Sorguladığın an dinden çıkarsın. Yani kendini kandırıyorsun inanıyorum diye. Sen din nedir bilmiyorsun.
Neyi sorgularsan dinden çıkarsın? dini mi? dinin meşruluğunu sorgularsan dinden çıkarsın. dinin metotlarını değil. din bir çok insan için kullanışlı bir şey.Pratikte seçim de yok. Ailen karar veriyor ve o din içinde büyütüyor seni. Batıda az sayıda ebeveyn çocuklarının 18 yaşında kendi dinini seçmesine izin veriyor ve yine de etkide bulunuyorlar.
Kaldı ki bunlara gerek kalmadan verecek örnek var. Müslüman olan yabancılar genelde çok sevilir İslam nüfuslu ülkelerde. Bu adamların/kadınların kendilerine göre sebepleri olabilir. Ama İslam dinini seçtiği an paket olarak yazılan her şeyi kabul etmek zorundadır. Gerçek İslam bu değil falan filan bu yüzden boşa çıkıyor zaten. Neyse niye anlatıyorum ki?
Neye inanmak istiyorsanız ona inanın ama bunu bilimsel yollardan kanıtladığınızı sanmayın.
Güzel bir gütme şekli evet.din bir çok insan için kullanışlı bir şey.
- 1.
Tanrı düşüncesine dayalı toplumsal bir kurum.
"O dinine bağlıdır"
- 2.
insanların doğaüstü güçlere, kutsal saydıkları türlü varlıklara, tanrılara ya da Tanrı’ya inanma, tapınma biçiminde katıldıkları gizemsel olgu.
Alakası yok abiciğim. Cidden alakası yok. Kendi yorumum da değil ayrıca. Din felsefesiyle ilgilenen birisiyim ve bu söylemlerim bilimsel açıdan bakma şekli değil. Şu söylemlerin Kant'ı, Augustinus'u silip atmadır. Kendi yorumlarım değil emin olabilirsin. Alınmadım bu arada. Sadece dar açıdan bakıyorsunuz meseleye.Daha çok boş yapıyorsunuz, alınmak yok. İnancın ne rasyonelliği, ne bağlamı yahu? Ya inanırsın ya inanmazsın. Dinde sorgulama olmaz, irdeleme olmaz. Bir bütün olarak inanırsın doğrusu, gerçeği neymiş bakmadan kabul edersin. Kendinizi kandırıyorsunuz dini yeniden yorumlayarak.
Burada söylemek istediğini anlamadım açıkçası. Burada belirtmek istediğin İslam dininin bu konuda özel olup diğer dinlerden ayrı olduğu ise, değil. Hristiyanların, hinduların, çinlilerin de dini kanunları ve ahlaki yasaları var. Belki daha fazladır belki daha azdır, orasını bilemem. Tabii bunlar terk edildi çoğunlukla. Sadece ibadetler, yasaklar geliyorsa burada sorun var demişsin, ahlak yasaları, hukuki şerhler hatta bireysel prensipler olarak belirttiğin noktalar ibadetleri(yapılması gereken şeyler) ve yasaklar(yapılması istenmeyen şeyler) ikilisine uymaya devam ediyor.Din deyince akla sadece ibadetler, yasaklar geliyorsa burada da bir sorun var. İslam'dan örnek verelim çok kısa. İslam camiye inmiş bir din değil. Bilakis, toplumsal hayatı düzenlemek amacıyla insanlığa sunduğu ahlak yasaları, bireysel prensipleri, hukuki şerhleri vs. var.
Bu sorunun cevabı basit. İnanmak eyleminin duygusal mı yoksa mantıksal mı olduğunu tartışmaya bile gerek yok denecek kadar. Özellikle Daniel Kahneman'ın da belirttiği gibi insanın duygusal karar aldığına dair kuramlar güçleniyor. Ki bunların en büyük tarihi kanıtlarından birisi Edward Bernays'in başarıları. İnsanın kararlarının duygusal olduğunu kabul edersen inanmak(neye olursa olsun) duygusal bir süreç olur. İnsanın kararlarını rasyonel kabul edersen, inanmak rasyonel bir süreç olur. Ancak tekrar ediyorum, insanın kararlarını duygusal olarak aldığına dair kuramlar güçleniyor.Çünkü din rasyonel midir sorusundan önce bir yaratıcıya inanmak rasyonel midir sorusuna makul cevaplar bulabilirsek ikinci aşama olarak dinlere geçebiliriz.
Bu yanlış bir neden - sonuç ilişkisi. Makarnaya tapmak doyurucu olsaydı makarnaya tapmak rasyonel midir düşüncesini konuşabilirdik. Ancak insanın ödül - ceza ilişkisine göre tapması tanrıdan bir fayda göreceği için tapması demek. Yani tanrıdan bir fayda gördüğü için tapması demek değil. Yani ikisi birbiriyle alakasız, yanlış bir örnek.Basit bir fayda düzleminden hareket edeceksek makarna doyurucu, dolayısıyla faydası olan bir nimet. Sırf bu yüzden ona tapmak rasyonel midir?
Tutarsız Vahiy Argümanı, pek çok dinin olması üzerinden Pascal'ın Bahsi'ne eleştiri getirir. Peki, sadece tek bir din olsaydı o zaman ne söylerdin?Pascal'ın Bahsi'nden bahsettin, ona karşı bilinen bir argümanı yazdım.
Ben argümanımı, insan davranışları üzerinden temellendirmiyorum; fakat insan davranışlarının temel aldığı fayda ölçüsü üzerinden temellendiriyorum. İnsan, davranış noktasında duygularına yenik düşerek farklı davranabilir. Zaten, bir uyuşturucu bağımlısının hatasını bildiği halde uyuşturucu kullanmaya devam edebileceğini söyleyerek bunu belirtmiştim.İnanç veya tüketimin rasyonalitesi genelde insanın rasyonel bir varlık olduğunu, kararlarını mantık çerçevesinde alıp iki durum içerisinden kendisine en faydalı olanını seçebileceği varsayımına dayanıyor. Ki bu varsayım git gide zayıflayan bir varsayım. İktisatta, pazarlamada git gide insanın mantığının karar almada daha az güçlü olduğu ve duyguları tarafından yönetilen bir varlık olduğu varsayımına dayanan ekoller güçlenmeye başlıyor mesela.
Sonsuz ödül ve cezaya sahip bir din diye uzatmadan kısaca din diyeceğim. Dinin potansiyel faydasının, burada sayılan şeylerin potansiyel faydasından sonsuz büyük olduğunu kabul edersek ki etmek zorundayız, o zaman tersi durumun olma ihtimalinde bile kararımızın rasyonel sayılması gerekir. Çünkü potansiyel faydası sonsuz büyüklükte olan bir seçeneği, potansiyel faydası sonlu olan bir seçeneğe tercih ettik. Yani, eğer tanrı yoksa, evet, kazanacak ve kaybeceğim şeyler olur ama tanrının var olma ihtimalinde kazanacak ve kaybedeceklerimin yanında önemsizdir.İnanç veya inançsızlıkla ilgili verilmeye çalışılan karşılaştırmalarda bir varsayımın üzerinden yürünüp tersi durumun olma ihtimali bile düşünülmüyor. Mesela, inançsızlar çok duymuştur, "Eğer tanrı yoksa ben ibadet ederek veya inanarak bir şey kaybetmem ancak eğer tanrı varsa sen çok şey kaybedersin". Bu oldukça rasyonel bir argüman gibi duruyor ancak aslında değil. Çünkü bu argümanı sunan kişi çoktan kendi doğrusunu tek doğru olarak kabul etmiş, tanrının varlığı üzerinden düşündüğü için "eğer tanrı yoksa benim ibadetim veya inancım bana bir şey kaybettirmez" argümanı mantıklı gibi geliyor ancak değil.
Eğer tanrı yoksa inanan kişi dininin gerekleri yönünden yasaklanan şeyleri kaçırıyor ve dininin zorunlu tuttuğu kurallara uygun yaşamak için özgürlüklerini kısıtlıyor. Mesela Hristiyanlarda oruç döneminde cuma günleri et yememe durumu, Cuma günü Michelin yıldızı olan bir restorana iş yemeğine gitse ve canı çok istese bile et yiyemiyor. Bu, tanrı yoksa, kaybettiği bir şey olabilir, inanan "ben bir şey kaybetmiyorum" dese bile kaybedebilir.
Fakat sen de faydayı ödülle sınırlayarak örneklendirmişsin, bu da bana göre yanlış. Bütün faydalar birer ödül müdür?Bu yanlış bir neden - sonuç ilişkisi. Makarnaya tapmak doyurucu olsaydı makarnaya tapmak rasyonel midir düşüncesini konuşabilirdik. Ancak insanın ödül - ceza ilişkisine göre tapması tanrıdan bir fayda göreceği için tapması demek. Yani tanrıdan bir fayda gördüğü için tapması demek değil. Yani ikisi birbiriyle alakasız, yanlış bir örnek.
Tapmak değil ama yemek rasyoneldir Ama pasta da varsa pastayı tercih etmek rasyonel olur. Din konusunu da bu şekilde düşünmeli. Bir din var ki, pasta gibi, faydası diğerlerinden daha büyük.Basit bir fayda düzleminden hareket edeceksek makarna doyurucu, dolayısıyla faydası olan bir nimet. Sırf bu yüzden ona tapmak rasyonel midir? O yüzden fayda faktörüne gelmeden önce bir inanç rasyonel midir, irrasyonel midir bunun cevabı bulunabilir.
Argümanı değersizleştirmek için olmayan bir örneği sunuyorsun. Eğer tek bir din olsaydı onun üzerinden konuşulurdu ama tek bir din yok.Tutarsız Vahiy Argümanı, pek çok dinin olması üzerinden Pascal'ın Bahsi'ne eleştiri getirir. Peki, sadece tek bir din olsaydı o zaman ne söylerdin?
Fayda kavramı, insanın kararlarını rasyonel aldığını kabul eden bir teorinin ürünüdür. Yani en azından bilimde böyle.Ben argümanımı, insan davranışları üzerinden temellendirmiyorum; fakat insan davranışlarının temel aldığı fayda ölçüsü üzerinden temellendiriyorum. İnsan, davranış noktasında duygularına yenik düşerek farklı davranabilir. Zaten, bir uyuşturucu bağımlısının hatasını bildiği halde uyuşturucu kullanmaya devam edebileceğini söyleyerek bunu belirtmiştim.
Kabul etmek zorunda değilsin işte. Yine dediğim yere geliyor bu, kendi savunduğun şeyi mutlak doğru olarak kabul edebilirsin, bunda sonuna kadar serbestsin ama bunu başkası kabul etmek zorunda değil işte. Eğer iki tarafı değerlendireceğin bir argüman sunuyorsan ve amacın propaganda yapmak değil de fikirlerini sunmaksa bunun argüman oluşturmak için zayıf bir taban olduğunu anlamak gerekir.Sonsuz ödül ve cezaya sahip bir din diye uzatmadan kısaca din diyeceğim. Dinin potansiyel faydasının, burada sayılan şeylerin potansiyel faydasından sonsuz büyük olduğunu kabul edersek ki etmek zorundayız, o zaman tersi durumun olma ihtimalinde bile kararımızın rasyonel sayılması gerekir. Çünkü potansiyel faydası sonsuz büyüklükte olan bir seçeneği, potansiyel faydası sonlu olan bir seçeneğe tercih ettik. Yani, eğer tanrı yoksa, evet, kazanacak ve kaybeceğim şeyler olur ama tanrının var olma ihtimalinde kazanacak ve kaybedeceklerimin yanında önemsizdir.
Ben yazdığımda tek bir örnek verdim. Verdiğim örnek de sık karşılaşılan ancak temelinde yanlış olan bir argüman. Tabii ki iki taraf da bu argümanı kendine göre değiştirip sunabilir. Belki başka bir argümanı sunsaydım daha doğru olabilirdi ancak böyle oldu bir kere. Yine de yanlış bir neden - sonuç ilişkisine ulaştığını düşünüyorum örneğinde, benim argümanımın doğru veya yanlış olması bunu çok az etkileyebilir. Görüşlerimizin farklı olmasında bir sorun yok, tartışmanın amacı budur zaten. Ancak cevap verme veya vermemek senin kararındır, sonuna kadar saygı duyarım.Fakat sen de faydayı ödülle sınırlayarak örneklendirmişsin, bu da bana göre yanlış. Bütün faydalar birer ödül müdür?
Diğer yazdıklarına cevap veremeyeceğim farklı düşünüyoruz.
Başka bir pürüzün olup olmadığını merak ettiğim için bunu soruyorum. Tek bir din olsaydı, sana göre, inanmak rasyonel olur muydu?Argümanı değersizleştirmek için olmayan bir örneği sunuyorsun. Eğer tek bir din olsaydı onun üzerinden konuşulurdu ama tek bir din yok.