl olabilirdi.Bu adam kral ise ve danışmansa tahttaki kimdi?

Zineta kolumdan çekiştirip.
-Tamam bu kadar gösteri yeter.Şehirden dışarı çıkıyoruz gel hadi.
-Bütün bunlar ne?
-Ağustos kutlamaları vakti geldi.Tüm krallar savaşı bırakıp Zendar'da kutlamalara katılacak.Her bir kral yüz yüze olmasa da bir araya gelir.1 haftalık barış dönemi başlar.Fakat krallar evlerinde de ziyafetler verir bu yüzden bir aya kadar çıkar bu süre.Bunu ortaya atan eski Calradia imparatoru Martin'idi.
-Çok ilginçmiş.
Şehir kapılarının önüne vardık.Uzakta dağlar ve ovalar gözüküyordu.Modernlikten yoksun el değmemiş topraklar...

5
Bölüm 5

Randevumuz Yılanlar tarafından kesiliyor

Zineta yolumuzun 3-4 dakika süreceğini söyledi.1-2 dakikası konuşmadan geçti.Ovalar,tepeler çok ilgimi çekmişti.Çok güzel yerlerdi.Çiçekler,hayvanlar,ağaçlar hepsi o kadar doğal gözüküyorduki.Havada ıslak toprak kokusu vardı belli ki yeni yağmur yağmıştı.Bir nehrin kenarına vardık.Hatırladığım kadarıyla burası Kralların nehriydi.Zineta'ya neden buranın isminin Kralların nehri olduğunu sordum.Gerçekten ilginç bir hikayesi varmış.Çok eski zamanda Calradia bölünmeden önce tüm krallar öldüklerinde bu nehre bırakılırmış.Onu bir sal ile bu nehirden açık denize salarlarmış.Böylelikle kralların maceracı ruhu öldüğünde bile denizlerde maceralara katılırmış.En sonunda inin önüne geldik.Zineta'nın burada beklemesini söyledim.Başını salladı ve bana bir meşale verdi.Ayı yine yoktu.İçeri girdim.Biraz ilerleyince garip sesler duydum.İnsan sesiydi bu.Azıcık daha gidince tekrar bir şok geçirdim.Herhangi bir yol yoktu geçit kapanmış duvarla örtülmüştü.Üzerinde anlaşılmaz bir dil yazıyordu.Ama ardından sesler geliyordu.Bir anda göz yaşlarım akmaya başladı.Bu babamın sesiydi.Beni arıyorlardı.Geçidin patlatılmasını söylüyordu.Demek ki öteki taraftan da kapanmıştı.Bir süre duvara baka kaldım.Arkadan babamın sesi geldi geri çekilin patlıyor diye.İçgüdü ile bende geri çekildim.Patlama sesi geldi ama sadece duvardan serin bir esinti geldi.Babam patlama alanına geldiğinde lanetler okuduğunu gördüm.Bu yol işe yaramayacaktı.Tüm umutlarım bir anda yıkıldı.Artık burada mı kalacaktım?Bir anda dışarıdan Zineta'nın sesi geldi.
-Oliver İmdaat!Yardım et!Haydutlar!
Bir anda tüylerim diken diken oldu.Haydutlar mı?Tabikide haydutlar seni şapşal ortaçağdasın ne olacaktı başka , dedim içimden.Dışarı çıkmıştımki boğazıma bir kılıç tutuldu.Çirkin suratlı bir adam bana pis pis sırıttı.
-Gel buraya bakalım çocuk!Bir şey yapmaya kalkışma.Kafanı keserim ve kafa tasını şarap kadehim olarak kullanırım!.
Korkudan orada bayılmam gerekiyordu ama nedense içimde bir güç vardı.
-Bırakın o kızı yoksa sizi...sizi.
-Nabarsın pataklar mısın bizi?HAHAHAHAHAHA duydunuz mu çocuklar bizi pataklarmış.Neyle oyuncak bebekle mi?HAHAHAHA
-Size onu bırakın dedim pislikler!
Nedense içimde bir ateş büyüdü.Ama içimden kendime lanet okuyup çenemi kapatmamı söylüyordum.Ne kadar salakça bir fikir korunacak hiç bir şeyin yok ve haydutlara laf atıyorsun kesin burada ölecektim.
-Seni gidi küçük çocuk şimdi sana Yılan haydutlarının bir genci nasıl yola soktuğunu göstericem.
-Hah!Sen anca uyuşuk annene tuvaletin yolunu gösterirsin.
-Bittin sen çocuk!
Tam kılıcını çıkartıp beni doğrayacaktı ki.Arkadan bir adam çığlık attı.
-Ayııııı!!!
-Ne ayımı bu da nerden çıktı be!
Derken ayı adamı önüme kadar uçurdu beni tutan adamda geri doğru çekildi.Bir anda içimdeki alev kontrolü ele geçirdi.Yerde baygın yatan adamın dirgenini aldım ve arkasıyla arkamdaki adamın suratına sert bir şekilde geçirdim.Liderleri bana baktı.Sağlam bir küfür savurdu ama içimdeki alev beni ele geçirdiği için hiç tereddüt etmeden dirgeni karnına sapladım.Zineta çığlıklar atmaya başladı.Ben bile o an atmayı düşündüm bunu ben mi yapmıştım?Tüm haydutlar dağılırken Zineta'yı kurtarıp ormana doğru kaçtık...

6
Bölüm 6

Zorla turnuvaya katılıyorum!

Zineta ile ormana doğru koşarken şoku geçmiş olacak ki durdu ve kolumdan tuttu.
-Sol tarafa doğru kaçmalıyız.Zendar o tarafta kalıyor.
-Tamam.
Önümüzde kocaman bir tepe vardı.Zor da olsa zirveye ulaştık.Ayının ini buradan az da olsa gözüküyordu.Ayı ölmüştü sanırım ve haydutların yarısından çoğu yerde yatıyordu.Dirgeni sapladığım adamı tam olarak göremedim ama hem ölmesini hemde ölmemesini istiyordum.Katil olamazdım ben.

Tepeden hızlıca inip Zendar'a vardık.Biraz kirlenmiş olan üstümüz bizi garip gösteriyor olacak ki herkes bize bakıyordu.Doğruca hana geri döndük.Bizi Zineta'nın babası karşıladı.Bizi görünce güler yüzü yerini endişeye bıraktı.Zineta hemencecik babasına olayları anlatmaya koyuldu.Bu arada babası banada bir soğuk içecek koydu.Ne olduğunu bilmeden içtim.Çok susamıştım.Babası dönmenize çok mutlu oldum dedi ve beni tebrik etti kızını kurtardığım için burada bedava kalabileceğimi ve istediğim her şeyi yapabileceğimi söyledi.Sadece müşterileri varken çok dikkat çekmememi ve bu özellikleri çok kullanmamamı söyledi.Çok yorgundum.Bir günde hiç bu kadar heyecan yaşamamıştım.Bir dakika ben hiç böyle yaşamazdım ki zaten!

Günün değerlendirmesini yapmak üzere odama çıktım.Çok ilginç olaylar olmuştu.Babam beni arıyordu.Fakat geçit kapandığı için buraya ulaşması imkansızdı.Babamın başka bir geçit bulacağından emindim.Ve şu şey yani içimdeki o his.Okul zamanı da zorbalar bana hakaretler edip vurmak istediğinde içimde bir ateş oluşup bir anda hepsini dövüyordum ama bu kadar güçlü değildi o his.Buraya yani bu evrene geçtiğimde artık onu somut olarak hissedebiliyorum.Bir başka benlik var sanki içimde.Gerçekten çok garip bir his.Tüm bunları düşünürken uyuyakalmışım.

Bir anda kapımın vurulma sesi ile uyandım.Zineta uyan seni uykucu sabah oldu diyerek kapıma vuruyordu.Ona saatin kaç olduğunu sordum.O da bana saatin ne olduğunu.Boşver deyip kapıyı açtım.Telefonuma baktım.Saat 8.47'idi.İnsanlar eskiden çok erken kalkıyorlarmış bunu da öğrenmiş oldum böylece.Zineta heyecanla.
-Giyin hadi turnuvalar başlayacak.
-Turnuvalar mı?
-Evet kutlamaların son günlerine doğru turnuvalar düzenlenir.Tüm halk Zendar'ın merkezindeki arenaya gider.Başlamak üzere çabuk ol.

Hızlı hızlı üstümü giydim ve aşağıya indim sandalyeler toplanmış bardaklar raflara kaldırılmıştı.Babalık,yani ben artık ona böyle diyorum.Gülümseyerek.
-Hemen çıkıyoruz hazır mısın?
-Cevap vermem bir şeyi değiştirecek mi?
-Haydi o zaman ARENAYA!
Neden bağırdığını anlamadım arenaya gidene kadar bu heyecanın farkında değildim.Zendar sokakları tamamen boştu dükkanlar kapalı tezgahlar kaldırılmıştı.Tüm herkes arenaya gitmişti.Arenaya doğru yaklaşırken kalabalığın sesi dışarı kadar çıkıyordu.Arenanın kapısının önündeki simge çok ilgimi çekmişti.Fakat bir anda donakaldım.Babalık ve Zineta'ya gitmelerini benim birazdan orada olacağımı söyledim.Bana F tribününde olacaklarını söyleyip gittiler.Simgelerin 2 tanesi çok tanıdık geliyordu.1 tanesini hatırlamıştım.Babamın mısırdaki bulduğu kalıntıların üzerine kazınmış simgelerdendi.Ama burada olması , bu çok garipti.6 tane ülkenin bayrağı 1 tane simgenin etrafına konulmuştu.Ortadaki simgeyi görmüştüm ama nerede!?

Ben düşünürken bir anda sol kolumda birinin ağır elini hissettim.Arkama döndüğümde 5-10 asker etrafımı çevirmişti.
-Evlat bizimle geliyorsun.Svadya kralının emridir.
-Ne nasıl yani?
Daha konuşamadan beni kolumdan tutup götürdüler.Bir çok askerin bulunduğu bir tribünden geçip doğruca kralların olduğu lobiye götürüldüm.6 kralda yan yana oturmuş gösterileri izliyordu.En başta at üstünde şehre giren kralı gördüm.Beni şok eden diğer krallardı.Hepsi rüyamda gördüğüm danışmanlara benziyordu.Hepsi daha genç ve bazılarının yüzünde yara yoktu.Beynimin çok zorlandığını hissettim sanırım dünyaya döndüğümde deliler hastanesinde bir 10-20 yıl vakit geçirecektim.

Svadya kralı ayağa kalktı.Elimi omzuma koydu ve arkadaki odaya doğru biraz yürüdük.Kısık bir sesle.
-Sen bana çok tanıdık geliyorsun.Buralı mısın?
-H-Hayır efendim.Ben başka bir diyardan geldim buralı değilim.
-Hmm...Peki maceracı mısın?İyi dövüşür müsün?
Tabikide cevabım hayırdı nasıl dövüşebilrdimki ama yine o his.
-Evet efendim dövüşebilirim.
-Güzel.Gel senle bir anlaşma yapalım.Bu turnuvaya benim adıma katıl dövüşçülerimin hiç biri daha kılıç tutmayı bile bilmiyor.Kesinlikle ilk turda elenecekler.Senin katılmanı istiyorum.Karşılığında orduma katılabilirsin belki , yanında şan ve şöhrette olacak.Paradan bahsetmiyorum bile.
-Güzel bir anlaşma!Efendim.
-İyi sana güveniyorum şu diğer soysuzların yüzlerindeki korkuyu görmek istiyorum.Hadi git!
Neden böyle şeyler beni buluyor.O içimdeki hisle(Yani beni kontrol eden kişi) karşı karşıya gelecek olsam ona iyi bir yumruk ve bir kaç çift sözüm olurdu...

7
Bölüm 7

Turnuvanın içinden

Askerler beni aşağıya indirip üstümü giydirdiler.İnce bir yelek , Miğfer , eldiven ve bir bot giydim.Sonra beni bir duvarın önüne getirdiler.
-İstediğini al delikanlı!
Karşımda tamamen silahlardan oluşmuş bir duvar vardı.İçimdeki kişi bir anda harekete geçti.Bir tane balta ve bir tane kılıç aldı.Askerler şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
-Bence kalkan alsan daha iyi olur.O kılıç ve baltanın erimi düşük bu yüzden savunman zor olur.
-Siz o işi bana bırakın dedim sert bir şekilde.
Kesinlikle bir gün öldürülecektim.Bıraksa da hayatım hakkında konuşmaları ben yapsaydım.Kelleyi kaybetmek istemiyordum.Neyse ki askerler gülerek geçti beni.İyi şanslar deyip arenaya doğru ittiler.Kapılar açıldı.Halk çoşku içinde alkışlar ve ıslıklar arasında bizi selamladı.Zineta ve babalık beni görünce şaşkınlıktan gözleri faltaşı gibi açılmış.Sen ne halt yemeye oraya çıktın der gibi bakıyorlardı.Kalabalık yatışınca spiker olduğunu düşündüğüm adam elinde ilginç bir boruyla konuşmaya başladı.Sanırım bu zamanın mikrofonuydu.
-Saygıdeğer krallar ve 4 bir yandan gelen Calradia halkı.Bu seneki Ağustos kutlamalarına hoş geldiniz.
Kalabalık tekrardan bağırmaya ıslık çalmaya başladı.
-Bu sene katılımcıların az olması nedeniyle turnuvalar ikiye iki ve teke tek yapılacaktır.Biliyorsunuz yakın tarihte yapılan büyük savaşlar nedeniyle bir çok gladyatör ve usta savaşçılar öldü.Aramıza bir kaç yeni cesur savaşçı katıldı.Geçen senenin şampiyonu    Dranton , 2 sene önceki şampiyon Xerina ve 6 sene hiç kaybetmeden buraya gelmiş yaşlı kurt Kradus bu senede iyi mücadeleler izletecekmiş gibi duruyor.Bu büyük turnuvanın şampiyonu kim olacak?TURNUVALAR BAŞLASIN!

Halk çoşku içinde savaşçıların adını bağırırken heyecandan neredeyse elimdekileri düşürüp bayılacaktım.Spiker bir kaç savaşçının adını ve benim adımı söyledi.Öteki savaşçılar tekrar yerlerine döndü.Bir kaç asker geldi.Üzerime kırmızı bir yelek daha geçirdiler ama bu çok hafifti halı saha maçlarındaki yelekler gibiydi.
-İlk maç ikiye iki bir mücadele.Başlayın.
Daha ne olup bittiğini anlamadan bir adam bağırarak üstüme saldırmaya başladı.İçimdeki kişiye harekete geçsen iyi olur dedim.Yemin edebilirim ''Ben hallederim'' dediğini duyar gibi oldum.Bir anda adamın tüm saldırılarını savuşturmaya kılıcımla geri püskürtmeye başladım.Çok güzel bir hamleyle adamın karnına tahta baltamı indirdim ve adamı yere yığdım.Öteki takım arkadaşımda diğer adamı yıkmıştı.Sanırım kazanmıştık.

Kalabalığın bana bakıp kim olduğumu sorduğunu duydum.İçimdeki ses daha bir şey görmediniz dediğini duydum ve ona çeneni kapayıp kapamayacağını sordum.Spiker tekrar adlarımızı okudu.Tekrar ben vardım.Spikerin açıklama yapmasını bekliyordum ki kulağımda çok yüksek bir ıslık sesi işittim.Neredeyse sağır oluyordum.Sol tarafıma baktığımda olayı anlamıştım.Maç çoktan başlamış ve bir adam bana ok atıyordu.Hızla yanına doğru koşmaya başladım.Tekrar bir ok çekti ve tam üstüme doğru atmaya başladı.Kesin vurulup öleceğim dediğim sırada Baltamın geniş kısmıyla oku durdurdum.Halk bir anda bağırmaya ve alkışlamaya başladı.Adamın üzerine zıplayıp kafasına iyi bir darbe geçirdim.Bir anda kendimi kalabalığa artistik hareketler yaparken buldum.İçimdeki kişiye şunu kesmesini söyleyip biraz hakaret ettim.Beni gerçekten çok utandırmıştı.Takım arkadaşım yenilmişti.Sanırım şimdiki rakibim Dranton'du.Yanıma doğru koştu.Bir hareketle kurtulurum dedim ama hiç bir şey olmadı karnıma çok sert bir darbe yedim ve ağzımdan kan geldi.Yere doğru diz çökmek zorunda kaldım.Sanırım içimdeki kişi çok alıngan biriydi ve bana ders vermek istiyordu.Ne yaparsam yapıyım ona laf dinletemeyeceğimi hissediyordum.Artık yalnızdım.Ayağa kalktım.Çok saçma bir fikir olsa da baltamı ona fırlattım.Bir hareketle sıyrılıp üstüme doğru tekrar koşmaya başladı.İçimdeki kişiye yalvarıp bu işe beni onun soktuğunu hatırlattım.''Haklısın'' diyerek tekrardan kontrolü ele geçirdiğini hissettim.Rakibin vuruşunu kılıcımla engelleyip ayağına tekme attım.Önce sendeledi bunu fırsat bilip kılıcımı ona savurdum.Bunu engelledi fakat bir tekme daha attım.Tam yere düşecekken kılıcını yere batırıp destek aldı.Savunmasız olduğu için bu sefer engelleyemeyecekti.Öylede oldu.Son bir hamle ile rakibimi yere yıktım.Arena sessizliğe gömülmüştü...

8
Bölüm 8

Ödülüm Başka Bahara Kaldı
(Ağustos mu Demeliydim?)


Sessizliği büyük bir gürültü bozdu.Halk şaşkınlıkla etrafına bakmaya başlamıştı.Ardından arenanın kapısından 10-13 civarı adam girdi.Ellerinde yay ve ok vardı.Ani bir şekilde kralların oturduğu bölüme ok atmaya başladılar.Bir ok sakallı bir kralın tam sağ omzuna isabet etti.Çok geçmeden korumalar kalkanları ile kralların önüne atladılar.Saldırganlara oklar ile karşılık verdiler ve 5 saniye içinde hepsi öldürüldü.Ben şok içinde olan biteni izliyordum.Bir asker beni hızlıca yere yapıştırdı ve ellerimi arkamda bağladı.Daha sonra ayağa kaldırdı.6 Kral'da saldırganların cesedinin başına toplandı.Bende oraya götürüldüm.Krallar nefretle birbirlerine bakıyor ve tartışıyorlardı.Yakınlaştıkça ne hakkında tartıştıklarını duymaya başladım.

-Hanginiz gönderdi bu yeteneksiz okçuları.Sanırım kendisinin neyle karşılaşacağını biliyordur?

-Peh bir nord asla bir dal parçası tarafından öldürülemez!

Bu omzuna ok saplanmış kraldı.Omzuna saplanan ok hayla üzerindeydi.Bir anda gözlerini bana çevirdi.Ağzı açık oka baktığımı gördü ve oku çekip kenara fırlattı.

-Bu olayın bir devletin suikast girişimi olduğunu sanmıyorum.Bakın oklar üstümüze rastgele fırlatılmış.

Üzerinde ayı kafası amblemi olan bir kral oturdukları yeri göstererek sözlerine devam etti.

-Zırhlarına bakacak olursak bir arma var.Suikastçi gönderilecekse böyle halka açık bir yerde ve gizli olmayan yollarla,üstelik arma ile gönderilmez diye düşünüyorum.

Gerçektende zırhların üzerinde Ejderha kafası amblemi vardı.Bu ejderhanın üzerine bir büyücü binmişti.Asasındanda ateşler çıkıyordu.Ateşler atanın ejderha olması gerekmiyor mu?Bu armayı yapan kesinlikle bir şey bilmiyor!

-Boş zırvalarını kendine sakla Graveth biri bunun hesabını ödemeli.Bence bunu hain Hakim yaptı.Pis kurnaz ödlek herifin tekidir o.Suikast onun işidir

-Beni böyle suçlamanın cezasını savaş alanında ödeyeceksin Sancar.Lakin bu suikasti ben düzenlemedim.Hiç bir kral eminim ki diğer 5 krallık ile savaşa girmek istemez.

Krallar birbirleri ile tartışırken zengin olduğunu anladığım bir adam yanlarına yaklaştı.

-Efendilerim.İzninizle bu olayı Zendar Cemiyetine bırakırsanız daha adil bir bakış açısıyla durumu çözebiliriz.Hem belki bu çocuğun anlatacak bir şeyleri vardır.Daha ilk turnuvasında bu kadar iyi dövüşmesi ve bu olay.Çok şüpheli çok.

Bir anda krallar yüzlerini bana çevirdi.Sanırım düşüp bayılacaktım.

-O çocuk benimle beraber Rhymbolt ve görevini laiki ile yerine getiriyordu.Tabi bu olay olmasaydı.Bunda şüphelenecek ne var?

Beni bu korkunç durumdan kurtardığı için Kral Harlaus'a minnetlerimi borçluyum.Askerler ellerimi bıraktı ve Kral Harlaus'un yanına doğru ittiler.Kral Harlaus arkasına döndü.

-Beyler bu durumu Zendar Cemiyetine bırakmak en iyisi,dedi Kral Harlaus.

-Olduğun yerde kal Kra...,Kral Harlaus sözünü keserek.

-Yoksa bize açıklamak istediğin bir şey mi var?Kral Yaroglek.

-Seni...Tamam herkes dağılsın başka sorunlarınız varsa savaş alanında çözün.

Kral Harlaus onu takip etmemi istedi.Peşinden gitmeye başladım.Arkadan Kralların tartışma sesleri geliyordu.Nord kralı hiç kimsenin ona emir veremeyeceğinden bahsediyor.Sultan Hakim ise ona sakinleşmesini söylüyordu.Kral Harlaus'un atının yanına geldik.Kral Harlaus atına bindi sonra bana doğru döndü ve gülümsedi.

-Artık sana ihtiyacım kalmadı.İsmin nedir delikanlı?

-Oliver kralım.

-Oliver hmm.Bu şehri terk etmelisin.Diğer kralların ve cemiyetin seni rahat bırakacağını sanmıyorum.Bugünlük eşyalarını topla ve yola koyul.Görüşürüz Oliver.Kelleni omuzlarının üzerinde tutmaya devam et.

Kral Harlaus ve askerleri şehrin kapılarından çıkana kadar onları izledim.Sonrasında Hana doğru yürüdüm.Hanın kapısını açtım.Meraklı gözlerle babalık ve Zineta bana bakıyordu.

-Oliver!

9
Bölüm 9

Deli Roynald

-Evlat sen...Nasıl?Neden?Söylermisin o turnuvada ne işin vardı?

Korku ve endişeyle babalık ve Zineta bana bakıyordu.Hızlıca olan bitenleri onlara anlatmaya başladım.Okçuların armasından Kralların konuştuklarından Zendar Cemiyetinden ve en önemlisi Kral Harlaus'un burayı terk etmemi istemesinden.

-Anlıyorum demek Cemiyet senden şüpheleniyor.Kral haklı buradan gitmelisin yoksa senin yakanı rahat bırakmazlar.Aslında bir arkadaşımın kervanı yakın zamanda burayı terk edecekti.Eh bana biraz borçlu sanırım seni seve seve kervanına dahil eder.Ben en iyisi gidip onunla bir konuşayım sende hazırlan.

Babalık aceleyle handan dışarı çıktı.Bende hazırlanmak için odama gittim.Eşyalarımı çantama atarken (Zineta bana deri ve tümüyle ortaçağ işi olan bir çanta verdi.) Zineta kapıdan içeri girdi.

-Çok ilginç bir çocuksun.Belaları çekmekte oldukça iyisin gibi duruyor.

-Eh bir iki özelliğim işte.

-Aa şu şey minik orkestra.

-Minik orkestra?O da ne?

Zineta cep telefonumu gösterdi.

-Sabah sen uyurken muzik çalmaya başladılar.O insanlar oraya nasıl sığabildi?

Zineta'nın garibine gitmiş olacak ki bir kaşı havada benim kahkahalar içinde yataklara atlayışımı izledi.Daha sonra kendimi toparladım.Ona bir cevap vermem gerekmiyordu.Daha telefonun icadına nereden baksan 600-700 yıl vardı.Sahi biz hangi yıldaydık?Telefonumu açtım sarjı bitmek üzereydi.Zaten işimede yaramıyordu.Ama iç güdüsel olarak çantama attım.Zineta'nın bana bakıp daldığını gördüm.Düz siyah uzun saçları önüne dökülmüştü.Bir an bende ona bakakaldım.Sonra Zineta boğazını temizledi.Hülyalar alemi orada kapandı.
Aşağıya indik.Babalık yanında kafasında sarık olan bir adamla orda duruyordu.Adam bana döndü ve gülümsedi.Tam bir ticaret erbabı olmalıydı bu adam.

-Demek delikanlı bizimle geliyorsun.Yola çıkmak için hazır mısın?

-Evet efendim.

-Efendim mi?Rahat ol biraz.Ben senin efendin değil arkadaşınım.Bana Vermil diyebilirsin.Anlaştık mı?

-Tamam Bay Vermil

-Eh bu daha iyi.Gidelim öyleyse.

Handan dışarı çıktık ve ilerlemeye başladık.Son bir kez arkama döndüm ve Babalığın o küçük hanına baktım.Kısa bir süre olsada oraya alışmıştım.Kim bilir ne zaman görebilecektim orayı.Fakat sonra gelecekteki kişiliğim bana bir şey hatırlattı.Ben eve nasıl dönecektim?Geldiğim geçit kapanmış olabilirdi ancak bir daha açılmayacağı anlamına da gelmiyordu bu.Sonra düşündüm ve şuan kellemi korumam gerektiği kanısına vardım.Elbet bir gün eve dönebilecektim.Umarım...
Bay Vermil ile kervana katılıp yola koyulduk.Geride kaybolan Zendar'ı izlerken yanıma biri geldi.Kahverengi saçları elektirik çarpmış gibi havaya dikilmişti.Beni önce bir süzdü sonra delice sırıttı.

-Sen yenisin!Grupta yeni biri.Kimsin sen?Arkadaş olalım mı?

-Ben Oliver.Evet grupta yeniyim.Arkadaş olabiliriz.Senin adın ne?

-Roy!Çok güzel Roynald yeni arkadaş edindi.Roynald'ın çok arkadaşı olacak.

Garip garip atın üstünde tepelendi.Bay Vermil yanıma yaklaştı.

-Onun adı Roynald.Biz ona Deli Roynald deriz.Onu bir haydut kampında bulmuştum.Ailesini gözünün önünde katletmişler.Sanırım kişiliği değişmiş.Arkadaşları ve onu haydut kampına götürmüşler.Tabi ki arkadaşlarının bir çoğu öldürülmüş veya satılmış.Biz onu bulduğumuzda işkence yapıyorlardı.Oradan geçmiyor olsaydık büyük ihtimalle o ve geri kalan arkadaşları da öldürülücekti.

Bir anda içimde bir burukluk oluştu.Bay Vermil'in anlattıkları Ortaçağ'ın ne kadar acımasız olduğunu hatırlattı.Kitaplarda her ne kadar şovalyeler savaşlar dövüşler hoş görünsede işin gerçek yanı acı ve ızdıraptı.Düşüncelerle birlikte gün batımı altında kervanla yol almaya devam ettik.
 
Daha önce yazmış olduğum bir hikayeydi ancak yoğun okul hayatı nedeniyle bırakmak zorunda kalmıştım.Artık rahatım ve hikayeyi istediğim gibi devam edebilecek vakti buldum.Bu sefer tamamlamayı düşünüyorum.En azından sıkıntımı böyle atayım.Okuyanlar için çok teşekkürler.Uzun olduğunu görüp okumayanlar için önce okumasını tavsiye sonra can sağlığını diliyorum.

Kesinlikle yorumlarınızı bekliyorum.Profesyonel bir yazar olmadığım için tabiki hatalar olacaktır.Olduğunca az hatayla hikayemi yazmaya devam edeceğim.
 
Bölümlerde bazı diyalogları okunmayacak hale getirmişsin renk değiştirerek, onları düzeltirsen sevinirim.
 
Back
Top Bottom