Faşizm

Users who are viewing this thread

dalai pasha

Banned
kpt nin ilgisini çekiceğini düşünüyorum, umarım diğer herkesin de.

ekşisözlük deyip geçmiceksin birader.  bu babaerenler diye takip ettiğim bi adamın (sosyolog olmalı kendisi) 1980 de yazılmış bir makaleye yaptığı abstract. [d.n.] dalai'ın notu demek.


stanley payne'in* analizini izlersek, bir örgüte, lidere, rejime, vb. "faşist" kategorisini açıklayıcı bir şekilde yapıştırmak için 3 düzleme bakabiliriz: (1) olumsuzlamalar; (2) ideoloji ve hedefler; (3) örgütlenme ve eylem tarzı.

1.

faşistler 3 temel düşünsel düşmanı olumsuzlarlar: anti-liberaldirler, anti-komünisttirler, anti-muhafazakardırlar. ilk iki itirazları, toplumsal ilişkilerin gerilimli, çatışmalı halinin olağan kabul edilmesine karşıdır. liberalizmin ve komünizmin hak ve özgürlükler perspektifi, faşistlere göre gerekli pek çok kısıtlamayı dışarıda bırakır, milli menfaatlere zarar verici birey yahut grup temelli çatışmaları teşvik eder. bu sebeple faşistler çoğulcu parlamenter sisteme muhalefet ederler. ekonomik liberallerin disiplin altına alınmamış serbest rekabet vizyonu da (kapitalizmin kendisi değil) aynı sebeple zararlı görülür.

statükocu muhafazakarlığın neden karşısındadırlar öyleyse?

2.

ideoloji ve hedeflere bakalım, açığa kavuşacak:

--> faşistler yakın tarihin monarşist, vs. geleneklerine saplanıp kalmayan yeni bir otoriter milliyetçi devlet önerirler;

--> bu devletin nüfuzu ve tam denetimi altında tüm kesimlerin yapısında temsil edilebileceği, uyumlu bir milli ekonomik sistem arzularlar (genelde milli-sosyalist, milli-korporatist, milli-sendikalist gibi isimler verilir buna);

--> yeni devletin dış politikası yayılımcıdır; bu ihtirasın boyutu ülkeden ülkeye değişmekle beraber, tarihi olarak düşman görülen etnik grupları desteklediği düşünülen komşu ülkelerin likide/işgal edilmesi planlanır; [burdan akşam çıkarsak kahvaltıyı atina'da yaparız, amerika olmasa kuzey ırak bizim vs. d.n.]

--> faşistler yaratılacak yeni insanın eylemci ve ülkücü (idealist) doğasını önemserler; zira yeni dayanışma ve modernleşme kültürünün taşıyıcısı bu saf ırkın insanları olacaktır.

velhasıl, faşistler monarşist/gelenekçi/mütedeyyin seçkinlerin statükocu politikalarına muhalefet ederler, eskinin burjuva-anayasal siyasetini reddederler. bunu zaman zaman ırkın en "saf" (ve çoğu kez uydurma) tarihi köklerinden meşruiyet bularak da yapmışlardır: roma'yı sıkıştıran nordik-germen savaşçıları, şamanist türk boyları, akıncı macar kabileleri, paganik roma asilleri...

3.

örgütlenme ve eylem tarzı altında 6 unsur sayar payne:

--> toplantıların, simgelerin, politik koreografinin estetik yapısı; romantik ve mistik unsurlar;

--> siyasi ilişkilerin askerileştirilmesi üzerinden kitlesel seferberlik çabası; paramiliter örgütlenme;

--> fiziksel şiddet kullanımını, savaşmayı olumlama; şiddet kullanımının her türlü uç formunu sıradan bir siyaset yapma aracı haline getirme;

--> toplumun biyolojik tahayyülü ile ilişkili olarak siyasette maskülen ilkelere, erkek tahakkümüne sürekli vurgu; eşitlik, özgürlük, liberalizm, sosyalizm gibi fikirlerin "kadınsı" yahut "eşcinsel" olarak işaretlenmesi; [sparroy! d.n.]

--> eylem alanında gençliğin kutsanması; eskinin lanetlenmesi ve güçsüzlük ile ilişkili olarak yaşlılığın aşağılanması; [19 mayıs? d.n.]

--> yönetme ve emretmenin karizmatik, otoriter kişilerde toplanması.  [öhö öhö höhöhöhöhöhöh d.n.]

...

sorunlu yanları bir kenara (1980 basımı bu analiz haliyle 1980-sonrası ırkçı/kültürel milliyetçi hareketler konusunda donanımsız mesela), payne'in bu çerçeve önerisini iktidar konumundan, başarısından, vs. bağımsız olarak irili ufaklı her tür faşist örgüte yönelik geliştirdiğini not edelim.

...

[*] (1980) fascism: comparison and definition, madison: university of wisconsin press. [faşizm: karşılaştırma ve tanım]


başka tanımlar da bekliyoruz...
 
Faşist görüşe göre: “İnsanlar doğuştan eşit değildir. Bazıları yönetmek, bazıları ise yönetilmek için yaratılmıştır. Kötü ve yetersiz olan kitleler, seçkinlerin ya da çok üstün yaratılmış tek bir seçkinin yönetimini kabul etmelidir.. Eşit olmayan insanlara eşit oy hakkı tanıyan seçim bir saçmalıktır. Aptalla akıllı, bilgisizle bilgili, eşit olamazlar. Yığınlar, kısa vadeli, ve basit isteklerinin üzerine çıkamazlar. Devlet yönetmeyi bilmeyen ancak demokratik yollarla seçilmiş Liderler yerine işinin ehli olan otoriter Liderler tarafından yönetilmek, yönetilenlerin de çıkarınadır.
İnsanlar eşit yaratılmadıkları gibi, ırklar da eşit yaratılmamışlardır. Üstün ırkların aşağı ırkları yönetmeleri, onların ve tüm insanlığın yararınadır.

Parlamenter demokrasi ise "sorumsuzluk ve güçsüzlük" rejimidir. Hitler'e göre; "Vaktini ahmak parlamenterleri ikna etmekle geçiren bir bakan iş göremez".

Faşizm, sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı öngörür. "Tek şef, tek parti, tek devlet" anlayışı içinde, bütün toplum kesimleri tek bir örgütte temsil edilecek, tüm istekler orada dile getirilecek ve devlet de bunları gerçekleştirecektir.http://fasizm.sosyomat.com/

Birde Aynı internet sitesinde ki bir kullanıcı görüşünü aktarmak isterim...

Faşizm sadece şiddet ve savaş demek değiLdir.
İtalya ve Almanya'nın felaketinin sebebi ABD'nin II. Dünya Savaşına girmesi ve koca bir kıtaya yayılmış olmasının avantajıyla büyük kaynaklara sahip olmasıdır.Faşistler onur ve namus gibi kavramlara büyük önem verirlerdir. İtalya'da genç faşistlere şu ilke aşılanmıştır: "Bir ömür boyu koyun gibi yaşamaktansa, bir gün aslan gibi yaşamak daha iyidir."
Nasıl ki namuslu bir insan karısının, kızının veya oğlunun tecavüzüne seyirci kalamazsa, aynı şekilde ülkesinin ve milletinin de aşağılanmasına, işgaline, parçalanmasına veya sömürgeleştirilmesine seyirci kalamaz. Bir milletin köle olarak yaşamasındansa onuruyla ölmesi daha iyidir.
Faşist şiddetin sadece iki hedefi vardır: Hainler ve düşmanlar!
Kısaca söylemek gerekirse, Faşizm savaş veya şiddet demek değildir. Aynı dönemde İspanya ve Portekiz'de iktidar olmuş Faşist rejimler, savaşa girmediler. Buralardaki Faşist iktidarlar varlıklarını 1970'lerin sonuna kadar sürdürdüler. Mussolini'nin aksine İspanyol Faşist Lider Franco yatağında huzur içinde öldü.Faşist yönetimlerin iktidara geldiği ülkeler eğitim, geleneksel değerlere bağlılık ve ekonomik olarak Türkiye'ye benzer ülkelerdi ve hepsi de Faşizm öncesi parçalanmanın eşiğindeydi. (Tabiiki tartışmaya açık...)
 
Faşizm denince akla hemen Hitler geliyor ama bu doğru değildir.Asıl Nazizm'i düşününce aklımıza hemen Hitler gelmelidir.

Faşizm kendi ırkını üstün tutmaktır.Elbette kötü bir düşüncedir ama kendi ırkını yükseltmek için başkalrına zarar vermez.Nazizm Hitler'in ilkelerini benimseyen 
Cermen (Alman,Avusturyalı vb.) ırkını üstün tutar ve bu düşünceyi yaymak için başkalarına zarar verir.En iyi örnek Yahudi Katliamı ve Hastane Faciası'dır.
Yahudi katliamında yahudi ırkını köle gibi kullanıp kullanamadıklarını sabun yapmaktır.Hastane faciası ise ırkını iyileştirmek için yapılan katliamlardan biridir.Gizli emirlerle hastanelerdeki engelli Alman vatandaşlarını ilaçlarla öldürülmüştür.

Bunun sonucunda Faşizm ve Nazizm ayrı kavramlardır.
 
Sağol dalai bazı sözcüklere ve terimlere yabancı kalsam da çoğunu anladım.

--> yönetme ve emretmenin karizmatik, otoriter kişilerde toplanması.  [öhö öhö höhöhöhöhöhöh d.n.]

Yazının bu kısmında Türkiye'ye özgü bir farklılık var. Ayrıca bu konuya şu an girmek istemiyorum :).
 
The 14 Characteristics of Fascism

  1. Powerful and Continuing Nationalism
      Fascist regimes tend to make constant use of patriotic mottos, slogans, symbols, songs, and other paraphernalia. Flags are seen everywhere, as are flag symbols on clothing and in public displays.

  2. Disdain for the Recognition of Human Rights
      Because of fear of enemies and the need for security, the people in fascist regimes are persuaded that human rights can be ignored in certain cases because of "need." The people tend to look the other way or even approve of torture, summary executions, assassinations, long incarcerations of prisoners, etc.

  3. Identification of Enemies/Scapegoats as a Unifying Cause
      The people are rallied into a unifying patriotic frenzy over the need to eliminate a perceived common threat or foe: racial , ethnic or religious minorities; liberals; communists; socialists, terrorists, etc.

  4. Supremacy of the Military
      Even when there are widespread domestic problems, the military is given a disproportionate amount of government funding, and the domestic agenda is neglected. Soldiers and military service are glamorized.

  5. Rampant Sexism
      The governments of fascist nations tend to be almost exclusively male-dominated. Under fascist regimes, traditional gender roles are made more rigid. Opposition to abortion is high, as is homophobia and anti-gay legislation and national policy.

  6. Controlled Mass Media
      Sometimes to media is directly controlled by the government, but in other cases, the media is indirectly controlled by government regulation, or sympathetic media spokespeople and executives. Censorship, especially in war time, is very common.

  7. Obsession with National Security
      Fear is used as a motivational tool by the government over the masses.

  8. Religion and Government are Intertwined
      Governments in fascist nations tend to use the most common religion in the nation as a tool to manipulate public opinion. Religious rhetoric and terminology is common from government leaders, even when the major tenets of the religion are diametrically opposed to the government's policies or actions.

  9. Corporate Power is Protected
      The industrial and business aristocracy of a fascist nation often are the ones who put the government leaders into power, creating a mutually beneficial business/government relationship and power elite.

  10. Labor Power is Suppressed
      Because the organizing power of labor is the only real threat to a fascist government, labor unions are either eliminated entirely, or are severely suppressed .

  11. Disdain for Intellectuals and the Arts
      Fascist nations tend to promote and tolerate open hostility to higher education, and academia. It is not uncommon for professors and other academics to be censored or even arrested. Free expression in the arts is openly attacked, and governments often refuse to fund the arts.

  12. Obsession with Crime and Punishment
      Under fascist regimes, the police are given almost limitless power to enforce laws. The people are often willing to overlook police abuses and even forego civil liberties in the name of patriotism. There is often a national police force with virtually unlimited power in fascist nations.

  13. Rampant Cronyism and Corruption
      Fascist regimes almost always are governed by groups of friends and associates who appoint each other to government positions and use governmental power and authority to protect their friends from accountability. It is not uncommon in fascist regimes for national resources and even treasures to be appropriated or even outright stolen by government leaders.

  14. Fraudulent Elections
      Sometimes elections in fascist nations are a complete sham. Other times elections are manipulated by smear campaigns against or even assassination of opposition candidates, use of legislation to control voting numbers or political district boundaries, and manipulation of the media. Fascist nations also typically use their judiciaries to manipulate or control elections.

Faşizmin 14 Karakteristiği

1 – nüfuzlu ve sürekli bir ulusalcılık…

faşist rejimler, ulusalcı mottolar, sloganlar, simgeler, standart marşlar ve diğer materyallerin yapımına yönelir. bayraklar her yerde görülür ve toplu gösterilerde bayrak simge olarak insanların üzerinde görülür.

2 – insan haklarının tanınmasının hor görülmesi…

düşman korkusu ve güvenlik ihtiyacı gibi bahaneler öne süren faşist rejimlerde insanlar, insan haklarının “ihtiyaçtan” dolayı kesin olarak görmezlikten gelinebileceğine ikna edilir. insanlar, diğer yola bakmaya yönelir, işkenceyi onaylar, suikastler çoğalır ve mahkumların uzun hapsedilmeleri ve uzun gözaltı gibi olaylar görülür. göz altında buhar olunabilir.

3 – birlik için bir düşman veya günah keçisi belirlenmesi…

insanları, çılgınlık düzeyinde bir ulusalcılığa sevk edebilmek için kesin düşmanlar belirlenir ve ortak tehdit algısı yaratılmaya çalışılır. ırksal, etnik veya dinsel azınlıklar; liberaller; komünistler; sosyalistler bu tanımlama içine sokulabilir.

4 – asker üstünlüğü, askerlerin aşırı söz hakkına sahip olması…

yaygın yurtiçi problemler olduğu zaman, askeri zümreye hükümet kaynaklarından oransız bir miktarı verilir ve insanların gerçek gündemi ihmal edilir. askerler ve askeri hizmet çekici kılmış olur. bir nevi waffen ss kadrolarının haziran 1944 tarihinde 368.654 iken, eylül 1944 tarihinde 950.000 civarına gelmesini hatırlatıyor.

5 – dallanıp budaklanmış bir cinsiyetçilik…

faşist ulusların hükümetleri, neredeyse sadece erkek-egemen olmuş olan olmaya yönelir. faşist rejimlerin altında, anânevî cinsiyet rolleri daha katı yapılır. homofobiklik ve eşcinsellik karşıtlığı, ulusal politikanın temellerindendir.

6 – kitlesel haberleşmenin kontrol altında tutulması…

medyaya bazen dosdoğru hükümet tarafından müdahale edilir ve medya dolaylı olarak hükümet düzenlemesi ile kontrol edilmeye çalışılır. sempatik medya spikerleri ve yöneticilerin tavırları da dikkate değer şekilde örtbas edicidir. sansür, özellikle savaş zamanında faşist rejimlerde ortaktır.

7 – milli güvenlik saplantısı…

korku, kütlelerin üzerinde hükümet tarafından motivasyonla ilgili bir alet olarak kullanılır.

8 – dinin ve devlet yönetiminin birbiri içine geçmesi…

faşist devletlerde hükümetler, kamu düşüncesini idare etmek için bir alet olarak ulusta ortak öğelerden birisi olan dini kullanmaya yönelir. dinsel retorik ve terminoloji hükümet liderlerinden ortaktır. dinin büyük ilkelerinin, hükümetin politikaları veya hareketlerine tamamen uygun olduğu düşüncesi yaygınlaştırılır.

9 – şirket güçlerinin korunması…

faşist bir ulusun endüstriyel ve iş aristokrasisi çoğunlukla güce hükümet liderlerini konumlandırır. ortakça yararlı bir endüstriyel aristokrasi ve hükümet ilişkisini yaratmak, seçkin tabakaya güç sağlamak en önemli niyetleri arasındadır.

10 – emekçilerin (işçilerin) ezilmesi…

emeğin organize gücü ve sendikalar faşist bir hükümete için gerçek bir tehdittir ve herhangi bir hareketleri sertçe bastırılır.

11 – aydınların ve sanatın hor görülmesi…

faşist devletler yüksek öğretime açık düşmanlık beslerler. sansür için profesörler ve diğer akademik personeller için tutuklamalar dahi gerçekleştirilir. bir gecede profesör kadroları ortaya çıkabilir. çeşitli sanatlarda özgür ifadeye açıkça saldırılır ve hükümetler sanatı finanse etmeyi reddeder. sözlük yazarı anadolu; faşist rejimler de sanatı son derece desteklemişlerdir ancak kendi adlarına konuşan bir sanattır bu ve biçilen sanat devrimci sanat olmuştur şeklinde pek güzel belirtti.

12 – suç ve ceza konusunda aşırı saplantı…

faşist rejimlerde polise; yasaları uygulanması * ve yasalarla verilen yetki baskısının güçlendirmesi için neredeyse sınırsız güç verilir. insanlar, çoğunlukla polisin yetkilerini kötü kullanımlarından ötürü ve bazen de vatanseverlik adına kişisel özgürlükleri bırakır. çoğunlukla faşist uluslarda neredeyse sınırlı olmayan güçle ulusal bir polis kuvveti vardır. biber gazından insanlar ölebilir.

13 – kök salmış adam kayırma ve rüşvet…

faşist rejimlerde neredeyse her zaman hükümet konumları, kararlaştıran yandaş kitlesinin koruması için, devletle ilgili güç ve otoriteyi kullanan gruplar ve ortakların grupları tarafından yönetilir.

14 – hileli seçim…

bazen faşist ülkelerde seçimler, tam bir taklittir.
 
Yukarıdaki tanımların faşizmi yeren yanlılığı kendi kendine nasıl bir ironi oluşturuyor farkında mısınız?
 
Xendor said:
Yukarıdaki tanımların faşizmi yeren yanlılığı kendi kendine nasıl bir ironi oluşturuyor farkında mısınız?

hayır, değiliz. 

yansızlık diye birşey olmadığına göre, yanlılıklar arasından "faşizmi yeren yanlılık" bu yazıya hakim, evet; ancak sonuçta bu saf teorik bir hamaset değil; nelere yol açtığını tarihin yazdığı ve yazmakta olduğu bir ideolojiye karşı olan bir "yanlılık."

kimsenin "tarafsızlık" iddasında olduğu yok.  mutlak görecelilik diyen de duymadım.  hayır, anlamıyorum, ne sanıyosunuz yani?  özgürlükçülüğün öyle "partiliyoruz gençler, kim olursa" diye takılan bir clubber ideolojisi olduğunu mu?

ayrıca ironi öyle her kendinle (sözde) çelişen şey için kullanılmıyor canım.
 
Eğer herşeye yanlılık hakimse, faşizmin yanlılığını nasıl aşşağı görebilirsiniz? Bu durumda yapılan yine bir fikre baskıyla karşı koymak olmuyor mu? Faşizmle mücade ettiğini iddia eden herkesin düştüğü büyük yanılgılara cidden gülüyorum bazen. Şöyle söylym, bütün keskin fikirler birşeylere yol açmıştır. Neden-sonuç ilişkisi sürer gider, daha sonra da ortada kim kalmışsa yorumunu o yapar. Biliyorum bu laftan sonra bana şunlar şunlar olmadı mı, bunlar insanlık dışı değil mi falan diyeceksin, tarihe bakış açının bile güdümlü olduğunu farketmeyeceksin. Kazanların ürettiği fikirleri ihraç ettikce de böyle yorumlar sürüp gider...
İroni'nin anlamına TDK'dan bakmadan yorum yapsaydın keşke. Postu atmışsın, sonra oradan bakıp bi de altına bunu sokuşturayım demişsin. Niye yaptın ki şimdi bunu?
 
Xendor said:
Eğer herşeye yanlılık hakimse, faşizmin yanlılığını nasıl aşşağı görebilirsiniz? Bu durumda yapılan yine bir fikre baskıyla karşı koymak olmuyor mu? Faşizmle mücade ettiğini iddia eden herkesin düştüğü büyük yanılgılara cidden gülüyorum bazen. Şöyle söylym, bütün keskin fikirler birşeylere yol açmıştır. Neden-sonuç ilişkisi sürer gider, daha sonra da ortada kim kalmışsa yorumunu o yapar. Biliyorum bu laftan sonra bana şunlar şunlar olmadı mı, bunlar insanlık dışı değil mi falan diyeceksin, tarihe bakış açının bile güdümlü olduğunu farketmeyeceksin. Kazanların ürettiği fikirleri ihraç ettikce de böyle yorumlar sürüp gider...
İroni'nin anlamına TDK'dan bakmadan yorum yapsaydın keşke. Postu atmışsın, sonra oradan bakıp bi de altına bunu sokuşturayım demişsin. Niye yaptın ki şimdi bunu?

1. ironi, lafzan (literally) birşey ifade ederken mealen onun tam zıttını ortaya koymaktır.  sessiz olun diye bağırmak gibi.  yeni gelin gibi her kendince bulduğun çelişkiye, tutarsızlığa entel görünmek adına "ironi!" dersen, postun sonuna bu da sokuşuverir.

2. faşizme baskıyla karşı koymak nerede görülmüş antifa/karablok dışında?  onlarda hemen her zaman savunma amaçlı olmuş?..

faşizme karşı koymak onu mümkün kılan yapılara karşı koymakla olur ve bu çok az kes "baskı" (violence/şiddet demek istediğini varsayıyorum) içerir.  karşı konan yapıların kendileri faşizan olmak zorunda değildir, onu önceleyen milliyetçiliğin, otoriteryenizmin, cinsiyetçiliğin devamını sağlayan yapılarla pratikte ve söylemde mücadele anti faşist mücadeledir.  faşizm başka yapılar arkasına saklanma ihtiyacı duymadan ortaya çıktığında faşizm ile mücadele için biraz geçtir.

3. faşizmde karşı çıkılan şey "yanlılık" değildir sevgili muhatabım.  kaç kerede anlıcaksın bilmiyorum ama yansızlık diye birşey yoktur, en azından burada böyle bir idda edilmedi.  özgürlükçü perspektifin faşizme karşı çıkma nedenleri, özgürlükçü perspektifin yapmış olduğu faşizm tanımınlarındaki tüm adımlarda açık ve net olarak durmaktadır (bunu çöz olay biticek).

4. "Neden-sonuç ilişkisi sürer gider, daha sonra da ortada kim kalmışsa yorumunu o yapar. Biliyorum bu laftan sonra bana şunlar şunlar olmadı mı, bunlar insanlık dışı değil mi falan diyeceksin, tarihe bakış açının bile güdümlü olduğunu farketmeyeceksin. Kazanların ürettiği fikirleri ihraç ettikce de böyle yorumlar sürüp gider..."

"tarihe bakış açısının güdümlü olması" ne demek tam anlayamadım, yine tarafsızlık gibi bir yere varacak gibi.  onu geçtik diyelim, insanlık dışılığın benim algı kıtlığımla nasıl bertaraf edildiğini de anlamdım.  kazan[an]ların ürettiği fikirler arasında neler var bir söylersen dikkat eder, argümanlarımı onlarla kurmam.

hem ruhumu kurtarırım o şerefsizlerden lan!
 
nihal atsızın üç rejim yazısından.

bu sefer çok "yansız", buyurun.

(derleyen babaerenler)

"faşizm, komünizmin taşkın ve gayri ahlaki hareketlerinin aksülamelidir. milliyeti inkar eden, milletleri yıkmak için geleneğe ve mukaddesata düşmanlık güden komünizme karşı milli varlıklarını korumak isteyen milletlerin başvurdukları devadır. hürriyetin, anarşinin, komünizmin doğurduğu düzensizliklere ve kargaşalıklara karşı başvurulan disiplin yoludur. ... faşizmin unsurları milli ülkü, milli gurur, gelenek ve dindir. bazı esasları ilim gözüyle bakanlara aykırı gelse de ameli bakımdan halkın duygularını okşar ve komünizm çılgınlığına karşı dikilmiş olduğu için de makbul sayılır. ... milli ülkü ve milli gururla yuğurulan ve geçmişteki hakları arıyan faşizm savaşmak mecburiyetindedir. bu onun için suç sayılamaz. çünkü yaşamak isteyen herhangi bir rejim de savaşmak zorundadır. ... faşizmin, hayatta esas halin savaş oldugunu iddia etmesi biyoloji bakımından doğrudur. bunu açık olarak ilan etmesini ya toyluğuna veya mertliğine vermelidir. faşizmin en büyük kusuru tenkide müsaade etmeyişidir."
 
dalai pasha said:
1. ironi, lafzan (literally) birşey ifade ederken mealen onun tam zıttını ortaya koymaktır.  sessiz olun diye bağırmak gibi.  yeni gelin gibi her kendince bulduğun çelişkiye, tutarsızlığa entel görünmek adına "ironi!" dersen, postun sonuna bu da sokuşuverir.

2. faşizme baskıyla karşı koymak nerede görülmüş antifa/karablok dışında?  onlarda hemen her zaman savunma amaçlı olmuş?..

faşizme karşı koymak onu mümkün kılan yapılara karşı koymakla olur ve bu çok az kes "baskı" (violence/şiddet demek istediğini varsayıyorum) içerir.  karşı konan yapıların kendileri faşizan olmak zorunda değildir, onu önceleyen milliyetçiliğin, otoriteryenizmin, cinsiyetçiliğin devamını sağlayan yapılarla pratikte ve söylemde mücadele anti faşist mücadeledir.  faşizm başka yapılar arkasına saklanma ihtiyacı duymadan ortaya çıktığında faşizm ile mücadele için biraz geçtir.

3. faşizmde karşı çıkılan şey "yanlılık" değildir sevgili muhatabım.  kaç kerede anlıcaksın bilmiyorum ama yansızlık diye birşey yoktur, en azından burada böyle bir idda edilmedi.  özgürlükçü perspektifin faşizme karşı çıkma nedenleri, özgürlükçü perspektifin yapmış olduğu faşizm tanımınlarındaki tüm adımlarda açık ve net olarak durmaktadır (bunu çöz olay biticek).

4. "Neden-sonuç ilişkisi sürer gider, daha sonra da ortada kim kalmışsa yorumunu o yapar. Biliyorum bu laftan sonra bana şunlar şunlar olmadı mı, bunlar insanlık dışı değil mi falan diyeceksin, tarihe bakış açının bile güdümlü olduğunu farketmeyeceksin. Kazanların ürettiği fikirleri ihraç ettikce de böyle yorumlar sürüp gider..."

"tarihe bakış açısının güdümlü olması" ne demek tam anlayamadım, yine tarafsızlık gibi bir yere varacak gibi.  onu geçtik diyelim, insanlık dışılığın benim algı kıtlığımla nasıl bertaraf edildiğini de anlamdım.  kazan[an]ların ürettiği fikirler arasında neler var bir söylersen dikkat eder, argümanlarımı onlarla kurmam.

hem ruhumu kurtarırım o şerefsizlerden lan!

Cidden hitap tarzını düzeltmen gerek. Tartışacaksan şahsımla değil, fikrimle tartışmalısın.

Özene bezene yaptığın "ironi" tanımını bir oku, ardından benim "ironi"yi nasıl kullandığımı oku, ardından da kastettiğim "ironi"yi anla...

Üstün Türkçe bilginin yanında harika İngilizce bilgini de kullanarak bize faşizmle mücadelenin esaslarını anlatmışsın, ne güzel. Bugün "faşist" kelimesine insanların bakışı bile, fikre saldıran tarafın kim olduğunu az çok açıklıyor. Nitekim birçok insan gibi sen de faşizm'den anlamak istediğin yönleri eğip bükmüşsün, yahut birileri senin için eğip bükmüş, eline vermiş, oynuyorsun keyfince. İşin daha vahim kısmı, faşizm'i anlamayan insan kitlesi, anlamayıp karalayanlarla sınırlı değil, kıçından anlayanları da "sağda solda" yeterince görüyoruz. Konumuza dönersek, birisinin faşistim demesi önce toplumdan dışlanmasına, fikrinin aşşağılanmasına, ardından da hapse girmesine sebep oluyorsa, üzgünüm ama violence'a gerek yok zaten. Bunların ardından bana faşizmle ilgili tarihten örnekler vermeye çalışmazsın umarım. Çünkü vereceğin örnekler yukarıdaki tanımlar dahilinde olacak, ki ben bu tanımları reddettim.

Demin de söyledim, "sevgili muhattabım, şunu çöz bunu çöz, kaç kerede anlıcaksın" gibi bir üslup tartışmayı kazanmana değil, tartışacak muhattap bulamamana neden olur.
 
"anti-muhafazakardırlar"
"eylem alanında gençliğin kutsanması; eskinin lanetlenmesi ve güçsüzlük ile ilişkili olarak yaşlılığın aşağılanmas"
Ben bu ikisini birleştirince inkilapçılık çıkarımını yaptım. Canım ülkemizin ekonomi bakanı işşizliğin sebebi iş arayan gençlere olarak göstere dursun ben hepinizin 19 mayıs bayramının şimdiden kutluyorum.

Sonra bu ülkede işçilerini 400tlye sigortasız çalıştıran patrona karşı çıkınca anti-liberalist, devletin vatandaşlara olan görevini unutup çıkar amaçlı ya da rasgele yardım dağıtmasınada karşı çıkınca anti-sosyalist. Yani bu tanımlama göre yola çıkarsak kim neymiş anlayamadan orta yerde popomuz açıkta kalırız.

Bana göre sağlıklı bir toplum demokratik, özgürlükçü, kültür milliyetçiliği yapan, hümanist ve sosyal bir toplum olmalıdır. muhafazakarlık ve dogmalara asla yer vermemelidir, yenilikçi olmalıdır.

Kültür milliyetçiliği derken topluma herhangi bir şekilde hitap eden insanların ezilmemesi olayını kasteddim. sen cCcsin diye üstüme gelmeyin.

Bana faşiszmim tanımını soracak olsalarda sadece insan haklarının önünde bir engel olarak

Dalai Pasham
Özgürlük hakkındaki düşüncülerine katılıyorum. Çoğu insan başıbozukluk olarak algılar bana göre özgürlük en hümanist disiplindir. Kaosun engelidir özgürlük.

Allegro
"We fascist only true anarchist" bunu bir filmde işitmiş idim ama hangisi hatırlayamadım.
 
Allegro said:
anarşist adam faşist olamaz mı
kendi gibi düşünmeyen herkesi hor görüp, elinde güç varsa milleti kendi gibi olmaya zorlasa faşist olmaz mı

nasıl bir zorlama?

neyse, faşizmin tanımına bağlı.  ben de bir süre psikolojist, kültürcü ekole (ötekileştirme, f-scale falan gibi) takıldım.  bu kıstasla anarşist te faşist olur, stalinist te, şu da, bu da. ama faşizmi tarihsel olarak ele alırsan işler değişir... o zaman staline (ve bu anarşist arkadaşa) faşist demek zorlaşır.  çünkü faşizmin içeriği burada daha farklıdır.  burada sermanyenin bahsi geçmelidir...  hatta liberal relativizmin krizlerde faşizme nasıl yol açacağı tartışılmalıdır.

uzun süredir kafamı kurcalıyordu.  etyen mahçupyan (ve daha niceleri) epistemik açıdan faşizmin nasıl liberalizmin öteki yüzü olduğunu anlatıyor. tarihsel sosyoloji kapitalizmle olan ilişkisini açıklıyor. ama bi yandan eleştirel teori "the authoritarian personality" falan diyor.  top oynarken kavgaya tutuşan veletlerden faşizm analizi yapıyor...

klasik mikro-makro çıkmazı.

yani mikroda evet, makroda hayır.

edit: daha sonra olamaz mı diye sorarsan, moussolini derim.  kendisi önceleri anarşist (ya da sosyalist, emin değilim) iken sonra faşizmin şanlı yollarına vurmuştur kendini.


Xendor said:
Bugün "faşist" kelimesine insanların bakışı bile, fikre saldıran tarafın kim olduğunu az çok açıklıyor. Nitekim birçok insan gibi sen de faşizm'den anlamak istediğin yönleri eğip bükmüşsün, yahut birileri senin için eğip bükmüş, eline vermiş, oynuyorsun keyfince. İşin daha vahim kısmı, faşizm'i anlamayan insan kitlesi, anlamayıp karalayanlarla sınırlı değil, kıçından anlayanları da "sağda solda" yeterince görüyoruz. Konumuza dönersek, birisinin faşistim demesi önce toplumdan dışlanmasına, fikrinin aşşağılanmasına, ardından da hapse girmesine sebep oluyorsa, üzgünüm ama violence'a gerek yok zaten. Bunların ardından bana faşizmle ilgili tarihten örnekler vermeye çalışmazsın umarım. Çünkü vereceğin örnekler yukarıdaki tanımlar dahilinde olacak, ki ben bu tanımları reddettim.

insanların faşizme saldırmalarının nedeni fikre yani fikir özgürlüğüne saldırmak değil, fikirleri yoketmeye çalışan ve bunu ispanya, portekiz, almanya ve italya'da mis gibi göstermiş olan bir ruh hastalığına, bir insanlık suçuna karşı durmak, tekerrür etmemesini sağlamaktır.

pardon örnek verdim ve verilen örnekler gerçek faşizmi temsil etmediğinden geçersiz sayılacak.  ok, olabilir; bir çeşit uygulanmamış faşist ütopya var demek ki.  ve bu faşizm bizim sandığımız gibi değil.  bu özhakiki faşizm (iyi seyehatler diler) uygulamalı faşizmlerle kıyaslanamaz. 

peki böyle birşey var mı?

yok.  faşizmin teorisyenleri zaten uygulayıcıları.  diyelim ki yanlış biliyorum, şu dakkaya kadar şu tür faşizm demiş değilsin. ben ne desem "yukarıdaki tanımlar dahilinde olacak" ve sen bunları reddettin.  iyi o zaman.  buyur, sen bizi aydınlat.  neymiş bu götümüzden anladığımız faşizmin doğrusu?

ayrıca arada düşün, bir düşüncenin uygulanması ve bunun sonuçları o düşüncenin yapısından ne kadar bağımsız olabilir...  sscb den marxizm hiç mi sorumlu değildir mesela?
 
dalai pasha said:
insanların faşizme saldırmalarının nedeni fikre yani fikir özgürlüğüne saldırmak değil, fikirleri yoketmeye çalışan ve bunu ispanya, portekiz, almanya ve italya'da mis gibi göstermiş olan bir ruh hastalığına, bir insanlık suçuna karşı durmak, tekerrür etmemesini sağlamaktır.

pardon örnek verdim ve verilen örnekler gerçek faşizmi temsil etmediğinden geçersiz sayılacak.  ok, olabilir; bir çeşit uygulanmamış faşist ütopya var demek ki.  ve bu faşizm bizim sandığımız gibi değil.  bu özhakiki faşizm (iyi seyehatler diler) uygulamalı faşizmlerle kıyaslanamaz. 

peki böyle birşey var mı?

yok.  faşizmin teorisyenleri zaten uygulayıcıları.  diyelim ki yanlış biliyorum, şu dakkaya kadar şu tür faşizm demiş değilsin. ben ne desem "yukarıdaki tanımlar dahilinde olacak" ve sen bunları reddettin.  iyi o zaman.  buyur, sen bizi aydınlat.  neymiş bu götümüzden anladığımız faşizmin doğrusu?

ayrıca arada düşün, bir düşüncenin uygulanması ve bunun sonuçları o düşüncenin yapısından ne kadar bağımsız olabilir...  sscb den marxizm hiç mi sorumlu değildir mesela?

Bunu bir ruh hastalığı olarak görmenden, insanlık şuçu sanmandan, birşeylerin güdümünde düşündüğünü rahatlıkla söyleyebiliyorum. İdeolojik konularda objektif olmanı beklemiyorum, ancak tarihi olaylara bir rasyonel bakış tutturman gerek. İnsanlık, eşitlik, özgürlük tamam hoş güzel iyi ama bu kavramların romantizminden etkilenip akla uygun sonuçlardan uzaklaşmak yanlış değil mi? Tarih hakkında bir yorum yaparken her ne olursa olsun tarafsız olman gerekmez mi? Axis kazansaydı tezlerini tekrar etmek istemiyorum, senin de bildiğin ancak görmezden geldiğin üzere tarihi kazananlar yazıyor. Bu yüzden bu konuda objektif olmalı, olayları kendi fikirlerimizden, yahut fikirlerimizi etkileyenlerden soyutlayarak bazı sonuçlara varmalıyız, varmalısın. Ayrıca almanyanın ne alakası var şimdi faşizmle?

Dediğim gibi tarihi değerlendirirken yanlı düşünmemen gerektiği gibi ideolojik kavramların başarısını, başarısızlığını da yanlı incelememen gerek. Faşizmin üretildiği ülkelere nasıl yararlar sağladığını gözardı edip, tamamen çarpıtılmış, kaka gösterilmiş sağdan soldan derleme kalıntılarına yoğunlaşıyorsun. Türkiye'nin de bir dönem faşist yönetildiğini ve bunun bu günlere ulaşabilmemizde, ekonomimizin doğrulmasında ne kadar önemli bir payı olduğunu hatırlatırım. (hayır netekimi ve öncekileri kastetmiyorum) Demokrasi denilen yalan çukurunda böyle yukarı bakıp bakıp "ah ne özgürüz" diye sevinirken ayaklarımızın daha da çamura battığını görmüyoruz, bir de dönüp geçmişe bok atıyoruz. Evet, faşizm kendisini mis gibi kanıtlamıştır, ardından tarih sahnesinden temelli çekilmiştir. Arkasında da sömürge kuvvetleri altında kendisini ezdirmeyen, karşıt güç oluşturabilecek uluslar bırakmıştır. Terazi bugün kırılmamışsa, bunun en büyük sebeplerinden biri faşizmin yükselişidir.

Bana göre (ki bunun bana göre sana göresi yoktur, bu böyledir) faşizm, medeniyetler çatışmasında bir taraf olmaktır. Evet muhattabım aynen öyle, senin insanlığın, özgürlüğün, fikrin, zikrin umrumda değil. Italya'yı içine katmadan söylüyorum, o dönemde devletini ayakta tutmak, ekonomini toparlamak, milli bilincini oturtmak için faşist olmak zorundaydın. Aksi taktirde bunları önceden yapmış olanların altında ezilir, o zaman artık hangi özgürlüğünü yaşıyacaksan yaşardın. Ve eğer ben de o dönemde yaşasaydım, o anki fikri özgürlüğümün canı cehenneme, ben de seve seve bir taraf olurdum.

 
İdeolojik konularda objektif olmanı beklemiyorum, ancak tarihi olaylara bir rasyonel bakış tutturman gerek. İnsanlık, eşitlik, özgürlük tamam hoş güzel iyi ama bu kavramların romantizminden etkilenip akla uygun sonuçlardan uzaklaşmak yanlış değil mi? Tarih hakkında bir yorum yaparken her ne olursa olsun tarafsız olman gerekmez mi? Axis kazansaydı tezlerini tekrar etmek istemiyorum, senin de bildiğin ancak görmezden geldiğin üzere tarihi kazananlar yazıyor. Bu yüzden bu konuda objektif olmalı, olayları kendi fikirlerimizden, yahut fikirlerimizi etkileyenlerden soyutlayarak bazı sonuçlara varmalıyız, varmalısın.

Dalai’ın alıntıladığı tanımların taraflı değil aksine akademik nitelikte objektiviteye sahip olduğunu düşünüyorum. Rüşvetin yaygın olması vs gibi bazı aşırıya kaçan ya da karakteristik sayılamayacak oldukça genel unsurlar dışında tabii.

Ama illaki Axis’in kaybettiği bir dünyadaki akademiyi de bir kenara bırakacaksak ve faşizmi sadece kendi teorisyenleri üzerinden tartışacaksak (yine de çok farklı sonuçlar çıkmayacaktır) bu ideolojinin uygulamasını tamamen göz ardı etmek durumunda kalırız ve bana göre tarafsızlıktan asıl o zaman uzaklaşmış oluruz. Söz gelimi globalizmin seksenli yıllarda atılan teorik temellerini bugünkü küresel krizi dışarıda bırakarak incelemek ne kadar uygun olur?

Faşizmin üretildiği ülkelere nasıl yararlar sağladığını gözardı edip, tamamen çarpıtılmış, kaka gösterilmiş sağdan soldan derleme kalıntılarına yoğunlaşıyorsun.

Faşizmin “üretildiği” ülkelere getirdiği yararlar faşist ideolojiden değil uyguladığı ekonomi sistemlerinden geliyor. Ha eğer ekonomik yararlardan bahsetmiyorsak “Ne mozayiği lan!” bakış açısının toplum yapısında yarattığı etkileri de “fayda” olarak algılamanın imkanı yok. Bence burada kast ettiğin şeyleri detaylıca açıklamalısın yoksa ayırdığımız zamanın boşa gittiğini düşüneceğim.

Türkiye'nin de bir dönem faşist yönetildiğini ve bunun bu günlere ulaşabilmemizde, ekonomimizin doğrulmasında ne kadar önemli bir payı olduğunu hatırlatırım. (hayır netekimi ve öncekileri kastetmiyorum) Demokrasi denilen yalan çukurunda böyle yukarı bakıp bakıp "ah ne özgürüz" diye sevinirken ayaklarımızın daha da çamura battığını görmüyoruz, bir de dönüp geçmişe bok atıyoruz. Evet, faşizm kendisini mis gibi kanıtlamıştır, ardından tarih sahnesinden temelli çekilmiştir. Arkasında da sömürge kuvvetleri altında kendisini ezdirmeyen, karşıt güç oluşturabilecek uluslar bırakmıştır. Terazi bugün kırılmamışsa, bunun en büyük sebeplerinden biri faşizmin yükselişidir.

AMAN TANRIM! 80 sonrası faşizan yönetimin ekonomimizin belini doğrulttuğunu iddia ediyorsun? İzanıma perde indi, yorum yok.

Bu sömürgeci kuvvetlere karşıt güç oluşturabilmiş ulusları merak ediyorum? Savaş sonunda bağımsızlığını(!) kazanan sömürgelerden mi bahsediyoruz? Sovyet bloğu ve çift kutuplu dünyayı tamamen kenara koyup günümüz konjonktürünü  şekillendirenin faşizmin yükselişi olduğunu mu söylüyorsın? Yoksa Sovyetleri de faşist olarak mı ele alıyoruz?

Bana göre (ki bunun bana göre sana göresi yoktur, bu böyledir) faşizm, medeniyetler çatışmasında bir taraf olmaktır. Evet muhattabım aynen öyle, senin insanlığın, özgürlüğün, fikrin, zikrin umrumda değil. Italya'yı içine katmadan söylüyorum, o dönemde devletini ayakta tutmak, ekonomini toparlamak, milli bilincini oturtmak için faşist olmak zorundaydın. Aksi taktirde bunları önceden yapmış olanların altında ezilir, o zaman artık hangi özgürlüğünü yaşıyacaksan yaşardın. Ve eğer ben de o dönemde yaşasaydım, o anki fikri özgürlüğümün canı cehenneme, ben de seve seve bir taraf olurdum.

İşte tam burada zurna zırt diyor. Aslında bir evvelki paragrafta da epey detone sesler çıkmıştı ama neyse... Nezaketsizliğimi hoş gör ancak şunları söylemek zorundayım: Külliyen saçmalık! Devlet, ekonomi, milli bilinç için tek yol nasıl faşizm olabilir? Ne çarpık bir bakış açısıdır bu?!? Keşke o dönemde yaşasaydın ve fikir özgürlüğünün canı cehenneme, faşist bir devlette azınlık durumunda olsaydın… O zaman konuyu tarihsel gelişimi içerisinde incelerken sömürge yarışında geç kalan majör Avrupa devletlerine sempatin biraz daha akılcı olurdu ve “Kavgam” kitabının o dönem Avrupa’sını anlamada faydalı bir sosyolojik yazın değil tarih sayfalarında çok önemli bir yer tutmuş ideolojinin maskesinin düşmeden önceki hali olduğunu görebilirdin.
 
Xendor said:
Bunu bir ruh hastalığı olarak görmenden, insanlık şuçu sanmandan, birşeylerin güdümünde düşündüğünü rahatlıkla söyleyebiliyorum. İdeolojik konularda objektif olmanı beklemiyorum, ancak tarihi olaylara bir rasyonel bakış tutturman gerek. İnsanlık, eşitlik, özgürlük tamam hoş güzel iyi ama bu kavramların romantizminden etkilenip akla uygun sonuçlardan uzaklaşmak yanlış değil mi? Tarih hakkında bir yorum yaparken her ne olursa olsun tarafsız olman gerekmez mi? Axis kazansaydı tezlerini tekrar etmek istemiyorum, senin de bildiğin ancak görmezden geldiğin üzere tarihi kazananlar yazıyor. Bu yüzden bu konuda objektif olmalı, olayları kendi fikirlerimizden, yahut fikirlerimizi etkileyenlerden soyutlayarak bazı sonuçlara varmalıyız, varmalısın. Ayrıca almanyanın ne alakası var şimdi faşizmle?

rahatlıkla söyle, hiç çekinme.  çünkü tüm insanlar gibi birşeylerin güdümünde olmadan düşünmeyi başarabilmiş değilim henüz. nasip olacağını da hiç sanmıyorum.  ideolojide objektiflik olmadığı gibi, tarihi olaylarda da objektif olunamaz.  (son ki üç dört) objektiflik diye birşey yoktur.  eğer biraz reflektif ol, konumundan haberdar ol diyorsan, axis ler kaybetmeseydi diyorsan...  ee ama ben zaten ally ların tarafında değilim ki!  benim faşizm eleştirim kazananların eleştirisi değil, kazananları da içeren, onları da faşizme göz kırpanlar olarak tanımlayan (hitlere sscb ye karşı diye nasıl göz yumulduğu gayet aşikar), faşizmi emniyet sübabı olarak kullandıklarını, kendilerinin de yatkın olduğunu söyleyen bir eleştiri.  liberal demokrasi eleştirilerimi ne tarafıma sokmam gerekiyor bu durumda?  ayrıca kavramların romantizmi faşisttir  :P

bi düşünce sistemi düşün, ulus devlet gibi yapay bir sınırı zorunluluk gib/doğallık olaraki dayatsın, içindeki herkesin fikri farklılığını yok etmeye adansın, tüm hakimiyeti kerameti kendinden tipler elinde toplayıp senin her türlü sivil hakkını elinden alsın, sınıf çatışmasını reddetsin, ama bu reddiye hep ulusal burjuva ve bürokrasinin lehine işlesin, hayali dış düşmanlar ile insanları işbirlikçi olmakla suçlasın ve itaate zorlasın, denetim olmasın, bundan dolayı hertürlü yozlaşma mümkün olsun, tanrı gibi tapınılan, herkesin babası kırık bi tip olsun, besmelesiz adını andığından kafan koparılsın, devlet aşkın bir varlık olarak insanların efendisi olsun...

hala mı gol değil?  bu adamlara karşı çıkılmasının tek nedeni kaybetmeleri mi?  hadi ordan!

ayrıca nsap faşist bir partiydi.

Xendor said:
Dediğim gibi tarihi değerlendirirken yanlı düşünmemen gerektiği gibi ideolojik kavramların başarısını, başarısızlığını da yanlı incelememen gerek. Faşizmin üretildiği ülkelere nasıl yararlar sağladığını gözardı edip, tamamen çarpıtılmış, kaka gösterilmiş sağdan soldan derleme kalıntılarına yoğunlaşıyorsun. Türkiye'nin de bir dönem faşist yönetildiğini ve bunun bu günlere ulaşabilmemizde, ekonomimizin doğrulmasında ne kadar önemli bir payı olduğunu hatırlatırım. (hayır netekimi ve öncekileri kastetmiyorum) Demokrasi denilen yalan çukurunda böyle yukarı bakıp bakıp "ah ne özgürüz" diye sevinirken ayaklarımızın daha da çamura battığını görmüyoruz, bir de dönüp geçmişe bok atıyoruz. Evet, faşizm kendisini mis gibi kanıtlamıştır, ardından tarih sahnesinden temelli çekilmiştir. Arkasında da sömürge kuvvetleri altında kendisini ezdirmeyen, karşıt güç oluşturabilecek uluslar bırakmıştır. Terazi bugün kırılmamışsa, bunun en büyük sebeplerinden biri faşizmin yükselişidir.

başarı değerlendirmek tamamen yanlı bir harekettir.  herhangi bir yanı tutmazsan hiçbir şeyi değerlendiremez (bak, kelimeye bak! "değer" lendirmek!  hangi "değer"?), neye göre başarılı/başarısız olduğunu söyleyemezsin.  faşizmin yararı ancak ekonomizm (o da ulus devletçi) gibi bir "yan" ile manalıdır.  yani senin parametrelerinin "kaç kilometre otoban yapıldı, kaç fabrika kuruldu" olması onu objektif yapmaz. niye?  çünkü öyle birşey yok.  bu senin "yan"ının bunları öncelediğini gösterir ve başka bir subjektif bakış açısıdır.  ekonomizme dayanmak (son kez) objektivite değildir!  ben başka bir ekonomizmle gelip sana "üretimde işçi sınıfın payı ve buna karşılık gelir dağılımında işçi sınıfının yeri" temalı bir çalışmayla faşizmin gelmiş geçmiş en başarısız sistem olduğunu ispat edebilirim.

"arkasında sömürge kuvvetleri altında kendini ezdirmeyen"

kim? ispanya mı?  şili mi? portekiz mi? almanya mı? türkiye mi?

LOL

Xendor said:
Bana göre (ki bunun bana göre sana göresi yoktur, bu böyledir) faşizm, medeniyetler çatışmasında bir taraf olmaktır. Evet muhattabım aynen öyle, senin insanlığın, özgürlüğün, fikrin, zikrin umrumda değil. Italya'yı içine katmadan söylüyorum, o dönemde devletini ayakta tutmak, ekonomini toparlamak, milli bilincini oturtmak için faşist olmak zorundaydın. Aksi taktirde bunları önceden yapmış olanların altında ezilir, o zaman artık hangi özgürlüğünü yaşıyacaksan yaşardın. Ve eğer ben de o dönemde yaşasaydım, o anki fikri özgürlüğümün canı cehenneme, ben de seve seve bir taraf olurdum.

" senin insanlığın, özgürlüğün, fikrin, zikrin umrumda değil." ama şu umrunda;

"o dönemde devletini ayakta tutmak, ekonomini toparlamak, milli bilincini oturtmak için faşist olmak zorundaydın."

yani devleti ayakta tutmak tarafsız bir durum, ekonomiyi toparlamak (ulusal burjuvazi lehine) yine tarafsızlık/zorunluluk çünkü ekonomik.  yanlız birşeyi çözemiyorum, o da milli bilinç oluşturmak....

ya kuzum devletleri mi milletler kuruyodu, yoksa milletleri mi devletler?

neyse yani sana göre devleti ayakta tutmak, ekonomiyi (yöneten kesim adına) toparlamak, fikir özgürlüğünden daha önemli...  ve bu yansız değil mi?  bi kere fikir özgürlüğünün olmadığı yerde ekonomik gelişme olmaz, çünkü yeniliklerin önü tıkanır diyeceğim ama liberallikle suçlanmaktan, yanlı olmaktan korkuyorum...

tüm bu yapılar (yani yapay kurumlar) vs. insanlığın özgürlüğü müsabakasında, doğallık/objektiflik adına 200 yıllık yalanların peşini tutup (ulus-devlet, milli bilinç -ki oluşturulmak zorunda olmasıyla ne olduğunu itiraf ediyor, vs. vs.),  "sokarım senin fikir hürriyetine, biz tarih sahnesinde sömürücülerden geri kalıyoruz (sömüremiyoruz), onlar gibi olmak için çok ekmek yemek gerek" diyerek; ortadaki tek doğallığı, yani insanın özgürlük istencini yadsımak.....


hahahaha!
 
kptortamadami said:
Dalai’ın alıntıladığı tanımların taraflı değil aksine akademik nitelikte objektiviteye sahip olduğunu düşünüyorum. Rüşvetin yaygın olması vs gibi bazı aşırıya kaçan ya da karakteristik sayılamayacak oldukça genel unsurlar dışında tabii.

Vay vay vay, ne mühim bir akademik çalışmaymış da haberimiz yokmuş. Yanlız biraz eksikleri var nacizane görüşüme dahil edeyim, yanına bir de  faşistler tipsizdir, ter kokarlar, g.tleri kocamandır ve ben duydum çoğunun annesi güzelmiş yazılsa daha iyi olurdur. Hatta durun ben sizin yerinize bi faşist tanımı yapayım, dünyadaki allahın belası, şerefsiz, adi, iki yüzlü, beyinsiz, allahsız kitapsız herkese faşist denir. Nası, bu daha iyi oldu bence...

Bu nası bi ideoloji tanımı yapmak, nası bi akademik çalışma? Gözlerinden öpüyorum kim yapmışsa o akademik çalışmayı.

kptortamadami said:
Faşizmin “üretildiği” ülkelere getirdiği yararlar faşist ideolojiden değil uyguladığı ekonomi sistemlerinden geliyor. Ha eğer ekonomik yararlardan bahsetmiyorsak “Ne mozayiği lan!” bakış açısının toplum yapısında yarattığı etkileri de “fayda” olarak algılamanın imkanı yok. Bence burada kast ettiğin şeyleri detaylıca açıklamalısın yoksa ayırdığımız zamanın boşa gittiğini düşüneceğim.

Tabiki de bak kendin de söyleyivermişsin. Faşiszmin ulus merkezli ekonomik sistemi, liberal ekonomiyi bırakmadan da devlet rolünü güçlendirmesi sosyalist veya tümden liberal ekonomik sistemler arasında sıkışılmasını önlemiş, çoğu zaman bir orta yol, daha doğrusu bir kurtuluş sistemi olmuş. Ardından savaşırsın veya savaşmazsın, faşist sistem o dönemin şartlarında (her ülke için değil) gayet yerindeydi.

kptortamadami said:
Türkiye'nin de bir dönem faşist yönetildiğini ve bunun bu günlere ulaşabilmemizde, ekonomimizin doğrulmasında ne kadar önemli bir payı olduğunu hatırlatırım. (hayır netekimi ve öncekileri kastetmiyorum) Demokrasi denilen yalan çukurunda böyle yukarı bakıp bakıp "ah ne özgürüz" diye sevinirken ayaklarımızın daha da çamura battığını görmüyoruz, bir de dönüp geçmişe bok atıyoruz. Evet, faşizm kendisini mis gibi kanıtlamıştır, ardından tarih sahnesinden temelli çekilmiştir. Arkasında da sömürge kuvvetleri altında kendisini ezdirmeyen, karşıt güç oluşturabilecek uluslar bırakmıştır. Terazi bugün kırılmamışsa, bunun en büyük sebeplerinden biri faşizmin yükselişidir.

AMAN TANRIM! 80 sonrası faşizan yönetimin ekonomimizin belini doğrulttuğunu iddia ediyorsun? İzanıma perde indi, yorum yok.

AMAN TANRIM!.... hiç bişey anlamamışsın. Biraz düşün bakalım
ısıt ısıt ısıt....

kptortamadami said:
Bu sömürgeci kuvvetlere karşıt güç oluşturabilmiş ulusları merak ediyorum? Savaş sonunda bağımsızlığını(!) kazanan sömürgelerden mi bahsediyoruz? Sovyet bloğu ve çift kutuplu dünyayı tamamen kenara koyup günümüz konjonktürünü  şekillendirenin faşizmin yükselişi olduğunu mu söylüyorsın? Yoksa Sovyetleri de faşist olarak mı ele alıyoruz?

Sen faşist yönetimlerin günümüz konjonktürüne (bu da ne salak bi kelimeyse, durum demek varken) kattıklarını inkar mı ediyorsun. Ne yani dünya bi sscb'den bi de amerikadan mı oluşuyordu? Bu nası bi mantık?

kptortamadami said:
İşte tam burada zurna zırt diyor. Aslında bir evvelki paragrafta da epey detone sesler çıkmıştı ama neyse... Nezaketsizliğimi hoş gör ancak şunları söylemek zorundayım: Külliyen saçmalık! Devlet, ekonomi, milli bilinç için tek yol nasıl faşizm olabilir? Ne çarpık bir bakış açısıdır bu?!? Keşke o dönemde yaşasaydın ve fikir özgürlüğünün canı cehenneme, faşist bir devlette azınlık durumunda olsaydın… O zaman konuyu tarihsel gelişimi içerisinde incelerken sömürge yarışında geç kalan majör Avrupa devletlerine sempatin biraz daha akılcı olurdu ve “Kavgam” kitabının o dönem Avrupa’sını anlamada faydalı bir sosyolojik yazın değil tarih sayfalarında çok önemli bir yer tutmuş ideolojinin maskesinin düşmeden önceki hali olduğunu görebilirdin.

Kavgam'ın ne alakası var şimdi? Nedir bu almanya'yı, kavgam'ı falan faşist düşünceye katma çabanız? Hitler ve Mussolini'nin çoğu zaman zıtlaştıklarını, hatta birbirlerini alaya aldıklarını biliyoruz. Ne alakası var faşist bi devlette azınlık durumunda olmanın, ben herhangi bir devlet mi dedim? Yahut almanya'da alman olsam mı dedim? Çiftetelli atın da seyirlik olsun.


dalai pasha said:
rahatlıkla söyle, hiç çekinme.  çünkü tüm insanlar gibi birşeylerin güdümünde olmadan düşünmeyi başarabilmiş değilim henüz. nasip olacağını da hiç sanmıyorum.  ideolojide objektiflik olmadığı gibi, tarihi olaylarda da objektif olunamaz.  (son ki üç dört) objektiflik diye birşey yoktur.  eğer biraz reflektif ol, konumundan haberdar ol diyorsan, axis ler kaybetmeseydi diyorsan...  ee ama ben zaten ally ların tarafında değilim ki!  benim faşizm eleştirim kazananların eleştirisi değil, kazananları da içeren, onları da faşizme göz kırpanlar olarak tanımlayan (hitlere sscb ye karşı diye nasıl göz yumulduğu gayet aşikar), faşizmi emniyet sübabı olarak kullandıklarını, kendilerinin de yatkın olduğunu söyleyen bir eleştiri.  liberal demokrasi eleştirilerimi ne tarafıma sokmam gerekiyor bu durumda?  ayrıca kavramların romantizmi faşisttir  :P

evet...

dalai pasha said:
bi düşünce sistemi düşün, ulus devlet gibi yapay bir sınırı zorunluluk gib/doğallık olaraki dayatsın, içindeki herkesin fikri farklılığını yok etmeye adansın, tüm hakimiyeti kerameti kendinden tipler elinde toplayıp senin her türlü sivil hakkını elinden alsın, sınıf çatışmasını reddetsin, ama bu reddiye hep ulusal burjuva ve bürokrasinin lehine işlesin, hayali dış düşmanlar ile insanları işbirlikçi olmakla suçlasın ve itaate zorlasın, denetim olmasın, bundan dolayı hertürlü yozlaşma mümkün olsun, tanrı gibi tapınılan, herkesin babası kırık bi tip olsun, besmelesiz adını andığından kafan koparılsın, devlet aşkın bir varlık olarak insanların efendisi olsun...

tabiki...

dalai pasha said:
ayrıca nsap faşist bir partiydi.

ooo çok doğru...

dalai'nin son postunu okudum ve aklıma direk harun yahya'nın evrimi inkar edip tanrı'yı kanıtlaması geldi...

" Şimdi bir boş varil alın, içine böbrek, dalak, çiğer, beyin, kemik atın. Çalkalayın bi süre, sonra bakın bakalım insan olmuş mu, olmaz. Demek ki evrim yok."

" Şu ufacık karıncanın kocaman ekmek parçasını taşıyışına bakın, kendinden beş kat büyük nesneyi yuvasına taşımak için nasıl azim gösteriyor. Bu tanrının kanıtı değil de nedir?"

Bu adama ne cevap verebilirsin ki? Ne diyebilirsin? En iyisi bırakırsınız kendi kendine takılır....
 
Back
Top Bottom