FORUMUN İLK EDEBİ ROMANI!!! Kalradya Serisi 1. kitap- Svadya Tahtı

Sizce Knourel kime varacak?

  • Asi

    Votes: 0 0.0%
  • Falathar

    Votes: 2 7.7%
  • Rengio

    Votes: 0 0.0%
  • Ollegar

    Votes: 1 3.8%
  • Talimci (yaşlı kurt)

    Votes: 3 11.5%
  • Veltor

    Votes: 1 3.8%
  • Harlaus

    Votes: 2 7.7%
  • Grankh

    Votes: 0 0.0%
  • Bana varacak!

    Votes: 3 11.5%
  • Kimseye varmayacak, kız lezbiyen lan :D

    Votes: 14 53.8%

  • Total voters
    26

Users who are viewing this thread

Benim ise en sevdiğim ırk Khergit. O yüzden okurken o kadar heyecanlanmıyorum. Taraf tutmasam belki onu okurken de Asi'deki gibi akıcı gelebilir. Lakin objektif düşünemiyorum.
 
Ben ne zamandır bir oyun hikayesi yazmak istiyordum.Bu da öyle başladı - vay anasını, bütün romanlarım da böyle küçük hikaye şeklinde başlıyor tutamıyorum yazıyorum genişliyor :grin: . Bu roman serisinde kimsenin görmediği bir Kalradya yaratacağım, herkesin bir ruha sahip olduğu, seçimlerin sadece bir kişiye ait olmadığını, kaderin tek bir ipliğin işi olmadığını anlatacağım.Ve kesinlikle inanılmaz bir politika ve aşk ağı kuracağım :grin:
 
İlk sayfa güncellenmiştir.Bulabildiğim yazım hatalarını da düzelttim.Bir sonraki bölüm de hazır en kısa zamanda buraya da ekleyeceğim

1, bulabildiğiniz yazım hatalarını gösterirseniz sevinirim
2, yorum ve sorularınızı da bekliyorum, mümkünse başkalarına da önerin :grin:
 
DOKUZUNCU BÖLÜM - ŞU SVADYALILAR...

Grup, Suno’dan çıkarken de, geldiklerinde alıştıkları şekilde arandı.Şehir muhafızları, Asi ile Rengio’ya sataşarak kavga çıkartmaya çalıştılar ama Falathar koca atının sırtında yanlarına geldiğinde birkaç adım uzaklaştılar.Genç Nord, kendisininki dışında şehre giren beş arkadaşının atını da getiriyordu.
Şehir kapılarında-gayet mutlu bir şekilde- ayrıldıktan sonra, surlardan bir ses duydular.
“Gidin ve bir daha gelmeyin, sizi barbarlar.Nefesiniz bile Suno’yu pisletiyor!”
Daha hiçbiri nasıl bir karşılık vereceğine karar veremeden Falathar dönerek, Asi’nin tek sözcüğünü anlayamadığı bir dilde bir şeyler söyledi.Her ne dediyse Rengio kahkahalara gömüldü ama yanlarındaki askerler de anlamamıştı.

“Ne dedin sen ona?”
“Hiiç.Suno’nun çok güzel olduğunu, bir kez daha geleceğimizi söyledim.”

Bu sözler üzerine Rengio bir kahkaha daha patlattı.Ama diğerlerinin sorularını kesin bir şekilde yanıtsız bıraktı.

Kamp alanlarını bıraktıkları şekilde buldular.Tek fark, sabahtan beri talim yapan adamların artık yorgun bir şekilde yatıyor olmasıydı.Şehre ele geçirdikleri malların artan kısmını satmak ve mümkünse asker edinmek için girmişlerdi.Ellerindeki malları- normalden düşük fiyata – satmışlardı ama hanlarda kalan paralı askerlerin istediği parayı fazla bulmuşlardı.
Üçü Ollegar’ı arayarak kampı aştılar.Ollegar, babası Lezalit arananlar listesinin başlarında yer aldığı için Suno’ya, Kral Harlaus’a isyan edenlerin geçmişteki en büyük şehrine girememişti.Suno, şimdi yeniden Svadya krallığına bağlıydı, hem de eskisinden kat kat fazla korunuyordu.İsola Hanım’a bağlı oldukları tespit edilenler sıralar halinde asılınca birçok Sunolu, Harlaus’un yanına geçmişti.Batının en güzel şehri olan Suno, Ollegar için Kalradya’nun cehennemi olabilirdi.
Yine de Asi, Svadyalı dostunun üzüntüsünü bastırmak için ona ne diyeceğini düşünürken onu Knaurel ile birlikte bulunca kızmadan edemedi.Ancak onun şaşkınlıkla karışık küçük öfkesi yanındaki dostlarının gözlerinden çıkan şimşeklerle boy ölçüşemezdi.
"Bütün pis işleri biz yapalım, Svadyalı beyefendi burada eğlensin!" dedi Rengio.
Knaurel kızdığı zamanlarda yaptığı gibi çenesini kaldırarak sert bir şekilde Rengio'ya baktı.Bu ifade -sinir bozucu bir şekilde- halkının kadınlarını anımsatıyordu.Bu düşünceyi kafasından atmak için başını sallayıp "Selam Vaegir." diye seslendi.
"Selam Nord düdüğü." dedi kız zarif sesine hiç uymayan bir şekilde.Falathar kaslarını gererek sert bir şekilde kıza baktı ama bir şey diyemedi.Ollegar, eli kılıcının kabzasında ayağa fırlarken Asi, Rengio'nun gerçekten de Svadyalının damarına bastığını fark etti.Ollegar için hayatta en önemli şey gururuydu.Bir Nord gibi soğukkanlı bir şekilde gururunu 'kırmaya çalışanı' parçalamaz yada bir Kergit gibi 'sonra yine görüşeceklerini söyleyen' bir gülümsemeyle oradan ayrılamazdı.Daha önce de örneklerini gördükleri gibi mantığını kaybetmiş bir şekilde davranırdı.
Rengio, Ollegar'ın hareketi karşısında önünden geçen bir sineğe verdiği kadar bile tepki vermedi ama Falathar elini baltasının sapına koydu.O, Svadyalıların çabuk sinirlenip sakinleşmesine Rengio kadar alışık değildi.
Asi daha ortamı sakinleştirmek için bir şey yapmamışken -ve içinden böyle bir şey yapmak gelmezken!- Knaurel Ollegar'ın kabzayı kavramış elini tutarak "El falına bakayım mı Ollegar?" diye sordu.

Bir anda dört erkek de kıza döndü, içlerinde ilk olarak ağzının bir karış açık olduğunu fark edip kapayan Asi oldu.Rengio ile Falathar'ın yüzlerindeki ifade şaşkınlıktan öfkeye geçerken Ollegar beceriksizce bir şeyler demeye çalıştı ama Knaurel onu dinlemeden başka bir yere çekmeye başlamıştı bile.
Onlar başka bir ateşin başına giderken Asi, arkadaşlarına dönerek "Kızı etkilemeye çalışmayı bırakın." dedi.Rengio ile Falathar hemen itiraz etmeye başşladılar ama Asi konuşmaya devam etti.
"Hepimiz kadar iyi dövüşüyor.Ve grubun bir parçası.Kimsenin başkası için endişelenerek görevini aksatmasını istemiyorum." Önder olmanın da zor yanları vardı.

Sabahları şafakta kalkıp palalara alışmaya çalışıyordu.Palalar, kollarının uzantısıymış gibi geliyordu.Eski kılıçlarından daha uzunlardı- bu at sırtında kullanmayı da kolaylaştırıyordu-.Kaliteli ve hafif metalden yapılmışlardı, hem sağlam hem zarif hem de hızlı silahlardı.Rüya gibi bir şeydi yani.

Aynı alıştırmalar sırasında kızı da test ediyordu, babası gerçekten de onu iyi eğitmişti.Birlikteki her acemiyi -ki onların da pek acemiliği kalmamıştı- yere devirebiliyordu.Silahlı yada silahsız.
Rengio bu sözler üzerine birden ayağının dibindeki ölü otlarla ilgilenmeye başladı.Falathar da elinin üstündeki bir kiri ovuşturuyordu.Asi pes etmiş bir şekilde nefesini vererek "İki saat dinlenin, sonra işimize dönelim." dedi.

Herkes iki saatlik bir uyku çekince -nöbetçiler hariç- 'komutanlar' bir araya geldi.Suno'dan uzun süre yetecek yiyecek tedarik edip fazla malları paraya çevirmişlerdi.Asi, herkesin bir at bulmasını emretmişti, hızlarını arttırıp atları anlamaları gerekiyordu.Atlılara karşı savaşırken de işe yarayacak bir şeydi bu.
Büyük sandığı atmaya kıyamamışlardı ama içindekileri birkaç küçük sandığa bölüştürüp yük atlarına yüklemişlerdi.

"Toplam kaç kişiyiz?" diye sordu Falathar.
"47 kişiyiz, Laas bu sabah gitti." diye cevap verdi Asi.Laas, köyü kurtarırken yaralanmış bir köylüydü.Şanssız bir şekilde bir mızrak dizini sakatlamıştı.Diğer gönüllülerin ailelerine haber götürecek ve küçük bir miktar para teslim edecekti.

"Her ölü için iki gümüş gönderdim." dedi Asi.Fazla mı az mı gönderdi bilmiyordu.
"Çok yumuşaksın" dedi Borcha.Asi'nin itirazlarını durdurmak için elini kaldırdı. "Ölüm Kalradya'nın kuralıdır.Zaten her köylünün yığınla çocuğu vardır, birkaç yıla unuturlar.Tabii hayatta kalırlarsa.Bu esir alınmış haydutlar konusunda da geçerli."

Asi bir an arkadaşlarına baktı, Rengio kararsız kalmış gözükse de Falathar ile Ollegar, Borcha ile aynı fikirde görünüyorlardı.Asi kabullenerek başını salladı.Borcha devam etti:
"Bence birliği bir düzene sokmalıyız.Son savaşta bunun yararını gördük."
"Bence de." dedi Ollegar."Mesela Falathar Nordları alsın, Borcha da bize katılan haydutları.Ben de köylüleri alırım..."
"Oldu!" diye bağırdı Rengio."En büyük komutna sen ol, hatta Asi bile senin emrine girsin."
"İnsanların sözlerini tamamlamasına izin vermelisin, atası belli olmayan.Herkes senin kadar kıt zekalı değil."
Rengio ayağa fırladı."Sen bana..." diye bağırırken Borcha omzuna bir kez vurarak yerine oturttu.
"Susun biraz be!Sarranid kocakarılarından betersiniz."
İki genç adam birbirine sinirle bakarken Falathar ile Asi sırıtıyordu.
"Ollegar iyi söyledi" diye devam etti Borcha."Gücümüz arttıkça düşmanlarımızın büyüklüğü de artacaktır.Bu durumda da öncülerin gücünün artması gerekir.Harko'nun adamları tam bana göre."
"İçimizde köylüleri eğitebilecek tek kişi Ollegar.Hem Svadyalılar bir Nord'a tabi olmazlar.İleride emrimize daha çok Nord alabiliriz, o zaman onları da ben alırım.Paralı askerleri de 'ufaklık' alsın.Böyle düzenlenirsek savaş alanında daha rahat hareket ederiz."
Rengio "Niye paralı askerleri ben alıyorum..." diyecek oldu ama Asi "Böylesi en iyisi." diyerek onu durdurdu.

Hepsi birbirine bakarak başını salladı.Sonra Borcha sordu:
"Peki şimdi ne yapacağız?Tüccarlar muhafızlar için iyi para verir."
Ollegar hınçla araya girdi.
"Tüccar muhafızlığı onursuz paralı askerler içindir.O paragöz bunakları memnun etmek için didinmek bize göre değil!"

Asi, genç Svadyalının her ne kadar zorlansa da 'ben' yerine 'biz' demesinden memnun olmuştu.Atışmalar eğlenceli oluyordu ama bir gün bunların büyümesinden korkuyordu.
"Ben de bir tüccar için çalışmayı istemem." dedi.Zendar'da iken tüccarların nasıl insanlar olduğunu görmüştü.Ollegar az bile söylemişti.

"Bir lordun emrine girmek de istemiyorsunuz, ufak bir getir götür işini de kabul etmezsiniz."Borcha bunları söyleyince hepsi birden "Evet!" "Tabii ki!" diye bağırınca yaşlı adam ellerini kaldırarak devam etti.
"Bu tavrınızı desteklemesem de 'şimdilik' bir sorun oluşturmuyor.Bence sayımızı biraz daha arttıralım-hatta ne kadar arttırabilirsek arttıralım; sanki yanımızda hiç asker yokmuşçasına."
Gençler başını salladı.Ama Ollegar "Ne kadar çok adam, o kadar sorun" diyerek yan gözle Asi'ye baktı."Ve komutanlarına yürekten inanmalılar, bunun için de adı sanı duyulmuş birini takip etmek isterler."
Rengio ile Falathar hiç düşünmeden homurdanmaya başladı ama Borcha sessiz kaldı.Asi de başını salladı ve "Doğru söylüyorsun." dedi.Rengio ile Falathar anında sustu.

"O zaman biz de adımızı duyururuz."
-----*****-----*****-----
Atlılar hafif adımlarla toprak yolu aşıyorlardı.Bazen yanından geçtikleri bir çiftliğe el sallıyorlardı ama her seferinde tok bir sesle kapanan kapı-pencerelerle karşılaşıyorlardı.
"Bu 'güzel' selamlamalara fazla alışmayın.Bu bölge Grankh'ın bölgesidir.Harlaus ile arasından su sızmaz.Yakında daha eğlenceli şeylerle karşılaşacağız.

Akşama doğru konaklamak için bir köye girdiler.Önden giren Borcha uzun süre geri dönmeyince köye yaklaşan gruptakiler şüphelenmeye başladılar.Rüzgarın yapraklarını hışırdattığı ağaçlar bile tehditkar gözükmeye başladı.
Bir süre sonra Borcha yanlarına dönünce hepsi rahatladı.
Borcha gülüyordu."Bir grup haydut köyü ele geçirmiş.Köy direnince çok sayıda adam kaybetmişler.Bizim geldiğimizi görür görmez kaçmışlar.Köyü epeyce yakmışlar ama hayatta kalan köylüler yeni bir savaş için hazırlanıyormuş.Hepsi birleşince arkalarına bile bakmadılar tabii.Tepeleri aşıp izlerini kaybettirdiler."

Köye girdiklerinde bir barikatla ve her türlü aletle silahlanmış köylülerle karşılaştılar.Gençlerden bazıları "Bunlar onlar!İşte lordun askerleri!" diye bağırdı.Yaşlılarsa daha temkinli davrandılar.

Asi herkese silahlarını yerlerine koyup kampı hazırlamalarını emredip Borcha ile birlikte köylülerin yanına gitti.Daha selam veremeden yaşlı köylülerden biri sordu."
"Gerçekten de onlar mısınız?Lordun askerleri...Lord bizi unutalı çok oldu, ben de onun adını hatırlamıyorum.Vergiler dışında hiç umursamazdı.Ne oldu, askere mi ihtiyacı var?"
Diğerleri yaşlı adamı dürttüler ama onun susup sinmeye niyeti yok gibiydi.Bu, Asi'nin hoşuna gitti.Borcha söze başlarken farklı bir açıdan bakıyordu.

"Biz lordunuzun askerleri değiliz yaşlı adam, ve buna şükretmelisin.Lordun askerleri büyük olasılıkla, bu 'doğru' sözlerin yüzünden seni cezalandırırdı.
Köyünüzü kurtardık.Bunu savaşmadan yapmış olmak da beni mutlu etti doğrusu.Kimdi onlar?"

Onlar 'büyük' Grankh'a bağlı bir reisin adamlarıydı.Savunmasız gözüken köylere musallat olur, dilediklerince kalarak istedikleri her şeye el uzatır, bol bol zalimlik yaparlardı.Köyün büyük çoğunluğu ölmüştü.Birkaç hafta önce girişilen kurtuluş mücadelesinde de köyün üçte birlik kısmı yanmıştı.Bu isyan birçok kadına el uzatılmasına neden olmuştu.Yaşlılar köyü terk etmeye karar vermişlerdi.Son bir iki ayda yaşlılar kadar hayattan soğuyan gençler de haydutlara son bir saldırı gerçekleştirmek istiyordu.Tam bu sırada 'kurtarıcılar' gelip zalim haydutları kaçırmışlardı.
"Şimdi Emirin köyüne gidiyoruz.Suno lordu şehre 'mülteci'lerin gelmesini yasakladı.Kaleler de sadece gençleri kabul ediyor.Bu toprakları terk etmek bizim için çok zor ama artık köyün çeyreğini bile dolduramayız.Gİtmek zorundayız."

Asi üzgün bir şekilde başını salladı.Yaşlı adam haklıydı, güvenli bir yere gitmek zorundaydılar.Asi ve adamları gelmiş olmasaydı, hepsi ölmüş olacaktı.Bu sırada gözleri, adamlarına imrenerek bakan genç köylülere gitti.Bu adamlar, daha önceden emrine girenlerden farklıydı.Macera yerine savaş arayan insanlar gibiydiler, altınların şıkırtısı yerine zafer şarkılarını duymak isteyenler gibi.
İçlerinden en uzun boyluları olan delikanlıya adını sordu.

"Adım Veltor, lordum." dedi elini sağlam gözüken mızrağından çekmeyen genç köylü.Asi onu biraz daha süzdü.Genç adamın kolları-Falathar kadar olmasa bile- eğey kaslıydı.Kısa kesilmiş saçları, uzun boyu ve güçlü göğsü ile bir zırhın içinde hiç sırıtmazdı.
"Bize katılmak ister misin Veltor?"
Genç adamın gözleri yerinden uğradı.'Doğru mu duydum?' der gibi çevresine baktı, arkadaşlarının da onun kadar şaşkın olduğunu görünce rüya olmadığına inandı.Arkadaşlarının bakışlarında görülmemesi imkansız bir kıskançlık da vardı.

"Arkadaşlarınla birlikte elbette." dedi Asi.
Şimdi delikanlılar birbirlerine heyecanla bakıyordu.Bir süre sonra sanki sesli bir şekilde tartışıp da kabul etmişler gibi yaşlılara döndüler.

Yaşlı köylülerden biri gençleri bir süre süzdükten sonra sert bir sesle "Çoğunuzun hayatta hiçbir alakası kalmadı." dedi. "Bazılarınız kadınlarınızı, bazılarınız kardeşlerinizi, bazılarınız annelerinizi kaybettiniz.Tüm köy çok şey kaybetti.Şimdi gidip bunları yapanlardan intikam alıp kendinizi bu bok çukurundan kurtarabilirsiniz.Yaşamınız boyunca oduncu olmak mı istiyorsunuz?Yoksa aşıkların hikayelerindeki kahramanlara katılmak mıdır tercihiniz?Köyü kurtarması gerekenler sizlerdiniz ve bunda başarısız oldunuz.Bu yüzden sizlere ölenler adına diyorum ki, gidin ve bunda birer savaşçı olun."

Bu sert sözleri kısa süreli bir sessizlik izledi.Ardından tüm genç köylüler Asi'nin önünde silahlarını sundular.Mızraklar, baltalar ve kundaklı yayların sapları Asi'ye dönükken hepsi birden diz çökerek konuşmaya başladılar.Birkaç kelime sonra birbirlerine uyum sağlayarak gür sesli bir koro oluşturdular.

"Kanımın son damlasına kadar, kolumdaki gücün son kırıntısına kadar, ayaklarım yere bastıkça, kılıcım şakıdıkça, kalkanım yarılmadıkça, okum tükenmedikçe, parmaklarım yerinde durdukça sana hizmet etmeye ve uğrunda can vermeye şerefim üzerine yemin ederim."

Asi, Borcha'nın dilini ısırarak patlamak üzere olan kahkahayı durduran suratına bir bakış attı.Bu, Kalradya'nın gelmiş geçmiş en büyük savaşçısı olan Bors Niselund'un Kalradya İmparatoruna ettiği yemindi.Aşıkların hikayelerinin yarısı Bors ile ilgiliydi ve Asi'nin bildiği kadarıyla-sadece Svadya'yı gezdiğinden- her köylü bu hikayelerle büyümüştü.Ve Asi bunu hiç komik bulmuyordu.

"Yeminin ruhunla, kaderlerimiz birbiriyle birleşti.Kalkın cesur savaşçılar ve bir daha kimsenin önünde eğilmeyin."

İmparatorun Bors'a verdiği cevabı duyan köylüler, Borcha kadar şaşırmadan kalktılar.Bundan sonra Asi yaşlıların yanına gitti ve Borcha'ya "Adamlara söyle, birer kasa balık ve ekmek indirsinler.Haydutlar giderken bir şey bıraktıysa şaşarım."
Borcha itiraz etmeden giderken yaşlılar karşı çıkacak gibi oldular.İhtiyaçları olmadığından değil, gururlarına yediremediklerinden.Asi bu itirazları susturmak için bir elini kaldırdı.Bu sırada belinden bir kese çıkarıp cesur köylüye verdi.Bu, epeyce şişkin bir gümüş kesesiydi, bir köyü birkaç ay çalıştırmadan idare ederdi.

Yaşlı adam kaşlarını çatıp keseyi alıp elleriyle tarttı.Ancak Asi’nin beklediği gibi davranmayıp itiraz etmedi.
“Sen cesur ve koca yürekli bir adamsın,delikanlı.Bizler bunu unutsak da dünya unutmayacak.Çocuklarımıza iyi bak.”
Adam bunları söyledi, bir teşekkür bile etmedi ve çatık kaşlarıyla Asi’yi tartarmış gibi baktıktan sonra peşinde diğer yaşlılarla birlikte köyün geri kalanını toplamak için gitti.Yine de Asi adamın minnettarlıktan öte duygusunu hissedebiliyor, adamın övgüsünün her türlü teşekkürden öte olduğunu biliyordu.

Onlar gittikten sonra Asi, silahlarını huzursuzca tutan adamkara baktı.Üzerlerindeki  basit gömleklerle, ellerindeki yamuk yumuk silahlarla onlara hiç uymadıklarını düşünürcesine Asi’nin adamlarını seyrediyorlardı.Asi bir süre onları süzdükten sonra, “Borcha’ya gidip kendinize uygun silahlar ve zırhlar isteyin.Atı olmayanlar yedek atlardan alsın.Öncülere katılacaksınız.Önce Borcha’ya bağlısınız sonra da bana.”
Gençler –yaşları 16 ile 24 arasındaydı- hevesle koşturdular.Bir saraydaki şövalye adaylarından tek farkları, burunlarının havada olmamasıydı
-----*****-----*****-----

Asi, o akşam öncülerle birlikte at sürdü.Borcha, kaçan haydutların izlerini takip ediyordu.Namlarını arttırmaya Grankh’ın kamplarını basarak başlamaya karar vermişlerdi.Veltar, arkadaşlarının liderliğini üstlenmiş gibiydi.Onda Asi’yi çeken bir şey vardı.Bir köylü için fazlasıyla cesur ve gururluydu.Boz renkli atının üstünde eğilip izleri sürerken avına bakan bir kartalı andırıyordu.
Asi, atını onunkinin yanına getirip selam verdi.Borcha ilerideki bir ağacın dibindeki dışkılara bakarak bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu-adamlar hakkında-.Veltar komutanının selamını alırken gözünü ufuk çizgisinden ayırmadı.

“Hiç adam öldürdün mü Veltar?”
“Hayır.” Genç Svadyalı bundan utanıyormuş gibi söylemişti.Asi onun omzuna vurdu.
“Ollegar öldürdüğü her adamı disiplinli bir şekilde sayar.Falathar da sayar ama savaşta fazla heyecanlanır, bazen ikişer üçer ilerler.Ben de kaç adamın canını aldığımı hatırlıyorum, on yedisinin de yüzünü biliyorum.Bir insanın canını almak kötü bir şeydir, zorunlu olmadıkça kaçınılması gerekir.Yine de yaptıklarımdan pişman değilim.Nice krallar vardır, gündüzleri ne kadar zalimlerse rüyalarında o kadar korkaktırlar.Gözünü kapadığında aklında ölü bir yüzün canlanması kadar korkunç bir şey varsa, ben bilmiyorum.”
Veltar gözleri ufukta bir süre bu sözleri tartarken birkaç dakika geçti.

“Sen büyük bir lidersin, Lord Asi.”
Asi gülerek “Ben lord değilim, Veltar” dedi.Veltar başını sallayarak, “Sen nasıl diyorsan lordum” diye cevap verdi.

Asi içini çekerek sustu.Svadyalıların bu alışkanlığına alışmıştı.Ollegar –kibre varan gurur aklına izin verse o da diğerleri gibi Asi’ye lord diye hitap ederdi- hariç tüm Svadyalılar onu ‘lord’ diye çağırıyordu.
Asi bir süre daha genç adamı süzdü. “Karın mı?” diye sordu.

Veltar kafasını salladı.Daha çok kafasındaki düşünceleri –ve anıları- dağıtmaya çalışıyor gibiydi. “Kardeşim.”
Asi bıraktı genç adam anılarının acısından kurtulsun.Borcha burnundaki bezi çekerek dışkılardan kalkıp ayak izlerini incelerken aralarında sessizlik büyüdü.

“Haydutlar geldiğinde biz koruluktaydık.Atlarımıza topladığımız odunları yükleyip geliyorduk.Köy direndiğinde de biz orada değildik.Biz geldiğimizde köyü yakmışlardı.Köydekiler dayanamayıp isyana kalkışmış, biz geldiğimizde...köydeki kızlar..."
Veltor birkaç saniye sustu.Burnunu güçlü bir şekilde çektikten sonra devam etti.
"Biz sekizimiz döndüğümüzde köyde sağ kız kalmamıştı.Hepsini bir eve toplamışlar, kargaşa sırasında dama bir ok- alevli bir ok- isabet etmiş.Ev yanarken köylüler hiçbir şey yapamamışlar.Eğer o evi kurtarmaya çalışmasalar haydutları yenebilirlermiş ama onlar eve ulaşmalarını engellemiş.Ah Selene..."

Asi bir sopayla genç adamın mızrağına vurdu."İntikamını alacaksın."
Veltor gözlerinde bir kıvılcımla cevap verdi:
"Elbette alacağım.Grankh belki büyük bir hedef, ancak karşıma çıkan her haydutun canına okuyacağım."

Asi başını salladı."Ama önce kendine iyi silahlar edinmelisin.Yedek silahların arasında iyi bir mızrak olacaktı.Bir de deri yelek al.Ölüler intikam alamaz."
Veltor mızrağını savunacak oldu ama Asi hiç beklemeden bir palasını savurup mızrağa sapladı.Silahlarının ne kadar keskin olduğunu daha önceden fark etmişti.Pala, mızrağa 2 parmak kadar girmişti.

"Bunu Falathar'ın baltasıyla yapsaydım elinde iki parça tutuyor olurdun.Ve iki yüz adımdan atılan bir ok bile bu halinle seni öldürür."
Veltor itiraz edecekmiş gibi ağzını açtı, Asi de bunu bekliyordu.Ama genç adam birden Asi'nin ona emir verdiğini fark edip ayağa fırladı ve "Emredersin lordum!" diyerek atını arkadaki gruba doğru sürdü.

Asi gülümseyerek kafasını iki yana salladı.
"Şu Svadyalılar yok mu..."

-----*****-----*****-----
İkinci gün güneş tepeye yükseldiğinde haydutlar hala önlerindeydi.Bu, anlaşılır bir şey değildi, zira haydutlar yağma mallarını da yanlarında götürürken ve başsız bir şekilde ilerlerken Asi'nin grubu hızlı ve disiplinliydi.

Borcha, alnını silerek "Yine kaybettik." dedi.Bu, iki günde üçüncü kez oluyordu.Ne zaman aradaki mesafeyi kapatsalar haydutların izini kaybediyor, düz bir şekilde ilerlediklerinde de aranın açıldığını fark ediyorlardı.
Borcha'nın yüzünde aynı anda hem utangaç hem kızgın hem de şaşkın bir ifade vardı.
"Bunu nasıl yapıyorlar anlamıyorum.Ortadan kayboluveriyorlar.Senin kadar cesur olmadığımdan Asi, ben olsam düz ilerlemeye korkardım.Beklediğimiz yolda ilerliyor gibiler ama sanki ara sıra zıplıyorlar da biraz öne geçiyorlar."

Asi etrafına baktı.Bu kırsal alanda yol bozulmuştu ve etrafta tepeler vardı.Birisinin üstüne çıksalar geniş bir alanı görebilirlerdi ama çıkana kadar saatler geçebilirdi.

"İlerlemeye devam edelim.Yol bizi şurdaki alçak tepeye çıkaracak ama yapabileceğimiz bir şey yok."

Borcha hak veren bir şekilde kafasını salladı.Asi bu kısa arayı dinlenerek değerlendiren arkadakilere ilerlemelerini söyleyecekken Veltor öne çıkıp "Affınıza sığınırım lordum." dedi."İşinize karışmak istemem ama söylemezsem görevimi yerine getirmemiş olurum."
"Ne demeye çalışıyorsun genç adam?Her saniye uzaklaşıyorlar!"

Veltor Asi'ye bakıyordu.Delikanlı kendisini komutanının işine karışıyor gibi hissediyordu.
"Konuş Veltor." dedi Asi.
"Lordum affınıza sığınırım ama sanırım haydutlar kestirme yollardan gidiyorlar."

Borcha elini alnına vurdu. "Hay bin ejderha adına!Nasıl da aklıma gelmedi?!Bu her şeyi açıklıyor."
"Bu zaten belliydi Borcha..Başka türlü önümüze geçip duramazlardı." Asi, Borcha'nın heyecanını dağıtırken Veltor'a devam etmesini işaret etti.

"O  haydutlar buraları çok iyi bildiklerinden bunu kullanıyorlar.Ama biz doğduğumuzdan beri burada yaşıyoruz ve her ağacı, her taşı biliriz." Konuştukça kendine güveni artıyordu. Yakında durmazsa Svadya'yı ve Svadyalıları övme kısmına geçebilirdi.
"Ve sen de bu kestirme yolları biliyorsun öyle mi?"
"Evet lordum, hatta daha fazlasını."
"Nasıl yani?Ne demek daha fazlasını?" Borcha pek işkolik olmasa da onun da bir gururu vardı.

"Haydutlar şu tepenin etrafından dönüp koruluğa girip düz gideceklerdir.Biz de bunu yapacağız ama koruluktan sonra doğuya dönmeliyiz.Çünkü onlar gibi yaparsak kayalık bir tepeliğe girmek zorunda kalırız ki eğer doğuya gidersek o tepelik yerine düz bir ovaya çıkarız.Kayalık tepede bizden hızlı ilerlerler, atlarımız orada bizi yavaşlatırken..."
"Ovada bizi uçurur." Borcha lafı tamamlamada gecikmemişti.İşi tekrar eline almak için acele ediyordu.

"Şimdi dediğin gibi yaparsak onlar kayalıktan geçtiğinde önlerinde mi oluruz?"
"Hayır" dedi Veltor kafasını sallayarak. "Tüm bunlar bir gün sürer ve haydutlar bizden yarım gün önde.Yine de en sonunda aramızda en fazla iki saatlik bir fark kalacak.Ve kayalık arazide bizden çok yorulacaklarından erken durmak zorundalar."
"Aferin evlat.Asi, bence Veltor çavuş olmayı hak ediyor.Hem arkadaşları da bunu yadırgamaz."
"Haklısın Borcha." dedi Asi. Borcha Veltor'un sırtına vururken genç adam utanmış görünüyordu.Önceki gün yeni bir rütbelendirme sistemi geliştirmişlerdi.Asi komutan, Falathar, Borcha, Rengio ve Ollegar teğmendi.Teğmenlere bağlı, diğer askerlerden biraz daha çok maaş alan ve daha yüksek rütbedeki çavuşlar da diğer askerlerden seçilecekti.Ollegar'ın iki yoldaşı ile Falathar'ın adamları çavuş yapılmıştı.

"Öne geç çavuş!" dedi Borcha."Ve sözlerinin doğru çıkması için dua et.Yoksa seni kurtarmaya Bors ve arkadaşları gelse bile elimden kaçamazsın!"
 
bir an baktım... baktım... baktım... lan niye güldü ki bu dedim beğenmedi mi acaba  :lol: :grin:

lan benim sözlerimi öyle değiştirme :grin: espiri güzel ama bunu bir düşüneyim ben belki kitaba koyarım :grin:
 
Asi said:
DOKUZUNCU BÖLÜM - ŞU SVADYALILAR...


DOKUZUNCU BÖLÜM - ŞU SVADYALILAR...

Grup, Suno’dan çıkarken de, geldiklerinde alıştıkları şekilde arandı.

Daha hiçbiri bir karşılık vereceğine karar veremeden Falathar dönerek, Asi’nin tek sözcüğünü anlayamadığı bir dilde bir şeyler söyledi.Her ne dediyse Rengio kahkahalara gömüldü ama yanlarındaki diğer askerler de anlamamıştı.
İlk cümleden hiçbir şey anlamadım.
İkinci cümlede de "hiçbirinin" yanına "nasıl" getirmeyi unuttun sanırım.
Üçüncü cümlende de gereksiz sözcük kullanımı var. "Diğeri" kaldırırsan sorun çözülmüş olur...



Hayırlı olsun yazar adayı arkadaşım.Başarılar diliyorum. Gerçek bir yazar olmak istiyorsan da sabır...



Bu arada başlığı değiştirsen iyi edersin.Zira bu forumun ilk "edebiliği tartışılır romanı" benim elimden çıkmış olup adı "Bir Calradia Hikayesi"dir. :grin:
 
doğru söylüyorsun, teşekkür ederim.

forumdaki her türlü hikayeyi okudum, seninkisini de hatırlıyor gibiyim :grin: Eğer hafızam beni feci şekilde ters köşeye yatırmıyorsa "Svadya Tahtı" forumun ilk edebi romanı.Bir de sanırım Alhedras ile yakın tarihlerde yazmaya başlamış olmamız lazım.
 
başka bir roman dahamı??

Edit:karlemusun bütün mesajlarına baktım herhangi bir romanla ilgili hiçbirşey yok(yada ben göremedim)
bu yüzden bana link verebilirmisiniz
 
Asi said:
doğru söylüyorsun, teşekkür ederim.

forumdaki her türlü hikayeyi okudum, seninkisini de hatırlıyor gibiyim :grin: Eğer hafızam beni feci şekilde ters köşeye yatırmıyorsa "Svadya Tahtı" forumun ilk edebi romanı.Bir de sanırım Alhedras ile yakın tarihlerde yazmaya başlamış olmamız lazım.

Hatırlayabileceğini sanmıyorum, Türkçe Forum'un yaşlı kurtları hatırlar ancak :grin: 2007 yılında yazmaya başlamıştım.2008-2009 tarihlerinde de konu dışında yer aldı. Ama sen 2010 da kaydolduğuna göre büyük ihtimalle okuyamadın.  :smile:


Muratcn DMR said:
başka bir roman dahamı??

Edit:karlemusun bütün mesajlarına baktım herhangi bir romanla ilgili hiçbirşey yok(yada ben göremedim)
bu yüzden bana link verebilirmisiniz


Pek sayılmaz yaklaşık 3-4 hafta önce hikayeme açtığım iki konuyu da sildim. Şu an genç yazarların hikayelerini paylaştığı bir siteye yazıyorum. Ama doğrusunu söylemek gerekirse öyle bir sitede bile burda aldığım heyecanı alamadım
Madem  tanıdığım bütün kullanıcılar değişmiş bir kez daha okuyabilirsiniz.Kİm bilir?
Ama hikayemin Calradia'yla hiçbir bağlantısı kalmadı bütün karakter ve şehir isimlerini değiştirdim. O haliyle daha iyi olduğunu söyleyebilirim
 
Karlemus,Asi'den önce yazmaya başlamış başkalarıyla (Karlemusun ki kısa ama diğerleri uzun sayılır ama sonuçta hiç biri tam olarak roman değil)
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,63589.msg1653465.html#msg1653465
 
işin ilginç yanı ben de o ekipteydim, yazdığımı gönderecekken araya bazı işler girdiğinden bağlar kopmuştu :grin: Bunu kesinlikle bir gurur yada küçümseme anlamında söylemiyorum, zaten hikaye ile romanı karşılaştırmaya çalışan adama ben salak derim ama benim yazdığım onlarınkilerden farklıdır diye düşünüyorum.

karlemus said:
Asi said:
doğru söylüyorsun, teşekkür ederim.

forumdaki her türlü hikayeyi okudum, seninkisini de hatırlıyor gibiyim :grin: Eğer hafızam beni feci şekilde ters köşeye yatırmıyorsa "Svadya Tahtı" forumun ilk edebi romanı.Bir de sanırım Alhedras ile yakın tarihlerde yazmaya başlamış olmamız lazım.

Hatırlayabileceğini sanmıyorum, Türkçe Forum'un yaşlı kurtları hatırlar ancak :grin: 2007 yılında yazmaya başlamıştım.2008-2009 tarihlerinde de konu dışında yer aldı. Ama sen 2010 da kaydolduğuna göre büyük ihtimalle okuyamadın.  :smile:

okumuştum :grin: 2008'de buradaydım, öncesinde olanları da genel hatlarıyla biliyorum ama ilk ne zaman girdim hatırlamıyorum
 
a4 said:
Karlemus,Asi'den önce yazmaya başlamış başkalarıyla (Karlemusun ki kısa ama diğerleri uzun sayılır ama sonuçta hiç biri tam olarak roman değil)
http://forums.taleworlds.com/index.php/topic,63589.msg1653465.html#msg1653465

hayır o bambaşka bi konu. Modlara senaryo yazmak için kurduğum ekip o, ayrıca serbest hikaye yazımı da vardı. Benim hikayem aslen çok daha eskidir. Sildiğim için link veremiyorum. Ama dediğim gibi bilse bilse en eskiler bilir. Knight, Swordmaster,Master Ronin,Beko,Caliph ,Tatari_okan .....

Çok merak uyandırdıysa tekrar konu açayım  :smile:

 
Yeni bölüm ne zaman gelir :mrgreen: ? (Yanlış anlama sık boğaz etmek istediğimden değil sadece meraktan)
 
valla okulda ara vermeden deftere yazıyorum da bilgisayara geçirmek zor geliyor :grin:
yazımı okuyabilecek bir insan evladı olsa defteri verip baş kahraman yapma teklifini sunacağım ama okunmuyor işte :grin:

en kısa zamanda geliyor yeni bölüm.
 
Back
Top Bottom