Gökbörü Kağan Destanı: Uluyanlar

Users who are viewing this thread

WouLinX

Sergeant
Gökbörü Kağan Destanı: Uluyanlar
Gökbörü Kağan Vaegir topraklarında doğmuş ama soyu Khergitlere uzanan bir hükümdardı. Hayatının gençlik yıllarını ailesinin vefatından sonra haydutluk yaparak geçirmek zorunda kalmış, hayatın pis yüzünü daha yeni yetmeyken görmüş dinç bir delikanlıydı. Yaptığı işlerin doğru olmadığını kendi de biliyor fakat intikamını almak için güçlü bir er olması gerektiğini de biliyordu. Ayağı toprağa sert basar adeta bastığı toprak taş kesilirdi. Bir yere geldiğinde öncesinde kimse bilemez, fikirlerini hep kendine saklar ve bekleneni yapmak yerine hep akıllıca hareket ederdi. Girdiği her şehirde ise adı çok çabucak yayılır ürkek yüreklere anında korku salardı. Şehir gardiyanları adını duyduğu an peşine takılsa bile şehirlere girmekten çekinmezdi. Kaderinde yazılandan çok emindi ve bu uğurda ölmeye değerdi. Ailesi Khudan'dan Ichamur'a dönmekte olan Khergit göçmenleri arasındaydı. Daha kundakta bir bebekken acımasız bir Vaegir lordu tarafında saldırıya uğradılar. Ne yazıkki sonuç kaçınılmazdı. Ama kaderin cilvesi Gökbörü Kağan'ı yaşatmaya yetti. Bütün bunları yaşayan o bebek gördüğü bütün vahşete rağmen bir anlığına bile ağlamadı. Civardan geçmekte olan bir Vaegir köylüsü ganimet bulma ümidiyle ölüleri soymaya çalışırken Gökbörü Kağan'ı annesinin örtüsünün altında buluverdi. Çocuğu ölümüne terketmeyi düşünüyordu, ama adamın aklına o anda bir şeytanlık düştü. Onu yetiştirip yankesici yaparak sıradan bir köylü olmak yerine zengin olmayı planlıyordu. İşte böyle bir ortamda yetiştirilen Gökbörü Kağan çocukluğunda yankesicilik yapmaya zorlansa da aslında hiç de beklenildiği gibi kötü biri olmadı. Yeni adıysa artık Brachin olmuştu. Üvey babasından ailesinin başına gelenleri öğrendiğinde daha ergenliğine yeni girmekteydi. O anki öfkesi ateş olsa Kalradya'yı ateşe vermeye yeterdi. Gecesinde intikam yemini etti ve kader o an mühürlenmişti. Köydeki arsız arkadaşlarını da yanına alan Gökbörü Kağan ilk haydutluğunu o günün sabahı gerçekleştirdi. İnsanların mallarına göz dikse ve zor kullansa da asla masumları öldürmedi. Ulaşması gereken güç, dürüst yollarla elde edilebilecek bir güç değildi. Her geçen gün gücüne güç katarak büyüyen Gökbörü Kağan zamanla yakın bölgelerde bilinir hale geldi. Gücünden nasiplenmek isteyen ve hayattan nasibini alan herkes onun emri altına girip kurallarına saygı gösterdi. Haydutluk yapmamaya söz verdiği gün eğitimli ordusunu da kurmuştu. O dönem Nord Krallığıyla büyük bir savaş içerisinde olan Vaegir Kralı Yaroglek geçmişine bakmaksızın eli kılıç tutabilen her askere muhtaçtı. Haydutluğuyla nam salmış Brachin için Vaegir ordusuna katılabilmek ancak böyle bir dönemde mümkün olabilirdi. Mareşal, savaşabildiğini zaten kanıtlamış olan Brachin'i bir de kendi sınavından geçirdi. Vaegir Krallığına ihanet eden bir köstebeği ve arkasındaki kişiyi bulması gerekiyordu. Köstebeği takip ettiği gibi karşısında Khergit Hanlığı derebeyi Tonju Noyan'ı buldu. Tonju Noyan kibirli biri değildi ama düşmanını her zaman araştırırdı. Brachin'in namını da duymuştu ve ajanlarına çoktan araştırtmıştı. Tonju Noyan Brachin'e bir teklifte bulundu. Kendisini ele vermeme ve ajanını kendi elleriyle teslim etmesi karşılığında krallıklardan ayrı gizli bir ittifak kurmak ve bu ittifakta kendisiyle aynı kademede söz sahibi olmak. Gökbörü Kağan önce kendini ağırdan satsa da bu teklifi reddedemedi. Kendini bu sayede kanıtlayan Brachin artık Vaegir Krallığı'nın ordusunda resmi olarak yerini almıştı. Savaşlarda gösterdiği yiğitliği sayesinde Kalradya'nın uçsuz bucaksız köylerinde bile adı anlatılmaya başlamıştı. Brachin'in karşısında durabilmek için önce anlatılan destanları yerle bir etmek sonrasında ise aslanlarla güreşebilecek bir güce sahip olmak gerekiyordu. Böyle bir cesaret ancak asil kanı taşıyanlarda bulunabilirdi. Rüzgardan ağaçların köklerine tutunduğu yağmurun toprağı dövdüğü bir günde Reyvadin Şehri Nord Krallığı tarafından kuşatılmıştı. Kral Yaroglek ve bir kaç lordu şehirde adeta kafese kapatılmıştı. Günler geçtikçe şehirde yiyecek tükeniyor, umutlar köreliyordu. Kral'ın yazdığı mektup mareşale aylar sonra ancak ulaşacaktı. Günden güne ordusunu genişleten Brachin 150 kadar eğitimli askeriyle Sumbuja köyünün yakınlarından geçerken köylülerden biri yanına geldi ve durumu ona anlattı. Brachin güçlüydü ama gücünü sadece bileğinden değil aklından da alıyordu. 800 kadar Nord'un karşısına dikilmenin aptalca olduğunu biliyordu. Ordusundan sadece en güvendiği eğitimli Vaegir Şövalyelerini alıp bölgeye doğru ilerledi. Kral Ragnar gözünü Reyvadin'i kestirmişti. Şehri almadan gitmeye niyeti yoktu. Ama diğer lordlar kral kadar azimli değildi. Brachin kendi ordusuyla civar köylerin yollarını kapatmıştı. Nordların yiyecek ve su için geleceğini biliyordu. Askerlerine çoktan tembih etmişti. 50 kadar Vaegir şövalyesini yanına alan Brachin askerlerine tek hizaya geçmesini söyleyip arkalarına uzun kazıklar çakarak Reyvadin tepelerinde Nordlara görünüp savaş boruları çaldırttı. Nordlar bu ordunun sadece görünen yüzü arkasında daha çok süvariler var diyerek korkmaya başlamıştı. Kral Yaroglek mektubunun bu kadar çabuk ulaşmasını düşünmüyordu. Bu işte bir gariplik vardı. Brachin'in bunu yaptığı sırada Nordlardan bir grup asker dağılarak civar köyleri yağmalayıp yiyecek arayışına çıkmıştı. Önceden hazırlıklı olan Brachin'in askerleri Nordlara pusu kurup bir tanesi hariç hepsini telef etti. Tam da savaş borularının çaldığı sırada üstü başı çamur ve kan içinde koşarak Kral Ragnar'ın yanına giden bir asker görüldü. Asker Ragnar'a yağmacıların telef olduğunu yiyecek hiçbir şeyin kalmadığını söyledi. Ragnar büyük bir öfkeyle Reyvadin'i almakta kararlı olduğunu ve korkak askerlerin sonunun ölüm olduğunu oracıkta gösterdi. Haberi ulaştıran askerin kellesi toprağa düşmüştü. Böylece Ragnar kendi askerlerin kalplerine nefreti ve çaresizliği de düşürmüştü. Birkaç gün geçti, askerler açlıktan kıvranmaktaydı. Kollarını kaldıracak halleri kalmamıştı. Brachin doğru zamanın geldiğini anlamıştı köylerdeki askerlerine haber saldı. Ragnar Reyvadin'in duvarlarını döve döve göçertti ve kale içine son saldırı için emri verdi. Ordunun yarısı Reyvadin'de savaşırken yarısı da kralı Brachin'in ordusundan korumak için yanındaydı. Sonunda Brachin'in Vaegir nişancıları da gelmişti. Kalradya'nın en güçlü 80 nişancısı Ragnar'ı koruyan orduya adeta yağmur gibi ok yağdırıyordu. Askerlerinin azaldığını gören Ragnar kendisini koruyan askerlere de saldırı emri verdi. Ragnar artık sadece kendi birliğiyle kalmıştı. Nişancılarını Reyvadin'e desteğe yollayan Brachin şövalyeleriyle beraber Ragnar'ın birliğine saldırdı. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak bitik halde olan Nordlar teker teker yere düşüyordu. Ragnar'ın bu kör hırsını gören Lordlar onu terkedip geri çekiliyorlardı. Ragnar'ın sadık askerleri yerle bir olmuştu. Bütün birliği mızraktan geçiren Brachin, "Bir kral hakkında hüküm vermek ancak başka bir krala yakışır." diyerek Ragnar'ı esir aldı. Reyvadin şehrinde zafer çığlıkları yankılanıyordu. Kral Yaroglek bu günü bayram olarak ilan etti. Brachin'e kendisine yemin etmesi karşılığında Lordluk verdi. Artık Lord Brachin olarak anılan Gökbörü Kağan ailesini katleden Vaegir lordunu bulmaya bir adım daha yakındı.
Reyvadin duvarları onarılırken Kral Yaroglek Rivacheg şehrinde bir şenlik düzenlemeye karar verdi. Şenlikte bütün lordlar bulunmak zorundaydı. Bu Gökbörü Kağan için büyük bir fırsattı. Şehir şenlik için süslenmişti. Her yerde rengarenk çiçekler, soylu lordlara ait flamalar, dövüşen askerler, gülüşen kadınlar. Lord Brachin Kral Yaroglek'in emri üzerine yeni lordluğunu kutlamak için salondaki lordlarla birer birer tanıştırıldı. Bir tanesi vardı ki gözünü hiç mi hiç tutmadı. Kadınlarla oynaşıyor, içkisini hiç görmemiş gibi kafasından aşağıya döküyor, kadınlarına laf atan askerlerine saldırıyordu. Kim olduğunu sorduğunda şöyle cevap verdi: "Ben Lord Belgaru! Yeni lord oldun diye çok heveslenme, düşmanların çoğalacak. Benim gibi ye, iç, seviş hala yaşıyorken eğlenmene bak." Brachin Lord Belgaru'dan şüphelenmişti. Nordlara karşı büyük bir zafer kazanan Vaegir Krallığı refah içerisinde barış dolu günler yaşıyordu. Kral Ragnar ellerinde esarete düşmüş, kalan lordlarınsa güçleri hala çok zayıftı. Nordlar Kral Ragnar'ın serbest bırakılması karşılığında barış anlaşması imzalamak zorunda kaldılar. Tonju Noyan bu sırada Brachin'e görüşmek istediğini söyledi. Gizli ittifak için gözlerden uzak, gizli bir toplantı yeri de kurmuştu. "Sen bu işte bayağı bir ciddisin." dedi Brachin. Tonju Noyan cevap verdi: "Krallar ve krallıklar her zaman insanları düşünerek hareket etmezler. Biz Kalradya'nın koruyucuları olacağız." Brachin Tonju Noyan'dan Lord Belgaru'yu araştırmasını istedi. "Senin elin kolun uzun. Bu adam geçmişinde ne günahlar işlemiş bilmeliyim." dedi. Tonju Noyan kabul etti ve Kral Ragnar'ın düşüşünü, savaşın detaylarını konuştular. Tonju Noyan davranışlarıyla Kral Yaroglek'in de bir gün sonunun geleceğini söyledi. Brachin "Neden?" diye sorduğunda "Vakti geldiğinde er geç öğreneceksin." dedi. Brachin barış dönemini lordlarla iyi geçinip gücüne güç katarak geçirmeye devam etti. Bu sırada Tonju Noyan'dan haber geldi. Aradığı kişinin Lord Belgaru olduğu kesinleşmişti. Lord Belgaru Vaegir Krallığı'nda çok sevilen biri değildi ama Kral Yaroglek tarafından her zaman desteklenmişti. Bu yüzden lordlar seslerini çok da çıkartamıyorlardı. Bu sırada Tonju Noyan gizli birliğe yeni müttefikler katmaya devam etti. Kalradya'nın en güvenilir lordlarına ajanlar gönderip onları araştırarak bu birliği güçlendirme çabasındaydı. Tonju Noyan bu birliğin adını Mavi Kurt Birliği koydu. Lord Belgaru'nun kim olduğunu öğrenen Brachin ona karşı olan lordları da arkasına alıp sorumluluğu da kendi üstlendi. Bir sorun olursa kralın karşısında duracak kişi Lord Brachin'di. Barış dolu günlerde kendini savaşamadığı için sürekli rahatsız hisseden Lord Belgaru Nord köylerini haydut kılığında yağmalamaya başladı. Haber Kral Ragnar'ın kulağına kadar gitmişti. Yağma yapanın Lord Belgaru olduğunu teyit eden Ragnar ona karşı lordları ve askerleriyle pusu kurdu. Lord Belgaru artık Ragnar'ın esiri olmuştu. Onu ele geçirmek Lord Brachin için imkansız bir hal almıştı. Ragnar'a Yaroglek'in ağzından bir mektup yazdı. Bir kralın ağzından başka bir krala mektup yazmaya cüret etmek ancak bir deli işi olabilirdi zaten. Mührü gören Ragnar mektubu gerçek sandı. Mektupta şöyle yazıyordu. "Lord Belgaru'nun benim emirlerim dışında nord köylerini yağmaladığını duydum. Bırakın barışı bozmanın ve bir kralın emrine uymamanın cezasını kellesini alarak keseyim. Onu kalenize gelmekte olan Lord Brachin'e teslim edin. Vaegir Kralı olarak özürlerimi kabul edin." Tabiki de bu mektup ölen masum insanları geri getirmeyecekti ama Ragnar Vaegir Krallığı'na karşı güçsüzken agresif bir politika çizmenin Nord Krallığı'na zarar vereceğini biliyordu. Lord Brachin ve askerlerini kabul eden Kral Ragnar tahtından doğru seslenerek: "Reyvadin'de yaptığınız şey çok akıllıcaydı. Savaşı kazandığınızda verdiğiniz karar ise onurlu bir karardı. Onur çok garip bir şey değil mi? Sizi, savaşta galip gelen düşmanımı şuracıkta öldürebilirim. Bunu yapmamamın sebeplerinden biri de onurdur." dedi ve konuşmayı bitirerek Lord Belgaru'yu azrailine teslim etti. Vaegir Krallığı'na doğru dönerken Brachin Belgaru'nun eline bir kılıç verdi. Belgaru pişkin pişkin kurtulduğuna seviniyor yakacağı başka canları düşünüyordu. Bu sırada Brachin askerlerine önden devam etmelerini ve ilerde kamp kurmalarını söyledi. Kendi atını ve Belgaru'nun atını da bağlamaları için askerlerine verdi. Brachin kılıcını çekip "Savun!" diye bağırdı Belgaru'ya. Kılıçların çarpışma sesi taa Kral Ragnar'ın taht odasından bile duyulabilirdi. "Sen masum insanların, sana karşılık dahi veremeyecek insanların canlarını aldın. Ailemin canına kıydın!" Belgaru önce şaşkınlıkla baktı sonra geçmişte yaptıklarını hatırladı. "Senin ailen hangi acizlerdi? Kral Yaroglek bu yaptığının cezasını kesecek!" diye çemkirdi. Brachin kılıcı geriye çekti ve tekrar savurup Belgaru'nun kılıcını ortadan ikiye ayırdı. Belgaru'nun yüreğini korku saldı, karşındaki masum biri değildi, aciz ve çaresiz hiç değildi. Belki bir insan bile değildi. Çünkü bir insan kılıcı ortadan ikiye ayıracak kadar güçlü olamazdı. Brachin kılıcını Belgaru'nun boğazına getirdi. "Kendini çaresiz hissetmek nasıl bir duygu?" dedi Belgaru'ya. Belgaru askerlere seslendi. "Beni kurtarın! Siz Kral Yaroglek'in askerlerisiniz." dedi. Askerler söylediği herşeyi duydu ve birden şarkı söylemeye başladılar. Kurdukları kampın ateşinin başında dans ettiler. "Duymuyor musunuz ahmaklar?!" diye bağırdı tekrar Belgaru dizlerinin üzerinde. "Ölüleri kimse duyamaz ama ben ailemi duydum." dedi Brachin ve tek hamlede kellesini uçurdu. Brachin intikamını almıştı ama yüreği soğuk değildi. İçindeki ateş öncekinden daha da harlanmıştı. Sebebini anlamadı ama bir sebebi vardı. Atının eğerine bağlı çantasından sayfaları eskimiş kara kaplı defterini çıkarttı. Gençliğinde haydutluk yaptığı bütün köyleri ve aileleri yazmıştı. Hepsinin kapısına erzak bıraktırdı, kese kese altın yollattı. Bir aldıysa on bıraktı.
Tonju Noyan Belgaru'nun ölüm haberine günler içinde ulaşmıştı. Brachin'i adını Mavi İn olarak koyduğu gizli birliğin toplanma yerine çağırdı. Salona girdiğinde Kalradya'nın heryerinden lordların hilal şeklinde bir masada toplandığını gördü, içlerinden bazılarını tanıyordu. Biraz zaman sonra salona Tonju Noyan girdi ve "Mavi Kurtlar hoşgeldiniz!" diye seslendi. Yanına Lord Brachin'i çağırarak "İşte Gökbörü geldi. Gökbörü Kağan Kalradya'nın ve tüm diyarın hükümdarı!" diye seslendi ve bütün lordlar aynı anda "Gökbörü Kağan dönecek zalimler ölecek!" diye tekrar tekrar bağırdılar. Tonju Noyan Brachin'in geçmişini araştırdığını ve aslında adının Gökbörü olduğunu Sancar Han'ın babası Melikşah Kağan'ın oğlu olduğunu söyledi. Lordlardan biri "Gökbörü Kağan'ın döndüğünü duyar duymaz birliğinize katıldık. Bu destan Khergit dağlarında, Svadya ovalarında, Rhodok ormanlarında, Nord denizlerinde, Sarranid çöllerinde, Vaegir buzullarında hala yankılanır" dedi. Mavi Kurt Birliği gizli birlik olarak kalmaya devam etti bundan diğer hükümdarların Sancar Han'ın bile haberi olmadı. Tonju Noyan artık Gökbörü Kağan'ın sağ koluydu. Gökbörü Kağan'ın arkasında bütün krallıklardan güvenilir lordlar, Vaegir lordlarının neredeyse hepsi Khergit lordlarının da Sancar Han'ı asıl hükümdar olarak bilenlerin dışında hepsi yer alıyordu. Tonju Noyan lordları Gökbörü destanına itimat edenlerden özenle araştırarak seçmişti. Salonda toplantı hala devam ediyorken Tonju Noyan Gökbörü Kağan'ın yanına gidip: "İntikamının ateşi soğumadı değil mi? Çünkü Belgaru sadece dünyevi zevkleri olan zalim bir emir kuluydu. Zalimliği kişiliğinde vardı ama ailen sandığın seni düşman gözlerden gizleyen eğitmenlerini ve bütün göçmenlerin öldürülmesini isteyen Kral Yaroglek'in bizzat kendisiydi. Bunu öğrenmiştim ama henüz gücün yoktu şimdi Kral Yaroglek'in karşısına çıkmanın tam vaktidir." dedi. Gökbörü Kağan Kral Yaroglek'in huzuruna Lord Brachin olarak çıktı. Lord Belgaru'nun işlediği suçları, kestiği cezayı söyledi ve onu neden desteklediğini sordu. "Benim yerime ceza kesmek ne haddine!" diye çıkıştı Kral Yaroglek. Nöbetçilerine işaret etti. Gökbörü Kağan "Bir kral hakkında hüküm vermek ancak başka bir krala yakışır." dedi. Kral Yaroglek sinirlendi: "Ne demek oluyor bu?!" Gökbörü Kağan: "Şimdi çektirdiğin acıların cezasını çekeceksin!" dedi ve Kral Yaroglek tahtında kibirle gerine gerine oturuyorken kılıcını çıkardığı gibi böğrüne sapladı. Yarısı tahtın arkasından çıkan kılıcını yavaşça acı vere vere geri çekti. Kral şaşkınlıkla ölüm azabı çekiyorken gözlerinin içine bakarak "Hükmün ölümdür." dedi Gökbörü Kağan. Sadık Vaegir nöbetçileri kılıçlarını çekip Gökbörü Kağan'ın üzerine yürüyecekken şehrin her yerinde, kalenin içinde, taht odasında dahi kurt sesleri duyuldu. "Auuu!" diye uluyordu herkes bir ağızdan, şehir sakinleri şaşırmıştı, sesleri duyup ürken kuşlar göğe doğru uçuşuyordu. Kral'ın sadık askerlerinde dahi uluyanlar vardı. O gün Gökbörü Kağan'a kılıcını çeken herkes bir daha ona karşı çıkarmamak için yerine soktu. Cüretkarlar öldürüldü. Gökbörü Kağan'ın yüreğindeki intikam ateşi Vaegir buzullarında sönmüştü. Gökbörü Kağan o gün Mavi Kurt'un gölgesinde yeniden doğmuştu...
Her türlü eleştiri yapabilirsiniz.
 
Öncelikle merhabalar, Dörtyol hanının böyle ıssız bir döneminde hikaye yazmanız hoş bir şey. Eleştirilere gelecek olursak diyaloglar neredeyse yok denecek kadar az, anlatım tarzı hikaye anlatır gibi değil de bilgi verir gibi olmuş. Bir de bölümler arası geçişler çok kısa, bir dahaki bölümünde görüşmek üzere, başarılar...
 
Back
Top Bottom