Dînî Tartışma

Users who are viewing this thread

Evet, tamamen bu bağlamda kutuyu açmak daha mantıklıdır çünkü bir şey kaybetmezsin.
Emrehan, amacım cevaplarınızla ilgili bazı sorular sorup çıkarımlarda bulunmak ve bunlara katılıp katılmadığınızı öğrenmek.

Burada iki şeye baktın, faydaya ve olasılığa değil mi?

(Matematikte bütün işlemler aslında toplamaya dayanır hesabı, maliyeti ayrıca belirtmiyorum.)

1000 tl fayda, %1 ise olasılıktır. Fayda ve olasılığı yeterli gördüğün için kararın kutuyu açmak oldu. Yani, senin için, 1000 tl yeterli fayda, %1 ise yeterli olasılık idi.

Peki, kutuda %0.001 (yüz binde bir) olasılıkla 1.000.000 tl olsaydı ve yine kutu açmanın maliyeti olmasaydı, kutuyu açar mıydın?
 
%50-%50 olsa öpüp başımıza koyalım :smile: Ama nesnel olasılıktan bahsetmiyorum çünkü dine nesnel açıdan yaklaşmıyorum. Bu öznel bir olasılık. Daha önce de söylediğim gibi potansiyel fayda arttıkça yeterli olasılık azalır. Yani bir seçeneği seçmek için kafi gelecek öznel olasılık azalır. Potansiyel fayda sonsuzsa, yeterli olasılık sıfıra yakındır. Bu durumda o seçeneği seçmek rasyonel olur. Bu seçeneğin ne hakkında olduğunun önemsiz olduğundan bahsetmiştim. İsterse parmak şıklatmak olsun. Evet, saçma fakat potansiyel faydası sonsuz olduğu için rasyoneldir.

--


Yargılar rasyonellik içerir. Yargılar, nesnel ve öznel olarak ikiye ayrılır. Dolayısıyla rasyonellik de nesnel ve öznel olarak ikiye ayrılır.

(A, B'dir. A, C'dir. B, C'dir.)

Nesnel rasyonelliğin ölçüsü deney ve gözlemdir. Öznel rasyonelliğin ölçüsü faydadır.

Bir dine inanıp inanmamak bir yargı içerdiğinden dolayı rasyonellik içerir. Ancak buradaki yargı, deney ve gözleme dayanmadığı için öznel yargıdır.

Dine inanmanın, inançsızlıktan daha fazla potansiyel faydası vardır. Öznel rasyonelliğin ölçüsü fayda olduğu için, dine inanmak, inançsızlığa göre rasyoneldir.

(Öznel rasyonelliğin bir de olasılık ölçüsü vardır ama onu şimdilik yok saydım. Öncelikle, öznel rasyonelliğin olduğu ve bunun ölçüsünün fayda olduğu konusunda bir uzlaşalım.)

(Ha bir de, nesnel rasyonelliğin bir ölçüsü de biçimsel mantıktır ama konumuz dışında olduğu için belirtmedim.)

DÜZELTME:



Bu, nesnel olasılık olmadığı gibi öznel bir olasılık da değil. Dinin veya Tanrı'nın varlığının nesnel ve öznel olasılıkları belirsizdir. Nesnel olasılık deney ve gözleme dayandığı gibi öznel olasılık da kişinin deney ve gözlemlerine dayanır. Ancak dinin veya Tanrı'nın varlığı deney ve gözlemle sınanamayacağından dolayı öznel olasılıkla da belirlenemez.


Biçimsel mantıktan, yani mantıksal doğruluktan nesnel doğruluk çıkmaz tabii ki. Nesnel rasyonellikle kastettiğim şey bir önermenin biçimsel mantık açısından doğru olmasıdır. Bunu hiç yazmadım kabul edin zaten konumuz dışındaydı.
Hayır, olasılık kişiden kişiye değişmez. Possibility ve Probability sözcüklerinin Türkçe'ye ikisinin de olasılık olarak çevrilmesinden kaynaklı bir hata bu. Possibility, Homeros'un dediği gibi %50-%50'dir. Ya olur ya olmaz, ya var ya yok. Buna karşı çıkıp "ben öznel olasılıktan bahsediyorum demişsin, zaten Homeros'un verdiği cevap Possibility(yani senin öznel olasılık olarak varsaydığın şey) içerdiği için karşı çıkman garip geldi. Probability ise tamamen matematiksel bir hesaptır, tanrı gibi bir varsayım için uygulayamazsın. Çünkü Probability'nin basbayağı varsayımları ve hesapları vardır, bunların dışında bir şeyleri içine atıp hesap yapmaya çalışırsan o bir ara çok ünlü olan "1+2+3+...= -(1/12)" cevabındaki gibi saçma sapan kurallara uymayan bir şey bulursun.
Yeterli faydası ve yeterli olasılığı olan bir seçeneği seçmek mantıklıdır.

Fayda büyüdükçe yeterli olasılık azalır.

Faydası sonsuz büyüklükte olan bir seçeneğin, sıfıra en yakın yeterli olasılığı vardır.

İmkansız olmayan bir şeyin, en azından sıfıra en yakın olasılığı vardır. Bu onu mümkün yapar.

Tanrı'ya inanmanın potansiyel faydası sonsuz büyüklüktedir.

Tanrı'nın var olması mümkündür.

O halde Tanrı'ya inanmak mantıklıdır.

--

Bir daha yazıyorum.

--

Akılcı seçim, fayda ve olasılığı ölçü alır.

Buna göre, fayda ve olasılığı yeterli düzeyde olan bir seçim akılcıdır.

Bir seçimin potansiyel faydası ne kadar büyükse, yeterli olasılığı o kadar azdır.

Buna göre, potansiyel faydası sonsuz büyük olan bir seçimin akılcı olması için, olasılığın sıfırdan büyük olması yeterlidir.

Mümkün varlıkların olasılığı sıfırdan büyüktür. (Bunu söyleyebilmek için deney ve gözlem yapmış olmak gerekmez. Mantığın zorunlu bir çıkarımıdır.)

Tanrı mümkün varlıktır. Yani var olma olasılığı sıfırdan büyüktür.

Tanrı'ya inanmanın potansiyel faydası sonsuz büyüktür.

O halde Tanrı'ya inanmak akılcıdır.

DÜZELTME:

Mümkün varlıkların var olma olasılığı sıfırdan büyük değildir. Büyük olsaydı zorunlu olarak var olmaları gerekirdi. Doğrusu, mümkün varlıkların var olma olasılığı belirsizdir.

NOT: Argümanımı yeniden düzenleyeceğim.
Kendin koyu kırmızıyla işaretlemişsin, teşekkür ederim beni bu yükten kurtardığın için. Yazdığın cümledeki varsayımın ne olduğunu direk yazacağım, çünkü önceki sayfalarda yazdığım galiba tam oturmadı. Bu cümlede Tanrı'nın imkanlı olduğunu varsayıyorsun, bak büyük büyük yazayım tekrardan, TANRI'NIN İMKANSIZ OLMADIĞINI VARSAYIYORSUN. Altındaki mantık da kendi tanrılarını doğru varsaymaya çalışan yunan filozoflarının idealar dünyasıyla dirsek dirseğe. İnsanların ne kadar kolay gözlerinin ve akıllarının yanılabildiğini bilen biri bu cümleyi direk siler atar ve senin argümanın direk çöker. Sonraki cümle, Tanrı'ya inanmanın potansiyel faydası sonsuz büyüklüktedir diyorsun. Bak önceki sayfada bana verdiğin cevapta "Ben bunu mutlak doğru olarak kabul etmedim" demene rağmen aynı şeyi yine burada yapıyorsun. Tanrı'ya inanmanın potansiyel faydasını sonsuz kabul etmek için öncelikle TANRI'NIN İNANANLARI ÖDÜLLENDİRECEĞİNE VEYA EN KÖTÜ İHTİMALLE İNANANLARI CEZALANDIRMAYACAĞINI VARSAYMAK ZORUNDASIN. Çünkü insanlar tanrının umrunda değilse tanrıya inanmanın da bir faydası olmaz. Tanrı'nın var olması mümkündür cümlesini zaten Tanrı'nın varlığını doğru kabul eden varsayımla argüman destekledikten sonra yazmışsın, yanlışlanamaz yapmak için argümanını büyük ihtimalle. Yine de olmamış, çünkü nasıl mümkün, neden mümkün, mümkün olmaması neden mantıksız?
Argümanın tamamen kendi varsayımlarını kabul etmen üzerine kurulmuş ve sürekli dönüp dolaşıp kendini doğruluyor. Ancak dediğim gibi temelleri eksik kurulduğu için ne kadar mantıklı ve akılcı gibi gözükse de göze, hiçbir değeri yok.
Farklı bir örnek üzerinden gidelim.

İçinde %1 olasılıkla 1000 tl bulunan bir kutu düşün. Parayı bulursan senin olacak ve kutuyu açmanın maliyeti yok.

Kutuyu açar mıydın?
İşte geri geldik bu hikayeye. Bu da hatalı bir sunum çünkü kutuyu açmak bir değerlendirme gerekmiyor, kutuyu açtığın zaman herhangi bir kaybın yok. Bunu söylediğim gibi yine geldik mi benim daha ilk mesajımda eleştirdiğim argüman tipine. Buna hayır cevabını verecek kişi çok çok azdır, çünkü ortada herhangi bir maliyet yok, en kötü ihtimalle içinden bir şey çıkmaz. Bu soruyu %0.0000000001 ihtimalle kutudan 100 tl çıkacak diye değiştirsen de ortada herhangi bir kayıp yoksa, kişi kutuyu açar.
Şöyle değiştirsek bu soruyu nasıl olurdu acaba, "İçinde %1 olasılıkla 1000 tl bulunan bir kutu var. Para çıkarsa senin olacak, kutu boş çıkarsa bir sorun yok. Ancak kutudan(bir nesne sallıyorum) ataş çıkarsa ben senden 1000 tl alacağım. Kutuyu açar mısın?"
%99 ihtimalle bir sıkıntı yok ama o %1 olumsuz ihtimal çoğu kişiyi uzun süre düşünmeye iter bu saatten sonra.

Senin sunduğun bu örneğin tanrıya inanmaya bağlanacağını artık biliyoruz, yine eeen başta eleştirdiğim gibi sanki tanrıya inanmanın hiçbir maliyeti yokmuş gibi sunuyorsun bu argümanı, merak etme inançsızlar bu argüman tipine çok alışkın. Baştan tekrar edeceğim. İlk mesajımdaki gibi, argümanı dayandırdığın temelleri eksik atarsan veya kendi savunduğun kısmın kayıpsız olduğunu varsayıp argümanını bu şekilde ortaya koyarsan, sadece youtube'daki "Ateistleri dumur eden x tane argüman" gibi videolara uyar bu argüman.
 
Bu cümlede Tanrı'nın imkanlı olduğunu varsayıyorsun, bak büyük büyük yazayım tekrardan, TANRI'NIN İMKANSIZ OLMADIĞINI VARSAYIYORSUN.
İmkanlı/mümkün kavramı, var olma ve var olmama olasılığını içinde barındıran bir kavramdır. Yani, Tanrı mümkün varlıktır derken Tanrı'nın var olma olasılığı ve var olmama olasılığı vardır demiş oluyorum. Senin bahsettiğin imkansız kavramı, bir şeyin var olma olasılığının olmamasını ifade eder. Bu kavram akıl ve mantıkla çelişen durumlar için kullanılır. Örneğin üçgen şeklinde bir dörtgen imkansızdır. Bu açıdan, en azından benim sözünü ettiğim Tanrı, mantıkla çelişen bir durum yaratmıyor. Dolayısıyla imkansız kabul edilemez. Bir şey imkansız değilse mümkündür. O halde Tanrı mümkün varlıktır.

---

Verdiğim örnek üzerinden gidersek bütün meselenin hallolacağına inanıyorum.

Pekala, maliyet de belirleyelim. Buna göre, %1 olasılıkla 1000 tl bulunan bir kutuyu açmanın maliyeti 1 tl olsun. Kutuyu açar mıydınız?
 
Last edited:
İmkanlı/mümkün kavramı, var olma ve var olmama olasılığını içinde barındıran bir kavramdır. Yani, Tanrı mümkün varlıktır derken Tanrı'nın var olma olasılığı ve var olmama olasılığı vardır demiş oluyorum. Senin bahsettiğin imkansız kavramı, bir şeyin var olma olasılığının olmamasını ifade eder. Bu kavram akıl ve mantıkla çelişen durumlar için kullanılır. Örneğin üçgen şeklinde bir dörtgen imkansızdır. Bu açıdan, en azından benim sözünü ettiğim Tanrı, mantıkla çelişen bir durum yaratmıyor. Dolayısıyla imkansız kabul edilemez. Bir şey imkansız değilse mümkündür. O halde Tanrı mümkün varlıktır.

---

Verdiğim örnek üzerinden gidersek bütün meselenin hallolacağına inanıyorum.

Pekala, maliyet de belirleyelim. Buna göre, %1 olasılıkla 1000 tl bulunan bir kutuyu açmanın maliyeti 1 tl olsun. Kutuyu açar mıydınız?
İnatla aynı şeyi yapmaya devam ediyorsun. Benim verdiğim örnek eşit olasılıklı ve iki yönden eşit sonuçlanıyor, ya aynı parayı kaybediyorsun ya kazanıyorsun ya da hiçbir şey olmuyor. Maliyeti ufaltman bu işi milli piyangoya çeviriyor ama tabii ki soru tek kişiye yöneltildiği için hala hileli. Cevabı evet olarak almak için özellikle uğraşıyorsan zaten niye konuşuyoruz boşu boşuna, istediğin cevabı almışsın gibi devam et.
Ya ben senin sözünü ettiğin tanrıyı kaçırdım ya da sadece dönüp dolaşıp kendini doğrulamaya çalışan temeli eksik argümanlardan ötürü bir tanrı sunmuyorsun.
Sonsuzluktan bahsediyorsun, sana sonsuzluğun karşılaştırma adına ne kadar saçma bir konsept olduğunu söylüyorum, sonlu bir aralığın bile konsept olarak sonsuz olabileceğini söylüyorum, hiç söylememişim gibi devam ediyorsun. Sonsuz fayda, sıfıra yakın ama sıfır olmayan olasılık diyorsun. Kalkülüs'teki belirsizlik tanımını yeni görmüş gibi bir cümle bu. İnsan biliminin cevaplandıramadığı bir noktadan(matematikteki belirsizlik bu arada) dayanak alıp argüman sunuyorsan bu argümanın yine insan biliminin oluşturduğu mantık ve rasyonellik kıstaslarına nasıl uyduğunu iddia ediyorsun, anlayamadım.
Ha bu arada, fayda sonsuz bile olsa olasılık sıfıra yeterince yakınsa o sonuca ulaşmak için çaba harcamak değersiz kabul edilir, hani sürekli istatistik ve iktisat kavramlarıyla konuşuyoruz ya.
 
Ha bu arada, fayda sonsuz bile olsa olasılık sıfıra yeterince yakınsa o sonuca ulaşmak için çaba harcamak değersiz kabul edilir, hani sürekli istatistik ve iktisat kavramlarıyla konuşuyoruz ya.
Evet, olasılık yeterince azsa, sonuca ulaşmaya çabalamak değersiz kabul edilir. Ancak fayda yeterince yüksekse, olasılık da yeterli seviyede olur. Burada önemli olan nokta yeterliliktir. Fayda yeterince yüksekse, yeterli kabul edilebilecek olasılık azdır. Buna göre, fayda sonsuzsa, çabalamak için değersiz kabul edilmesi için gereken olasılık sıfıra yeterince yaklaşamaz, yaklaşabilir mi?

---

değer + olasılık = karar

Olasılık, uyarıcıya ilişkin bilgiler içerir.

Kuran, Hz. Muhammed'in davasında samimi olduğuna dair fikir veriyor.

Uçan Spagetti Canavarı'nı ortaya atan şahsı tanımıyorum.

Bu yüzden, benim için İslam'ın doğru olma olasılığı daha fazladır.
 
Last edited:
Bahsettiğin olasılık durumsal bir olasılık.
1- Uçan spagetti canavarı 500~ yıllarında, kendisini yok olmaya iten geleneklere sahip, cahiliye dönemi olarak adlandırılacak bir topluluğun içinden biri tarafından ortaya atılmış olsa ve bu bir şekilde savaş haramdır, dini yaymak içinde helaldir diyerekten yayılmış olsa, inanacaktın.

Bu uçan spagetti canavarı varlığını kanıtlamaz.
Bu uçun spagetti canavarı yokluğunu da kanıtlamaz.

Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz, bu bir inanç biçimine, düşünce biçimine katılıp katılmamana fayda sağlar. Birey ahlakını, dolaylı olarak toplum ahlakını ileri götüreceğine inandığın, sana fayda sağlayacağına inandığın şey senin için iyidir.
Ama bu onun tek doğru, tek gerçek olduğunu ispat edemez. Bunu varsa bile sadece tanrı, kendisinin ispat edebileceğini dile getirmedi mi zaten? Daha neyin olasılığını tartışıymaya çalışıyorsun ki konuk?
Ya vardır, ya yoktur.
İspat edemezsin.
Soyut, radikal olmayan, sayısal verilere dayanmayan, tarihi geçmişi tartışmalı, tutarsızlıklarla, tahminlere, kesin yargılarla dolu, bol bol duygu durum geçişleri olan, olaylar üzerine yazılmış bir kitap ve din.
Tek kaynağı, kendini halka peygamber olarak seçildiğine inandıran bir şahıs. Tanrının sözlerini aktardığına inanılan bir elçi.
Yaptığı eylemlerin hala kaynak sayıldığı, çok az eylemi ve sözü kitaba geçmiş bir şahıs.
Görüntüsü olmayan bir insan.
Diğer insanlardan farksız olduğu iddia edilen ancak 5 adet mükemmeliyetçi sıfatı olan bir insan.
Üstelik gelecekte soyuna hürmet edileceği bilindiği halde üremesine izin verilen ancak görüntüsüne taparlar denen bir insan.

Sana bireysel fayda sağlıyorsa amenna inan. Ancak altı boş çıkarımlarla, olsaydı bulsaydı etseydilerle, velev ki, madem ki, eğer ki, falan böyle tarzı cümlelerle hareket edecek, kendi fikrini ipsiz, sapsız, cenin şekilde dile getireceksen. Yerin burası değil, siyaset tartışma konusudur. Bilemedin felsefe platformudur.
 
Kanıttan beklediğimiz, %100 olasılıksa evet, kanıtım yok. Fakat %1 olasılıkla 1000 tl bulunan kutuyu 1 tl karşılığında açmaya karar verirken de %100 olasılığa ihtiyacımız yoktu ve %1 olasılığı yeterli görmüştük. İşte, eğer fayda-olasılık denkleminde hareket ediyorsak, İslam'ın doğru olma olasılığının da %100 olmasına gerek olmamalı; belli bir olasılığı yeterli görmeliyiz.

--
değer + olasılık = karar

Olasılık, uyarıcıya ilişkin bilgiler içerir.

Kuran, Hz. Muhammed'in davasında samimi olduğuna dair fikir veriyor.

Uçan Spagetti Canavarı'nı ortaya atan şahsı tanımıyorum.

Bu yüzden, benim için İslam'ın doğru olma olasılığı daha fazladır.

Ben, faydası sonsuz olan bir seçeneğin olasılığı ne olursa olsun -imkansız değilse- akılcı olduğunu söylüyorum. Geriye, faydası sonsuz olan hangi seçeneğin olasılığının daha fazla olduğuna karar vermek kalıyor. Peki olasılığı belirsiz olan seçenekler arasında birinin diğerinden daha olası olup olmadığını söylemek nasıl mümkün olabilir?

Olasılık, uyarıcıya (psikoloji terimi olan uyarıcı kavramına işaret ediyorum) ilişkin bilgiler içerir demiştim. Mesela, dürüst ile yalancı bir olmaz. Dürüst birinin doğru söyleme olasılığı yalancı birinin doğru söyleme olasılığından daha yüksektir. Uyarıcı, insansa, dürüst olarak bildiğimiz ve yalancı olarak bildiğimiz iki insan, aynı şeyi söyleseler bile söylediklerinin doğru olma olasılığı bizim için aynı olmayacaktır. Sanırım, matematikte buna koşullu olasılık deniyor. Bir olasılığa dair ek bilginin olasılığı etkilemesi durumu.

Öyleyse, sonsuz fayda sağlayan, olasılığı belirsiz seçenekler arasında da, ek bilgilerden yararlanılarak karar verilmelidir.
 
Last edited:
Fayda olasılık saçmalığını nereden çıkarıyorsun anlamıyorum. Kaç sayfadır aynı şeyler. Bilimsel olup olmaması fark etmez, ortaya kaynağı olan bir argüman sun da tartışalım.
 
Last edited:
Yavrum inanç zaten bir olasılık. İnan eyvallah.
Ancak senin inandığın için o var olmak zorunda değil.

Öznel bir yargıyı neden tartışmamızı istiyorsun ki? Ben islam vardır yoktur demiyorum mesela, senin düşüncenin bilimsel bir geçerliliği, toplumsal bir geçerliliği, başka bireyler üzerinde geçerliliği olamaz diyorum.
Şahsi fikirlerin akılcı, rasyonel değildir. Özneldir, soyuttur. Kavram olarak. İçerikten bağımsız. Fikirdir onlar. Fikirlerini matematiksel olarak ispatlayamam fikirdir diye. Bir kaç nöronun ateşlenmesi sonucu oluştuğunu kanıtlayabilirim ama fikrin içeriğini bilemem.
islam veya herhangi bir dinde aynıdır. Özneldir, soyuttur, faydası zamanında olmuştur/olmamıştır, rasyonel değillerdir, akılcı hiç değillerdir çünkü akıldan üstün olduklarını iddia ederler. Bu kadar.
 
"Ateşe dokunmak acı verir" sözü öznel yargı içerse de, ağrı sinirleri yerinde olan hemen herkes için geçerli bir sözdür. Yargılarımız öznel olsa da karar ölçütlerimiz ortaktır. Mesela "Ateşe dokunmak acı verir" yargısındaki karar ölçütü ağrı sinirlerinin olmasıdır. Senin ağrı sinirlerin mevcutsa, bu yargı senin de öznel yargın olur. Fakat din konusunda herkesin görüşü sadece kendisi için geçerli olabilir, başkası için geçerli olamaz. Niye? Niye bilmiyorum.

---

Bir iddianın öznel olasılığı, iddiada bulunan kişiden etkilenir. Bu nedenle, birer iddia olarak dini inançların öznel olasılıkları belirlenirken, onları ilk ortaya koyanların (peygamberlerin vb.) nitelikleri de dikkate alınmalıdır.
 
Last edited:
Fakat %1 olasılıkla 1000 tl bulunan kutuyu 1 tl karşılığında açmaya karar verirken de %100 olasılığa ihtiyacımız yoktu ve %1 olasılığı yeterli görmüştük. İşte, eğer fayda-olasılık denkleminde hareket ediyorsak, İslam'ın doğru olma olasılığının da %100 olmasına gerek olmamalı; belli bir olasılığı yeterli görmeliyiz.
Tamam da o kutunun varlığını biliyorsun, oyun yapımcılarının o kutunun içerisinden değerli bir şey çıkma olaslığını yazılıma eklediklerini biliyorsun. O yüzden bence paralel değil o olay islamla. Yani senin deyiminle fayda olasılık olarak ele alırsak, ahiret inancının var olma olasılığı çoğu insan için sonsuz ve mutlu yaşam umudu fakat sistemde ahiret kutusu olup olmadığı bilinmiyor bıçak kutusunun aksine öyle diyim
 
Kutuyu ahiret ile bağdaştırdığın için yanlış geliyor olabilir. Kutunun varlığına %100 olasılık atayarak teklifi değerlendirdik. Fakat ahireti görmediğimiz/sınayamadığımız için onun varlığına doğrudan olasılık atayamayız. Kutuyu gördüğümüz ve gördüğümüz bir şeyin var olmasını beklediğimiz için ona %100 olasılık atayabiliyoruz.

Fakat diyelim ki kutu %25 olasılıkla var olsaydı, bu durumda bu olasılığı da hesaba katarak değerlendirirdik ve bence çoğu kişi için sonuç değişmezdi. Ödül kazanma olasılığı %1'den daha az olurdu ama sonuçta yine kazanma ihtimali olurdu ve teklifi kabul etmek için yeterli olurdu.

Her halükarda fayda-olasılık denklemi söz konusu. Doğrudan belirleyemeyeceğimiz ahiretin olasılığını dolaylı olarak neye göre belirleyebileceğimize yukarıda değindim. Makul bir şekilde, yani neredeyse hep yaptığımız gibi, fayda veya zararımıza yönelik bir iddianın doğruluğunu -o iddiayla ilişkili- ek bilgilerden yararlanarak değerlendiriyoruz, o iddianın gerçekleşmesini beklemek yerine. Çünkü gerçekleştiğinde önlem almadığımız için iş işten geçmiş olur ve bu mantıklı bir yaklaşım olmaz.

  • Hud Suresi, 32. ayet: Dediler ki: "Ey Nuh, bizimle çekişip-durdun, bu çekişmede ileri de gittin. Eğer doğru söylüyorsan, bize vaadettiğini getir (görelim.)"
Bu ek bilgiler iddiayla ne kadar güçlü nedensel ilişkiler kurabildiğine göre değerlendirmeye alınarak sonuçta doğrudan belirlenemeyecek bir olasılığın dolaylı olarak belirlenmesinde kullanılabilir, kullanılmalıdır.
 
Yavrum, bir denklem uydurmuşsun kendince. Ucu açık.
Bu denklemin matematiksel ispatını yap sana 250 lira vericem.
Ama bunu kesin vereceğim demiyorum değil mi? Ya verirsem? Bu bir olasılık. Öyleyse ispatını yapman senin için faydalı olur. Öyleyse yapmalısın.
 
Bu arada, ben ahiretin yalnızca mümkün olmasının inanmak için yeterli olduğunu söylüyorum. "Güçlü nedensel ilişkilerin" ahiretin varlığı konusunda kurulmasına gerek yok bu yüzden. Çünkü faydası sonsuz olan bir şey ahiret. Ve ben, faydası sonsuz olan bir şeyin olasılığının önemsiz olduğunu, o faydayı elde etmek için ne yapılması gerekiyorsa yapmak için, onun yalnızca mümkün olması dışında bir nedene ihtiyacı olmadığını söylüyorum. Buna göre, parmak şıklatmanın faydası sonsuzdur demişse biri, parmak şıklatmak gerekir diyorum. Evet, parmak şıklattıktan sonra sonsuz fayda elde etmenin olasılığı yok denecek kadar azdır ama yoktur diyemeyiz, imkansızdır diyemeyiz.

Fakat "güçlü nedensel ilişkilerin", hangi dinin ahiretine inanılacağı konusunda kurulması gerektiğini söylüyorum. Çünkü dinler birbiriyle zıtlaşır, birine inanmak diğerini inkar etmektir. İki dine birden inanılmaz (konudan sapmamak için varsayıyorum). Dolayısıyla, ek bilgilerin sunacağı "güçlü nedensel ilişkiler" bir dini diğerlerinden ayırarak ön plana çıkarır, onun olasılığını (öznel olasılığını) artırır. Denkleme göre de, olasılığı daha yüksek olanı seçmek akılcıdır.
 
Olasılığın yüksek olduğuna kim karar veriyor?

Kastettiğin matematiksel olan olasılık kavramıysa tanım olarak şöyle bir denklem olması lazım:

Söz konusu olayın gerçekleştiği durumlar / Tüm olası durumlar

Bu konuda bunun yüksek veya düşük olduğuna nasıl karar verebilirsin? Söz konusu olayın gerçekleştiği durumlar bi yana eğer tüm olası durumları bilmiyorsan zaten olasılıktan söz edemezsin. Kaldı ki olasılık hiçbir zaman sana direkt somut bir veri sunmaz. %99,9 ihtimalde bile olayın gerçekleşmemesi halen mümkündür. Bu bi yana konu din olunca elindeki veri heuristic bile değil, sadece spekülasyon. Eğer her spekülasyonu bu denkleme katarsan herhangi bir dinin gerçek olma olasılığı sonsuzda 0'a yaklaşacaktır.

Din bilimle kanıtlanamayan bi fenomen. Olasılıktan bahsedilecek en son yer.
 
Back
Top Bottom