Karışık Soslu Hikayeler

Users who are viewing this thread

SonSipahi

Veteran
                                                            Karışık Soslu Hikayeler

  Kızıl Şaman’dan esinlenerek bir hikâye serisinden ziyade bir hikayeler serisi yapmayı düşündüm.Her bir hikâye bir öncekinden tamamen bağımsız olarak ilerleyecektir.Çoğu hikâye 1-2 sayfa arasında olmakla beraber hikayelerin türleri her zaman rastgele olacaktır.Karışık Soslu Hikayeler adını vermemin nedeni de budur aslında.İlk önce 1 hikâye ile başlayacak bu seri zaman ilerdikçe çoğalacak ve ümit ediyorum ki devasa bir koleksiyona dönüşecektir ? 

1.Hikâye:

“Her zamanki gibi abur cubur almak amacıyla yola çıkmıştım.Anneme çaktırmadan cüzdanından bir onluk alarak hızlıca sokaklara inivermiştim. Hava bir soğuk gibiydi.Önümde vızıl vızıl geçen araba sesleri beni rahatsız etmişti.5 yıldır burada yaşamama rağmen buna alışamamıştım.Neyseki caddenin ortasındaki 4 trafik ışığının da kırmızı yanmasıyla beraber bu ses biraz olsun dinmişti.

Etrafta tamı tamına 5 adet market vardı.Her biri farklı markaların ürünlerini bulunduruyordu.Yani benim için farklı abur cubur markaları demekti.İnsanların hepsi havanın soğuk olmasından dolayı mont giymiş olsalarda benim gibi bir yağ tulumu için sadece bir ceket yeterdi.İçimdeki yağın tek iyi tarafı burada işe yarıyordu sanki alkol almışcasına gram miktarda üşümüyordum.

Siyah rengi oldukça sevdiğim için tepeden tırnağa siyah bir biçimde giyinmiştim.Ceketim,pantalonum hatta çoraplarım bile simsiyahtı.Saçlarım da ben küçükken sarı ve düz iken sanki kendime işlediğim günahların bedeli olarak siyahlaşmış ve garip bir biçimde kıvırcıklaşmıştı.

Daha sonra tam 3 dakikadır kendi kendime durduğumu farkedince telaşlanmıştım.Annemin abur cubur aldığımın farkında olmaması lazımdı.Yoksa bir kere daha verdiğim sözlerin birisini daha ezecektim.Gerçi zaten kraker alarak bu sözü ezecektim fakat bunu annemin bilmesini istemiyordum sadece.

Bana deseler bütün kraker tarihini yaz,emin olun üretenlerden çok daha fazla bilgimin olduğu ortaya çıkardı.Geçen yıl yeni çıkan acılı kraker markasının nasıl batacağını öngördüysem aynı yıl bir başka markanın tüm kraker piyasasını eline alacağını aynı öngörü ile bilmiştim.Eskiden kraker yerine cipsi tercih ederdim fakat artık annem günde 3-4 cips paketinin çıkardığı kokuyu algılaması üzerine daha az koku salan krakerlere başlamıştım.
  Abur cubura bağımlılığım anaokulda başlamış ve o günlerde bile her gün 1 paket kraker yemekten zevk alırdım.Şimdi ise lise 2’ye geçmiş her gün 4 paket kraker’e çıkarmıştım.Favori markamdan (yani en baharatlı olan marka) alırdım krakerlerimi,sonuçta ne kadar baharatlı o kadar iyi derler.Gerçi bu sözü kimse söylemedi ama ben söylemiş olayım hadi.

Arkadaşlarım,öğretmenlerim,ailem her zaman bu mereti bırakmam yönünde ısrar etse de bırakmam artık imkansızdı.Eskiden uyuşturucu bağımlılarını pek anlamazdım fakat artık onları net bir şekilde anlayabiliyordum.Bağımlılık bir irade sorunu değildi,bağımlılık bir hastalıktı.

Bu karmaşık düşünceler içerisinde yürürken karşıda 2 yıl önce hoşlandığım Esin adlı kızı görmüştüm.Ah,neden sanki ona karşı sevgim tükenmiş gibi geçmiş zaman ile cümlemi bitiriyorum ki?Hala ona aşıktım fakat tam 2 yıldır ona söyleyememiştim.Kendim gibi bir yağ tulumuna onun gibi zarif bir kıza kendimi yakıştıramamıştım.

Ancak ona arkadaşça bir merhaba demek zor olmasa gerek değil mi?Sonuçta o benim onu sevdiğimi bilmiyor.2 yıl boyunca zaten değil itiraf etmek belli etmeye bile korkmuştum.O yüzden arkadaşça sohbet etmek zor olmasa gerek değil?

Bacaklarım ona doğru hareket etmiyordu.Önce bir engel mi var diye ayaklarıma bakmış fakat herhangi bir engel yok idi.Peki neden ona bir “merhaba” diyemiyordum? Neden sürekli olarak onunla tam konuşacakken beynim gene bahaneler üretiyordu ha? Ben kimi kandırıyorum ki,gene kendi kendimi yermiştim,özgüvensizliğin diplerinde gezerken onunla konuşacaktım ha?Cidden ben kimi kandırıyordum ki?En başından beri insanlara zararsız olmak için kendimi eğiten ben,mesele kendime zarar vermek olunca bu işi en iyi şekilde yapmaktan en ufak bir tereddüt duymuyordu.

Belki kraker aldıktan sonra onunla konuşabilirdim.Sonuçta hala orada bekliyordu,kaçmıyordu ya.Bu düşünceler içerisinde hızlı bir şekilde markete girmiş ve her zamanki gibi 4 kraker ve o kız için bir çikolata almıştım.Bir hediye vererek bir sohbet konusu açarak onunla güzel bir şekilde eğlenebilir ve kahkahalar atabilirdik.Yüzümde bir gülümse ile kasaya gitmiştim.Beni artık ezberleyen kasiyer ise bu durumumu görünce hafif bir şaşkınlık yaşamış ardından o da manidar bir şekilde gülümsemişti:

-Hayırdır delikanlı,sen pek gülmezdin.Hatta seni market içerisinde asık suratlı müşteri olarak kodlamıştık.

Bu kadar rahat konuşmasının sebebi ise o krakerlerin başka yerde satılmamasıydı ve benim gibi “gurme” bir kraker bağımlısının başka krakerlerden asla zevk alamayacağımı bilmesi idi.Ben onların birincil müşterilerindendim.Gülümsememi sürdürerek konuşmaya katılmıştım:

-Hiç abi.Bugün keyfim yerimde ben de anlamadım.

-Peki,peki.Borcun 5 TL.

Elimde ki onluğu vermiş ardından para üstü olarak beşliği kaptığım gibi hızlıca koşarak Esin’nin olduğu yere gitmeye başlamıştım.

Fakat o yerinde yoktu.Beklediği otobüs veya kişi gelmiş ve o da yerini terk etmiştim.Bahanelerim her zamanki gibi beni kandırmış,onunla konuşma fırsatını büyük bir salaklıkla tepmiştim.

Büyük bir öfke ile bütün bunların suçlusu olan krakerleri çöpe atmaya davranmıştım ki,onları yememekten gelen büyük yokluk duygusu benliğimi sarmıştı.Her ne kadar öfkeli olsamda krakerleri çöpe atmaktan vazgeçerek elimde ki çikolatayı yemeye başlamıştım.

Anneme yakalanmamak için gene koşmaya başlamıştım...

Kafamın içinde ki bir düşünce ise koşarken sürekli olarak beni dürtüyordu:

“Asıl suçlu olan sensin...”

 
 
Belli bir sonucu olmayan, serim-düğüm-çözüm kuralına da uymayan bir hikaye. Böyle hikayelere "durum" veya "ortam" hikayesi deniyor. Bilinçli olarak mı durum hikayesi yazdın bilmiyorum. Eğer öyleyse fazla ve gereksiz ayrıntı verdiğinden bahsetmeliyim. Durum hikayelerinde olay değil, yaşamdan bir kesit vardır. Burada karakter çok fazla konuşuyor. Gereksiz yere krakerlerden bahsediyor, haliyle insan okurken sıkılıyor. Hikaye bir sonuca varmadığından kraker bağımlılığı havada kalıyor. Bu bağımlılığı etraflıca anlatmak yerine bir-iki cümleyle anlatabilirdin.

Karakterin ruh hali, ortam ve ortamın karakter üzerindeki etkileri, o anki düşünceler gibi anlık şeyleri başarılı bir şekilde aktarabildiğinde, çok iyi bir durum hikayesi çıkar ortaya. Bu hikaye hiç fena değil ama, dediğim gibi, daha iyi olabilirdi. Yine durum hikayesi yazacaksan, dediklerimi dikkate almanı öneririm. Yazmaya devam.
 
Homerøs said:
Belli bir sonucu olmayan, serim-düğüm-çözüm kuralına da uymayan bir hikaye. Böyle hikayelere "durum" veya "ortam" hikayesi deniyor. Bilinçli olarak mı durum hikayesi yazdın bilmiyorum. Eğer öyleyse fazla ve gereksiz ayrıntı verdiğinden bahsetmeliyim. Durum hikayelerinde olay değil, yaşamdan bir kesit vardır. Burada karakter çok fazla konuşuyor. Gereksiz yere krakerlerden bahsediyor, haliyle insan okurken sıkılıyor. Hikaye bir sonuca varmadığından kraker bağımlılığı havada kalıyor. Bu bağımlılığı etraflıca anlatmak yerine bir-iki cümleyle anlatabilirdin.

Karakterin ruh hali, ortam ve ortamın karakter üzerindeki etkileri, o anki düşünceler gibi anlık şeyleri başarılı bir şekilde aktarabildiğinde, çok iyi bir durum hikayesi çıkar ortaya. Bu hikaye hiç fena değil ama, dediğim gibi, daha iyi olabilirdi. Yine durum hikayesi yazacaksan, dediklerimi dikkate almanı öneririm. Yazmaya devam.
Dediklerini dikkate alarak yeni bir hikaye yazıyorum :smile: Çok teşekkür ederim :smile:
 
Back
Top Bottom