Merhaba bildiğiniz üzere daha önce forumda bir çok tarih konusu açtım. Sayfalar arasında kaybolmamaları ve yeni konuları açarken bana kolaylık sağlaması için bu platformu açıyorum. Dersleri aşağıda bulabilirsiniz. Bundan sonra açacağım her tarih konusu için bu başlığı kullanacağım. Bir ileti için en fazla 40.000 karakter limiti olduğu için part part yapmak durumundayım. Bu yüzden birkaç ileti rez alacağım ve her konu için onları editleyeceğim.
Türkistan genel olarak iki parçadan oluşur. Batı Türkistan bugün 5 bağımsız devletten(Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan) oluşan bir coğrafyanın adı iken, Doğu Türkistan'ın tamamı bugün Çin Halk Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde bulunur. Türkistan coğrafyasını ikiye ayırmamızın en önemli sebebi 17.yy'dan sonra tarihlerinin farklı şekillenmesidir. Batı Türkistan Rus işgaline uğrayıp kurtulmuşken, Doğu Türkistan Çin işgaline uğrayıp bir daha kurtulamamıştır.
Tacikler ve Özbekler 20.yy 'a kadar "Sart" adıyla tek bir halk olarak anılsa da Özbekler soyca Türk, Tacikler soyca İrani bir kavimdir. Dolayısıyla Tacikistan Türkistan coğrafyasında bulunan fakat Türk olmayan bir devlettir.
Öncelikle Türkler Altay ırkının bir koludur. Altay ırkının bilinen en eski kalıntıları "Afanasiyevo" ile M.Ö 3500 yılına gider. Ondan sonra "Andronovo" ile M.Ö 2100'e doğru devam eder. Bunlar bir devlet adı yada bir millet adı değildir. Bunlar birer kültür ismidir. Bu kültürlere doğrudan "Türk" diyemeyiz çünkü bu kültür ayrışarak içinden Türkü , Moğolu , Japonu , Koreliyi , Tunguzu çıkarmıştır. Bu ırk hakkında bildiklerimiz yazılı kaynakları bulunmadığı için sınırlıdır. Bu insanlar göçebedirler ve geçimini avcılıkla, hayvan sürüleriyle sağlarlar. Atı evcilleştiren ve onu ilk kez kullanan ırkta yine bu insanlardır.
Göçebe bir halk olduğu için genel olarak yerleştiği bölgenin halkıyla karışma ve onları asimile etme eğilimleri vardır. Bu yüzden zaman içinde çok farklı Altay fenotipleri(görünüm) ortaya çıkarmıştır. Bu Altay ırkı batıya doğru giderek Kafkas halkarıyla karışarak Türk ırkını oluşturmuştur. Türk ırkının Altay ırkları arasında en yakın akrabası Moğollardır. Çünkü Moğollarla Türklerin ayrılması M.Ö 46 yılında Büyük Hun Devletinin çöküşüyle olmuştur. Daha sonra bu "Türk" denen ırk İran ve Rus stepleri üzerinden Avrupa ve Anadolu'ya akınlar düzenlemeye başlamıştır. Bu süreç içerisinde bir takım Hint-Avrupalı toplulukları içinde eritmiştir. Bazı Türk toplulukları ise batıya değil doğuya akınlar düzenleyerek Ural halklarıyla karışmışlardır. Bunun sonucunda çeşitli görünüşlere sahip Türk halkları meydana gelmiştir. Antropoloji biliminde bu ırkların genel adına "Turanid" denmiştir. Daha sonra bu ırkı "First-Tier Turanid" , "West Turanid" gibi çeşitli alt kollara ayırmışlardır.
humanphenotypes.com isimli bir sitenin araştırmasıyla (şuanda kapalı) dünyanın heryerinden insan fenotiplerinin genel görünümü çıkarılmıştır. Bu görünümler belirli bir ırka ait insanların görüntüsünün üst üste konularak tek bir insan modeli oluşturmasıyla elde edilmiştir. Çoğu zaman YouTube yada bu tarz forum platformlarında bazı yabancılar Türklere "Siz Türk değilsiniz, Anadolu halklarının kırmasısınız" veya "Kürt,Yunan,Ermeni,Arap birleşmesiyle Türkler oluşmuştur." gibi über saçma teoriler ortaya atmaktalar. Bir kısım cahil kesimde bunlara inanıp sağda solda "Sümerler Türktür" , "Biz Hititlerin torunuyuz" , "Bizans bizimdir" gibi saçma sapan söylevlerle kendini rezil ediyor. Şimdi sizlerle bu sitenin çıkartmış olduğu Turanid yani Türk fenotiplerini ve Turanid olmayan ama Türklerde görülen Altay fenotiplerini paylaşacağım.
Paylaşmadan önce, aşağıda biri hariç bütün Turanid fenotiplerini bulabilirsiniz. Site kapandığından dolayı bunları bulmakta zorlandım fakat biri hariç hepsini bulabildim. (Bulamadığımın adı "Transcaspianid") Aşağıda paylaşacağım Turanid fenotiplerin hepsi aynı ırka yani "Türk" ırkına aittir. Hepsi aynı derecede Türktür. Göz ne kadar çekikse o kadar Türk olma gibi bir durum bulunmamaktadır. Doğuya gidildikçe çekik gözlülük oranı artmaktadır.
TURANID 1 - Aralid : Çoğunlukla Kazakistan ve Kırgızistanda olmak üzere Orta Asya'da görülür. Turanid ırk içinde en Asyatik özellikler bulunduran fenotiptir.
TURANID 2 - West Turanid : Kırımda, Balkanlarda, ve Türkiyede olmak üzere genellikle Tatarlarda ve nadiren Türklerde görülür. En çok Asyatik özellik bulunduran ikinci fenotiptir.
TURANID 3 - Pamirid : Adını Tacikistan - Çin sınırındaki Pamir dağlarından alır. Genellikle Özbekler ve Türkmenlerde görülür. (Türkiye Türkleri Türkmendir)
TURANID 4 - Plains Pamirid: En çok Doğu Türkistandaki Uygurlarda ve Ferganadaki Özbeklerde görülür. Pamirid'in Asyatik özellikleri daha baskın olan halidir.
TURANID 5 - East Pamirid: Bu Pamirid diğerlerinden daha baskın kafkas özellikleri bulundurur. Genellikle Tacikistan , İran , Afganistan Türkleri ve Bazı Özbeklerde görülür.
TURANID 6 - Andronovo Turanid : Orta Asyada ve kısmen Türkiyede görülür.
TURANID 7 - Alföld : En çok Macaristan ve Balkanlarda görülür. Avrupa Türkleri ve Gagavuzların çoğu bu fenotipe sahiptir.
TURANID 8 - Central Pamirid : Pamir bölgesinde özellikle Türkmenlerde görülür.
TURANID 9 - Turanid : Turanid fenotiplerin birleşimine verilen addır. Orta Asya, Rusya, Anadolu ve Doğu Avrupa ve hatta Çin gibi Türklerin yaşadığı heryerde görülür.
Şimdi gelelim Turanid olmayan fakat Türklerde görülebilen fenotiplere. Bu fenotipler genellikle Altay ırkının diğer Asya halklarıyla karışması sonucu oluşmuştur. Bu yüzden Türklerdede kabul edilen fenotiplerdir.
URALID : Baltid ırkın Aralidler ve Sibiridlerle karışması sonucu oluşmuştur. Türklerde genellikle Volga Tatarları, Çuvaşlar ve Başkurtlar arasında yaygındır.
TAIGID: Yakutistan ve Sibiryada Tunguzca konuşanlar arasında yaygındır fakat Saka Türklerindede görülebilir.
KUMID: Orta Asyada görülür. Moğol İstilası sırasında Müslüman olup Türkler arasında asimile olan Türko-Moğollarda yaygındır.
SIBIRID: Adındanda anlaşılacağı üzere Sibiryada görülür. Mansi ve Nenet gibi Sibiryanın yerli halklarıyla karışımlar sonucu ortaya çıkmış olması muhtemeldir.
EAST SIBIRID: Buda az önceki gibi Sibiryada görülür. Türkleşmiş Sibirya yerlileri veya o yerlilerle karışan Türk halklarında görülebilir.
Göçebe bir halk olduğu için genel olarak yerleştiği bölgenin halkıyla karışma ve onları asimile etme eğilimleri vardır. Bu yüzden zaman içinde çok farklı Altay fenotipleri(görünüm) ortaya çıkarmıştır. Bu Altay ırkı batıya doğru giderek Kafkas halkarıyla karışarak Türk ırkını oluşturmuştur. Türk ırkının Altay ırkları arasında en yakın akrabası Moğollardır. Çünkü Moğollarla Türklerin ayrılması M.Ö 46 yılında Büyük Hun Devletinin çöküşüyle olmuştur. Daha sonra bu "Türk" denen ırk İran ve Rus stepleri üzerinden Avrupa ve Anadolu'ya akınlar düzenlemeye başlamıştır. Bu süreç içerisinde bir takım Hint-Avrupalı toplulukları içinde eritmiştir. Bazı Türk toplulukları ise batıya değil doğuya akınlar düzenleyerek Ural halklarıyla karışmışlardır. Bunun sonucunda çeşitli görünüşlere sahip Türk halkları meydana gelmiştir. Antropoloji biliminde bu ırkların genel adına "Turanid" denmiştir. Daha sonra bu ırkı "First-Tier Turanid" , "West Turanid" gibi çeşitli alt kollara ayırmışlardır.
humanphenotypes.com isimli bir sitenin araştırmasıyla (şuanda kapalı) dünyanın heryerinden insan fenotiplerinin genel görünümü çıkarılmıştır. Bu görünümler belirli bir ırka ait insanların görüntüsünün üst üste konularak tek bir insan modeli oluşturmasıyla elde edilmiştir. Çoğu zaman YouTube yada bu tarz forum platformlarında bazı yabancılar Türklere "Siz Türk değilsiniz, Anadolu halklarının kırmasısınız" veya "Kürt,Yunan,Ermeni,Arap birleşmesiyle Türkler oluşmuştur." gibi über saçma teoriler ortaya atmaktalar. Bir kısım cahil kesimde bunlara inanıp sağda solda "Sümerler Türktür" , "Biz Hititlerin torunuyuz" , "Bizans bizimdir" gibi saçma sapan söylevlerle kendini rezil ediyor. Şimdi sizlerle bu sitenin çıkartmış olduğu Turanid yani Türk fenotiplerini ve Turanid olmayan ama Türklerde görülen Altay fenotiplerini paylaşacağım.
Paylaşmadan önce, aşağıda biri hariç bütün Turanid fenotiplerini bulabilirsiniz. Site kapandığından dolayı bunları bulmakta zorlandım fakat biri hariç hepsini bulabildim. (Bulamadığımın adı "Transcaspianid") Aşağıda paylaşacağım Turanid fenotiplerin hepsi aynı ırka yani "Türk" ırkına aittir. Hepsi aynı derecede Türktür. Göz ne kadar çekikse o kadar Türk olma gibi bir durum bulunmamaktadır. Doğuya gidildikçe çekik gözlülük oranı artmaktadır.
TURANID 1 - Aralid : Çoğunlukla Kazakistan ve Kırgızistanda olmak üzere Orta Asya'da görülür. Turanid ırk içinde en Asyatik özellikler bulunduran fenotiptir.
TURANID 2 - West Turanid : Kırımda, Balkanlarda, ve Türkiyede olmak üzere genellikle Tatarlarda ve nadiren Türklerde görülür. En çok Asyatik özellik bulunduran ikinci fenotiptir.
TURANID 3 - Pamirid : Adını Tacikistan - Çin sınırındaki Pamir dağlarından alır. Genellikle Özbekler ve Türkmenlerde görülür. (Türkiye Türkleri Türkmendir)
TURANID 4 - Plains Pamirid: En çok Doğu Türkistandaki Uygurlarda ve Ferganadaki Özbeklerde görülür. Pamirid'in Asyatik özellikleri daha baskın olan halidir.
TURANID 5 - East Pamirid: Bu Pamirid diğerlerinden daha baskın kafkas özellikleri bulundurur. Genellikle Tacikistan , İran , Afganistan Türkleri ve Bazı Özbeklerde görülür.
TURANID 6 - Andronovo Turanid : Orta Asyada ve kısmen Türkiyede görülür.
TURANID 7 - Alföld : En çok Macaristan ve Balkanlarda görülür. Avrupa Türkleri ve Gagavuzların çoğu bu fenotipe sahiptir.
TURANID 8 - Central Pamirid : Pamir bölgesinde özellikle Türkmenlerde görülür.
TURANID 9 - Turanid : Turanid fenotiplerin birleşimine verilen addır. Orta Asya, Rusya, Anadolu ve Doğu Avrupa ve hatta Çin gibi Türklerin yaşadığı heryerde görülür.
Şimdi gelelim Turanid olmayan fakat Türklerde görülebilen fenotiplere. Bu fenotipler genellikle Altay ırkının diğer Asya halklarıyla karışması sonucu oluşmuştur. Bu yüzden Türklerdede kabul edilen fenotiplerdir.
URALID : Baltid ırkın Aralidler ve Sibiridlerle karışması sonucu oluşmuştur. Türklerde genellikle Volga Tatarları, Çuvaşlar ve Başkurtlar arasında yaygındır.
TAIGID: Yakutistan ve Sibiryada Tunguzca konuşanlar arasında yaygındır fakat Saka Türklerindede görülebilir.
KUMID: Orta Asyada görülür. Moğol İstilası sırasında Müslüman olup Türkler arasında asimile olan Türko-Moğollarda yaygındır.
SIBIRID: Adındanda anlaşılacağı üzere Sibiryada görülür. Mansi ve Nenet gibi Sibiryanın yerli halklarıyla karışımlar sonucu ortaya çıkmış olması muhtemeldir.
EAST SIBIRID: Buda az önceki gibi Sibiryada görülür. Türkleşmiş Sibirya yerlileri veya o yerlilerle karışan Türk halklarında görülebilir.
Bu yazıda Türkiye'nin genetiğini, Türklüğünü ve Anadolu Rumlarını konuşacağız.
Rum kelimesi köken olarak Arapça "Roma" demektir ve "Anadolu topraklarını belirtmek için kullanılır. Bu yüzden Selçuklular Anadolu'yu fethettiklerinde kurdukları devlete "Roma Sultanlığı" adını vermiştir.
Yani bizim Anadolu Selçuklu dediğimiz asıl devletin adını Roma Sultanlığıdır.
Doğu Roma Devleti hanedan kökeni itibariyle Grek(Yunan) olup, halkı Grek ve Grek olmayan unsurlardan oluşan bir İmparatorluktu. Grek unsurlar genelde bugünkü Yunanistan, İstanbul ve Batı Anadolu bölgesiyle sınırlıydı. İmparatorluğun diğer tebaası köken itibariyle Antik Anadolulu olup, zaman içerisinde Helenleşmişti (Yunanlılaşmıştı). İmparatorluk bizim bugün "Rumca" dediğimiz ve büyük oranda Yunancanın; Latince ve Slav dillerinin etkisinde kalmasıyla oluşmuş bir dil konuşurdu.
Doğu Roma Devleti ise kendi halkını aynı dili ve dini paylaştıkları için ayırt etmeksizin "Romalı" olarak adlandırırdı. Yalnız Byzantion dedikleri başkent Konstantinopolis'in halkı, devletin diğer tebaasından çok daha prestijli ve seçkindi.
Doğu Roma İmparatorluğunun Bizans olarak adlandırılması ise zaman içinde topraklarını kaybedip başşehir Byzantion ile sınırlı kalarak bir şehir devlet haline gelmesiyle başlamış ve kısmen yeni bir adlandırmadır. Tıpkı Venedik gibi, Trebizond gibi yada günümüzden Vatikan gibi Doğu Roma Devleti'de başkentleri Byzantion (Konstantinopolis) hariç topraklarını kaybettiği için Bizans (Byzantine) olarak adlandırılmıştır.
Tugrıl(Tuğrul) ve Cagrı(Çağrı) adlı Türkmenlerin Kınık aşiretinden iki erkek kardeşin bugünkü Horasan dolaylarından çıkarak başlattıkları fetih hareketi sonucu önce İran, ardından Irak, Suriye, Kudüs, ve Anadolu gibi pek çok memleket Türk idaresi altına girdi. Bizim konumuz olan Anadolu topraklarının istilası ise Çağrı Beg'in oğlu Sultan Alp Arslan ile başlayıp, Süleyman Şah ile devam etti ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde tamamlandı.
Selçuklu İstila Noktaları
Doğu Roma İmparatorluğunun sadece 70 yılda Selçuklu'ya kaptırdığı topraklar:
Dönemin Bizans kaynakları Anadolu'ya gelen Türklerin ardı arkasının kesilmediğini, yanlarında getirdikleri keçi gibi küçükbaşlar ile Anadolu çayırlarını kuruttuklarını anlatır ve Türklerin sayısını "ayaklar altında çatırdayan milyonlarca kum tanesi kadar" olarak belirtir. Selçuklu Türkleri istila ettikleri Anadolu'da farklı yerlerde eş zamanlı olarak sayısı on binleri, yüz binleri bulan ordular çıkartmaktaydı.
Sadece Gürcistan'ın işgali için 12 Ağustos 1121 yılında Emir İlgazi komutasında Didgori ovasına gelen ve Gürcülere yenilerek tamamına yakını katledilen Türk ordusunun sayısı dönemin kroniklerine 600 ile 800 bin arası olarak verilmektedir. Sayıları 15 bin kişilik Kıpçak ile beraber 50 bin kadar olan Gürcü ordusunun bu galibiyeti hala her sene eylül ayında "Mucizevi Zafer Bayramı" olarak kutlanmaktadır.
Kısacası Türkler Anadolu'ya akın akın ve büyük kitleler halinde gelmişlerdi. Lakin modern tarihçilerin iddia ettiği gibi Türkler seyrek nüfuslu bir Anadolu'ya yerleşmedi. O dönem Anadolu, Doğu Roma İmparatorluğu egemenliğinde parlak günler süren kalabalık bir memleketti. Fakat yukarda da belirtildiği gibi nüfusun ekseriyeti Yunanlılardan değil "Romalılar" (Rumlar) denen Helenleşmiş Anadolu halkından meydana geliyordu.
Dönemin(1050-1204) en ünlü üç Bizans kaynağı olan Anna Komnini: Alexiad, İoannis Kinamos: Historia ve Nikitas Honiatis: Historia ele alınarak yazılmış "Bizans Tarihyazımında Öteki Selçuklu Kimliği" adlı kitaptan "Türkleşme" süreciyle ilgili bazı alıntılar:
".....Vasileus (İmparator) asker sayısının azlığını göz önünde tutarak doğrudan Türkleri orduya almanın gerekliliğine hükmetti ve bu dileğini Sultan'a iletti. Devletin içinde bulunduğu kötü şartlardan kurtulması için doğrudan Türkler'e bel bağlamıştı. Çünkü I.Aleksios , Anadolu Hristiyanlarından umudunu kesmişti; onlar kafir Türklerin buyruğuna girmiş ve bundan dolayı da artık kirlenmişlerdi. Aleksius, kafir Asya barbarlarından yani Türklerden yardım diliyor ve bunda bir sakınca görmüyor; ancak Anadolu Rumlarının kafir Türklerle münsabetine tepki gösterip onları pislenmişlikle suçluyordu. Siyaseten Bizans'tan kopmuş olan Anadolu Rumları, bundan sonra dinen de Bizans'tan kopmaya başladı."
"...Aksi bir durum, Beyşehir gölü civarındaki Rumlar için geçerliydi. Buradaki yerli halk uzun süredir Türklerle birlikte yaşamaktan artık "onlarlaşmaya" başlamış ve Vasileus'a (İmparator) itaat etmez olmuşlardı."
"İkinci olarak, Rum tebaasıyken Türklerin bölgeye gelmesiyle onlarla dostane ilişkiler kuran Pusgusi halkıdır. Vasileus, Neokesaria bölgesinde kardeşinin oğlu Ioannis'in Türklerin tarafına geçmesinden kısa bir süre sonra, Antalya bölgesindeki bazı yörelerin "Türklere boyun eğdiği" ve bu yörelerde bulunan Hristiyan halkın "akıllarını yitirmişçesine" kendisi hakkında kötü sözler ettiklerinin ve Türkler gibi yaşamaya başladıklarının haberini aldı."
"Tanrısız Türklerin başında Sultanlığını Konstantinopolis şehrinin karşı sahiline kurabilecek kadar cüretkar Süleyman Şah vardır. O ve onun Begleri Anadolu'yu yağmalayarak hakimiyet altına almış hatta Marmara Denizi'ni geçmeye kalkışmışlardı. Tüm bu olup bitenler karşısında Anadolu Rumlarının sessizliği, kendilerini yağmalayan Türklere adeta destek verir nitelikteydi. Rum halkı Türkleri kiliselerde bile barındırıyordu. Konstantinopolisliler de işte bu durumu anlamakta güçlük çekiyorlardı. Bir Rum nasıl olurda Türklere yardım edebilirdi? Bizans'ın eski tebaası Rumlar şimdi Süleyman Şah emrindeydi ve ve Türk tebaası olmaktan oldukça memnun olmalıydılar."
Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda Anadolu tebaası olan Rumların büyük bölümünün Bizans için savaşmadığı, Türklere karşı direnmediği ve hatta Bizans'a karşı onlara yardım ettiği görülmektedir. Neden yöneticileri olan Bizans'a karşı böyle bir tutum içine girip Türklerden taraf oldukları bilinmez lakin Türkleşmeleri için çok mantıklı bir sebebi kesin olarak belirtebiliriz: Ekonomi.
Bir toplumun yabancı bir üst kültürü anlaması, kabullenmesi ve alışması normal şartlarda çok uzun süreler gerektiren sosyolojik bir olgudur. Ancak bu süreç ekonomik kuvvet yabancı kültürün elindeyse beklenmedik biçimde kısalabilir. Türkler tarafından domine edilen yörelerde hakim dil Türkçeydi. Dolayısıyla en basitinden pazarlarda karşılıklı ticaret yapmak isteyen herkes Türkçe öğrenmek zorundaydı.
Zaten "Rum" denilen Antik Anadolu halkı kendi kültürel kimliğini yitirmiş ve başka bir etno-kültürel üst kimliğe bürünmüştü. Dolayısıyla egemen unsur değiştiği zaman bu sefer onun kimliğine adapte olması öngörülebilir bir olgudur. Dil bakımından Türkleşen halk zaman içerisinde onlara maddi yada manevi bir üstünlük sağlamadığını farkettikleri dinlerini de değiştirip Müslüman olmuş olabilirler. Nitekim Bizans hakimiyeti bittiği anda gayr-i müslim olmaları onlara yanlızca ekonomik açıdan sorun getirecek ve cizye denilen ağır vergiler ödemek durumunda kalacaklardı.
Lakin bu yazıdan Rumların tamamının Türkleştiği yahut Türkiye halkının Rum olduğu kanısına varılmalıdır. Osmanlının 1906 nüfus sayımlarında dahil 2,833,370 Rum (Osmanlı Devletinde Yunanlılarda Rum sayılmaktadır) sayılmıştır. Daha sonra bu Rumların büyük bölümü Nüfus mübadelesinde Yunanistan'a yollanmıştır. Fakat Bizans'ın Anadolu tebaasının büyük bölümü Türkleşmiş ve Türklerle evlenmişlerdir, kız alıp kız vermişlerdir.
Türkiye'den Gen testi yaptıran illerin Mongoloid yani Asya genlerinin haritası bu şekilde verilmiştir:
(Harita için DeliKurt'a teşekkürler)
Haritadan da görüldüğü üzere en büyük Türk nüfusu Batı Anadoluda ve Ege'de bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Türk genlerinin seyrek olmasının sebebi Osmanlı'nın bölgedeki Türkmenleri iskan politikasıyla Balkanlara yollamasıdır. Bu politikadan ötürü Anadolunun doğusu Türkleşememiş ve etnik açıdan sorunlu bir bölge haline gelmiştir.
Selçuklu Medeniyetine ait heykelleri incelersek onların, yani Anadolu'ya Türklüğü getirenlerin neye benzediklerini açıkça görebiliriz.
Modern bir karşılaştırma yaparsak muhtemelen bu şekilde görüneceklerdir.
Rum kelimesi köken olarak Arapça "Roma" demektir ve "Anadolu topraklarını belirtmek için kullanılır. Bu yüzden Selçuklular Anadolu'yu fethettiklerinde kurdukları devlete "Roma Sultanlığı" adını vermiştir.
Yani bizim Anadolu Selçuklu dediğimiz asıl devletin adını Roma Sultanlığıdır.
Doğu Roma Devleti hanedan kökeni itibariyle Grek(Yunan) olup, halkı Grek ve Grek olmayan unsurlardan oluşan bir İmparatorluktu. Grek unsurlar genelde bugünkü Yunanistan, İstanbul ve Batı Anadolu bölgesiyle sınırlıydı. İmparatorluğun diğer tebaası köken itibariyle Antik Anadolulu olup, zaman içerisinde Helenleşmişti (Yunanlılaşmıştı). İmparatorluk bizim bugün "Rumca" dediğimiz ve büyük oranda Yunancanın; Latince ve Slav dillerinin etkisinde kalmasıyla oluşmuş bir dil konuşurdu.
Doğu Roma Devleti ise kendi halkını aynı dili ve dini paylaştıkları için ayırt etmeksizin "Romalı" olarak adlandırırdı. Yalnız Byzantion dedikleri başkent Konstantinopolis'in halkı, devletin diğer tebaasından çok daha prestijli ve seçkindi.
Doğu Roma İmparatorluğunun Bizans olarak adlandırılması ise zaman içinde topraklarını kaybedip başşehir Byzantion ile sınırlı kalarak bir şehir devlet haline gelmesiyle başlamış ve kısmen yeni bir adlandırmadır. Tıpkı Venedik gibi, Trebizond gibi yada günümüzden Vatikan gibi Doğu Roma Devleti'de başkentleri Byzantion (Konstantinopolis) hariç topraklarını kaybettiği için Bizans (Byzantine) olarak adlandırılmıştır.
Tugrıl(Tuğrul) ve Cagrı(Çağrı) adlı Türkmenlerin Kınık aşiretinden iki erkek kardeşin bugünkü Horasan dolaylarından çıkarak başlattıkları fetih hareketi sonucu önce İran, ardından Irak, Suriye, Kudüs, ve Anadolu gibi pek çok memleket Türk idaresi altına girdi. Bizim konumuz olan Anadolu topraklarının istilası ise Çağrı Beg'in oğlu Sultan Alp Arslan ile başlayıp, Süleyman Şah ile devam etti ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde tamamlandı.
Selçuklu İstila Noktaları
Doğu Roma İmparatorluğunun sadece 70 yılda Selçuklu'ya kaptırdığı topraklar:
Dönemin Bizans kaynakları Anadolu'ya gelen Türklerin ardı arkasının kesilmediğini, yanlarında getirdikleri keçi gibi küçükbaşlar ile Anadolu çayırlarını kuruttuklarını anlatır ve Türklerin sayısını "ayaklar altında çatırdayan milyonlarca kum tanesi kadar" olarak belirtir. Selçuklu Türkleri istila ettikleri Anadolu'da farklı yerlerde eş zamanlı olarak sayısı on binleri, yüz binleri bulan ordular çıkartmaktaydı.
Sadece Gürcistan'ın işgali için 12 Ağustos 1121 yılında Emir İlgazi komutasında Didgori ovasına gelen ve Gürcülere yenilerek tamamına yakını katledilen Türk ordusunun sayısı dönemin kroniklerine 600 ile 800 bin arası olarak verilmektedir. Sayıları 15 bin kişilik Kıpçak ile beraber 50 bin kadar olan Gürcü ordusunun bu galibiyeti hala her sene eylül ayında "Mucizevi Zafer Bayramı" olarak kutlanmaktadır.
Kısacası Türkler Anadolu'ya akın akın ve büyük kitleler halinde gelmişlerdi. Lakin modern tarihçilerin iddia ettiği gibi Türkler seyrek nüfuslu bir Anadolu'ya yerleşmedi. O dönem Anadolu, Doğu Roma İmparatorluğu egemenliğinde parlak günler süren kalabalık bir memleketti. Fakat yukarda da belirtildiği gibi nüfusun ekseriyeti Yunanlılardan değil "Romalılar" (Rumlar) denen Helenleşmiş Anadolu halkından meydana geliyordu.
Dönemin(1050-1204) en ünlü üç Bizans kaynağı olan Anna Komnini: Alexiad, İoannis Kinamos: Historia ve Nikitas Honiatis: Historia ele alınarak yazılmış "Bizans Tarihyazımında Öteki Selçuklu Kimliği" adlı kitaptan "Türkleşme" süreciyle ilgili bazı alıntılar:
".....Vasileus (İmparator) asker sayısının azlığını göz önünde tutarak doğrudan Türkleri orduya almanın gerekliliğine hükmetti ve bu dileğini Sultan'a iletti. Devletin içinde bulunduğu kötü şartlardan kurtulması için doğrudan Türkler'e bel bağlamıştı. Çünkü I.Aleksios , Anadolu Hristiyanlarından umudunu kesmişti; onlar kafir Türklerin buyruğuna girmiş ve bundan dolayı da artık kirlenmişlerdi. Aleksius, kafir Asya barbarlarından yani Türklerden yardım diliyor ve bunda bir sakınca görmüyor; ancak Anadolu Rumlarının kafir Türklerle münsabetine tepki gösterip onları pislenmişlikle suçluyordu. Siyaseten Bizans'tan kopmuş olan Anadolu Rumları, bundan sonra dinen de Bizans'tan kopmaya başladı."
"...Aksi bir durum, Beyşehir gölü civarındaki Rumlar için geçerliydi. Buradaki yerli halk uzun süredir Türklerle birlikte yaşamaktan artık "onlarlaşmaya" başlamış ve Vasileus'a (İmparator) itaat etmez olmuşlardı."
"İkinci olarak, Rum tebaasıyken Türklerin bölgeye gelmesiyle onlarla dostane ilişkiler kuran Pusgusi halkıdır. Vasileus, Neokesaria bölgesinde kardeşinin oğlu Ioannis'in Türklerin tarafına geçmesinden kısa bir süre sonra, Antalya bölgesindeki bazı yörelerin "Türklere boyun eğdiği" ve bu yörelerde bulunan Hristiyan halkın "akıllarını yitirmişçesine" kendisi hakkında kötü sözler ettiklerinin ve Türkler gibi yaşamaya başladıklarının haberini aldı."
"Tanrısız Türklerin başında Sultanlığını Konstantinopolis şehrinin karşı sahiline kurabilecek kadar cüretkar Süleyman Şah vardır. O ve onun Begleri Anadolu'yu yağmalayarak hakimiyet altına almış hatta Marmara Denizi'ni geçmeye kalkışmışlardı. Tüm bu olup bitenler karşısında Anadolu Rumlarının sessizliği, kendilerini yağmalayan Türklere adeta destek verir nitelikteydi. Rum halkı Türkleri kiliselerde bile barındırıyordu. Konstantinopolisliler de işte bu durumu anlamakta güçlük çekiyorlardı. Bir Rum nasıl olurda Türklere yardım edebilirdi? Bizans'ın eski tebaası Rumlar şimdi Süleyman Şah emrindeydi ve ve Türk tebaası olmaktan oldukça memnun olmalıydılar."
Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda Anadolu tebaası olan Rumların büyük bölümünün Bizans için savaşmadığı, Türklere karşı direnmediği ve hatta Bizans'a karşı onlara yardım ettiği görülmektedir. Neden yöneticileri olan Bizans'a karşı böyle bir tutum içine girip Türklerden taraf oldukları bilinmez lakin Türkleşmeleri için çok mantıklı bir sebebi kesin olarak belirtebiliriz: Ekonomi.
Bir toplumun yabancı bir üst kültürü anlaması, kabullenmesi ve alışması normal şartlarda çok uzun süreler gerektiren sosyolojik bir olgudur. Ancak bu süreç ekonomik kuvvet yabancı kültürün elindeyse beklenmedik biçimde kısalabilir. Türkler tarafından domine edilen yörelerde hakim dil Türkçeydi. Dolayısıyla en basitinden pazarlarda karşılıklı ticaret yapmak isteyen herkes Türkçe öğrenmek zorundaydı.
Zaten "Rum" denilen Antik Anadolu halkı kendi kültürel kimliğini yitirmiş ve başka bir etno-kültürel üst kimliğe bürünmüştü. Dolayısıyla egemen unsur değiştiği zaman bu sefer onun kimliğine adapte olması öngörülebilir bir olgudur. Dil bakımından Türkleşen halk zaman içerisinde onlara maddi yada manevi bir üstünlük sağlamadığını farkettikleri dinlerini de değiştirip Müslüman olmuş olabilirler. Nitekim Bizans hakimiyeti bittiği anda gayr-i müslim olmaları onlara yanlızca ekonomik açıdan sorun getirecek ve cizye denilen ağır vergiler ödemek durumunda kalacaklardı.
Lakin bu yazıdan Rumların tamamının Türkleştiği yahut Türkiye halkının Rum olduğu kanısına varılmalıdır. Osmanlının 1906 nüfus sayımlarında dahil 2,833,370 Rum (Osmanlı Devletinde Yunanlılarda Rum sayılmaktadır) sayılmıştır. Daha sonra bu Rumların büyük bölümü Nüfus mübadelesinde Yunanistan'a yollanmıştır. Fakat Bizans'ın Anadolu tebaasının büyük bölümü Türkleşmiş ve Türklerle evlenmişlerdir, kız alıp kız vermişlerdir.
Türkiye'den Gen testi yaptıran illerin Mongoloid yani Asya genlerinin haritası bu şekilde verilmiştir:
Haritadan da görüldüğü üzere en büyük Türk nüfusu Batı Anadoluda ve Ege'de bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Türk genlerinin seyrek olmasının sebebi Osmanlı'nın bölgedeki Türkmenleri iskan politikasıyla Balkanlara yollamasıdır. Bu politikadan ötürü Anadolunun doğusu Türkleşememiş ve etnik açıdan sorunlu bir bölge haline gelmiştir.
Selçuklu Medeniyetine ait heykelleri incelersek onların, yani Anadolu'ya Türklüğü getirenlerin neye benzediklerini açıkça görebiliriz.
Modern bir karşılaştırma yaparsak muhtemelen bu şekilde görüneceklerdir.
Bu yazı alıntı değildir. Yazıyı okumadan şunları bilmeniz gerekmektedir.
Şimdi buraya kadarki kısım bilmeniz gereken tarihti. İslamiyet Türklere kabul ettirilene kadar pek çok şekile girmiş ve farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. Tasavvuf inanışı Türklerin İslamiyeti kabul etmesindeki en büyük etken olmuştur. Tasavvuf inancına en yakın mezhep ise Aleviliktir. Alevilik Göktanrı inancıyla İslamiyetin sentezlenmesiyle oluşmuş, ılımlı bir mezheptir. Konum olarak Şiiliğe Sünnilikten daha yakındır. Bu yüzden Türkmenler Alevi olmaya daha yatkındırlar. Kürtler ise Şafii kolundan Sünni müslümandırlar. Şafiilik ise oldukça katı kuralları olan koyu bir Sünniliktir.
Osmanlıyla Türkmenlerin yani göçebe Türklerin arası her zaman kötü olmuştur. Bunun en büyük sebeplerinden biri Oğuz töresi gereği Oğuz soyundan gelen herkesin hükümdar olma hakkının bulunmasıdır. Yani bir Türkmen Osmanlının egemenliğini kabul etmek zorunda değildir. Bunun dışında Osmanlı ele geçirdiği yerleri Türkleştirmek adına göçebe Türkmenleri zorla alıp Balkanlara yerleştirmekte ve yerleşik hayata zorlamaktadır. Aynı zamanda Türkmenler konar-göçer oldukları için takip etmesi zordur, Türkmenlerden düzenli vergi alamazlar ve Türkmenler göç ederken tarım alanlarına, yerleşik durumdaki insanlara zarar verirler.
Türkmen aşiretleri Osmanlı kayıtlarında en ufak detaylarına kadar rapor edilmekteydi. Hangi aşiretin kaç obası var, hangi aşiretin kaç koyunu var, hangi aşiret nereyi yazlık nereyi kışlık olarak kullanır, hangi aşiretin nüfusu kaçtır, hangi aşiret hangi boydan gelir hepsi bilinmekte ve raporlara yazılmaktaydı. Osmanlı olası bir isyanı önlemek için çok kalabalık olan aşiretleri bölerek ülkenin farklı yerlerine dağıtırdı. Şimdi gelelim kayışın koptuğu yere.
Osmanlı 15-17.yy Osmanlı tahrir defterlerine göre Anadolu'da 41.000 civarında göçebe aşiret bulunuyor. Bunların 39.000 kadarı "Etrak" yani Türk , "1500" kadarı "Ekrad" yani Kürt. 3 Tanesi ise Ermeni. (Göçebe olmayan yerleşik halk bu sıralamada bulunmuyor) Bunun dışında Anadoluda Moğol, Kıpçak ve Arap aşiretleride bulunuyor.
Bu sıralamaya göre en kalabalık Kürt aşiretleri Rışiler ve Qaviler, en kalabalık Türkmen aşiretleri ise Avşar ve Karakeçili aşiretleridir. Buraya kadar bir sorun yok. Fakat 17.yy 'dan sonra öyle büyük bir Kürtleşme başlamışkı Osmanlı kayıtlarında
Ekrad-ı Türkmenan Karakeçili yani "Karakeçili Türkmen Kürtleri"
Ekrad-ı Yörükan yani "Yörük Kürtleri"
Etrak-ı Ekrad yani "Kürt Türkleri"
Türkman-ı Ekrad yani "Kürt Türkmeni"
Ekrad-ı Receplu Avşar yani "Recepli Avşar Kürdü"
gibi kavramlar oluşmuş ve Güneydoğuda 17.yy 'a kadar Türkmen olarak kaydedilen aşiretlerin neredeyse tamamı "Ekrad" olarak kaydedilmeye başlanmış.Bunlara örnek olarak:
Lekvani-i Türkmenan isimli aşiret 17.yy dan sonra Lekvan-i Ekrad haline gelmiş.
Rişvanlu aşireti 17.yy'a kadar Yörük taifesi olarak kaydedilirken 17.y sonrası Ekrad olarak kaydedilmiş.
Bunun dışında bazı Kürt aşiretleride Türkleşmiştir. Bu konuda çalışmalar yapan Osmanlı devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa konuyla ilgili "Tezakir" adlı bir kitap yazmıştır(1860). Bu kitapta
"Kürt dağı ahalisi bütünüyle Kürt olup, Kürtçe tekellüm ederler. Gavurdağı ahalisi ise eskiden kalma Türklerden olup tıpkı Kozanlılar gibi bunlarda kendilerine Osmanlı demezler. (Selçuklulardan oldukları için)
Fakat Keferdiz nahiyesi karşısında ve Gavurdağı'nın doğu tarafında Eğidil ve İlhamanlu nahiyelerinde bulunan-ki bunlara kenar nahiyeleri de denir- Hamazlu köyü yakınında Gavurdağı'nın içine doğru girmiş olan Çerçili nahiyesi ve onun güney tarafında Kerkütlü nahiyesi ahalisi Kürt olup , Türkçe tekellüm ederler. Fakat bu dört nahiyeninde ahalisi Kürttür. Aynı şekildede Kerkütlüde bulunan ve 90 haneyi geçen Aydınlu nahiyeside Türk olup, Kürtler içinde kalıp onların geleneklerini almışlardır." demektedir.
Yani tıpkı Türklerin Kürtleşmesi gibi Kürtlerde Türkleşmiştir. Fakat bu Kürtleşen Türkmen boylarının yanında hiçbirşeydir.
Şimdi sizinle 16.yy'dan kalma , Osmanlı tahrir defterlerine göre hangi aşiretin nerede yaşadığını gösteren haritalara bakalım. Bu haritalar eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu'nun çalışması olan 6 ciltlik 2800 sayfalık kitaptan alınmadır. Bu kitabın adı "Anadoluda Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar" dır ve hangi köyün hangi aşiretten geldiğini tek tek yazmaktadır. Eğer sizde kendi köyünüzün adını biliyorsanız hangi aşiretten/boydan geldiğinizi öğrenebilirsiniz.
Şimdi gelelim haritalara, işte Anadoludaki aşiretlerin 16.yy'daki dağılımı
Kürtleşmiş Türkmen Aşiretleri Listesi
Bazı Tanınmış "Kürtleşmiş" Türkmenler
Kürtleşmiş Türkmen nüfusunun günümüzde 6 milyon kadar olduğu düşünülmektedir. Günümüzde özellikle "Kürt Alevisi" olarak adlandırılan nüfus Kürtleşmiş Türkmenlerden oluşmaktadır. Bunun dışında ülkemizde 7,5 milyon Kürt, 2 milyon Zaza vardır. Özellikle Tunceli gibi "Zaza" şehri olarak nitelendirilen şehirler eski Türkmen şehirleridir. Tuncelide bulunan 93 aşiretin 87 tanesi Türkmen aşiretidir. Günümüzde en büyük Kürtleşmeyi Karakeçili Türkmenleri yaşamış ve aşiretin yaşlıları hala Türkçe bilmemektedir. Fakat yapılan konferanslar sayesinde yavaş yavaş hepsi bilinçlenmeye başlamıştır. Bu konuda pek çok belgeseli Youtube'da bulabilirsiniz. Aynı zamanda 80'ler dönemindeki baskılardan ve Kürtçenin yasaklanmasından dolayı dağa çıkan PKK'lı Türkmenleride anlatan pek çok belgesel mevcut. Başta Karakeçili ve Rişvanlar olmak üzere Avşarların boylarıda dahil pek çok aşiret her sene Türkmen festivalleri yapmaya başlamıştır ve hızla Türkleşmektedirler.
- Etrak = Arapça Türk demektir. Osmanlı Devleti bu kelimeyi Türk ve Türkmenler için bu kelimeyi kullanmıştır.
- Ekrad = Arapça Kürt demektir. Osmanlı Devleti bu kelimeyi Kürtler için bu kelimeyi kullanmıştır.
- Anadolu Türkmenlerinin ekseriyeti(çoğunluğu) Alevi/Şii'dir.
- Kürtlerin ekseriyeti Şafii/Sünni'dir.
- Yörük bir Türkmen boyu değil, Türkmenler için genel bir isimdir
- Kızılbaş = Alevi/Şii Türkmen
- Alevilik ve Şiilik farklı şeylerdir
- Osmanlı Devleti Sünni'dir
- Türkmen kelimesi Türkler, Azeriler ve Türkmenistanlılar için ortak bir kelimedir. Oğuz boyundan gelmiş olmayı niteler. Türkiye ve Azerbaycan Türkleride aslen Türkmendir.
İlk olarak tüm bu olayların başlangıcına gidelim. Çünkü Türkmenlerin Kürtleşmesi ve Araplaşmasının sebebi Azerilerle Türklerin çatışmasıdır. Türkler,Türkmenler ve Azeriler akraba milletlerdir. Hepsi Türklerin Oğuz boyundan gelir. Oğuzlar en yoğun şekilde 8-12 yüzyılları arasında İslamiyet'e geçmişlerdir. İslamiyete geçtikten sonra kurdukları en büyük imaparatorluk ise Selçuklu Devletidir.
Türklerle Kürtlerin ilk karşılaşması 980 yılında Selçuklu-Mervani temasıyla olmştur.
Öncelikle Selçuklu Devleti'nin haritasına bir bakalım. (Ok işareti nereden sefere çıktıkları , yıldız işaretleri ana Türkmen yerleşkeleri)
Görüldüğü gibi Afganistandan, Anadolu'ya ve hatta Hicaz bölgesine yayılmış bir imparatorluk olmasına rağmen merkezleri İran'dır. Şimdi diyeceksiniz ki Selçukluların konuyla ne ilgisi var? Birazdan anlayacaksınız. Şimdide günümüzde bu üç devletin (Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan) konumuna bakalım.
Görmeniz için Harita:
Gördüğünüz gibi birbiriyle akraba bu üç devletin birbiriyle sınırları olmamasına rağmen üçününde İran'a sınırı vardır. Oğuzlar Selçuklu Devleti'nin kurucu unsurlarıydı ve bu üç millet Büyük Selçuklu'nun yıkıldığı 1194 tarihine kadar tek bir milletti. Peki ne olduda ayrıldılar ve aralarında neden İran var?
Türklerle Kürtlerin ilk karşılaşması 980 yılında Selçuklu-Mervani temasıyla olmştur.
Öncelikle Selçuklu Devleti'nin haritasına bir bakalım. (Ok işareti nereden sefere çıktıkları , yıldız işaretleri ana Türkmen yerleşkeleri)
Görüldüğü gibi Afganistandan, Anadolu'ya ve hatta Hicaz bölgesine yayılmış bir imparatorluk olmasına rağmen merkezleri İran'dır. Şimdi diyeceksiniz ki Selçukluların konuyla ne ilgisi var? Birazdan anlayacaksınız. Şimdide günümüzde bu üç devletin (Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan) konumuna bakalım.
Görmeniz için Harita:
Gördüğünüz gibi birbiriyle akraba bu üç devletin birbiriyle sınırları olmamasına rağmen üçününde İran'a sınırı vardır. Oğuzlar Selçuklu Devleti'nin kurucu unsurlarıydı ve bu üç millet Büyük Selçuklu'nun yıkıldığı 1194 tarihine kadar tek bir milletti. Peki ne olduda ayrıldılar ve aralarında neden İran var?
Bizler tarihimizi Selçuklu'dan sonra Beyliklere ve oradan Osmanlı'ya bağlarız. Selçuklu'nun Moğollara yenildikten sonra dağılıp beyliklere bölündüğünü biliriz. Fakat Selçuklu'nun merkezi Anadolu değil İrandı. Anadoludaki Türkler beylikler kurdular. Peki İrandaki Türklere ne oldu?
Moğol İstilasından sonra İran'da "İlhanlılar" adında bir Moğol devleti kuruldu ve İran Türkleri(Azerilerin ataları) bu devletin egemenliği altında yaşamaya başladı. Böylece Azeriler ve Türkler birbirinden ayrılmış oldu. Türkler Anadolu'da kalırken, Azeriler İran'da kaldı. 1335 yılında İlhanlı Kağanlığı'nın dağılmasından sonra Bugünkü Azerbaycan ve İranın kuzeyi(Güney Azerbaycan) bölgesinde ilk Azeri-Moğol devleti "Çobanoğulları" kuruldu.
Çobanoğulları'nın haritası (Altta yeralan Shabankara bir Kürt kabile federasyonudur.)
O sırada Anadolu Türk Beyliklerinin toplam haritası
Moğol İstilasından sonra İran'da "İlhanlılar" adında bir Moğol devleti kuruldu ve İran Türkleri(Azerilerin ataları) bu devletin egemenliği altında yaşamaya başladı. Böylece Azeriler ve Türkler birbirinden ayrılmış oldu. Türkler Anadolu'da kalırken, Azeriler İran'da kaldı. 1335 yılında İlhanlı Kağanlığı'nın dağılmasından sonra Bugünkü Azerbaycan ve İranın kuzeyi(Güney Azerbaycan) bölgesinde ilk Azeri-Moğol devleti "Çobanoğulları" kuruldu.
Çobanoğulları'nın haritası (Altta yeralan Shabankara bir Kürt kabile federasyonudur.)
O sırada Anadolu Türk Beyliklerinin toplam haritası
- 1330-1350 yılları arasında Azeriler ve Türkler birbirinden ayrılarak kendi devletlerini kurdular. Fakat aralarındaki ayrılık bununla kalmadı. Türkler Sünni Müslümanken, Azeriler Şii Müslüman oldular. Türkmenler ise Hazar denizinin öteki tarafında kaldı.
- 1375 yılında Azeri Türkmen aşireti Kara Koyunlular bugünkü Azerbaycan, İran, Ermenistan, Türkiye bölgesinde "Kara Koyunlu" devletini kurdular, başkentleri Tebriz'di. Şii Müslümandılar.
- 1378 yılında başka bir Azeri Türkmen aşireti olan Ak Koyunlular'da İran,Türkiye,Irak,Azerbaycan bölgesinde kendi devletlerini kurdular, başkentleri Diyarbakır'dı. Fakat onlar Sünni müslümandı. Buradan anlıyoruz ki Azeriler arasındada mezhep bölünmeleri var.
- Bu sırada Anadolu'daki Türkmen beyliklerinden biri olan Osmanlılar, Anadolunun büyük bölümünü ele geçirmişti. Osmanlılar Sünni Müslümandılar.
- Tarih 1473 yılına geldiğinde Azerilerle Türkler birbirlerine girdiler. Türklerin(Osmanlı) lideri Fatih Sultan Mehmed, Azerilerin(Ak Koyunlu) lideri Uzun Hasan'dı. İki ordu Erzincan dolaylarında karşı karşıya geldi. 35.000 kişi öldü, savaşı Osmanlı kazandı.
- 1501 yılında İranda "Safeviler" adında bir Şii Azeri devleti kuruldu.
- 1512 yılında Yavuz Sultan Selim tahta çıktı
Şimdi buraya kadarki kısım bilmeniz gereken tarihti. İslamiyet Türklere kabul ettirilene kadar pek çok şekile girmiş ve farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. Tasavvuf inanışı Türklerin İslamiyeti kabul etmesindeki en büyük etken olmuştur. Tasavvuf inancına en yakın mezhep ise Aleviliktir. Alevilik Göktanrı inancıyla İslamiyetin sentezlenmesiyle oluşmuş, ılımlı bir mezheptir. Konum olarak Şiiliğe Sünnilikten daha yakındır. Bu yüzden Türkmenler Alevi olmaya daha yatkındırlar. Kürtler ise Şafii kolundan Sünni müslümandırlar. Şafiilik ise oldukça katı kuralları olan koyu bir Sünniliktir.
Osmanlıyla Türkmenlerin yani göçebe Türklerin arası her zaman kötü olmuştur. Bunun en büyük sebeplerinden biri Oğuz töresi gereği Oğuz soyundan gelen herkesin hükümdar olma hakkının bulunmasıdır. Yani bir Türkmen Osmanlının egemenliğini kabul etmek zorunda değildir. Bunun dışında Osmanlı ele geçirdiği yerleri Türkleştirmek adına göçebe Türkmenleri zorla alıp Balkanlara yerleştirmekte ve yerleşik hayata zorlamaktadır. Aynı zamanda Türkmenler konar-göçer oldukları için takip etmesi zordur, Türkmenlerden düzenli vergi alamazlar ve Türkmenler göç ederken tarım alanlarına, yerleşik durumdaki insanlara zarar verirler.
Türkmen aşiretleri Osmanlı kayıtlarında en ufak detaylarına kadar rapor edilmekteydi. Hangi aşiretin kaç obası var, hangi aşiretin kaç koyunu var, hangi aşiret nereyi yazlık nereyi kışlık olarak kullanır, hangi aşiretin nüfusu kaçtır, hangi aşiret hangi boydan gelir hepsi bilinmekte ve raporlara yazılmaktaydı. Osmanlı olası bir isyanı önlemek için çok kalabalık olan aşiretleri bölerek ülkenin farklı yerlerine dağıtırdı. Şimdi gelelim kayışın koptuğu yere.
İran'da kurulan Azeri devleti olan "Safeviler" Şii müslümanlardı ve Şiiliği yaymak için Anadolu Türkmenlerini hedef olarak seçmişlerdi. Şah İsmail'in gayretleriyle Anadolu Türkmenleri arasında Alevilik hızla yayıldı. Yavuz Sultan Selim babası II.Bayezid'i Şah İsmail'in bu faailiyetleri konusunda uyardı fakat babası kendine dine vermiş ve devlet işlerine karşı ilgisiz biriydi. Bu sırada Aleviliğin yayılması Anadoluda bir karmaşa oluşturdu. Anadolu'nun sahibi olan Osmanlılar Sünni bir hanedandı. Türkmenler ise Osmanlıları zaten sevmiyordu birde aralarında mezhep farkı peydah olunca Türkmenler Şah İsmail'in destekleriyle Şah Kulu İsyanını çıkardı. İsyanı bastırmaya giden Osmanlı komutanı Ali Paşa Türkmenler tarafından okla vurularak öldürüldü. Komutanın ölmesi üzerine Osmanlı kuvvetleri daha fazla ilerleyemedi fakat isyanı çıkaran Kızılbaş Türkmenleri İran'a doğru geri çekildiler ve isyan Türkmenlerin çekilmesiyle bastırılmış oldu. Bunun üzerine babasının duyarsızlığına daha fazla dayanamayan Yavuz Sultan Selim babasını devirerek tahta geçti.
Tahta geçen Yavuz Sultan Selim Türkmenlere karşı öfkeli ve önyargılıydı. Kendini ikinci bir isyan çıkmaması için önlem almak zorunda hissediyordu. Osmanlı devletinin Güneydoğu bakanı ise İdris-i Bitlis'i adında Sünni bir Kürttü ve kendisi Türkmenlerden nefret ederdi. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki Türkmen hakimiyetinden oldukça rahatsız olurdu. Yavuz Sultan Selim'i Türkmenler konusunda kışkırttı ve Türkmen katliamının zeminini hazırladı. Kendisi Yavuz Selim'e Türkmenlerin isan hazırlığında olduğu konusunda yanlış istihbaratlar vererek Yavuz'u Anadolu seferine çıkarttı. Bu seferde 40.000 kadar Kızılbaş Türkmen katledildi. Kalan Kızılbaşların büyük kısmı dağlara kaçmak zorunda kaldı.
(İdris-i Bitlisi tüm bu olayları ve yaptırdığı Türkmen katliamını "Selimname" adlı eserinde övüne övüne anlatmaktadır.)
Olaylar bununlada sınırlı kalmadı. İdris Yavuz Sultan Selim'i Anadolu'ya Kürt aşiretlerinin yerleştirilmesi konusunda ikna etti. Gerekçesi ise Kürtlerin Şafii mezhebinden Sünni olmalarıydı. Bunun üzerine Süleymaniye ve Erbil bölgesinden Kürt aşiretleri Güneydoğu Anadolu'ya yerleştirildi. Akkoyunlulardan alınan Güneydoğunun kontrolü Kürt beylerine teslim edildi. Osmanlı'dan kaçan Kızılbaş Türkmen aşiretlerinden bazıları İran'a gittiler. Bazıları ise Kürt aşiretlerine sığındı.
Tahta geçen Yavuz Sultan Selim Türkmenlere karşı öfkeli ve önyargılıydı. Kendini ikinci bir isyan çıkmaması için önlem almak zorunda hissediyordu. Osmanlı devletinin Güneydoğu bakanı ise İdris-i Bitlis'i adında Sünni bir Kürttü ve kendisi Türkmenlerden nefret ederdi. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki Türkmen hakimiyetinden oldukça rahatsız olurdu. Yavuz Sultan Selim'i Türkmenler konusunda kışkırttı ve Türkmen katliamının zeminini hazırladı. Kendisi Yavuz Selim'e Türkmenlerin isan hazırlığında olduğu konusunda yanlış istihbaratlar vererek Yavuz'u Anadolu seferine çıkarttı. Bu seferde 40.000 kadar Kızılbaş Türkmen katledildi. Kalan Kızılbaşların büyük kısmı dağlara kaçmak zorunda kaldı.
(İdris-i Bitlisi tüm bu olayları ve yaptırdığı Türkmen katliamını "Selimname" adlı eserinde övüne övüne anlatmaktadır.)
Olaylar bununlada sınırlı kalmadı. İdris Yavuz Sultan Selim'i Anadolu'ya Kürt aşiretlerinin yerleştirilmesi konusunda ikna etti. Gerekçesi ise Kürtlerin Şafii mezhebinden Sünni olmalarıydı. Bunun üzerine Süleymaniye ve Erbil bölgesinden Kürt aşiretleri Güneydoğu Anadolu'ya yerleştirildi. Akkoyunlulardan alınan Güneydoğunun kontrolü Kürt beylerine teslim edildi. Osmanlı'dan kaçan Kızılbaş Türkmen aşiretlerinden bazıları İran'a gittiler. Bazıları ise Kürt aşiretlerine sığındı.
Osmanlı 15-17.yy Osmanlı tahrir defterlerine göre Anadolu'da 41.000 civarında göçebe aşiret bulunuyor. Bunların 39.000 kadarı "Etrak" yani Türk , "1500" kadarı "Ekrad" yani Kürt. 3 Tanesi ise Ermeni. (Göçebe olmayan yerleşik halk bu sıralamada bulunmuyor) Bunun dışında Anadoluda Moğol, Kıpçak ve Arap aşiretleride bulunuyor.
Bu sıralamaya göre en kalabalık Kürt aşiretleri Rışiler ve Qaviler, en kalabalık Türkmen aşiretleri ise Avşar ve Karakeçili aşiretleridir. Buraya kadar bir sorun yok. Fakat 17.yy 'dan sonra öyle büyük bir Kürtleşme başlamışkı Osmanlı kayıtlarında
Ekrad-ı Türkmenan Karakeçili yani "Karakeçili Türkmen Kürtleri"
Ekrad-ı Yörükan yani "Yörük Kürtleri"
Etrak-ı Ekrad yani "Kürt Türkleri"
Türkman-ı Ekrad yani "Kürt Türkmeni"
Ekrad-ı Receplu Avşar yani "Recepli Avşar Kürdü"
gibi kavramlar oluşmuş ve Güneydoğuda 17.yy 'a kadar Türkmen olarak kaydedilen aşiretlerin neredeyse tamamı "Ekrad" olarak kaydedilmeye başlanmış.Bunlara örnek olarak:
Lekvani-i Türkmenan isimli aşiret 17.yy dan sonra Lekvan-i Ekrad haline gelmiş.
Rişvanlu aşireti 17.yy'a kadar Yörük taifesi olarak kaydedilirken 17.y sonrası Ekrad olarak kaydedilmiş.
Bunun dışında bazı Kürt aşiretleride Türkleşmiştir. Bu konuda çalışmalar yapan Osmanlı devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa konuyla ilgili "Tezakir" adlı bir kitap yazmıştır(1860). Bu kitapta
"Kürt dağı ahalisi bütünüyle Kürt olup, Kürtçe tekellüm ederler. Gavurdağı ahalisi ise eskiden kalma Türklerden olup tıpkı Kozanlılar gibi bunlarda kendilerine Osmanlı demezler. (Selçuklulardan oldukları için)
Fakat Keferdiz nahiyesi karşısında ve Gavurdağı'nın doğu tarafında Eğidil ve İlhamanlu nahiyelerinde bulunan-ki bunlara kenar nahiyeleri de denir- Hamazlu köyü yakınında Gavurdağı'nın içine doğru girmiş olan Çerçili nahiyesi ve onun güney tarafında Kerkütlü nahiyesi ahalisi Kürt olup , Türkçe tekellüm ederler. Fakat bu dört nahiyeninde ahalisi Kürttür. Aynı şekildede Kerkütlüde bulunan ve 90 haneyi geçen Aydınlu nahiyeside Türk olup, Kürtler içinde kalıp onların geleneklerini almışlardır." demektedir.
Yani tıpkı Türklerin Kürtleşmesi gibi Kürtlerde Türkleşmiştir. Fakat bu Kürtleşen Türkmen boylarının yanında hiçbirşeydir.
Şimdi sizinle 16.yy'dan kalma , Osmanlı tahrir defterlerine göre hangi aşiretin nerede yaşadığını gösteren haritalara bakalım. Bu haritalar eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu'nun çalışması olan 6 ciltlik 2800 sayfalık kitaptan alınmadır. Bu kitabın adı "Anadoluda Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar" dır ve hangi köyün hangi aşiretten geldiğini tek tek yazmaktadır. Eğer sizde kendi köyünüzün adını biliyorsanız hangi aşiretten/boydan geldiğinizi öğrenebilirsiniz.
Şimdi gelelim haritalara, işte Anadoludaki aşiretlerin 16.yy'daki dağılımı
Alayundlu Aşireti (Türk)
Arap(kırmızı) , Moğol(yeşil), Kıpçak(Sarı) Aşiretleri
Avşar Aşireti (Türk)
Bayat Aşireti (Türk)
Bayındır Aşireti(Türk)
Begdili/Beğdili Aşireti (Türk)
Büğdüz(Kırmızı), Alkaevli(Yeşil) Aşiretleri (Türk)
Çepni Aşireti (Türk)
Çungar(Moğol)(Kırmızı) ve Barak(Yeşil)(Türk) Aşiretleri
Dodurga Aşireti(Türk)
Döğer Aşireti (Tür)
Ekrad Aşiretleri (Kürt)
Eymür Aşireti (Türk)
İğdir Aşireti(Türk)
Karkın Aşireti(Türk)
Kınık/Kimek Aşireti (Türk)
Kayı Aşireti (Türk)
Peçenek Aşireti (Türk)
Salur Aşireti (Türk)
Varsak Aşireti (Türk)
Yaparlı(Kırmızı), Çavundur(Mavi), Karaevli(Yeşil) Aşiretleri (Türk)
Yazır Aşireti (Türk)
Yıva Aşireti (Türk)
Yüreğir Aşireti (Türk)
Arap(kırmızı) , Moğol(yeşil), Kıpçak(Sarı) Aşiretleri
Avşar Aşireti (Türk)
Bayat Aşireti (Türk)
Bayındır Aşireti(Türk)
Begdili/Beğdili Aşireti (Türk)
Büğdüz(Kırmızı), Alkaevli(Yeşil) Aşiretleri (Türk)
Çepni Aşireti (Türk)
Çungar(Moğol)(Kırmızı) ve Barak(Yeşil)(Türk) Aşiretleri
Dodurga Aşireti(Türk)
Döğer Aşireti (Tür)
Ekrad Aşiretleri (Kürt)
Eymür Aşireti (Türk)
İğdir Aşireti(Türk)
Karkın Aşireti(Türk)
Kınık/Kimek Aşireti (Türk)
Kayı Aşireti (Türk)
Peçenek Aşireti (Türk)
Salur Aşireti (Türk)
Varsak Aşireti (Türk)
Yaparlı(Kırmızı), Çavundur(Mavi), Karaevli(Yeşil) Aşiretleri (Türk)
Yazır Aşireti (Türk)
Yıva Aşireti (Türk)
Yüreğir Aşireti (Türk)
Kürtleşmiş Türkmen Aşiretleri Listesi
- Karakeçili Aşireti'nin Güneydoğu uzantıları (Aslında Kayı Boyundandırlar)
- Avşarların Güneydoğu uzantıları
- Begdili Aşireti
- Hınıslu Aşireti
- Küresinliler
- Lekler
- Batıkan Aşireti
- Herkiler Aşireti
- Kılıçlı Aşireti
- Kürdili Aşireti
- Mukriler Aşireti
- Türkan Aşireti
- Şadıllı Aşireti
- Çapanoğlu Aşireti
- Ertuşiler Aşireti
- Rişvan Aşireti
- Burukan Aşireti
- Babat Aşireti
- Dersimli Aşireti
- Karaçoban Aşireti
- Tanas Aşireti
- İzzeddinliler Aşireti
- Hörmekli Aşireti
- Karaballı Aşireti
- Pınarlı Aşireti
- Kubatlı Aşireti
- İzollar Aşireti
- Deli Budak Oymağı
- Kara Güne Aşireti
- Şeyhbizin Aşireti
- Aygut Oymağı
- Çemişgezeklü Aşireti
- Kureyşan Aşireti
- Beskan Aşireti
- Badıllı Aşireti
- Milli Aşireti
- Modanlı Aşireti
- Şavak Aşireti
- Abbasan Aşireti
- Ağuçan Aşireti
- Kırgan Aşireti
- Zerikan Aşireti
Bazı Tanınmış "Kürtleşmiş" Türkmenler
Hülya Avşar(Avşar Boyundandır)
Abdullah Zeydan(HDP'li milletvekili) (Zeydan Aşireti dolayısıyla Oğuzların Yıva boyundandır)
Ahmet Türk(Eski milletvekili) (İzol Aşireti dolayısıyla Oğuzların Avşar boyundandır)
Dengir Mir Mehmet Fırat(HDP milletvekili) (Rişvan Aşireti dolaysıyla Oğuzların İğdir boyundandır)
Kemal Kılıçdaroğlu (CHP Başkanı) (Kureyşan Aşireti dolayısıyla Oğuzların Begdili boyundandır)
Abdullah Zeydan(HDP'li milletvekili) (Zeydan Aşireti dolayısıyla Oğuzların Yıva boyundandır)
Ahmet Türk(Eski milletvekili) (İzol Aşireti dolayısıyla Oğuzların Avşar boyundandır)
Dengir Mir Mehmet Fırat(HDP milletvekili) (Rişvan Aşireti dolaysıyla Oğuzların İğdir boyundandır)
Kemal Kılıçdaroğlu (CHP Başkanı) (Kureyşan Aşireti dolayısıyla Oğuzların Begdili boyundandır)
Kürtleşmiş Türkmen nüfusunun günümüzde 6 milyon kadar olduğu düşünülmektedir. Günümüzde özellikle "Kürt Alevisi" olarak adlandırılan nüfus Kürtleşmiş Türkmenlerden oluşmaktadır. Bunun dışında ülkemizde 7,5 milyon Kürt, 2 milyon Zaza vardır. Özellikle Tunceli gibi "Zaza" şehri olarak nitelendirilen şehirler eski Türkmen şehirleridir. Tuncelide bulunan 93 aşiretin 87 tanesi Türkmen aşiretidir. Günümüzde en büyük Kürtleşmeyi Karakeçili Türkmenleri yaşamış ve aşiretin yaşlıları hala Türkçe bilmemektedir. Fakat yapılan konferanslar sayesinde yavaş yavaş hepsi bilinçlenmeye başlamıştır. Bu konuda pek çok belgeseli Youtube'da bulabilirsiniz. Aynı zamanda 80'ler dönemindeki baskılardan ve Kürtçenin yasaklanmasından dolayı dağa çıkan PKK'lı Türkmenleride anlatan pek çok belgesel mevcut. Başta Karakeçili ve Rişvanlar olmak üzere Avşarların boylarıda dahil pek çok aşiret her sene Türkmen festivalleri yapmaya başlamıştır ve hızla Türkleşmektedirler.
Türkistan genel olarak iki parçadan oluşur. Batı Türkistan bugün 5 bağımsız devletten(Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan) oluşan bir coğrafyanın adı iken, Doğu Türkistan'ın tamamı bugün Çin Halk Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde bulunur. Türkistan coğrafyasını ikiye ayırmamızın en önemli sebebi 17.yy'dan sonra tarihlerinin farklı şekillenmesidir. Batı Türkistan Rus işgaline uğrayıp kurtulmuşken, Doğu Türkistan Çin işgaline uğrayıp bir daha kurtulamamıştır.
Tacikler ve Özbekler 20.yy 'a kadar "Sart" adıyla tek bir halk olarak anılsa da Özbekler soyca Türk, Tacikler soyca İrani bir kavimdir. Dolayısıyla Tacikistan Türkistan coğrafyasında bulunan fakat Türk olmayan bir devlettir.