Kitaplar Kalradya topraklarında ve 1000 yıl sonrasında geçiyor.
Gereksiz Bilgiler
Beyaz Elfler
Beyaz Elfler bir zamanlar tüm Kalradya kıtasında yaygın bir ırktı. Yay kullanımındaki yetenekleri eşşsizdir, büyücülüktede iyidirler ve insanlara kıyasla çok daha uzun yaşarlar, ancak üreme yeteneklerini erken yaşta kaybederler populasyon artış hızları insanlara nazaran yavaştır. Girdikleri savaşları ve Kalradyadaki hakimiyetlerini sürdürememelerinin temel sebebi de budur. Bugünlerde geriye kalan sadece tek bir yerleşim yerine sahiptirler Citadel Elyr Yvresse, Kraliçe Auerela tarafından yönetilmektedir.
Kara Elfler
Kara elfler ten renkleri dışında görüntü itibari ile beyaz elflere benzerlerdir bunun sebebi ise eskiden beyaz elf olmalarıdır. Kalradyadaki Büyücüler Okulunun kuruluşundan önceki zamanlarda çok güçlü bir ölü çağıran grubu varmış hepsi beyaz elflerden seçilmiş bu topluluk 10 kişiden oluşuyormuş uzun yıllar yer altındaki mağaralarında Kalradya topraklarını fethetmek için haince planlar yapmışlar ve güçlerini birleştirmişler on binlerce kişiden oluşan ölümsüzler ordusu yaratmışlar orduda insan,cüce ve beyaz elf etine açlık duyan yaratıklardan oluşuyormuş. Onlarca yıl süren savaşlar sonucu İnsanlar, Beyaz Elfler ve Cücelerin kurduğu ittifağın karşısında Ölü Çağıranlar yenilgiye uğramışlar yer altındaki mağaralarına çekilip tekrardan bir büyü ayini gerçekleştirmişler büyüde ters giden birşeyler olmuş ve lanetlenmişler kendi içlerinin çarpık birer yansımaları olmuşlar tenleri kararmış gözleri kıpkırmızı olmuş evrimleşmişler Beyaz elflerden tamamiyle soyutlanmışlar.. O, günden beri onların soyundan gelenler hala Kalradyada terör estiriyorlar. Büyü konusundaki becerileri insanlar ve beyaz elflerden çok daha üstündür beyaz elflerden çok daha uzun yaşarlar daha dayanıklıdırlar ve üreme konusundada insanlarla başa baştırlar. Kalradyada herhangi bir müttefiğe sahip değildirler bütün Krallıklarla savaş halindelerdir onları bu kadar korkulan yapan muazzam askeri güçleridir.Kabile Reisi DişiTalabhune tarafından yönetilirler.
Orklar
Fiziksel direnç ve güç olarak Kalradyadaki en sağlam ırk orklardır demircilikte en az cüceler kadar ustadırlar ve eşi benzeri görülmemiş savaşçılara sahiptirler kanunlarına bağnaz denecek ölçüde bağlıdırlar bunlar hırsızlık yapmak, sebepsiz yere öldürmek yada huzuru bozan saldırganca davranışlar. Bir ork suç işlediyse zindana atılmaz bunun yerine işlediği suçun boyutuna göre değişen para cezalarına çarptırılır yeterli parayı ödeyemezse suçun boyutuna göre kırbaçlanır. Kalelerde belirli bir hiyerarşi vardır grubun en sert adamı Şef'tir kanunların yerine getirilip getirilmediğine o karar verir ve konumunun getirdiği ayrıcalıklarıda vardır kalede eş alma ve üreme hakkı sadece Şefe aittir. Şefin liderliğiyle ilgili sorunu olanlar kaleden ayrılmaya zorlanır yada kısa fakat kanlı dövüşler sonucu karara bağlanır. Diğer ırklardan hoşlanmazlar ve kalelerine girmelerinede izin verilmez fakat tüm kalelerdeki şeflerin tek hesap verdiği kişi Şef Reisi Krothu'dur.
Cüceler
Cüceler insanlardan daha kısadırlar, ancak vücutları daha güçlü ve kaslıdır. Genellikle huysuzlardır ancak hiç bir zamanda neşeli olmayacakları anlamına gelmez ve inatçılıklarıyla ün salmışlardır. En iyi demircilik cücelerindir ama mükemmel bir savaşçıda olabilirler. İnsanlardanda hiç hoşlanmazlar Cüceler insanlardan sonra Kalradyadaki en eski ırklardan biridir, Bir zamanlar elflerle beraber üstün ırklardan birisi idiler, ancak şimdilerde tek yerleşim bölgeleri metal ve mineraller açısından zengin bir dağ şehri olan Tharuk Geçitidir. Kral Lohke tarafından yönetilmektedir.
Büyücüler
Kalradyada sadece nadir sayıda bireyin büyücü olabilme kapasitesi vardır. Bu sebeple bir büyücülük okulu kurulmuştur. Burada büyüye yatkınlığı olan yetenekli çocuklar yıllarca eğitilir, bilgiler kazandırılır,yeteneklerini kontrol etmeyi öğretilip ustalaştırılırlar. Topluluk Ulu Büyücü Firuard tarafından yönetilir.Büyücü okulu dışındada hayatını sürdürmeyi tercih eden büyücelerde vardır okulun dışında yaşamak yasak değildir, ancak büyücünün nekromansi gibi benzeri kullanımı ve öğretimi yasaklanmış büyülerle ile bir ilişkisi olduğu kanıtlanırsa Büyücü Muhafızları tarafından avlanır ve idam edilir.Bu vahşiçe görünebilir ancak bu tarz karanlık büyüler kullanıcısını lanetler ve deli bir kahine dönüştürür. Büyücü bu evreden sonra geri dönülemez bir yola girer malesef tek kurtuluşu ölümdür.
En Koyu Karanlık (Vampirler)
Kurt Adamların Anatomisi
Büyü Yapma Zanaatı ve Büyücüler Okulu İncelemesi
Roalf'ın Avlanma Rehberleri
Walkwin'in Maceraları
Halk Masalları
Gereksiz Bilgiler
Beyaz Elfler
Beyaz Elfler bir zamanlar tüm Kalradya kıtasında yaygın bir ırktı. Yay kullanımındaki yetenekleri eşşsizdir, büyücülüktede iyidirler ve insanlara kıyasla çok daha uzun yaşarlar, ancak üreme yeteneklerini erken yaşta kaybederler populasyon artış hızları insanlara nazaran yavaştır. Girdikleri savaşları ve Kalradyadaki hakimiyetlerini sürdürememelerinin temel sebebi de budur. Bugünlerde geriye kalan sadece tek bir yerleşim yerine sahiptirler Citadel Elyr Yvresse, Kraliçe Auerela tarafından yönetilmektedir.
Kara Elfler
Kara elfler ten renkleri dışında görüntü itibari ile beyaz elflere benzerlerdir bunun sebebi ise eskiden beyaz elf olmalarıdır. Kalradyadaki Büyücüler Okulunun kuruluşundan önceki zamanlarda çok güçlü bir ölü çağıran grubu varmış hepsi beyaz elflerden seçilmiş bu topluluk 10 kişiden oluşuyormuş uzun yıllar yer altındaki mağaralarında Kalradya topraklarını fethetmek için haince planlar yapmışlar ve güçlerini birleştirmişler on binlerce kişiden oluşan ölümsüzler ordusu yaratmışlar orduda insan,cüce ve beyaz elf etine açlık duyan yaratıklardan oluşuyormuş. Onlarca yıl süren savaşlar sonucu İnsanlar, Beyaz Elfler ve Cücelerin kurduğu ittifağın karşısında Ölü Çağıranlar yenilgiye uğramışlar yer altındaki mağaralarına çekilip tekrardan bir büyü ayini gerçekleştirmişler büyüde ters giden birşeyler olmuş ve lanetlenmişler kendi içlerinin çarpık birer yansımaları olmuşlar tenleri kararmış gözleri kıpkırmızı olmuş evrimleşmişler Beyaz elflerden tamamiyle soyutlanmışlar.. O, günden beri onların soyundan gelenler hala Kalradyada terör estiriyorlar. Büyü konusundaki becerileri insanlar ve beyaz elflerden çok daha üstündür beyaz elflerden çok daha uzun yaşarlar daha dayanıklıdırlar ve üreme konusundada insanlarla başa baştırlar. Kalradyada herhangi bir müttefiğe sahip değildirler bütün Krallıklarla savaş halindelerdir onları bu kadar korkulan yapan muazzam askeri güçleridir.Kabile Reisi DişiTalabhune tarafından yönetilirler.
Orklar
Fiziksel direnç ve güç olarak Kalradyadaki en sağlam ırk orklardır demircilikte en az cüceler kadar ustadırlar ve eşi benzeri görülmemiş savaşçılara sahiptirler kanunlarına bağnaz denecek ölçüde bağlıdırlar bunlar hırsızlık yapmak, sebepsiz yere öldürmek yada huzuru bozan saldırganca davranışlar. Bir ork suç işlediyse zindana atılmaz bunun yerine işlediği suçun boyutuna göre değişen para cezalarına çarptırılır yeterli parayı ödeyemezse suçun boyutuna göre kırbaçlanır. Kalelerde belirli bir hiyerarşi vardır grubun en sert adamı Şef'tir kanunların yerine getirilip getirilmediğine o karar verir ve konumunun getirdiği ayrıcalıklarıda vardır kalede eş alma ve üreme hakkı sadece Şefe aittir. Şefin liderliğiyle ilgili sorunu olanlar kaleden ayrılmaya zorlanır yada kısa fakat kanlı dövüşler sonucu karara bağlanır. Diğer ırklardan hoşlanmazlar ve kalelerine girmelerinede izin verilmez fakat tüm kalelerdeki şeflerin tek hesap verdiği kişi Şef Reisi Krothu'dur.
Cüceler
Cüceler insanlardan daha kısadırlar, ancak vücutları daha güçlü ve kaslıdır. Genellikle huysuzlardır ancak hiç bir zamanda neşeli olmayacakları anlamına gelmez ve inatçılıklarıyla ün salmışlardır. En iyi demircilik cücelerindir ama mükemmel bir savaşçıda olabilirler. İnsanlardanda hiç hoşlanmazlar Cüceler insanlardan sonra Kalradyadaki en eski ırklardan biridir, Bir zamanlar elflerle beraber üstün ırklardan birisi idiler, ancak şimdilerde tek yerleşim bölgeleri metal ve mineraller açısından zengin bir dağ şehri olan Tharuk Geçitidir. Kral Lohke tarafından yönetilmektedir.
Büyücüler
Kalradyada sadece nadir sayıda bireyin büyücü olabilme kapasitesi vardır. Bu sebeple bir büyücülük okulu kurulmuştur. Burada büyüye yatkınlığı olan yetenekli çocuklar yıllarca eğitilir, bilgiler kazandırılır,yeteneklerini kontrol etmeyi öğretilip ustalaştırılırlar. Topluluk Ulu Büyücü Firuard tarafından yönetilir.Büyücü okulu dışındada hayatını sürdürmeyi tercih eden büyücelerde vardır okulun dışında yaşamak yasak değildir, ancak büyücünün nekromansi gibi benzeri kullanımı ve öğretimi yasaklanmış büyülerle ile bir ilişkisi olduğu kanıtlanırsa Büyücü Muhafızları tarafından avlanır ve idam edilir.Bu vahşiçe görünebilir ancak bu tarz karanlık büyüler kullanıcısını lanetler ve deli bir kahine dönüştürür. Büyücü bu evreden sonra geri dönülemez bir yola girer malesef tek kurtuluşu ölümdür.
En Koyu Karanlık (Vampirler)
Yazar: Gakohanlı Beyaz Elf Yazar - Erax Tesardulh
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Tinuviel - 2257
Kitap Adı: En Koyu Karanlık
Usta Zaltarish Anısına
Okuyucuya Not: Bu kitap Alim Zaltarish Alluin vefat etmeden önce yazdığı çalışma odasında bulunan notlarıyla oluşturulmuştur.
11 Aralık 2255
Gök yüzünde ay ve yıldızlar bile görünmüyor, o sessiz gece gitgide karanlığa boğuluyordu. Citadel muhafızları sokaklarda devriye gezerken meşale kullanmak zorunda kalıyordu.Lakin her gece balkonumu ziyaret eden adam ışığa pek de ihtiyaç duymuyordu adının Aikanaro olduğunu öğrendim ve karanlıkta da ışıkta olduğu kadar iyi görebildiğini söyledi sadece geceleri ortaya çıktığını düşünürsek, bu mükemmel bir yetenekti.Yardımcıma onu yanıma çağırmasını söyledim ve ilk bakışta tedaviye ihtiyacı olduğunu düşündüm.Solgun bir hali, ve yakışıklı yüzünde sanki tarifsiz bir acıya maruz kalıyormuşçasına bir ifade okunuyordu. Gözlerinin altındaki karanlık halkalar, tükenmişliğini gösteriyordu fakat tetikte, gergin ve neredeyse çıldırmış gibiydi. Hasta olduğu konusunda ki kanımı çabucak ortadan kaldırdı ve özel birşey hakında konuşmak istedi.
"Vampirizm," dedi ve sorgulayıcı bakışımı görünce duraksadı. "Hayatımın bu yeni evresini anlayabilmem için birisi, sizin yardımınıza ihtiyacımın olacağını söyledi." dedi bende "Bunu size kim söyledi ?" diye sordum gülümseyerek.
"Aeralria Rumil."
Dedi kendisini hemen hatırladım. Cesur ve güzel bir şövalyeydi, vampirlerin doğaları hakkında hayal ve gerçekleri ayırt edebilmek için benden yardım istemişti. Son görüşmemizden bu yana neredeyse iki yıl geçmişti ve tavsiyelerimin işine yarayıp yaramadığını soramamıştım. "Onunla mı konuştunuz ? hanımefendi nasıl ?" diye sordum.
Soğuk bir şekilde "Öldü," diyerek cevap verdi şaşkınlığımı fark edince, durumu hafifletmek için ekledi: "Tavsiyelerinizin çok kıymetli olduğunu söylememi istedi en azından bir vampir için."iç sesimle bir anda onunla en son konuşmamızda, vampir olduğundan şüphelendiği birini takip ettiğini söylediğini anımsadım. Düşüncelerimi okumuşçasına "O, kadını öldürdü." dedi bende "Verdiğim tavsiyeler yeterli olmamış demek ki." diye iç çektim. "Bizler hakkında bildiklerinizin sizin için bile yeterli olacağını düşünüyormusunuz ki ?" dedi ve devam etti.
"Uzun yıllar önce bir üniversitede öğretmendim" dedi. "Öğretmenlik yaptığım yıllarda tek birşey öğrendim bir öğrencinin öğretmenine doğru soruları sormadığı sürece, öğretmenin onun başarısızlığından sorumlu tutulamayacağını biliyorum.Size doğru soruları sormak niyetindeyim." Ve söylediğini yaptı da Saatler boyunca sorduğu sorulara elimden geldiği kadarıyla cevapladım. Fakat kendi hakkında ona soru sorduğumda ise hiç bir soruma cevap vermeye yanaşmadı. Sohbetimiz boyunca hiç gülümsemedi. O gergin gözleriyle her haraketimi takip etti ve can kulağıyla dinledi söylediğim her kelimeyi hafızasına aldı.
"Soru sorma sırası artık bende galiba ?" dedim tersleyerek "hayır," dedi ve ekledi "Mümkünse konuşmamıza yarın gece devam etmeyi isterim. Biraz uyumam ve söylediklerinizi özümsemem gerekiyor."o ateşli gözlerinde yorgunluğunu hissedebilmiştim. "Gündüzlerimi uyuyorsunuz..?" diye gülümsedim. Şaşırtıcı bir biçimde kendisi de gülümseyerek karşılık verdi, yalnız gülerkenki ifadesi daha çok yüz ekşitmeye benzer şekildeydi.
12 Aralık 2255
Ertesi gece daha fazla soru ile döndü, ve belirli bir konu hakkındaydı. Doğu Kalradya'nın vampirleri ile ilgili konuşmak istedi. Ona en güçlü kabile olan, Kanayan Boğazdan bahsettim. Paronoyak, zalim, kurbanının damarlarındaki kanı dondurabilen bir nefese sahiptiler. Gözden uzak, neredeyse 1000 yıl önce yaşamış olan Vaegirlilerin korkutucu buz kesmiş topraklarındaki göllerin altında yaşadıklarını sadece beslenmek ve avlanmak dışında insanların dünyasına hiç çıkmadıklarını anlattım. Aikanaro dikkatlice dinledi ve gecenin sonuna doğru, ayrılmadan önce sorabildiği kadar soru sordu.
"Sizi önümüzde ki bir kaç gün içerisinde göremeyeceğim." dedi ve ekledi "Fakat geri dönebilirsem tavsiyelerinizin ne kadar faydalı olduğunu anlatmak istiyorum."
16 Aralık 2255
Sözünde durarak dört gece sonra, herzamanki yerinde balkonumda belirdi. Yanağında kapanmakta olan taze bir yara vardı fakat bana sert ama memnun bakışları ile gülümsüyordu."Tavsiyeleriniz bana çok yardımcı oldu". dedi. "Ancak bilmelisiniz ki Kanayan Boğaz kabilesindeki vampirlerin bahsetmediğiniz bir yeteneği daha var. Göllerin üzerine, buzları hiç kırmadan çıkabiliyorlar.hiç bir uyarı vermeksizin arkadan yakalanmak epey kötü bir süpriz oldu benim için, sadece talihsiz yolcuları değil kabile dışındaki vampirleride avlıyorlar." "Ne kadar olağanüstü," dedim gülerek. "Ve bir o kadar korkunç.... kurtulduğunuz için şanslısınız."
"Ben şansa inanmam. Bilgiye ve eğitime inanırım."
"Verdiğiniz bilgiler bana yardımcı oldu. Ancak birebir dövüş konusundaki becerim, kavganın kaderini belirledi. hiç bir zaman herhangi bir yakın dövüş silahına bel bağlamadım.Çok fazla bilinmezlik var. İşinde en iyi olan bir demirci bile kusurlu kılıçlar dövebilir fakat kendi vücudunuzun neler yapabileceğini ve sınırlarını bilirsiniz. Eğer ilk darbeyi indirebilirsem,dengemi kaybetmeden bin vuruş bile yapabilirim." dedi bende "İlk darbe demek?" diye mırıldandım ve ekledim "Yani avlarınız sizi hiç bir zaman şaşırtamaz."
"Tam olarak bu nedenle size geldim dedi Aikanaro." "Vampirizm'in çeşitli lanetlerini, yaşayan herkesten daha fazla bilgilisiniz kendi türüm hakkında bilgilenmek istiyorum.Şimdi bana Kalradyadaki diğer vampir kabilelerinden bahsedermisiniz.?"
Sorular artık bilgeliğimi zorlar bir hal aldı. Anlatılması gereken çok fazla kabile vardı.Sadece geceleri ortaya çıkan güzel bir kadın görünümüne bürünüp yakışıklı genç erkekleri baştan çıkarıp kanını içen Auxa'lar. Mum ışığında görülebilen Kara elflerden farkı olmayan Urden'ler.Bir diğer antik Krallık olan Sarranid'in kuzey çöllerinde bulunan kum fırtınalarının içerisinden insanları parçalayara ayırabilen Norkrak'lar. İnsanı bütün halinde yutabilen Koldoff'lar. Çocukları avlayarak daha sonra ailelerindeki yerini alıp, sabırla yıllarca birlikte yaşayıp olağanüstü açlığıyla hepsini katleden korkunç Magoc'lar. Bir kez daha, bir kaç hafta içerisinde geri dönmeye söz vererek bana veda etti.
25 Aralık 2255
Dediği gibi aşağı yukarı bir hafta sonra gece yarısında döndü. Bu sefer yeni yaraları yoktu fakat vampirler hakkında yine farklı bilgiler getirmişti. "Koldoff'ların su altında boğulmadıkları konusunda yanılıyormuşsunuz." dedi ve ekledi "Neyse ki yarasa bulutuna dönüştüklerinde çok uzaklara seyahat edemiyorlardı da bir tanesini yakalamayı başardım." dedi bende "Vampirler hakkındaki bilginiz etkileyici hale geliyor," dedim ve ekledim. "Keşke sizin gibi bir yardımcım olsaydı."
"Şimdi lütfen bana anlatın," dedi."Diğer kabileler hakkında...."
"Ele alınabilecek tek bir kabile kalmıştı Ken'ler Gizlilik konusunda ustaydılar. Eğer iyi beslenirseler görünümlerini istedikleri kişiye çevirebilirlerdi. Diğer eyaletlerdeki vampir kabilelerinden daha kültürlü ve medeniydiler. Kurbanları uyurken farkında olmadıklarında onlarla beslenmeyi tercih ediyorlardı "Onları şaşırtmak zor olacaktır." dedim Aikanaro kaşlarını çattı. "Bir tanesini izleyip, öğrendiklerimi size aktaracağım ardından sohbetimize daha sonra devam ederiz." dedi Başımı onaylarmışçasına salladım, Kendi türü hakkında sonsuz bir araştırma görevinde gibiydi işlerin nasıl yürüdüğünü, tüm çıplaklığı ile öğrenmeden tatmin olmayacağını anladım.
29 Ocak 2256
Bir ay sonra döndüğü akşam, balkonumda ışık olmadığı halde karanlıkta öfkesini ve umutsuzluğunu görebiliyordum."Başaramadım," dedi, ben bir mum yakarken. "Haklıydınız. Ken'ler fazlasıyla kurnaz bir tane bile bulamadım."Işığı yüzüne yaklaştırıp gülümsedim.Tenindeki solgunluğu, yaşlanmayan gözlerindeki bastırmaya çalıştığı karanlık açlığı ve dişlerini gördüm.Yüzünde bir gülümsemeyle: "Bu yolculuk beni çok yorgun düşürdü yetmiş iki saattir beslenmiyorum," diye açıkladı ve üzerime doğru atıldı boğazıma dişlerini geçirip damarlarımdaki kanı içerken hayatımın çekildiğini hissediyordum benimle beslenip susuzluğunu giderdikten sonra gözden kaybolmadan önce ağzından tek bir kelime duydum..... "Özür dilerim."
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Tinuviel - 2257
Kitap Adı: En Koyu Karanlık
Usta Zaltarish Anısına
Okuyucuya Not: Bu kitap Alim Zaltarish Alluin vefat etmeden önce yazdığı çalışma odasında bulunan notlarıyla oluşturulmuştur.
11 Aralık 2255
Gök yüzünde ay ve yıldızlar bile görünmüyor, o sessiz gece gitgide karanlığa boğuluyordu. Citadel muhafızları sokaklarda devriye gezerken meşale kullanmak zorunda kalıyordu.Lakin her gece balkonumu ziyaret eden adam ışığa pek de ihtiyaç duymuyordu adının Aikanaro olduğunu öğrendim ve karanlıkta da ışıkta olduğu kadar iyi görebildiğini söyledi sadece geceleri ortaya çıktığını düşünürsek, bu mükemmel bir yetenekti.Yardımcıma onu yanıma çağırmasını söyledim ve ilk bakışta tedaviye ihtiyacı olduğunu düşündüm.Solgun bir hali, ve yakışıklı yüzünde sanki tarifsiz bir acıya maruz kalıyormuşçasına bir ifade okunuyordu. Gözlerinin altındaki karanlık halkalar, tükenmişliğini gösteriyordu fakat tetikte, gergin ve neredeyse çıldırmış gibiydi. Hasta olduğu konusunda ki kanımı çabucak ortadan kaldırdı ve özel birşey hakında konuşmak istedi.
"Vampirizm," dedi ve sorgulayıcı bakışımı görünce duraksadı. "Hayatımın bu yeni evresini anlayabilmem için birisi, sizin yardımınıza ihtiyacımın olacağını söyledi." dedi bende "Bunu size kim söyledi ?" diye sordum gülümseyerek.
"Aeralria Rumil."
Dedi kendisini hemen hatırladım. Cesur ve güzel bir şövalyeydi, vampirlerin doğaları hakkında hayal ve gerçekleri ayırt edebilmek için benden yardım istemişti. Son görüşmemizden bu yana neredeyse iki yıl geçmişti ve tavsiyelerimin işine yarayıp yaramadığını soramamıştım. "Onunla mı konuştunuz ? hanımefendi nasıl ?" diye sordum.
Soğuk bir şekilde "Öldü," diyerek cevap verdi şaşkınlığımı fark edince, durumu hafifletmek için ekledi: "Tavsiyelerinizin çok kıymetli olduğunu söylememi istedi en azından bir vampir için."iç sesimle bir anda onunla en son konuşmamızda, vampir olduğundan şüphelendiği birini takip ettiğini söylediğini anımsadım. Düşüncelerimi okumuşçasına "O, kadını öldürdü." dedi bende "Verdiğim tavsiyeler yeterli olmamış demek ki." diye iç çektim. "Bizler hakkında bildiklerinizin sizin için bile yeterli olacağını düşünüyormusunuz ki ?" dedi ve devam etti.
"Uzun yıllar önce bir üniversitede öğretmendim" dedi. "Öğretmenlik yaptığım yıllarda tek birşey öğrendim bir öğrencinin öğretmenine doğru soruları sormadığı sürece, öğretmenin onun başarısızlığından sorumlu tutulamayacağını biliyorum.Size doğru soruları sormak niyetindeyim." Ve söylediğini yaptı da Saatler boyunca sorduğu sorulara elimden geldiği kadarıyla cevapladım. Fakat kendi hakkında ona soru sorduğumda ise hiç bir soruma cevap vermeye yanaşmadı. Sohbetimiz boyunca hiç gülümsemedi. O gergin gözleriyle her haraketimi takip etti ve can kulağıyla dinledi söylediğim her kelimeyi hafızasına aldı.
"Soru sorma sırası artık bende galiba ?" dedim tersleyerek "hayır," dedi ve ekledi "Mümkünse konuşmamıza yarın gece devam etmeyi isterim. Biraz uyumam ve söylediklerinizi özümsemem gerekiyor."o ateşli gözlerinde yorgunluğunu hissedebilmiştim. "Gündüzlerimi uyuyorsunuz..?" diye gülümsedim. Şaşırtıcı bir biçimde kendisi de gülümseyerek karşılık verdi, yalnız gülerkenki ifadesi daha çok yüz ekşitmeye benzer şekildeydi.
12 Aralık 2255
Ertesi gece daha fazla soru ile döndü, ve belirli bir konu hakkındaydı. Doğu Kalradya'nın vampirleri ile ilgili konuşmak istedi. Ona en güçlü kabile olan, Kanayan Boğazdan bahsettim. Paronoyak, zalim, kurbanının damarlarındaki kanı dondurabilen bir nefese sahiptiler. Gözden uzak, neredeyse 1000 yıl önce yaşamış olan Vaegirlilerin korkutucu buz kesmiş topraklarındaki göllerin altında yaşadıklarını sadece beslenmek ve avlanmak dışında insanların dünyasına hiç çıkmadıklarını anlattım. Aikanaro dikkatlice dinledi ve gecenin sonuna doğru, ayrılmadan önce sorabildiği kadar soru sordu.
"Sizi önümüzde ki bir kaç gün içerisinde göremeyeceğim." dedi ve ekledi "Fakat geri dönebilirsem tavsiyelerinizin ne kadar faydalı olduğunu anlatmak istiyorum."
16 Aralık 2255
Sözünde durarak dört gece sonra, herzamanki yerinde balkonumda belirdi. Yanağında kapanmakta olan taze bir yara vardı fakat bana sert ama memnun bakışları ile gülümsüyordu."Tavsiyeleriniz bana çok yardımcı oldu". dedi. "Ancak bilmelisiniz ki Kanayan Boğaz kabilesindeki vampirlerin bahsetmediğiniz bir yeteneği daha var. Göllerin üzerine, buzları hiç kırmadan çıkabiliyorlar.hiç bir uyarı vermeksizin arkadan yakalanmak epey kötü bir süpriz oldu benim için, sadece talihsiz yolcuları değil kabile dışındaki vampirleride avlıyorlar." "Ne kadar olağanüstü," dedim gülerek. "Ve bir o kadar korkunç.... kurtulduğunuz için şanslısınız."
"Ben şansa inanmam. Bilgiye ve eğitime inanırım."
"Verdiğiniz bilgiler bana yardımcı oldu. Ancak birebir dövüş konusundaki becerim, kavganın kaderini belirledi. hiç bir zaman herhangi bir yakın dövüş silahına bel bağlamadım.Çok fazla bilinmezlik var. İşinde en iyi olan bir demirci bile kusurlu kılıçlar dövebilir fakat kendi vücudunuzun neler yapabileceğini ve sınırlarını bilirsiniz. Eğer ilk darbeyi indirebilirsem,dengemi kaybetmeden bin vuruş bile yapabilirim." dedi bende "İlk darbe demek?" diye mırıldandım ve ekledim "Yani avlarınız sizi hiç bir zaman şaşırtamaz."
"Tam olarak bu nedenle size geldim dedi Aikanaro." "Vampirizm'in çeşitli lanetlerini, yaşayan herkesten daha fazla bilgilisiniz kendi türüm hakkında bilgilenmek istiyorum.Şimdi bana Kalradyadaki diğer vampir kabilelerinden bahsedermisiniz.?"
Sorular artık bilgeliğimi zorlar bir hal aldı. Anlatılması gereken çok fazla kabile vardı.Sadece geceleri ortaya çıkan güzel bir kadın görünümüne bürünüp yakışıklı genç erkekleri baştan çıkarıp kanını içen Auxa'lar. Mum ışığında görülebilen Kara elflerden farkı olmayan Urden'ler.Bir diğer antik Krallık olan Sarranid'in kuzey çöllerinde bulunan kum fırtınalarının içerisinden insanları parçalayara ayırabilen Norkrak'lar. İnsanı bütün halinde yutabilen Koldoff'lar. Çocukları avlayarak daha sonra ailelerindeki yerini alıp, sabırla yıllarca birlikte yaşayıp olağanüstü açlığıyla hepsini katleden korkunç Magoc'lar. Bir kez daha, bir kaç hafta içerisinde geri dönmeye söz vererek bana veda etti.
25 Aralık 2255
Dediği gibi aşağı yukarı bir hafta sonra gece yarısında döndü. Bu sefer yeni yaraları yoktu fakat vampirler hakkında yine farklı bilgiler getirmişti. "Koldoff'ların su altında boğulmadıkları konusunda yanılıyormuşsunuz." dedi ve ekledi "Neyse ki yarasa bulutuna dönüştüklerinde çok uzaklara seyahat edemiyorlardı da bir tanesini yakalamayı başardım." dedi bende "Vampirler hakkındaki bilginiz etkileyici hale geliyor," dedim ve ekledim. "Keşke sizin gibi bir yardımcım olsaydı."
"Şimdi lütfen bana anlatın," dedi."Diğer kabileler hakkında...."
"Ele alınabilecek tek bir kabile kalmıştı Ken'ler Gizlilik konusunda ustaydılar. Eğer iyi beslenirseler görünümlerini istedikleri kişiye çevirebilirlerdi. Diğer eyaletlerdeki vampir kabilelerinden daha kültürlü ve medeniydiler. Kurbanları uyurken farkında olmadıklarında onlarla beslenmeyi tercih ediyorlardı "Onları şaşırtmak zor olacaktır." dedim Aikanaro kaşlarını çattı. "Bir tanesini izleyip, öğrendiklerimi size aktaracağım ardından sohbetimize daha sonra devam ederiz." dedi Başımı onaylarmışçasına salladım, Kendi türü hakkında sonsuz bir araştırma görevinde gibiydi işlerin nasıl yürüdüğünü, tüm çıplaklığı ile öğrenmeden tatmin olmayacağını anladım.
29 Ocak 2256
Bir ay sonra döndüğü akşam, balkonumda ışık olmadığı halde karanlıkta öfkesini ve umutsuzluğunu görebiliyordum."Başaramadım," dedi, ben bir mum yakarken. "Haklıydınız. Ken'ler fazlasıyla kurnaz bir tane bile bulamadım."Işığı yüzüne yaklaştırıp gülümsedim.Tenindeki solgunluğu, yaşlanmayan gözlerindeki bastırmaya çalıştığı karanlık açlığı ve dişlerini gördüm.Yüzünde bir gülümsemeyle: "Bu yolculuk beni çok yorgun düşürdü yetmiş iki saattir beslenmiyorum," diye açıkladı ve üzerime doğru atıldı boğazıma dişlerini geçirip damarlarımdaki kanı içerken hayatımın çekildiğini hissediyordum benimle beslenip susuzluğunu giderdikten sonra gözden kaybolmadan önce ağzından tek bir kelime duydum..... "Özür dilerim."
Kurt Adamların Anatomisi
Kitap Adı: Kurt Adamların Anatomisi
Yazar: Tidaslı Usta Ronmax
Baskı Yeri - Tarihi: Castle Wolfmead - 2244
Kurt adamlar bir likantroptur, anlamı onlar suret değiştirebilenlerden biridir laneti taşıyanlar asıl formu ile kurt formu arasında bir dönüşüme maruz kalır. Vampirler gibi ölümsüz değildirler yaşlanabilirler ancak kana açlık duyarlar normal insanların yedikleri yemekleri bünyeleri kabul etmez. Vücutları sadece gümüşe karşı duyarlıdır. Araştırmayı yapmamda ve kitabı yazmamda kişisel hiç bir gerekçem yok. Ne bir kurtadam ailemi öldürdü, ne biri tarafından saldırıya uğradım ne de kadavraları dışında bizzat tanıştım. Herzaman doğal olmayan şeylere karşı bir çeşit takıntım olmuştur kendim hakkında yazmayı sevmiyorum bu yüzden çalışmalarımın detaylarına geçelim.
Kurt adam diye adlandırdığımız yaratıkların fiziksel doğası ile ilgili yıllardır çalışmalar yürütüyorum ve tamamlamaya çabalıyorum.Bu lanetin kaynağı nedir, bulaşıcımıdır ve nasıl tedavi edilir gibi soruların cevaplarını etraflıca araştırdım. Kalradyada bu tür konularda çok fazla tahmine dayalı ve kulaktan dolma asılsız öneriler ortalıkta gezmektedir.
Denek H
Cinsiyet: Erkek (İnsan)
Dönüşümlerinde yüksek derecede kontrol gözlemlendi. Bedensel oranları dönüşüm öncesi, dönüşüm anında ve dönüşüm sonrasında ölçülmüştür.Dönüşümün hemen ardından kafada bir şişkinlik gözlemlenmiştir. Dönüşüm sırasında gözlemlenen fiziksel değişiklikler.
Boyda % 33 uzama
Omuz genişliğinde 26%'lık bir artış.
Kalçada %15 oranında sıkılaşma.
Kollarda %51 uzama.
Parmaklarda %10 oranında uzama. (Pençelerde dahil)
Bacaklarda %20 uzama.
Asıl formundayken
1.88 boyunda.
80 kilo ağırlığında.
Canavar formundayken
Ayakta 2.21 boyunda ( Ölçüme Kuyrukta dahildir) El ve ayaklarının üstündeyken yerden yüksekliği 180 cm
195 kilo ağırlığında
Denek, çeşitli zamanlarda ve çeşitli baskı seviyeleri altında, sık bir şekilde dönüşüme zorlanmıştır. Dönüşüm süreci içerisinde kısa bir süre sonra denek hayatını kaybetti.
Denek D
Cinsiyet: Kadın (Cüce)
Dönüşüm öncesi ve sonrasındaki vücut ölçülerinin büyük olması deneği deneyler açısından son derece uygun yapıyor. Dönüşümün iç organlara olan etkileri. Kalp şişer, sonrasında ciğerler ve kemikler ona uygun bir oranda büyür.Deneğin dönüşüm anındaki göğüs ağrılarının sebebinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Bacak kaslarında gözlemlenen değişiklikler. Yaratığın bilinen güç ve hızına ulaşabilmesi için sadece kaslarda bir büyüme olması yeterliydi ancak gözlemlerime göre rengi de koyu kahverengine dönüşüyor. Dönüşüm sırasındaki kan kaybının sonucu olabilir.
Deneği iyileştirmek için bilinen tüm tedavi yöntemlerinin esansını damarlardan uyguladım ancak ilaçların etkileri damarları büzüştürdü kalbe ulaştığında ise ana damarlar tamamen kapandı ve denek dakikalar içinde öldü.
Yazar: Tidaslı Usta Ronmax
Baskı Yeri - Tarihi: Castle Wolfmead - 2244
Kurt adamlar bir likantroptur, anlamı onlar suret değiştirebilenlerden biridir laneti taşıyanlar asıl formu ile kurt formu arasında bir dönüşüme maruz kalır. Vampirler gibi ölümsüz değildirler yaşlanabilirler ancak kana açlık duyarlar normal insanların yedikleri yemekleri bünyeleri kabul etmez. Vücutları sadece gümüşe karşı duyarlıdır. Araştırmayı yapmamda ve kitabı yazmamda kişisel hiç bir gerekçem yok. Ne bir kurtadam ailemi öldürdü, ne biri tarafından saldırıya uğradım ne de kadavraları dışında bizzat tanıştım. Herzaman doğal olmayan şeylere karşı bir çeşit takıntım olmuştur kendim hakkında yazmayı sevmiyorum bu yüzden çalışmalarımın detaylarına geçelim.
Kurt adam diye adlandırdığımız yaratıkların fiziksel doğası ile ilgili yıllardır çalışmalar yürütüyorum ve tamamlamaya çabalıyorum.Bu lanetin kaynağı nedir, bulaşıcımıdır ve nasıl tedavi edilir gibi soruların cevaplarını etraflıca araştırdım. Kalradyada bu tür konularda çok fazla tahmine dayalı ve kulaktan dolma asılsız öneriler ortalıkta gezmektedir.
Denek H
Cinsiyet: Erkek (İnsan)
Dönüşümlerinde yüksek derecede kontrol gözlemlendi. Bedensel oranları dönüşüm öncesi, dönüşüm anında ve dönüşüm sonrasında ölçülmüştür.Dönüşümün hemen ardından kafada bir şişkinlik gözlemlenmiştir. Dönüşüm sırasında gözlemlenen fiziksel değişiklikler.
Boyda % 33 uzama
Omuz genişliğinde 26%'lık bir artış.
Kalçada %15 oranında sıkılaşma.
Kollarda %51 uzama.
Parmaklarda %10 oranında uzama. (Pençelerde dahil)
Bacaklarda %20 uzama.
Asıl formundayken
1.88 boyunda.
80 kilo ağırlığında.
Canavar formundayken
Ayakta 2.21 boyunda ( Ölçüme Kuyrukta dahildir) El ve ayaklarının üstündeyken yerden yüksekliği 180 cm
195 kilo ağırlığında
Denek, çeşitli zamanlarda ve çeşitli baskı seviyeleri altında, sık bir şekilde dönüşüme zorlanmıştır. Dönüşüm süreci içerisinde kısa bir süre sonra denek hayatını kaybetti.
Denek D
Cinsiyet: Kadın (Cüce)
Dönüşüm öncesi ve sonrasındaki vücut ölçülerinin büyük olması deneği deneyler açısından son derece uygun yapıyor. Dönüşümün iç organlara olan etkileri. Kalp şişer, sonrasında ciğerler ve kemikler ona uygun bir oranda büyür.Deneğin dönüşüm anındaki göğüs ağrılarının sebebinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Bacak kaslarında gözlemlenen değişiklikler. Yaratığın bilinen güç ve hızına ulaşabilmesi için sadece kaslarda bir büyüme olması yeterliydi ancak gözlemlerime göre rengi de koyu kahverengine dönüşüyor. Dönüşüm sırasındaki kan kaybının sonucu olabilir.
Deneği iyileştirmek için bilinen tüm tedavi yöntemlerinin esansını damarlardan uyguladım ancak ilaçların etkileri damarları büzüştürdü kalbe ulaştığında ise ana damarlar tamamen kapandı ve denek dakikalar içinde öldü.
Büyü Yapma Zanaatı ve Büyücüler Okulu İncelemesi
Yazar: Alim Coal Brazer
Baskı Yeri - Tarihi: Castle Mistmeadow - 2232
Kitap Adı: Büyü Yapma Zanaatı ve Büyücüler Okulu İncelemesi
Kuruluş ve Amaç
Büyücüler Okulu sihir yeteneği olan her yaştan insana yardımcı olabilmek ve büyü kullanımında bir düzen sağlama amacıyla kurulmuştur.Okul, büyüsel bilginin toplanması, korunması, satışı ve tüm Kalradya halkının bundan zarar görmeden faydalanmasını sağlamakla hükümlüdür. Büyücüler Okulu 2116 yılında iki kardeş Usta Phadai ve Usta Nibae tarafından kuruldu.
Kural ve Prosedürler
Okulun öğrencilerine ve öğretim üyelerine karşı işlenen suçlar en ağır disiplinle cezalandırılır. Bunun gibi ağır suçlar işleyen bir büyücünün okuldaki yerine tekrar alınıp alınmayacağına Ulu Büyücü ve Konsey tarafından belirlenir. Buna ek olarak 2166'da yürürlüğe giren, Okul Konseyi uyarılara rahmen birden fazla kez suç işleyen büyücünün mevkisine bakılmaksızın geri dönüşü olmadan okuldan uzaklaştırma kararı verebilir. Bu uzun ve zorlu bir süreçtir. Okuldan süresiz olarak atılan büyücüler sürekli olarak Büyücü Muhafızları tarafından gözlem altında tutulurlar çünkü bu tarz büyücüler kullanımı ve öğretimi yasaklanmış olan büyülere başvurabilirler. Okulun Duvarlarının dışındada sakıncalı haraketlerine devam ettiği ve büyüsüyle Kalradya Halkını tehdit eden bir pozisyona geldiği görülürse derhal göz altına alınır kaçmaya yada direnmeye çalışırsada idam edilir.
Üyelik Şartları ve Başvuruları
Büyücüler Okuluna alınmak için kişinin sadece büyüye yatkınlığı olması yetmez aynı zamanda keskin bir zekaya ve güçlü bir iradeye sahip olmalıdır ancak bu niteliklerdeki adaylar okula kabul edilirler. Ayrıca adaylar öğrenmeye açık ve istekli olmalıdırlar ana büyü dallarında kısa zamanda uzmanlaşmalıdırlar. Ek olarak 2216 yılından itibaren geçerli olan, Okula üye olmak isteyen adaylar
sadece Ulu Büyücünün onayı değil tüm büyü öğretim üyelerinden onay almalı ve bunu belgeleyerek Okul Konseyine ulaştırmalıdırlar.
Tanıtıcı Bir Yazı
Kalradyadaki en güçlü sihirbazlarda bir zamanlar acemiydi. Hepsinin de benzer başlangıç tecrübeleri olmuştur. Büyü türlerine olan yatkınlığının çocukluğunda ortaya çıkması veya büyüye olan ilginin sonucu yıllarca süren yoğun çalışmalardan sonra ortaya çıkan gizli yetenek. Bu cesur kişiler kabiliyetlerini kabullenmiş, geliştirmiş yeni büyüler öğrenmiş ve zihinlerini aynı zamanda bedenlerini güçlendirip hayatlarının ileriki yıllarında tanınacakları heybetli kişiler haline gelmişlerdir. Kalradyanın Büyüceler Okulu uzun zamandır pek çok kişi için bilgi ve gücün durağı olmuştur. Halka büyü hizmetleri sağlar ve Okul satın alınmaya açık geniş ve güvenli bir büyü listesi sunar. Bağımsız Büyü satıcılarıda olabilir fakat onların büyü arşivleri okulunki kadar geniş ve güvenli değildir.
Pek çok büyü yeni başlayan büyücülerin güçlerinin ötesindedir. Bir büyücü çalışarak istediği herhangi bir büyü sınıfında daha becerikli olabilir ve kendinde daha güçlü büyüler yapacak cesareti bulabilir. Bir acemi büyücü kullanamadığı büyüler yüzünden cesaretini kaybedebilir ancak tam tersi bunu bir odak noktası olarak kullanmalı ve kendini geliştirme fırsatı olarak görmelidir.Tek bir büyü dalında uzmanlaşmak isteyen büyücülere o daldan olabildiğince çok büyü öğrenmeleri tavsiye edilir. İster tek bir dalda uzmanlaşmak istesinler, ister hepsinde eğitim görmek için başvuracağınız tek yer Büyücülük Okuludur.
Baskı Yeri - Tarihi: Castle Mistmeadow - 2232
Kitap Adı: Büyü Yapma Zanaatı ve Büyücüler Okulu İncelemesi
Kuruluş ve Amaç
Büyücüler Okulu sihir yeteneği olan her yaştan insana yardımcı olabilmek ve büyü kullanımında bir düzen sağlama amacıyla kurulmuştur.Okul, büyüsel bilginin toplanması, korunması, satışı ve tüm Kalradya halkının bundan zarar görmeden faydalanmasını sağlamakla hükümlüdür. Büyücüler Okulu 2116 yılında iki kardeş Usta Phadai ve Usta Nibae tarafından kuruldu.
Kural ve Prosedürler
Okulun öğrencilerine ve öğretim üyelerine karşı işlenen suçlar en ağır disiplinle cezalandırılır. Bunun gibi ağır suçlar işleyen bir büyücünün okuldaki yerine tekrar alınıp alınmayacağına Ulu Büyücü ve Konsey tarafından belirlenir. Buna ek olarak 2166'da yürürlüğe giren, Okul Konseyi uyarılara rahmen birden fazla kez suç işleyen büyücünün mevkisine bakılmaksızın geri dönüşü olmadan okuldan uzaklaştırma kararı verebilir. Bu uzun ve zorlu bir süreçtir. Okuldan süresiz olarak atılan büyücüler sürekli olarak Büyücü Muhafızları tarafından gözlem altında tutulurlar çünkü bu tarz büyücüler kullanımı ve öğretimi yasaklanmış olan büyülere başvurabilirler. Okulun Duvarlarının dışındada sakıncalı haraketlerine devam ettiği ve büyüsüyle Kalradya Halkını tehdit eden bir pozisyona geldiği görülürse derhal göz altına alınır kaçmaya yada direnmeye çalışırsada idam edilir.
Üyelik Şartları ve Başvuruları
Büyücüler Okuluna alınmak için kişinin sadece büyüye yatkınlığı olması yetmez aynı zamanda keskin bir zekaya ve güçlü bir iradeye sahip olmalıdır ancak bu niteliklerdeki adaylar okula kabul edilirler. Ayrıca adaylar öğrenmeye açık ve istekli olmalıdırlar ana büyü dallarında kısa zamanda uzmanlaşmalıdırlar. Ek olarak 2216 yılından itibaren geçerli olan, Okula üye olmak isteyen adaylar
sadece Ulu Büyücünün onayı değil tüm büyü öğretim üyelerinden onay almalı ve bunu belgeleyerek Okul Konseyine ulaştırmalıdırlar.
Tanıtıcı Bir Yazı
Kalradyadaki en güçlü sihirbazlarda bir zamanlar acemiydi. Hepsinin de benzer başlangıç tecrübeleri olmuştur. Büyü türlerine olan yatkınlığının çocukluğunda ortaya çıkması veya büyüye olan ilginin sonucu yıllarca süren yoğun çalışmalardan sonra ortaya çıkan gizli yetenek. Bu cesur kişiler kabiliyetlerini kabullenmiş, geliştirmiş yeni büyüler öğrenmiş ve zihinlerini aynı zamanda bedenlerini güçlendirip hayatlarının ileriki yıllarında tanınacakları heybetli kişiler haline gelmişlerdir. Kalradyanın Büyüceler Okulu uzun zamandır pek çok kişi için bilgi ve gücün durağı olmuştur. Halka büyü hizmetleri sağlar ve Okul satın alınmaya açık geniş ve güvenli bir büyü listesi sunar. Bağımsız Büyü satıcılarıda olabilir fakat onların büyü arşivleri okulunki kadar geniş ve güvenli değildir.
Pek çok büyü yeni başlayan büyücülerin güçlerinin ötesindedir. Bir büyücü çalışarak istediği herhangi bir büyü sınıfında daha becerikli olabilir ve kendinde daha güçlü büyüler yapacak cesareti bulabilir. Bir acemi büyücü kullanamadığı büyüler yüzünden cesaretini kaybedebilir ancak tam tersi bunu bir odak noktası olarak kullanmalı ve kendini geliştirme fırsatı olarak görmelidir.Tek bir büyü dalında uzmanlaşmak isteyen büyücülere o daldan olabildiğince çok büyü öğrenmeleri tavsiye edilir. İster tek bir dalda uzmanlaşmak istesinler, ister hepsinde eğitim görmek için başvuracağınız tek yer Büyücülük Okuludur.
Roalf'ın Avlanma Rehberleri
Trol Avlama Rehberi
Dev Örümcek Avlama Rehberi
Yazar: Avcı Roalf
Baskı Yeri - Tarihi: Fortress Normarsh - 2249
Kitap Adı: Trol Avlama Rehberi
Selam sana dost gezgin rehberime hoş geldin.! Bu kitapta sana, trollerle ilgili olan herşeyi açıklayacağım. Şahsen test edip onayladığım öldürme tekniklerimi de paylaşacağım. İlgini çekebildim mi? Umarım öyledir! Bilmelisin ki trol dişleri ve kafatası değerli bir ticaret malıdır ve hırslı bir avcı için servet ve şeref kaynağı olabilir. Fazla uzatmadan ve okuyucularımın ilgisini kaybetmeden önce başlayalım artık.!
Bölüm 1 - Bir Trol Gördüm Ne Yapmalıyım ?
Bir trol ile karşılaştığınızda yapacağınız şey sakinliğinizi korumak ve yavaşça geri çekilmektir. Bilge bir avcı yapılan hazırlığın başarıya açılan kapının anahtarı olduğunu bilir ve sen de elbette hazırlık yapmadan trol avlamak istemezsin. Peki gördüğün şeyin trol olduğundan eminmisin ? İlk adım avını uygun şekilde tanımlamaktır. Troller vücut hatlarıyla insan şeklindedirler uzun uçlu pençelere sahip yapılı, kaslı kolları vardır. Yaratığın büyük ağzı devasa boyutlarda keskin dişlerle doludur. Ve bu dişler kitabımı satın almadan trol avına çıkan ahmak avcıların kemiklerini çiğneyecek güçtedir.
Trollerin derisi kalın, ve yaşadığı bölgeye göre değişen ten renklerine sahiptirler. Orman trolü koyu yeşil renktedir bu açıdan orklarada çok benzetilirler. Buz trollerinin ise ten renkleri beyaz ve kürklüdür. Orman trolleri Kalradya topraklarındaki balta girmemiş her ormanda görünebilirler. Buz trolleri ise nadir bulunan ve kürkleri nedeniyle daha değerli bir avdır. Yüzlerce yıl önce yaşamış antik ırk olan Vaegir dağlıklarında yaşarlar. Buz Trolleri üç ile beşerli gruplardan oluşan sürüler halinde avlanırlar bu yüzden av tek başına işinin ehli bir avcının bile boyunu aşar sadece geniş av partileri ile avlanabilen bir yaratıktır eğer avcı arkadaşların falan yoksa bu işe girişmemeni şiddetle öneririm.
Bölüm 2 - Peki Trolü Nasıl Yenerim ?
Artık canavarla iddialı bir kapışmaya yada mücadeleye hazırsın. Ama tabi ki senin hayatta kalmanı sağlayacak kazançlı bir mücadele olmalı. Şunu bilmelisin troller boyutlarına göre inanılmaz hızlıdır ne kadar güçlü olduklarından bahsetmeye gerek görmüyorum bile o kadarını fark etmişsindir. Troller sert yumruk ve pençe darbeleriyle avlarına saldırmayı sever. Tavsiyem yanında sağlam bir kalkan bulundur. Eğer kalkan kullanmadan bir trole meydan okuyacak kadar ahmaksan mücadelenin sonunu görecek kadarda ayakta kalamazsın. Trollerin bir diğer şaşırtıcı özelliği yaralarını iyileştirme yetenekleridir. Bu nedenle yakın dövüşte özellikle kalkansız geçen uzun bir mücadeleye girmek istemezsin. Hız ve çeviklik trolle baş etmenin tek yoludur, Kalradya da trol kadar dayanıklı bir başka yaratık yoktur.
Bölüm 3 - Avlama Teknikleri
Ateş ve gümüş dostum. Bu kelimeleri kafana kazı, usta avcıların trollere karşı ölümcül silahları ateş ve gümüş kılıçlardır. Ateşe karşı soğuk iklim de yaşamayan Orman Trolleri bile duyarlıdır. Eğer yanınızda Ateş ve Gümüş kılıç bulundurmuyorsanız trol avlamaya çalışmanızın da bir anlamı yok. Artık trol avlamak için gereken her şeyi biliyorsun. Git ve kendine bir kaç trol bul.!
Neredeyse unutuyordum eğer bulabilirsen trolün yuvasını da kontrol etmeyi unutma.! Orada kitabımı satın almayacak kadar kıt akıllı bazı maceraperestlerden arta kalanlarla karşılaşabilirsin. Eminim üzerlerinden çıkan dinarları daha akıllıca kullanacaksındır.
Baskı Yeri - Tarihi: Fortress Normarsh - 2249
Kitap Adı: Trol Avlama Rehberi
Selam sana dost gezgin rehberime hoş geldin.! Bu kitapta sana, trollerle ilgili olan herşeyi açıklayacağım. Şahsen test edip onayladığım öldürme tekniklerimi de paylaşacağım. İlgini çekebildim mi? Umarım öyledir! Bilmelisin ki trol dişleri ve kafatası değerli bir ticaret malıdır ve hırslı bir avcı için servet ve şeref kaynağı olabilir. Fazla uzatmadan ve okuyucularımın ilgisini kaybetmeden önce başlayalım artık.!
Bölüm 1 - Bir Trol Gördüm Ne Yapmalıyım ?
Bir trol ile karşılaştığınızda yapacağınız şey sakinliğinizi korumak ve yavaşça geri çekilmektir. Bilge bir avcı yapılan hazırlığın başarıya açılan kapının anahtarı olduğunu bilir ve sen de elbette hazırlık yapmadan trol avlamak istemezsin. Peki gördüğün şeyin trol olduğundan eminmisin ? İlk adım avını uygun şekilde tanımlamaktır. Troller vücut hatlarıyla insan şeklindedirler uzun uçlu pençelere sahip yapılı, kaslı kolları vardır. Yaratığın büyük ağzı devasa boyutlarda keskin dişlerle doludur. Ve bu dişler kitabımı satın almadan trol avına çıkan ahmak avcıların kemiklerini çiğneyecek güçtedir.
Trollerin derisi kalın, ve yaşadığı bölgeye göre değişen ten renklerine sahiptirler. Orman trolü koyu yeşil renktedir bu açıdan orklarada çok benzetilirler. Buz trollerinin ise ten renkleri beyaz ve kürklüdür. Orman trolleri Kalradya topraklarındaki balta girmemiş her ormanda görünebilirler. Buz trolleri ise nadir bulunan ve kürkleri nedeniyle daha değerli bir avdır. Yüzlerce yıl önce yaşamış antik ırk olan Vaegir dağlıklarında yaşarlar. Buz Trolleri üç ile beşerli gruplardan oluşan sürüler halinde avlanırlar bu yüzden av tek başına işinin ehli bir avcının bile boyunu aşar sadece geniş av partileri ile avlanabilen bir yaratıktır eğer avcı arkadaşların falan yoksa bu işe girişmemeni şiddetle öneririm.
Bölüm 2 - Peki Trolü Nasıl Yenerim ?
Artık canavarla iddialı bir kapışmaya yada mücadeleye hazırsın. Ama tabi ki senin hayatta kalmanı sağlayacak kazançlı bir mücadele olmalı. Şunu bilmelisin troller boyutlarına göre inanılmaz hızlıdır ne kadar güçlü olduklarından bahsetmeye gerek görmüyorum bile o kadarını fark etmişsindir. Troller sert yumruk ve pençe darbeleriyle avlarına saldırmayı sever. Tavsiyem yanında sağlam bir kalkan bulundur. Eğer kalkan kullanmadan bir trole meydan okuyacak kadar ahmaksan mücadelenin sonunu görecek kadarda ayakta kalamazsın. Trollerin bir diğer şaşırtıcı özelliği yaralarını iyileştirme yetenekleridir. Bu nedenle yakın dövüşte özellikle kalkansız geçen uzun bir mücadeleye girmek istemezsin. Hız ve çeviklik trolle baş etmenin tek yoludur, Kalradya da trol kadar dayanıklı bir başka yaratık yoktur.
Bölüm 3 - Avlama Teknikleri
Ateş ve gümüş dostum. Bu kelimeleri kafana kazı, usta avcıların trollere karşı ölümcül silahları ateş ve gümüş kılıçlardır. Ateşe karşı soğuk iklim de yaşamayan Orman Trolleri bile duyarlıdır. Eğer yanınızda Ateş ve Gümüş kılıç bulundurmuyorsanız trol avlamaya çalışmanızın da bir anlamı yok. Artık trol avlamak için gereken her şeyi biliyorsun. Git ve kendine bir kaç trol bul.!
Neredeyse unutuyordum eğer bulabilirsen trolün yuvasını da kontrol etmeyi unutma.! Orada kitabımı satın almayacak kadar kıt akıllı bazı maceraperestlerden arta kalanlarla karşılaşabilirsin. Eminim üzerlerinden çıkan dinarları daha akıllıca kullanacaksındır.
Dev Örümcek Avlama Rehberi
Yazar: Avcı Roalf
Baskı Yeri - Tarihi: Fortress Normarsh - 2251
Kitap Adı: Dev Örümcek Avlama Rehberi
Bir Önceki kitabımda trol avlama inceliklerinden bahsetmiştim. Bu kitapta ise avlaması bir o kadar zor olan Dev Örümcekleri konu alıyorum.
Bölüm 1 - Dev Örümcekleri Tanıyalım
Bu ölümcül eklembacaklılar'ın boyları 5 metreye kadar ulaşabilir. Söylentilere göre 10 metre boyunda olanlarıda varmış, şahsen hiç görmedim ve görmek için can attığımıda söyleyemem.
Bu yaratıklar çoğunlukla mağaralarda yuvalanır ve sadece yiyecekleri tükendiğinde, son çare avlanmak için açık araziye çıkarlar. Ve bu sekiz bacaklı şeytanlarla ilgili en matrak efsane bölgelerine giren başıboş, sığınak arayan talihsiz gezginleri pusuya düşürüp avlayıp yedikleridir. İnsan yeme alışkanlıkları olduğu kanıtlanmasa da son derece ölümcül olduklarının bir kez daha altını cizeyim.
Bölüm 2 - Peki Nasıl Avlayabilirim ?
İlk adım yuvasının yerini bulmak en kolay yolu, ağları takip etmektir. Ancak ağlara takılmamak için son derece dikkatli olmalısın yetişkin bir adamı bile tuzağa düşürebilecek kadar yapışkandırlar ve
yardım olmadan ondan kurtulman bir mucize olmazsa imkansıza yakındır. Ayrıca gözlerin hep tavanlarda olsun boyutlarına göre atik ve sinsidirler sen daha farkına bile varmadan mağara tavanından üzerine atlayıp ölümcül iğnesini etine geçirebilir ve zehrinin panzehirininde olmadığını belirtmek isterim.
Bölüm 3 - Dev Örümceğin Silahları
Dev Örümcek avlarını etkisiz hale getirmek için ağlarına ve zehirli iğnesine bel bağlar. Kendini fark ettirmediğin ve iğnesine dikkat ettiğin sürece ğöğüs ğöğse girilen mücadelelerde
pek çetin çeviz değillerdir. Dev Örümceklerin zehirlerinin pazar değeri çok yüksektir öldürdükten sonra zehrini çıkarmayı unutma.! Herzaman şehirlerde zehir stokları tükenen bir Simyager
bulabilirsin iyi para verirler yada avlarına karşı silahının etkisini arttırmak için kullanabilirsin.
İyi avlanmalar diliyorum ve kitabımı satın aldığın için teşekkürler, unutma örümcek ağlarında ganimete falan rastlarsan hepsi senindir önceki sahiplerinden daha iyi değerlendireceğinden eminim.
Baskı Yeri - Tarihi: Fortress Normarsh - 2251
Kitap Adı: Dev Örümcek Avlama Rehberi
Bir Önceki kitabımda trol avlama inceliklerinden bahsetmiştim. Bu kitapta ise avlaması bir o kadar zor olan Dev Örümcekleri konu alıyorum.
Bölüm 1 - Dev Örümcekleri Tanıyalım
Bu ölümcül eklembacaklılar'ın boyları 5 metreye kadar ulaşabilir. Söylentilere göre 10 metre boyunda olanlarıda varmış, şahsen hiç görmedim ve görmek için can attığımıda söyleyemem.
Bu yaratıklar çoğunlukla mağaralarda yuvalanır ve sadece yiyecekleri tükendiğinde, son çare avlanmak için açık araziye çıkarlar. Ve bu sekiz bacaklı şeytanlarla ilgili en matrak efsane bölgelerine giren başıboş, sığınak arayan talihsiz gezginleri pusuya düşürüp avlayıp yedikleridir. İnsan yeme alışkanlıkları olduğu kanıtlanmasa da son derece ölümcül olduklarının bir kez daha altını cizeyim.
Bölüm 2 - Peki Nasıl Avlayabilirim ?
İlk adım yuvasının yerini bulmak en kolay yolu, ağları takip etmektir. Ancak ağlara takılmamak için son derece dikkatli olmalısın yetişkin bir adamı bile tuzağa düşürebilecek kadar yapışkandırlar ve
yardım olmadan ondan kurtulman bir mucize olmazsa imkansıza yakındır. Ayrıca gözlerin hep tavanlarda olsun boyutlarına göre atik ve sinsidirler sen daha farkına bile varmadan mağara tavanından üzerine atlayıp ölümcül iğnesini etine geçirebilir ve zehrinin panzehirininde olmadığını belirtmek isterim.
Bölüm 3 - Dev Örümceğin Silahları
Dev Örümcek avlarını etkisiz hale getirmek için ağlarına ve zehirli iğnesine bel bağlar. Kendini fark ettirmediğin ve iğnesine dikkat ettiğin sürece ğöğüs ğöğse girilen mücadelelerde
pek çetin çeviz değillerdir. Dev Örümceklerin zehirlerinin pazar değeri çok yüksektir öldürdükten sonra zehrini çıkarmayı unutma.! Herzaman şehirlerde zehir stokları tükenen bir Simyager
bulabilirsin iyi para verirler yada avlarına karşı silahının etkisini arttırmak için kullanabilirsin.
İyi avlanmalar diliyorum ve kitabımı satın aldığın için teşekkürler, unutma örümcek ağlarında ganimete falan rastlarsan hepsi senindir önceki sahiplerinden daha iyi değerlendireceğinden eminim.
Walkwin'in Maceraları
Ucube Cilt 1
Kar Ruhu Cilt 2
Kum Kertenkele Adamları Cilt 3
Yazar: Maceracı Beyaz Elf Walkwin
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Visliv - 2226
Kitap Adı: Macera Günlükleri Bölüm 1 Ucube
11 Şubat 2225
İlginç bir hikaye duydum, kara büyü ile uğraşan genç ve yakışıklı bir beyaz elfin hikayesi. Yaşadığı köyden taşlanarak kovulmuş dağların derinliklerine kaçmış ve o günden sonra onu bir daha gören olmamış. Şeytani büyüsündeki kötülük kısa zaman sonra içinde kalan tüm insanlık kırıntılarını da süpürmüş ve yıllar sonra bir yerleşke de vücudunun yarısı sıçan şeklinde bir adam görülmüş, buna takiben, köylerdeki genç erkekler bir bir ortadan kaybolmaya başlamış. Uzun zamandır beni heyecanlandıracak bir keşif yapmak istiyordum bu tam aradığım fırsattı ucube dedikleri yaratığı bulmalı ve öldürmeliyim.
27 Şubat 2225
Gördüğüm şeyler mideleri hafif olanların kaldırabileceği manzaralar değil. Heryer de kemik ve kafatasları, kazığa oturtulmuş insan başları, sağa sola saçılmış iğrenç iç organlarla kaplıydı. Mağaranın derinliklerine indikçe, iğrenç koku artmaya başlamıştı elimde meşale olmasına rahmen çevreyi net göremiyordum biraz duraklayıp gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Tam o sırada karşımda enterasan bir şekilde yürüyen kısa boylu çelimsiz bir insan silueti gördüğümü sandım, meşaleyi karanlığa tuttum ışık ortamı aydınlattıkça, gördüğüm şey karşısında vücudum buz kesti. Sıçan bedeni ile çirkin bir erkek bedeninin birleşmesiyle oluşan bir vücuda sahip korkunç bir mahlukat kara büyü güçleri karşılığında varlığını ondan çalmıştı feci şekilde çirkinleşmiş kuyruğu ve kahverengi tüyleriyle iki ayağının üzerinde duran bir sıçan gibiydi adeta. Donuk ve kan kırmızısı gözleriyle etrafına kin ve nefret saçıyordu. Üzerime gelirken attığı çığlık mağrada her yanı kapladı kalkanım ve kılıcım hazır, zafer yada ölüm düşüncesiyle yaratıkla kanımın son damlasına kadar çarpışmaya hazırdım. Karşısında yıkılmadan dimdik ayakta kalabildim ödül olarakta ağzının önündeki dişini çektimzaferimin bir nişanesi gibi yaratık koleksiyonum da yerini aldı.
Yazar Notu: Maceralarıma devam edeceğim bir sonrakinde görüşmek üzere.
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Visliv - 2226
Kitap Adı: Macera Günlükleri Bölüm 1 Ucube
11 Şubat 2225
İlginç bir hikaye duydum, kara büyü ile uğraşan genç ve yakışıklı bir beyaz elfin hikayesi. Yaşadığı köyden taşlanarak kovulmuş dağların derinliklerine kaçmış ve o günden sonra onu bir daha gören olmamış. Şeytani büyüsündeki kötülük kısa zaman sonra içinde kalan tüm insanlık kırıntılarını da süpürmüş ve yıllar sonra bir yerleşke de vücudunun yarısı sıçan şeklinde bir adam görülmüş, buna takiben, köylerdeki genç erkekler bir bir ortadan kaybolmaya başlamış. Uzun zamandır beni heyecanlandıracak bir keşif yapmak istiyordum bu tam aradığım fırsattı ucube dedikleri yaratığı bulmalı ve öldürmeliyim.
27 Şubat 2225
Gördüğüm şeyler mideleri hafif olanların kaldırabileceği manzaralar değil. Heryer de kemik ve kafatasları, kazığa oturtulmuş insan başları, sağa sola saçılmış iğrenç iç organlarla kaplıydı. Mağaranın derinliklerine indikçe, iğrenç koku artmaya başlamıştı elimde meşale olmasına rahmen çevreyi net göremiyordum biraz duraklayıp gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Tam o sırada karşımda enterasan bir şekilde yürüyen kısa boylu çelimsiz bir insan silueti gördüğümü sandım, meşaleyi karanlığa tuttum ışık ortamı aydınlattıkça, gördüğüm şey karşısında vücudum buz kesti. Sıçan bedeni ile çirkin bir erkek bedeninin birleşmesiyle oluşan bir vücuda sahip korkunç bir mahlukat kara büyü güçleri karşılığında varlığını ondan çalmıştı feci şekilde çirkinleşmiş kuyruğu ve kahverengi tüyleriyle iki ayağının üzerinde duran bir sıçan gibiydi adeta. Donuk ve kan kırmızısı gözleriyle etrafına kin ve nefret saçıyordu. Üzerime gelirken attığı çığlık mağrada her yanı kapladı kalkanım ve kılıcım hazır, zafer yada ölüm düşüncesiyle yaratıkla kanımın son damlasına kadar çarpışmaya hazırdım. Karşısında yıkılmadan dimdik ayakta kalabildim ödül olarakta ağzının önündeki dişini çektimzaferimin bir nişanesi gibi yaratık koleksiyonum da yerini aldı.
Yazar Notu: Maceralarıma devam edeceğim bir sonrakinde görüşmek üzere.
Kar Ruhu Cilt 2
Yazar: Maceracı Beyaz Elf Walkwin
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Visliv - 2230
Kitap Adı: Macera Günlükleri Bölüm 2 Kar Ruhu
11 Aralık 2228
Maceralarıma bir yenisini daha eklemek için eskiden Vaegirlilerin yaşamış olduğu toprakların kuzeyine, donmuş düzlüklere ve dağlara doğru seyahet ettim. Bu topraklar zorlu, soğuk hava insanın iliklerine kadar işliyor. Biraz soluklanmak ve boğazımdan sıcak birşeyler geçsin diye ufak bir köy hanında konaklamaya karar verdim. Handa bir köylü dışarıda kar yığınları içinde saklanan bir yaratıktan bahsetti. Konuştukça konuştu, koca bir kervanın bu yaratıklar tarafından yok edildiğini abartılı haraketler ve fantastik cümlelerle anlatarak benim dışımda handaki herkesi korkutmayı başardı. Gözümle görmek için handan ayrıldım bu iş benim gibi bir maceraperest için biçilmiş kaftandı.
14 Aralık 2228
Aradığım şeyi bulmam çok uzun sürmedi. Kar Ruhları sanki Kalradyanın donmuş tundralarından ve buzullarından çıkıp gelmiş gibi şeffaf bir görüntüye sahip büyülü yaratıklar. Kendi doğal ortamlarında neredeyse görünmezdirler avlarına dondurarak yavaşlatan bir hastalık bulaştırırlar yavaş ve acılı bir ölüm. Kar Ruhları her ne kadar ölümcül olsalar da onları alt etmek için keskin bir kılıç ve kaba kuvvetten başka birşeye ihtiyacınız yoktur. Şimdiden kolaylıkla bir tanesini hakladım ve herzamanki gibi yanıma zafer hatırası olarak dişini aldım öğrendiğime göre simyagerlerin çok kullandığı değerli bir maddeymiş tabi satmak gibi bir niyetim yok koleksiyonuma ekledim.
Yazar Notu: Maceralarıma devam edeceğim bir sonrakinde görüşmek üzere.
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Visliv - 2230
Kitap Adı: Macera Günlükleri Bölüm 2 Kar Ruhu
11 Aralık 2228
Maceralarıma bir yenisini daha eklemek için eskiden Vaegirlilerin yaşamış olduğu toprakların kuzeyine, donmuş düzlüklere ve dağlara doğru seyahet ettim. Bu topraklar zorlu, soğuk hava insanın iliklerine kadar işliyor. Biraz soluklanmak ve boğazımdan sıcak birşeyler geçsin diye ufak bir köy hanında konaklamaya karar verdim. Handa bir köylü dışarıda kar yığınları içinde saklanan bir yaratıktan bahsetti. Konuştukça konuştu, koca bir kervanın bu yaratıklar tarafından yok edildiğini abartılı haraketler ve fantastik cümlelerle anlatarak benim dışımda handaki herkesi korkutmayı başardı. Gözümle görmek için handan ayrıldım bu iş benim gibi bir maceraperest için biçilmiş kaftandı.
14 Aralık 2228
Aradığım şeyi bulmam çok uzun sürmedi. Kar Ruhları sanki Kalradyanın donmuş tundralarından ve buzullarından çıkıp gelmiş gibi şeffaf bir görüntüye sahip büyülü yaratıklar. Kendi doğal ortamlarında neredeyse görünmezdirler avlarına dondurarak yavaşlatan bir hastalık bulaştırırlar yavaş ve acılı bir ölüm. Kar Ruhları her ne kadar ölümcül olsalar da onları alt etmek için keskin bir kılıç ve kaba kuvvetten başka birşeye ihtiyacınız yoktur. Şimdiden kolaylıkla bir tanesini hakladım ve herzamanki gibi yanıma zafer hatırası olarak dişini aldım öğrendiğime göre simyagerlerin çok kullandığı değerli bir maddeymiş tabi satmak gibi bir niyetim yok koleksiyonuma ekledim.
Yazar Notu: Maceralarıma devam edeceğim bir sonrakinde görüşmek üzere.
Kum Kertenkele Adamları Cilt 3
Yazar: Maceracı Beyaz Elf Walkwin
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Visliv - 2236
Kitap Adı: Macera Günlükleri Bölüm 3 Kum Kertenkele Adamları
13 Ağustos 2234
Uzun yıllardır Kalradya topraklarının bir ucundan diğer ucuna seyahet ediyorum, seyahatlerimde muhteşem manzaralar ve ilginç yaratık türleri ile karşılaştım ve keşiflerimi kaleme aldım. Sadece bir tanesi hafızama kazındı. Büyük şehirleri kapı kapı gezip mallarını satan seyyar bir tüccar kafilesi ile yolculuk ediyordum. Duyduğuma göre yüzlerce yıl önce bu topraklarda Sarranidliler hüküm sürüyormuş. Fortress Ta-Damer yakınlarında iken bir kum fırtınası patlak verdi hayatım boyunca gördüğüm en kötü fırtınalardan biriydi, ürkütücü ve bir o kadar zorlu Kum tüm görüş alanımızı kapatıyordu. Kervan Başı mola vermemiz gerektiğini ve bu şekilde yolculuğa devam etmemizin çok tehlikeli olacağını söyledi, bizde şiddetli fırtınadan korunmak için yakınlardaki bir mağaraya sığındık. Tam bu sırılarda güvende olduğumuzu düşünüp biraz soluklanırken kervan korumalarından bir adamın çığlığını duyduk ses çok yüksekti bütün mağarayı kapladı onu kurtarmak için yanına koştuğumuzda herşey için çok geçti, Mağarada yarım düzine yaratık vardı aşağı yukarı bir insan boyutlarındaydılar fakat kambur ve bir o kadar çirkinler üzerlerinde kıyafet olarak paçavra ve deri giyiyorlardı türlü çeşitlerde kılıç bıçak yay ile silahlanmışlar, muhtemelen önceden katlettikleri kurbanlarının eşyalarıydılar. Soluk pullu mavi tenleri, sivri dişleri ve cansız siyah gözleriyle bir kabus içindeymiş gibi hissettiriyorlar. Silahlarımızı çektik ve yüzlerimiz dışa dönük bir daire oluşturduk yaratıklar etrafımızı sarmaya çalıştılar ancak yeteri kadar kalabalık değillerdi her saldırıyı parça, parça geri püskürttük. Aralarından beş kişiyi indirdikten sonra mağaranın iç kesimlerine doğru geri çekildiklerini gördük ve tekrar saldıramadılar.
14 Ağustos 2234
Ertesi gün fırtına hafifledi ve Fortress Ta-Damer'e vardık handa bir oda kiraladım şehirin büyük ve güven veren surları arkasındaki odamda oldukça rahat bir şekilde dinlendim. Rahattım, ta ki uykumda o yaratıkların görüntüleri rüyalarımda beni kovalayana dek.
Yazar Notu: Maceralarıma devam edeceğim bir sonrakinde görüşmek üzere.
Baskı Yeri - Tarihi: Citadel Visliv - 2236
Kitap Adı: Macera Günlükleri Bölüm 3 Kum Kertenkele Adamları
13 Ağustos 2234
Uzun yıllardır Kalradya topraklarının bir ucundan diğer ucuna seyahet ediyorum, seyahatlerimde muhteşem manzaralar ve ilginç yaratık türleri ile karşılaştım ve keşiflerimi kaleme aldım. Sadece bir tanesi hafızama kazındı. Büyük şehirleri kapı kapı gezip mallarını satan seyyar bir tüccar kafilesi ile yolculuk ediyordum. Duyduğuma göre yüzlerce yıl önce bu topraklarda Sarranidliler hüküm sürüyormuş. Fortress Ta-Damer yakınlarında iken bir kum fırtınası patlak verdi hayatım boyunca gördüğüm en kötü fırtınalardan biriydi, ürkütücü ve bir o kadar zorlu Kum tüm görüş alanımızı kapatıyordu. Kervan Başı mola vermemiz gerektiğini ve bu şekilde yolculuğa devam etmemizin çok tehlikeli olacağını söyledi, bizde şiddetli fırtınadan korunmak için yakınlardaki bir mağaraya sığındık. Tam bu sırılarda güvende olduğumuzu düşünüp biraz soluklanırken kervan korumalarından bir adamın çığlığını duyduk ses çok yüksekti bütün mağarayı kapladı onu kurtarmak için yanına koştuğumuzda herşey için çok geçti, Mağarada yarım düzine yaratık vardı aşağı yukarı bir insan boyutlarındaydılar fakat kambur ve bir o kadar çirkinler üzerlerinde kıyafet olarak paçavra ve deri giyiyorlardı türlü çeşitlerde kılıç bıçak yay ile silahlanmışlar, muhtemelen önceden katlettikleri kurbanlarının eşyalarıydılar. Soluk pullu mavi tenleri, sivri dişleri ve cansız siyah gözleriyle bir kabus içindeymiş gibi hissettiriyorlar. Silahlarımızı çektik ve yüzlerimiz dışa dönük bir daire oluşturduk yaratıklar etrafımızı sarmaya çalıştılar ancak yeteri kadar kalabalık değillerdi her saldırıyı parça, parça geri püskürttük. Aralarından beş kişiyi indirdikten sonra mağaranın iç kesimlerine doğru geri çekildiklerini gördük ve tekrar saldıramadılar.
14 Ağustos 2234
Ertesi gün fırtına hafifledi ve Fortress Ta-Damer'e vardık handa bir oda kiraladım şehirin büyük ve güven veren surları arkasındaki odamda oldukça rahat bir şekilde dinlendim. Rahattım, ta ki uykumda o yaratıkların görüntüleri rüyalarımda beni kovalayana dek.
Yazar Notu: Maceralarıma devam edeceğim bir sonrakinde görüşmek üzere.
Halk Masalları
Lanetli Orman 1
Lanetli Orman 2
Yazar: Anonim
Baskı Yeri - Tarihi: Bilinmiyor - Bilinmiyor
Kitap Adı: Halk Efsaneleri Cilt 1 Lanetli Orman
Bir odunca ormanın derinliklerine küçük bir kulübe inşa etmiş orada ailesi ile huzur ve refah içinde yaşamışlar. Bir gün, hava değişmiş aniden şiddetli bir fırtına çıkmış ve bahçelerine ektikleri bütün ekinler heba olmuş. Çok geçmeden, yemekleri tükenmiş ve aile açlıkla burun buruna gelmiş. Karlı bir gece de, Oduncu ve ailesi neredeyse açlıktan ölmek üzereyken kapı çalmış gelen gizemli bir adammış oduncu çömertçe adamı içeri almış ikram edecek birşeyinin olmadığını söylemiş. Gizemli adam, yüzünde bir gülümsemeyle omzundaki çantasından bir kitap çıkarmış. Kitaptan bir kaç söz okur okumaz, havada yemekler belirmiş. O gece kulübe de hiç kimse aç yatmamış.
Günler geçmiş, karlar erimeye başlamış. Her gece gizemli adam büyülü kitaptan okuğudu farklı sözcüklerle yeni ziyafetler düzenlemiş. Bir gece herkes uyuyorken oduncunun karısı uyanarak kocasına adama güvenmediğini söylemiş. Ona göre her gece yapılan bu büyülü ziyafetlerin bir bedeli, herkes için bir geri ödemesi olacaktı. Oduncu bunu hiç dikkate almamış, açlıktan ölmek üzerelerken artık her gün yemek yiyebiliyorlardı dediğine göre bu adam yaratıcı tarafından onlara yollanan bir hediyeymiş ve bunu sorgulamak aptallık olurmuş.
Fakat kadın ikna olmamış. Her gece daha çok sinirlenmiş, ona göre ailesi şeytan ile pazarlık yapıyormuş ve bir gün bu gizemli büyücünün, onlardan geri dönüş olarak imkansız şeyler isteceğinden eminmiş. 5. Gece kadın herkes uyurken kocasının odun kestiği baltasını gizlice alıp büyücünün bir savuruşta kafasını koparmış. Büyücünün kopan kafasının gözleri aniden açılmış kafasının bedeninden ayrı olduğunu fark edince korkunç bir şekilde çığlık atıp ağlamaya başlamış.
Oduncu ve çocukları bağrışmaları duyunca hemen odaya koşmuşlar ve büyücünün kesilmiş fakat hala yaşayan bedeni karşısında korkudan buz kesilmişler. Büyücü ölmeden önce son nefesiyle kadına bir lanet okumuş. O günden beri, ormanda yolculuk eden herkes, Ağaçların arasında elinde kanlı balta ile ağlayan korkunç bir kadınla ilgili hikayeler anlatır.
Baskı Yeri - Tarihi: Bilinmiyor - Bilinmiyor
Kitap Adı: Halk Efsaneleri Cilt 1 Lanetli Orman
Bir odunca ormanın derinliklerine küçük bir kulübe inşa etmiş orada ailesi ile huzur ve refah içinde yaşamışlar. Bir gün, hava değişmiş aniden şiddetli bir fırtına çıkmış ve bahçelerine ektikleri bütün ekinler heba olmuş. Çok geçmeden, yemekleri tükenmiş ve aile açlıkla burun buruna gelmiş. Karlı bir gece de, Oduncu ve ailesi neredeyse açlıktan ölmek üzereyken kapı çalmış gelen gizemli bir adammış oduncu çömertçe adamı içeri almış ikram edecek birşeyinin olmadığını söylemiş. Gizemli adam, yüzünde bir gülümsemeyle omzundaki çantasından bir kitap çıkarmış. Kitaptan bir kaç söz okur okumaz, havada yemekler belirmiş. O gece kulübe de hiç kimse aç yatmamış.
Günler geçmiş, karlar erimeye başlamış. Her gece gizemli adam büyülü kitaptan okuğudu farklı sözcüklerle yeni ziyafetler düzenlemiş. Bir gece herkes uyuyorken oduncunun karısı uyanarak kocasına adama güvenmediğini söylemiş. Ona göre her gece yapılan bu büyülü ziyafetlerin bir bedeli, herkes için bir geri ödemesi olacaktı. Oduncu bunu hiç dikkate almamış, açlıktan ölmek üzerelerken artık her gün yemek yiyebiliyorlardı dediğine göre bu adam yaratıcı tarafından onlara yollanan bir hediyeymiş ve bunu sorgulamak aptallık olurmuş.
Fakat kadın ikna olmamış. Her gece daha çok sinirlenmiş, ona göre ailesi şeytan ile pazarlık yapıyormuş ve bir gün bu gizemli büyücünün, onlardan geri dönüş olarak imkansız şeyler isteceğinden eminmiş. 5. Gece kadın herkes uyurken kocasının odun kestiği baltasını gizlice alıp büyücünün bir savuruşta kafasını koparmış. Büyücünün kopan kafasının gözleri aniden açılmış kafasının bedeninden ayrı olduğunu fark edince korkunç bir şekilde çığlık atıp ağlamaya başlamış.
Oduncu ve çocukları bağrışmaları duyunca hemen odaya koşmuşlar ve büyücünün kesilmiş fakat hala yaşayan bedeni karşısında korkudan buz kesilmişler. Büyücü ölmeden önce son nefesiyle kadına bir lanet okumuş. O günden beri, ormanda yolculuk eden herkes, Ağaçların arasında elinde kanlı balta ile ağlayan korkunç bir kadınla ilgili hikayeler anlatır.
Lanetli Orman 2
Yazar: Anonim
Baskı Yeri - Tarihi: Bilinmiyor - Bilinmiyor
Kitap Adı: Halk Efsaneleri Cilt 2 Lanetli Orman
Bir gece vakti haydutun biri katıldığı bir kaç kanlı yağmadan geri dönüyordu. Altınlarını harcamamak için ormanı yayan geçmeye karar verdi. Haydut ana yoldan ayrılmadı bütün hızıyla yol almaya devam etti ve yolculuğunun ilk günü rahat ve sorunsuz geçti. Karanlık çöktüğünde uyumadan önce küçük bir ateş yakıp yemeğini pişirdi karnını doyurduktan sonra yer yatağını açtı, uykuya dalarken "Gerçekten güzel ve olaysız bir gün yağmadan iyi para kaldırdık" diye içinden geçirdi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde haydut yakınlardan gelen bir ağlama sesiyle irkildi bir kaç dakika sonra ses gitgide uzaklaşmaya başladı. Haydut sabah olana kadar bir eli kılıcında ve tek gözü açık uyudu. İkinci gün haydut geçirdiği berbat geceden sonra uykusunu tam alamadan uyanır ve ormanın içine doğru gece duyduğu şeyle arasındaki mesafeyi açmak için hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Aniden sağnak bir yağmur başlar ve haydut akşamı rahat bir şekilde geçirmek için kendine küçük bir barınak yapar.
Geçen gece yaşadığı olay aklında olmasına rahmen neticede uykuya kısa sürede teslim oldu. Aynı ağlama sesiyle tekrar uyandığında bu sefer barınağın hemen dışından geliyormuş gibiydi haydut kılıcını kavradığı gibi barınaktan dışarıya doğru çıktı. Ateşin karşısında arkası dönük halde ağlayan bir kadın gördü. Tüm cesaretini toplayarak kadına seslendi.
"Senin sorunun ne be kadın ?! iki gecedir bir rahat uyku uyutmadın.!"
Cevap gelmez yavaşça kadına doğru yaklaşmaya başladı, daha bir iki metre yaklaşamadan kadın ayağa kalkıp ona doğru döner ve çığlık atar bir balta çıkarıp üstüne doğru koşmaya başlar tam vuracakken birden ortadan kaybolur. Haydut geçirdiği şok ve korkuyla elinde sadece kılıç ile gün aydınlanıncaya kadar geldiği yola doğru olabildiğince hızlı bir şekilde koşar. Üçüncü gün sarsılmış ve uykusuz vaziyette olan haydut hava kararmadan var gücüyle ormandan çıkabilmek için yola devam etti. Karanlık çökerken haydut yolun hemen aşşağısında terk edilmiş bir kulübe gördü ve geceyi geçirmek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
Kulübeye ulaştığında dışarıdan içeriye bir şeyler giremesin diye kapıya ve pencerelere barikat kurdu. Aldığı önlemlere rahmen içi rahat değildi ve yine uyuyamadı. Kulübenin bir zamanlar yatak odası olarak kullanılan bölümüne geçti en sonunda gözlerini daha fazla açık tutamadı ve uykuya daldı. Bu sefer de kulübenin barikat kurulu kapısının arkasından gelen gülme sesiyle uyandı. Daha önce duyduğu kadının sesine benziyordu haydut elinde kılıcıyla kapıya doğru birden fırladı ve önceki gece karşılaştığı kadını elinde baltayla ona doğru bakarak gülerken gördü bütün öfkesiyle kadına saldırmaya başladı ancak kılıç darbelerinin kadın üzerinde hiç bir etkisinin olmadığını fark etmesi uzun sürmedi.
Neredeyse sabah oluyordu güneş ışıkları kendini göstermeye başladığı anda birden hayalet kadın patlayarak yok oldu haydut öğlene kadar deliksiz uyudu. Uyanır uyanmaz ormanın içine doğru hızlı adımlarla baya bir yol kat etti. Gün batmaya başlarken ormanın çıkışına ulaşmıştı arkasına dönüp baktığında önceki gecelerde yaşadığı korkunç şeyleri hatırladı dönüp lanet olası yerden sağ kurtulduğuna şükredip uzaklaşırken yine o ağlama sesini duyduğuna neredeyse emindi.
Baskı Yeri - Tarihi: Bilinmiyor - Bilinmiyor
Kitap Adı: Halk Efsaneleri Cilt 2 Lanetli Orman
Bir gece vakti haydutun biri katıldığı bir kaç kanlı yağmadan geri dönüyordu. Altınlarını harcamamak için ormanı yayan geçmeye karar verdi. Haydut ana yoldan ayrılmadı bütün hızıyla yol almaya devam etti ve yolculuğunun ilk günü rahat ve sorunsuz geçti. Karanlık çöktüğünde uyumadan önce küçük bir ateş yakıp yemeğini pişirdi karnını doyurduktan sonra yer yatağını açtı, uykuya dalarken "Gerçekten güzel ve olaysız bir gün yağmadan iyi para kaldırdık" diye içinden geçirdi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde haydut yakınlardan gelen bir ağlama sesiyle irkildi bir kaç dakika sonra ses gitgide uzaklaşmaya başladı. Haydut sabah olana kadar bir eli kılıcında ve tek gözü açık uyudu. İkinci gün haydut geçirdiği berbat geceden sonra uykusunu tam alamadan uyanır ve ormanın içine doğru gece duyduğu şeyle arasındaki mesafeyi açmak için hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Aniden sağnak bir yağmur başlar ve haydut akşamı rahat bir şekilde geçirmek için kendine küçük bir barınak yapar.
Geçen gece yaşadığı olay aklında olmasına rahmen neticede uykuya kısa sürede teslim oldu. Aynı ağlama sesiyle tekrar uyandığında bu sefer barınağın hemen dışından geliyormuş gibiydi haydut kılıcını kavradığı gibi barınaktan dışarıya doğru çıktı. Ateşin karşısında arkası dönük halde ağlayan bir kadın gördü. Tüm cesaretini toplayarak kadına seslendi.
"Senin sorunun ne be kadın ?! iki gecedir bir rahat uyku uyutmadın.!"
Cevap gelmez yavaşça kadına doğru yaklaşmaya başladı, daha bir iki metre yaklaşamadan kadın ayağa kalkıp ona doğru döner ve çığlık atar bir balta çıkarıp üstüne doğru koşmaya başlar tam vuracakken birden ortadan kaybolur. Haydut geçirdiği şok ve korkuyla elinde sadece kılıç ile gün aydınlanıncaya kadar geldiği yola doğru olabildiğince hızlı bir şekilde koşar. Üçüncü gün sarsılmış ve uykusuz vaziyette olan haydut hava kararmadan var gücüyle ormandan çıkabilmek için yola devam etti. Karanlık çökerken haydut yolun hemen aşşağısında terk edilmiş bir kulübe gördü ve geceyi geçirmek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
Kulübeye ulaştığında dışarıdan içeriye bir şeyler giremesin diye kapıya ve pencerelere barikat kurdu. Aldığı önlemlere rahmen içi rahat değildi ve yine uyuyamadı. Kulübenin bir zamanlar yatak odası olarak kullanılan bölümüne geçti en sonunda gözlerini daha fazla açık tutamadı ve uykuya daldı. Bu sefer de kulübenin barikat kurulu kapısının arkasından gelen gülme sesiyle uyandı. Daha önce duyduğu kadının sesine benziyordu haydut elinde kılıcıyla kapıya doğru birden fırladı ve önceki gece karşılaştığı kadını elinde baltayla ona doğru bakarak gülerken gördü bütün öfkesiyle kadına saldırmaya başladı ancak kılıç darbelerinin kadın üzerinde hiç bir etkisinin olmadığını fark etmesi uzun sürmedi.
Neredeyse sabah oluyordu güneş ışıkları kendini göstermeye başladığı anda birden hayalet kadın patlayarak yok oldu haydut öğlene kadar deliksiz uyudu. Uyanır uyanmaz ormanın içine doğru hızlı adımlarla baya bir yol kat etti. Gün batmaya başlarken ormanın çıkışına ulaşmıştı arkasına dönüp baktığında önceki gecelerde yaşadığı korkunç şeyleri hatırladı dönüp lanet olası yerden sağ kurtulduğuna şükredip uzaklaşırken yine o ağlama sesini duyduğuna neredeyse emindi.