odibey
Banned
Evet arkadaşlar bu konuyu açtım çünkü uzun zamandır planladığım bir projeyi hayata gerçirmeye karar verdim eğer forumda beğenilirse bi kitap eviyle anlaşacağım forumda bulunan bir problemden dolayı küme düşen ikinci bölümü daha ilerdeki saatlerde tekrar yayınlayacağım
bu arada bilmeyenler için bölüm ikinin özeti Teogorn ve iki arkadaşı izleri sürmeye başlar yolda bir kampa rastlarlar bu kamp harabeye dönmüştür ve ilerlediklerinde babasının eski arkadaşı Beşlik ile karşılaşırlar Harabe Tapınağa giderler orası saldırıya uğrayınca kaçarlar şimdi üçüncü bölüm
bu arada bilmeyenler için bölüm ikinin özeti Teogorn ve iki arkadaşı izleri sürmeye başlar yolda bir kampa rastlarlar bu kamp harabeye dönmüştür ve ilerlediklerinde babasının eski arkadaşı Beşlik ile karşılaşırlar Harabe Tapınağa giderler orası saldırıya uğrayınca kaçarlar şimdi üçüncü bölüm
Karanlıktaki Kılıçlar (Bölüm 1)
4 atlı inanılmaz bir hızla uzakta görünen alevlere doğru ilerliyordu ve karanlık çökmek üzereydi. İnsanların acı dolu sesleri ta o tepeden duyuluyordu. Teogorn -Teogorn genç ama yaşına göre olgun bir gençti siyah uzun saçları ve iyi görünümlü bir sakalı vardı- atının üzerinde kardeşine bakarak 'Dua ette babam herkesi silahlandırmış olsun yoksa dağınık bir halkı savunmamız gerekir' dedi. Arkadaşı Felow -Felow normale göre uzun bir gençti saçları bire vurulmuş gibi ve sarıydı- 'Merak etme Efendi Odibey -Efendi Odibey güçlü bir adamdı en büyük savaşlara katılmıştı ve galip çıkıştı oğlu gibi saçları uzundu neredeyse onun yaşlanmış hali gibiydi yüzündeki sağ güzünün üstünden başlayan dudağının hemen altında biten bir yara izine sahipti- biz gidene kadar köyü kurtarmış olur' dedi.
10-15 dk sonra köyün girişinde
Teogorn hala ilerleyen atının üzerinde çok iyi kullanabildiği yayını çıkardı hala kasabanın ortasındaki kaleye gitmeye çalışan adamları avlamaya başladı. Meydana ve kale kapısının önüne geldiğinde atından iki haydut'un üzerine atladı ve aynı anda ikisinide öldürdü yıkılmış kale kapısından geçip surları tırmanmaya başladı önündeki tüm düşmanları keserken neredeyse köydeki herkesi görmüştü ama babası hala ortalıkta yoktu bu onu korkutuyor ve sinirlendiriyordu kalenin içine girdiğinde arkadaşları Felow, Kosor -Kosor abisi Felow'a benziyordu saçları daha uzundu ve abisinde daha yeni çıkıyor olmasına karşın uzun bir sakalı vardı uçları kızıla çalıyordu bunun sebebi kestiği adamların kanlarının sakalına yapışıyor olmasıydı- ve kardeşi Teogoren -Teogoren'de abisine benziyordu daha sakalları yeni çıkmaktaydı ve saçları abisininki kadar uzun değildi- de içeri giriyordu. Yukarıdan gelen kapı kırılma sesine doğru ilerlediler. Kapının önündeki haydut kalabalığı bir anda onlara dönüp onlara saldırmaya başladı bir iki dakika sonra kapıdan içeri girmeyi başarmışlardı orada köyün muhtarı Hewy i gördüler -Hewy yaşlı beyaz saçlı bir elf gibi yaşlılığını belirtmeyen gençlere her konuda taş çıkaran bir adamdı- iyi görünüyordu. Teogoren ona babasının nerede olduğunu sordu. Hewy 'o mu bir saat falan önce kaçan düşman lordunu takip etmek üzere korumalarıyla yola çıktı' dedi. Teogorn arkasına bile bakmadan aşağıya indi arkadaşları da onu takip etti. Atına atlayıp yola koyulacakken birden nerede olduğunu hatırladı ve kardeşine dönerek 'köyü içindeki halkı ve ailemize ait tüm mülkü sana emanet ediyorum Teogoren sana güveniyorum biz dönene kadar köyü kurtar ve bir ordu kur bu izlere bakılırsa kaladraya gidiyorlar ve oraya 4 kişi giremeyiz bu ailemize yakışmaz' dedi ve iki arkadaşıyla at sürmeye başladı. Teogoren fark ettirmese de üzlmüştü ama guruluydu abisi artık ona güveniyordu.
4 atlı inanılmaz bir hızla uzakta görünen alevlere doğru ilerliyordu ve karanlık çökmek üzereydi. İnsanların acı dolu sesleri ta o tepeden duyuluyordu. Teogorn -Teogorn genç ama yaşına göre olgun bir gençti siyah uzun saçları ve iyi görünümlü bir sakalı vardı- atının üzerinde kardeşine bakarak 'Dua ette babam herkesi silahlandırmış olsun yoksa dağınık bir halkı savunmamız gerekir' dedi. Arkadaşı Felow -Felow normale göre uzun bir gençti saçları bire vurulmuş gibi ve sarıydı- 'Merak etme Efendi Odibey -Efendi Odibey güçlü bir adamdı en büyük savaşlara katılmıştı ve galip çıkıştı oğlu gibi saçları uzundu neredeyse onun yaşlanmış hali gibiydi yüzündeki sağ güzünün üstünden başlayan dudağının hemen altında biten bir yara izine sahipti- biz gidene kadar köyü kurtarmış olur' dedi.
10-15 dk sonra köyün girişinde
Teogorn hala ilerleyen atının üzerinde çok iyi kullanabildiği yayını çıkardı hala kasabanın ortasındaki kaleye gitmeye çalışan adamları avlamaya başladı. Meydana ve kale kapısının önüne geldiğinde atından iki haydut'un üzerine atladı ve aynı anda ikisinide öldürdü yıkılmış kale kapısından geçip surları tırmanmaya başladı önündeki tüm düşmanları keserken neredeyse köydeki herkesi görmüştü ama babası hala ortalıkta yoktu bu onu korkutuyor ve sinirlendiriyordu kalenin içine girdiğinde arkadaşları Felow, Kosor -Kosor abisi Felow'a benziyordu saçları daha uzundu ve abisinde daha yeni çıkıyor olmasına karşın uzun bir sakalı vardı uçları kızıla çalıyordu bunun sebebi kestiği adamların kanlarının sakalına yapışıyor olmasıydı- ve kardeşi Teogoren -Teogoren'de abisine benziyordu daha sakalları yeni çıkmaktaydı ve saçları abisininki kadar uzun değildi- de içeri giriyordu. Yukarıdan gelen kapı kırılma sesine doğru ilerlediler. Kapının önündeki haydut kalabalığı bir anda onlara dönüp onlara saldırmaya başladı bir iki dakika sonra kapıdan içeri girmeyi başarmışlardı orada köyün muhtarı Hewy i gördüler -Hewy yaşlı beyaz saçlı bir elf gibi yaşlılığını belirtmeyen gençlere her konuda taş çıkaran bir adamdı- iyi görünüyordu. Teogoren ona babasının nerede olduğunu sordu. Hewy 'o mu bir saat falan önce kaçan düşman lordunu takip etmek üzere korumalarıyla yola çıktı' dedi. Teogorn arkasına bile bakmadan aşağıya indi arkadaşları da onu takip etti. Atına atlayıp yola koyulacakken birden nerede olduğunu hatırladı ve kardeşine dönerek 'köyü içindeki halkı ve ailemize ait tüm mülkü sana emanet ediyorum Teogoren sana güveniyorum biz dönene kadar köyü kurtar ve bir ordu kur bu izlere bakılırsa kaladraya gidiyorlar ve oraya 4 kişi giremeyiz bu ailemize yakışmaz' dedi ve iki arkadaşıyla at sürmeye başladı. Teogoren fark ettirmese de üzlmüştü ama guruluydu abisi artık ona güveniyordu.
Bir Yiğidin Gözyaşları (Bölüm 3)
Güneş daha yeni doğmaktaydı 10 15 dk önce başlayan yağmur iyice bastırmaya başlamıştı arkasında Bıraktığı beşliği düşündü inşallah iyidir diye içinden geçirdi. Artık vadinin sonuna varmışlardı ileride aşağıya inen bir yokuş gözüküyordu ne kadar yakın diye düşünseler de Teogorn daha önce Kaladraya geldiği için ne kadar uzak bir yer olduğunu biliyordu atını yokuşa biraz daha kala sağa sürdü ve uçurum kenarına gitmeye başladı. Kosor 'Yokuşu kaçırdık' dedi. Teogorn 'Tüm resmi görmeliyiz buradan çok uzakları bile görebiliriz' dedi. Uçurumun kenarına geldiklerinde Teogorn şoka girdi burası bildiği Kergit Hanlığı değildi. Onun aklında yeşil bozkırlar birer mimari harikası olan şehirler
vardı en son bu noktadan baktığında karşısında bir Cennet vardı ama bu şu anada Cehennemden farksızdı yeşil bozkırların yerini cesetten kandan ve ateşlerden siyaha dönmüş topraklar ,mimarı harikası şehirlerin yerini harabe taş parçaları almıştı. Teogorn bu manzarayı incelerken Felow bir şey fark etti 'Bakın bir savaş kalıntısına benziyor' dedi. Kardeşi Kosor 'Bu kalıntı bir aylık bile olabilir' dedi. Teogorn Hayır bakın kuşlara bakın o yöne gidiyorlar daha orasını temizlememişler' dedi. Atlarını tekrar sürmeye başladılar. Yokuşun aşasına indiklerinde gerçekten de yeni olduğunu anladılar. Enkaza vardıklarında ortada yatan yaralıların hepsini tanıdılar. Teogorn hemen babasının yanına koştu babası hala hayattaydı ama fazla vakti kalmadığı belliydi artık bir şeylerin açığa vurulma vakti gelmişti efendi Odibey ilk sözü aldı 'Olum dur ve beni dinle. Ben aslında gizli bir kurulun toplantısına gitmekteydim. Saldırıya başladıklarında bir elçiyle görüşmekteydim bu askerler başkaları nada uğramışlar ve pek çoğuda karşı koyamamış yeni bir kurul toplanmalı bunu al (kılıcını uzatır) bu senin idare hakkını temsil eder Tulga şehrine git bu tüm Kergit Hanlığının tek umudu bu toplantı ha bu arada benim için artık çok geç hala durumu iyi olanları al atlarımız şu çalılığın arkasında' dedi bu sözler sırasında Teogornun gözlerinden daha önce hiç düşmemiş yaşlar düşmeye başladı sadece 'Tamam baba' demekten başka bir şey diyemedi. Bu sırada Teogornun sırtındaki kalkana bir ok çarptı. Teogorn hemen ayağa kalktı kılıcın çekti. Bir anda üzerilerine 20 ye yakın adam çullandı şimdi işleri dahada zordu yerde yatan yaralıları ve kendilerini korumalıydılar. Şimdi Teogorn daha olgun daha bir güçlü daha bir çevik savaşıyordu tam son adamı Teogorn öldürmüşken atlılar üzerlerine doğru gelmeye başladı. Bu üç genç atlılarla yaralıların arasına geçtiler. Atlılar ile aralarında 10 metre kala Kergitlerin sayıları az kalmış olan yürekli süvarileri çıkageldi atlılar kaçtı. Teogorn bu atlıların başındakini tanımıştı bu en son çocukken gördüğü Golion'du -Golion yıllardır savaşın içindeydi babası öldüğünden beri ordusunu yönetiyordu baya yapılı birisiydi en fazla 4 vurulmuş gibi duran saçları ve gözünün birisinin kan kırmızısı olmasıyla ünlüydü- birbirlerine baktılar ve bir konuşma başladı 'yanımızda yaralılar var onları tedavi ettirmeli ve tulgaya gitmeliyiz Golion' 'benim şehirlere yaklaşmam yasak ama bu yakınlardaki Dugan köyü bana aittir bilirsin oraya gidebiliriz' 'Ne oldu ki şehirlere giremiyorsunuz' 'Hiç sorma Babam Sebula Noyanın dediği gibi Sancar han düşman için çalışıyor bunu söylediğimde ben ve bana destek verenler meclisten atıldık ve şehirlere girmemiz yasaklandı' 'Artık benimle birliktesin Tulgaya girmek için gerekirse fethedeceğiz' dedi ve yaralıları toplamaya başlarken yağmur durdu ve güneş açmaya başladı
Güneş daha yeni doğmaktaydı 10 15 dk önce başlayan yağmur iyice bastırmaya başlamıştı arkasında Bıraktığı beşliği düşündü inşallah iyidir diye içinden geçirdi. Artık vadinin sonuna varmışlardı ileride aşağıya inen bir yokuş gözüküyordu ne kadar yakın diye düşünseler de Teogorn daha önce Kaladraya geldiği için ne kadar uzak bir yer olduğunu biliyordu atını yokuşa biraz daha kala sağa sürdü ve uçurum kenarına gitmeye başladı. Kosor 'Yokuşu kaçırdık' dedi. Teogorn 'Tüm resmi görmeliyiz buradan çok uzakları bile görebiliriz' dedi. Uçurumun kenarına geldiklerinde Teogorn şoka girdi burası bildiği Kergit Hanlığı değildi. Onun aklında yeşil bozkırlar birer mimari harikası olan şehirler
vardı en son bu noktadan baktığında karşısında bir Cennet vardı ama bu şu anada Cehennemden farksızdı yeşil bozkırların yerini cesetten kandan ve ateşlerden siyaha dönmüş topraklar ,mimarı harikası şehirlerin yerini harabe taş parçaları almıştı. Teogorn bu manzarayı incelerken Felow bir şey fark etti 'Bakın bir savaş kalıntısına benziyor' dedi. Kardeşi Kosor 'Bu kalıntı bir aylık bile olabilir' dedi. Teogorn Hayır bakın kuşlara bakın o yöne gidiyorlar daha orasını temizlememişler' dedi. Atlarını tekrar sürmeye başladılar. Yokuşun aşasına indiklerinde gerçekten de yeni olduğunu anladılar. Enkaza vardıklarında ortada yatan yaralıların hepsini tanıdılar. Teogorn hemen babasının yanına koştu babası hala hayattaydı ama fazla vakti kalmadığı belliydi artık bir şeylerin açığa vurulma vakti gelmişti efendi Odibey ilk sözü aldı 'Olum dur ve beni dinle. Ben aslında gizli bir kurulun toplantısına gitmekteydim. Saldırıya başladıklarında bir elçiyle görüşmekteydim bu askerler başkaları nada uğramışlar ve pek çoğuda karşı koyamamış yeni bir kurul toplanmalı bunu al (kılıcını uzatır) bu senin idare hakkını temsil eder Tulga şehrine git bu tüm Kergit Hanlığının tek umudu bu toplantı ha bu arada benim için artık çok geç hala durumu iyi olanları al atlarımız şu çalılığın arkasında' dedi bu sözler sırasında Teogornun gözlerinden daha önce hiç düşmemiş yaşlar düşmeye başladı sadece 'Tamam baba' demekten başka bir şey diyemedi. Bu sırada Teogornun sırtındaki kalkana bir ok çarptı. Teogorn hemen ayağa kalktı kılıcın çekti. Bir anda üzerilerine 20 ye yakın adam çullandı şimdi işleri dahada zordu yerde yatan yaralıları ve kendilerini korumalıydılar. Şimdi Teogorn daha olgun daha bir güçlü daha bir çevik savaşıyordu tam son adamı Teogorn öldürmüşken atlılar üzerlerine doğru gelmeye başladı. Bu üç genç atlılarla yaralıların arasına geçtiler. Atlılar ile aralarında 10 metre kala Kergitlerin sayıları az kalmış olan yürekli süvarileri çıkageldi atlılar kaçtı. Teogorn bu atlıların başındakini tanımıştı bu en son çocukken gördüğü Golion'du -Golion yıllardır savaşın içindeydi babası öldüğünden beri ordusunu yönetiyordu baya yapılı birisiydi en fazla 4 vurulmuş gibi duran saçları ve gözünün birisinin kan kırmızısı olmasıyla ünlüydü- birbirlerine baktılar ve bir konuşma başladı 'yanımızda yaralılar var onları tedavi ettirmeli ve tulgaya gitmeliyiz Golion' 'benim şehirlere yaklaşmam yasak ama bu yakınlardaki Dugan köyü bana aittir bilirsin oraya gidebiliriz' 'Ne oldu ki şehirlere giremiyorsunuz' 'Hiç sorma Babam Sebula Noyanın dediği gibi Sancar han düşman için çalışıyor bunu söylediğimde ben ve bana destek verenler meclisten atıldık ve şehirlere girmemiz yasaklandı' 'Artık benimle birliktesin Tulgaya girmek için gerekirse fethedeceğiz' dedi ve yaralıları toplamaya başlarken yağmur durdu ve güneş açmaya başladı