Öncelikle merhabalar
Ben biraz korkarak ilk kılı kırk yardığım hikayeyi yazıyorum. Her türlü eleştiriye açığız ama yıkıcı eleştiri yerine, yanlışlarımı düzeltme konusundaki yardımlar daha iyi olur.
Lütfen Ankette Oy Kullanın!
ISSIZ KRALLIK(Tüm hakları saklıdır )
Altın Oscar'lı hikaye
Altın Oscar resimleri şimdilik paylaşıma açıktır.
edit: hikayenin adı değişmiştir.
Ben biraz korkarak ilk kılı kırk yardığım hikayeyi yazıyorum. Her türlü eleştiriye açığız ama yıkıcı eleştiri yerine, yanlışlarımı düzeltme konusundaki yardımlar daha iyi olur.
Lütfen Ankette Oy Kullanın!
ISSIZ KRALLIK(Tüm hakları saklıdır )
Altın Oscar'lı hikaye
“Lanet olasıca kundaklı yay oku zırhımı deldi! Ölebilirdim Alec!”
“Tamam, anlıyorum ama bunun için zırh ustasını astırmana gerek yok. Ok etine bile değmemiş ki.”
“O zırhçı görevini yapamıyorsa onu neden yaşatalım ki! Dünyadan bir beceriksiz daha gitmiş olur!”
“Abartma Roger. O krallığın en iyi zırhçısı. Ayrıca sevinmelisin, Mallowdell kalesi stratejik öneme sahip ve artık Silverfield topraklarında. Kral şerefine kutlama yapacak.”
“Krallar, lordlar ve dalkavukları. Hepsi bir avuç beceriksiz. Şu ana kadar kral olan herkes bin kişilik orduyla on kişilik kaleye saldırsa bile en arkada bekliyor. Benim hazmedemediğim şey bu.”
“Ya, evet. Sen önden gidince neler olduğunu gördük.”
Rahip Victor gelir.
“Şimdi nasılsın Roger?”
“İyiyim peder.”
Alec Roger’a “Hala yaşadığın için Tanrı’ya dua etmelisin dostum. Dua etmek işe yarıyor.”
“En son ne zaman günah çıkarttığımı biliyor musun? Tam 15 yıl önce.”
“Hey! Ben de senin neden bu kadar kilo aldığını soracaktım.”
“Kapa çeneni Alec.”
“Tamam gittim. Hadi peder sen de ayin için hazırlanacaksın herhalde.”
“İyi dinlenmeler Roger.”
“Teşekkürler peder.”
Sonunda yine hastane odasında yalnızdı. Oda geniş, iyi dekore edilmişti, hasta yatağının hemen yanında bebek İsa ile melek bibloları vardı, İncil hemen yatağın yanı başındaydı. İncil’in ilk 20 sayfasını okuduktan sonra bir daha okumaya vakit bulamamıştı. Zaten o kadar dindar biri değildi. Sadece Tanrı’nın varlığına, birliğine, peygamberlere ve diğer dini varlıklara inanırdı. Ayinleri bilmezdi hatta Pazar ayinlerinde etraftakileri taklit ederdi. İlk günah çıkarma günü kahvaltısını pederin yüzüne kusmuştu. Daha sonra o pederi bir daha hiç o kilisede görememişti. 17 yaşındayken günah çıkarması sırasında peder kalp krizi geçirip ölünce bir daha günah çıkarmaya gitmemişti.
“Kesinlikle cehenneme gideceğim.” diye düşündü. Aslında herkes onu iyi bilirdi. Herkese yardım eder, halkından fazla vergi almaz, güvenliği çok iyi sağlardı. Her istediğine de sahipti. Ama bir mutsuzluk onun içindeki küçücük bir parçadan başlayıp yavaş yavaş tüm bedenini kemirmeye başlamıştı.
Mallowdell, hayallerin kalesi. Babası 15 yıl önce bu kaleyi Silverfield’a katmak için uğraşırken yenildi ve öldü. O zamandan beri politikada söz sahibi olup Antakya Prensliğini, Kudüs Krallığını Silverfield’a yardım etmeleri için ikna etti. Peki değdi mi? Hayallerin kalesini 10 günlük bir kuşatma sonucu aldılar fakat ne oldu ki? Sadece binlerce insanın Papa denen adamın hırsı yüzünden ölmesine bir adım daha yaklaştılar. Lanet olsun! Bu papa laftan anlamaz mıydı? 5 kere sefer oldu ama sonuç olmayınca hırsından bütün Katolikleri haçlı seferi denen saçma sapan bir şey için kandırdı. Hah! Sözde bu sefere katılanlar cennete gidecekmiş. Buna 5 yaşındaki çocuk bile inanmaz. İnsanlar ölecekti, hem de bir hiç için. Papa ve orduları kutsal toprakları ele geçirecek olsaydı şimdiye topraklar onların olurdu sanıyorlar. Müslümanları fazla hafife alıyorlar. İşte bu yüzden bu lanet düzenin bir parçası olmak istemiyorum. Kendini yenilmez zannedenler için çalışmak istemiyorum diye düşündü Roger Fiennes.
Roger Fiennes, 33 yaşına 16 gün sonra girecekti. 12 yaşından beri doğum gününü kutlamıyordu. Bunun gereksiz olduğunu düşünüyordu. Kutlanan her doğum gününün, aslında ölüme bir adım daha yaklaşmak olduğunu düşünüyordu. Nasıl öleceğini merak ediyordu. Seçeneği olsa kalbine bir kılıç saplanarak ölmeyi tercih ederdi çünkü ok saplanması onun için zayıflık demekti. Ne de olsa okçuları savaşta kılıç dövüştürmekten korkan kişiler olarak düşünüyordu. Ayrıca kitap okumaya bayılırdı ama kilise kitapların çoğunu yasakladığı için gizlice okurdu.
Kilisenin bu durumu keşfederse kendisini yakacaklarını bilmesine rağmen bundan korkmuyordu. Aksine bilgi için ölmeyi vatanı için ölmeye eşdeğer kabul ediyordu.
Tüm bunlar kafasından on dakikada geçerken dışarıdaki kutlamaların seslerini duydu. Evet, dünyadaki en iyi yalancılar kutlama yapıyorlardı, Avrupa’lı krallar. Müslümanları pek bilmezdi. Sadece dinlerinin onlara her insana iyi davranmalarını, herkese yardım etmelerini emrettiğini bilirdi. Avrupa’da böyle bir emrin uygulanması çok zor hatta imkansıza yakındı. Çünkü Avrupalılar para, güç ve iktidar için kendilerini bile asardı. Bir altın için çocuğunu pazarlayan insanlar bile görmüştü. Aslında bu Avrupalı insanların hatası değil daha çok yöneticilerin rahat davranmaları yüzünden ve halkı düşünmemelerinden dolayı idi. Krallar ve lordlar için sadece vergi önemliydi. Para keseleri dolu olunca kimse umurlarında değildi fakat keseleri boş olduğunda halka eziyet ederlerdi.
“Hala hasta numarasına devam edecek misin yoksa ziyafete gelecek misin Roger?”
“Travma geçirdim, bu numara değil Alec!”
“Üzgünüm Roger, hemşireler bu odaya bakmıyorlar!”
Roger birden yataktan fırlayıp Alec’i kovalamaya başladı. “Gel buraya Alec! Seni yakaladığımda tüm uzuvların işe yaramaz olacak!”
“Hey Roger! Hala günah çıkartmadığın belli. Çok yavaş koşuyorsun.”
Koca bir koridoru üstündeki delik zırhla geçen Roger Alec’i yakalayacağı sırada Alec ziyafet odasına girdi.
“Bir kez daha beni atlattın Alec. Ama sana söz veriyorum bir dahaki sefere suratının şeklini değiştireceğim.”
Kral Ivan, Roger’ı odada görünce onu yanına çağırdı.
“Tebrikler Roger. Sana güvenebileceğimizi bir kere daha kanıtladın. Papa seninle gurur duyuyor. Doğudaki topraklarımızı genişletmek için bir sefer ilan etti. Ben de seni Silverfield ordusunun temsilci komutanı olarak atadım.”
“Şuna kısaca ben korktum desene” diye düşündü Roger.
“Teşekkürler Kralım, beni onurlandırıyorsunuz fakat üzgünüm kabul edemem.” Bir anda salondaki herkes sustu. Herkesin yüz ifadesi şaşkınlıklarını belli ediyordu.
“Roger! Sana bir arkadaş gibi söylemeye çalıştım ama kimse benim emirlerime karşı gelemez. “
“Kralım yanlış anla – “
“Sus! Sana emrediyorum komutan. Mareşalim olarak sen Silverfield’i sen temsil edeceksin.”
“Emredersiniz Kralım!” dedi Roger isteksizce. Daha sonra şaşkın bakışların arasından geçerek odasına gitti.
“Hey Roger! Canını fazla sıkma. İstersen savaştan kaçabilirsin ama o zaman idam edilirsin.”
“Kapa çeneni Alec!”
“Hey sadece yardım etmeye çalışıyordum.”
“Ben kimseden yardım istemedim!” diye bağırdı Roger.
“Hey dostum. Bu seferler sırasında çok kişi kaçar. Kaçanları toplama bahanesiyle sen de geri dönersin.”
“Hayır Alec. Atını hazırla. Yarın Rodos adasını Silverfield’a katacağız.”
“Peki, kaç askerimiz var acaba mareşal bey?”
“Yaklaşık 1200 atlı, 750 piyade, 800 okçu, 250 adet özel birlik askeri var.”
“Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Neden bilmiyorum.”
“Tamam, anlıyorum ama bunun için zırh ustasını astırmana gerek yok. Ok etine bile değmemiş ki.”
“O zırhçı görevini yapamıyorsa onu neden yaşatalım ki! Dünyadan bir beceriksiz daha gitmiş olur!”
“Abartma Roger. O krallığın en iyi zırhçısı. Ayrıca sevinmelisin, Mallowdell kalesi stratejik öneme sahip ve artık Silverfield topraklarında. Kral şerefine kutlama yapacak.”
“Krallar, lordlar ve dalkavukları. Hepsi bir avuç beceriksiz. Şu ana kadar kral olan herkes bin kişilik orduyla on kişilik kaleye saldırsa bile en arkada bekliyor. Benim hazmedemediğim şey bu.”
“Ya, evet. Sen önden gidince neler olduğunu gördük.”
Rahip Victor gelir.
“Şimdi nasılsın Roger?”
“İyiyim peder.”
Alec Roger’a “Hala yaşadığın için Tanrı’ya dua etmelisin dostum. Dua etmek işe yarıyor.”
“En son ne zaman günah çıkarttığımı biliyor musun? Tam 15 yıl önce.”
“Hey! Ben de senin neden bu kadar kilo aldığını soracaktım.”
“Kapa çeneni Alec.”
“Tamam gittim. Hadi peder sen de ayin için hazırlanacaksın herhalde.”
“İyi dinlenmeler Roger.”
“Teşekkürler peder.”
Sonunda yine hastane odasında yalnızdı. Oda geniş, iyi dekore edilmişti, hasta yatağının hemen yanında bebek İsa ile melek bibloları vardı, İncil hemen yatağın yanı başındaydı. İncil’in ilk 20 sayfasını okuduktan sonra bir daha okumaya vakit bulamamıştı. Zaten o kadar dindar biri değildi. Sadece Tanrı’nın varlığına, birliğine, peygamberlere ve diğer dini varlıklara inanırdı. Ayinleri bilmezdi hatta Pazar ayinlerinde etraftakileri taklit ederdi. İlk günah çıkarma günü kahvaltısını pederin yüzüne kusmuştu. Daha sonra o pederi bir daha hiç o kilisede görememişti. 17 yaşındayken günah çıkarması sırasında peder kalp krizi geçirip ölünce bir daha günah çıkarmaya gitmemişti.
“Kesinlikle cehenneme gideceğim.” diye düşündü. Aslında herkes onu iyi bilirdi. Herkese yardım eder, halkından fazla vergi almaz, güvenliği çok iyi sağlardı. Her istediğine de sahipti. Ama bir mutsuzluk onun içindeki küçücük bir parçadan başlayıp yavaş yavaş tüm bedenini kemirmeye başlamıştı.
Mallowdell, hayallerin kalesi. Babası 15 yıl önce bu kaleyi Silverfield’a katmak için uğraşırken yenildi ve öldü. O zamandan beri politikada söz sahibi olup Antakya Prensliğini, Kudüs Krallığını Silverfield’a yardım etmeleri için ikna etti. Peki değdi mi? Hayallerin kalesini 10 günlük bir kuşatma sonucu aldılar fakat ne oldu ki? Sadece binlerce insanın Papa denen adamın hırsı yüzünden ölmesine bir adım daha yaklaştılar. Lanet olsun! Bu papa laftan anlamaz mıydı? 5 kere sefer oldu ama sonuç olmayınca hırsından bütün Katolikleri haçlı seferi denen saçma sapan bir şey için kandırdı. Hah! Sözde bu sefere katılanlar cennete gidecekmiş. Buna 5 yaşındaki çocuk bile inanmaz. İnsanlar ölecekti, hem de bir hiç için. Papa ve orduları kutsal toprakları ele geçirecek olsaydı şimdiye topraklar onların olurdu sanıyorlar. Müslümanları fazla hafife alıyorlar. İşte bu yüzden bu lanet düzenin bir parçası olmak istemiyorum. Kendini yenilmez zannedenler için çalışmak istemiyorum diye düşündü Roger Fiennes.
Roger Fiennes, 33 yaşına 16 gün sonra girecekti. 12 yaşından beri doğum gününü kutlamıyordu. Bunun gereksiz olduğunu düşünüyordu. Kutlanan her doğum gününün, aslında ölüme bir adım daha yaklaşmak olduğunu düşünüyordu. Nasıl öleceğini merak ediyordu. Seçeneği olsa kalbine bir kılıç saplanarak ölmeyi tercih ederdi çünkü ok saplanması onun için zayıflık demekti. Ne de olsa okçuları savaşta kılıç dövüştürmekten korkan kişiler olarak düşünüyordu. Ayrıca kitap okumaya bayılırdı ama kilise kitapların çoğunu yasakladığı için gizlice okurdu.
Kilisenin bu durumu keşfederse kendisini yakacaklarını bilmesine rağmen bundan korkmuyordu. Aksine bilgi için ölmeyi vatanı için ölmeye eşdeğer kabul ediyordu.
Tüm bunlar kafasından on dakikada geçerken dışarıdaki kutlamaların seslerini duydu. Evet, dünyadaki en iyi yalancılar kutlama yapıyorlardı, Avrupa’lı krallar. Müslümanları pek bilmezdi. Sadece dinlerinin onlara her insana iyi davranmalarını, herkese yardım etmelerini emrettiğini bilirdi. Avrupa’da böyle bir emrin uygulanması çok zor hatta imkansıza yakındı. Çünkü Avrupalılar para, güç ve iktidar için kendilerini bile asardı. Bir altın için çocuğunu pazarlayan insanlar bile görmüştü. Aslında bu Avrupalı insanların hatası değil daha çok yöneticilerin rahat davranmaları yüzünden ve halkı düşünmemelerinden dolayı idi. Krallar ve lordlar için sadece vergi önemliydi. Para keseleri dolu olunca kimse umurlarında değildi fakat keseleri boş olduğunda halka eziyet ederlerdi.
“Hala hasta numarasına devam edecek misin yoksa ziyafete gelecek misin Roger?”
“Travma geçirdim, bu numara değil Alec!”
“Üzgünüm Roger, hemşireler bu odaya bakmıyorlar!”
Roger birden yataktan fırlayıp Alec’i kovalamaya başladı. “Gel buraya Alec! Seni yakaladığımda tüm uzuvların işe yaramaz olacak!”
“Hey Roger! Hala günah çıkartmadığın belli. Çok yavaş koşuyorsun.”
Koca bir koridoru üstündeki delik zırhla geçen Roger Alec’i yakalayacağı sırada Alec ziyafet odasına girdi.
“Bir kez daha beni atlattın Alec. Ama sana söz veriyorum bir dahaki sefere suratının şeklini değiştireceğim.”
Kral Ivan, Roger’ı odada görünce onu yanına çağırdı.
“Tebrikler Roger. Sana güvenebileceğimizi bir kere daha kanıtladın. Papa seninle gurur duyuyor. Doğudaki topraklarımızı genişletmek için bir sefer ilan etti. Ben de seni Silverfield ordusunun temsilci komutanı olarak atadım.”
“Şuna kısaca ben korktum desene” diye düşündü Roger.
“Teşekkürler Kralım, beni onurlandırıyorsunuz fakat üzgünüm kabul edemem.” Bir anda salondaki herkes sustu. Herkesin yüz ifadesi şaşkınlıklarını belli ediyordu.
“Roger! Sana bir arkadaş gibi söylemeye çalıştım ama kimse benim emirlerime karşı gelemez. “
“Kralım yanlış anla – “
“Sus! Sana emrediyorum komutan. Mareşalim olarak sen Silverfield’i sen temsil edeceksin.”
“Emredersiniz Kralım!” dedi Roger isteksizce. Daha sonra şaşkın bakışların arasından geçerek odasına gitti.
“Hey Roger! Canını fazla sıkma. İstersen savaştan kaçabilirsin ama o zaman idam edilirsin.”
“Kapa çeneni Alec!”
“Hey sadece yardım etmeye çalışıyordum.”
“Ben kimseden yardım istemedim!” diye bağırdı Roger.
“Hey dostum. Bu seferler sırasında çok kişi kaçar. Kaçanları toplama bahanesiyle sen de geri dönersin.”
“Hayır Alec. Atını hazırla. Yarın Rodos adasını Silverfield’a katacağız.”
“Peki, kaç askerimiz var acaba mareşal bey?”
“Yaklaşık 1200 atlı, 750 piyade, 800 okçu, 250 adet özel birlik askeri var.”
“Bu durum hiç hoşuma gitmedi. Neden bilmiyorum.”
edit: hikayenin adı değişmiştir.
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4426008.html#msg4426008
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4432607.html#msg4432607
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4441137.html#msg4441137
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4447774.html#msg4447774
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4474522.html#msg4474522
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4477992.html#msg4477992
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4481627.html#msg4481627
http://forums.taleworlds.com/index.php?topic=184796.msg4511721#msg4511721
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4541089.html#msg4541089
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4556217.html#msg4556217
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4557075.html#msg4557075
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,184796.msg4619008.html#msg4619008