Kızıl At. 4. bölüm yayında!!

Users who are viewing this thread

Aromer

Regular
ewet arkadaşlar. uzun süredir üzerinde çalıştığım hikayemin ilk bölümünü koyuyoru. baktım herkes yazıyor. ben eskidende böle yazardım zaten farklı farklı şeyler. bir de at ve kılıçta deneyeyim dedim. neyse eğer beğenilirse 2. bölümünü koymayı düşünüyorum .  :mrgreen: :mrgreen:

KIZIL AT.  1. BÖLÜM  YENİ BİR GÖREV.

    KIZIL AT  1.bölüm Yeni Bir Görev

  Sungetche kalesinin soğuk iklimi kergitlere her zaman zor gelmiştir. Öyleki sabahın ilk ışıklarında erken kalkmaya alışık olan kergitlerden ses seda yoktu. Kale avlusunda ve surlarda sadece nöbentçiler vardı.
 
      -ufukta bir atlı varrrr. Lorda haber verin dedi kapının üzerinde ki bir kargıcı. İç kale kapısının önünde bekleyen askerlerden biri hemen kaleye girdi. İçeri girer girmez de karşısında komutan borcha yı buldu.
   
    -asker ne oldu. Nereye?
 
    -Efendim ufukta bir atlı göründü. İzci olduğunu sanmıyoruz. Hızla yaklaşıyor. Galiba bir ulak.
   
    -Pekala. Sen nöbet yerine dön. Ben lord Aromer e haber veririm. 
 
    Borcha hızla geriye dönüp iki taş merdiven yukarı çıktı. Sonra soldaki koridora dönerek hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. İlk üç odayı geçtikten sonra önünde iki tam zırhlı muhafız bekleyen kapının önünde durdu. Askerler hemen selam verdiler.
   
    -Lord henüz uyanmadımı?
 
    -Hayır komutan Borcha. Henüz erken saatlerdeyiz zaten.
 
    -Pekala, açın bakalım kapıyı. 
 
    Kapıyı açan askerler odadan çıktılar. Borcha Aromere  doğru yaklaşıp.
 
    -dostum! Hey Aromer! Ahhh savaş çıksa umurunda değil. Aromerin baş ucundaki testiden bir bardak su doldurup Aromerin suratına çaldı.
 
    -Lanet olsun Borcha. Tanrım. Ne gerek vardı suya adam akıllı uyandırsana.
 
    -Uyanmadınki. Neyse, galiba bir ulak geliyor kalksan baksan iyi olacak.
 
    -Aaah. Dünkü talimde kendimi biraz zorladım galiba. Her tarafım et kırığı olmuş.
 
    O anda, sur kapısının açılma sesi geldi. Aromer çoktan yerinden kalkmış, kürk paltosunu ve deri çizmelerini giyiyordu. Her ihtimale karşı beline kısa kılıcını da taktı.
 
    Biraz önce Borcha nın gelmiş olduğu yoldan kale avlusuna çıktılar. Aralık ayının soğuğu yerdeki karı sertleştirilmişti. Yüremekte zorluk çekilmiyordu.
Ulak atından inerek Aromerin önünde tek dizinin üzerine çöktü. Başını önüne eğerek mesajı uzattı.
 
    Aromer henüz aşağı yukarı iki buçuk ay önce komutanlık seçmelerinden mezun olmuş. Tulga arenasında ki turnuvada Sancar Hanı ve bir çok Noyanı yenmeyi başararak turnuva galibi olmuştu. Sancar Han onun asil bir aileden gelmemesine aldırmadan Noyanlık seçimlerine göndermişti. Sınavın ve mülakaatların birincisi olarak savaş ustaları ve eski Noyanlar Aromere Noyanlık ünvanı vermişti. Aromer e ilk emir Maraşel Noyan Tonjudan gelmişti. Seferberlik ilan edilmiş ve acilen savaşa 30 asker getirilmesi isten mişti. Dirigh Aban önündeki büyük savaşa biraz gecikmişti. Yapması gerekeni bilmiyordu. Ve o an aklına bir şey geldi. Ortam düz değildi. Aralıklarla tepeler vardı. O tepelerin ardından 35 atlısıyla Nişancı birliklerine ani bir hücum ederek okçu birliklerini dağıtmış. Ve saavaşın gidişatını değiştirmişti. O savaşta ismi ve cismi her yanda duyulmuştu. İşte bu yüzden ulak onun Noyan Aromer olduğunu anlamıştı.
 
    Ulak başını eğerek mesajı uzattı ve ekledi:
 
  -efendim. Maraşel Tonju Noyandan mesaj getiriyorum. Sizi seferberliğe çağırıyor. İsterseniz önce bir mesajı okuyun daha sonra bana sormak istediklerinizi sorarsınız. Aromer kafasını sallayarak arkasına Borcha ya döndü. Lordun kendisiyle ilgilenmediğini gören Ulak ise ayağa kalktı.
 
    Aromer Borcha ya dönerek:
 
  -Tüm komutanları topla. Şu yeni gelen cerrah Marnid ide bul. Katrin de gelsin. Herkesi uyandır işte.Borcha kafasını sallayarak, koşar adımlarla iç kaleye geri girdi. Aromer ayakta bir şekilde Ulağın getirdiği mesajı okuyordu. Mesajda aynen şunlar yazılıydı:                       
             


                  Kumandan Noyan Aromer. İki aydır sungetche kalesini korumak görevliydiniz. Bu görevinizi büyük bir titizlikle yaptığınızdan şüphe duymuyorum. Ancak görev sizden alınmış ve Noyan Karabana verilmiştir. Sizin ise Benim emrimle Garnizondan 20 atlı alarak tüm askerlerinizle birlikte Nelag kalesi kuşatmasına teşebbüs etmenizdir. Ulağımı size Ichamur şehrinin önlerinden gönderiyorum. En kısa sürede Nelag kalesinin önünde olmalısınız. Saygı ve sevgilerimle. General Tonju Noyan.


 
  Aromer başını mesajdan kaldırdığında bir an için nerede olduğunu anlayamaadı. Kendine geldiğinde arkasından ayak sesi geliyordu. Arkasına döndü. Borcha ona doğru ciddi bir tavırla:

  -hekesi toparladım. Toplantı odasında seni bekliyorlar. Sonra oda döndü tam bir adım atmıştı ki arkasından Aromer seslendi.:
Borcha bir saniye bakarmısın. Daha sonra ulağa dönüp devam etti. Bu mesajı ne zaman aldın.

    -Dün gece efendim.

    -Dün gece. Tam olarak bir zaman belirtebilirmisin.
 
    -Yeni güne girmiştik efendim.

    -Yeni gün. Ordu ne hızla ilerliyordu.

    -Kuşamada atlar kullanılmayacağı için gayet hızlı gidiyorlardı efendim.

    -Yaa. Borcha, bu bilgilerle bir ordu Ichamur dan nelag yolunda şu anda nerde olmalılar.  Borcha bir an duraklayıp derin bir nefes aldı. Sonra hiç tereddütsüz bir şekilde cevapladı:
 
    -tulbuk kalesi önlerindedirler. Tabi yolda bir sorun çıkmadıysa.

    -Pekala öyleyse. Sonra ulağa dönerek devam etti. Karnın açtır. Şimdi git karnını doyur. Yola bizimle birlikte çıkarsın.

    -Teşekkürler efendim.
 
  Konuşma bitmiş gibi görünüyordu. Aromer hızla sade yapılmış iç kaleye girdi. Toplantı odasına vardığında tüm yol arkadaşları oradaydı. Bir an olsun bitkin vücudu canlanmıştı. Omuzlarını biraz daha dikleştirerek yerine oturdu. Herkes dikkat kesilmişti. Ne diyeceğini merak ediyor olmalıydılar.

  -evet arkadaşlar. Yoldaşlarım. Öncelikle şunu söyleyeyim. Buradaki yani sungetche kalesindeki görevimiz bitmiştir. Derhal ana orduya katılıp Nelag kalesi önlerine gitmemiz gerekmektedir. Şimdi tüm hızımızla toparlanıp yola çıkmalıyız. Görev dağılımını yapıyorum. Lezalet sen ve Nizar derhal orduyu avluda toplayın. Ayrıca Nizar al şu Tonju Noyanın mesajını Garnizon komutanına göster. Garnizondan 20 Kargıcı al. Sen seç. Hadi siz gidin.  Evet daha ssonra Katrin Nelag kalesine gideceğiz. Daha sonrada akınlara katılabiliriz. Ordumuz sağlam. Ona göre erzak al yanına bizi yavaşlatmasında yolda da komasın. Pekala. Marnid sende tıpbi araç gereçlerini al. Nitekim savaşa gidiyoruz. Artimenner, sende gerekli kamp araç gereçlerini hazırla. Herkes görevini anladı sanırsam. Sadece bir saatiniz var. bir saat sonra harekete hazır olmak istiyorum. Dağılabilirsiniz.
 
    Toplantı bitmişti. Aromer de zırhını giymek için kendi odasının yolunu tuttu. Demek ki iki aydır korudukları kaleyi sadece bir saat içinde terk edeceklerdi. Şu anda hiç toprağı yoktu. Onca zamandır burada kaleyi koruyor, çevredeki izci ve gözcü vaegirleri eritiyor, haydutları avlıyor, köylünün yardımına koşuyordu. Maraşel ona sadece teşekkürmü edecekti. Şu anda erzağını bile garnizon deposundan almak zorundaydı. Ordu sandığında sadece 5500 dinar kalmıştı. Askerlerin ödemeleride yaklaşmıştı.
   
    Ama maraşeli niye suçluyordu ki. Kale ve garnizon direk hanlığa bağlı değilmiydi. Zaten hep öyle olurdu. Tehlikeli sınırlardaki tüm kale ve topraklar askeri ve politik gücü sağlam olan Noyanlara veirilirdi. Genelde direkt olarak hanlığa veyahut deyim yerinde Sancar Hana bağlanırdı. Neyse bunları düşünmemeliydi. Sancar Han nasıl olsa ona bir ödeme yapardı.
   
    Hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz yola çıkacaktı. Vücudundaki et kırığı biraz geçmiş gibiydi. Karnı guruldadı. Mtfağa gidip birşeyler atıştırsa hiç te fena olmazdı. Orduyu düşünmüyordu zaten. Katrin in yeni buluşu onları yolda ilerlerkende doyurabiliyordu. Ekmeği et ile beraber pişiriyordu. Garip ve çok hoş bir tat ortaya çıkıyordu. Birazda birayla. Muhteşem olurdu.

    O sırada kapı açıldı.

    -Nizar? Hayırdır. Ne oldu?

    -Bir sorun yok dostum. İstediğin 20 kargıcı hazır. Onu söyleyecektim.

    -Aahh. Güzell. Gel birlikte mutfağa inelim. Daha sonra da benim şu kasları bi açalım. Haa ne dersin?
 
    -Nizar sadece gülüyordu. Zaten Aromer de onu bü yüzden çok severdi. Kötü günde bile bir şekilde gülmeyi başarırdı.


Evet arkadaşlar aşağı yukarı 25 gösterimden dolayı 2. bölümü koymak istedim. bu bölüm biraz uzun ama neyse artık. ayrıca yorumlarınızıda bekliyorum. daha acemiyim  yanlışlarımı düzeltirseniz sevinirim. 
  KIZIL AT.  2. BÖLÜM  NELAG KUŞATMASI
KIZIL AT.  2. BÖLÜM-  NELAG KUŞATMASI

    -Yolunuz aaçık, gökler sizinle olsun Lordum.

    -Teşekkür ederim Rugrid. Ben daha gencim. Senden çok şey öğrendim. Her şey için sağol. Bir daha sungetche kalesine ne zaman gelirim bilinmez. Sen hakkını helal et.
    -Helal olsun lordum.
  Aromer kale avlusunda kendisini bekleyen 55 askere baktı. Hepside güçlü savaşçılardı. Komutanları da yanlarında yer almıştı bile. Artık yola çıkma vaktiydi. Aromer Borcha ya seslenerek:
    -Borcha bozkırdan gideceğiz. Askerlerin savaşacak hali kalmalı. İki izci grubu yap. Birine sen diğerine Nizar eşlik etsin. Evet beyler gece yarısına varmadan Nelag kalesinin önünde olmalıyız. Gökler bizimle olsun.
  Ordu kaleden çıkalı aşağı yukarı 20 saat olmuştu. Sol yanlarında kalan üçgen dağların dibinden gidiyorlardı. Ancak izciler yavaş yavaş onları sağa çekmeye başlamışlardı. Aromer bunu fark ettiğinde karanlık iyice çökmüştü. İzciler meşalelerini yakmışlardı. Aromer bir an için titredi. Hava soğuyor olmalıydı. Zaten son yarım saattir tam bir tırmanıştaydılar. Ordu serbest hareket ediyordu. Tabi lezaletin kontrolünde.
  En önde resmi bir edayla sancağı taşıyan askere bakarak gururlandı. Bu sancağı çok önceden tanırdı. Sekiz hanedan sancağından biriydi. Beyaz flama üzerine kızıl bir at işlemesi. Gerçekten büyüleyiciydi. Tıpkı o gibi.
    Yani Leydi Larina gibi.. Noyan Belirin kızıydı. Çok güzeldi. Onunla Tulga turnuvalarını kazanıp  şölene çağrıldığı gün tanışmıştı. Zaten onu bir daha hiç görmemişti. Biraz konuşmuşlardı. Aromerin bu soğukta içini ısıtan tek şey o anlar olmuştu. Bir an o ana döndü hayalleri.
  Duvarlarda ki meşalelerin sıcaklığı merdivenleri çıkarken Aromerin yüzüne vuruyordu. Gündüzki kazandığı zaferden sonra bizzat Sancar Han tarafından Akşam ki şölene çağrılmıştı. Terasa çıkan merdivenlerin sonuna gelindiğinde karşısına iki khergit muhafızı çıkmıştı. Bu adamları hep uzaktan görürdü. Bu kadar iri olacaklarını düşünmemişti. Gece çok sakindi. Havadaki o serin bozkır havası sanki sırf bu şölen için uykuya yatmıştı. İçeriden müzik ve arada kalkan kadeh sesleri yükseliyordu. Muhafızlar kapıyı açtıklarında müzik değil ama insanların sesleri bir an için susmuştu. Sancar Han ın cidiyetinin farkına varan orkestra da sustu. Aromer eğer biraz daha böyle beklerse gülüç duruma düşeceğini düşünerek Sancar Han a doğru ilerledi. Sancar Hanın biraz önünde tek dizinin üzerine çökerek selam verdi.

  -kalk ayağa evlat. Sen diz çökmemelisin. Sonuçta bu zafer senindir. Ve sayire ve sayire.
  Sancar Han diğer Noyanlarla sohbete dalmışken biraz nefeslenmeyi düşündü. Açık hava olsa bile bayıyordu insanı resmiyet. Sol köşede küçük bir çıkıntı fark etti. Orada biraz olsun Yalnız kalabilirdi. Çıkındı bir balkondan farksızdı. Duvarlar çıkıntı balkonun büyük kısmını örtüyordu ama yine orada birisinin olacağını düşünmedi. Ama yanılıyordu. Duvar dönüpte karşısında bir Leydi bulunca önce geri gitmek istedi. Ama tam o sırada Leydi onu fark ederek:
af edersiniz bayım siz Aromer siniz değilmi. Evet o olmalısınız. Sizi turnuvada gördüm. Geerçektten iyi dövüşüyorsunuz.  Artık yapacak bir şey yoktu.
  İşte bu şekilde tanışmışlar ve o gecenin sonuna kadar orda konuşum dans etmişlerdi. Onları sadece Leydi Sonadel görmüştü. Tabi bunu Aromer ve Larina da bilmiyordu.

  -efendim şunu alın hava soğudu. Onu bu düşüncelerden koparan Lezalet olmuştu. Ona kürk paltosunu uzatıyordu. Almak için bir hamle yaptı ama galiba o şekilde çok durmuştu. Kolu kasılmış olmalıydı.
    -Lezalet şu cerrah Marnide söyle de şu koluma bir şeyler bulsun. Soğuktan kasılmış olmalı.
    -Efendim ben bu adama pek güvenmiyorum.
    -Niye?
    -Sonuçta tüm işini ve hyatını khergitler yüzünden kaybetmiş. Şimdi onlara niye hizmet etsinki.
    -Ama ediyor işte. Sende gördün çalışkan biri.
    -Evet hizmet ediyor. Ama bence hayince planları var. bence bizden intikam almak istiyor.
    -Saçmalama Lezalet niye böyle bir şey istesinki. Biz ona zarar vermedik. Alışsan iyi olur komutan. Son cümlenin ardından ileride bir ışığın onlara yaklaşmakta olduğunu fark etti. Lezalete bakarak: izcilerden biri yaklaşıyor. Dedi.
  Zaten dakikası olmadan izci geldi. Atından inmeden:
  -Lordum son tepelik dedi. Evet doğruydu. Önlerindeki çokta yüksek olmayan tepeyi aştıklarında karşılarındaki manzara alışıldık tı. Ama Aromer ilk kez görüyordu. O büyülenmişti. Gecenin zifiri karanlığında kampçıların meşale ve ateşleri çok güzel görünüyordu..

            ***********************************************
    Sancar Hanın çadırına vardığında sefere eşlik eden tüm Noyanlar oradaydılar. Çadır sivri kutbesi ile dikkat çekiyordu. Galiba gece karanlığından dışarıdan fark edemedim dedi kendi kendine Aromer.
  -hoşgeldin aromer. Sefalar getirdin. Konuşan Sancar dı. Bizde toplantının dibine vuruyorduk öyle değilmi diyerek güldü. Noyanlarda onunla hafif tebessüm ettiler.
    -hoşbulduk efendim. Lordlarım.
  Aromer de harita yazılı masanın başına dikildi. İlk konuşan mareşal Tonju oldu.
    -Daha önce de belirttiğim gibi. Aromer yeni geldiği için tekrarlıyorum. 2 tane kule ve ön surun bir çok yerine merdiven dayayarak duvarları alabiliriz.
    -sayın maraşalim özür diliyerek soruyorum. Sacaba sol kulenin ardında ki merdivenlerden gelen destek birliklerini ne yapazacağız. Konuşan Belirdi.
    -Onu da düşündüm. İki lord savaşın kızışmaya başladığı o anlarda sol kuleye merdiven dayayacaklar tabi öncelikler mancılık atışıyla zarar verecekler. Eğer sol merdivenleri durdurursak bu kez duvarlara çıkmak için merdiven kurma sırası onlara geçer. Nelag kalesi küçük bir kale ve mühendisi surlara çıkmak için tek bir merdiven yapmış. Bahse girerim ki o geri zekalı Nelag bunu akıl edemez. Surlar temizlendiği zaman merdivenden aşağıine avluyu dağıtırız. Sonrada iç kale ve sonra yönetim bizim elimize geçer.
    -gerçekten etkileyici bir fikir. Katılmayan varsa veya daha iyi bir fikri olan belirtsin lütfen. Sancar Han söylediklerinde samimiydi. 
  Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Taaki Noyan Kramuk konuşana kadar.
  -lordum söz istiyorum.
  -konuş Kramuk!
  -Efendim ben maraşelimizin planına katılıyorum. Pekale ben derim ki görev dağılımına geçelim. Sol kule için gönüllüyüm efendim.
  -Demek gönülllsün. Tamam ozaman. Aromer ve askerleride sana eşlik etsinler.
  Aromer bir an sanki nerde olduğunun farkına varamadı. Ama sonra toparladı ve:
  -tabi lordum. Efendi Kramuk a eşlik etmek bir şereftir.
    Kramuk bu sözlerden hoşlanmıştı:
  -o halde biz çıkalım Lordum biran önce hazırlıklara başlayalım.
  -Taamam Kramuk çıkın. Aah bu arada Aromer. Saldırı yarın öğleyin başlayacak. Gidebilirsiniz.

    **********************************************************
  güneş tam tepeye varmış denebilirdi. Sol kuleye saldıracak olan askerler düşmanın planı anlamaması için ortaya kaydırılmışlar, sanki diğer merdiven hücumcuları gibi duruyorlardı. Sol kuleye ateş edecek olan mancılık ise kapıya yöneltilmişti. 
    Üç merdiven sol kulenin tam karşısında gece karanlığından yararlanılarak kara gömülmüştü.
  İlk savaş borusu çalmıştı. Bu mancılıkların ateşe başlamasını belirten boruydu. Sol kulenin mancılığı da dahil tüm mancılıklar kaleye ateş açtı.
    İlk isabetler şu şekildeydi. 4 mancılıktan ikisi tam surların üst uçlarını vurmuştu. Güllelerden biri surun tam ortasına çarpmış, diğeride kalenin içine gitmişti.
    İçeriden bir mancılık atışı gelmiyordu. Kuleler hızla ilerlemeye devam ediyordu. Merdivenciler ise henü yerlerindeydiler. O sırada bir boru daha çalındı. Merdivenciler atik bir şekilde surlara koşmaya başladı. Neler olduğunu anlayan nişancılar atışlarını onara çevirmişlerdi.
  Sol kule saldırıcıları ise yerinden kımıldamamıştı. Ya da Vaegirler öyle sanıyordu. Aslında yavaş yavaş merdivenlerinin olduğu yöne doğru kayıyorlardı.
Bu sırada sol kuleye ayit mancılıkta döndürülmüştü. Vaegirler ne olduğunu anlamışlar. Ama o dahi beyinleri yinede geç kalmıştı. Kule atış yaptı. Ve uzun süredir diğer mancılıklardan gelen kordinaatlar sayesinde ateş topu şeklindeki gülle hedefi tam 12 den vurmuş denebilirdi. Artimenner mancılığın başında oynuyordu, zıplıyordu. Durduğu yerde duramıyordu.güllenin düşmesiiyle alev almış yağ lar etrafa saçılmış ve çevresinde ki tüm vaegirleri yakmıştı.
  O sırada bir boru daha çalındı. Sol kule merdivencileri atağa kalktılar. Bir süre sonra merdivenler surlara dayanmış, hatta mancılığın etkisiyle yalpalayan vaegir savunması yerini alamadığı için bir çok kargıcı surlara çıkmıştı bile. Aynı zaman dilimi içerisinde maraşel ve emrineki 700 kargıcı surlara çıkmaya başlamışlardı. Ayrıca hiçte zorlanmıyorlardı. Çünkü surlara çıkan tek merdiven kergit kargıcıları tarafından tıkanmıştı. Bir süre sonra surların üzerindeki vaegir hakimiyeti sonra erdi. Avluda kıyım başladı. Yere cesetler düşüyor, kılıçların sesleri çınlıyordu.
Vaegir lordu Nelag askerlerinin arasında savaşıyordu. O sırada göğsüne bir ok yedi. Yere yığılırken gördüğü tek şey sol kulenin merdiveninin başında kendisine gülümseyen bir adamdı.
    Lordlarının düştüğünü gören askerler korkuyla çekilmeye başladılar bu sırada bir nişancı o gülümseyen adamı görmüş ve Lordunun ölmüş olacağı düşüncesiyle yayının kirişini bıraktı.
      Aromer atının üzerindeaskerlerine gururla bakıyordu. Yanında Lezalet vardı. Ona dönerek:
    -bu askerler senin eserin dostum dedi.
    -hadi ama sanki sen hiç talimlerde yardım etmedin.
Biraz sonra Nizarın sol merdivenin başında kahkahasını duydular. Lezalet gülümseyerek:
    -nizar yine niye gülüyor kim bil...  lanet olsun diye bağırdı lezalet.
  O sırada o yöne bakmaya Aromer:
  -ne oldu diyerek kafasını çevirdi. Daha kafasını çevirir çevirmez Nizarın yere düşen bedenini gördü.
    Hiç düşünmedi. Atını ölümüne sürdü surlara doğru. Lezaletin arkadan “durr” diye bağırdığını duydu birtek. Aromer surlara dayanmış merdivenin önüne geldiğinde atından indi. Hız la medivenleri tırmandı. Surlara çıktığında gördüğü şey ise iğrençti. Bu manzaradan nefret ederdi. Taş surların üzerinden aşağıya kan akıyordu resmen. Sonra Nizarın yüzünü gördü. Hiç hareketsiz bir biçimde tebessüm ediyordu. Evet galiba ölmüştü. Aromer göz yaşlarını tutamyacak hale gelmişti. Tam o sırada bir ses onu kendine getirdi.
    -bu kadar kolay öleceğimimi sanmıştın.
  -Nizar!! sensin. Yaşıyorsun.
  -ağlamadan önce nabzımı kontrol etmeyi bir akıl etsen.
  Hemen arkalarında Lezalet göründü. Yanında Marnid vardı. Yanlarına gelerek yarayla ilgilenmeye başladı. Bilgi vermeye de devam ediyordu:
  -zırhın Hiçbir etkisi olmamış. Çok güçlü gerilmiş.
    Aromer çevresine bakıyordu. Halen kendilerini izleyen bir nişancı varmı diye. Ama yoktu. O nişancı bir kargıcının attığı ciritle ölmüştü.
    Nizar onu hiç yanıltmamıştı. Daha öncede düşündüğü gibiydi. Bu adam vücuduna yarısına kadar girmiş bir vaegir okuyla beraberken bile o gülümsemesi yüzünden hiç silinmiyordu...

Arkadaşlar bunlarda savaş ile ilgili resimler görünecekmi bilmiyorum ama bir denedim.
nelag%201.png
nelag%202.png
nelag%203.png



pekala arkadaşlar 2 günde 3 bölüm yazdım. yoğun bir tempoydu ve gerçekten yoruldum.  ayrıca hiç yorum yapmıyorsunuz. gardaşım bir güzel olmuş de. yada kötü olmuş de. ama de bişeyler yaav. neyse çok bekletmeyeyim. hadi size iyi okumalar  :mrgreen: :mrgreen:
           
              ahh nerdeyse unutuodum resimler açıldımı bende açılmıyorda. eğer bir yardım ederseniz.

bu arada  Warband Kalradya Haritası:>
http://img718.imageshack.us/img718/3522/haritaturkishforum.jpg
                           
  KIZIL AT.  3. BÖLÜM    PUSU

Kızıl At.  3. Bölüm PUSU


    Kuşatma bitmiş, kale Khergit ordusu tarafından devr alınmıştı. Kalenin onarım ve tamir çalışmaları sürerken Sancar Han tüm Noyanları toplantıya çağırmıştı. Savaşın şiddetine göre gayet az kayıp verilmişti. Şimdi Lezalet ve Aromer yan yana kale avlusunda Yarı yarıya yıkılmış İç kaleye doğru yürüyorlardı.
  -nizarın durumu nasıl?
  -Marnid, daha iyi olacağını sööyledi. Birkaç güne toparlar dedi. Ama savaşmak için yeteri enerjiyi hemen sağlayamazmış vücudu.
  Aromer, hadi canım dermiş gibisine bakıyordu. Lezalet anlamış olacakki:
  -tamam tamam. Nizar da o enrji daima vardır ama.. yani bilemiyorum. O oku gördüm. Belki zırhta olmasa diğer taraftan çıkaacaktı.
  -yokcanım. Okadar da değil. Neyse. Sen şimdi git. Yaralılarla ilgilenin. Düzen bozmayın. Ben toplantıdan sonra ne yapacağımızı bildiririm.
  -tamam. Kendine dikkat et.
  Aromer sadece gülümsemekle yetinmişti. Zaten kalenin önüne gelmişledi. Öğlenki savaşta fark etmemişti. Avluda bir mancılık vardı. Ya da onun parçalarıda denebilir. Evet. Kuleleri indirmek için mancılık yapmışlardı. Ama niye kullanmamışlardı. Tabii yaa. İlk mancılık atışlarında içeriye giden gülle şans eseri mancılağa denk gelmiş olmalıydı.
  -aromer! Güzel bir akşam üstü öyle değilmi. Aramer kafasını sesin geldiği yöne çevirdiğinde karşısında yer yer siyahlaşmış gür sakalıyla Noyan Beliri buldu.
  -evet efendim. Soğuk ama sakin bir akşam. Üstü.
  -aromer seninle konuşmam gereken önemli bir mesele var.
  -konuşalım efendim. Ben müsaitim. O sırada Tonju Noyanın sesini duydular:
  -evet beyler toplantıya teşvik etmeyi düşünüyormusunuz. Belir Aromere bakarak
  -toplantıdan sonra dedi. Aromer ise kafasını evet biçiminde salladı.
  Toplantının yapılacağı geniş salona vardıklarında içerisi kalabalıktı. Noyan Akadan ara ara kanayan yarasına rağmen oradaydı. Sancar Han herkesin tamam olup olmadığını kontrol ediyordu.
  -sebula nerede? Diye sordu. O sırada eskiden kapı olan dönemeçten Sebula noyan çıktı. Bacağına bir ok saplandığı söylentisi vardı. Demek doğruydu. Aksaya aksaya gelerek Sancar Hanın karşısında durdu. Sancar Han yanındaki hizmetliye dönerek:
  -bir sandalye getirin dedi. Sebulanın:
  -yok efedendim önemli değil. Sözü Sancar Hanın ciddi bakışıyla son buldu.
  Şimdi herkes sessizdi. Sancar Han etrafına bakınarak herkesin tam olduğunu anladı:
  -evet sevgili noyanlarım. Nelag Kalesini ve Kuzey Tayga geçitlerini elimize almış bulunuyoruz. O sırada içeri bir hizmetçi girip elindiki sandığı masanın üzerine koydu. Tonju Noyan ve Sancara eğilerek selem verdikten sonra çıktı. Sancar Han sorgulayan bakışlarla Tonju ya bakıyordu. Tonju anlamış olacakki serinde silkilenerek:
  -efendim bunlar iki gündür. Yani kuşatma süresince geçitlerden geçen kervanların ödemeleri. Tam anlamıyla 4300 dinar. Onlara doğudaki Dugan Geçitlerinin tarifesinden vergi kestik. Mtlu görünüyorlardı. Galiba vaegirler vergilere çok yükleniyor bu günlerde.
  Sancar Han kafasını onaylar biçimde salladıktan sonra:
  -ohalde ilk sözü maraşelimize veriyorum. Konuş bakalım Noyan Tonju şimdi ne yapmalıyız.
  Tonju Noyan sanki bunun olacağını biliyormuşçasına hemen söze başladı:
  -efendim ben derim ki böylesine güçlü bir ordu toplamışken Khudan ı almadan durmayalım. Hem zaten ordu fazla bir hasar almadı. Ayrıca düşünsenize Khudanı alınca 4 köy bizim emrimiz altına girecek. Shulus, Uslum, Tismirr ve Shapeshte köyleri bize bağlanacak.
  -Lordum söz istiyorum.
  -evet Brula konuş.
  -Lordum Noyanlar uzun süredir savaş ve akınlardalar. Bir ziyafet olmayalı epey uzun zaman oldu. Bence bu kadar yeterli. Ben seferberliği bitirmekten yanayım.
  -Lordum!
  -evet Tonju.
  -efendim benim aklımada gelmedi değil hani. Şöyle yaparız. Khudanı alınca her Noyan 20 asker verir. Ayrıca bir Noyanıda Şehrin Onarım işi bitene kadar Garnizonda bırakırız. Daha sonra bir ziyafette toplanırız. İşte bu kadar basit.
  Sancar şimdi düşünüyordu. Eğer Khudanı alırsa bir çok köy emrine girecekti.  Ayrıca Aromere bir mülk verememişti. Çünkü ondan 1 hafta önce Noyan ünvanı alan Dundush Noyana elindeki son mülkü olan Dusturil köyünü vermişti. Eğer aromer birisine iki aydır söz verildiği halde ödeme alamadığını söylerse bu Sancar hana olan bakış açılarını değiştirebilirdi çoğu noyan için. Ayrıca Noyan Aromer yürekli ve zeki bir vasaldı. Onu kaybetmekte istemezdi. Dahası onu kendi yanına bağlayabilirdi. İki ay için iki köy. Bu makul bir ödemeydi. Ayrıca şu sandıktaki 4300 dinarıda ona verebilirdi.
  -karar verilmiştir. Khudan kuşatılacak. Alana kadar saldırı  kesilmeyecek. Başka fikir veya fikirleri olan konuşsun lütfen.
  Hiç kimseden çıt yoktu
  -evet şimdi Hanun köyüyle biri ilgilenmeli. Tulug bu işle sen ilgilen.
  -tabii lordum siz hiç merak etmeyin. Sancar han boğazını temizleyerek konuşmasına devam etti.
  -Çevrede bir izci grubu olsa fena olmaz. Aromer küçük bir grup yap. Khudan ve civar köylerinde devriye atın bakalım. Çevremizden haberdar olalım.
  -tabiki efendim. Hızlı birkaç askerimden ve bir komutanımdan oluşan bir birlik ayarlarım.
  Sancar Han devam edecek gibiydi:
  -eğer sizede uygun gelirse 2 gün dinlenme önerisinde bulunuyorum. Yaralılar kendilerini toparlarlar. Ne dersiniz?
  Noyanlardan bu fikrin onaylandığına ilişkin homurtular yükselmeye başladı.
  -o halde dağılabilirsiniz. Aah, Aromer sen kal.
  Arome saşırmıştı. Ama tabiki kalcaktı. Belir Noyan bir an duraksadı. Daha sonra Aromerin kulağına eğilerek fısıldadı:
  -Dışarda seni bekliyor olacağım. Aromer yine sadece kafasını salladı.
  Acaba onunla konuşacağı konu neydi. Ne olabilirdiki. Yoksaa.. yok canım. Ne alakası var şimdi. Kimse görmemiştiki onları. Ayrıca bir şeyde yapmamışlardı ki. Sadece dans etmişlerdi.
  -evet aromer. Hatamın farkındayım ve alçak gönüllülüğünü tebrik ediyorum.
  -afedersiniz efendim ama anlamadım.
  -sana yapmam gereken ödemem 2 ay gecikti. Bu ayın sonunda ise 3 ay olacak. Bak sana söyleyeyim. Şimdi bu sandıkta seninde bildiğin gibi 4300 dinar var. şimdilik bununla idare et.
Bununla idare et mi bu adam neden bahsediyor böyle. Sancar Han sanki Aromerin düşüncelerini anlamış olacakki devam etti:
  -ama endişelenme. Khudan alındığında sana iki köy sözü veriyorum. Evet evet tam iki köy.
    Aromerin biraz önce gerginliği şimdi yerine şaşkınlığa bırakmıştı. İki aylık ödeme için iki köy mü verecekti. Bu adam savaşta atından kafa üstümü düşmüştü ne. Ama kimin umrundaydıki. O iki köy gerçekten şu anki ekonomik durumuna iyi gelecekti. Sipariş ettiği zırh, silah ve atların borçlarını kapatabilirdi hemen. Neyse bir cevap vermeliydi:
  -çok teşekkür ederim efendim. Çok bonkörsünüz.

          *************************************************


  Aromer kaleden dışarı çıktığında karşısında direkt olarak Belir Noyanı buldu.
  -gel Aromer gel. Şurada konuşalım diyerek onu bir zamanlar var olan zindan enkazının önüne götürdü. Galiba zindan o ağır mancılık yağmurunda isabet almıştı.
  -evet efendim sizi dinliyorum. Benimle konuşmak istediğiniz mesele nedir. Belir Noyan şöyle derin bir nefes alarak:
  -bak evlat. Ben kötü ve vicdansız birisi değilim. Ama arkamdan benden habersiz iş çevirenlere karşı da tavrım kesindir. Kızm Leydi Larina ile ilgilendiğini duydum. Buna bana niye söylemedin. Senden duymak isterdim başkalarından değil. Pekala kötü biri değilsin sen ama daha çok gençsin. Kızım da öğle. İyiyi kötüyü ayırt edemeyebilirsiniz. Bu yüzden belkide bu meseleleri biraz daha zaman geçtikten sonra konuşmalıyız.
  Doğrumu duymuştu. Bu.. bu adam nerden öğrenmiştiki. Onları o gün kimse görmemişti. Lanet olsun şimdi Belire hesap vermek zorundaydı.
  -efendim bir sorun yoktur inşallah. Lezalet!
  -Lezaleet! Ahh şu sanfığı al. Sen kampa git. Borcha ya haber ver. 5 kişilik küçük ama hızlı bir grup oluştursun.
  -niye efendim?
  -lezalet emirlerimi sorguluyorsun?
  -özür dilerim Lordum.
  Lezalet gidince Aromer soğukkanlı ve umursamaz bir tavır takınarak.
  -bakın efendim. Leydi Larina çok güzel bir bayan. Etkilenmemek elde değil. Ama biz sadece biraz muhabbet edip kısa bir dans ettik. Bu meseleyi bu kadar ileriye götüreceğinizi tahmin etmemiştim. Zaten o zamanlarda ben daha bir Noyan bile değildim. Ayrıca bir daha kendisiyle Hiçbir şekilde iletişim kurmadım. İnan aramışdaki ilişki ciddiye binecek olursa ilk sizin haberiniz olacaktır.
  Belir rahatlamış görünüyordu. Ama halen gergin olduğuda aşikardı.
  -pekala o hade. Unutma kızım üzülürse üzen kişi üzülecek fırsat bile bulamaz. Anlıyorsun değilmi.
  -ewt efendim anlıyorum.
  -o halde sana devriye görevinde kolay gelsin.


      Aromer çadıra vardığında 5 kişilik bir devriye grubu hazırdı. Borcha da atının üzerinde savaşa gider bir halde bekliyordu. Aromer gerçekten merak etmiş gibi gözükerek:
  -hayrola Borcha bir yere mi gidiyorsun.
  -devriyenin başında ben gitmiyormuyum efendim?
  -hayır.
  -peki kim gidecek?
  -ben.

                            ***************************

      ertesi gün sabahın ilk ışılarıyla birlikte Hanun köyünden aşağıya sallamışlardı. Yolları sıklıkla inişli bir rampa şeklindeydi. İki saate kadar bir nefrin kenarından su içmek için durdular. Hızlı ama az zırhlı koşu atları kara pek dayanıklı değillerdi. Terleri çabuk soğuduğu için atların üzerine yün kumaşlar örtülmüştü.
  Tamda o sırada bir ses duyuldu. Bir ıslık sesi gibiydi. Ve sol yanında su içen asker birden nehre düştü. Nehirde yüz üstü sürüklenirken sırtında bir ok vardı.
  -pusuuu. Herkes dağılsın etrafa. Kalkanlarınızı yukarda tut... o daha lafını bile bitirmeden bir ok yağmuru başladı. Zaten çokta uzun sürmedi. Şimdi. 4 kergitlide karın üzerinde cansız bir şekilde uzanıyordu. Aromer göğsünden 3 ok kalkanına ise 7 ok saplanmıştı. Ama zırhı kalın olduğundan halen dizlerinin üzerindeydi. Canı çok yanıyordu. Daha önce hiç yaralanmamıştı. Böyle bir his olduğunu bilmiyordu. Yaşadığı anın sanisesinde sanki göğsüne bir şey daha çarpmıştı. Sonra kendini suyun içinde buldu. Okun şiddetli çarpmasıyla sırtını dönük olduğu nehre düşmüş olmalıydı. Ciğerlerine buz gibi donmak üzere olan Aralık sertliğiinin soğuttuğu nehir suyu dolarken acısının azaldığını hissetti. Sonra farkettiki acısı azaldıkça yüzündeki tebessüm hissi artıyordu...


                        EVET ARKADAŞLAR ÇOOOOOK UZUN BİR ARADAN SONRA TEKRAR BURDAYIM. ARTIK HİKAYE LORD AROMERİN AĞZINDAN ANLATILACAK VE BİRAZ YÜZÜKLER EFENDİSİNE ÇEKMEYE BAŞLADIĞINI SÖYLEMELİYİM. AMA ZATEN DAHA EN BAŞINDAN FİKİRLERİM AYNEN BU ŞEKİLDEYDİ. NEYSE. HEE BU ARADA SANCAĞIDA YAPTIM RESMİ KOYACAĞIM GÜZEL OLDU YAA  :mrgreen: :mrgreen:

                                        KIZIL AT.  4. BÖLÜM YAYINDA.    BÜYÜCÜ

    BÜYÜCÜ

  Ölüme hiç bu kadar yakın hissetmemiştim ruhumu. Karanlık ve gölgelerin içinde kayboluşumu. Ölmek istediğim anlar olmuştu. Ama hiçbiri çıldırdığım nedeniyle değildi. Başları herşey sakindi. Fakat zaman geçtikçe etrafım gibi düşlerimde kararmaya başladı. Sonra hiç beklemediğim bir anda biri fısıldadı kulağıma. “aromerrrrr. Ragossss.” kimdi bu bana adımı fısıldayan. Şeytan mı. Ölüm meleğimi. Nerdeydim ben. Niye bu kadar ıslak hissdiyordum. Etrafımda su bile yoktu. O fısıltıdan başka bir şey düşünemiyordum.
  Ben artık çıldırmış bir vaziyette ölümü beklerken bir beyazlık çıka geldi. Tüm o karanlığın ve gölgenin lanetinden sonra bir iyilik kıvılcımı. O beyazlık biraz olsun netleşmeye başlamıştı. Bir yüz çıkıyordu ortaya. Sanki yanları beyaz çarşaflarla kapatılmış bir yüz. Mavi gözler. Biraz daha netleştiğinde aslında o beyazlığın bir göz yanılması olduğunu fark ettim. O beyaz dediklerim aslında sarı saçlarmış. Sarı saçlar.
    “günaydın kızıl atın sahibi.” şimdi bu güzellik bana bakıyordu. 'Kızıl atın sahibi derken' demek istiyordum ama sanki ağzım mühürlenmişti de koonuşamıyordum. “sonunda kendine gelebildin. Al biraz su iç gerçi miden bulanacaktır ama iyi gelir.
  Yatağımda doğruldum. Suyu aldım. Ben suyu içerken oda konuşmasını sürdürüyordu. “benim ismim Ymira. Seninkide Aromer öyle değilmi. Neyse ben artık gideyim. Tüm olan biteni sana arkadaşların anlatacaklardır.” arkadaşlarımmı? Yani yoksa...
  Ymira nın dışarı çıkmasıyla Nizarın içeriye girmesi bir oldu. Yarasına nazaran çok çevik bir haraketle yatağın kenarına oturup “aman tanrım kardeşim. Bir daha uyanmıyacağını düşünmeye başlamıştık.” Başlamıştık? Zaten anlamıştım. Lezalet ve Artimennerin içeriye girmesiyle tüm dostlarımın burada olduğunu. Ama burası neresiydi. Kendimi hem yorgun hemde dinamik hissediyordum. Bu hisler belli aralıklarla geliyorlardı. Taze kızartılmış tavuk ve et kokuları geliyordu burnuma. Sonunda ağzımı açıp bir şeyler söyleyebildim. “ burası neresi.” biraz fısıldar gibi çıkmıştı sesim.
  Nizar bana kederli bir biçimde bakarak “ Shulusun Kuzeyinde kalan ormanlıktayız.” sonra biraz daha yaklaşarak “inan bana kardeşim son bir aydır çok şey değişti.”


          ************************************************
    “sende iki gün boyunca haber alamadık. Askerler huysuzlanmaya başlayınca Sancar onları Lezaletin kontrolüne verdi. Sancar da çok korkmuştu. Seni aramamız için bizi gönderdi. Yaralıları Nelag ta bırakmıştık. Neyse seni bulmamız çok ta uzun sürmedi. Bir gece Borcha yolumuzu kaybettiğimizi ve nereye gittiğimizi bilmediğini söyledi. Askerlere belli etmesekte korkuyorduk. Kendimiz için değil kardeşim. Senin için. Sabaha karşı önümüze bir ev çıktı. Eve yaklaşırken de bir kız. İşte biraz önce senin yanında ki kız. Ymira. Bize senin burada olduğunu söyledi. İnanmayacaksın dostum biliyorum ama o bir BÜYÜCÜ. Tam bir ay 8 gündür uyuyorsun. Sana, neler olduğunu sırası sırasına anlatacağım.
  Öncelikle Kalradyada ki tüm Hümdarlar diğer hepsine savaş ilan etti. Yani birlik tamamiyle bozuldu. Çoğu Lordlar Hükümdarların içine şeytanın girdiğini söylüyorlardı. Ama işin aslı öyle değildi. Yöneticilerin aklını zehirleyen aslında Onslowe du. Yani büyücünün anlattıklarına göre o bir gölge kralıymış...”
  “evet o bir gölge hükümdarı.” sarışın o büyüeyici saçlarıyla tekrar içerdeydi. Elindeki otları bir yere bırakıp yatağın ayak ucuna dikildi.
  Elimde olmadan bir soru sordum. “o bir gölge hükümdarı, pekala, öyleyse sen kimsin?” şimdi bana kuşkucu bakuşlarla bakıyordu.
    Sonra gözlerini diktiği gözlerimden ayırmadan konuşmasına devam etti. “ben bir büyücüyüm. Kalradyada eski zamanlar geri dönüyor. Kötülükle iyiliğin savaşı yeniden alevleniyor. Savaş kızışacak.” sonra gelip yatağa oturdu. Elimi tutarak “KIZIL BEYGİR in sahibi savaşı durdurabilecek tek kişi.”
    Bakışımı gözlerinden ayırmadan devam ettim. “ ben ne yapabilirimki. Ayrıca eski zamanlar geri dönüyor derken neyi kasttettin?”
  “bundan tam yüzyıl önce gölge Kralı Tanrının zindanlarından kaçtı. Amacı tüm boyutsal alemleri feth etmekti. Kendine bir insandan daha güçlü savaşçılar yaratmaya başladı. Bir attan daha güçlü atlar. Onlara Mort adını verdi. Mortlar tüm kalradyada yıkımlar yaptılar önlerine çıkan Hiçbir şey sağ kalmadı.
Sonra büyük annem Krallara Trojan Palamudu otundan ilaçlar yaparak içirdi. Kralların aklındaki zehir bir karın erimesi gibi aktı gitti. Daha sonra onunla savaştılar. Tüm kalradya birleşip direnince Gölge Kralın ordusu kaybetti. Son savaşta Kızıl Bir Khergit atı onu ön ayaklarıyla ezerek öldürdü. Daha doğrusu bizim boyutumuzdan uzaklaştırdı. Ama o intikam için döndü. Geçen sefer büyük annemin yaptığını şimdi ben yapıyorum. Bir tek Yaroglek kaldı. Eğer onun aklındaki zehride çıkarta bilirsek büyük bir avantaj sağlarız. Ayrıca hızlı olmalıyız. Nort topraklarında büyük bir yağmacı korsanların istilası devam ediyor. Nortlar onlarla uğraşırken sarranid Sultanı Hakim ve Khergit Hanı Asugan da Jameyyed kalesinde kurulan koloniyle uğraşıyorlar. Kazanmış gibiler ama Gölge Kralın aklına zeval ermez.
  Rodoklar ve Svadianlar Uxsal Kolonisine karşı mücadele veriyorlar. Rodoklar etkili ama çok kayıplı saldırılar düzenliyorlar. Son zamanlarda çarpışmalar iyici şiddetlendi. Bir süre daha süreceğine bahse girerim.
  İşte asıl meselemiz. Reyvadin büyük bir çarpışma yaşadı ve kaybedildi. Kralın tüm savaşmayın duyurusuna rağmen halktan milisler direndi. Ama kaybettiler. Kral olmayan ordusuyla birlikte Khudana çekildi. 2 gün önce Curaw da düştü. Ve civarındaki tüm kale ve köyler bir daha kullanılamayacak şekilde yakıldı yıkıldı. Şimdi ise ordu Khudana doğru ilerleyişte. Eğer Kral Reyvadinde yaptığı gibi direnmesse bu Vaegirlerin sonu olur.
  Eğer Vaegirlerin toprakları düşerse sıra nortlara gelir. Daha sonra Svadianlar yok edilir. Zaten çok kayıp vermiş olan Rodoklar direnemezler. Sonra Khergitler gider Kalradyadan. Ama iş Sarranidlere gelince biraz zorlanacaklar. Çünkü Mortlar sıcakta savaşamazlar. Zaten bu yüzden vaegir Taygasında hızlı ilerleyebiliyorlar. Şu anda Gölge Kral tüm mistik güçlerini kullanarak Jameyyed ve Uxsala kar yağdırıyor. Ama tüm Sardak Çölüne bu işlevi yapamaz. Neyse. Sabah olmadan yola çıkacağız Kızıl Beygirin Lordu. Hazırlıklar ona göre yapılsın.”
  Artık herşeyi anlayabiliyordum. Niye onca Sancak içinde elime onun çizili olduğu kağıt gelmişti. Benim kaderim çok önceden belirlenmişti. Ben; KIZIL ATIN LORDUYDUM.

                                  İŞTE ARKADAŞLAR BUDA SANCAK.   

                             
ckdwy.jpg
ckdwy.jpg
[/url][/img]
 
Mohulland said:
Fazla boşluk olmuş ama güzel devamını getir.

sağol benim isteğim okuyan kadar yorum yapanda olsun. ikinci bölüm bitmek üzere zaten belki akşam belkide yarın sabah koycam.  iyi kötü eleştiri ve yorumları bekliyorum arkadaşlar.  :smile: :smile: :smile:
 
Evet arkadaşlar aşağı yukarı 25 gösterimden dolayı 2. bölümü koymak istedim. bu bölüm biraz uzun ama neyse artık. ayrıca yorumlarınızıda bekliyorum. daha acemiyim  yanlışlarımı düzeltirseniz sevinirim. 
  KIZIL AT.  2. BÖLÜM  NELAG KUŞATMASI
KIZIL AT.  2. BÖLÜM-  NELAG KUŞATMASI

    -Yolunuz aaçık, gökler sizinle olsun Lordum.

    -Teşekkür ederim Rugrid. Ben daha gencim. Senden çok şey öğrendim. Her şey için sağol. Bir daha sungetche kalesine ne zaman gelirim bilinmez. Sen hakkını helal et.
    -Helal olsun lordum.
  Aromer kale avlusunda kendisini bekleyen 55 askere baktı. Hepside güçlü savaşçılardı. Komutanları da yanlarında yer almıştı bile. Artık yola çıkma vaktiydi. Aromer Borcha ya seslenerek:
    -Borcha bozkırdan gideceğiz. Askerlerin savaşacak hali kalmalı. İki izci grubu yap. Birine sen diğerine Nizar eşlik etsin. Evet beyler gece yarısına varmadan Nelag kalesinin önünde olmalıyız. Gökler bizimle olsun.
  Ordu kaleden çıkalı aşağı yukarı 20 saat olmuştu. Sol yanlarında kalan üçgen dağların dibinden gidiyorlardı. Ancak izciler yavaş yavaş onları sağa çekmeye başlamışlardı. Aromer bunu fark ettiğinde karanlık iyice çökmüştü. İzciler meşalelerini yakmışlardı. Aromer bir an için titredi. Hava soğuyor olmalıydı. Zaten son yarım saattir tam bir tırmanıştaydılar. Ordu serbest hareket ediyordu. Tabi lezaletin kontrolünde.
  En önde resmi bir edayla sancağı taşıyan askere bakarak gururlandı. Bu sancağı çok önceden tanırdı. Sekiz hanedan sancağından biriydi. Beyaz flama üzerine kızıl bir at işlemesi. Gerçekten büyüleyiciydi. Tıpkı o gibi.
    Yani Leydi Larina gibi.. Noyan Belirin kızıydı. Çok güzeldi. Onunla Tulga turnuvalarını kazanıp  şölene çağrıldığı gün tanışmıştı. Zaten onu bir daha hiç görmemişti. Biraz konuşmuşlardı. Aromerin bu soğukta içini ısıtan tek şey o anlar olmuştu. Bir an o ana döndü hayalleri.
  Duvarlarda ki meşalelerin sıcaklığı merdivenleri çıkarken Aromerin yüzüne vuruyordu. Gündüzki kazandığı zaferden sonra bizzat Sancar Han tarafından Akşam ki şölene çağrılmıştı. Terasa çıkan merdivenlerin sonuna gelindiğinde karşısına iki khergit muhafızı çıkmıştı. Bu adamları hep uzaktan görürdü. Bu kadar iri olacaklarını düşünmemişti. Gece çok sakindi. Havadaki o serin bozkır havası sanki sırf bu şölen için uykuya yatmıştı. İçeriden müzik ve arada kalkan kadeh sesleri yükseliyordu. Muhafızlar kapıyı açtıklarında müzik değil ama insanların sesleri bir an için susmuştu. Sancar Han ın cidiyetinin farkına varan orkestra da sustu. Aromer eğer biraz daha böyle beklerse gülüç duruma düşeceğini düşünerek Sancar Han a doğru ilerledi. Sancar Hanın biraz önünde tek dizinin üzerine çökerek selam verdi.

  -kalk ayağa evlat. Sen diz çökmemelisin. Sonuçta bu zafer senindir. Ve sayire ve sayire.
  Sancar Han diğer Noyanlarla sohbete dalmışken biraz nefeslenmeyi düşündü. Açık hava olsa bile bayıyordu insanı resmiyet. Sol köşede küçük bir çıkıntı fark etti. Orada biraz olsun Yalnız kalabilirdi. Çıkındı bir balkondan farksızdı. Duvarlar çıkıntı balkonun büyük kısmını örtüyordu ama yine orada birisinin olacağını düşünmedi. Ama yanılıyordu. Duvar dönüpte karşısında bir Leydi bulunca önce geri gitmek istedi. Ama tam o sırada Leydi onu fark ederek:
af edersiniz bayım siz Aromer siniz değilmi. Evet o olmalısınız. Sizi turnuvada gördüm. Geerçektten iyi dövüşüyorsunuz.  Artık yapacak bir şey yoktu.
  İşte bu şekilde tanışmışlar ve o gecenin sonuna kadar orda konuşum dans etmişlerdi. Onları sadece Leydi Sonadel görmüştü. Tabi bunu Aromer ve Larina da bilmiyordu.

  -efendim şunu alın hava soğudu. Onu bu düşüncelerden koparan Lezalet olmuştu. Ona kürk paltosunu uzatıyordu. Almak için bir hamle yaptı ama galiba o şekilde çok durmuştu. Kolu kasılmış olmalıydı.
    -Lezalet şu cerrah Marnide söyle de şu koluma bir şeyler bulsun. Soğuktan kasılmış olmalı.
    -Efendim ben bu adama pek güvenmiyorum.
    -Niye?
    -Sonuçta tüm işini ve hyatını khergitler yüzünden kaybetmiş. Şimdi onlara niye hizmet etsinki.
    -Ama ediyor işte. Sende gördün çalışkan biri.
    -Evet hizmet ediyor. Ama bence hayince planları var. bence bizden intikam almak istiyor.
    -Saçmalama Lezalet niye böyle bir şey istesinki. Biz ona zarar vermedik. Alışsan iyi olur komutan. Son cümlenin ardından ileride bir ışığın onlara yaklaşmakta olduğunu fark etti. Lezalete bakarak: izcilerden biri yaklaşıyor. Dedi.
  Zaten dakikası olmadan izci geldi. Atından inmeden:
  -Lordum son tepelik dedi. Evet doğruydu. Önlerindeki çokta yüksek olmayan tepeyi aştıklarında karşılarındaki manzara alışıldık tı. Ama Aromer ilk kez görüyordu. O büyülenmişti. Gecenin zifiri karanlığında kampçıların meşale ve ateşleri çok güzel görünüyordu..

            ***********************************************
    Sancar Hanın çadırına vardığında sefere eşlik eden tüm Noyanlar oradaydılar. Çadır sivri kutbesi ile dikkat çekiyordu. Galiba gece karanlığından dışarıdan fark edemedim dedi kendi kendine Aromer.
  -hoşgeldin aromer. Sefalar getirdin. Konuşan Sancar dı. Bizde toplantının dibine vuruyorduk öyle değilmi diyerek güldü. Noyanlarda onunla hafif tebessüm ettiler.
    -hoşbulduk efendim. Lordlarım.
  Aromer de harita yazılı masanın başına dikildi. İlk konuşan mareşal Tonju oldu.
    -Daha önce de belirttiğim gibi. Aromer yeni geldiği için tekrarlıyorum. 2 tane kule ve ön surun bir çok yerine merdiven dayayarak duvarları alabiliriz.
    -sayın maraşalim özür diliyerek soruyorum. Sacaba sol kulenin ardında ki merdivenlerden gelen destek birliklerini ne yapazacağız. Konuşan Belirdi.
    -Onu da düşündüm. İki lord savaşın kızışmaya başladığı o anlarda sol kuleye merdiven dayayacaklar tabi öncelikler mancılık atışıyla zarar verecekler. Eğer sol merdivenleri durdurursak bu kez duvarlara çıkmak için merdiven kurma sırası onlara geçer. Nelag kalesi küçük bir kale ve mühendisi surlara çıkmak için tek bir merdiven yapmış. Bahse girerim ki o geri zekalı Nelag bunu akıl edemez. Surlar temizlendiği zaman merdivenden aşağıine avluyu dağıtırız. Sonrada iç kale ve sonra yönetim bizim elimize geçer.
    -gerçekten etkileyici bir fikir. Katılmayan varsa veya daha iyi bir fikri olan belirtsin lütfen. Sancar Han söylediklerinde samimiydi. 
  Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Taaki Noyan Kramuk konuşana kadar.
  -lordum söz istiyorum.
  -konuş Kramuk!
  -Efendim ben maraşelimizin planına katılıyorum. Pekale ben derim ki görev dağılımına geçelim. Sol kule için gönüllüyüm efendim.
  -Demek gönülllsün. Tamam ozaman. Aromer ve askerleride sana eşlik etsinler.
  Aromer bir an sanki nerde olduğunun farkına varamadı. Ama sonra toparladı ve:
  -tabi lordum. Efendi Kramuk a eşlik etmek bir şereftir.
    Kramuk bu sözlerden hoşlanmıştı:
  -o halde biz çıkalım Lordum biran önce hazırlıklara başlayalım.
  -Taamam Kramuk çıkın. Aah bu arada Aromer. Saldırı yarın öğleyin başlayacak. Gidebilirsiniz.

    **********************************************************
  güneş tam tepeye varmış denebilirdi. Sol kuleye saldıracak olan askerler düşmanın planı anlamaması için ortaya kaydırılmışlar, sanki diğer merdiven hücumcuları gibi duruyorlardı. Sol kuleye ateş edecek olan mancılık ise kapıya yöneltilmişti. 
    Üç merdiven sol kulenin tam karşısında gece karanlığından yararlanılarak kara gömülmüştü.
  İlk savaş borusu çalmıştı. Bu mancılıkların ateşe başlamasını belirten boruydu. Sol kulenin mancılığı da dahil tüm mancılıklar kaleye ateş açtı.
    İlk isabetler şu şekildeydi. 4 mancılıktan ikisi tam surların üst uçlarını vurmuştu. Güllelerden biri surun tam ortasına çarpmış, diğeride kalenin içine gitmişti.
    İçeriden bir mancılık atışı gelmiyordu. Kuleler hızla ilerlemeye devam ediyordu. Merdivenciler ise henü yerlerindeydiler. O sırada bir boru daha çalındı. Merdivenciler atik bir şekilde surlara koşmaya başladı. Neler olduğunu anlayan nişancılar atışlarını onara çevirmişlerdi.
  Sol kule saldırıcıları ise yerinden kımıldamamıştı. Ya da Vaegirler öyle sanıyordu. Aslında yavaş yavaş merdivenlerinin olduğu yöne doğru kayıyorlardı.
Bu sırada sol kuleye ayit mancılıkta döndürülmüştü. Vaegirler ne olduğunu anlamışlar. Ama o dahi beyinleri yinede geç kalmıştı. Kule atış yaptı. Ve uzun süredir diğer mancılıklardan gelen kordinaatlar sayesinde ateş topu şeklindeki gülle hedefi tam 12 den vurmuş denebilirdi. Artimenner mancılığın başında oynuyordu, zıplıyordu. Durduğu yerde duramıyordu.güllenin düşmesiiyle alev almış yağ lar etrafa saçılmış ve çevresinde ki tüm vaegirleri yakmıştı.
  O sırada bir boru daha çalındı. Sol kule merdivencileri atağa kalktılar. Bir süre sonra merdivenler surlara dayanmış, hatta mancılığın etkisiyle yalpalayan vaegir savunması yerini alamadığı için bir çok kargıcı surlara çıkmıştı bile. Aynı zaman dilimi içerisinde maraşel ve emrineki 700 kargıcı surlara çıkmaya başlamışlardı. Ayrıca hiçte zorlanmıyorlardı. Çünkü surlara çıkan tek merdiven kergit kargıcıları tarafından tıkanmıştı. Bir süre sonra surların üzerindeki vaegir hakimiyeti sonra erdi. Avluda kıyım başladı. Yere cesetler düşüyor, kılıçların sesleri çınlıyordu.
Vaegir lordu Nelag askerlerinin arasında savaşıyordu. O sırada göğsüne bir ok yedi. Yere yığılırken gördüğü tek şey sol kulenin merdiveninin başında kendisine gülümseyen bir adamdı.
    Lordlarının düştüğünü gören askerler korkuyla çekilmeye başladılar bu sırada bir nişancı o gülümseyen adamı görmüş ve Lordunun ölmüş olacağı düşüncesiyle yayının kirişini bıraktı.
      Aromer atının üzerindeaskerlerine gururla bakıyordu. Yanında Lezalet vardı. Ona dönerek:
    -bu askerler senin eserin dostum dedi.
    -hadi ama sanki sen hiç talimlerde yardım etmedin.
Biraz sonra Nizarın sol merdivenin başında kahkahasını duydular. Lezalet gülümseyerek:
    -nizar yine niye gülüyor kim bil...  lanet olsun diye bağırdı lezalet.
  O sırada o yöne bakmaya Aromer:
  -ne oldu diyerek kafasını çevirdi. Daha kafasını çevirir çevirmez Nizarın yere düşen bedenini gördü.
    Hiç düşünmedi. Atını ölümüne sürdü surlara doğru. Lezaletin arkadan “durr” diye bağırdığını duydu birtek. Aromer surlara dayanmış merdivenin önüne geldiğinde atından indi. Hız la medivenleri tırmandı. Surlara çıktığında gördüğü şey ise iğrençti. Bu manzaradan nefret ederdi. Taş surların üzerinden aşağıya kan akıyordu resmen. Sonra Nizarın yüzünü gördü. Hiç hareketsiz bir biçimde tebessüm ediyordu. Evet galiba ölmüştü. Aromer göz yaşlarını tutamyacak hale gelmişti. Tam o sırada bir ses onu kendine getirdi.
    -bu kadar kolay öleceğimimi sanmıştın.
  -Nizar!! sensin. Yaşıyorsun.
  -ağlamadan önce nabzımı kontrol etmeyi bir akıl etsen.
  Hemen arkalarında Lezalet göründü. Yanında Marnid vardı. Yanlarına gelerek yarayla ilgilenmeye başladı. Bilgi vermeye de devam ediyordu:
  -zırhın Hiçbir etkisi olmamış. Çok güçlü gerilmiş.
    Aromer çevresine bakıyordu. Halen kendilerini izleyen bir nişancı varmı diye. Ama yoktu. O nişancı bir kargıcının attığı ciritle ölmüştü.
    Nizar onu hiç yanıltmamıştı. Daha öncede düşündüğü gibiydi. Bu adam vücuduna yarısına kadar girmiş bir vaegir okuyla beraberken bile o gülümsemesi yüzünden hiç silinmiyordu...

Arkadaşlar bunlarda savaş ile ilgili resimler görünecekmi bilmiyorum ama bir denedim.
nelag%201.png
nelag%202.png
 
pekala arkadaşlar 2 günde 3 bölüm yazdım. yoğun bir tempoydu ve gerçekten yoruldum.  ayrıca hiç yorum yapmıyorsunuz. gardaşım bir güzel olmuş de. yada kötü olmuş de. ama de bişeyler yaav. neyse çok bekletmeyeyim. hadi size iyi okumalar  :mrgreen: :mrgreen:
           
              ahh nerdeyse unutuodum resimler açıldımı bende açılmıyorda. eğer bir yardım ederseniz.

bu arada  Warband Kalradya Haritası:>
http://img718.imageshack.us/img718/3522/haritaturkishforum.jpg
                           
  KIZIL AT.  3. BÖLÜM    PUSU

Kızıl At.  3. Bölüm PUSU


    Kuşatma bitmiş, kale Khergit ordusu tarafından devr alınmıştı. Kalenin onarım ve tamir çalışmaları sürerken Sancar Han tüm Noyanları toplantıya çağırmıştı. Savaşın şiddetine göre gayet az kayıp verilmişti. Şimdi Lezalet ve Aromer yan yana kale avlusunda Yarı yarıya yıkılmış İç kaleye doğru yürüyorlardı.
  -nizarın durumu nasıl?
  -Marnid, daha iyi olacağını sööyledi. Birkaç güne toparlar dedi. Ama savaşmak için yeteri enerjiyi hemen sağlayamazmış vücudu.
  Aromer, hadi canım dermiş gibisine bakıyordu. Lezalet anlamış olacakki:
  -tamam tamam. Nizar da o enrji daima vardır ama.. yani bilemiyorum. O oku gördüm. Belki zırhta olmasa diğer taraftan çıkaacaktı.
  -yokcanım. Okadar da değil. Neyse. Sen şimdi git. Yaralılarla ilgilenin. Düzen bozmayın. Ben toplantıdan sonra ne yapacağımızı bildiririm.
  -tamam. Kendine dikkat et.
  Aromer sadece gülümsemekle yetinmişti. Zaten kalenin önüne gelmişledi. Öğlenki savaşta fark etmemişti. Avluda bir mancılık vardı. Ya da onun parçalarıda denebilir. Evet. Kuleleri indirmek için mancılık yapmışlardı. Ama niye kullanmamışlardı. Tabii yaa. İlk mancılık atışlarında içeriye giden gülle şans eseri mancılağa denk gelmiş olmalıydı.
  -aromer! Güzel bir akşam üstü öyle değilmi. Aramer kafasını sesin geldiği yöne çevirdiğinde karşısında yer yer siyahlaşmış gür sakalıyla Noyan Beliri buldu.
  -evet efendim. Soğuk ama sakin bir akşam. Üstü.
  -aromer seninle konuşmam gereken önemli bir mesele var.
  -konuşalım efendim. Ben müsaitim. O sırada Tonju Noyanın sesini duydular:
  -evet beyler toplantıya teşvik etmeyi düşünüyormusunuz. Belir Aromere bakarak
  -toplantıdan sonra dedi. Aromer ise kafasını evet biçiminde salladı.
  Toplantının yapılacağı geniş salona vardıklarında içerisi kalabalıktı. Noyan Akadan ara ara kanayan yarasına rağmen oradaydı. Sancar Han herkesin tamam olup olmadığını kontrol ediyordu.
  -sebula nerede? Diye sordu. O sırada eskiden kapı olan dönemeçten Sebula noyan çıktı. Bacağına bir ok saplandığı söylentisi vardı. Demek doğruydu. Aksaya aksaya gelerek Sancar Hanın karşısında durdu. Sancar Han yanındaki hizmetliye dönerek:
  -bir sandalye getirin dedi. Sebulanın:
  -yok efedendim önemli değil. Sözü Sancar Hanın ciddi bakışıyla son buldu.
  Şimdi herkes sessizdi. Sancar Han etrafına bakınarak herkesin tam olduğunu anladı:
  -evet sevgili noyanlarım. Nelag Kalesini ve Kuzey Tayga geçitlerini elimize almış bulunuyoruz. O sırada içeri bir hizmetçi girip elindiki sandığı masanın üzerine koydu. Tonju Noyan ve Sancara eğilerek selem verdikten sonra çıktı. Sancar Han sorgulayan bakışlarla Tonju ya bakıyordu. Tonju anlamış olacakki serinde silkilenerek:
  -efendim bunlar iki gündür. Yani kuşatma süresince geçitlerden geçen kervanların ödemeleri. Tam anlamıyla 4300 dinar. Onlara doğudaki Dugan Geçitlerinin tarifesinden vergi kestik. Mtlu görünüyorlardı. Galiba vaegirler vergilere çok yükleniyor bu günlerde.
  Sancar Han kafasını onaylar biçimde salladıktan sonra:
  -ohalde ilk sözü maraşelimize veriyorum. Konuş bakalım Noyan Tonju şimdi ne yapmalıyız.
  Tonju Noyan sanki bunun olacağını biliyormuşçasına hemen söze başladı:
  -efendim ben derim ki böylesine güçlü bir ordu toplamışken Khudan ı almadan durmayalım. Hem zaten ordu fazla bir hasar almadı. Ayrıca düşünsenize Khudanı alınca 4 köy bizim emrimiz altına girecek. Shulus, Uslum, Tismirr ve Shapeshte köyleri bize bağlanacak.
  -Lordum söz istiyorum.
  -evet Brula konuş.
  -Lordum Noyanlar uzun süredir savaş ve akınlardalar. Bir ziyafet olmayalı epey uzun zaman oldu. Bence bu kadar yeterli. Ben seferberliği bitirmekten yanayım.
  -Lordum!
  -evet Tonju.
  -efendim benim aklımada gelmedi değil hani. Şöyle yaparız. Khudanı alınca her Noyan 20 asker verir. Ayrıca bir Noyanıda Şehrin Onarım işi bitene kadar Garnizonda bırakırız. Daha sonra bir ziyafette toplanırız. İşte bu kadar basit.
  Sancar şimdi düşünüyordu. Eğer Khudanı alırsa bir çok köy emrine girecekti.  Ayrıca Aromere bir mülk verememişti. Çünkü ondan 1 hafta önce Noyan ünvanı alan Dundush Noyana elindeki son mülkü olan Dusturil köyünü vermişti. Eğer aromer birisine iki aydır söz verildiği halde ödeme alamadığını söylerse bu Sancar hana olan bakış açılarını değiştirebilirdi çoğu noyan için. Ayrıca Noyan Aromer yürekli ve zeki bir vasaldı. Onu kaybetmekte istemezdi. Dahası onu kendi yanına bağlayabilirdi. İki ay için iki köy. Bu makul bir ödemeydi. Ayrıca şu sandıktaki 4300 dinarıda ona verebilirdi.
  -karar verilmiştir. Khudan kuşatılacak. Alana kadar saldırı  kesilmeyecek. Başka fikir veya fikirleri olan konuşsun lütfen.
  Hiç kimseden çıt yoktu
  -evet şimdi Hanun köyüyle biri ilgilenmeli. Tulug bu işle sen ilgilen.
  -tabii lordum siz hiç merak etmeyin. Sancar han boğazını temizleyerek konuşmasına devam etti.
  -Çevrede bir izci grubu olsa fena olmaz. Aromer küçük bir grup yap. Khudan ve civar köylerinde devriye atın bakalım. Çevremizden haberdar olalım.
  -tabiki efendim. Hızlı birkaç askerimden ve bir komutanımdan oluşan bir birlik ayarlarım.
  Sancar Han devam edecek gibiydi:
  -eğer sizede uygun gelirse 2 gün dinlenme önerisinde bulunuyorum. Yaralılar kendilerini toparlarlar. Ne dersiniz?
  Noyanlardan bu fikrin onaylandığına ilişkin homurtular yükselmeye başladı.
  -o halde dağılabilirsiniz. Aah, Aromer sen kal.
  Arome saşırmıştı. Ama tabiki kalcaktı. Belir Noyan bir an duraksadı. Daha sonra Aromerin kulağına eğilerek fısıldadı:
  -Dışarda seni bekliyor olacağım. Aromer yine sadece kafasını salladı.
  Acaba onunla konuşacağı konu neydi. Ne olabilirdiki. Yoksaa.. yok canım. Ne alakası var şimdi. Kimse görmemiştiki onları. Ayrıca bir şeyde yapmamışlardı ki. Sadece dans etmişlerdi.
  -evet aromer. Hatamın farkındayım ve alçak gönüllülüğünü tebrik ediyorum.
  -afedersiniz efendim ama anlamadım.
  -sana yapmam gereken ödemem 2 ay gecikti. Bu ayın sonunda ise 3 ay olacak. Bak sana söyleyeyim. Şimdi bu sandıkta seninde bildiğin gibi 4300 dinar var. şimdilik bununla idare et.
Bununla idare et mi bu adam neden bahsediyor böyle. Sancar Han sanki Aromerin düşüncelerini anlamış olacakki devam etti:
  -ama endişelenme. Khudan alındığında sana iki köy sözü veriyorum. Evet evet tam iki köy.
    Aromerin biraz önce gerginliği şimdi yerine şaşkınlığa bırakmıştı. İki aylık ödeme için iki köy mü verecekti. Bu adam savaşta atından kafa üstümü düşmüştü ne. Ama kimin umrundaydıki. O iki köy gerçekten şu anki ekonomik durumuna iyi gelecekti. Sipariş ettiği zırh, silah ve atların borçlarını kapatabilirdi hemen. Neyse bir cevap vermeliydi:
  -çok teşekkür ederim efendim. Çok bonkörsünüz.

          *************************************************


  Aromer kaleden dışarı çıktığında karşısında direkt olarak Belir Noyanı buldu.
  -gel Aromer gel. Şurada konuşalım diyerek onu bir zamanlar var olan zindan enkazının önüne götürdü. Galiba zindan o ağır mancılık yağmurunda isabet almıştı.
  -evet efendim sizi dinliyorum. Benimle konuşmak istediğiniz mesele nedir. Belir Noyan şöyle derin bir nefes alarak:
  -bak evlat. Ben kötü ve vicdansız birisi değilim. Ama arkamdan benden habersiz iş çevirenlere karşı da tavrım kesindir. Kızm Leydi Larina ile ilgilendiğini duydum. Buna bana niye söylemedin. Senden duymak isterdim başkalarından değil. Pekala kötü biri değilsin sen ama daha çok gençsin. Kızım da öğle. İyiyi kötüyü ayırt edemeyebilirsiniz. Bu yüzden belkide bu meseleleri biraz daha zaman geçtikten sonra konuşmalıyız.
  Doğrumu duymuştu. Bu.. bu adam nerden öğrenmiştiki. Onları o gün kimse görmemişti. Lanet olsun şimdi Belire hesap vermek zorundaydı.
  -efendim bir sorun yoktur inşallah. Lezalet!
  -Lezaleet! Ahh şu sanfığı al. Sen kampa git. Borcha ya haber ver. 5 kişilik küçük ama hızlı bir grup oluştursun.
  -niye efendim?
  -lezalet emirlerimi sorguluyorsun?
  -özür dilerim Lordum.
  Lezalet gidince Aromer soğukkanlı ve umursamaz bir tavır takınarak.
  -bakın efendim. Leydi Larina çok güzel bir bayan. Etkilenmemek elde değil. Ama biz sadece biraz muhabbet edip kısa bir dans ettik. Bu meseleyi bu kadar ileriye götüreceğinizi tahmin etmemiştim. Zaten o zamanlarda ben daha bir Noyan bile değildim. Ayrıca bir daha kendisiyle Hiçbir şekilde iletişim kurmadım. İnan aramışdaki ilişki ciddiye binecek olursa ilk sizin haberiniz olacaktır.
  Belir rahatlamış görünüyordu. Ama halen gergin olduğuda aşikardı.
  -pekala o hade. Unutma kızım üzülürse üzen kişi üzülecek fırsat bile bulamaz. Anlıyorsun değilmi.
  -ewt efendim anlıyorum.
  -o halde sana devriye görevinde kolay gelsin.


      Aromer çadıra vardığında 5 kişilik bir devriye grubu hazırdı. Borcha da atının üzerinde savaşa gider bir halde bekliyordu. Aromer gerçekten merak etmiş gibi gözükerek:
  -hayrola Borcha bir yere mi gidiyorsun.
  -devriyenin başında ben gitmiyormuyum efendim?
  -hayır.
  -peki kim gidecek?
  -ben.

                            ***************************

      ertesi gün sabahın ilk ışılarıyla birlikte Hanun köyünden aşağıya sallamışlardı. Yolları sıklıkla inişli bir rampa şeklindeydi. İki saate kadar bir nefrin kenarından su içmek için durdular. Hızlı ama az zırhlı koşu atları kara pek dayanıklı değillerdi. Terleri çabuk soğuduğu için atların üzerine yün kumaşlar örtülmüştü.
  Tamda o sırada bir ses duyuldu. Bir ıslık sesi gibiydi. Ve sol yanında su içen asker birden nehre düştü. Nehirde yüz üstü sürüklenirken sırtında bir ok vardı.
  -pusuuu. Herkes dağılsın etrafa. Kalkanlarınızı yukarda tut... o daha lafını bile bitirmeden bir ok yağmuru başladı. Zaten çokta uzun sürmedi. Şimdi. 4 kergitlide karın üzerinde cansız bir şekilde uzanıyordu. Aromer göğsünden 3 ok kalkanına ise 7 ok saplanmıştı. Ama zırhı kalın olduğundan halen dizlerinin üzerindeydi. Canı çok yanıyordu. Daha önce hiç yaralanmamıştı. Böyle bir his olduğunu bilmiyordu. Yaşadığı anın sanisesinde sanki göğsüne bir şey daha çarpmıştı. Sonra kendini suyun içinde buldu. Okun şiddetli çarpmasıyla sırtını dönük olduğu nehre düşmüş olmalıydı. Ciğerlerine buz gibi donmak üzere olan Aralık sertliğiinin soğuttuğu nehir suyu dolarken acısının azaldığını hissetti. Sonra farkettiki acısı azaldıkça yüzündeki tebessüm hissi artıyordu...
 
Uzun olunca güzel oluyor.Biraz sıkıcı olmuş sanki son paragrafları,bir bölümde aksiyona fazlaca yer ver daha iyi olur. :grin:
 
dediğim gibi biraz ara versem iyi olacak sadce 1-2 gün. daha sonra daha aksiyonlu bir şekilde geri dönebilrim :grin:
 
EVET ARKADAŞLAR ÇOOOOOK UZUN BİR ARADAN SONRA TEKRAR BURDAYIM. ARTIK HİKAYE LORD AROMERİN AĞZINDAN ANLATILACAK VE BİRAZ YÜZÜKLER EFENDİSİNE ÇEKMEYE BAŞLADIĞINI SÖYLEMELİYİM. AMA ZATEN DAHA EN BAŞINDAN FİKİRLERİM AYNEN BU ŞEKİLDEYDİ. NEYSE. HEE BU ARADA SANCAĞIDA YAPTIM RESMİ KOYACAĞIM GÜZEL OLDU YAA :grin:

                                        KIZIL AT.  4. BÖLÜM YAYINDA.    BÜYÜCÜ

    BÜYÜCÜ

  Ölüme hiç bu kadar yakın hissetmemiştim ruhumu. Karanlık ve gölgelerin içinde kayboluşumu. Ölmek istediğim anlar olmuştu. Ama hiçbiri çıldırdığım nedeniyle değildi. Başları herşey sakindi. Fakat zaman geçtikçe etrafım gibi düşlerimde kararmaya başladı. Sonra hiç beklemediğim bir anda biri fısıldadı kulağıma. “aromerrrrr. Ragossss.” kimdi bu bana adımı fısıldayan. Şeytan mı. Ölüm meleğimi. Nerdeydim ben. Niye bu kadar ıslak hissdiyordum. Etrafımda su bile yoktu. O fısıltıdan başka bir şey düşünemiyordum.
  Ben artık çıldırmış bir vaziyette ölümü beklerken bir beyazlık çıka geldi. Tüm o karanlığın ve gölgenin lanetinden sonra bir iyilik kıvılcımı. O beyazlık biraz olsun netleşmeye başlamıştı. Bir yüz çıkıyordu ortaya. Sanki yanları beyaz çarşaflarla kapatılmış bir yüz. Mavi gözler. Biraz daha netleştiğinde aslında o beyazlığın bir göz yanılması olduğunu fark ettim. O beyaz dediklerim aslında sarı saçlarmış. Sarı saçlar.
    “günaydın kızıl atın sahibi.” şimdi bu güzellik bana bakıyordu. 'Kızıl atın sahibi derken' demek istiyordum ama sanki ağzım mühürlenmişti de koonuşamıyordum. “sonunda kendine gelebildin. Al biraz su iç gerçi miden bulanacaktır ama iyi gelir.
  Yatağımda doğruldum. Suyu aldım. Ben suyu içerken oda konuşmasını sürdürüyordu. “benim ismim Ymira. Seninkide Aromer öyle değilmi. Neyse ben artık gideyim. Tüm olan biteni sana arkadaşların anlatacaklardır.” arkadaşlarımmı? Yani yoksa...
  Ymira nın dışarı çıkmasıyla Nizarın içeriye girmesi bir oldu. Yarasına nazaran çok çevik bir haraketle yatağın kenarına oturup “aman tanrım kardeşim. Bir daha uyanmıyacağını düşünmeye başlamıştık.” Başlamıştık? Zaten anlamıştım. Lezalet ve Artimennerin içeriye girmesiyle tüm dostlarımın burada olduğunu. Ama burası neresiydi. Kendimi hem yorgun hemde dinamik hissediyordum. Bu hisler belli aralıklarla geliyorlardı. Taze kızartılmış tavuk ve et kokuları geliyordu burnuma. Sonunda ağzımı açıp bir şeyler söyleyebildim. “ burası neresi.” biraz fısıldar gibi çıkmıştı sesim.
  Nizar bana kederli bir biçimde bakarak “ Shulusun Kuzeyinde kalan ormanlıktayız.” sonra biraz daha yaklaşarak “inan bana kardeşim son bir aydır çok şey değişti.”


          ************************************************
    “sende iki gün boyunca haber alamadık. Askerler huysuzlanmaya başlayınca Sancar onları Lezaletin kontrolüne verdi. Sancar da çok korkmuştu. Seni aramamız için bizi gönderdi. Yaralıları Nelag ta bırakmıştık. Neyse seni bulmamız çok ta uzun sürmedi. Bir gece Borcha yolumuzu kaybettiğimizi ve nereye gittiğimizi bilmediğini söyledi. Askerlere belli etmesekte korkuyorduk. Kendimiz için değil kardeşim. Senin için. Sabaha karşı önümüze bir ev çıktı. Eve yaklaşırken de bir kız. İşte biraz önce senin yanında ki kız. Ymira. Bize senin burada olduğunu söyledi. İnanmayacaksın dostum biliyorum ama o bir BÜYÜCÜ. Tam bir ay 8 gündür uyuyorsun. Sana, neler olduğunu sırası sırasına anlatacağım.
  Öncelikle Kalradyada ki tüm Hümdarlar diğer hepsine savaş ilan etti. Yani birlik tamamiyle bozuldu. Çoğu Lordlar Hükümdarların içine şeytanın girdiğini söylüyorlardı. Ama işin aslı öyle değildi. Yöneticilerin aklını zehirleyen aslında Onslowe du. Yani büyücünün anlattıklarına göre o bir gölge kralıymış...”
  “evet o bir gölge hükümdarı.” sarışın o büyüeyici saçlarıyla tekrar içerdeydi. Elindeki otları bir yere bırakıp yatağın ayak ucuna dikildi.
  Elimde olmadan bir soru sordum. “o bir gölge hükümdarı, pekala, öyleyse sen kimsin?” şimdi bana kuşkucu bakuşlarla bakıyordu.
    Sonra gözlerini diktiği gözlerimden ayırmadan konuşmasına devam etti. “ben bir büyücüyüm. Kalradyada eski zamanlar geri dönüyor. Kötülükle iyiliğin savaşı yeniden alevleniyor. Savaş kızışacak.” sonra gelip yatağa oturdu. Elimi tutarak “KIZIL BEYGİR in sahibi savaşı durdurabilecek tek kişi.”
    Bakışımı gözlerinden ayırmadan devam ettim. “ ben ne yapabilirimki. Ayrıca eski zamanlar geri dönüyor derken neyi kasttettin?”
  “bundan tam yüzyıl önce gölge Kralı Tanrının zindanlarından kaçtı. Amacı tüm boyutsal alemleri feth etmekti. Kendine bir insandan daha güçlü savaşçılar yaratmaya başladı. Bir attan daha güçlü atlar. Onlara Mort adını verdi. Mortlar tüm kalradyada yıkımlar yaptılar önlerine çıkan Hiçbir şey sağ kalmadı.
Sonra büyük annem Krallara Trojan Palamudu otundan ilaçlar yaparak içirdi. Kralların aklındaki zehir bir karın erimesi gibi aktı gitti. Daha sonra onunla savaştılar. Tüm kalradya birleşip direnince Gölge Kralın ordusu kaybetti. Son savaşta Kızıl Bir Khergit atı onu ön ayaklarıyla ezerek öldürdü. Daha doğrusu bizim boyutumuzdan uzaklaştırdı. Ama o intikam için döndü. Geçen sefer büyük annemin yaptığını şimdi ben yapıyorum. Bir tek Yaroglek kaldı. Eğer onun aklındaki zehride çıkarta bilirsek büyük bir avantaj sağlarız. Ayrıca hızlı olmalıyız. Nort topraklarında büyük bir yağmacı korsanların istilası devam ediyor. Nortlar onlarla uğraşırken sarranid Sultanı Hakim ve Khergit Hanı Asugan da Jameyyed kalesinde kurulan koloniyle uğraşıyorlar. Kazanmış gibiler ama Gölge Kralın aklına zeval ermez.
  Rodoklar ve Svadianlar Uxsal Kolonisine karşı mücadele veriyorlar. Rodoklar etkili ama çok kayıplı saldırılar düzenliyorlar. Son zamanlarda çarpışmalar iyici şiddetlendi. Bir süre daha süreceğine bahse girerim.
  İşte asıl meselemiz. Reyvadin büyük bir çarpışma yaşadı ve kaybedildi. Kralın tüm savaşmayın duyurusuna rağmen halktan milisler direndi. Ama kaybettiler. Kral olmayan ordusuyla birlikte Khudana çekildi. 2 gün önce Curaw da düştü. Ve civarındaki tüm kale ve köyler bir daha kullanılamayacak şekilde yakıldı yıkıldı. Şimdi ise ordu Khudana doğru ilerleyişte. Eğer Kral Reyvadinde yaptığı gibi direnmesse bu Vaegirlerin sonu olur.
  Eğer Vaegirlerin toprakları düşerse sıra nortlara gelir. Daha sonra Svadianlar yok edilir. Zaten çok kayıp vermiş olan Rodoklar direnemezler. Sonra Khergitler gider Kalradyadan. Ama iş Sarranidlere gelince biraz zorlanacaklar. Çünkü Mortlar sıcakta savaşamazlar. Zaten bu yüzden vaegir Taygasında hızlı ilerleyebiliyorlar. Şu anda Gölge Kral tüm mistik güçlerini kullanarak Jameyyed ve Uxsala kar yağdırıyor. Ama tüm Sardak Çölüne bu işlevi yapamaz. Neyse. Sabah olmadan yola çıkacağız Kızıl Beygirin Lordu. Hazırlıklar ona göre yapılsın.”
  Artık herşeyi anlayabiliyordum. Niye onca Sancak içinde elime onun çizili olduğu kağıt gelmişti. Benim kaderim çok önceden belirlenmişti. Ben; KIZIL ATIN LORDUYDUM.

                                  İŞTE ARKADAŞLAR BUDA SANCAK.   

                             
ckdwy.jpg
ckdwy.jpg
[/url][/img]
 
Aromer!
İlk önce Ymira'yı kullanarak tam on puanla yarışmayı kazandın, ödül olarak sana bir öpücük! Gel evime al :lol: :lol: :grin: :grin:
Şaka maka bir yana (bu espriyi de unutabilirsin) öykü güzel ama düzen diye bir şey yapmamışsın ya. Okurken aynı satırı en az üç kez okudum. Ama fena değilsin. İleri ki zamanlarda değil ben Alhedras bile tutamaz seni. Devam et bu tempoyla...
 
Mohulland said:
Aromer said:
dediğim gibi biraz ara versem iyi olacak sadce 1-2 gün. daha sonra daha aksiyonlu bir şekilde geri dönebilrim :grin:
İyi Olur :grin:
 

Ahahah. 1-2 gün dedim. 1 hafta oldu. az fazla kaçırdım galiba. heh işte bu arada. malumunuz okullar açılıyor. bu tip aralar bazen olacak. :grin: ayrıca burdan yetkililere sesleniyorum. yarışmaya dahil edilmemişim. maksat kazanıp kazanmamak değil. maksat reklam olsun.  :mrgreen: :mrgreen:
 
Onatcan3 said:
Aromer!
İlk önce Ymira'yı kullanarak tam on puanla yarışmayı kazandın, ödül olarak sana bir öpücük! Gel evime al :lol: :lol: :grin: :grin:
Şaka maka bir yana (bu espriyi de unutabilirsin) öykü güzel ama düzen diye bir şey yapmamışsın ya. Okurken aynı satırı en az üç kez okudum. Ama fena değilsin. İleri ki zamanlarda değil ben Alhedras bile tutamaz seni. Devam et bu tempoyla...

SAğolasın kardeşim. ya önceleri karışmasın diye ara bırakıyordum. ama üsttede yazdığı gibi kötü eleştiri aldım. bende araları bırakmama kararı aldım.  :mrgreen: :mrgreen: :mrgreen: :mrgreen: :mrgreen: senin başka bir önerin varsa söyle lütfen. ayrıca Alhedrası ve Seni geçebileceğimi sanmıyorum. sende gerçekten güzel yazıyorsun. Alhedras ta benim ustam diyebiliirm. yazmaya başlamamdaki en büyük etken o. (o bilmesede)  :mrgreen: :mrgreen: :mrgreen:
 
Back
Top Bottom